HALİD SAİD HOCAYEV VE YENİ ELİFBA YOLLARINDA ESKİ HATIRA VE DUYGULARIM ADLI ESERİ

HALİD SAİD HOCAYEV VE YENİ ELİFBA YOLLARINDA
ESKİ HATIRA VE DUYGULARıM ADLI ESERİ
MUSTAFA TOKER
Ekim 1917 devrimiyle birlikte çar zulmünden kurtulduklarını, ilim ve medeniyet yolunda ayaklarındaki zincirleri kırdıklarını sanan Türkistan Türklüğü,
komünist rejimin çarlık rejiminden farklı olmadığım, 1937'de yaşadıkları
Türkçe aydın kıyımıyla anladıklarında iş işten geçmişti. Lenin'in vaat ettiği
pembe dünyalar, Stalin'le kızıl zindanlara dönüşmüş, birçoğu ilim adamı
olmak üzere yüzlerce Türk öldürülmüştür. İşte, bu kurbanlardan biri de Halid
Said Hocayev'dir.
Karşı devrimci ve pantürkist faaliyetlerle vatan hainliği ve halk düşmanlığı
yaptığı gerekçesiyle öldürülen Halid Said, Türkçü olması yanı sıra, değerli bir
ilim adamı olmak vasfım da taşıyordu. Aslen bir Özbek Türküdür. Türkiye'de
tanınmadığı gibi, ömrünün büyük bir bölümünü geçirdiği Azerbaycan'da da komünist baskı sebebiyle bugüne kadar tanınamamıştır. Azerbaycan'ın ba-
ğımsızlığım kazanmasından sonra açılan arşivler sayesinde, unutturulmak istenmiş Stalin mazlumları gün ışığına çıkmaya başlamıştır.
Halid Said'den Türkiye'de ilk olarak, merhum Besim Atalay, Divanü Lü-
gati '(-Türk Tercümesi adlı eserinin giriş kısmında söz etmiştir. Atalay burada,
Rusya'da Dİvanü Lügati't-Türk'ün tercümesi için 6 kişilik bir heyet oluş­
rulduğunu, bu heyetin başında da Halid Said'in bulunduğunu söylemektedir.I
Timur Kocaoğlu, Türk Kültiirü2 ve Tarih Incelemeleri Dergisi3'nde iki ayrı baş­
lık altında yayımlanan yazısıyla Türkiye'de Halid Said'den bahseden ikinci kişi
olmuştur. Ancak, burada hayatı hakkında pek fazla bilgi verilmemiştir. Tabiı
ki bu o yıllardaki imkansızlıklardan kaynaklanan bir durumdur. Bilal N. Şim­
şir, Türk Yazı Devrimi adlı eserinde, J. Castagne'den yaptığı alıntıda Yeni Alfabe Komitesi üyelerini sayarken Hocayev adım da veriyor ve SSCB Merkez
ı Besim Atalay, Divanü Liigwi't-Türk Tercümesi, C. i, Ankara, 1985, s. XXXI.
2 Timur Kocaoğlu, "Türkolojide Eserler II: Türkistanlı Dilci Halid Said'in Türk Lehçelerinin Kar-
şılaştırmalı Grameri", Türk Kültürii, S. 266, Ankara 1985, S. 28-38.
3 Timur Kocaoğlu, "Azeri Bilgini Halid Said'in Türk Lehçelerinin Karşılaştırmalı Grameri", Tarih incelemeleri Dergisi, (2), 1984, s. 349-359, Ankara 1986.
410 Halid Said Hocayev ve "Yeni Elijba Yollarında Eski Hatıra Ve Duygularını" Adlı Eseri
Yürütme Komitesi Başkanı, Özbekistan Komiserler Kurulu Başkanı (Baş­
bakanı) olarak görev yaptığını belirtiyor.4 Ancak, Halid Said'in lise tahsili sonuna kadar ve yüksek tahsilini bitirdikten sonra 1920-1922 yılları arasında Özbekistan'da bulunduğunu,I 922'den öldürülünceye kadar geçen ömrünü Baku'de
geçirdiğini ve Özbekistan Başbakanlığı görevinde bulunmadığını· kaynaklar
yardımıyla biliyoruz. Öyleyse, burada sözü edilen Hocayev Halid Said olmamalıdır. Fakat, Halid Said'in bu kurultaya katıldığı ve kurultayın üyelerinden olduğu ve o yıllarda Baku Üniversitesi Fars Filolojisi Bölmünde okutman olarak çalıştığı da malumdur,5 Demek ki, J. Castagne Hocayevleri
karıştırmıştır. Hakan Coşkunarslan da "Aziz Gubaydullin"6 başlıklı ya-
.zısının dip notlar kısmında Halid Said'den söz eder. Halid Said hakkında en
geniş bilgiyi, Ana Sözü7 adlı dergide ve Gırmızı Terrol' adlı eserde buluyoruz.
