ARAPÇA SÖZLÜKLERDE (ت و م (M-V-T KÖKÜ TÜREVLERİ, İHTİLAFLARI, MECAZ ANLAMLARI VE KUR'AN ÖRNEKLERİ

Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015, p. 1155-1182
DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8600
ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY
ARAPÇA SÖZLÜKLERDE (ت و م (M-V-T KÖKÜ TÜREVLERİ,
İHTİLAFLARI, MECAZ ANLAMLARI VE KUR'AN ÖRNEKLERİ
Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN**
ÖZET
"م و ت " m-v-t kelimesinden türeyen (م
ي
َم) ,(تْ
ي
ْ
ِّ
ت (vb. kelimelerin bazen
birbiri yerine eş anlamlı olarak kullanılması, içinde taşıdığı illet harfinin
söylemde ne gibi ihtilaflara yol açtığı ve mecaz kullanımları, bazen bu
kelimelere verilen farklı ya da yakın anlamlar ya da birbiri yerine
kullanımların araştırılması bu makalenin konusunu teşkil etmektedir.
Kur'an'da türevleriyle birlikte 165 yerde geçen bu kökün fiil olarak
sözlüklerde geçen 6 fiil kalıbından iki çeşidinin, 17 isim kalıbından 8
tanesinin isim olarak Kur'an'da kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Bu makale
Kur'an ile Arapça sözlükler arasında nasıl bir bağlantı olduğu bilgisinin
yanı sıra bir kelimenin ne tür aşamalardan geçerek bugüne geldiğini de
göstermektedir.
Sözlüklerde geçen kelime ve türevlerinden her birinin Kur'an'da
geçmediği, amaçlarının bu olmadığı aşikardır. Altı çeşit fiilden yalnızca
(
ِّ
َ
ِّ
ت (öldü ile ( ِّ
َ
ِّ
ت
ِّ
َ) öldürdü fiillerine ait sigaların Kur'an'da geçtiğini tespit
ettik. On yedi çeşit isimden de sadece sekiz tanesi; (–
ِّ
و
ِّ
ت
ي
ة
ِّ
َ ت
ي
ة
ِّ
م) ,ölüm); ت
ي
ْ
ِّ
ت
َم –
ي
ْ
ِّ
م) ,ölüsü insan); ت
ِّ
و
ي
ة
ِّ
َ –ت
ِّ
ةم
ي
ت
ِّ
و) ,ölülerَ);
ِّ
م
ي
ْ
يِّ
ْل ) ,ölüsü hayvan); مَ
َ
ِّ
ا
يِّ
ölüm); مَ
kelimeleri Kur'an'da geçmektedir. Yine de bu tesbit bize bir fikir
vermektedir.
"م و "َ m-v-t kökünden türetilen ve Kur'an'da geçen ( ِّ
َ
ِّ
fiilinin) ت
sözlüklerden bize yansıttığı baskın mana; ölmenin geçici olarak yokluk
ve beklemek olduğu ve ölümle birlikte beden-ruh birlikteliğinin bir
süreliğine ayrımıdır. Durgunlaşma, dinme, sönme, erime maddi açıdan
gerçekleşmekte, ruhun da bu merhalede aynı işlememe mi tabi olduğu,
geçici olarak sessizliğe mi büründüğü, farkındalık taşıyıp taşımadığı,
Allah'a döndüğü malum olmakla birlikte nasıl döndüğü, ona neler
olduğu hadislerde bildirilse de Kur'an'da meçhul kalmakta, başka bir
araştırmanın konusu olmaktadır. Yani kısaca ölüm; "cismin geçici
olarak yok olması" diyebileceğimiz bir mana taşımaktadır.
Makalemizde geçen ayet örneklerinde görüldüğü gibi ölümün;
genellikle zıddı olan hayat veya dirilme ile yan yana geçmesi çok
enteresan olup bu anlam beyne adeta kazınmaktadır.

 Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir.
** Yrd. Doç. Dr. Katip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Arap Dili ve Belagatı, El-mek:
neclayasdimandemir@gmail.com
1156 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Yine klasik Arapça temel sözlüklerimizin bir kelimeyi açıklamakta
yetersiz kaldığı, bazı kelimeleri anlayabilmek için birkaç sözlüğün bile
yeterli olmadığı ancak yedi sekiz sözlükten sonra bir fikir verdiği
araştırmamız boyunca hep hissettiğimiz tesbitler arasındadır. Kur'an'da
geçen her kelimeye ait hem bol bol ayetin örnek olarak verildiği, hem de
kullanılan cümlelerden bol örneklerin verildiği sistemli bir sözlük
çalışmasının yapılması acil bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Zira bir
kelime ayetlerde geçmişse Kur'an en güzel şekilde sözlük görevini yerine
getirmekte, anlam kapsamlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ölüm, Sakinlik, Durgunluk, Dinme, Yok
olma
(م و ت (M-V-T STEM DERIVATIVES, CONFLICTS, FIGURATIVE
MEANINGS, AND QUR’AN SAMPLES IN ARABIC
DICTIONARIES
ABSTRACT
Words which derived from the word m-v-t (يت م) ,(يت م ,(etc. are
sometimes used as synonyms for each other instead, what caused such
controversy in the discourse of the letter carried by reason and the use
of metaphor, referred us to do research on those words which were
given, sometimes these are different meanings or close to each other or
instead use. This stem which passes 165 times in Qur’an, used as a
verb phrase in dictionaries but it has emerged that in the Qur'an, its
used as a noun of two types from 6 verb phrases and eight names from
17 name molds. This article shows that what kind of a connection they
have between Qur’an and Arabic dictionaries, and as well as it shows
the information that what kind of a stage that a word passing through
until it comes today.
Words and derivatives which pass in dictionaries do not pass each
in the Quran, and it is obvious that it was not their aim. We have
determined that from six kinds of verbs, ( ِّ
َ
ِّ
ِّ ) and) ت
َ
ِّ
ت
ِّ
َ) verbs are the only
ones which pass in the Quran. From the seventeen nouns, only eight
words pass in the Quran which are; (–
ِّ
و
ِّ
ت
ي
ة
ِّ
َ ت
ي
ة
ِّ
م) ,death); ت
ي
ْ
ِّ
َم – ت
ي
ْ
ِّ
dead); ت
م) ,people
ِّ
و
ي
ة
ِّ
َ –ت
ِّ
ةم
ي
ت
ِّ
يِّ) ,deadَ);
ومَ
ِّ
م
ي
ْ); dead animals, ( لْ
َ
ِّ
ا
يِّ
َم ;(death. Nevertheless,
this statement gives us an idea.
"م و "َ derived from the m-v-t stem and ( ِّ
َ
ِّ
ت (verb which passes in
the Quran, reflects dominant meaning from dictionaries to us; dying is
temporary an absence and waiting and with the death, for a while it is a
separation of body-soul unity.
Stagnation, relief, extinction, melting takes place from the
physical point of view, did the spirit subjected to the same work in this
stages, did it lapse into silence temporarily, does it carry awareness or
not, how he returned to Allah, even not known did he return to Allah,
the hadiths about what happened to him which reported in the Qur'an
are still stay in the unknown, it is the subject of another study. So
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1157
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
briefly stated, death carries a meaning that can be called; “extinction of
the body temporarily”.
“Death” as shown in the last verse sample in our article; usually
the opposite words of life or resurrection are passing side by side, in
this regard it is very interesting that they almost scraped the brain.
Classical Arabic is still remains inadequate in explaining our
basic dictionary a word, even a few dictionaries to understand some of
the words is not enough but it is between seven to eight after
determining that give you an idea what we feel throughout our research.
For every word of the Koran there is an urgent need for systematic
dictionary which should given plenty of verses examples and plenty of
examples of the phrases used in both. If one word passed in the verses,
Quran fulfill its dictionary mission in the best way, meaning emerges
comprehensively.
STRUCTURED ABSTRACT
In the research over twelve Arabic to Arabic dictionaries, we
classified the words as verb and noun that multiplied from base of (مَ و (
m-v-t. We have reached these results:
The verb of “ ِّ
َ ت “or its multiplies mean death, opposite of life and
living. That word also has the meanings of placidity, to sleep, become
old.
However, everything which has came to placidity, came to peace,
calmed and cooled down means "dead" in the metaphorically meaning.
This usage is similar as the usage of proverbs. To summarize, the word
of " ِّ
َ
ِّ
ت "means end of life, interruption of living and reach the placidity.
In Quran, verb of " ِّ
َ
ِّ
ت "passes 2 times, (ةم
ْل
ت
ِّ
ت (pattern passes seven
َتمِ ) ,times
) pattern passes three times, ( ي
ت
ِ
َتم
) pattern passes once, (ِّ
ْ
ي
َتم
)
pattern passes five times, ( ي
ت
ِ
م
ْل
ت (pattern passes two times, ( لْ
ةَ
ْل
ا
ِّ
ُ) pattern
passes five times, (ةم
ْل
ةت
ْل
ا
ِّ
ُ) pattern passes once, ( لْ
ةَ
ْل
ت
ِّ
َ) pattern passes once,
(
ْل
ةَ
ْل
ا
ِّ
ُ) pattern passes two times, ( ِّ
ةَ
ْل
ا
ِّ
ت (pattern passes once, ( ي
م
ْل
ا
ِّ
pattern) ت
passes once, ( َ
م
ْل
ةت
ْل
ا
ِّ
ت (pattern passes two times, ( ِّ
ةم
ْل
ةت
ْل
ا
ِّ
ت (pattern passes once,
(
ي
م
ْل
ا
ِّ
ْ
ِّ
ْ) pattern passes once, (ةم
ْل
ةت
ْل
ت (pattern passes two times.

ِّ
َ
ِّ
ت
ِّ
َ”: This word is a pattern that becomes "if'al" way of the verb
"
ِّ
َ
ِّ
ت ."It means 'killed'.
In Quran ( ِّ
َ
ِّ
ت
ِّ
َ) pattern passes once; ( لْ
م
ِّ
ت
ِّ
ت
ِّ
َ) pattern passes twice; (ِّ
ْ
َ
م
ِّ
ت
ِّ
َ)
pattern passes once, ( لْ
َتْم
ْل
َ) pattern passes once, ( لْ
َاْم
ْل
ُ) pattern passes
ْل ) ,twice
َاْم
ْل
ُ) pattern passes 9 times, ( ي
ت
ْل
ي
ْل
َاْم
ْل
ُ) pattern passes 4 times, (يَ
م
ْل
َاْم
ْل
ُ)
pattern passes once.
These are (above) the pattern of verbs that pass in Quran in that
way. It comes as noun in these patterns:
1158 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
1. “َ
ي
ة
يِّ
َم :“This is the infinitive mood of ( ِّ
َ
ِّ
ت
ْل
ةَ
ْل
ا
ِّ
ُ) verb that we
mentioned shortly before. The meaning of this noun is opposite of life
and living, dissolve of the strength, become weak.
Other than all these, it has said as death as a methapor for the
person's troubled and painful situations.
In Quran, word of (ََ
ي
ة
يِّ
َم (passes 35 times, (مَ َ
ت
ي
ة
ِّ
ت (passes twice, (َ
ت
ي
ة
ِّ

passes once, ( ي
ت
ْل
َي
ت
ي
ة
ِّ
ت (passes once, (ِّ
ْ َ
ِ
ي
ة
ِّ
ت (passes 11 times. Also the word of
(
ِّ
ْ
ِّ
َ
ِّ
ت
ي
ة
ِّ
ت) (our death) passes 2 times.
َم” .2
ي
ْ
يِّ
م” and” مَ
ي
ْ
يِّ
” :“مَ
ْل
َم
ي
ْ
يِّ
َم “This word means has not died yet, about
to die or is going to die. Plural of this word becomes as “َةم
ي
ت
ِّ
م” andَ”
ِّ
و
ي
ة
ِّ
. “ت
In Quran word of (مَ َ
ي
ْ
يِّ
َم (passes 12 times, (َ
م
ي
ْ
ِّ
ت (died passes 5 times.
Plural of these words, (م
ِّ
و
ي
ة
يِّ
َم (passes 16 times and pattern of (َ
ت
ِّ
ةم
ي
ت
ِّ
َ)
passes 3 times, as a word of ( ِّ
ةم
ْل
م
َ
ي
ْ
ِّ
ت (passes 2 times, ( ِّ
ّم
َ
م
ي
ْ
ِّ
ت (passes only
once.
و” .3
ِّ
م
ي
ْ
يِّ
َم :“The animal which has not been cut or dead by itself even
it lives in land or sea, and animal which has not been cut in halal ways
is called as carrion.
The word of (و
ِّ
م
ي
ْ
يِّ
َم (passes 6 times in Quran.
ْل ” .4
َ
ِّ
ا
يِّ
َم :“The word of “َ اَ م “has also the meaning of “َةَ م “that
expresses death.
In Quran, (ََ
ِّ
ا
يِّ
ي ) ,once passes) مَ
ت
ْل
ْ
ْل
ِ
ِّ
ا
ِّ
َم) ,once passes) ت
و
ِّ
ا
ِّ
ت (passes once.
(م و (َ m-v-t root derivatives, which do not pass in the Quran,
meanings are first as a verb and then as a noun, is briefly like this:
Figuratively: It covers the meaning of he write it off his friends,
persevered, persisted, showed such fortitude.

