ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI: SİKAL, TEAZZUR VE İCTİMÂU’S-SÂKİNEYN ÖRNEKLERİ

OMÜİFD| 59 Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2011, sayı: 30, ss. 59-75.
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE
ÇÖZÜM YOLLARI: SİKAL, TEAZZUR
VE İCTİMÂU’S-SÂKİNEYN ÖRNEKLERİ

AHMET YÜKSEL*

Some Prononciation Problems and Their Solutions in Arabic:
The Case of difficulty of speaking, Impossibility
and Coming together of two Consonants
Abstract: This article deals with three basic topics that cause some changes in
prononciations in Arabic. These topics are the difficulty of speaking, impossibility
and coming together of two consonant letters.
Key Words: Difficulty of speaking, impossibility and coming together of two consonant
letters.

Özet: Bu makalede söyleyiş zorluğu veya imkansızlığı nedeniyle, Arapça bazı kelimelerin
telaffuzunda değişikliklere neden olan üç konu üzerinde durulmaya
çalışılacaktır. Bunlar sikal, teazzur ve ictimau’s-sâkineyn konularıdır.
Anahtar Kelimeler: Sikal, teazzur, ictimâu’s-sâkineyn.


* Doç. Dr., OMÜ İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı ABD [ayuksel@omu.edu.tr].
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
60
OMÜİFD
Giriş
Arap Dili, cümledeki öğeleri kelime sonlarındaki irab harekeleri veya
harfleriyle gösteren bir dildir. Ancak Araplar kelimelerin telaffuzlarında,
zorluk ve kolaylık durumunu da dikkate alarak telaffuzunda zorluk bulunan
yerlerde bu hareke veya işaretlerden ferağat ederler. Söz edilen
telaffuz problemleri dilde sikal, teazzur ve ictimau’s-sâkineyn adı verilen
durumlarda ortaya çıkar. Şimdi sırasıyla bunları ele alalım.
I- Sikal
Sikal kelime anlamı olarak ‚ağır olmak, ağır gelmek, ağırlaşmak‛ anlamlarına
gelen لَ
قُ
َ
ث fiilinden masdar olup1
ıstılâhî olarak; herhangi bir kelimenin
(isim veya fiil) sonunda bulunan vâv veya yâ harfi üzerinde harekeyi
telaffuz etmenin zorluğuna denir ki bu nedenle kelimeye hareke
verilmez, takdirî olarak hareke var sayılır. Bazı durumlarda ise illetli harf
düşer.2
Ancak buradaki zorluk ref, cer ve cezm hallerinde söz konusudur.
Fetha, harekelerin en hafifi olduğu için nasb halinde fetha ile harekelemekte
bir zorluk görülmemiştir.
Sikal nedeniyle harekeyi telaffuz etmenin zorluğu sonu yâ ile biten
mankûs isimler ile sonu vâv veya yâ’lı (nâkıs ve lefîf) fiillerin muzârilerinde
söz konusudur.
a- Mankûs isimler3
: Bunlar öncesi kesralı bir yâ harfi ile biten isimler
olup ref ve cer hallerindeki harekeleri son harf üzerinde takdir edilir.4