Bu iki kaynak, Halid Said'in hayatı hakkında bilinmeyenleri de gün yüzüne çı­
karıyor. Ancak, yazımız yalnızca Halid Said'in hayatıyla sınırlı değiL. Bilindiği
üzere, Halid Said'in Osmanlı, Özbek Kazak Dillerinin Mukayeseli Sarfı9 adlı
eserini Timur Kocaoğlu, yukarıda adı geçen dergilerde tanıtmıştı. Bu eser üzerinde bir de yüksek lisans çalışması yapıldı. Lo
Bizim tanıtmaya çhşacağımız, Halid Said'in bilinmeyen diğer bir eseridir.
Bu eser, 1926'da Baku'de gerçekleştirilen ı. Türkoloji Kurultayı'nın hazırlıklarını, icrasını ve sonuçlarını anlatıyor. Yeni Elifba Yollarında Eski Hatıra ve Duygularun l i adlı, hatıra veya seyahatname diyebileceğimiz bu eser, alfabe görüşmelerinin bizzat şahidi tarafından kaleme alınmış olması ve bu
kurultayda kabul edilmiş olan Birleşik Türk Alfabesi (Latin) ile basılan ilk eser
olması yönlerinden önem arz etmektedir.
Eserin tanıtımına geçmeden önce, Halid Said'in hayatı ve eserleri hakkında
bilgi vermenin yerinde olacağını düşünüyoruz.
Halid Said, 1888'de Taşkent'in Koşkurgan köyünde dünyaya gelir. İlk öğ­
renimini köyünde tamamladıktan sonra, Taşkent'te 6 yıl medrese tahsili görür.
Burada Arapça ve Farsça öğrenen Halid Said, yüksek öğrenimi için İstanbul'a
4 Bilal N. Şimşir, Türk Yazı Devrimi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992, s. 134.
5 Kocaoğlu, "Türkolojide Eserler II: Türkistanlı Dilci Halid Said'in Türk Lehçelerinin Karşılaştırmalı Grameri", Türk Kültürü, S. 266, Ankara 1985, s. 29.
6 Hakan Coşkunarslan, "Aziz GubayduIlin", Toplumsal Tarih, S. 27, maıt 1996, s. 47-53.
7 Esker Guliyev, "Halid Said", Ana Sözü. S. 4-6, Baku 1991, s. 55-57.
8 Ziya Bünyadov, Gırmm Terrar. Baku 1993, s. 165-169.
9 Halid Said. Osmanlı. Özbek. Kazak Dillerinin Mukayeseli Smiı, Baku 1926.
lO Mustafa Toker, Halid Said'in "Osmanlı, Özbek, Kazak Dillerinin Mukayeseli Sa/ji" Adlı Eseri ve Bugünkü
Türkiye, Özbek, Kazak Türkçe/erinin Karşılaşfmnah Grameri, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya
1995
i i Halid Said, Yeni Elijba Yollarında Eski Haflra ve Duygulanııı. İlaku 1929.
Mustafa Toker 411
gelir. Yapılan sınavda başarılı olarak I9I4'te İstanbul Üniversitesi TarihFiloloji Fakültesine girer. I918'de fakülteyi bitirir ve memleketine dönmek
üzere Türkiye'den ayrılır. Ancak, iç karışıklıklar sebebiyle Türkistan'a gidiş
gelişler kapalı olduğu için bir müddet Azerbaycan'da kalır. Bu süre zarfında
Gence'de lise öğretmenliği yapar. Ortalığın durulmasından sonra Taşkent'e
gider ve I922'ye kadar burada Yüksek Öğretmen Okulunda müdürlük yapar.
