ARAP FİLOLOJİSİNİN DÂHİ İSMİ: EL-HALÎL B. AHMED*

179
MUHAMMED NÂSİF / Çev: MEHMET NAFI ARSLAN
Şarkiyat Mecmuası Sayı 27 (2015-2) 179-188
ARAP FİLOLOJİSİNİN DÂHİ İSMİ:
EL-HALÎL B. AHMED*
Muhammed NÂSİF
Çev: Mehmet Nafi ARSLAN**
Öz: el-Halîl b. Ahmed Arap dili ile ilgili yapılan çalışmaların öncü
isimlerindendir. Şiirde aruz sistemini ilk o keşfetmiş; alfabetik sözlüğü ilk
o yazmıştır. el-Halîl, lahnın gittikçe yayıldığı bir dönemde yaptığı bu gibi
çalışmalarla, Arap dilinin bozulmaya karşı korunmasında oldukça etkili
olmuştur. Aynı zamanda Arap dilini sistemleştiren sonraki nesil âlimlerinin
yetişme tarzını disiplin haline getiren âlimlerden biridir. Bu makale
genelde bütün İslami ilimler özelde Arap dili açısından bir temel taşı olan
el-Halîl’in hatırasını yad üzere kaleme alınmıştır. el-Halîl hakkında doğru
bilgilerle kurulu öz bir biyografi sunduğu için de Türkçeye çevrilmiştir.
Anahtar Kelimeler: el-Halîl, aruz, Arap dili, Kitabu’l-‘ayn.
AL-KHALIL B. AHMAD: THE GENIUS NAME OF
THE ARABIC PHILOLOGY
Abstract: al-Khalil b. Ahmad is a pioneer among the very beginning
arabic scholars. He discovered prosody system in the poet and wrote an
alphabetical dictionary of arabic language for the first time. He had a quite
effect to stay away Arabic language from corruption through his hard efforts
at the time which “lahn” increased. At the same time he is among the
scholars to discipline the scientific mehtod for the coming scholars. This
article is written to commemorate the memory of al-Khalil who is a cornerstone
in all of Islamic sciences in general and in the Arabic language in
particular and translated into Turkish because it contains the correct information
about al-Khalil.
Keywords: al-Khalil, prosody, Arabic language, Kitab al-ʻayn.
* “en-Nubûğ beyne’z-zikri ve’n-nisyân (el-Halîl b. Ahmed)”, Mecelletu’l-Ezher, C. X, 1939, s. 605-609.
Özet, İngilizce özet, genişletilmiş İngilizce özet ile dipnotlar ve kaynakça makalenin orijinal şeklinde bulunmayıp
tarafımızdan eklenmiştir.
** Arş. Gör., Dicle Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi (m.nafiarslan@hotmail.com).
180 ARAP FİLOLOJİSİNİN DÂHİ İSMİ: EL-HALÎL B. AHMED
el-Halîl b. Ahmed
İnsanlar Sîbeveyhi’yi hatırlıyorlar ancak hocasını unuttular. İyâs’ın zekasını
örnek alıyorlar ancak el-Halîl’i ihmal ettiler. el-Asmaî’ye atıfta bulunuyorlar ancak
Kitâbu’l-‘ayn müellifini hatırlamıyorlar.
Halîl b. Ahmed, Arapların dâhisidir. Arapçaya ve Arapça konuşan herkese bü-
yük hizmetler yapmıştır.
Yaşadığı Dönem
el-Halîl’in yaşadığı h. 100 ile h. 174 yılları arasında Araplar, toplum, bilim,
dil ve edebiyat yönünden önemli gelişmelere tanıklık ettiler. Bu dönemde Emevî
halifeleri lüks ve israfa meylettiler. Durağanlık ve atalete saplandılar. Sadece kendilerine
önem verdiler. Böylece devlet yönetiminde gittikçe zayıflık kendini göstermeye
başladı. Bu zayıflama ise hasımlarını harekete geçirmiştir. Aslında amca
çocukları olan Abbasoğulları ve Alîoğulları onlara karşı çeşitli hareketlere giriştiler,
Emevîler aleyhine Arap ve Arap olmayanlarla işbirliği yaptılar. Bunun sonucunda
da onların tahtını yıktılar, kendilerini de kılıçtan geçirdiler. es-Seffâh ve elMansûr
kendi akrabaları olan Emevîleri katlettiler. Bu konunun vardığı korkunç
boyutları tarih kaydetmiştir. Abbasî devleti, İranlıların desteğiyle kurulmuştur.