ِّ
َ
ِّ
ا
ِّ
م
ي م :“He laid down all the power and his life. He exhibited
everything for the sake of achieve something, it means he won the
power while he was weak.
" ِّ
َ
ِّ
ا و
ِّ
ت :"It means that pretend to be dead although it was alive.
(م و ( َ m-v-t root derivatives which passes as a noun are;
1. “
ْل
و
ِّ
ََْم
م :“is any shape of death or form. "لْ
و
ِّ
م
ي
َْ
ي
َم "word is also refers to
a kind of cut type.
2. “
َمَ
ِ
ِّ
ت :“this meaning includes dying, about to be dead and being
dead.
3. “
ْل
َاْم
ِّ
م
يي
ْل
َم :“is a present participle of " ِّ
َ
ِّ
ا
ِّ
م
ي م "word. It is a person
that somehow unblinkingly boldly goes over death with a very rare form,
blast away to death. That also called to the person who feign madness.
َاْم"
ِّ
م
يي
ْل
ت "is a also a person who grappled with death.
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1159
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
4. “
ْل
ت م
ِّ
ة
ِّ
َم :“is the opposite of the alive term. It means lifeless, dead.
It has been said like “
ْل
ت م
ِّ
ة
يِّ
” and” مَ
ْل
ت م
ي
ة
يِّ
َم .“Unused land is for land and other
land kinds of a thing, it shall include the "م ةتَ م "word which remained
rough yet, that can not be cultivated, which could not be stimulated,
not the property of any person.
م” .5
ِّ
ةت
ْل
مَ” - “مَ
ِّ
ة
ِّ
” - “مَ
ْل
ةمَ
يْل
” :“مَ
ْل
ةمَ
يْل
َم “and at the same time “
ْل
ةمَ
يِّ
َم “with the
‘fetha’; it means inanimate, without life itself, not having the spirit,
being soulless.
6. “
ْل
و
ِّ
ةت
ْل
َم :“Madness, being crazy, some kind of a madness, a illness,
kind of a fainting which is similar to the palace, was said to be a disease
which is similar to feel faint.
و” .7
ِّ
ت
ي
ت
ْل
ت :“it is a region or land name which is located within the
boundaries of Damascus. "غزوة و تتت" "Mute war" took place here.
ت ” .8
ْل
م
ِّ
ت
ِّ
ة
ي
ت
ِّ
َ”: if in any verb without feeling any astonishment and
amazement because of that, this statement shall include.
9. “
ْل
ََ
ا و
ِّ
م
ْل
َم :“used to mean as a peacock 'abid', hypocritical 'abid'.
10. "
ْل
"دمره ب ا ْ م ي دمري" ,example For. alignment meansَ" : تْم ي
means “My house is in line with his house”.
11. “
ْل
و
ِّ
ا وت
يْل
َم :“means to be patient, to demonstrate the power of
endurance, patience and capability, able to withstand, able to withstand
the effort, ability to persevere, demonstrate the persistence efforts.
According to Islamic thought; life, begins with the spirit’s
incarnate to human body and ends with the spirit’s separation from the
body so generally in Islamic literature, death is defined as “separation of
the soul from the body”.
Almighty Allah explains the reason why we are mortal existence:
“Among you, we are the ones who lauder death. And we're not the ones
that can be prevented. So we laudered death, so we can bring your likes
instead of you and so that we create you in an another creation that
you don’t know.” (56/Vâkıa, 60-61). “He’s the one who creates death
and life because of to see which one of you will practice the best.” (elMülk:
67/2).
The time of death would occur only when the Almighty Allah
determines: “There is no one to die without Allah's commandments and
predestinations. It is a transcript that written by its maturity.” (Âl-i
İmran: 3/145). Say like this: “Even if you were in your houses, if you
had written to be killed, no doubdt, you would go to the places again
where you would be killed on them.” (Âl-i İmrân: 3/154).
Key Words: Death, Calmness, Recession, Alleviation, Extinction
1160 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Giriş
Ölüm gerçeğiyle hergün yaklaşık bir şehir dolusu insanın bu dünyayı terk etmesi, giden
ölümlülerin yerini yeni hayata gelenlerin doldurması ancak doğduklarının ertesi günü ömürlerinden bir
gün daha eksilmesi bizi bu kavramın içeriğinde ne olduğu hakkında araştırma yapmaya sevketmiştir.
Ölüm ve ölüm sonrası hakkındaki algılama, inanış ve uygulamalar kültürden kültüre,
devirden devire değişmektedir. Ölümün bir geçiş olarak görüldüğü, bedenin ya da ruhun çeşitli
biçimlerde hayatını sürdürdüğü inancının yanı sıra ölümü kesin bir son şeklinde kabul eden
inanışlar da vardır (Gürkan, 2007, s.33).
Kişi daha çok, yalnız kaldığı veya karamsar olduğu ve kişiyi karamsarlığa iten durumlar
karşısında kaldığında ölümü hatırlamaktadır. Neşeli zamanlarında dünyayı kendisinin sanan ve
ölümü unutan kişi; dertlerin, sıkıntıların ve hayatın engelleri karşısında kendine gelmekte,
geleceğini düşünmek ihtiyacını duymaktadır (Şentürk, 1983, s.303-312).
Sezâi Karakoç'un; Ölüm önünde öz benliğim yavaşlar ( Gün Doğmadan, “Ve Monna
Rosa”, s.31.) mısraı insanın ölüm karşısında adeta kalakalıp hayatın en çıplak ve en gizemli
hakikati ile yüz yüze gelişini çok yalın bir ifadeyle anlatmaktadır. İnsanoğlunun büyük sorusu,
şairin öz benliğini de sancılandırır:
Yukarıya yükselsek ölüme yükseliyoruz
Aşağı insek ölüme değiyoruz ( Gün Doğmadan, “Taha Sabır Kentinde”, s.338.)
Şair, ölümün kaçınılmazlığını hayatın içinde de çok güçlü hissetmektedir.
Ve hepsinin üstünde ölüm altında ölüm ( Gün Doğmadan, “Taha Sabır Kentinde”, s.338.)
Kaçınılmazlığı aşikardır ama meçhul bir tarafı da vardır daima. Çünkü;
Ölüm saatini kim bilebilir (Gün Doğmadan, “Alınyazısı Saati IV”, s.643.) (Baş, 2010,
s.776-777).
Canlı olan varlıkta Allah'ın yarattığı bir keyfiyet olan ölüm, hayatın zıddıdır. Her nefs
ölümü tadacaktır (Âl-i İmran 3/185) âyetinde de ifade edildiği gibi ölüm, insan veya canlıların
ölçülü ve belirli olan hayat sürelerinin sona ermesi, başka bir ifade ile ruhun cesetten ayrılmasıdır
(Akçay, 2005, s.85-102).
İşte biz de böylesine önemli bir kavram hakkında derinlemesine araştırma yapmak,
kelimenin kökünün hangi anlamları karşıladığını, aralarındaki anlam farklarını ve ihtilaflarını
tesbit etmek amacıyla bu makaleyi gündeme aldık.
er-Râğıb el-İsfehânî (ö. 502/1108)’nin şu sözü çok önemlidir: “Kur’an ilimlerinden
öncelikli olarak meşgul olunması ve incelenmesi gereken ilimler, lafzî ilimlerdir. Kavramların
gerçek anlamlarını incelemek de lafza ilişkin ilimlerdendir. Kur’an kelimelerinin kök manalarını
bilmek, bir bina inşa etmek isteyen kimse için en başta gelen araçlar olan tuğla ve kerpiç
mesabesindedir. Bu lafızlarla ilgili ilim ve kök manaları bilmenin yararı, sadece Kur’an ilimlerine
has değil, bütün İslami ilimlere şamildir. Çünkü Kur'an kavramları Arap Kelamının özü ve
kaymağıdır, en mutedil en değerli olandır. Fakih ve bilgelerin hüküm ve hikmetlerini ortaya
çıkarmadaki dayanaktır. En büyük şair ve belagat ustalarının nazım ve nesirlerinde daima
başvurdukları kaynaktır.” (er-Râgıb, t.y., s.6).
Ulaşabildiğimiz kaynaklar arasında bu kavramı etimolojik anlamda derinlemesine
ْت) ,inceleyen
ي
َ
ِّت) ,(م
ي
َ
م (vb. gibi birbiri yerine ya da eş anlamlı olarak kullanılan kelimeler arasındaki
farkın ya da ihtilafların neler olduğunu anlatan, Arapça metinlerde rastladığımız bu kelimenin
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1161
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
içinde yer aldığı deyimleri ifade eden yeterli bir makaleye rastlamayışımız elimizden geldiğince
bizi bu boşluğu doldurmaya sevketmiştir. Kısacası bahsettiğimiz hususlarla birlikte bu kökte ve
açılımlarında neler keşfedeceğimiz bizi heyecanlandırmıştır.
Makalemizde öncelikle ( ت و م (m-v-t kökünün sözlükte ve Kur’an’da kullanılışı açısından
hangi manaları karşıladığını tesbit etmeye çalıştık. Bu amaçla sözlük tarihinde erken dönemden
itibaren yakın zamana kadar adından söz ettirmiş eseri bulunan, belli başlı yazarlardan örnek olmak
üzere oniki dilbilimcinin sözlüklerinde derinlemesine araştırma yaptık. Önce Kur'an'da geçen m-v-t
kökü türevlerine, varsa o kelime hakkındaki ihtilaflara, mecaz kullanımlarına, verilen ayet örneklerine,
dilbilimcilerin bu ayet hakkındaki yorumlarına sonra da Kur'an'da geçmeyen fiil ve isimlere yer verdik.
Böylece aşağıdaki sonuçlara ulaştık:
I- ( ت و م (m-v-t Kökü ve Türevlerinin Sözlük Anlamları ile Kur'an'da Kullanılışları
Bu bölümde önce kelimelerin sözlük anlamları, ihtilafları, mecaz kullanımları, daha sonra
da verilen ayet örnekleri üzerinde durulacaktır.
Diğer kelimelerde de olduğu gibi "ت و م "m-v-t köküne ait isim ve fiillerin hepsi Kur'ân-ı
Kerim'de yer almaz. Fiil olarak tekil ve çoğulları ile birlikte (تُ
َ
ا
َ
ُت َي
َُو
َت َي
َ
َت ) ve) ما
َ
ُت أَما
ي
ِ
ُ
ي ( َmazi ve muzari
fiilleri yer alır. İsim olarak zamir ve çoğul eki almış halleriyle Kur'an'da; ( ة
َ
ت
ْ
ي
َ
َ م –
َة
ت
ْ
و
َ م – ت َ
ْت ََما
ي
َ
َ م - ى
ت
ْ
و
َ م – ت َ
وا
ْ
أَم –
ْت
و
ِّـت َ
م – ي
َ
– م ( kelimeleri bulunur.
Sözlüklerde karışık olarak incelenen "ت و م "m-v-t kökünü fiil ve isim olarak ayrı ayrı
incelemek daha sistemli bir anlayışa imkan verecektir:
1. Kur'an'da Fiil Olarak Geçen (ت و م ( m-v-t Kökü ve Türevleri
1.1. “تَ َ
:“ما
(مات (fiili için bir Arapça-Türkçe sözlükte şöyle bilgi verilmektedir:
َت )
َ
ما
َُ
ُت َي

و تا
ْ
و
َ
م :( 1. ölmek, can çıkmak, yaşamı yok olmak,
2. (
ُ
يح
ِّ
ِت الر
َ
ت
َ
ما :(rüzgar dinmek
َت )
َ
ُت ما
َُو
نا
َ
َي تا
َ
و
َ
م
َ
و
تا
َ
وا
َ
َت ) .1 ) م
َ
َُن ما
كا
َ
مْال :( yer, evsiz barksız ıssız olmak,
َت ) .2
َ قِريَّالط ما :(yol kapanık, işlemez olmak (Arif, 2006, s.963).
Arapça'dan Arapça'ya sözlüklerde ise şu şekilde karşılanmaktadır:
ُت”
ا
َ
وَي
تا
ْ
و
َ
ُت م
َُو
َت َي
ما “fiili ve türevleri, yaşamın, hayatın ve canlı olmanın zıddıdır, ölüm demektir
(el-Cevherî, 1979, s.185; İbn Düreyd, t.y., s.196; İbn Manzûr, t.y., s.90; el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206).
مات َيات " dilinde Yemen
تا
ْ
و
َ
م اخلالدون ِ أفأن ت " Nitekim. kullanılır olarak " م
ُ
فهم) " Sen öleceksin de onlar
ebedi mi kalacaklar) cümlesinde olduğu gibi mazi fiil kullanımı "تَّ
ِ
م "şeklinde okunur (İbn Düreyd,
s.196). Yani “
َ
ِي
ي
َ
ح" “yaşadı, hayat sürdü” manasındaki fiilin zıddıdır (ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
تا” ve) öldü Filanca” (مات فالن”
ْ
و
َ
م يوت َوهو) “O ölür) diye söylenir (el-Ezherî, t.y., s.30).
1162 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Râgıb el-İsfehânî (502/1108); "İnsanoğlu dünyada olduğu sürece parça parça ölür,
demişler" diyerek şairin şu beytini misal verir: ( تُ
َُو
َي
ءا
ْ
ز
ُ

ْ ج ءا
ز
ُ
َج
ف ( Parça parça ölüyor (er-Râgıb, t.y.,
s.476).
Hz. Ömer’den (r.a) rivayetle gelen sütle ilgili “وتُ
ََُب ال َي
َّالل” “Süt ölmez” hadisinde de bu
manayı görmekteyiz. O, burada sütün ölmezliğinden, canlılığından söz etmektedir. Olay şöyledir:
“Bir bebek, ölmüş olan bir kadının memesinden süt emerse, o kadının çocukları ve akrabalarının,
ölmüş olan kadının memesinden emen çocukla evlenmeleri haram olur. Çünkü eğer bu kadın
yaşıyor olsaydı, bebeğin onu emmesi halinde nasıl ki emzirme ile ilgili evlilik yasağı
gerçekleşiyorsa, burada da bebek, ölmüş olan kadının memesini emmiştir. Haramlık burada da
geçerlidir" (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
Rivayetin sıhhat araştırması kendi uzmanlarına bırakılsa da bu ibarenin anlamının şöyle
olduğu söylenmektedir: “Sütün memeden ayrılmasıyla, sütün işlevi iptal edilemez, geçersiz
kılınmaz. Çünkü diriden ayrılan her şey, artık ölmüş hükmündedir. Bu hükmün dışında tutulanlar,
sadece süt, kıl ve yündür. Çünkü bunlar hayat için, kullanım açısından zaruri olan şeylerdir"
(İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
Şu örneğin verildiğini de görüyoruz: “
ُ
ن
َ
م
ْ
ؤ
ُ
يشي وال يـ
ِت عِ
نا
َ
الب
َ
ِّدة
ي
َ
يا س
ََّ
َُن
بـ ماتي
َ
hanım ey, Evladım ” “أَن ت
kızların hanımefendisi! Hayatını yaşa, çünkü ne zaman hayatın son bulacağından emin olunmaz.”
“َ
ِّدة
ي
َ
يا س
ََّ
َُن
بـ “diye devam eden bu ibare, “إخل نأمن وال إخل سيدة بنييت “şeklinde sürer gider. Kaldı ki kelimeyi “ تَّ
ِ
م
ُت
تو “ََdiye de söylemişlerdir (İbn Manzûr, t.y., s.90).
Hakkındaki İhtilaflar:
Bu kelime genellikle “تُ
َُو
َت َي
ما “olarak zikredilmektedir. Burada kelimenin aslı, kesre hareke
َت” ile
ِو
َ
ُت” ve” م
َُو
ي “َşeklindedir (İbn Manzûr, t.y., s.90).
İbn Sîde illetli olan kelimelerden bunun benzerinin ve örneğinin olmadığını söylemektedir.
İmam Sibeveyh de, bu kelimenin “
ُ
ُل
ْع
ف
َ
يـ
َ
ل
ِ
َع
ف “vezninden illetli olabileceğini, fakat illetli olan diğer
kelimelerin değişikliğe uğradığı gibi, herhangi bir değişikliğe uğramadığını belirtir. İmam Sibeveyh,
sözlerinin devamında der ki: “Bunun benzeri veya örneği sahih fiillerden “ضلْ ُ
ف
َ
يـ
َ
ِضل
َ
ف “kelimesidir. Fakat
kelime, birçok kelimelerde ve benzer fiillerde olduğu gibi gelmemiştir (İbn Manzûr, t.y., s.90).
Görüldüğü gibi bu fiil “
ُ
ُل
ْع
ف
َ
يـ
َ
ل
ِ
َع
ف “kalıbı olarak sülasi/üçlü mücerred fiillerde kaide olarak
söylenegelen altı baba uymamaktadır. Yemen dilinde kullanılan "يات َمات "kalıbı ise 4. babtan gelen
fiillere uymaktadır. Ancak Kur'an'da يات َmuzari fiiline uygun kalıbta Hz. Meryem'in sözü olarak
َِن " zikredilen
َ
ت
ْ
ا لَي
ي ت َ
ِ
م َذا
َ
ه
َ
ْل
ب
َ
قـ " Keşke bundan önce ölseydim (Meryem 19/23) ayetinde olduğu gibi bu
babdan mazi kullanımı varsa da muzari kullanımı yoktur. Kur'an'daki muzari fiiller damme ile
bağlanan yani "تُ
َُو
ي " َkalıbının tekil ve çoğul örneklerinden seçilmiştir. Fakat mazi fiil kalıbında
ت)
ِ
م (geçtiği gibi (
ْ
ت م
ُ
م (kullanımı da 2 defa1 geçmektedir.
Bu fiille birlikte mecaz türünden kullanımlara da sık rastlanmaktadır.
َت”
ما “fiili sükûna ermek, huzura ve rahata kavuşmak, uyumak, eskimek manalarına da gelir
(el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206). “تَ
ما/öldü” dendiğinde bu, “
َ
َكن
َ
س “anlamındadır. Rüzgâr, kızgınlık, öfke,
acı ve benzeri şeylerin dinmesi, sakinleşmesi, hafiflemesi, geçmesi ve herhangi bir yere yerleşmesi

1
Bkz. (Al-i İmran, 3/157- 158),
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1163
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
gibi manalara gelir (ez-Zebîdî, t.y., s.1178). Zaten sükun bulan, huzura eren, öfkesi dinen,
sakinleşen her şey mecazi manada öldü, anlamındadır ki bu da darb-ı mesel benzeri bir kullanımdır
(ez-Zebîdî, t.y., s.1178). Kaldı ki Arap toplumunda söylene gelen “
ُ
يح
ِّ
َت الر
مات “ifadesi de böyledir.
Anlam olarak "rüzgâr dindi, sakinleşti, esinti kesildi (el-Ezherî, t.y., s.30; ez-Zebîdî, t.y., s.1178;
İbnu’l-Esîr, 1979, s.809) soğuk gitti" (İbn Manzûr, t.y., s.90) demektir.

ُ
يح
َ
َْت
م وأَس
ْ
و
َ
اليـ
ُ
ُكن
ْ
... فأَس
ُ
يح
ِّ
َت الر
ْن ََتُو
و أَ
ُ
ْج
ِِّّن ألَر
ِ
إ “denir ki, beytin anlamı; “Doğrusu rüzgârın
ölmesini/dinmesini, bugünü sakin olarak geçirmeyi ve dinlenmeyi umut ediyorum” demektir (ezZebîdî,
t.y., s.1178; İbn Manzûr, t.y., s.90).
Yine Amr'ın, babasından rivayetle aktardığına göre kişi uyuyup sükûna ve rahata erdiği
vakitte Araplar “ومََّ
وه ومهد الرجل مات” “Adam öldü, biraz sakinleşti ve uyuyakaldı” (İbn Manzûr, t.y., s.90)
cümlesine yer verirlermiş (el-Ezherî, t.y., s.31; ez-Zebîdî, t.y., s.1179; İbn Manzûr, t.y., s.90). Kişi
uykuya dalıp uyuduğunda, eğer henüz ona ölüm gelip ulaşmamış ve onun canını kesip almamışsa
böyle denmektedir (İbn Manzûr, t.y., s.90). Zira aslında “ ْال تْ ُ
و
َ
م “ kelime olarak sükûn bulmak, rahata
ermektir (el-Ezherî, t.y., s.31; İbn Manzûr, t.y., s.90). Bu nedenle anlam olarak sükûna eren kimse,
“ölmüştür” anlamında ifade edilir. Aslında bu tür ifadeler, bir darb-ı mesel tarzında söylenen sözlerdir
(İbn Manzûr, t.y., s.90).
O toplumun kullandıkları “ة
َ
ر
ْ
َت اخلَم
مات “cümlesi de bu türden bir kullanımdır. Anlamı, “Şarap
öldü” demektir ki bu, şarabın galeyanı dindi, artık şarap kıvamına geldi, demektir (İbn Manzûr, t.y.,
s.90; Ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
Yine mecaz kullanımlara örnek olarak şu ifadeleri de verebiliriz: “
وتا
َ
م
ُ
ِت النار
َ
مات” “Ateş, öyle bir
ölümle öldü ki” dendiğinde bu, ateşin ölümü anlamında değil, ateşin soğuyup sönmesi ve kor adına
hiçbir ısısının ve hiçbir şeyinin kalmaması, kül haline gelmesi manasınadır (İbn Manzûr, t.y., s.90; EzZebîdî,
t.y., s.1179).
Aynı şekilde “ُ
د
ْ
ر
َ
والبـ
ر
َ
َت احل
ما” “Isı, hararet öldü, soğuk da dindi, durgunlaştı, sakinleşti”
anlamındadır (İbn Manzûr, t.y., s.90; Ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
هبَذا امل َكان” -*
ُ
َت املاء
ما” “Buralarda su öldü” demek, “Buralardan su çekildi, kuraklık başladı”
demektir (İbn Manzûr, t.y., s.90; Ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
*- Kişi hakka boyun eğdiğinde “
ُ
ل
ُ
َّج
َت الر
ما “cümlesine yer verirler ki, mana olarak “adam
öldü” demek olsa da, burada “hakka boyun büktü/hakka boyun eğdi” anlamındadır (el-Ezherî, t.y.,
s.31; İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, s.1184).
*- Giysi eskidiğinde bunun için de “ونام بُ
وَّالث مات” “Giysi öldü ve uyudu” denmektedir (elEzherî,
t.y., s.31). “بْ ُ
َت الثَّـو
ْ ُب” yani” ما
الثَّـو
َ
ى
ِ
ل
َ
ْ ُب” da ya” ب
الثَّـو
َ
لَق
ْ
خَأ “olup “Elbise eskidi” (ez-Zebîdî, t.y.,
s.1179) anlamındadır.
*- “ُ
َت الطَّريق
ما “Gidiş geliş yolu kapandı, kesildi, anlamındadır (ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
يح” -*
ِّ
َُوت فيه الر
ٌد َي
بل” “Kendisinde ruhun öldüğü bir ülke/ ölü bir belde”diye söylendiği gibi “ فيه كُ
ِ
ل
ْ
َه
تـ
ياح
ِّ
ْشوا ُط الر
َأ” “Kendisinde rüzgârlara ait hedeflerin/esintilerin helak olduğu yer” (ez-Zebîdî, t.y., s.1179)
de denmiştir.
ْل” -*
َّح
َق الر
ْ
َو
فـ مات” “Yol üstünde öldü/uykusu çok ağır bastı” demektir (ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
Daha önceden de belirttiğimiz gibi, bütün bunlar darb-ı mesel türü kullanımlardır.
1164 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
*- Bu kalıbta isim de vardır. Ebu Bekir Yemut b. el-Muzarri’ b. Yemut el-Abdi,
muhaddistir. Adı Muhammed olup lakabı da Yemut’dur. Kelime “تُ
وُت “ََolarak söylendiğinde bu bir
kadın adı olup, bundan ötürü babası Ebu Firavun, onun hakkında şöyle demiştir:
ُت”
َ ْت ََتُو
د
ِ
ل
ُ
ْذ و
ِ
ُها إ
ت
ْ
“ ََسَّي