Ancak, Taşkent'in iklimi sağlığına yaramadığından Ekim 1922'de tekrar
Baku'ye dönmek zorunda kalır. 1926'ya kadar Balahanı'da Mühendislik Fakültesi'nde ve Gusar'da Teknik Eğitim Okulunda okutmanlık, Baku'deki Semerkant Kursantları (askerı öğrenci) Yatılı Okulunda müdürlük görevlerinde
bulunur. 1926'dan 1934'e kadar geçen süre içerisinde Azerbaycan Yüksek Eğitim Enstitüsü ve Azerbaycan Devlet Üniversitesinde Arap Dili, Fars Dili ve
Azerbaycan Dili ve Edebiyatı okutmanı olarak görev yapar. Eylül 1934'ten itibaren Prof. Dr. Veli Huluflu'nun takdimi ile SSCB İlimler Akademisi Azerbaycan Şubesi Dil Bölümü'ne alınır ve tutuklanana kadar (3 Haziran 1937) burada çalışır. 12
Eski millet vekillerinden Ziya Bünyadov, 1937 kıyımını anlattığı GırnuZ/
Terror adlı eserinde Halid Said'in mahkeme tutanaklarını verir. Buna göre,
Halid Said, ilk sorgulamasının yapıldığı S Haziran'da hiçbir suçlamayı kabul
etmez. Ancak, daha sonraki duruşmalardan önce işkenceye maruz bırakılır ve
işlemediği suçları da kabul etmek zorunda kalır. 1916'dan beri pantürkist faaliyette bulunduğunu, Aziz Gubaydullin'in 1925'te Baku'ye gelmesiyle pantürkist teşkilata girdiğini, genç öğrencileri bu yola sevk ettiğini ve bu işi özellikle Özbek öğrenciler arasında, eserleri yardımıyla gerçekleştirdiğini Veli
Huluflu, Gulam Bağırov, Zifeld, Cabbar Memmedzade, Hanefi Zeynallı ile
pantürkist ilişkiler içinde olduğunu, 19I8'de İstanbul Üniversitesinden bir grup
öğrenciyle Nuri Paşa'nın ordusuna katıldığını ve o günden bu yana da bu işi
sürdürdüğünü itiraf eder. 13
Sorgulama 4 Eylül 1937'ye kadar üç ay devam eder. Nihayet, "karşı devrimci, pantürkist teşkilatın üyesi olmak ve Türkiye için istihbarat çalışması
yapmak" suçları sabit görülür. 14
12 Ekim 1937'de SSCB Yüksek Mahkemesi Harbi Heyeti'nin Gezici Kurulu
kararı açıklar:
12 Daha geniş bilgi için bkz. Esker Guliyev, a.g.m; Ziya Bünyadov. 1l.K.e.
13 Ayrıntl! bilgi için bkz. Ziya Bünyadov, {[.K.e.
14 {[.K.e., s.168.
412 Halid Said Hocayev ve "Yeni Elifba Yollarıııda Eski Hattra Ve Duygu/arım" Adlı Eseri
"Sanık Hocayev, 1925'ten beri antisovyet, pantürkist, terörist bir teşkilatııı
üyesidir. Bu teşkilatın amacı, Sovyet hakimiyetini devirmek, milli cull1-
Iıuriyetleri SSCB'den aymnak ve Türk-Tatar burjuva devletini kurmaktır. Hocayev, düzenli olarak milliyetçi propaganda yapmış, pantürkist teşkilata yeni
üyeler kazandımuş ve 1924'ten 1937'ye kadar bir dış devletin casusu olarak
çalışmıştır. Bu suçları sabit görülmüş ve kurşunlanarak öldrülmesine karar
verilmiştir. Hüküm kesindir, itiraz kabul edilmeyecektir ve infaz derhal yerine
getirilmelidir. "15
Halid Said, i 3 Ekim i 937'de Baku'de kurşuna dizilerek öldürülür. 16
Halid Said tutuklandıktan bir gün sonra, eşi Sara Hanım da Sibirya'ya sü-
rülür ve tam 14 yıl burada yaşamak zorunda bırakılır. Sara Hanım sürgünden
döndükten sonra, 16 Nisan 1955'te Halid Said'in mahkemesine yeniden bakılması için dilekçe verir. SSCB Yüksek Mahkemesi Harbi Heyeti'nin ı 6
Mayıs 1957 (Esker Guliyev'e göre 1956) tarihli kararına göre, mahkemenin 12
Ekim 1937'de verdiği hüküm kaldırılır ve Halid Said ölümünden 20 yıl sonra
aklanır. 17
Eserleri incelendiğinde gerçek bir Türk milliyetçisi olduğu görülen Halid
Said, perde gerisinde kalmış veya bırakılmış isimsiz kahramanlardan yalnızca
birisidir. Yaptığı ilmı araştırmalar, onun Azerbaycan ilim ve medeniyet tarihine girmesini sağlamıştır. Eserlerinden bazıları şunlardır:
Osmanlı, Özbek, Kazak Dillerinin Mukayeseli Smfı (Arap harfli), Baku
1926;
Yeni Elijba Yollarında Eski Hatıra ve Duygularım (Latin harfli), Bakı],
1929;
Muhtasar Üslubiyyat (A. Tağızade ile birlikte), Baku 1933;
Azerbaycan Mektebleri Üçün Rus Dili, Baku 1934;
Öten Günler (Abdullah Kadiri'nin Ötken Künler adlı eserinin tercümesi),
Baku ı 928.