Bu nedenle Arap olmayanları kendilerine yakın tuttular, Arapları uzaklaştırdılar.
Çünkü Emevîlere karşı çekince, Alîoğullarına karşı korku duyuyorlardı. Hatta
Mansûr, Ebû Müslim’e şu meşhur tembihte bulunmuştur: “Elinden geliyorsa Horasan’da
Arapça konuşan hiç kimse bırakma.”
Bunlara rağmen dil ve düşünce alanında bir inkılap meydana geldi. Arap
olmayanlar Arapçayı öğrendi. Halifeler de onları devlet işlerinde istihdam etti.
Bunun sonucunda onlar düşünce, ilim ve felsefelerini Arap kültürüne soktular.
Böylece Arap dili tasavvur, düşünce, hayal ve üslup yönünden değişime uğradı.
Araplar bütün bu değişimlerden yararlandılar, bunları öğrenip kavradılar ve bu
konularda kitaplar yazdılar. Sonunda ise kendilerine ait ilim ve sanatları ürettiler.
Böylece büyük bir kalkınma gerçekleştirdiler. Bu kalkınma günümüz medeniyetine
miras olarak kalmıştır.
Yukarıda söz edilen değişimlerin olumsuz yönleri de oldu. Örneğin dilde yabancı
kelimeler arttı. Konuşmada dilbilgisi yönünden yapılan yanlışlar (lahn) ço-
ğaldı. Diller birbirine karıştı ve dil melekesi zayıfladı. Bundan dolayı titiz ilim
adamları, Arapçayı yanlışlardan temizlemek için çalışmaya başladılar. Arapçanın
181
MUHAMMED NÂSİF / Çev: MEHMET NAFI ARSLAN
Şarkiyat Mecmuası Sayı 27 (2015-2) 179-188
esaslarını belirleyip kurallarını tespit ettiler. Böylece Arapça açısından büyük bir
bozulmanın önüne geçtiler. Bu konuda ilim adamlarının öncülüğünü yapan en
önemli kişi el-Halîl b. Ahmed el-Ferâhîdî’dir.
Yetişmesi
el-Halîl, Arap kültürünün hakim olduğu bir ortamda yetişti. Kur’an öğrendi,
hadis tahsil etti. Ebû ‘Amr b. el-‘Alâ ve Îsâ b. ‘Ömer es-Sakafî’den dil ve edebiyat
dersleri aldı. Musiki ve diğer sanatları bu sanatların erbabından öğrendi.
Birçok defa çöle seyahat etti. Arapçayı beliğ konuşan Araplarla mülakatlar yaptı.
Daha önce kimsenin yapmadığı kadar Arapça dil malzemesi ve şiir topladı. Çöle
yaptığı seyahatlerin amacı sadece şiir ve dil araştırmaları, doğru kullanımları tespit
ve lehçeleri öğrenmek değildi. Aynı zamanda nahvin esas ve tali konularını
tespit etmek, nahivle ilgili meseleleri ortaya koymak için bütün gücüyle çalıştı.
Daha sonra araştırmalarını kuralları belirlenmiş müstakil bir ilim haline getirdi.
Bu ilmin imamları da ondan nakiller yaptılar.1
Bu konu ayrıca ele alınacaktır.
Buluşları
Şiir, Arapların tarihini, ilmini, geleneklerini ve ahlakını içeren divanıdır. Bunun
doğal sonucu olarak el-Halîl, şiirle herkesten daha çok ilgilendi. Şiirin geç-
mişi, yaşadığı dönemdeki durumu ve geleceği üzerine araştırmalarda bulundu.