1 İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, tkd. Abdullah el-Alâyinî, Dâru Lisâni’l-Arab, trs. I, 365;
İbrahim Mustafa vd., Mu‘cemu’l-Vasît, Çağrı Yay. İstanbul, 1986, s. 98; Mevlüt Sarı, Arap-
ça-Türkçe Lügat, Bahar yayınları, İstanbul, 1982, s. 178; Kadir Güneş, Arapça-Türkçe Sözlük,
Mektep Yayınları, İstanbul, 2010, s. 130.
2
Bkz. İmîl Bedî‘ Ya‘kûb, Mevsû‘atü’n-Nahvi ve’s-Sarfi ve’l-İ‘râb, Dâru’l-‘Ilm li’l-Melâyîn,
Beyrut, Lübnân, 1988, I. Baskı, s. 259; İmîl Bedî‘ Ya‘kûb- Mîşel ‘Âsî, el-Mu‘cemü’lMufassal
fi’l-Lüğati ve’l-İ‘râb, Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, Beyrut, 1987, I, 478; Ferid elBeydak,
www.alfaseeh.com.
3 Burada mankus kaydının getiriliş nedeni, benzer bazı harflerden ayırmaktır. Şöyleki;
Arapçada yâ harfi ile biten bazı kelimeler açık hareke ile cerredilir veya refedilir. Nispet
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
61 .
OMÜİFD
61
OMÜİFD
ِض ,geldi Kadı : حض َر القاَ ً ََ)رفع َ( ِض ’ Örneğin
ٌْ ُت القاَ
َ
Kadıyıَ : رأ ًَ )نصب (
ِضً )جر( ve gördüm
َالقا على ت ُسلم : Kadıya selam verdim’ örneklerinde oldu-
ğu gibi.
Mankus isimlerdeki ağırlık marife ve nekra durumunda değişmez.
Başında el takısı bulunmayan (nekre haldeki) mankûs isimler ref veya cer
hâlinde tenvin alırsa, sondaki illet harfi düşer. Nasb halinde ise düşmez.
Çünkü fetha, harekelerin en hafifi olduğu için burada sikâl söz konusu
değildir.
)نصب ( ,geldi kadı Bir : حض َر قاَ ََ)رفعَ( ٍض Örneğin
ِضٌاً
ٌْ ُت قاَ
َ
رأ : َBir kadı
gördüm ve ض( ٍجرَ )قا على ت ُسلم : Bir kadıya selam verdim’ cümlelerinde
olduğu gibi.
b- Sonu illet harfi ile biten (nâkıs ve lefîf) fiillerin muzarileri. Bu fiillerin
emirlerinde sondaki illet harfinin düşürülmesi de yine sikâl yani ağırlık
nedeniyledir.
ِ دعاَ ٌدعُو جرى ٌجري سعى ٌسعى َنَوى
ٌَن ي ْو
Bu fiillerin emirlerinde sondaki illet harfinin düşürülmesi de yine
sikâl yani ağırlık nedeniyledir. Ancak bu emirlere şeddeli veya şeddesiz
tekit nûn’u bitiştiğinde düşen illet harfi geri döner ve fetha ile harekelenir.
دعاَ ٌدعُو ادعُوَْ ادعَُ اد ُعَو ن
جرى ٌجرى اجري ِا ْج ِر ِا ْج ِرٌَ ن
سعى ٌسعى اسعىَْ ِا ْس َع ِا ْس َعٌَ ن
َن ى َوى
ِ
ٌَن ْي ْو
ِ
انْو
ِ
ِان ٌَ ن ْو
ِ
ِانْو
Sonu illetli fiillerin muzârileri çoğul vâv’ı ve müennes muhataba
yâ’sına isnad edildiğinde sondaki illet harfi yine sikal nedeniyle atılır.

yâ’sı ile biten kelimeler bunlardan biridir. هِ ِ
ِيي ٍُ ) َل ب
ََ َض الَ
ِس ان ُّشو ُح ا 193 ي ٍَ ْ
ًُُِْز
ْ
ِتَ ُكى ٌَ ِيٍَ ان
َك ن
ِ
ب
ْ
( َعهًَ قَه
)195( ٍٍ
ي
ِ
ِ ي ُيب
ٌٍ َع َشب
ِ َسا
ه
ِ
ب( 194( Şuarâ, (26.)
4 İ. Ya‘kûb – M. Âsî, el-Mu‘cemu’l-Mufassal, II, 1212.
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
62
OMÜİFD
يَ < يَ ْش ِييُىٌ < ٌرمون ْش ِيً
ت ْر ِمً < ترمٌٌن < تش ِييٍ
ُىوٌ < يَذَُىٌ
يَذَُى < يَذَُ
تَ ْذَُ < تَ ْذَِي ٍَ ِى تَذَُى < يٍ
يَ < يَ ْس َعيُى ٌَ < ٌسعون ْس َعً
تَ ْس < يٍ َعً
ِ
تَ ْس < تَ ْس َعْي ٍَ َعي
Ecvef fiillerin ismi mef’ullerindeki illet harfleri de yine ağırlık nedeniyle
düşürülür. Örneğin
قا َل < ٌَقو ُل < ُىو ل
ُىو ل َي < قْ
َيقُى ل َي < قُ
با َع < ي ُع
ِ
َي < يَب < ْبيُىع
يىع
ِ
ي ع َي < ب
ِ
َيب
II- Teazzur
Teazzur kelimesi رَ
َعذ َfiilinden türemiş olup tefe’ul bâbından masdardır.
Kelime anlamı olarak ‚bir şeyin çok zor veya imkânsız, yapılamaz olması‛
anlamına gelir.5
Istılâhî olarak teazzur: herhangi bir kelimenin sonundaki
harekeyi telaffuz etmenin imkânsız olması durumuna denir ki bu
imkânsızlık sadece uzatma (med) olarak kullanılan elife mahsustur.
6 Zîra
med elifine hareke verilecek olursa, hemzeye dönüşür. Bu nedenle dilciler
burada med elifine hareke verilemeyişini ‚teazzur‛ kavramıyla ifade
etmişlerdir.
Teazzur nedeniyle hareke verilemeyip elifin med olarak kullanılışı
maksûr isimlerle nâkıs ve lefîf fiillerin mâzisinde ve muzârisinin ref ve
nasb halinde gerçekleşir.
a- Maksûr isimler: Bunlar sonu med elifi ile biten ve sondan bir önceki
harfin harekesi fethalı olan isimlerdir. Bu isimlerin ref, nasb ve cer