ı 926 yIında Baku'de teşkil edilen ı. Türkoloji Kurultayı'nın teşkilinde ve
icrasında büyük emeği geçen Halid Said, kurultayda birkaç kez de görüşlerini
sunmuştur. Hatta, Osmanlt, Özbek, Kazak Dillerinin Mukayeseli Smfı'nı ortak
bir diloluşturulup oluşturulamayacağı hakkında bilgi vermesi için, kurultay
komitesince yapılan istek üzerine hazırlamıştır. Yazar, bu eserinin "Osmanlı,
15 ({.ge., s. 168.
16 Esker Guliyev, a.g.ııı., s. 57: Ziya Bünyadov. ({.};.e., s. 168.
17 Esker Guliyev, a.y. Ziya Bünyadov, a.};.e., s. 169.
Mustqfa Toker 413
Özbek, Kazak Dilleri Arasında Sarfça Münasebet "başlığı altındaki bö-
lümünde, bütün Türklerin ortak edebi bir dil kullanmalarının mümkün olup olmadığının araştırılması gerektiğini ifade ettikten sonra;
"Eğer doğrudan böyle bir şey mümkün olursa, ne için buna girişmeyelinı?
Garbda yazılan Türkçe bir eserden, şarkta olan Türkler'in de istifade etmesini
ne için te'nıin etmeyelim? Kaşgar'da yazılan bir eserden ist(fade etmekten
Kmnı'da olan Türkleri ne için mahrum edelim? Altın Ordu'da yazLlan bir kitaptan Tebriz'de yaşayan bir Türk ne için mahrum kalsın? Bu husıısta dii-
şünınenüz lazım olan yine miihinı bir nokta var. Henüz taassıtb altında ezilmekte olan birçok Türk urıığları var. Onlara ma'nevi yardımda bulunmağa
mecburuz. Eğer onların da anlayabileceği bir dil kabul etmek mümkün olmazsa, böyle bir yardım da mümkün olmayacak... " sözleriyle ortak bir Türk dili
oluşturulmasının gerekliliğini beliıtirken iyi bir Türkçü olduğunu da ortaya koyuyor.
Bu eser, Esker Guliyev'in ifadesine göre, Sovyet Türklojisinin ilk kar-
şılaştırmalı grameridir. 18
Halid Said, Azerbaycan'da Latin alfabesine geçilmesi hususunda çalışan ilk
ilim adamlarındandır. 1992'de kurulan Yeni Elifba Komitesinde de yer alan
Halid Said, bu komitenin en faal kişilerinden biri olur. Komitenin oluşturduğu
özel komisyonla-ki bu komisyonda Halid Said dışında, Semed Ağamalıoğlu,
C. Memmedguluzade ve Veli Huluflu da bulunuyordu. -7 Eylül 1924'ten 10
Ekim 1924'e dek hemen bütün Türkistan'ı dolaşır. Bu geziyi ve 1. Türkoloji
Kurultayı'nın sonuçlarını Yeni Elifba Yollarında Eski Hatıra ve Duygularını
adlı eserinde kaleme alır.
Yine Esker Guliyev'in verdiği bilgiye göre, Halid Said'in Türk dilinin sentaks (söz dizimi) üzerine yaptığı bir çalışması ile Üslubiyyat Nezeriyyesi ve
Türk Dillerinin Tarihi Grammatikası adlı eserleri, kaleme alındığı bilinmekle
birlikte, komünist baskı yıllarında ortadan kaybolmuşlardır. 19
Halid Said, Osmanlı, Özbek, Kazak Dillerinin Mukayeseli Sarfı adlı eserinde, "Bu kitaba ilave olmak üzere her üç lehçedeki savtiyyat ve ıstılah mü-
nasebetlerine ait ufak bir risale hazırlamaktayız" ve ayrıca, "Bundan sonra Osmanltea, Azerbaycanca, Özbekçe, Uygurca, Kazakça, Türkmence'nin
mukayeseli sarfını yazmak niyetinde bıılundıığUlnuzdan... ,ı2Q demekle birlikte,
18 Esker Guliyev, a,g.ın .• s. 56.
19 Esker Guliyev. a.y.
20 Halid Said. Osmaııl!. Özbek. Kazak Dilleriilin Mukayeseli Sartiı BakG. 1926.
414 Halid Said Hocayev ve "Yeni Elifba Yollarında Eski Hatıra Ve Duygularım" Adlı Eseri
kaynaklar bu eserleden söz etmemektedir. Bu eserler ya kaleme alınmadı, yahut
da diğer eserler gibi ortadan kaldırıldı.
Halid Said, yalnız dil ile değil, edebiyat ve tarih ile de ilgilenmiştir. Bu sahalarIa ilgili kaynaklarda geçen eserleri şunlardır21 : çığatay Edebiyyatuıdan
Muhazireler, Türkistan Tarihinin Gısa femalı, Türk Edebiyyatı Nezeriyyesi.