Bu araştırmaları sonucunda, şiirin bir düzene sahip olduğunu ve bu düzeni istisnasız
bütün şairlerin takip ettiğini tespit etti. Sonradan gelenler, doğal biçimde
ve meleke ile öncekilerin metodunu izlemişlerdi. el-Halîl’in yaşadığı dönemde
durum farklı bir hal almıştı. Artık mevali de şiirle ilgileniyor, şiir nazmediyordu.
Araplarda dile hakimiyet zayıflamıştı. Dilin kullanımında karışıklıklar meydana
gelmiş; lahn çoğalmıştı. Bazıları geleneksel Arap şiir kıstaslarına uymayan yollara
yönelmişti. Bu durum uzun süre devam etseydi bu bozulmalar daha genele
yayılırdı. Şiir sanatına karmaşa hakim olurdu. Bu takdirde Araplar tarihlerinin en
büyük kültürel felaketi ile karşı karşıya kalırlardı.
el-Halîl, durumun ciddiyetini çok iyi kavradı ve dehşete kapıldı. Dört bir yandan
Arap şiirini toplamaya başladı. Topladığı şiirleri muhteşem bir düzene koydu.
1 Ebû Bekr Muhammed el-Hasen ez-Zubeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn ve’l-lugaviyyîn, (Thk., Muhammed
Ebu’l-Fadl İbrahim), Dâru’l-ma’arif, tsz. s. 47; Ebu’l-ʻAbbas Ahmed b. Muhammed İbn Hallikân, Vefeyâtu’laʻyân
ve enbâu abnâi’z-zamân, (Thk. İhsân ʻAbbâs), Beyrut, Dâru sâdr, 1900. II/247.
182 ARAP FİLOLOJİSİNİN DÂHİ İSMİ: EL-HALÎL B. AHMED
Şiiri gruplara ayırdı. Her bir grup için ayrı esaslar belirledi. Her esas için ölçülü
bir tef’ile koydu. O esasa uyan şiirler artık bu tef’ile ile anılır oldu. Böylece şiirler
bu tef’ile dolayısıyla diğerlerinden ayırt edilebilecekti. Bu esasların sayısını
on beş olarak belirledi ve bunlara bahir adını verdi. Her bir bahre de ona uygun
bir isim verdi.2
İnsanların kendisi hakkında türlü türlü düşünebilecekleri endişesiyle bu çalış-
malarını arkadaşlarından ve çocuklarından gizliyordu. Bir defasında çocuklarından
biri onu şiirlerin vezinlerini gösterip tef’ilelere ayırma işiyle meşgul olduğu
sırada görünce insanlara gidip babasının delirdiğini söyledi. el-Halîl, bu davranı-
şından dolayı onu şu sözlerle kınadı: 3
ْتَ َكا
َل
ُ ُول َ عذ
َ ُم َ ما تَق
ْو ُ كْن َت تَ ْعل
َ
ِي أ
َ ْرتَن
ُ ُول َ عذ
َق
َ ُم َ ما أ
َ ْو ُ كْن َت تَ ْعل
ل
ُ َكا
َ ْرت
َذ
َع
َّ َك َ ج ِ اه ٌل ف
َن
ِي َو ْعِل ْم ُت أ
ْتَن
َل
َذ
َع
ِي ف
َت
َال
ْ َت َ مق
َ ِك ْن َ ج ِهل
ل
Benim söylediklerimi anlasaydın beni hoş görürdün
Yahut sen ne dediğini anlasaydın kendini ayıplardın
Ancak sen benim söylediğim şeyi anlamadın ve beni ayıpladın
Ve ben senin bilmediğini bildiğimden seni hoş gördüm
Daha sonra el-Halîl, yaptığı çalışmaların doğru olduğuna tam kanaat getirince
çalışmalarını insanlara açıkladı. el-Halîl’in çalışmaları, herkesi şaşkınlık içinde
bıraktı. Başarısı ve dehası önünde herkes boyun eğdi. Eğer günümüzde yaşamış
olsaydı, el-Halîl’in heykeli dikilirdi.