5 İbrahim Mustafa vd., Mu‘cemu’l-Vasît, s. 589-590; Mevlüt Sarı, Arapça-Türkçe Lügat, , s.
981-982; Kadir Güneş, Arapça-Türkçe Sözlük, s. 766.
6 Bkz. İmîl Bedî‘ Ya‘kûb, Mevsû‘atu’n-Nahv, 259; İmîl Bedî‘ Ya‘kûb- Mîşel ‘Âsî, elMu‘cemu’l-Mufassal,
I, 433; Ferid el-Beydak, www.alfaseeh.com.
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
63 .
OMÜİFD
63
OMÜİFD
hallerinin hepsinde de son harfin harekesini telaffuz etmek imkansız
olduğu için irabı takdîrîdir.7
مرر ُت ve gördüm yı’Mûsâ : رأٌ ُت َسى ُمو ,geldi Mûsâ : حضر ُمو َسى Örneğin
سى َمو ُبـ : Mûsâ’ya uğradım’ cümlelerindeki سى َمو ُkelimesi her üç halde de
aynı şekilde telaffuz edilir.
b- Sonu med elifi ile biten nâkıs ve lefif fiillerin mâzi sîgaları ile muzarilerinin
ref ve nasb halleri:
َس َعى – ٌَ ْس َعى – ْن ٌَ ْس َعى Örneğin
ٌن َه – ْن ٌنهى َن – ى َهى - لَ
َل fiilleri bunun gibidir.
III- İctimâu’s-sâkineyn
İki sâkin harfin yan yana gelmesi demek olan ictimâu’s-sâkineyn, kelimelerin
yapısında, telaffuzunda ve irabında bir takım değişikliklere
neden olur. Bu konu hakkında geçerli olan kural şudur: İki sâkin harf yan
yana geldiğinde öncelikle birinci sâkin harften kurtulma yoluna gidilir.
Bu kurtuluş ise illetli harflerde hazf; sahih harflerde ise harekeleme şeklinde
olur.8 Normalde tek bir kelime içinde iki sâkin harf yan yana gelmez.
Fakat kelimenin başına bazı âmillerin gelmesi veya başka bir kelimeyle
birleşmesi nedeniyle iki sâkin harf yan yana gelebilir.
َم Örneğin
ْم yerine قو ْم ُ emrinde fiilinin’ kalktıَ ‘قا
ُق’ kalk’, meczûm
ْم ٌَقُو ْم ise muzârisinde
ْم yerine لَ
ْم ٌَقُ
َل’ kalkmadı’ ifadelerinde olduğu gibi.
1. İki sâkin harfin yan yana geldiği yerler
Burada öncelikli olarak şu kuralı hatırlatmamız gerekir: Arapçada sâkin
harfle söze başlanmaz, harekeli harf üzerinde de durulmaz.9 Ancak bazı
fiil çekimlerinde kelimenin baş tarafında sükun ortaya çıkabilir. Araplar