Hiç şüphe yok ki, Halid Said'in en önemli eseri, Divanii Lügati't-Türk'ün
tercümesidir. Ancak, bu eser basılmadan önce tutuklandığı için, eserin akıbeti
hakkında kesin bilgi mevcut değildir. Esker Guliyev bu hususta iki ayrı bilgiden söz etmektedir. Birincisine göre, eserin tam tercümesi (?) 1939'da bitirilir
ve S. Malov ile A. Kononov tarafından baskıya verilir. İkincisine göre ise,
Halid Said tercüme işini tutuklanmadan önce bitirir ve eserin tercümesi Halid
Said'e aittir.22
Hayatı ve eserleri hakkında vermeye çalıştığımız bu bilgilerden sonra,
ortak Türk alfabesi çalışmalarının karanlık noktalarını aydınlatması açısından
önemli bulduğumuz Yeni Elifba Yollarında Eski Hatıra ve Duygularım adlı
esere geçmek istiyoruz.
Halid Said'in 28 Teşrin-i Sani ı 928'de yazıp bitirdiği eser, 1929'da Bakü'de
basılmıştır. Birinci sayfasındaki "Birleşmiş yeni Türk elifbası ile Azerbaycan
Lehçesi'nde birinci olarak bu eser teb' edilmişdir" cümlesinden, Azerbaycan'da
Latin harfleri ile basılan ilk eser olduğu anlaşılıyor. Umum Şuralar İttifakı
Merkezi Yeni Elifba Komitesi tarafından yayımlanan eserin takdimini, Bakü
Üniversitesi Şark Fakültesi öğretim üyelerinden Aziz GubayduIIin yapmıştı.
Aziz GubaydulIin, bu seyahatnamenin yeni alfabe yolundaki büyük medeni ve
inkılabi hareketin ilk devrini gösterdiğinden Türk-Tatar halk tarihinin mühim
bir sahifesi ve Azeri edebiyatında bu devirdeki Türk-Tatar aydınlarının halet-İ
ruhiyyelerini gösteren ilk hatıra kitabı olması sebebiyle önemli olduğunu söylemektedir. (s. 3)
Halid Said, "Yazıcı Terefinden Bir Neçe Söz" başlığı altında, yeni alfabenin hayata geçirilebilmesinin başlıca amilleri olarak 1917 Bolşevik İhtilali
(yazar Oktyabr İnkıl<1bi demektedir)'ni ve Azerbaycan Yeni Elifba Komitesi tarafından Şura1ar İttifakında olan cumhuriyetlere Semed Ağamalıoğlu baş­
kanlığında gönderilen ilk heyetin faaliyetlerini görmektedir (s.5).
Eserin muhtevasını, gönderilen bu heyetin yaptığı işler ile gidilen yerlerde
yapılan fikir alış verişleri ve görüşmeler oluşturmaktadır. Yazara göre, bu seferde vaki olan görüşmelerin her kelimesi, yeni alfabe tarihi için gayet önem-
2 i Esker Guliyev, a.g.ın., 56.
22 Esker Guliyev, a.g.ın., s. 57.
Mustafa Toker 415
lidir. Bu devirdeki siyaset adamlarından başlayarak aydınlar, mollalar ve köylülere kadar bütün zümre ve tabaka mensuplarıyla olan görüşmeler kaydedilmiştir. Çünkü, bu önemli geçiş devresinde her tabaka ve zümrenin bu harekete karşı aldıkları vaziyet ile buna karşı olan görüşleri tarih açısından
önemlidir (s. 5).
Yazar, eserin yalnızca görüşmeler tutanağı halinde kalmaması ve okuyucuların sıkılmaması için, esere az çok bediı ve tasviri bir renk vermeye çalıştığını; gezi esnasında karşılaştığı tabii manzaralara dair tasvirlere müracaat
ettiğini; Taşkent, Semerkant gibi önemli şehirler ile eskiden beri oralarda kullanılan alfabe tarihine dair de bilgiler vererek Orta Asya yazı medeniyetinin ilk
zamanlarından yeni alfabenin kabulüne kadar geçirdiği devri özetlemeye çalıştığını da ifade eder.
Yazarın özellikle tabiat tasvirIerindeki başarısı, edebı yönünün de güçlü olduğunu göstermektedir. Gerçekten de yapılan bu tasvirIer, esere güzel bir hava
vermiş, akıcılığı sağlamıştır. Birkaç örnek verelim:
"Katarmuz artık, gerb istikametini almışdı. Sağınıızda Rastav, solumuzda
Don nehri, o bir terefinde, biraz uzakda on dört günlük ay. Ay gümüş, perişan,
tar-mar tellerini Don Nehri'ni kucaklayan zümrüd çayırın köküsleri üzerine
serperek, bizimle beraber koşur, trenimizle adeta müsabeke edirdi." (s. 13).