ِ
ٌ ضام
ر
ْ
ِصه
ُ
ر
ْ
بـ
َ
ُت والق
ِزِّمي
ٌ
“ ن
Doğunca adını onun koydum Temut
Kabir damattır, hem de tutucudur ve garanti (ez-Zebîdî, t.y., s.1184).
Buraya kadar aktarılanlardan anlaşılan; "تَ
َ
ما "kavramının "canlılığın durması, ruhun
çekilmesi, hayatın yaşamın kesintiye uğraması ve sakinleşip huzura kavuşması" olduğudur.
َ َت” Dilbilimcilerin
ما “fiili türevlerine Kur'an'dan verdiği örnekler:
I. (
َ
اء
َ
أَج
ف َِن َ
َ
ت
ْ
ا لَي
َ
ْت ي
الَ
َ
ق
ِ
ْخلَة
ْذِع النَّ
ََل جِ
ِ
ُض إ
ا
َ
َخ
ا الْم
ه ت َ
ِ
ْ م
ُكن
َ
َذا و
َ
ه
َ
ْل
ب
َ
قـ
َ
ا م

ي
ْ
َس
ُت ن
ْ
ًّ ن ا
ي
ِس ( Sonra doğum sancısı onu bir hurma
dalına tutunup dayanmaya zorladı. «Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim» dedi.
(Meryem 19/23).
Ragıb el-İsfehânî (502/1108) "ölüm; hisseden gücün gitmesidir" (er-Râgıb, t.y., s.476)
diyerek, İbn Esir (606/1209) de ölüm türlerinden bahsederken "Bunlardan bir türü de duyulara
dayalı olan gücün, maddi gücün yok olmasıdır" (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809) diyerek ayetin ( نَِ
َ
ت
ْ
ا لَي
ي ت َ
ِ
م
َذا
َ
ه
َ
ْل
ب
َ
قـ (kısmını örnek verirler. Burada Hz. Meryem'in ölümle birlikte farkındalık gücünün
kaybolduğunu anladığı ortaya çıkmaktadır.
II. ( ْ
ن
ُوُل اْْلِ
ق
َ
يـ
َ
و ا
َ
َذا م
ِ
ُن أَئ
ا
َ
س ت
ِ
ًّا
م ي
َ
ُ ح
ج
َ
ر
ْ
َف أُخ
ْ
و
َ
سَل ( İnsan der ki: «Öldüğüm zaman sahi diri olarak
(kabrimden) çıkarılacak mıyım?» (Meryem, 19/66).
Ragıb el-İsfehânî bu ayeti de hisseden gücün gitmesine örnek olarak verir (er-Râgıb, t.y.,
s.476). Yukarıdaki ayette olduğu gibi bu ayet de canlılık ve farkındalığın yeniden diriltilip çıkarılacak
bedenle gerçekleştirileceğini hissettirmektedir.
III. (
ُ
للَّه
ا ِيت َ
الَّ
َ
ا و
َ
ِتِ
ْ
و
َ
َني م
حِ
َ
ُس
ْف
ََّّف اْألَنـ
َ
َو
تـ
َ
ْت يـ
ُ
َم
ت
ْ
ْ َت لَم
و
َ
ا الْم
َ
ه
ْ
لَيـ
َ
َ َضى ع
ُك الَِّيت ق
ْسِ
م
ُ
ي
َ
ا فـ
َ
ه
ِ
ام
َ
ن
َ
ًّم ِِف م ى
َ
ُس
ل م
َ
ََل أَج
ِ
َ إ
ر
ْ
اْألُخ
ُ
ل
ْسِ
ر
ُ
يـ
َ
و ( Allah; canları
ölüm anında, ölmeyenin ise uykusunda alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini belli
bir süreye kadar gönderir (salıverir) (Zümer, 39/42).
Ragıb el-İsfehâni'nin bildirdiğine göre; ölüm uyku demektir. Uyku hafif bir ölüm, ölüm ise
ağır bir uykudur. Bu anlamdan dolayı yüce Allah hem uykuyu hem de ölümü (فِِّ
َ
َو
تـ (diye adlandırmıştır
(er-Râgıb, t.y., s.476): (
ْ
ُكم
فَّا
َ
َو
تـ
َ
الَّذِي يـ
َ
و
ُ
ه
َ
و ِل
ْ
ي
اللَّ
ِ
ب ( Geceleyin sizi vefat ettiren O'dur (En’am, 6/60) ayeti bunu
anlatır (er-Râgıb, t.y., s.476). İbn Esir de aslında Ragıb İsfehani ile aynı şeyleri söyler: "Uyku da
ölüm türlerindendir. Ayette: “ ت ْواليت
ُ
َم
لم ت
َ
نا
َ
َ
مها
ِ
م ف “ ِhenüz ölmemişlerin de uyudukları sırada diye
buyrulmuştur. Kaldı ki, “ ْال:
ُ
ُف املنام والْ
في
ْ ُت اخلَ
و
َ
م
ُ
يل
ِ
الثَّق
ُ
ْ ُت : النَّوم
و
َ
م” “ Uyku, hafif ölümdür, ölüm ise ağır uykudur”
diye de söylenmiştir." (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809). İbn Manzur (İbn Manzûr, t.y., s.90) (711/1311) ve
Zebidî (ez-Zebîdî, t.y., s.1179) (1205/1790) de bu satırları aynen tekrar ederler. Burada uyku ile
ölüm adeta eşleştirilmiştir. Tek fark hafif ya da ağır oluşudur.
َالَ ) .IV
ف
َ
ال ِّدين
ُ
َى لَ ُكم
ْصطَف
ا
َ
َّن اللّه
ِ
إ
َِنَّ
َ
ا ب
َ
ُب ي
ُو
ق
ْ
ع
َ
يـ
َ
و
ِ
يه
ِ
ن
َ
ب
ُ
يم
ِ
اه
َ
ر
ْ
بـ
ِ
ا إ
َ
َّصى هبِ
َ
و
َ
ُ ن
و وت
ُ
َم
ت
َ
َالَّ و
وَن إ
ُ
م
ِ
ل
ْ
ُس
م
ْ
ُم
ت
ْ
نـَأ ( Bunu İbrahim de kendi
oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da, «Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. O halde
sadece müslümanlar olarak ölünüz» (dediler). (Bakara, 2/132)
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1165
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
İbn Manzur (711/1311) bu ayetin “ نُ
َموت
ْ فال ت
ِالَّ وأَنـ
إ
ُ
ت
ْ
م
ُ
م
ْ
س
ِ
ل
ُ
مون” “ O halde sadece müslümanlar
olarak ölünüz!” (Bakara, 2/132) bölümünü örnek olarak kullanır. İbn Manzur'a göre bu ayet;
“Ölüm gelip sizi bulduğunda size müslümanlar olarak tesadüf etsin" (İbn Manzûr, t.y., s.90)
demektir. Yani canlılığınız bitip ruhunuzu teslim edene kadar 'İslam’a sıkı sıkıya sarılın, sakın
İslam’dan ayrılmayın' denmek istenmektedir.
Kur'an'da (تَ
َ
ما (fiili kalıbı 2 defa, (واُ
ت
َ
ما (şeklinde 7 defa, (ت
ِ
م (3 defa, (
ْ
ت م
ِ
م (1 defa, (َ
نا
ْ
ت
ِ
م (5 defa, (
ْ
ت م
ُ
2) م
ُت) ,defa
َُو
ُوا) ,defa 5َ) ي
َُوت
ُت) ,defa 1َ) ي
و
ُ
ُت) ,defa 1) أَم
َت) ,defa 2ََ) نُو
ْت) ,defa 1ََ) تُو
َُّن) ,defa 1ََ) تُ
ُوَن) ,defa 2ََ) تُوت
1ََ) تُوت
ُ ْت) ,defa
م
َ
ي
َ
ُوا) ,defa 1) فـ
وت
ُ
م (kalıbında 2 defa geçmektedir2
.
1. 2. “تَ َ
َت" :“أَما
َ
ما "fiilinin if'al babına girmiş kalıbıdır. Öldürdü anlamındadır. Nitekim: “ املال فَ ِ
َع
ق
َ
و
َ موتا ه ٌن. و
أمات
ُ
َه
َّوت
َ
وم اهلل” “ Mal arasında salgın çıktı, Allah onu öldürdü ve aralarına kıran soktu” ifadesi böyledir
(el-Cevherî, 1979, s.185). “
ُ
َه اهلل
ماتَأ” ;“Allah, onu kahretsin, ona yaşamayı nasip etmesin, hayatı başına
zindan etsin” anlamlarına da gelir. Çokluk manasında “Allah, onları helak etsin” manasını içerir (İbn
Manzûr, t.y., s.90).
Hakkındaki İhtilaflar:
Deve yavrusunu kaybedince, Araplar “ُ
ِت الناقة
َ
ماتَأ “cümlesine yer verirler. Bu da “Dişi deve
yavrusunu yitirdi” demektir. Ebu Ubeyd bu konuda kadın için de aynı ifadenin kullanıldığını
söylemektedir (el-Cevherî, 1979, s.185). Bu fiilin ismi fâili kullanılarak; “ٌ
ة
َ
يت
ٌت وَُمِ
ي
َُمِ
أَة
ْ
ر
َ
م “dendiğinde bu,
çocuğu veya kocası ölen kadın (el-Cevherî, 1979, s.185; ez-Zebîdî, t.y., s.1182; İbn Manzûr, t.y., s.90)
demek olduğu belirtilir. Nitekim dişi devenin yavrusu öldüğünde de, ( ٌ
َة
َق
ٌ نا
ة
َ
يت
َُمِ
َ
ٌت و
ي
َُمِ
) yavrusu ölen dişi
deve (İbn Fâris, 1991, s.283; er-Râgıb, t.y., s.476; İbn Manzûr, t.y., s.90) kelimeleriyle durum
aktarılır. Kelimenin çoğulu “تُ
اِوي
َ
م “ََolarak gelir (el-Cevherî, 1979, s.185; ez-Zebîdî, t.y., s.1182). Yani
bu ifade "Çocuğunu kaybetmiş kadın ve yavrusunu yitirmiş dişi deve" anlamındadır (el-Fîrûzâbâdî,
t.y., s.206).
Görüldüğü gibi yukarıdaki ifadelerde bu kelimenin bazı sözlüklerde kadın ve dişi deve için
kullanıldığı belirtilmiştir. Ancak farklı kaynaklarda sadece kadın için değil erkek için de
kullanıldığı ifade edilmektedir. Yani “
ُ
ل
ُ
َّج
َت الر
ماَأ “de denmekte olup adamın bir veya birkaç çocuğu
öldüğünde (el-Cevherî, 1979, s.185; ez-Zebîdî, t.y., s.1182; Mustafa ve arkadaşları, t.y., s.702); “Adam
çocuğunu ölümde kaybetti/adamın çocuğu öldü” söylemi kullanılır (İbn Manzûr, t.y., s.90; ezZebîdî,
t.y., s.1182). “ ن ٌالُ
َت ف
َني أَما
ِ
ن
َ
ب “ Filanın çocukları öldü de denir. Nitekim bu aynen “نيَ
ِ
ن
َ
َش َّب فالن ب
“أَ
cümlesi gibidir. Manası: “Filanın çocukları yaşlandı” demektir (ez-Zebîdî, t.y., s.1182).
Kısaca kadın ya da erkek olsun veya dişi deve olsun hepsi için kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Hatta toplum açısından kullanılıp örneğin: “القوم أمات “şeklinde ifade edildiğinde manası:
“Filan kavmin/toplumun hayvanlarına kıran girdi, salgın hastalık girdi” demektir (Mustafa ve
arkadaşları, t.y., s.702; el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206). “
ْ
َو
الق وا
ُ
أَمات
ُ
م” “ toplumun hepsi ölüp gittiler” denir ki
bu, develerine kıran, salgın hastalık girdiğinde söylenen bir ifadedir (ez-Zebîdî, t.y., s.1183).
Bu fiilin mecaz kullanımlarına da rastlanmaktadır.
Uykudan uyanılınca okunması istenen duada/hadiste şu ibareyi görüyoruz: “ أحيانا الذي هّلل احلمد
َ ما
بعد أَ
َ
َ ما
نا
َ
ت
ُ
النشور وإليه” “ Öldürdükten/ uyuduktan sonra bizi yeniden dirilten/uykumuzdan uyandıran,

2
Muhammed Fuâd Abdulbâkî, el-Mu’cemü’l-Müfehres, (موت (mad., Kâhire 1364.
1166 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
dönüş ve toplanma kendisine olacak olan Allah’a hamd olsun.” (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn
Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1179). Uykuya ölüm adının verilmesi, uyuma sırasında kişinin
aklının ve hareketlerinin gerçek manada değil de temsili ve teşbihi anlamda bir süre işlevlerinin
ortadan kalkmasıdır (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809).
Dikkat edilirse bu hadiste uykuya ölüm denmiştir. Çünkü ölüm halinde, insanın akıl ve
hareketi kendisinden gider, kişi uyku halinde iken kendisinde değildir. Bunlar hep temsili ve teşbihi
manada böyledir. Yoksa hakikat ve gerçek manada böyledir demek değildir (İbn Manzûr, t.y., s.90;
ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
İbn Fâris'in (395/1004) dediğine göre "ölüm kelimesinin aslı, esası, kuvvetin gitmesi, yok
olmasıdır", demelerinin sebebi, Resûlullah’tan (a.s) gelen bir rivayete dayanmaktadır (İbn Fâris, 1991,
s.283). Bu hadiste sarımsak veya soğandan söz edilerek şöyle denir:

ِ
م
َ
أكل
ْ
ن
َ
م ليها
ال ب َّد آكِ
ْ
ْن كنتم
نا. فإ
َ
د
َّن مسجِ
َ
فال يقرب
ِ
اخلبيثة
رةِ
َ
ال َّشج
ِ
ُ ن هذه وها
يت
ِ
فأم
ا
َ
ْخ
بَط” “ Kim bu kötü ve iğrenç kokan
ağaçtan/bitkiden yerse, sakın bizim mescidimize yaklaşmasın. Eğer mutlaka ondan yiyecekseniz, o
takdirde onu iyice pişirip kaynatarak öldürünüz (kokusunu öldürüp öyle yiyiniz)." (İbn Fâris, 1991,
s.283; Müslim, 1981, s.332). Yani, 'soğan ve sarımsağın keskin ve rahatsız edici kokusu yok olana
dek ikisini de iyice kaynatıp pişirdikten sonra yiyiniz' anlamındadır (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn
Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1184).

ُ
ر
ْ
ِت اخلَم
َ
يت
ِ
مُأ” “Şarap öldürüldü” ifadesi, iyice pişirilip damıtılarak kaynaması sona erdirildi,
kıvamını buldu manasını içerir (İbn Fâris, 1991, s.1184; ez-Zebîdî, t.y., s.1184). Yani ( ُ
َة
ت
َ
ما
ِ
ِر ا
ْ
( ا ْخلَم
içkinin öldürülmesi onun pişirilmesinden kinayedir (er-Râgıb, t.y., s.476). “ُ
َة
ت
ّ
و
َ
وم
َ
م
ْ
َت اللَّح
aşırı Eti” أَما
derecede pişirip kaynatma halinde söylenen bir ifadedir (ez-Zebîdî, t.y., s.1184).
Yine Hz. Ömer (r.a), riyakârlık eden, gösteriş yapan adamın birini görür. Ona: “ نا ت ْم
ِ
ُ
ْ ال ت
لَي
َ
ع
ا
َ
ن
َ
ينـ
ِ
َ َك د
أَمات
ُ
اهلل” “ Bizim, dinimizi sakın aleyhimizde yorumlanacak manada öldürmeye kalkışma! Allah
senin cezanı versin! Allah seni öldürtsün” diyerek ikaz eder (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn Manzûr,
t.y., s.90; e-Zebîdî, t.y., 1182).
*- Bir hadiste de: “تْ
ِ
ْت أَم
ِ
أَم
ُ
ور
ُ
ْص
ن
َ
نا يا م
ُ
عار
“كان شِ
3 diye geçmektedir. Buradaki mana, ölüm emrinin
verildiğidir. Çünkü burada “Ey Mansur! Bizim şiarımız ölümdür, ölüm! Biz ölmeye geldik, ölmeye”
denmektedir. Bu, içerik olarak, ölüm emri verildiğine göre, biz aslında ölmeye değil, kesin zaferle
dönmeye geldik, ölsek de zaferle döneceğiz, manasında hayra yorumlanan bir emir ve uyarıdır.
Çünkü şiar ve prensip; çıktıkları yolda amaçlarına ermektir. Onlar böylece bu kelimeyi, hedeflerine
ulaşmak adına, bildikleri manada bir alamet ve bir parola durumuna getirmişlerdir (İbnu’l-Esîr,
1979, s.809; İbn Manzûr, t.y., s.90).
َ َت” Dilbilimcilerin
ماَأ “fiili türevlerine Kur'an'dan verdiği örnekler:
Her ne kadar amaçları sadece Kur'an kelimelerinin manasını derlemek olmasa da her
satırını derinlemesine incelediğimiz oniki Arapça sözlükte kelimenin bu kalıbıyla kullanılan bir
ayetin örnek olarak geçmemesi enteresandır.
Kur'an'da (تَ
َ
ماَأ (şeklinde 1 kere; (
ُ
َه
ت
َ
َ) ,defa 2) أَما
تَّنا
َ
ُت) ,defa 1) أَم
ي
ِ
ُت) ,defa 1) أُم
ي
ِ
ُت) ,defa 2َُ) ن
ي
ِ
ُ
9َ) ي
defa, (
ْ
ُكم
ُ
يت
ِ
ُ
َِن) ,defa 4َ) ي
ُ
يت
ِ
ُ
ي (َ1 defa geçmektedir4
.