Onun çalışmaları sayesinde Kur’ân dili, karmaşadan kurtuldu. Şiir güvenilir
esaslara kavuştu. Bu esaslar en küçük bozulmalara ve boşluklara dahi izin vermedi.

Yine bu çalışmalar sayesinde şairin kendine güveni arttı. Çünkü artık dayanacağı
sağlam prensipleri vardı. Söz bu prensiplere göre ölçülüyor, iş onlara göre
2 Ebû Saʻîd el-Hasan b. Abdillâh es-Sîrâfî, Ahbâru’n-nahviyyîn el-Basriyyîn ve merâtibihim ve ahzi ba’dihim
ʻan baʻd, (Thk. Taha Muhammed ez-Zeynî-Muhammed Abdulmunʻim Hafâcî) nşr. Mustafa el-Bâbî elHalebî,
1373/1966, s. 31; Ebû Abdillah Yakut b. Abdillah el-Hamevî, Muʻcemu’l-udebâ el-maʻrûf bi irşâdi’lerîb
ilâ maʻrifeti’l-edîb, (Thk. İnsân ʻAbbâs), Beyrut, Dâru’l-garbi’l-İslamî, 1414/1993. III/1262-1263; Nihat
M. Çetin, “Aruz”, DİA, C. III, İstanbul, 1991, s. 428. 3 Konuyla ilgili farklı rivayetler için bkz., es-Sirafi, a.g.e., s. 32; Ebu’l-Berekât Abdurrahman b. Muhammed
İbnu’l-Enbârî, Nuzhetu’l-elibbâ fî tabakâti’l-udebâ, (Thk. İbrahim es-Sâmirâî), Ürdün, Mektebetu’l-menâr,
1405/1985. s. 45; el-Hamevî, a.g.e., III/1269.
183
MUHAMMED NÂSİF / Çev: MEHMET NAFI ARSLAN
Şarkiyat Mecmuası Sayı 27 (2015-2) 179-188
takdir ediliyordu. İster şair olsun ister nasir; fakih, muhaddis ya da müfessir; hoca
veya öğrenci Arapça konuşan herkes bu konuda el-Halîl’e borçludur. Onun çalış-
maları olmasaydı Arap şiiri bu gün Allah bilir ne halde olurdu!
Kendisinden önce hiç bilinmeyen şeyleri ortaya koyan el-Halîl’in hayatı, Arap
dili için hayır ve bereket olmuştur. Kendi döneminde herkes onu konuşup onu
dinliyordu. Fakat bu gün onu hatırlayan yok. Ne üniversite onu tanıyor ne de (Mı-
sır) eğitim bakanlığı. İşin tuhaf tarafı, insanlar her gün binlerce defa ona müracaat
etmesine rağmen hiçbiri onu bir kere bile anmıyor!
el-Halîl’in buluşları sadece şiirin prensip ve vezinleri ile sınırlı değildi. O aynı
zamanda sözlük kurma yöntemini bulmuştur.4
Günümüzde kullanılan sözlük
yöntemi de ona aittir.
Hamza b. el-Hasan el-İsbehânî’nin onun hakkındaki sözleri şöyledir: “İslam
devletinde Araplarda kökü bulunmayan yeni bir ilmin ortaya çıkması el-Halîl ile
olmuştur. Bunun en açık delili ise aruz ilmidir. el-Halîl, bu ilmi bir bilgeden almamış,
yahut kendisinden önceki bir örneğe bakarak oluşturmamış, aksine kendisi
ortaya koymuştur. Eğer eski çağlarda yaşamış olsaydı ve dönemi uzak olmuş
olsaydı, pek çok kimse onun ortaya koyduğu işlere kuşku ile bakacaktı. el-Halîl
aruz ilmini keşfetmiş, ayrıca Arap dilini korumaya alan Kitabu’l-ayn’ı telif etmiştir.
Böylece el-Halîl aslında yüce Allah’ın dünyayı yarattığından bu yana hiç
kimse tarafından yapılmamış olan yeni şeyler ortaya koymuştur.”5
Dâhiliği
Dâhilik, üstünlük demektir. Bu kavramı birkaç cümle ile açmak istiyorum.