7 İ. Ya‘kûb – M. Âsî, el-Mu‘cemu’l-Mufassal, II, 1188.
8 Halîl Mahmûd es-Sammâdî, İltikâu’s-sâkineyn fi’l-Luğati’l-‘Arabiyye, 23 Teşrînu’l-evvel,
2007, www, diwanalarab.com.
9 Mehmed Zihni, el-Muntehab fî Ta‘lîmi Lugati’l-‘Arab, İstanbul, trs., s. 20. ‚Harekeli harf
üzerinde durulmaz‛ ifadesi aslında her zaman uygulanan kesin bir kural da değildir.
Zira tecvid âlimleri bu konuları ayrıntılı olarak ele almış ve revm, işmâm ve sekte hâ’sı
gibi şekillerle harekeli harf üzerinde durmaya cevaz vermişlerdir. es-Sammâdî, aynı yer.
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
64
OMÜİFD
bundan kurtulmak için vasl hemzesi getirirler. Bu durum genel olarak
sülâsî, humâsî ve südâsî fiillerin emir çekimlerinde görülür.
يَز < هَ ْب ْهَ ُب َرهَ َب <
اِرْ
ِع ٍْ
ِعي ٍُ < اِ ْستَ
استعاٌ < يَ ْستَ
ِه اجتهَ َذ < ُذ
ِه يَ < ْذ ْجتَ
اجت
Bu konudaki kural şöyledir: Emir fiili muzâri’den türetilir. Önce
muzâraat harfi atılır. Fiilin kalan ilk harfi sâkin olduğu ve sâkin harfle
söze başlamak da imkansız olduğu için öncelikle harekeli bir harf getirmek
gerekir. İşte bu noktada Araplar vasl hemzesini getirmişlerdir. Bu
hemze her ne kadar yazılsa da geçiş (vasl) hâlinde telaffuzdan düşer.
Yani yazılır ama okunmaz.
10
قا َل ن < هَ ْب َهُ : اِرْهَ ْب
َهُ رْ
قا َل ن ىا هللاَ
اِتَّق < ُ
َو هللاَ تَّ
قُىا
2. İki sâkin harfin tek bir kelimede yan yana gelmesi:
Arapçada iki sâkin harf, aynı kelimede yazılışta yan yana gelmez, ancak
söyleyiş ânındaki durmalarda (vakf) yan yana gelebilir.11 Bu durum, kelimenin
baş tarafında değil, ortasında veya sonunda olur. Ortada yan
yana gelişi med’den sonra şedde geldiği zamandır. Örneğin: ( ُة حآقْ
( اَل
12
ve
( ال ّصآ خة )
13 v.b. kelimelerde olduğu gibi.
Kelime sonunda yan yana gelişi ise med (uzatma) harfinden sonra
arızî sükûn geldiğinde veya birincisi aslen sâkin, ikincisi ise vakıf için
(arızî) sâkin olan iki sahih harfte olur. Birinciye örnek: مٌِ ْعل ، َمٌ ْح ِر َkelimeleri,
ikinciye örnek olarak ise ر ْش ْع َلٍ
ْ َف ْج ْر ، َولٌَا
وال‚ َFecre ve on geceye and olsun
ki‛
14 âyetlerindeki sâkin harflerin yan yana gelmesidir.
Birinci tür ictimâi sâkineynden tabii medle kurtulunur. İki sâhih harfin
yan yana geldiği ikinci tür ictimâi sâkineynin vakıf halindeki telaffuzu