"Sabah olmuşdu. Üfükler birer nıecnıueyi-eş'ar, tebiet bir nıenzıımeyi,jüsıınkar idi. Güneş zerrin şuasl11ı zümrüd dağlar üzerine serpir, deniz
harelenir, sisler dağlar ile güneş arasında ince, nazik tüller çekir, nesinı esiri
nefeslerile kayinatı alıiste ahiste yelpazeleyir, sıra sıra ağaçlar gelip geçen
aşna, na-aşna seyyahları salanılayırdı. "(s. 11)
Birinci kısım, heyetin Kırım seyahatini anlatır. "Haraya ve Ne Üçün Gedirik?" küçük başlığı altında, gezinin istikameti, sebebi ve gezi komitesinin
kimlerden oluştuğu anlatılır. Gezi komitesinde; Semed Ağamalıoğlu, Mirza
Celil Mehemmedguluzade, Veli Huluflu, Halid Said ve bu dört kişi dışında bir
doktor, bir vekilharç (masrafları karşılamakla görevli kişi) ve bir de yazıcı bulunmaktadır.
Bu böıümde, Kırım hakkında kısa coğrafik bilgi verildikten sonra, Kırım'ın
etnik yapısı hakkında da bilgi verilir ki, Kırım'ın o yıllardaki etnik yapısını
göstermesi açısından önemlidir. Burada verilen çizelgeye göre Kırım'da;
321.600 Rus, 164.200 Türk (Tatar), 40.000 Yahudi, 38.100 Alman, 21.200
Rum, 10.600 Ermeni, 4.400 Karaim, 10.600 Bulgar ve diğer küçük gruplarla
birlikte 621.706 kişi yaşamakadır (s. 14). Bu dağılırnda dikkati çeken husus,
yazarın Karaimler'i Türkün dışında bir etnik grup olarak görmesidir. Bu dış­
lamaya sebep, Karaim Türklerininyahudi olması olabilir.
416 Halid Said Hocayel' ve "Yeni Elifba Yollarlılda Eski Hatem Ve Duygutartın" AdlI Eseri
Heyet, Akmescit'te Prof. Bekir Çobanzade ile görüşerek, Kırımhların yeni
alfabe hususundaki temayülünü öğrenir. Çobanzade, Kırım'da eki alfabeyi ıslah
edip kullanmak isteyenler, Uitin'e geçmek isteyenler ve Kiril alfabesine geçmek
isteyenler olmak üzere üç ayrı temayü! bulunduğunu söyler. (s. 15)
Akmescit'te ilk toplantı yapılır. Semed Ağamalıoğlu Ul.tin harflerine geç-
menin gerekliliğini anlatır. Çobanzade de yeni alfabeye mutlaka geçilmesi
gerektiğini, ilerlemek için bundan başka çarelerinin olmadığını ifade eder
(s. 20-21). Kırım Mearif Komiserliği'nin Terbiye-i İctimaiyye Müdürü Teymurcan Odabaşı ise, Arap alfabesinin ihtiyacı karşılamadığını bildiğini, bu alfabeyle okuma-yazma bilenlerin çok az olduğunu, ancak, iktisadi
imkansızlıklar dolayısıyla eldeki alfabeyi ıslah ederek kullanmanın daha faydalı olacağı düşüncesinde olduğunu söyler (s. 22). Arap alfabesi taraftarı olan
Hasan Sabri Ayvazov, alfabe meselesini bütün Türk halklarının ortak meselesi
olarak gördüklerini, bu meselenin bütün Türk halklarının vereceği oylarla halledilmesi gerektiğini, aksi takdirde, çoğunluk hangi alfabeyi kullanıyorsa kendilerinin de nüfusça az oldukları için, o tarafta yer almaya mecbur olduklarını
belirir (s. 23). Bu konuşmalardan sonra söz alan Halid Said, etkileyici ve ikna
edici bir konuşma yaparak, bütün tereddütleri giderir ve bu toplantıdan istenilen sonuç alınır (s. 30).