3
Sahîhu İbn Hibban, 4747; http://www.dorar.net/hadith?skeys.03.08.2015.
4
Muhammed Fuâd Abdulbâkî, el-Mu’cemü’l-Müfehres, (موت (mad.
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1167
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Kelimeyi daha iyi anlamak açısından yukarıda geçen kalıplardan birer örnek verebiliriz:
َ َت)
" :(أَما
َ
و
ُ
ه
ُ
أَنَّه
َ
َت و
ا
َ
أَم ا
َ
ي
ْ
أَح
َ
و " Doğrusu dirilten de öldüren de O'dur. (Necm, 53/44).

َه
ت
َ
ُُثَّ " :(أَما
ُ
َه
ات
َ
أَم
ُ
ه
َ
ْ َشر
أَن
َ
َشاء
ذَا
ِ
. ُُثَّ إ
ُ
ه
َ
ر
َ
ْبـ
أَقـ
َ
ف " Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu. Sonra, dilediği zaman onu
tekrar diriltir. (Abese, 80/ 21, 22).

ت نا
َ
ا " :(أَم
َ
َّن
بـ
َ
الُوا ر
َ
ق ا
َ
ت ن
َ
أَم ا
َ
ن
ُوبِ
ُذن
ِ
ا ب
َ
ْن
فـ
َ
ر
َ
تـ
ْ
اع
َ
ف
َْنيِ
تـ
َ
ا اثْـن
َ
ن
َ
تـ
ْ
ي
َ
يـ
ْ
أَح
َ
َْنيِ و
تـ
اثْـن ي ل َ
ِ
ب
َ
ْ س
ن
ِ
و ج م
ُ
ر
ُ
ََل خ
ِ
إ
ْ
َل
َه
فـ " Onlar: «Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün,
iki defa dirilttin. Biz de suçlarımızı itiraf ettik, bir daha (ateşten) çıkmağa yol var mıdır?» derler. (Mü'min
40/11).
ُت)
ي
ِ
الَّذِ " :(أُم
َ
ِِّّب
َ
ر
ُ
يم
ِ
اه
َ
ر
ْ
بـ
ِ
ا َل إ
َ
ْذ ق
ِ
َك إ
لْ
ُ
الْم
ُ
اللّه
ُ
اه
َ
ْن آت
أَ
ِ
ِّه
ِِف ِرب
َ
يم
ِ
اه
َ
ر
ْ
بـ
ِ
َّج إ
آ
َ
ََل الَّذِي ح
ِ
إ
َ
َر
تـ
ْ
أَ ََل
ْ
َ ي ُي
ِي و
ي
ْ
ا أُح
َ
ا َل أَن
َ
ُت ق
ي
ِ
ُ
َي
َ
ِي و
ُت ي
ي
ِ
Allah " أُم ...
kendisine mülk verdi diye İbrahim ile Rabbi hakkında tartışanı görmedin mi? İbrahim: «Rabbim,
dirilten ve öldürendir» demişti. «Ben de diriltir ve öldürürüm» dedi... (Bakara, 2/258).
ُت)
ي
ُمِ
" (ن
َ
ِي و
ي
ُُنْ
ُ
ْن
َح
إنَّا لَن
َ
ُت و
ي
ُمِ
ا ِرثُوَن ن
َ
الْو
ُ
َُنْن
َ
و " Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve her şeye biz vâris
oluruz. (Hicr, 15/023) .
ُت)
ي
مِ
ُ
" :(ي
َ
ِي و
ي
ْ
ِض ُي
ْ
األَر
َ
ِت و
ا
َ
او
َ
َّسم
ُك ال
لْ
ُ
م
ُ
لَه
َ
َّن اللّه
ِ
ُت إ
ي
مِ
ُ
ِص ي ي
َ
ن
الَ
َ
ِِلٍّ و
َ
و
ْ
ن
ِ
م
ِ
اللّه
ونِ
ُ
ن د
ِ
ا لَ ُكم م
َ
م
َ
و " Göklerin ve yerin
hükümranlığı elbette Allah'ındır; dirilten ve öldüren O'dur. Allah'tan başka dost ve yardımcınız
yoktur. (Tevbe 9/116).
(
ْ
ُكم
ُ
يت
مِ
ُ
ُُثَّ " :(ي
ْ
ُكم
ا
َ
ي
ْ
الَّذِي أَح
َ
و
ُ
ه
َ
و
ْ
ُكم
ُ
يت
مِ
ُ
ي
ٌ
ُور
َن لَ َكف
ا
َ
ْس
ن
َّن اْْلِ
ِ
إ
ْ
ي ُكم
ِ
ي
ْ
ُي
َّث " ُُO, (önce) size hayat veren, sonra sizi
öldürecek, sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan, çok nankördür. (Hac 22/66).
ِي)
ن
ُ
يت
مِ
ُ
الَّذِي " :(ي
َ
و ي
ِ
ن
ُ
يت
مِ
ُ
ِ ِني ي
ي
ْ
ُي
َّث " ُُVe o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir. (Şuara, 26/81).
Bütün bu ayetlerde dikkati çeken husus; diriltme ve öldürme kelimesinin birbirinin zıttı
olması ve yan yana kullanılmasıdır. Böylece öldürülenin mutlaka diriltileceği beyinlere
kazınmaktadır. "İki defa diriltme" kavramından ilkinde; varlıkta hiç yokken yeniden hayat
vermeden önceki yokluk durumuna da ölüm dendiği anlaşılmaktadır.
Kur'an'da geçen fiil kalıbları bunlardır. İsim olarak şu kalıplarda gelir:
2. Kur'an'da İsim Olarak Geçen ( ت و م (m-v-t Kökü ve Türevleri:
2. 1. “ ْال
َ
م
ْ وت :“ Az önce fiil kategorisinde geçen (تُ
َُو
َت َي
َ
ما (fiilinin masdarıdır. Ancak isim
kategorisine girdiği için burada da kısaca zikredilmesi icab etmiştir. Kur'an'da da oldukça sık geçen bir
kavramdır.
“موت/mevt” kelimesi, “mim, vav ve te” harflerinden oluşan sahih bir köktür. Anlam olarak
gücün yok olması, herhangi bir şeyde kuvvetin gitmesi, kaybı (İbn Fâris, 1991, s.283), hayatın,
yaşamın zıddı (İbn Fâris, 1991, s.283; el-Cevherî, 1979, s.185; er-Râzî, 1995, s.642) demektir.
el-Ezheri (370/980), Leys’ten rivayetle “موت” “ölüm” olayının yüce Allah’ın yaratmış olduğu
varlıklardan bir varlık olduğunu söylemiştir (İbn Manzûr, t.y., s.90). Yine Ezheri'ye göre “املوت “esasen
sükûna, rahata ermektir (el-Ezherî, t.y., s.30; İbn Manzûr, t.y., s.90).
Râgıb el-İsfehani "موت "başlığı altında “Ölüm çeşitleri hayat çeşitleri oranıncadır (er-Râgıb,
s.476)." diyerek beş anlam verir. Buna göre ölüm;
1. İnsan hayvan ve bitkilerde bulunan canlılık gücünün yok olmasıdır.
2. Hisseden gücün gitmesidir.
1168 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
3. Düşünce gücünün gitmesidir. Bu da cehalettir.
4. Hayatı bulandıran üzüntüdür.
5. Ölüm uyku demektir (er-Râgıb, t.y., s.476).
Ragıb el-İsfehânî (502/1108) sonra da bu başlıkların her birine ayet örneği verir. Şair de
şöyle der: ( تْ ُ
و
َ
الْم
َ
و
ِ
َد
با
ِ
ِب الْع
َ
ِِف ِرقا
ٌ
ْم
ت
َ
ح ( Ölüm kulların boynunda kaçınılmaz bir kaderdir (er-Râgıb, t.y.,
s.476).
İbnu'l-Esîr (606/1209) de ölmek demek olan “موت “kelimesinin, Arapların kullanımında
mutlak olarak sükûn ve hareketsizlik, sessizlik anlamında kullanıldığını belirtir (İbnu’l-Esîr, 1979,
s.809). Akabinde de kendinden sonra gelen diğerleri gibi Râgıb el-İsfehânî'nin beş maddelik
tanımını aynen eserine alır.
ْ ُت الْ ” Yani
و
َ
م “ kelime olarak aslında sükûn bulmak, rahata ermek olduğundan sükûna eren
kimse, “ölmüştür” diye ifade edilir. Aslında bu tür ifadeler, bir darb-ı mesel tarzında söylenen
sözlerdir (İbn Manzûr, t.y., s.90).
Bütün bu anlattıklarımız dışında kişilerin yaşamış oldukları sıkıntılı ve meşakkatli
durumlarına da, istiare yoluyla ölüm denmiştir (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; er-Râgıb, t.y., s.476).
Örneğin; fakirlik, zelil düşmek/düşkünlük, dilenir duruma gelmek, yaşlılık, masiyet ve bunlara
benzer daha nice durumlar da ölüm olarak ifade edilmişlerdir (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn Manzûr,
t.y., s.90).
*- “املوت “kelimesi, hayat taşımayan, canlılık emarelerinden yoksun kalan anlamına geldiği gibi
aynı zamanda ekilip biçilmeyen, imarı yapılmayan, herhangi bir kimsenin mülkü olduğuna ilişkin
üzerinden bir işlem geçmemiş olan toprak, arazi parçası manasına da gelir (Mustafa ve arkadaşları, t.y.,
s.702).
ْ ُت الْ " Yani
و
َ
م " kelimesi var olan bir şeyin canlılığını, varlığına şahsiyet veren özünü yitirmesi
anlamındadır. Hareketsizlik, sakinlik ve cansızlıktır.
ْ ُت الْ ” Dilbilimcilerin
و
َ
م “ kelimesine Kur'an'dan verdiği örnekler:
I. “ َ
ْد
ع
َ
ْ َض بـ
اْألَر
ِ
ه
ِ
ِي ب
ي
ْ
ُح
ي
َ
فـ

اء
َ
م
ِ
اء
َ
َّسم
ال
َ
ن
ِ
َِّزُل م
نـ
ُ
يـ
َ
ا و

ع
َ
طَم
َ
ا و

ف
ْ
و
َ
َق خ
ْ
ر
َ
الْبـ
ُ
ِري ُكم
ُ
ي
ِ
ه
ِ
ات
َ
آي
ْ
ن
ِ
م
َ
َ و ا
ه
ِ
ت
ْ
و
َ
م
ِ
لُوَن إ
ِ
ق
ْ
ع
َ
يـ

م
ْ
َو
ق
ِ
ت ل
ا
َ
َك ََي
ِ
korku Sizeَّ ” ن ِِف ذَل
ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi O'nun
varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır. (Rum, 30/24).
Ragıb el-İsfehânî (er-Râgıb, t.y., s.476) ve İbn Esîr canlılar âleminde ve bitkiler dünyasında
yeniden gelişen uyanışa örnek olarak (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809) ayetin ( َ
ْد
ع
َ
ْ َض بـ
اْألَر
ِ
ه
ِ
ِي ب
ي
ْ
ُح
ي
َ
فـ ا
َ
ه
ِ
ت
ْ
و
َ
bölümünü ) م
örnek göstermektedir. Aynı anlamda (
َ
ن
ِ
م
َّ
َي
ا ْحل
ُ
ِرج
ِت ُُيْ
ِّ
ي
َ
الْم
َ
ْد
ع
َ
ْ َض بـ
ِي اْألَر
ي
ْ
ُي
َ
و
ِّ
َي
ا ْحل
َ
ن
ِ
َت م
ِّ
ي
َ
الْم
ُ
ِرج
ُُيْ
َ
و
ِ
ت
ْ
و
َ
م ا
َ
ه وَن
ُ
ج
َ
َك ُُتْر
ِ
َكَذل
َ
و ( O, ölüden
diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle
çıkarılacaksınız (Rum, 30/19) ayeti de vardır (İbn Manzûr, t.y., s.90).
Görüldüğü gibi burada mevt olayından sonra mutlaka gelecek olan "yeniden gelişen uyanış"
vurgulanmış ve ölümün yeniden gelişe yer vermek için geçici bir yokluk olduğu ifade edilmiştir.
II. “ ُ
ه
ُ
َّع
ر
َ
َج
ت
َ
يـ
ِ
يه
ِ
أْت
َ
ي
َ
و
ُ
ه
ُ
يغ
ُسِ
ي
ُ
َكاد
َ
ي
الَ
َ
ْ ُت و
و
َ
الْم ي ٌظ
ِ
ٌب َغل
َذا
َ
ع
ِ
ه
ِ
آئ
َ
ر
َ
و
ْ
ن
ِ
م
َ
ت و
ِّ
ي
َ
ِ
ِب
َ
و
ُ
ا ه
َ
م
َ
و
َكان
َ
م
ِّ
ن ُكل
ِ
م “ Yutkunmaya çabalayacak ve
boğazından geçirmeyi başaramayacak, ona her yandan ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından
daha şiddetli bir azab olacak. (İbrahim, 14/17).
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1169
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Râgıb el-İsfehani (502/1108); "Ölüm hayatı bulandıran üzüntüdür" der ve sözkonusu ayetin
bunu kastettiğini belirtir (er-Râgıb, t.y., s.476). (
ْ
أَح
ْ
ل
َ
ا ب

ات
َ
و
ْ
أَم
ِ
ي ِل اللّه
ِ
ب
َ
لُوا ِِف س
ِ
ت
ُ
ق
َ
ين
َ ََبَّ الَّذِ
الَ ََتْس
َ
و
ٌ
اء
َ
ي
ْ
ن
ُوَن ِ
َ ع ق
ز
ْ
ر
ُ
يـ
ْ
م
ِّهبِ
َ
َ ر
Allah ) د
yolunda öldürülenleri sakın ölü saymayın, aksine onlar diridirler. Rableri katında
rızıklanmaktadırlar. (Al-i İmran, 3/169) ayeti hakkında bazı alimlerin "Onlar ölmemiştir derken
ruhları ölmemiştir çünkü burada onların nimetlerle donatıldığından söz edilmektedir" dediğini,
bazılarının ise: 'onlardan (
ُ
ه
ُ
َّع
ر
َ
َج
ت
َ
... يـ (ölüm ona her taraftan geldiği halde ölemeyecek (İbrahim 14/17)
ayetinde anlatılan üzüntü halinin şehitlerden kaldırılmıştır' dediklerini (er-Râgıb, t.y., s.476) anlatır.
İbnu'l-Esir (606/1209); "ölümün bir türü de hüzündür, hayatın her alanını kapsayan kirli
korkudur" satırlarına yer vererek Yüce Allah'ın bu manada olmak üzere “ تيهْويأ تُ
المو مكان وما هو
ِّ
من كل
ت
يِّ
َ
بم “Ona her yandan ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. (İbrahim, 14/17) dediğini bildirir (İbnu’lEsîr,
1979, s.809).
İbn Manzur (711/1311) bu ayet hakkında "En iyisini Allah bilir ya, bunun manası: “Ölüm
nedenleri” demektir. Zaten bu nedenleri de ancak en iyi olarak Allah bilir. Çünkü birine bizzat
ölümün kendisi geldiğinde, kişi onunla orada ölür, bunda hiçbir kuşkuya da yer yoktur" (İbn
Manzûr, t.y., s.90) der. İbn Manzur ve Zebidi (1205/1790) bu kelime hakkında kendilerinden önce
yapılan yorumları da aynen tekrar eder (İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1179) ve bu ayeti
örnek verirler.
Mısır'da 1936 yılında bir heyet tarafından hazırlanan Mu'cemü'l-Vasiyt adlı eserde bu ayet
örnek verilerek şöyle denmektedir: Tabiatı zaafa düşüren, tabiate ve karaktere uygun olmayan
şeylere meydan veren korku ve hüzün gibi şeylere de yine “mevt” adı verilmiştir. Keza fakirlik,
yoksulluk, zillet, yaşlılık, masiyet gibi şeylere de yine mevt denmektedir (Mustafa ve arkadaşları,
t.y., s.702).
Bu durumda ölüm; dünyadaki acı veren sıkıntılardır. Halbuki bu acılardan uzaklaşmaya
çare olarak görülmektedir. Böylece dilbilimciler bu ayette kastedilen ölümün her taraftan geldiği
halde ölmemesinin dünyada olsaydı insanı öldürebilecek türden olan acıların ahirette acı vermeye
devam edeceğini çünkü orada ölümün yani yok olmanın olmadığını anlattığını belirtmişlerdir.
III. ( ْ
ََّّف اْألَنـ
َ
َو
تـ
َ
يـ
ُ
َني اللَّه
حِ
َ
ُس
ف ا
َ
ه
ِ
ت
ْ
و
َ
م الَِّيت
َ
ْت و
ََتُ
ْ
ََل ا
َ
ه
ْ
لَيـ
َ
َ َضى ع
ُك الَِّيت ق
ْسِ
م
ُ
ي
َ
ا فـ
َ
ه
ِ
ام
َ
ن
َ
ْ َت ا ِِف م
و
َ
لْم
ُ
ل
ْسِ
ر
ُ
يـ
َ
َك و
ِ
َّن ِِف َذل
ِ
ًّمى إ
َ
ُس
ل م
َ
ََل أَج
ِ
َ إ
ر
ْ
اْألُخ
َ
ت ََي
ا
وَن
ُ
َّكر
َ
ف
َ
تـ
َ
يـ

