Arapçada Atıf Harfleri - Bağlaç Harfleri - Bağlaçlar

Arapçada Atıf Harfleri - Bağlaç Harfleri - Bağlaçlar


وَ – فَ – أَوْ – ثُمَّ – أَمْ – حَتَّى – إِمَّا – بَلْ – لاَ - لَكِنْ
- Harfleri, kelime veya cümleleri aynı hükme bağladıkları için Atıf Harfi / Atf-ı Nesak olarak isimlenirler.
- Şayet bu harfler; kelime veya cümleleri aynı hükme (fiile) bağlamıyorsa, atf-ı nesak olarak görev yapmazlar. Atıf harflerinden önceki kelimelere matufun aleyh, sonraki kelime veya cümleye de matuf denir.

* Matuf'da "Sebebi değil, sebebi yaratanın irâdesini seyredin ve önem verin." bilgisi saklıdır. Kişi şayet sebebi önemser ise, ya sevinenlerden olur, veya üzülenlerden olur veya korkanlardan olur. Kişi şayet sebebi yaratanın irâdesine önem verirse, ya hayret edenlerden olur, veya hayran olanlardan olur, veya sekinet üzere olanlardan olur, ama onda sevinç, üzüntü, korku alâmetleri görülmez.

* Matuf, matufun aleyh'in harekesini alır. İsim isime, fiil fiile, cümle cümleye atfedilir. Atıf harfi arada olmaksızın da atıf yapılabilir. Bu durumdaki atıf harfi MAHZÛF sayılır. (وَ) harfinin cümledeki görevleri hakkında örnekler:

1) Atf-ı nesak edatı olur. Müfret kelimeleri “ile” manasıyla ve cümleleri “-ip” manasıyla bağlar. Şayet öncesi ile sonrası arasında zıtlık varsa “fakat, ise, de” anlamlarını verir. Kelimelerin işinde (veya hükme bağlanışında), öncelik ve sonralık aranmaz kaidesi vardır.
Atf-ı nesak olarak kullanıldığı cümlelerde, bir "MÂNA DÖNGÜSÜnü saklarlar. Örnek: (أُطِيعُ اللهَ وَ الرَّسُولَ ) cümlesindeki saklı mâna şöyle olabilir. "Ey Allahım ! O'nu görmeden, seni göremem. Muradın olmadan da, O'nu göremem. O'na itaatim ise, pek çok az. Ne olacak benim hâl'im." Matuf olan (الرَّسُولَ) lafzı, matufun aleyh olan (اللهَ) lafzının harekesini almıştır. Ayrıca, başka saklı mânalar da mevcuttur.

2) İbtidâdiye (başlangıç) edatı olur. Cümleleri başlatmaya yarar. Bu durumda atıf edatı değildir. Kendisinden sonraki cümlenin önceki ile bir irtibatı yoktur. Tercümesi yapılmaz, karşılığı yoktur.

3) Sebep edatı olur. Bu vav’dan sonra daima bir fiil bulunur. Mesela; “innellezîne keferû ve kezzebû” cümlesinde; vav’dan sonra gelen fiili işlenmesi halinde, vav’dan önce gelen sıfat ile sıfatlanılır. Bunun tersi olmaz. Küfre sebeb olan fiiller genel olarak üç guruptur;
a) Allah c.c ve Resulünü sav. Yalanlamak
b) Övülmesi gerekenleri, yermek.
c) Yerilmesi gerekenleri, övmek.
d) Hâl vav'ı olur. Bu vav’dan sonra yan cümle olarak gelen HÂL_isim_cümlesini veya HÂL_fiil_cümlesini, asıl cümleye bağlar .
e) Vasıl edatı olur. Şart edatlarının (وَلَوْ ؛ وَإِنْ) önüne geldiğinde ..se bile, ..ise de, dığı halde, ..mesine rağmen mânalarına gelir.
f) İsti’nafiye edatı olur. Birbirine atfetme imkanı olmayan iki cümle arasında (biri emir diğeri muzari olması gibi) geldiği zaman bu adı alır. “ve” den öncesinin dilek (talep, inşa), sonrasının haber (bildirme) kipi olması veya tersi olması halinde ortaya çıkar.
g) İ’tiraziye edatı olur. Parantez içi cümle olup, “ama, ki, ya” anlamını verir.
h) Maiyet (beraberlik) edatı olur. Bundan sonraki kelime meful-ü meah olduğu için, devamlı mansubdur. “ ile, birlikte, beraber, boyunca, -le” anlamlarını verir.
i) Kasem (yemin) edatı olur. Sonra gelen ismi mecrur yaptığı için hem harf-i cer, hem de yemin edatı olur.
j) “rubbe” yerine geçer. “nice” anlamını alır.
k) Zâid olarak, “illâ” dan sonra gelmesi gibi.
l) Cemi (çoğul) edatı olur. Cemi müzekker mâzi, muzâri ve emir fiillerinin sonlarına gelerek onları cemi yapar.
m) Cemi müzekker sâlimler ve beş isimlerde REF alameti olarak zammenin yerini tutar.
n) İşbâ edatı olur. Cemi-müzekker muhatab mazi fiillere, mansub zamirle arasına gelirler.

Konular