15 Ekim'de iki yüze yakın kişinin katılımıyla bir genel toplantı yapılır. Bu
toplantıda, Semed Ağamalıoğlu, Halid Said, Bekir Çobanzade, Osman Ak-
çokraklı, Cefer Gafarov, Edhem Feyzi, İlyas Tarhan, Cemaleddinov (Yeni Alfabe Komisyonunun Kırım temsilcisi), Ömer İpçi ve Veli Huluflu görüşlerini
sunarlar. Yapılan müzakerelerden sonra toplantıdan şu sonuç çıkar:
"Bugün, Ekim tnkılabı'lUll her bir kıvılcımıııdan kendisine bir yenilik kabul
etmekte olan Kırım gençliği, şüphesiz şarkın kurtuluşunda can meselesi olan
a(fabe meselesinde de hiçbir zaman eskilik, taassup vs. kurbanı olmayıp her
zaman bu meselede yeniliğin ilk safinda bulunacak. Bugün, alfabe
inkılapçılarından, Türk-Tatar aleminde Latin alfabesini kabul etme taraftan
olan Ağamalıoğlu yoldaşın konuşmasını dinledikten sonra aşağıdaki kararı
kabul ediyoruz:
Her ne kadar Latin alfabesini resmı olarak kabul edip hayata geçirmek erken
ve güç olsa da bugünkü cereyanın dışında kalmayıp yavaş yavaş Latin alfabesinin kabulü için zemin hazırlamalıyız. Bundan dolayı Müteşebbisler adı
altında altı kişiden oluşan bir komisyon teşkilini uygun göıüyor, komisyona
şu kişileri aday gösteriyoruz: Osman Akçokraklı, Kerim Cemaleddin, Mahmud
Nedim, Bekir Çobanzade, Cefer Gafarov, İlyas Tarhan."
Mustafa Toker 417
Eserin ikinci kısmı Türkistan seyahatini anlatır. Kırım'dan yola çıkan heyetin ilk durağı Moskova olur. Burada 18 saat kalan heyet, Taşkent'e doğm
yola çıkar. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Taşkent'e ulaşılır. Burada, Taşkent'te ilk Usul-i Cedid Mektebini açan ve 1906'dan 1917'ye kadar yenilikçi gençlere rehberlik eden MünevverKari ile görüşülür ve yeni alfabe hususundaki görüşleri alınır. Kari, eski alfabenin ihtiyacı karşılamadığını ve çok
zor olduğunu ifade ettikten sonra, yeni alfabeye mutlaka geçilmesi gerektiğini
anlatır (s. 55).
Ertesi gün Huluflu ile Halid Said, Muallimler İttifakı başkanı Yusuf Aliyev
ile görüşür. Aliyev, Münevver Kari gibi düşündüğünü, gerekirse şehrin bütün
Türk öğretmenlerinin katılacağı bir toplantı düzenleyebileceğini söyler (s. 57).
Aynı gün Halid Said, Maarif Komiseri ile de ayak üstü bir görüşme yapar.
Maarif Komiseri de bu işin bir an önce yapılması gerektiği görüşündedir (s.
57).
Bir gün sonra, Özbek, Türkmen ve Kazak ilmi şuralarından da üyelerin katılımıyla bir toplantı yapılır. Toplantı sonucunda, Özbek ve Türkmen üyeler
yeni alfabe tarafında, Kazak üyeler İse, karşısında yer alır. Ancak, yapılacak
olan bir Türkoloji Kumltayı'na katılacaklarına dair söz verirler (s. 61).
Türkistan'da yapılan bu görüşmeler, yetkili organların Moskova'da bulunmaları dolayısıyla kesin bir sonuç varmaz. Bu sebeple heyet, Taşkent'ten
ayrılmak zomnda kalır. Baku'ye geri dönüşte, ürenburg, Ufa ve Kazan'a uğ­
rayan heyet, buralarda da bir dizi görüşmelerde bulunur. Ancak, Kazaklar ve
Tatarlar, meseleye yeterince ilgi göstermezler. Başkurtlar ise, heyeti büyük bir
memnuniyet ile karşılar ve yeni alfabeyi kabul etmeye çoktan hazır olduklarını
bildirirler (s. 68).
Üçüncü kısım, Türkoloji Kumltayı'nı ve kumltaydan sonra yapılan işleri
anlatır.
Ekim 1924'te Baku'ye geri dönen heyet, Umumi Türkoloji Kumltayı'nın yapılması için hazırlıklara başlar. Hazırlıklar ücak 1926'ya kadar sürer ve nihayet davetliler Baku'ye gelmeye başlar. Kurultayın sonucu merak edilmektedir. Kazaklar ile Tatarlar aleyhtedir. Kırgızlardan destek sözü gelmiştir,
ancak, Özbeklerle Türkmenlerin düşünceleri net değildir. Ayrıca, Türkiye
Türklerinin düşünceleri de önemlidir. Ağamalıoğlu, Halid Said'i Özbekler ve
Türkiye'den gelen Fuat Köprülü ile görüşmek üzere görevlendirir (s. 88). Halid
Said, Özbeklerin yeni alfabe lehinde oy kullanacaklarını öğrenir. Daha sonra
Köprülü ve Hüseyinzade Ali ile görüşerek düşüncelerini sorar. Köpıülü, kendilerine hükumet tarafından bir talimat verilmediğini, bu sebeple çekimser kal-
418 Halid Said Hocayev ve "Yeni Elitha Yollarında Eski Hatıra Ve Duygularım" Adlı Eseri
mak zorunda olduklarını, ancak, kurultaydan yeni alfabe taraftarlarının galip
ayrılmasını istediğini ifade eder23 (s. 917).