م
ْ
َو
ق
ِ
ل (Allah öleceklerin ölümleri anında, ölmeyecekleri de uykuları esnasında vefat ettirir.
Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar gönderir (salıverir). Doğrusu
bunda düşünen kimseler için dersler vardır. (Zümer 39/42).
Râgıb el-İsfehânî; "Ölüm uyku demektir. Uyku hafif bir ölüm, ölüm ise ağır bir uykudur"
(er-Râgıb, t.y., s.476) derken işte bu ayeti örnek verir. Bu durumda uyku hafif bir ölümdür. Çünkü
ruh bedenden tamamen değil uyanınca yeniden dönmek üzere geçici olarak ayrılmaktadır. Zira
belirlenmiş yaşam süresi (ecel-i müsemma) henüz dolmamıştır. Tamamen öleceklerin ruhları ise
artık geri gönderilmemekte, ağır bir uykuya girmektedir.
IV. ( ُ
َة
ق
ِ
س ذَآئ
ْ
َف
ِت ُك ل نـ
ْ
و
َ
الْم
ْ
فَّـو
َ
ُو
ََِّنَا تـ
إ
َ
و
ْ
ن
َ
َم
ف
ِ
ة
َ
ام
َ
ي
ِ
الْق
َ
م
ْ
و
َ
يـ
ْ
ُكم
َ
ور
ُ
َن أُج
َ
ِزح
ْ
ُح
ز نَّ
َ
ا ْْل
َ
ل
ْخِ
أُد
َ
ِن النَّاِر و
َ
ع وِر
ُ
ُر
الْغ
ُ
اع
َ
ت
َ
ِالَّ م
ا إ
َ
ي
ْ
ال دنـ
ُ
اة
َ
ي
َ
ما ا ْحل
َ
َ و
از
َ
َ ْد ف
َق
فـ
َ
Her ) ة
insan ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp
cennete sokulan kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir geçinmeden ibarettir. (Al-i
İmran 3/185).
Râgıb el-İsfehânî bu ayeti örnek vererek; "Burada anlatılan ölüm, canlılık gücünün gitmesi ve
ruhun vücuttan uzaklaşmasıdır (er-Râgıb, s.476) der.
Yani canlılık ruh ile birliktedir. Ruh gidince canlılık da yok olmaktadır. Ruha neler olduğu
ise ayrı bir çalışmanın konusudur.
1170 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Kur'an'da (تِ
ْ
و
َ
مْال (kelimesi 35 defa, (ِ
ه
ِ
ت
ْ
و
َ
م (2 defa, (
تا
ْ
و
َ
م (1 defa, (
ْ
ُكم
ِ
ت
ْ
و
َ
م (1 defa, (َ
ا
ِتِ
ْ
و
َ
م (11 defa
geçmektedir. Ta-i merbuta almış haliyle (َ
نا
َ
ت
َ
تـ
ْ
و
َ
م) (ölümümüz) şeklinde ise 2 defa geçmektedir5
. 2.
الْ يِّت” .2
َ
الْ ت” ve ” م
ْ
ي
َ
الْ ” :“ م
َ
ُت م
ِّ
ي “ kelimesi henüz ölmemiş olan, ölmek üzere olan veya ölecek olan manalarını
içerir. Şeddesiz olarak “ ْال
َ
م
ْ
ُت ي
” kelimesi ise ölen, ölmüş olan demektir (el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206). Hayatla
ilişiği kesilmiş, bu hayattan ayrılmış "ölü" anlamındadır. Çoğulu: “ َأ
” ve ” موات ْ
َ
م
ْ
و َتى “ olarak gelir (Mustafa
ve arkadaşları, t.y., s.702). Cevheri (393/1001) örnek olarak: “ َ
ت
ْ
و
َ
م
ٌ
ى قوم” “ölü toplum” kavramını
söylemiştir. Bu kullanımın yanında çoğul kelime “نَتو
ْ
ي
َ
ِّتوَن وم
ٌت، ومي
أموا “vezinlerinde de kullanılmaktadır.
Hepsi de anlam olarak “Ölüler, ölmüş olanlar, hayatlarını yitirmiş kimseler veya hayatlarını
yitirmiş diğer canlılar” anlamlarında kullanılırlar (el-Cevherî, t.y., s.185; El-fîrûzâbâdî, t.y., s.206).
Hakkındaki İhtilaflar:
Her iki kelimenin anlamı yukarıda ifade edilmekle beraber “تْ ال
ْ
ي
َ
الْ ”kelimesinin ” م
َ
ُت م
ِّ
ile ” ي
aynı anlamı taşıyıp taşımadığı ve taşıdığı takdirde yapısal değişikliğin nereden kaynaklandığı
dilbilimciler arasında tartışmaya sebep olmuştur.
İbn Fâris (395/1004) şöyle demektedir: “موت “kelimesi, “تٌ
ِّ
مي “demektir. Aslında bu
kelimenin kökü “
ْ
و
َ
ٌت م
ِي “ idi. Kelime bu yönüyle aynen “دِّ
سي “kelimesine benzer ki bunun da aslı:

ْ
دِسوي “idi. Burada kelime üzerinde şöyle bir işlem yapılmıştır: Kelime bünyesinde yer alan “vav”
harfi, “ya” harfine idğam edilerek bu harfe dönüştürülmüştür. Ancak kelime bünyesinde “ya”
harfinin telaffuzu Arap dili açısından ağır geldiğinden/zorluk oluşturduğundan kelime “
م وت َ
ْ
ve ” ي

َ
ْس ِود
ي “ şeklinde telaffuz edilir olmuştur. Daha sonra ifadede zorluk oluşturulmaması için, kelime
tahfif edilip “تْ
ي
َ
م “olarak kullanılır hale getirilmiştir (Ahmed, 1988, s.140).
Ezheri (370/980 ) ise konuyu şöyle anlatır: Dilbilimciler tasrif (sarf/çekim) ehlinin şöyle
dediğini belirtmektedirler: “تِّ
ي
َ
م “kelimesinin sağlıklı hali “ل
ِ
ع
ْ
ي
َ
فـ “vezninde gelen (
ْ
و
َ
ٌت م
ٌت” (değil يِ
ِو
ْ
ي
َ
“م
şeklidir. Sonrasında kelimedeki vav harfini, yâ harfinin içine katarak idğam yapmışlardır (elEzherî,
t.y., s.30; İbn Manzûr, t.y., s.90). Bu konuda onlara cevap verilmiş ve uzun tartışmalara
girişilmiştir. Karşı taraf da kelimeyi söz konusu olan o lafızdan “علَِّ
فـ “kalıbına çevirdiklerini
belirtmişlerdir (el-Ezherî, t.y., s.30). Çünkü “تِّ
ي
َ
م “kelimesi, söz konusu edilen asıl (mevyit)
َِّعل” lafzından
فـ “kalıbına getirilmiştir6
. Görüldüğü gibi problem; kelimedeki illet harfinden
kaynaklanmaktadır. Kaynağının “تٌ
ِو
ْ
ي
َ
ٌت” da ya” م
يِ
ْ
و
َ
م “olduğunu söyleyen olmuş ve hangisinin idgam
yapıldığı ihtilaf konusu olmuştur.
Bazıları da şöyle demişlerdir: “تْ
ي
َ
ِّت” fakat, dendi” م
ي
َ
م “demediler. Çünkü illetli olan
kelimelerin yapıları, salim olan kelimelerin yapılarına muhaliftir (el-Ezherî, t.y., s.30; İbn Manzûr,
t.y., s.90). İki kelimenin yapısı aynı değildir. Zeccac da: "Kelimenin aslı şeddeli olarak “تِّ
ي
َ
.idi” م
Ancak kelime tahfif (şeddesiz) edilerek hem “تْ
ي
َ
ِّت” de hem”, م
ي
َ
م “olarak söylenir olmuştur. Her
ikisinin de anlamı aynıdır" (el-Ezherî, t.y., s.30; İbn Manzûr, t.y., s.90) demektedir.
Bu son paragraftan anlaşılan; kelimenin aslının yani değiştirilmeden önceki halinin “تِّ
ي
َ
“م
olduğu, sonradan “تْ
ي
َ
م “şeklinde tahfif edilmesinin“تِّ
ي
َ
م “haline geldikten sonra gerçekleştirildiğidir.

5
Muhammed Fuâd Abdulbâkî, el-Mu’cemü’l-Müfehres, (موت (mad.
6 Daha geniş bilgi için bkz. el-Ezherî, Tehzîbu'l-Luga, V, 30; İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, II, 90. ez-Zebîdî, Tâcu'l-Arûs, I, 1179.
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1171
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Aynı ihtilaf mana için de söz konusudur. Ölmüş olan kişiye de ölmek üzere olan kişiye de
aynı manaların verilip verilmeyeceği yani "Eş anlamlı kelimeler mi?" olduğu tartışılmıştır.
Aynı olduğunu savunanlara göre; “تْ ٌ
ي
َ
ِّ ٌّت وم
ي
َ
م رجل “denir ki cümledeki iki kelimeden hangisi
“رجل “kelimesiyle birlikte kullanılırsa anlam aynıdır ve “ölü adam” demektir (İbn Manzûr, t.y.,
s.90).
Şair Adiyy b. Ra’la, Arap dili açısından her iki kullanımı da bir ifadesinde kullanmıştır.
Kelimenin hem ölmüş olan için ve hem de ölecek olan için ortak kullanılan bir kelime olduğunu
doğrulamak babında, şöyle demiştir:
ت ... إَنا الْ ”
ِّ
ي
َ
ِب
َ
َت فاسَتاح
ن ما
َ
م
َ
ْس
لَي
َ
ْ ُت م األحياء
ي
َ
ُت م
ِّ
ي
ََِّنا الْ
ْ ُت إ
ي
َ
م
ِ
َّجاء
الر
َ
بالُه قليل

فا
...كاسِ
ا
ّ
ي
ِ
ُش َشق
ي
ِ
ع
َ
من ي
ٌ
اس
َ
فأُن
ِ
ُهم ِف املاء
لُوق
ُ
ٌ ح
... وأُناس
ادا
ِ
ون ِث
ُ
َُ َّصص
َي
“Ölen kişi, ölümüyle dinlenmeye çekilen değildir.
Asıl ölen kişi, diri iken (yaşarken) ölendir.” (el-Cevherî, 1979, s.185; el-Ezherî, t.y., s.30; İbn
Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
Gerçek ölü, şaki/bedbaht olarak yaşayandır
Aklını çalıştırmayan, umuda da sarılmayandır
Kimi insanlar susuzluktan nemi emerler
Kimisi de boyunlarına kadar su içindedirler (İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
Görüldüğü gibi burada “تْ ال
ْ
ي
َ
م “ kelimesi, mana açısından aynen “ ْال
َ
ِّت
مي “ kelimesi gibi
kullanılmış, arada bir farkın olmadığı (el-Ezherî, t.y., s.30; İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y.,
s.1181) belirtilmiştir. Ancak sözlüklerde: "Tahfif edilmiş/şeddesiz haliyle “ ْال تْ ُ
ي
َ
م” “ meyt” kelimesi
fiilen ölmüş kimse için kullanılır, fakat şeddeli olarak “ ْال
َ
ُت م
ِّ
ي “ kelimesi ile “فاعل “vezninde gelen
ُت”
ِ
املائ “kelimesi, henüz ölmemiş ancak ölmek üzere olan için kimse için kullanılır (ez-Zebîdî, t.y.,
s.1179; İbn Manzûr, t.y., s.90) diye de söylenmiştir. Yani konu ihtilaflı olmaya devam etmekte ve
kesin bir sonuç söylenmemektedir.
Cevheri (393/1001), Ferrâ’dan hikâye yoluyla şu bilgileri aktarmaktadır: Henüz ölmemiş
ve fakat ölmek üzere olan biri için Arap toplumu “تٌ
ِّ
ي
َ
ٌت عن قليل وم
ِ
نه مائ
ِ
إ” “Henüz öldü, az önce öldü”
anlamında olarak bu ifadeyi kullanırlarmış. Ancak, önceden ölmüş olan biri hakkında “تٌ
ِ
Bu” “هذا مائ
adam henüz öldü” anlamında olan bu cümleyi kullanmazlarmış (İbn Manzûr, t.y., s.90). Ancak bu
ifadenin başında “هذا “kelimesine yer vermenin bir hata olduğu ve yanlış olduğu söylenmiştir (İbn
Manzûr, t.y., s.90). er-Rafâ da bu konuda, ölen bir kimse için “تٌ
ِ
مائ هذا” “Bu, ölüyor” veya “ölmek
üzere olan budur” demezler (el-Cevherî, 1979, s.185) diye belirtir.
Ebu Amr'ın şu beyti okuduğu nakledilmektedir:

ُ
ل
ِ
ق
ْ
َع
َت تـ
ْ
ِن ُكن
ْ ُت إ
َ َّسر
ُونك قد ف
َد
ت ... ف
ِّ
ي
َ
ت وم
ْ
ي
َ
م
َ
ي
ْسِ
َف
لي تـ
ِ
ائ
َ
“أَيا س
ٌت ... وما الْ ”
ِّ
ي
َ
و ح فذلك م
ُ
ْ كان ذَا ر
ن
َ
فم
ُ
ل
َ
ْم
ُي
ِ
ْ
َْب
َِل الق
ن إ
َ
ِالّ م
ْ ُت إ
ي
َ
“ م
“Ey Bana Meyt ile Meyyit kelimelerinin açıklamasını isteyen adam!
Eğer kafan çalışıyorsa açıklamıştım, işte açıklama duruyor önünde
1172 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Kim hala ruh/can taşıyorsa ona denir Meyyit
Kabre taşınan ise artık olmuş Meyt (ez-Zebîdî, t.y., s.1179).
İbn Manzur (711/1311) da “تْ ال
ْ
ي
َ
م “ kelimesinin, mana açısından aynen “ ْال
َ
ُت م
ِّ
ي “ kelimesi gibi
kullanıldığını belirtir (İbn Manzûr, t.y., s.90).
“İşte bu farklılığa, ayrıcalığa göre fakihlerle ediplerden oluşan bir topluluk böyle demiş
oldular.” dedikten sonra Zebîdi (1205/1790) şöyle der: "Bana göre burada bir problem var. Çünkü
bu adamlar önceden çok açık ve net olarak demişlerdir ki; "“ ْال
َ
م ت
ْ
ي “ kelimesi, bünyesindeki “y”
harfinin tahfif edilmiş şekliyle yani şeddesiz haliyle şeddeli olan “ ْال
َ
ِّت
مي “ kelimesinden tahfif
edilerek alınmıştır". Mademki kelime bundan alınmış, o zaman mutlak manada nasıl olur da ikisi
arasında bir fark düşünülmüş olur? Dahası Allâme İbn Dihye, “رِي
ي النَّذِ
َشِ
د الب
ِ
ِوير ِف مول
ْ
eserinde adlı” كتاب التَّـن
şöyle diyor: “Bu, kıyas noktasından hatalıdır ve simaa/duymaya dayalı olan esasa da aykırıdır.
Kıyas açısından mesele ele alındığında şeddeli durumdan tahfif edilmiş olan “تْ
ي
َ
م “kelimesinin aslı,
şeddeli olarak “تٌ
ِّ
مي “idi. Sonradan tahfif edilmiş/şeddesiz duruma getirilmiştir. Kelimenin tahfif
edilmiş olması, manasında herhangi bir değişikliğe neden olmamıştır. Şeddeli haldeki anlamı ne
idiyse, şeddesiz durumdaki manası da aynıdır... İşin sima’ kısmına yani işitme ve duymaya dayalı
olan kısmına gelince, kullanım açısından Arapların, her ikisi arasında bir ayrım gözetmediklerini
görmekteyiz. Bir de şairin (az önce geçen "..مات من ليس (" beytinde açıkça aynı kelimeleri, farklı iki
manada değil, aynı anlamda kullandığını görmekteyiz (ez-Zebîdî, t.y., s.1180).
Zebidi (1205/1790) şunu da söyler: "Yakalanan bir başka fark da; hayvanlar/canlılar
sözkonusu olduğunda kelimenin “ ْال
َ
ُ م
ة
َ
ت
ْ
ي “ olarak geleceğidir. Bunun çoğulu da “تات
ْ
ي
َ
.şeklindedir” م
Aslında kelime şeddeli olarak “ة
َ
ِّت
ي
َ
م “şeklindedir. Hatta eğer ölen insan ise, bu durumda kelimeyi
şeddeli olarak okumaya dikkat etmelidir, çünkü aslı böyledir. İnsan dışındaki varlıkların ölüleri için
de tahfif/şeddesiz ( ْال
َ
َم
ت
ْ
ي
ُ
ة ( halini kullanmalıdır ki, ikisi arasındaki fark böylece anlaşılmış olsun. Kaldı
ki bu kelime daha çok insanlar için kullanıldığında, burada evla olanı, uygun olması gerekeni,
bunun tahfif ile ( ْال
َ
م ت
ْ
ي olarak) söylenmesidir. Zaten kelimenin birkaç çoğulu da şöyledir: “ ىَ
ت
ْ
و
َ
ٌت وم
وا
ْ
أَم
ُوَن
ت
ْ
ي
َ
ِّتوَن وم
ي
َ
وم) “ez-Zebîdî, t.y., s.1181).
Kelimenin müennes ve müzekkerlik hallerinin tekil ve çoğullarının da farklı mı yoksa her
iki kesim için de aynı mı olduğu konusunda da tartışılmıştır. Sibeveyh diyor ki, kural; bu kelimenin
vav ve nun harfiyle ( و نَتوِّ
ي
َ
ُوَن م
ت
ْ
ي
َ
م ( olarak çoğul yapılmasıdır. Çünkü “ة “harfi, bu kelimenin müennes
şekline dâhil olur. “ت
ْ
ي
َ
م “kelimesi hakkında söylenenler, aynen “ت
ِّ
ي
َ
م “kelimesi hakkında söylenen
kurallar gibidir. Çünkü “ت
ْ
ي
َ
ت” aslında, kelimesi” م
ِّ
ي
َ
م “kelimesinin tahfif edilmiş yani şeddesiz
duruma getirilmiş olan halidir (İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1181).
Buna göre kelimenin müennes hali şeddeli olarak “تةِّ
ي
َ
ة” olarak şeddesiz”; م
َ
ت
ْ
ي
َ
م “ve sonunda
“ة “harfi olmaksızın hem şeddeli olarak “تٌ
ِّ
ي
َ
م “ve hem şeddesiz olarak “تْ ٌ
ي
َ
م “şeklinde söylenebilir
(ez-Zebîdî, t.y., s.1181). Tezkiye/kesim sözkonusu olmadıkça “ ْال
ُ
ة
َ
ت
ْ
ي
َ
م “ kelimesi de kullanılabilir. Yani
bunun müzekkeri de, müennesi de eşittir. (ez-Zebîdî, t.y., s.1181; er-Râzî, 1995, s.642).
Kısacası her iki şekilde de aynı anlamda kullanılmaktadır.
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1173
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
يِّت” Dilbilimcilerin
َ
ْت” ve” م
ي
َ
م "kelimelerine Kur'an'dan verdiği örnekler:
I. "
ة
َ
لْد
َ
بـ
ِ
ه
ِ
ب
َ
ِي
ي
ْ
ُح
ن
ِ
ل ا
ً
ت
ْ
ي
َ
م ا