İnsanlar arasında dâhiler nadiren çıkmakla beraber dâhilik kavramı çok yönlü bir
kavramdır. Dâhilik düşüncede, kavramada, sanatta, ilimde ve bunların dışında
başka bir alanda olabilmektedir. Dâhiliğin kendine has özellikleri vardır. Ayrıca
bazı kurbanları da vardır. Dâhi kişi dünyayı aydınlatır, insanlara aydınlık ve bilgi
sunar, onları halen bulundukları konuma taşır. Ancak dâhi bir taraftan da alışılmı-
şın ve normalin dışına çıkar. Pek çok seçkin bilgini geride bırakır, onların şöhretlerini
ortadan kaldırır. Bundan dolayı pek çok insan dâhilere hoşgörü beslemez.
Hatta dâhilere en çok karşı duranlar bilginlerdir. Pek çok bilgin onlarla mücadele
eder, onları önemsiz hale getirmeye çalışır. Fakat zerre nerede dağı aşmak nerede;
böcek nerede geyiğe benzemek nerede…
4 es-Sirafi, a.g.e., s. 31. 5 İbn Hallikân, a.g.e., II/245.
184 ARAP FİLOLOJİSİNİN DÂHİ İSMİ: EL-HALÎL B. AHMED
Dâhinin özelliği hem çevresinde olan hem de çevresinde olmayan şeyler
üzerinde düşünmesidir. Dâhi tabiatı dinler. Bu dinleme sonucunda tabiatla dâhi
arasında birbirleriyle iletişim kurdukları bir dil oluşur. Aralarındaki bu iletişim
güçlenir ve böylece yeni bir şey yokluktan varlığa çıkar.
Dâhi, düşüncesini başka bir aleme yöneltir oradan aldığı ilhamla daha önce
bilinmeyen şeyleri ortaya çıkarır. el-Halîl de düşündü ve ilham aldı. Cansız varlıkların
sesini dinledi ve aralarında birbirleriyle iletişim kurdukları bir dil oluştu.
Bu iletişim o kadar arttı ki bu sayede daha önce kimsenin bilmediği şeyleri ortaya
çıkardı. Çekiciyle bakır leğene vuran bir sanatkarın yanından geçen el-Halîl’in
çekiç vuruşlarından ilham alarak aruz ilmini ortaya çıkardığı anlatılır. İşte dâhilik
budur; ve el-Halîl bir dâhidir. Çünkü o, düşündü, kavradı ve daha önce bilinmeyen
şeyleri ortaya çıkardı.6
Dilciliği
el-Halîl, dilde önder idi. Dil ile ilgili bilgilerini İbnu’l-‘Alâ’dan ve onun gibi
bilginlerden aldı. Çöldeki Araplarla konuştu. Buradan daha önce kimsenin yapamadığı
kadar bilgi topladı. Arap dilini korumaya almak istedi. Böylece sözlük
kurma yöntemini keşfetti. Kitâbu’l-‘ayn’ı yazdı. Bu sözlüğü kendisinden sonra
Nadr b. Şümeyl ve diğer öğrencileri tamamladı. Ondan sonra gelen bütün dilciler
onu örnek aldılar.7
‘Ayn harfiyle başladığı için bu kitabına Kitâbu’l-‘ayn ismini verdi. Fakat Nadr
ve arkadaşları Kitâbu’l-‘ayn’ı el-Halîl’in tasarladığı şekle uygun olarak tamamlayamadılar.
Bazı yerlerini değiştirdiler; bazı şeylerin yerine başka şeyler koydular.
Bu nedenle kitapta bazı karışıklıklar meydana geldi. Oysa el-Halîl bu tür hatalara
düşecek değildi.8
Gramerciliği
Ebu’l-Esved ve diğer bazılarının vazettiği birkaç kısa cümle bir tarafa bırakı-
lırsa nahvi ilk ortaya koyanın el-Halîl olduğunu söyleyebiliriz. Veya en azından
nahvi sistemleştirip, müstakil bir ilim haline getiren odur. Nahvin meselelerini
6 el-Hamevî, a.g.e., III/1269. 7 İbn Hallikân, a.g.e., II/246. 8 İbn Hallikân, a.g.e., II/247.