Şubat 1926'da kurultay toplanır. Kurultayın açış konuşmasını Ağamalıoğlu
yapar. Türk tarihi, edebiyatı ve diline dair pek çok bildiri sunulur. Bildirilerin
ardından yeni alfabe mesele.sine geçilir. Program gereği iki lehte ve iki aleyhte
konuşma yapılacaktır. Kazak heyetinden Ahmed Baytursunov ve Tatar heyetinden Alimcan Şeref aleyhte konuşur. Azerbaycan Maarif Komiserliği Sanat
ve Yüksekokullar Müdürü Celil Mehemmedzade ve Azerbaycan Yeni Elifba
komitesi üyelerinden Ferhad Ağazade lehte konuşur. Müzakerelerin ardında
oylamaya geçilir ve yeni alfabe taraftarları oy çokluğuyla kazanırlar. Dağıstan
heyetinden Korkmazov başkanlığında oluşturulan komisyon, kararı açıklar.
Karara göre, Liitin alfabesinin Arap alfabesinden her yönüyle üstün olduğu
kabul edilmiş, ancak, kararın hayata geçirilmesi her cumhuriyetin kendi isteğine bırakılmıştır (s. 94-95).
Kurultay bittikten hemen sonra, yeni alfabe lehine oy veren cumhuriyetlerin
vekillerinden oluşan özel bir toplantı düzenlenir. Bu toplantıda alınan karara
göre; vekiller memleketlerine döner dönmez heyetler oluşturacaklar, kendi dillerinin özelliklerine göre yeni alfabe projeleri hazırlayacaklar ve bu projeler
daha sonra yapılacak bir konferansta birleştirilecektir (s. 96).
Eser, Azerbaycanda Mirze Feteli Abundov'la başlayan yeni alfabe fikrinin,
Azerbaycan Yeni Elifba Komitesinin gayretleriyle hayata geçirilip, bütün TürkTatar kavimlerinin toplandığı bir kuruıtayda oy çokluğu ile kabul edilmesi özet-
enerek bitiriliyor (s. 145).
Türkoloji'ye büyük hizmetlerde bulunan Halid Said Hocayev'in Türkiye
Türklüğü tarafından yeterince tanınamamış olmasını büyük kayıp addediyoruz. Halid Said'i daha etraflıca ve Türkoloji için gerçekten büyük bir
öneme sahip olduğunu düşündüğümüz Yeni Elifba Yollarında Eski Hatıra Ve
Duygularun adlı eserini tanıtmanın mutluluğunu taşıyoruz. Türkiye Türk-
çesine kazandırılması çalışmalarını da sürdürdüğümüz bu eserin, 1. Türkoloji
Kurultayı'nın karanlık noktalarını aydınlatacağını ve Türkolojide büyük bir
boşluğu dolduracağını ümit ediyoruz.
23 Fazıl Agiş, bu konuyla ilgili olarak, Abdülbaki Gölpınarlı'nın kendisine anlattığını söylediği şu hatırasını
naklediyor: "1979'un ba,çlarıııda Abdiilbaki Gölpll1arlı'lllll Üskiidar'daki evindeyiz. Uif !(ıji açtı ve söz
Bakü'de yaptlan Türkoloji Kurultayı'na geldi. Gölpmarlı'n/ll bu 1ıususta söylediği şeyler gayet ilgi çekiciydi. Gölpınarlı özeıle şöyle dedi: "Aıatiirk, Köprüiii'yü Baka'ye gönderirken Ultin !ımjlerini kastederek. emperyalistlerinlıwjlerini kabul etmeyelim. Şu anda kullandığuııız luııjler üzerinde ısrar edelim"
dedi. Bunu söylerken ben de oradaydım. Ama. Köprüiii Baka'de Latin !ımjlerinin kabul edilmesini savunur
ve Arap aifabesinin bırakılması gerekıiğini ifade eder. Köprüiii, yurda döndükıen sonra, Atatürk Köprii/ü'yü bu lavrlndan dolayı ıebrik eımiş ve ona imzalı bir portresini hediye eımişıir. Usliinden onca yIi
geçmiş olmasul({ rağmen, Ataıürk'ün bu 1ıususta niçin böyle davrandığını hô/ô anlayabilmiş değiliili."

Konular