ي
ِ
َّ َكث
ي
اسِ
َ
أَن
َ
ا و

ام
َ
ْع
ا أَنـ
َ
ن
ْ
لَق
َ
َّا خ
ِ
َم
ُ
ه
َ
ي
ِ
ق
ْ
ُس
ن
َ
و " Diriltelim diye bununla ölü bir beldeyi ve sulayalım diye
mahlûkatımızdan nice hayvan sürülerini ve bir çok insan grubunu (Furkan, 25/49).
Zebidi (1205/1790) "تْ
ي
َ
م "kelimesinin müzekkeri ve müennesi aynıdır, eşittir" (ez-Zebîdî, t.y.,
s.1180) diyerek bu ayeti örnek verir. Yüce Allah: “ به
َ
ِي
ي
ْ
ُح
ن
ِ
ل لدةً
َ
ب
ً
تا
ْ
ي
َ
م) “ Furkan, 25/49) diye buyurmuştur.

لدة
َ
ب “kelimesi, dişil bir kelime olduğu halde “
تا
ْ
ي
َ
” yerine” م
ة
َ
ت
ْ
ي
َ
م “dememiştir (el-Cevherî, 1979, s.185; ezZebîdî,
t.y., s.1180; er-Râzî, 1995, s.642). Çünkü “َ
ة
َ
لْد
َ
لَد” olsun kelimesi” البـ
َ
بـَال “kelimesi olsun, ikisi
arasında bir anlam farkı yoktur. Her ikisi de birdir (İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1181).
لٌَد )
َ
ٌت بـ
ِّ
ي
َ
م
َ
و ت
ْ
ي
َ
م ( ölü bir şehir denir (er-Râgıb, t.y., s.476) dedikten sonra Râgıb el-İsfehâni aynı
kelimeleri içeren şu ayetleri de örnek verir:
"
لَد
َ
ََل بـ
ِ
إ
ُ
اه
َ
ن
ْ
ق
ُ
َس
ا ف

اب
َ
َح
س
ُ
ي
ِ
ث
ُ
ت
َ
فـ
َ
اح
َ
ي
ِّ
الر
َ
ل
َ
ْس
الَّذِي أَر
ُ
اللَّه
َ
ت و
يِّ
َ
ْ َض م
اْألَر
ِ
ه
ِ
ا ب
َ
ن
ْ
يـ
َ
يـ
ْ
أَح
َ
ف
َ
َ م
ْد
ع
َ
بـ
ُ
ُشور
َك الن
ِ
َك َذل
ا
َ
ِتِ
ْ
و " Rüzgarları gönderip de
bulutları yürüten Allah'tır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp, onunla toprağı ölümünden sonra
diriltiriz. İnsanları diriltmek de böyledir. (Fâtır 35/9)
"
َ
م
ِ
اء
َ
َّسم
ال
َ
ن
ِ
ََّزَل م
الَّذِي نـ
َ
و
ِ
ه
ِ
ا ب
َ
ن
ْ
ْ َشر
أَن
َ
َر ف
َد
ق
ِ
اء ب ا
ً
ت
ْ
ي
َ
َدةً م
لْ
َ
وَن ب
ُ
ج
َ
َك ُُتْر
ِ
ذل َك " َO, suyu gökten bir ölçüye göre indirendir.
Biz onunla ölü bir memleketi diriltiriz. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. (Zuhruf 43/11).
Buradan anlaşılan ayetteki "ا

ت
ْ
ي
َ
م "kelimesinin memleketi sıfatlarken, yeniden diriltilmek
üzere, ona uykuda gibi kısa bir süre duraklamaya alınmış canlı intibaını vermekte oluşudur. "
ة
َ
لْد
َ
بـ ا
ً
ت
ْ
ي
َ
" م
لَد " ve
َ
ت بـ
يِّ
َ
م " örneklerinde görüldüğü gibi müzekker ve müennes ayrımı gözetilmeyen kelime olduğu
da anlaşılmaktadır.
II. “
ْ
ن
َ
م
َ
َن أَو
َكا
ا
ً
ت
ْ
ي
َ
م
ْ
ن
َ
ِِف النَّا ِس َكم
ِ
ه
ِ
ي ب
َْشِ
ا َي

ُور
ن
ُ
ا لَه
َ
ْلن
َ
ع
َ
َج
و
ُ
اه
َ
ن
ْ
يـ
َ
يـ
ْ
أَح
َ
ف
َ
م اِر ج
َ
ِبِ
َ
ْس
ِت لَي
ا
َ
لُم
ِِف الظ
ُ
لُه
َ
ثـ
ِ
م ا
َ
ْه
نـ “ Ölü iken dirilttiğimiz ve
kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç
çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu?” (Enam, 6/122)
Râgıb el-İsfehânî ölümü tarif ederken "Bunun bir türü de düşünce ve akıl gücünün yok
olması, kalkmasıdır ki, bu da sonuçta cehalet demektir" diyerek bu ayetin “ كانْ
ن
َ
م
َ
أَو
ً
تا
ْ
ي
َ
,Enam ” (م فأَحييناه
6/122) kısmını örnek verir (er-Râgıb, t.y., s.476; ez-Zebîdî, t.y., s.1179). Anlaşılan şu ki; ayetin
kısa bir bölümünü vermesine rağmen görünmeyen bölümünü kastetmiştir.
Mu'cemu'l-Vasiyt adlı eserde “املوت “kelimesinin tarifi yapılırken, "mutlak olarak
kullanılınca bu, aklın ve imanın karşıtı olan demektir" denilerek bu ayet örnek verilir. Zira benzeri
Kur’an’da bu şekilde zikredilmiştir. “ ْال
ُ
ع
مِ
ْ
ُس
نك ال ت
َ وإ ى ِ
ت
ْ
و
َ
م” “ Şüphesiz sen ölülere işittiremezsin.” (Neml,
27/80; Rum, 30/50) ayetlerinde de bu mana görülmektedir7
(Mustafa ve arkadaşları, t.y., s.702).
Yani kafir olan kişiler bedeni açıdan yaşasalar da ruhen ölüdürler.
نك ” .III
ِ
يِّ ت إ
َ
م هنم
ُ وإ وَن ِ
يِّت
َ
م” “ Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” (Zümer, 39/30)
Ezheri (370/980), eserinde birilerinin: "Ölmemiş olana “تِّ
ي
َ
م “denmez. Fakat “امليت “ölmüş
kimseye denir" dediğini aktararak bunun yanlış olduğunu bu ayeti örnek göstererek reddeder.
ِّت” Çünkü
ي
َ
م “dendiğinde bu kelime, ayette hem ölmüş olan için ve hem de ölecek olan için

7
Bu ayeti örnek gösteren diğer sözlükler için bkz. er-Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât fî Garîbi'l-Kur'ân, s.476; ez-Zebîdî,
Tâcu'l-Arûs, I, 1179; İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, II, 90; İbnu'l-Esîr, en-Nihâye fî Garîbi'l-Hadîs, IV, 809.
1174 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
kullanılmıştır (el-Ezherî, t.y., s.30). Bazıları da bu ayetin ‘herkes gibi sen de öleceksin’ anlamında
olduğunu söylemişlerdir (er-Râgıb, t.y., s.476).
Râgıb el-İsfehânî (502/1108) bazılarının, bu ayette sözü edilen ölümün, ruhun vücuttan
uzaklaşması anlamında değil, insanlarda meydana gelen erime ve eksilmedir (er-Râgıb, t.y., s.476)
dediklerini bildirir. Bu da son derece yerinde ve tatmin edici bir tanım izlenimi vermektedir.
Zebidi (1205/1790) "تٌ
ِّ
ي
َ
ْ " ve" م
ي
َ ت م "kelimelerinin mana açısından tartışmasını yaparken
eserinde; "Önceden ölmüş gitmiş olan biri hakkında “تٌ
ِّ
ي
َ
َنا م
ِ
إ “ifadesinin kullanılması daha uygun ve
daha yerinde bir ifade olur" demektedir. Aynı şekilde ölmek üzere olan için de bu ifade uygundur.
Zira yüce Allah bu ayetinde “ نك
ِ
يِّ ت إ
َ
م هنم
ُ وإ وَن ِ
يِّت
َ
م” “ Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.”
(Zümer, 39/30)" (ez-Zebîdî, t.y., s.1179) buyurur" demektedir.
Aslında ayetler kesin kararı koyup, tartışmaya son verecek niteliktedir. Daha önce geçen“ كانْ
ن
َ
م
َ
أَو
ً
تا
ْ
ي
َ
حييناهَفأ م “Ölü iken dirilttiğimiz kimse.. (Enam, 6/122) ayetindeki "تْ ال
ْ
ي
َ
م " kelimesi daha önceden ölmüş
olanı nitelerken yukarıda geçen "
ة
َ
لْد
َ
بـ ا
ً
ت
ْ
ي
َ
لَد " ve " م
َ
ت بـ
يِّ
َ
ُوَن” ile " م
ِّت
ي
َ
ِهنم م
ٌت وإ
ِّ
ي
َ
نك م
ِ
إ” “Şüphesiz sen de öleceksin,
onlar da ölecekler.” (Zümer, 39/30) ayetleri kelimelerin birbiri yerine kullanıldığını, müzekker ve
müennes ayrımı yapmadan hepsinin de canlılık ve hareketini yitirmiş "ölü" manasına geldiğini
hissettirmektedir.
Kur'an'da (تِ
ِّ
ي
َ
مْال (kelimesi 12 defa, (
تا
ْ
ي
َ
م (kelimesi 5 defa geçmektedir. Bu kelimelerin
çoğulları olan (ىَ
ت
ْ
و
َ
مْال (kelimesi Kur'an'da 16 kere, (
تا
َ
وا
ْ
ُوَن) ,defa 3 kalıbında) أَم
ِّت
ي
َ
م (olarak 2 defa, (نيَ
ِ
ت
ّ
ي
َ

şeklinde 1 defa yer almaktadır8
.
الْ ة” .3. 2
َ
ت
ْ
ي
َ
م :“ Kesilmeden, kendiliğinden ölmüş olan hayvan (el-Cevherî, 1979, s.185; erRâgıb
t.y., s.476; el-Fîrûzâbâdi, t.y., s.206; ez-Zebîdî, t.y., s.1181) veya ister karada olsun, ister
denizde olsun, şer’i bir kesim sonucu ölümü gerçekleşmemiş olan hayvan, leş demektir (Ahmed,
1988, s.140; Mustafa ve arkadaşları, t.y., s.703). Olduğu yerde ölüp kalan veya şeriat açısından
uygun olmayan bir şekilde öldürülen hayvandır ki bu, ya failden/kesim işini yapandan
kaynaklanabilir veya mefulden/kesimi yapılan hayvandan kaynaklanmış olabilir (ez-Zebîdî, t.y.,
s.1181).
Bir hadiste de şöyle denmektedir: “ه
ُ
ت
َ
ت
ْ
ي
َ
ل م
ِاحل البحر” “Denizin ölü hayvanı helaldir"9
. Yani, ölü
olarak ele geçirilen deniz hayvanlarının yenmesi helaldir (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn Manzûr,
t.y., s.90).
ة” Dilbilimcilerin
َ
ت
ْ
ي
َ
م “kelimesine Kur'an'dan verdiği örnekler:
I. (
ُ
ُكم
ْ
لَي
َ
َ ْت ع
ِّم
ر
ُ
ةُ
َ
ْ ح ت
ي
َ
الْم ا
َ
ُ و
ُوذَة
ق
ْ
و
َ
الْم
َ
ُ و
َة
ق
ِ
ن
َ
ْخ
ن
ُ
الْم
َ
و
ِ
ه
ِ
ب
ِ
اللّه
ِ
ْ
َي
غ
ِ
َّل ل
ِ
ا أُه
َ
م
َ
ِزيِر و
ْ
ن
ا ْخلِ
ُ
م
ْ
َحل
َ
و
ُ
الْ َّدم
َ
ُ و
ت
ْ
َّكي
ا ذَ
َ
ِالَّ م
إ
ُ
ع
ُ
َّسب
ال
َ
َكل
ا أَ
َ
م
َ
ُ و
ة
َ
يح
النَّطِ
َ
ُ و
ة
َ
ِّدي
َ
ر
َ
تـ
ُ
لْم
َ
ِح
ا ذُب
َ
م
َ
و
ْ
م
ْ
ُكم
ِ
ذَل
ْالَمِ
األَز
ِ
وا ب
ُ
م
ْسِ
ق
َ
تـ
ْ
َس
أَن ت
َ
ِب و
ُ
لَى الن ص
َ
ع
ٌ
ق
ْ
س
ِ
... ف ( Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, -canları
çıkmadan önce kesmemişseniz, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış,
başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları- dikili taşlar
üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı; bunlar fasıklıktır.
(Maide 5/3).

8
Muhammed Fuâd Abdulbâkî, el-Mu’cemü’l-Müfehres, (موت (mad.
9
Muvatta, Tahâret 12, Sayd, 12, Ahmed b. Hanbel, 2/237, 361, 378, 393; İbn Mâce, Tahâret 38; Ebû Dâvud, Tahâret
41; Tirmizî, Tahâret 52; Nesâi, Tahâret 46, Miyâh 4, Sayd 35.
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1175
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
Râgıb el-İsfehânî "ُ
ة
َ
ت
ْ
ي
َ
مْال "kelimesinin "kesilmeden canı çıkan hayvan" olduğunu söyledikten
sonra ayetin "
ُ
ُكم
ْ
لَي
َ
َ ْت ع
ِّم
ر
ُ
ْ ح
ي
َ
ةُ الْم
َ
ت " Kesilmeden kendi kendine ölen hayvanın eti size haram kılındı (Maide
5/3) (er-Râgıb, t.y., s.476) kısmını örnek verir. Arkasından aynı kelimeyle ilgili olarak şu ayeti de
verir:
II. (
َ
طْع
َ
م ي
لَى طَاعِ
َ
ا ع

َّم
ر
َ
َِلَّ ُُم
ِ
إ
َ
ي
ا أُوحِ
َ
ِِف م
ُ
د
ُل ال أَجِ
ْن ق
ِالَّ أَ
إ
ُ
ه
ُ
م ُكوَن
َ
ةً ي
َ
ت
ْ
ي
َ
م
َ
ا م

م
َ
د
ْ
أَو
خِ
َ
م
ْ
َحل
ْ
ا أَو

ُوح
ف
ْ
اللّ
ِ
ْ
ْ س ن
َي
غ
ِ
َّل ل
ِ
ا أُه

ق
ْ
س
ِ
ف
ْ
أَو
ٌ
ْس
ِرج
ُ
نَّه
ِ
إ
َ
ِزير ف
ِ
ه
ِ
ب
ِ
ه
..) Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki pistir- ve günah işlenerek Allah'tan başkası
adına kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum ( En'am
6/145).