185
MUHAMMED NÂSİF / Çev: MEHMET NAFI ARSLAN
Şarkiyat Mecmuası Sayı 27 (2015-2) 179-188
ortaya çıkarmış, konularını belli esaslara göre bölümlemiş ve kaidelerini belirlemiştir.
Alimler de onu takip ederek bu ilmi hemen arkasından ondan almışlardır. 9
Sîbeveyhi de el-Kitab’ındaki bilgileri ondan almıştır.10 Bu kitap, kendisinden
sonra bu alanla ilgili bütün kitaplar için bir müracaat kaynağı ve öncü olmuştur.
Hatta el-Kitâb lafzı telaffuz edildiğinde akla ondan başka bir şey gelmez. el-Câ-
hiz el-Kitâb hakkında şöyle demektedir: “el-Mu’tasım’ın veziri Muhammed b.
Abdilmelik ez-Zeyyât’ı ziyaret etmek istedim. Kendisine verecek bir hediye dü-
şündüm ve Sîbeveyhi’nin kitabından daha değerli bir hediye bulamadım.” ElHalîl,
Sîbeveyhi’yi çok sever ve onu kendine yakın tutardı. Sîbeveyhi yanına
geldiğinde onu şu sözlerle karşılardı: “Ey yorulmaz ziyaretçi! Hoş geldin.” Ebû
‘Amr el-Mahzûmî, el-Halîl’in Sîbeveyhi’ye söylediği bu sözle ilgili şöyle der:
“el-Halîl’in bu sözü Sîbeveyhi dışında kimseye söylediğini duymadım.”
İlmi
Bu konuda şöyle demek yeterlidir: el-Halîl kendi zamanında yaşayanların
bildiklerini biliyordu. Aynı zamanda onların bilmediklerini biliyordu ve bunları
onlara öğretiyordu. Birçok ilim ve sanat dalında kitaplar yazıyordu.
Zühdü
el- Halîl, alicenap, yüce gönüllü ve ileri görüşlü bir insandı. Ona göre hayatın
anlamı ilim ve insanlara faydalı olacak şeyleri ortaya çıkartmaktı. Mal ve makama
önem vermiyordu. Öğrencileri onun ilmi sayesinde büyük paralar kazanırken
kendisi Basra’da bir kulübede oturuyor; burada çalışıyor; burada düşünüyor ve
insanların arasına onları hayrette bırakacak şeylerle çıkıyordu. 11 Şöyle derdi:
“Üzerime kapıyı kapatırım artık kaygılarım oradan içeri giremez.” el-Ahtal’ın
şu sözünü dilinden düşürmüyordu: 12
ِ ِ األعمال
ً ُ يكون كصالح
ُخرا
ِ ِر ْ ، لم ْ تجد ذ
َّخائ
َ ْر َت إلى الذ
وإذا افتَق
“Fakirleşip de geçim metaına muhtaç olduğunda salih amel gibi bir servet
bulamazsın”
9 ez-Zubeydî, a.g.e., s. 47; Tevfik Rüştü Topuzoğlu, “Halîl b. Ahmed”, DİA, C. XV, İstanbul, 1997, s. 309. 10 es-Sirafi, a.g.e., s. 32. 11 İbn Hallikân, a.g.e., II/245; İbnu’l-ʻİmâd el-Hanbelî, Ebu’l-Felâh Abdulhay b. Ahmed b. Muhammed, Şezerâtu’z-zeheb
fî ahbâri men zeheb, (Thk. Mahmut el-Arnâût), Beyrut, Dâru İbn Kesîr, 1406/1986), II/322;
Topuzoğlu, “Halîl b. Ahmed”, DİA, XV/309. 12 Ebu’l-Hasan Ali b. Yusuf el-Kıftî, İnbâhu’r-ruvât ‘alâ enbâhi’n-nuhât, (Thk., Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim),
Kahire, Dâru’l-fikri’l-ʻArabi, 1406/1982, I/380; İbn Hallikân, a.g.e., II/248.