10 İ. Ya‘kûb- M. ‘Âsî, el-Mu‘cemü’l-Mufassal, s. 15-17.
11 www.mazameer.com.
12 Hâkka, 69/1.
13 Abese, 80/33.
14 Fecr, 89/1,2.
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
65 .
OMÜİFD
65
OMÜİFD
zordur. Çünkü sahih-sâkin bir harften sonra gelen ikinci sahih-sâkin bir
harfin telaffuzu dile ağır gelir.15
Suyûtî der ki: ‚Araplar bir kelime veya bir beyitte iki sâkin harfi asla
yan yana getirmezler. Aynı şekilde dört harften müteşekkil bir kelimede
dört harekeyi ard arda kullanmazlar. Çünkü onlar iki sâkin harfin yan
yana gelişini dile ağır bulurken; harekeli harflerin çokluğunu da hızlı
bulurlar. İki sâkin harfin yan yana gelişi en çok kelimeler arası geçişte
görülür. Örneğin ا
‛dediler’ ettik iman Biz: Araplarَ ‚قالَ ْت اَأل ْع َرا ُب آ َمن
16 âyetinde
sâkin haldeki tâ’ya arızî bir kesre ile hareke verilir: ا
ِت اَأل ْع َرا ُب آ َمن
َقال َBunun
benzeri durumlar Kur’ân-ı Kerîm’de ve Arap kelamında oldukça
fazladır.‛17
Şu durumda Arapçada iki sâkin harf, ancak kelime sonunda yan yana
gelebilir. Mâzi fiillerin müfred müennes sîgalarından sonra kamerî
harfle başlayan el takılı kelimeler bunun gibidir. Bu durumda fiilin sonundaki
sâkin harf kesre ile harekelenir. Yukarıdaki ب ُرا َع ْألَا تِ
örneğiَ قالَ
bunun gibidir.
Bazen kelime sonunda üç sâkin harfin bile yan yana geldiği olur. Bu
ise bir med harfinden sonra gelen şeddeli kelimelerde olur. Örneğin
بعا ّن )
( تت
( حآ ّج ) ,18
( جآ ّن ّّ ) ,19
( َصَوا ّف ) ve 20
21 kelimelerinde olduğu gibi.
3. İki sâkin harfin yan yana gelmesinden kurtulma yolları:
İki sâkin harfin yan yana gelmesinden kurtulmak için Araplar çeşitli yöntemlere
başvurmuşlardır.22 Bunları şu başlıklar altında toplayabiliriz.

15 Buna tecvid ilminde ‚revm‛ adı verilir.
16 Hucurât, 49/14.
17 Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-Nezâir fi’n-Nahv, thk. ‘Abdü’l-İlâh Nebhân, Matbûâti Mecma‘ı’lLuğati’l-Arabiyye,
Dımaşk, 1985, I, 172.
18 Yûnus, 10/89
19 Tevbe, 9/19.
20 Rahmân, 55/74.
21 Hacc, 22/36.
22 www.mazameer.com.
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
66
OMÜİFD
3.1. Yazılışta ve söyleyişte sâkin harfin atılması (hazf):
a- Ecvef fiillerin müfred müzekker sîgalarının cezm hali ile emir çekiminde
son harf sâkin ise ortadaki illet harfi atılır.
قا َل < و ُل
ٌَق < و ْل ُ
ْم ٌَقُ
ل < ْل َ
ْم ٌَقُ
لَ
ْم ٌَخ ْف
ْم ٌَخا ْف < لَ
خا َف < يخاف < لَ
ْم ٌَ ِس ْر َس
ْم ٌَ ِسٌ ْر < لَ
ُش < لَ
ِ
ساَ < يسي
قا َل < و ُل
ٌَق < ى ْل ُ
ق < ْم ُ
قُ
خا َف < يخاف < خا ْف < َخ ْف
ُش < سيشْ < ِس ْش َس
ِ
ساَ < يسي
Ancak fiilin son harfine hareke verildiğinde atılan illet harfi geri dö-
ner. Çünkü son harf harekelenmiş ve ictimâi sâkineyn durumu ortadan
kalkmıştır.
ْل
ْم ٌَقُ
ل < َ
ْم ٌَقُولَ
ل < و َ
ُ
ْم ٌَقُول
ل ا َ
ْم ٌَخ ْف
ل < ْم ٌَخاَفا َ
ل < َ
ل و َ
ْم ٌَخاف ا ُ
ْم ٌَ ِس ْر
ل < ْم ٌَ ِسٌ َرا َ
ل < ْم ٌَ ِسٌ ُروا َ
لَ
ْم
ق < ىالَ ُ
ق < ىا ُ
ُ
قُىن
َخ ْف < َخافَا < ىا
خافُ
ِسيشاَ < ِسي ُشوا ِس ْر <
Ecvef fiillere müteharrik ref zamirleri bitiştiği zaman fiilin ortasındaki
illet harfinin düşmesi de bunun gibidir.
ْ ُت
قَ < ُت َىن
قان < ُت ْ
ْ
ه
قُ
بي ْع < با ْع ُت < ْع ُت ُت
ِ
ب
ْش ُت
سا ْس < ِس ْش ُت ُت َسي < ِ
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
67 .
OMÜİFD
67
OMÜİFD
b- Elifi maksûre ile biten kelimeler tenvin aldığında, sondaki elif yazılışta
bulunmasına rağmen okunuşta düşer. Bu durum ref, nasb ve cer
hallerinin her üçünde de geçerlidir. Çünkü tenvin zaten sâkindir ve sâkin
halde bulunan illet harfinden (eliften) sonra gelmiştir. İctimâi sâkineyn’den
kurtulmak için bu elif düşürülür.
َع ًصا ى
فى ً
َفت مستشً
c- Sonu illet harfi ile biten (nâkıs ve lefîf) fiillere, çoğul vâvı veya mü-
enneslik tâ’sı bitiştiğinde fiilin sonundaki illet harfi düşer. Bu düşme
sikâlden dolayıdır. Sâkin haldeki çoğul vâv’ından sonra yine sâkin bir
harf gelirse, çoğul vâvı damme ile harekelenir. Böylece vâv’ın sükûnundan
damme ile kurtulunur.
َش ْوا < اشتروُ َالض اللة َد َع ْى <
ْشتَ
اِ
دعُو للاَ
Bu durum kendisinden sonra yine sâkin harf gelmesi yâni ictimâi
sâkineynden dolayıdır. Eğer illetli fiilin 3. harfi vâv ise bu vâv hazfedilir
ve vâv’dan önceki harf çoğul vâv’ıyla uygunluk arz etmesi için damme
ile harekelenir.
َو
َس ُر < َس ُش ُووا < َس ُشوا َس ُش < َوا
Burada fiilin 3. harfi önce damme ile harekelenmiş, ancak vâv’ın üzerinde
damme ağır geldiği için hazfedilmiş, sonra iki sâkin harfin yan yana
gelmesinden kurtulmak için de vâv harfi hazfedilmiştir.
d- Ef’âli hamse’nin sonuna te’kit nûnu geldiğinde ( بوننُ
ُب ن ) katFa.
olurْ ٌَ ) كتُ
ُبو ْن ْن َن ) aslı kelimenin Burada. denirْ ٌَ ) كتُ
ُكت ( ٌَ ْdir.23
e- Emir fiillerinin sonuna şeddeli veya şeddesiz tekit nûnu bitişince
fiilin sonu fetha ile harekelenir.24