ة
َ
ت
ْ
ي
َ
مْال "kelimesinin şer'î usullere göre kesilmeden kendi kendine ölen hayvan olduğu
hakkında bir ihtilafın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Kur'an'da (ة
َ
ت
ْ
ي
َ
مْال (kelimesi 6 defa geçmektedir.
2. 4. “ ْال
َ
َ ُت م
ما” :“ املمات “kelimesi de “املوت “anlamında olup ölüm demektir (Mustafa ve
arkadaşları, t.y., s.702).
Kur'an'da (تِ
َ
ما
َ
) ,defa 1) الْم
ْ
م
ُ
ُه
تـ
َ
ََما
) 1 defa, (تِ
َ
ََما
) 1 defa geçmektedir. Taradığımız oniki sözlükte
de örnek verilmeyen bu kelime ayetlerin içinde geçtiği haliyle şöyledir:
ِت) .1
َ
ما
َ
ْ َف " :(الْم
ِضع
َ
و
ِ
اة
َ
ي
َ
ْ َف ا ْحل
َك ِضع
ا
َ
ْن
َألَذَقـ
ذا
ِ
ِت إ
ا
َ
م
َ
الْم ا

ِصي
َ
ا ن
َ
ن
ْ
لَيـ
َ
َك ع
لَ
ُ
د
ِتَ ََالَّ ث " ُُO takdirde sana, hayatın da
ölümün de, kat kat azabını tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın. (İsra, 17/75).
2. (
ْ
ُم
ُه
ت
َ
ما
َ
َُمْ " :(م
اء
َ
و
َ
ِت س
ا
َ
لُوا ال َّصاحلِ
َمِ
ع
َ
ُوا و
ن
َ
آم
َ
ين
َكالَّذِ
ْ
م
ُ
لَه
َ
ْن ََنْع
ِت أ
ا
َ
ِّئ
َّسي
وا ال
ُ
ح
َ
ر
َ
تـ
ْ
اج
َ
ين
الَّذِ
َ
َسِ ب
ْ ح
أَم
َ
و
ْ
م
ُ
اه
َ
ي
ْ
ُم
ُه
ات
َ
م
َ
وَن م
ُ
ُكم
ْ
َي
ا
َ
م
َ
اء
َ
" س
Yoksa, kötülük işleyen kimseler, ölümlerinde ve diriliklerinde kendilerini, inanıp yararlı iş işleyen
kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar! (Câsiye, 45/21).
ِي) .3
ت
َ
ما
َ
" :(م
َ
و
َ
اي
َ
ي
َُمْ
َ
ي و
كِ
ُ
ُس
ن
َ
ِت و
َالَ
َّن ص
ِ
إ
ْ
ُل
ق
ِ
ات
َ
م
َ
َني م ي
الَمِ
َ
ِّب الْع
َ
ر
ِ
لّه
ِ
ل " De ki: «Namazım, ibadetlerim, hayatım ve
ölümüm, alemlerin Rabbi Allah içindir. (En'am, 6/162).
Bu ayetlerde hayat ve ölümün hep yan yana zikredilmesi, ölümün bir yok oluş değil,
yeniden dirilmek üzere bedeni bırakıp beklemek manasına geldiğini hissettirmektedir.
Buraya kadar olan bölümde Kur'an'da geçen kelimelerin analizi yapılmıştır. Kur'an'da
geçmeyen (ت و م (m-v-t kökü türevleri hakkında sözlükler ayrıntılı bilgi vermesine rağmen makale
hacmi dolayısıyla topladığımız geniş bilgiyi bir kenara bırakıyoruz. Ancak bir kaç cümleyle neler
olduğunu listelemenin de konunun tam anlamıyla tamamlayıcısı olduğunu düşünüyoruz.
II- Sözlüklerde Geçen fakat Kur'an'da Geçmeyen ( ت و م (m-v-t Kökü ve Türevleri
Bu konu da fiiller ve isimler açısından ayrı ayrı incelenecektir:
1. Fiil Olarak (ت و م (m-v-t Kökü ve Türevleri
Fiiller bilindiği gibi mücerred ya da mezid fiiller olarak bulunur. Bu köke bağlı üçlü
mücerred (eksiz kök) fiil olarak (تُ
َ
ا
َ
َي
َ
ُت و
َُو
َت َي
َ
ما (kullanımından başkasına rastlanmamaktadır.
Ekli/mezid fiiller olarak ise şu kalıplarda geçmektedir:
1.1. “تَ
و
َ
م :“İyice öldürdü, elden geçirmedik hiçbir şey bırakmadı veya kalmadı gibi
manaları içerir(el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206). “ُ
َه
َّوت
َ
م “kavlinin şeddeli olarak kullanılması, mübalağa ve
abartı manalarını ifade içindir (el-Cevherî, 1979, s.185).
1176 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
ب” -*
ِت ال َّدوا
َ
َّوت
َ
م” “Çokça hayvan kırıldı/öldü” (İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1184);
birçok hayvan telef oldu (İbn Manzûr, t.y., s.90; Mustafa ve arkadaşları, t.y., s.702) manasındadır.
“أماته فالنا “ile aynı manaya gelir (Mustafa ve arkadaşları, t.y., s.702).
1.2. “تَ َ
َو
َه” :olarak Mecazi”: ما
ن
ْ
ر
ِ
ُت ق
اِو
َُ
ي َفالن” “Filan, akranlarını, dostlarını bir kalemde siliyor”
anlamındadır (ez-Zebîdî, t.y., s.1184). “صاحبه ماوت “dendiğinde ise “Arkadaşının ölümüne sabretti,
sebat etti, metanet gösterdi” gibi manaları kapsar (Mustafa ve arkadaşları, t.y., s.702).
1.3. “ َ
َم
ت
ْ
َت اس
ا :“ Tüm gücünü, hayatını ortaya koydu, bir şeyi elde etme uğruna elinden gelen
her şeyi sergiledi, zayıfken güç kazandı (ez-Zebî dî, t.y., s.206; İbn Manzûr, t.y., s.90)manalarına
gelir.
1.4. "تَ َ
َماو
ت :" Yaşadığı ve canlı olduğu halde ölmüş numarası yapmaktır (Mustafa ve
arkadaşları, t.y., s.702). “تَ َ
َماو
ه فت
ُ
ت
ْ
بـ
َ
َضر
” “Onu dövdüm, adam ölüverdi/ölmüş numarası yaptı” denir ki
bu, anlam olarak, adam ölmediği halde rol ile yalandan ölmüş numarası yapmasıdır (el-Ezherî, t.y.,
s.31; ez-Zebîdî, s.1182).
2. İsim olarak ( ت و م (m-v-t Kökü Türevleri
2. 1. “ُة
َ
يت
ِالم :“Herhangi bir ölüm şekli veya halidir (el-Cevherî, 1979, s.185; İbn Manzûr, t.y.,
s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1181; Mustafa ve arkadaşları, t.y., s.703). Ölüm hali güzel olabileceği gibi
kötü bir ölüm hali de olabilir (İbn Fâris, 1991, s.283; el-Ezherî, t.y., s.30). Örneğin: “
ة
َ
يت
ِ
َت فال ٌن م
ما

ة
َ
ن
َ
َس
ح” “Filan kişi, güzel bir ölümle öldü” (el-Cevherî, t.y., s.185; ez-Zebîdî, s.1181) ifadesi güzel bir
ölüm halidir (Ahmed, 1988, s.140). Kelimenin çoğulu “تَ ٌ
ي
ِ
م “şeklindedir (el-Ezherî, t.y., s.30; ezZebîdî,
t.y., s.1181; İbn Manzûr, s.90). " ْال
ُ مِ
ة
َ
ت
ْ
ي " kelimesi, aynı zamanda bir tür kesim çeşidi
anlamındadır (el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206)
2. 2. “ َ
م
ِ
ائ ت :“ Ölmek, ölmek üzere olmak ve ölen gibi manaları kapsar (el-Cevherî, 1979, elFîrûzâbâdî,
t.y., 206). Kadı b. Abdilaziz ise şöyle der: "Dilimizde (تٌ
ِ
ئ
َ
ما (diye bir kelime yoktur. Ancak
ْ ٌت )
و
َ
ٌت م
ِ
ئ
َ
ما ( denebilir. Bu tıpkı (
ٌ
ر
ْ
ع
شِ
ٌ
ر
َعِ
شا ( coşkun bir şiir ve (
ٌ
ْل
ي
َ
س
ٌ
ل
ِ
ئ
َ
شا ( bendini aşan bir sel dedikleri gibidir
(er-Râgıb, t.y., s.476). “تٌ
ِ
ْ ٌت مائ
و
َ
م “da şiddetli, korkunç bir ölüm demektir (ez-Zebîdî, t.y., s.1184)
ٌت)
ِ
ئ
َ
ما (eriyen anlamındadır diye de söylemişlerdir (er-Râgıb, t.y., s.476).
2. 3. “تُ
ي
َمِ
ت
ْ
ُس
" :“الم
َ
َم
ت
ْ
َت اس
ا " fiilinin ismi failidir. Sözlüklerde oldukça geniş yer verilerek
ُت” .açıklanmıştır
ي
َمِ
ت
ْ
املس ;“çok az rastlanan bir şekilde gözünü kırpmadan cesaretle ölümün üzerine giden,
ölüme atılan kişidir (İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1183). Delirmediği ve deli olmadığı halde
deli numarası yapan (el-Ezherî, t.y., s.31; İbn Manzûr, t.y., 90; ez-Zebîdî, t.y., s.1184) kimseye de denir.
يت"
َمِ
ت
ْ
ُس
م "aynı zamanda ölümle pençeleşen kişidir (er-Râgıb, t.y., s.476). Şair şöyle der: ( تْ َ
ْطَي
أَع
َ
ف
َ
لَة
َ
عا
َ
ا ْْل
َ
ت
ْ
ُس
م
يتا
( مِ
Ödülü ölümle pençeleşene verdin (er-Râgıb, t.y., s.476)
2. 4. “نُ
تا
َ
و
َ
ُن الْ ” olarak Harekeli”: الم
تا
َ
و
َ
وان” ,kelimesi ” م
َ
احلي) “canlı) ifadesinin aksi halidir (el-Cevherî,
1979, s.185; er-Ragîb, t.y., s.476; er-Râzî, 1995, s.642; ez-Zebîdî, t.y., s.1181; Mustafa ve arkadaşları,
t.y., s.702). Cansız, ölü, (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206; İbn Manzûr, t.y., s.90) canlı
olan şeyin zıddı olan şey ( el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206; İbn Manzûr, t.y., s.90) demektir. Hem “ ْال نُ
تا
َ
و
َ
ve ” م
hem de “ ْال
ْ
و
َ
ُن
تا م “ diye söylenmiştir (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809; İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, ez-Zebîdî,
t.y., s.1182). “
ِ
ُن الفؤاد
تا
ْ
و
َ
م
ٌ
الفؤاد” ve” رجل
ُ
َة
تان
ْ
و
َ
مٌ امرأة “ibareleri, “kalpsiz duyarsız adam, yüreği ölmüş adam” ve
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1177
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
“kalpsiz kadın, yüreksiz, duyarsız kadın” demektir (el-Cevherî, 1979, s.185; İbn Fâris, 1991, s.283; erRâgıb,
t.y., s.476). Sanki beyin ve akıl fonksiyonları durmuş olan, çalışmayıp böylece ölen kimse
demektir (İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y., s.1182).
*- Arsa-arazi ve benzeri toprak cinsinden şeyler için de “ ْال نُ
تا
َ
و
َ
م “ kelimesine yer verilir ki bu,
henüz ham olarak kalmış, ekilip biçilmeyen, canlandırılmamış olan, herhangi bir kimsenin mülkü
olmayan, kullanılmayan toprak parçasıdır (Ahmed, 1988, s.140; el-Cevherî, 1979, s.185; İbn Fâris,
1991, s.283; ez-Zebîdî, t.y., 1181; İbnu’l-Esîr, 979, s.809; İbn Manzûr, t.y., s.90; el-Fîrûzâbâdî, t.y.,
s.206).
2. 5. “ان
َ
وت
ُ
ات” - “الم
َ
و
َ
ُت الْ ” - “الم
وا
ُ
ُت الْ ” :“ م
وا
ُ
م “ ve aynı zamanda fetha hareke ile “ ْال تُ
وا
َ
م ;“ cansız varlık,
kendisinde can bulunmayan, ruhu olmayan, ruhsuz olan varlık anlamındadır (el-Cevherî, 1979, s.185;
el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206; er-Râzî, 1995, s.642; ez-Zebîdî, t.y., 1181; İbn Manzûr, t.y., s.90). Sükûn ve
zamme hareke ile “ ْال
ُ
َم ان
وت “ hayvanlarda meydana gelen salgın, ölümcül bir hastalıktır (İbn Fâris, 1991,
s.283; Ahmed, 1988, s.140; el-Cevherî, 1979, s.185).
2. 6. “ُةَ
وت
ُ
الم :“Delilik, delirmiş olmak (Ahmed, 1988, s.140; el-Ezherî, t.y., s.31) bir tür
delilik hali (el-Cevherî, 1979, s.185; İbn Fâris, 1991, s.283; İbn Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, t.y.,
s.1182), saraya benzer bir rahatsızlık (el-Cevherî, 1979, s.185; İbn Manzûr, t.y., s.90) bir tür
bayılma, baygınlık geçirmeye benzer bir hastalık olduğu söylenmiştir (el-Ezherî, t.y., s.30; İbn
Manzûr, t.y., s.90; ez-Zebîdî, s.1182). Kişide öylesine sakin ve durgun bir hal vardır ki adeta ölü
gibidir (ez-Zebîdî, t.y., s.1182).
Anlaşılacağı gibi sara hastalığından bahsedilmektedir.
ذُو الْ ” -*
ِ
َة
وت
ُ
م “ ise Esed oğullarına ait bir at/kısrak adıdır (el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.1183; ez-Zebîdî,
t.y., s.1183).
*- Zamme hareke ile “ ْال
ُ
وتة
ُ
م “ aynı zamanda Şam sınırları içerisinde bulunan bir yer adıdır
(el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206).
2. 7. “ُةَ
ُْؤت
م :“Bünyesinde hemze harfi ile zikredilen“تة
ْ
ؤ
ُ
م “kelimesi (İbn Manzûr, t.y., s.90) bir
önceki maddede zikredildiği gibi “ ْال
ُ
وتة
ُ
م “ şeklinde de söylenir. Yani bir coğrafi yer adıdır (Ahmed,
1988, s.140). Şam sınırları içerisinde yer alan bir bölge/toprak veya arazi ismidir (ez-Zebîdî, t.y.,
s.1183). “َ
َة
ت
ْ
ؤ
ُ
ُ م
ة
َ
و
ْ
غز” “ َMute savaşı” burada cereyan etmiştir (İbnu’l-Esîr, 1979, s.809). Söylendiğine
göre Cafer b. Ebi Talib, Mu’te “ُ
َة
ت
ْ
ؤ
ُ
م “denilen yerde öldürülüp şehit edilmiştir (el-Ezherî, t.y., s.30).
2. 8. “ُ
َه
ت
َ
ْو
مَأ ما :“Arap toplumunun kullanım olarak “ُ
َه
ت
َ
و
ْ
مَأ ما “tarzında da bir ifadeleri vardır (elCevherî,
1979, s.185; el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206; ez-Zebîdî, t.y., s.1181). Örneğin “ُ
ه
َ
لْب
َ
َ َت قـ
و
ْ
“ما أَم
herhangi bir fiilde ondan dolayı bir şaşkınlık ve hayret duyulmuyorsa, bu ifadeye yer verilir ki,
bunun anlamı “Ne kadar da duyarsız adam” veya “ne kadar vurdumduymaz adamın biri” (elCevherî,
1979, s.185; el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206; ez-Zebîdî, t.y., s.1181) “kalbi ölmüş olan, kalpsiz,
duyarsız” (İbn Manzûr, t.y., s.90) gibi anlamlandırılabilir.
2. 9. “تُ
َما ِو
ت
ُ
َ َت) :“الم
َو
تا (ََfiilinin ismi fâilidir. Bu kelime, riyakâr, gösteriş meraklısı abidin veya
sofinin bir özelliğidir (el-Cevherî, 1979, s.185; ez-Zebîdî, t.y., s.1182; er-Râzî, t.y., s.642). Yani “ ْال تُ
َماِو
ت
ُ
“ م
gösteriş meraklısı abid, riyakâr abid (el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206; ez-Zebîdî, t.y., s.1182; İbn Manzûr, t.y.,
s.90) anlamında kullanılır (ez-Zebîdî, t.y., s.1182).
1178 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
2. 10. "
ُ
يتاء
ِ
م : "Hiza demektir. Örneğin “داره
ِ
يتاء
ِ
ب ِداري” “Benim evim, onun evinin hizasındadır"
anlamındadır (İbn Manzûr, t.y., s.94). “قِالطري
ُ
يتاء
ِ
الطريق” ,ibaresi” م
ُ
يداء
ِ
م “olarak da rivayet olunmuştur. Her
ikisi de “Yolun hizasında, yolun karşısında, yol mesafesinde” gibi bir anlam içerirler (İbn Manzûr,
t.y., s.94).
َةُ الْ ” .11. 2
ماوت
ُ
م :“ Sabretmek, dayanma gücünü sergilemek (el-Fîrûzâbâdî, t.y., s.206),
sabretme yetisi, dayatabilme, dayanabilme çaba ve gayreti, sebat edebilme, sebat gayretini
gösterme” demektir (ez-Zebîdî, t.y., s.1184).
Böylece sözlüklerde geçen (ت و م (m-v-t kökü ve türevlerine ait hangi kelimelerin türetildiği
ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm’de yaşatmanın karşıtı olarak imâte (canlının hayatına son verme) ve teveffî
(ruhunu kabzetme) kavramları geçmektedir. Yirmi bir âyette imâte, iki âyette kazâ-i mevt (birinin
ölümüne hükmedip bunu gerçekleştirmek) ve on iki âyette teveffî kökü Allah’a nisbet edilmiştir.
Bunların dışında ölümü gerçekleştirme eylemi (teveffî) altı âyette çoğul sîgasıyla meleklere, iki
âyette “melekler” anlamında Allah’ın elçilerine (rusül) izâfe edilmiş, bir âyette de Azrâil
“melekü’l-mevt” şeklinde anılmıştır 10 (Topaloğlu, 2007, s.35).
İslâm düşüncesine göre hayat, ruhun insanın bedenine girmesiyle başlayıp bedenden
ayrılmasıyla son bulduğundan genellikle İslâmî literatürde ölüm “ruhun bedenden ayrılması”
şeklinde tanımlanmaktadır. Fıkıh literatüründe bilincin ve duyuların kaybolması, solunumun ve
nabzın durması, kolların yana düşmesi, gözlerin kayması gibi haller ölüme dair ilk emâreler;
vücudun soğuması, kuruması, morlukların oluşması, çürüme ve bozulmanın görülmesi gibi
durumlar da ölümün gerçekleştiğini gösteren geç emâreler arasında sayılmaktadır. Ancak
günümüzde tıbbın ilerlemesiyle klasik tıbbın kabul ettiği bu ölçütler üzerinde önemli tartışmalar
olmuş, tıp çevrelerinde artık kalp atışının ve solunumun durması gibi belirtiler yerine beyin ölümü
kesin ölüm emâresi kabul edilmiştir. Beyin ölümü beynin bütün işlevlerinin geri dönüşsüz olarak
ortadan kalkmasıdır. Beyin, kan dolaşımı ve solunum dahil vücuttaki sistemleri idare eden ve bir
bütün halinde çalışmasını sağlayan merkezî organ olduğundan beynin fonksiyonlarını geri
dönülmez biçimde yitirmesinin insanın ölümü demek olduğu kabul edilmektedir. Dünya İslâm
Birliği’ne bağlı Fıkıh Akademisi, 17-21 Ekim 1987 tarihli toplantısında aldığı kararda beyin
ölümünü hastanın yaşam destek ünitesinden çıkarılmasını meşrulaştıracak bir ölçüt kabul etmiş,
ancak kesin ölüm kararı için kalp atışının ve solunumun durması gerektiğini belirtmiştir (Esen,
2007, s.39).
Ölüm mukadder ise de insanın dünyaya gelmesinin amacı ölmek değil yaşamaktır. Allah,
ruhundan üfleyip halkettiği ve şuurla bezediği Âdem’in nesline aslında ebedî hayat vermiştir. Ancak
hayat iki devreye ayrılmış olup ilk devre bir tür eğitim ve sınav, ikincisi ilk devrede elde edilen
sonuçların şekillendireceği ebediyet sürecidir. Ölüm hayatın bu iki dönemini birbirine bağlayan ve
insanı ebedîleştiren bir araçtır. Bu sebeple ölüm yaklaşık yirmi âyette “likâ” (Allah’la buluşmak)
kavramıyla ifade edilmiştir (Abdülbâki, 2007, s.35).
Allah ile "keşke.. demiyeceğimiz bir hayatı geride bırakarak buluşmak" en önemli yaşama
amacıdır. "Yaşamın anlamı kavramı, belki pozitif psikolojinin konusu olması nedeniyle belki de
psikolojiye artan ilgi nedeniyle son zamanlarda yeniden insanların dikkatini çekmeye başlamıştır
(Ryan ve Deci, 2001; Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000). Yaşamın anlamı kavramı literatürde
farklı şekillerde ele alınmıştır. Deneyimler yaşayan bireyin bakış açısıyla yaşamın ontolojik anlamı