186 ARAP FİLOLOJİSİNİN DÂHİ İSMİ: EL-HALÎL B. AHMED
Suleyman b. Habîb b. el-Muhellib b. Ebî Sufra, onun yaşadığı hayattan haberdar
oldu. Bunun üzerine ona bir maaş bağladı. Suleyman, Fars bölgesi ve elEhvâz
valisi idi. Sonra bir mektup yazarak huzuruna davet etti. el-Halîl ise onun
amacının dünya malı karşılığında kendisinden yararlanmak olduğunu fark etti.
Bu nedenle ona şöyle bir cevap yazdı:
َ َ م ِ ال
َ ْس ُت ذا
ِ ل
َ ّ ني
نى َ غْي َر أ
ِ ِي غ ً
وف
َ ٍة َ
ِ َ ي سع
َ َّ ني َ عْنهُ ف
َ ْي َم َ ان أ
ْبِل ْغ ُ سل
َ
أ
َ َى ح ِ ال
َ َ ى عل
َ ْبق
ولاَ ي
َ ً
َ ُم ُ وت َ ه ْزال
َ َحدا ً ي
َرى أ
َ
ِّي لاَ أ
َن
ِنَ ْفسي أ
ُش ًّحا ب
ِ ِيه َ حْو ُل ُ محتَ ِ ال
َ ِزيدُ َك ف
ولاَ ي
ُ ُصهُ َ
َ ْنق
َ ٍر لاَ َّ الض ْع ُف ي
َد
َ ِّ لر ْز ُق َ ع ْن ق
ا
َ ِل
ْما
َ ال
َّ ْف ِس ال
ِي الن
نى ف
ْ ِغ َ
َ َ اك ال
ْ ُل ذ
و ِمث
ُهُ َ
َ ِل نَ ْعِرف
ْلما
ِي ا
َ ف
َّ ْف ِس ال
ِي الن
ْ ُر ف
َق
ْلف
َوا
“Süleyman’a, benim malım olmasa da ona ihtiyaç duymadığımı ve kendisine
de muhtaç olmadığımı bildirin,
Ne yazık ki ben kimsenin açlıktan ölmediğini ve kimsenin aynı hal üzere kalmadığını
görmüyorum.
Rızk Allah’tandır. Zayıflık onu eksiltemediği gibi kurnazın çabası da onu
arttıramaz.
Fakirlik ve zenginlik malda değil gönüldedir, biz böyle biliriz.”
Bunun üzerine Süleyman, el-Halîl’in maaşını kesti. el-Halîl bu duruma şu
sözlerle cevap verdi:
ِي
َّان
َتََوف
َّى ي
َ ِم َ ي ض ِام ُن ِ الر ِزق َ حت
َِّذ َي ش َّق ف
ِ َّن ال
إ
“Şüphesiz ki ağzımı yaratan, canımı alıncaya kadar rızkımın da kefilidir.”
Süleyman bu sözleri işitince ona bir mektup yazarak ondan özür diledi ve
maaşını ikiye katladı.13
Vefatı
Alışverişe giden bir hizmetlinin aldatılmasını önleyecek bir çeşit hesaplama
formülü üzerinde düşünmekte iken girdiği caminin sütunlarından birine başını
çarpmış ve bu olay onun ölümüne neden olmuştur.14
Allah’ın ona rahmet etmesini ve ilim erbabı tarafından onun gereği gibi hatırlanmasını
dilerim.
13 Konuyla ilgili farklı rivayetler için bkz. el-Kıftî, a.g.e., I/379; ez-Zubeydî, a.g.e., s. 47; es-Sirafi, a.g.e., s. 32:
İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-aʻyân, II/246; el-Hamevî, Mu’cemu’l-udebâ, III/1263. 14 el-Kıftî, a.g.e., I/381; İbn Hallikân, a.g.e., II/248; Topuzoğlu, “Halîl b. Ahmed”, DİA, XV/309.