10
M. F. Abdülbâki, el-Mu'cem, “ķży”, “mvt”, “vfy” md.leri
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1179
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
(Crumbagh ve Maholick, 1964), amaç yönelimi ya da amaçlılık (Ryff ve Singer, 1998), - kişinin
başarmak için içsel nedenlerinin olmasını ifade eder (Aydın, 2014) (Akın, 2015, s.30).
Yüce Allah ölümlü bir varlık olmamızın sebebini şöyle açıklar: "Aranızda ölümü takdir
eden Biziz. Ve Biz, önüne geçilebileceklerden değiliz. Böylece, sizin yerinize benzerlerinizi
getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik)." (56/Vâkıa,
60-61). "O, hanginizin daha güzel amel yapacağınızı denemek için ölümü de hayatı da takdir edip
yaratandır." (el-Mülk: 67/2).
Ölüm zamanı ise ancak Yüce Allah'ın belirlediği vakitte gerçekleşecektir: "Allah'ın emir ve
kazası olmadıkça hiç bir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır." (Âl-i İmran:
3/145). "Şöyle de: Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine
şüphesiz öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi." (Âl-i İmrân: 3/154).
Necip Fâzıl Kısakürek'in "Geçti, Geçti, adlı şiirinde zamanın durdurulamaz oluşuna sitem
söz konusudur:
Geçti, geçti mevsimler…
Süpürüldü takvimler.
Gidenlerden kalan şey,
Duvarlarda resimler,
Mezarlarda isimler…
Geçti, geçti mevsimler.
Hani eski iklimler?
Has ekmekten dilimler.
Hey gidi zamane hey!
Tesellisiz ilimler,
Adaletsiz taksimler…
Hani eski iklimler? (Çile 234)
Zaman hızla akıp geçiyor. Duvarda resim, mezarda isim; avunmak için tesellisiz ilim,
adaletsiz taksim, çare değildir. Şiirde ikişer kez tekrar edilen “geçti geçti mevsimler” ile “hani
eski iklimler” ibareleri, manzumeyi tamamlayan, ifadeyi güçlendiren, eskinin özlemini yansıtan
gayet vurgulu söyleyişlerdir." (Bozkaplan, 2015, s.5-6).
"Ey Rabbimiz! Artık bizim günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle
beraber al" (Âl-i İmran, 3/ 193). "Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır, bizi müslümanlar olarak
öldür." (el-A'raf: 7/126).
Sonuç
(ت و م (m-v-t kökü ve türevlerini, anlam ve yapı yönünden ihtilaflı kavramlarını, mecaz
yapılandırmaları ve dilbilimcilerin Kur'an'dan verdiği örnekleri araştırdığımız bu çalışmada öncelikle
erken dönemden yakın döneme kadar adından söz ettirmiş on iki Arapça sözlüğü seçtik. Bu sözlüklerde
yer alan (ت و م (m-v-t kökü ve türevlerini tesbit edip tercüme ettik. Karışık olarak verilen kelimeleri isim ve
1180 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
fiil şeklinde ikiye ayırdık. Bir düzen içinde olsun diye önce Kur'an'da geçen fiil ve isimleri sonra da
geçmeyen fiil ve isimleri listeledik. Mana olarak öylesine birbiri içinde anlamlar çıktı ki düzenlemek bile
bir hayli vaktimizi aldı. Böylece sırayla kelimenin anlamını, hakkındaki ihtilafları, varsa mecaz
kullanımlarını verdikten sonra dilbilimcilerin bu ayetteki kelimeye yaptıkları yorumları sunduk. Her
dilbilimci her kelime için ayet örneği vermemişti ve Râgıb el-İsfehâni dışında ayet örneği veren ve yorum
yapan dilbilimci gerçekten çok azdı. Ancak on iki sözlük olunca tatmin edici bir yekün tuttuğu ortaya çıktı.
Daha sonra da Kur'an'da geçmeyen geriye kalanları yine isim fiil ayrımına tabi tutarak listeledik. Fakat
birbiri yerine kullanılan pek çok başka anlamı olduğu için şu kelimeler şu ortak manadadır diyerek
gruplama yapamadık. Yani kelimelerin pek çoğu birbiriyle eş anlamlı olmasına rağmen başka anlamlar da
içermektedir.
Kelimelerin içindeki bütün bu birbirine benzer ve birbiri yerine kullanımlar varlıklara isim
koyulurken aralarında ihtilaf baş gösterdiğini hissettirmekte, hangi kelimenin en çok nerede
kullanıldığı hakkında kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Bu başdöndürücü anlam farklılığı ya da
benzerliği bölgeler arasındaki lehçe farklılığının harekelere de yansıdığı intibaını vermektedir. Bu
durum sadece “وت م “kökü türevleri için değil başka kavramlarda da görülmektedir.
(ت و م (m-v-t kökünden türeyen kelimeler Kuran'da 165 yerde geçmektedir. Sözlüklerde geçen
kelime ve türevlerinden her birinin Kur'an'da geçmediği, amaçlarının bu olmadığı aşikardır. Nitekim
bizim araştırmamızda da "ت و م "m-v-t köküne ait sözlüklerde bulunan altı çeşit fiilden yalnızca iki
çeşidinin yani (تَ
َ
َت) ile) ما
َ
ماَأ (fiillerinin Kur'an'da geçtiğini tesbit ettik. Onyedi çeşit isimden de sadece
sekiz tanesinin Kuran'da geçtiği ortaya çıktı. Yine de bu tesbit bize bir fikir vermektedir.
"ت و م "m-v-t kökünden türetilen ve Kur'an'da geçen (تَ
َ
ما (fiilinin sözlüklerden bize yansıttığı
baskın mana; ölmenin geçici olarak yokluk ve beklemek olduğu ve ölümle birlikte beden-ruh
birlikteliğinin bir süreliğine ayrımıdır. Durgunlaşma, dinme, sönme, erime maddi açıdan
gerçekleşmekte, ruhun da bu merhalede aynı işlememe mi tabi olduğu, geçici olarak sessizliğe mi
büründüğü, farkındalık taşıyıp taşımadığı, Allah'a döndüğü malum olmakla birlikte nasıl döndüğü, ona
neler olduğu hadislerde bildirilse de Kur'an'da meçhul kalmakta, başka bir araştırmanın konusu
olmaktadır. Yani kısaca ölüm; "cismin geçici olarak yok olması" diyebileceğimiz bir mana taşımaktadır.
Makalemizde geçen ayet örneklerinde görüldüğü gibi ölümün; genellikle zıddı olan hayat veya
dirilme ile yan yana geçmesi çok enteresan olup bu anlam beyne adeta kazınmaktadır.
َت)
َ
ماَأ) (öldürdü) fiilinde geçen failin, Kur'anda'ki örnekleri ile sözlükteki örnekleri
karşılaştırıldığında diğerinin aksine Kur'ân'ın yine birbirine zıt anlamda yüce Allah'ın "öldürür ve
diriltir" temalı ayetleri baskın şekilde gözümüze çarpmaktadır.
Yine Kur'an'da geçen ve bu kökten türeyen isimleri; başta (َ
َة
ْ – ت
و
َ
ْت م
و
َ
ْت ) ,ölüm); م
ي
ِّت َ
م – ي
َ
insan ); م
َى ) ,ölüsü
ت
ْ
و
َ م – ت َ
وا
ْ
ة) ,ölüler ); أَم
َ
ت
ْ
ي
َ
ُت) ,ölüsü hayvan); الْم
َ
ما
َ
مْال ;(ölüm şeklinde özetleyebiliriz.
Bu makale bu sahayı yeni tanıyanlara Kur'an ile Arapça sözlükler arasında nasıl bir bağlantı
olduğu bilgisini de sağlamaktadır. Örneğin kelime hakkındaki ihtilafları, mecaz kullanımları, çok
meşhur ve bilinen bir kelimenin ne tür aşamalardan geçerek bugüne geldiğini de göstermektedir.
On iki sözlükte yaptığımız araştırmalarda (ت و م (m-v-t kökü ve türevlerine ait ayet örnekleri
genel olarak verilse de Kur'an'da geçen her bir çeşidinin örneğinin verilmediği ortadadır. Yani bu
sözlüklerin Garibu'l-Kur'an eserleri gibi bir amaç taşımadığını, böyle bir hedeflerinin olmadığını,
maksatlarının; kullanılan tüm kelimeleri ortaya çıkarıp açıklamak olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
Ancak bazı istisnalar dışında sözlük yazarlarının genellikle kendinden önce yazılan ya da söylenenleri
Arapça Sözlüklerde (ت و م (m-v-t Kökü Türevleri, İhtilafları, Mecaz Anlamları… 1181
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
çoğu zaman aynen, isim de vermeden ve çoğunlukla kelimeleri de değiştirmeden eserine aldığı bu
konuda çalışanların çok iyi farkettiği gözlemlerdir. Dipnotlar bunu bir nebze göstermektedir.
Yine klasik Arapça temel sözlüklerimizin bir kelimeyi açıklamakta yetersiz kaldığı, bazı
kelimeleri anlayabilmek için birkaç sözlüğün bile yeterli olmadığı ancak yedi sekiz sözlükten sonra bir
fikir verdiği araştırmamız boyunca hep hissettiğimiz tesbitler arasındadır. Kur'an'da geçen her kelimeye
ait hem bol bol ayetin örnek olarak verildiği, hem de kullanılan cümlelerden bol örneklerin verildiği
sistemli bir sözlük çalışmasının yapılması acil bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Zira bir kelime
ayetlerde geçmişse Kur'an en güzel şekilde sözlük görevini yerine getirmekte, anlam kapsamlı olarak
ortaya çıkmaktadır. Diğer Kur'an'da geçmeyen kelimeler için de mana açıklandıktan sonra cümle
örneklerinin bir değil birkaç olarak verilmesi kelimenin en iyi şekilde anlaşılmasına vesile olacaktır. Ne
yazık ki güzel Türkçemiz henüz bu imkanları sağlayacak bir sözlüğe kavuşamamıştır.
KAYNAKÇA
AKÇAY, Mustafa, Gazâlî Düşüncesinde Ölüm ve Kabir hayatı, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal
Bilimler -, 2005, cilt: IX, sayı: 23.
AKIN Ahmed, TAŞ İbrâhim (2015), Yaşam Anlamı Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması,
Turkish Studies, International Periodical For The Languages, Literature and History of
Turkish or Turkic Volume 10/3 Winter 2015, p. 30, DOI Number:
http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7860 ISSN: 1308-2140, ANKARATURKEY

ARİF, Erkan, Arapça-Türkçe Büyük Sözlük, Huzur Yay., İstanbul 2006.
BAŞ, Münire Kevser (2010), Sezâi Karakoç Şiirinde Ölüm, Turkish Studies - International
Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/1
Winter 2010, p. 776-777, ISSN: 1308-2140, www.turkishstudies.net, DOI Number:
http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8020, ANKARA-TURKEY.
BOZKAPLAN, Şerif Ali (2015), Necip Fazıl Kısakürek ve Türkçe, International Periodical For
The Languages, Literature and History of Turkish or TurkicVolume 10/8 Spring 2015, p. 5-
6, DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8268, ISSN: 1308-2140,
ANKARA-TURKEY.
el-CEVHERÎ, İsmâil b. Hammâd, es-Sıhâh Tâcü'l-Luğa ve Sıhâhu'l-Arabiyye, (Thk.: Ahmed
Abdülgafûr Attâr), Beyrut 1979.
ESEN, Hüseyin, “Ölüm”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA) (1-44), İstanbul 2007, cilt:
34.
el-EZHERÎ, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed, Tehzîbu'l-Luga, (Thk.: Abdüsselam Harun), ys.,
ts.
el-FÎRUZÂBÂDÎ, Ebu’t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya‘kūb b. Muhammed el-Fîrûzâbâdî, elKâmûsü’l-Muhît,
ys., ts.
GÜRKAN, Salime Leyla, “Ölüm”, DİA, İstanbul, 2007, cilt: 34.
HALİL B: AHMED el-Ferâhîdî, Kitâbu'l-Ayn, (Thk.; Mehdî el-Mahzûmî, İbrâhîm es-Sâmirânî), (IVIII),
Beyrût 1988.
İBN DUREYD, Cemheretü'l-Luga, ys. ts.
1182 Necla YASDIMAN DEMİRDÖVEN
Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/12 Summer 2015
İBN FÂRİS, Ebu'l-Hüseyn Ahmed, Mu'cemu Mekâyisi'l-Luğa, (Thk.: Abdüsselam Muhammed Hârûn),
(I-VI), Beyrut 1991.
İBN MANZÛR el-İfrîkî, Ebu'l-Fadl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem, Lisânü'l-Arab, (I-XV),
Beyrût, ts.
İBNU'L_ESÎR, Ebu's-Saâdât el-Mübârek b. Muhammed el-Cezerî, en-Nihâye fî Garîbi'l-Hadîs, (Thk.:
Mahmûd Muhammed Tenâhî, Tâhir Ahmed ez-Zâvî), (I-V), Beyrut, 1979.
İBRÂHİM MUSTAFA, Ahmed ez-Ziyâd, Hâmit Abdülkadir, Muhammed en-Neccâr, el-Mu’cemu’lVasiyt,
(Thk.; Mecmeu'l-Lugati'l-Arabiyye), ys. ts.
LUİS MA'LÛF, el-Müncid, Tahran ts.
Mu'cemu Elfâzı'l-Kur'âni'l-Kerîm, Mecmeu'l-Lugati'l-Arabiyye, Mısır, 1988.
MUHAMMED Fuat Abdülbâkî, el-Mu’cemü’l-Müfehres, Kâhire 1364.
MUSLİM, Ebu'I-Hüseyin Müslim b. el-Haccac, es-Sahih, İstanbul, 1981.
er-RÂZÎ, Muhammed b. Ebîbekr b. Abdilkâdir, Muhtâru's-Sıhâh, (Thk.: Mahmûd Hâtır), Beyrut, 1995.
er-RÂGIB el-İSFEHÂNÎ, Huseyn b. Muhammed, el-Müfredât fî Garîbi'l-Kur'ân, (Tah. Muhammed
Seyyid Geylânî), Beyrut, ts.
ŞENTURK, Habil, Ölüm Gerçeği ve Allah İnancı, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
1983, sayı: 1, s. 303-312.
TOPALOĞLU, Bekir, “Ölüm”, DİA, İstanbul 2007, cilt: 34.
ez-ZEBÎDÎ, es-Seyyid Muhammed Murtaza, Tâcu'l-Arûs, ys., ts.
Citation Information/Kaynakça Bilgisi
YASDIMAN DEMİRDÖVEN, N., (2015). “Arapça Sözlüklerde (م و ت (m-v-t Kökü Türevleri,
İhtilafları, Mecaz Anlamları ve Kur'an Örnekleri / (م و ت (m-v-t Stem Derivatives,
Conflicts, Figurative Meanings, And Qur’an Samples In Arabic Dictionaries”, TURKISH
STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or
Turkic-, ISSN: 1308-2140, (Prof. Dr. Şefik Yaşar Armağanı), Volume 10/12 Summer
2015, ANKARA/TURKEY, www.turkishstudies.net, DOI Number:
http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8600, p. 1155-1182.

Konular