187
MUHAMMED NÂSİF / Çev: MEHMET NAFI ARSLAN
Şarkiyat Mecmuası Sayı 27 (2015-2) 179-188
SUMMARY
AL-KHALIL B. AHMAD: THE GENIUS NAME OF
THE ARABIC PHILOLOGY
Trans. Mehmet Nafi ARSLAN*
Al-Khalil is a genius scholar of Arabic language Lived in the II. century of
hegira through which arabic culture had seen a remarkable improvement process..
He was bought out with Arab culture and took courses of Qur’an, Hadith,
language and literature from significant teachers of his period. He was interested
in music and other branches of art and received these arts from their masters. He
terrified due to increasingly spread “lahn” and devoted himself to the studies
of the Arabic language. In this context, made journeys to the desert to gather
language materials from Arabs whom unspoiled their language and collected the
material from here that no one else would.
He is a pioneer name in the areas that later became branches of science. Revealed
the basic principles of many branches of science for the first time. Additionally,
he revealed the principles and prosodies of poetry and wrote a dictionary
based on the alphabetical system for the first time. He called this dictionary Kitab
al-ayn being started with the “ayn” letter. The linguistics whom came later, followed
him in his method and style.
Al-Khalil worked very hard to identify main and secondary subjects of the the
Arabic grammar. He systematized Arabic grammar and brought it into an independent
science. Scholars also followed him in this topic and received this science
from him. Sibawayh received from him the informations of his book al-Kitab
which is an application resource for all books came after it in the grammar filed
al-Khalil, by his works which we briefly pointed out above, saved the language
of the Qur’an from confusion and crossed Arabic poetry to reliable basics.
* Research Assistant, Dicle University, Faculty of Theology (m.nafiarslan@hotmail.com).
188 ARAP FİLOLOJİSİNİN DÂHİ İSMİ: EL-HALÎL B. AHMED
KAYNAKÇA
Ebû Abdillah Yakut b. Abdillah el-Hamevî, Muʻcemu’l-udebâ el-maʻrûf bi
irşâdi’l-erîb ilâ maʻrifeti’l-edîb, (Thk. İnsân ʻAbbâs), Beyrut, Dâru’l-garbi’l-
İslamî, 1414/1993.
Ebû Bekr Muhammed el-Hasen ez-Zubeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn ve’l-lugaviyyîn,
(Thk., Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim), Dâru’l-ma’arif, tsz.
Ebû Saʻîd el-Hasan b. Abdillâh es-Sîrâfî, Ahbâru’n-nahviyyîn el-Basriyyîn
ve merâtibihim ve ahzi ba’dihim ʻan baʻd, (Thk. Taha Muhammed ez-Zeynî-
Muhammed Abdulmunʻim Hafâcî) nşr. Mustafa el-Bâbî el-Halebî, 1373/1966.
Ebu’l-ʻAbbas Ahmed b. Muhammed İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-aʻyân ve enbâu
abnâi’z-zamân, (Thk. İhsân ʻAbbâs), Beyrut, Dâru sâdr, 1900.
Ebu’l-Berekât Abdurrahman b. Muhammed İbnu’l-Enbârî, Nuzhetu’l-elibbâ
fî tabakâti’l-udebâ, (Thk. İbrahim es-Sâmirâî), Ürdün, Mektebetu’l-menâr,
1405/1985.
Ebu’l-Felâh Abdulhay b. Ahmed b. Muhammed İbnu’l-ʻİmâd el-Hanbelî, Şezerâtu’z-zeheb
fî ahbâri men zeheb, (Thk. Mahmut el-Arnâût), Beyrut, Dâru
İbn Kesîr, 1406/1986)
Ebu’l-Hasan Ali b. Yusuf el-Kıftî, İnbâhu’r-ruvât ‘alâ enbâhi’n-nuhât,
(Thk., Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim), Kahire, Dâru’l-fikri’l-ʻArabi, 1406/1982.
Nihat M. Çetin, “Aruz”, DİA, C. III, İstanbul, 1991, s. 428.
Tevfik Rüştü Topuzoğlu, “Halîl b. Ahmed”, DİA, C. XV, İstanbul, 1997, s.
309.

Konular