23 Yani burada üç nûn vardır. Ref nûnu, idğam edilmiş 1. sâkin nûn ve fethalı şeddeli son
nûn. Sonra aynı harfin ardarda gelişi (tevâli’l-emsâl)’den dolayı ref nûnu hazfedilir.
Sâkin haldeki cemaat vâvı ile birinci sâkin nûn yan yana gelir. ( ٌَ ٌْ ىُبُكتْ
َي ( İki sâkin harfin
yan yana gelmesinden kurtulmak için 1. sâkin olan çoğul vâv’ı hazfedilir, hazfedilen
bu harfe işaret olması için fiilin 3. harfinin üzerindeki damme bırakılır. ( ٍَّ ُبُكتْ
َي ( Bu gruptaki
diğer örneklerin durumu da bunun gibidir.
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
68
OMÜİFD
ٍْ ُ ْك ا < تُ ْب ُ ْكتُ ْب
ٍَّ ُ ْك ا + ٌْ / ٌَّ : تُبَ
ُ ْك ا / تُبَ
ا
3.2. Sâkin harfin yazıldığı halde okunmayışı
Sâkin harfin yazıldığı halde okunmadığı yerler oldukça fazladır. Bunların
başlıcalarını şöylece sıralayabiliriz:
a- Sonu illet harfi ile biten fiillerden sonra el takılı bir kelime gelmesi
halinde fiilin sonundaki illet harfi yazılışta bulunmasına rağmen telaffuzda
düşer, yani yazılır ama okunmaz.25 Sîbeveyh, bu duruma örnek
cümlelerini’ atıyor Adamٌ ‘ر ِمً ال رج ُل ve’ attı Adamََ ‘ر َمً ال رج ُل olarak
verir. 26
b- Elifi maksûre ile biten kelimeler: Bu kelimeler ref, nasb ve cer hallerinin
hangisinde olursa olsun, eğer tenvin alırlarsa, sondaki elif yazılır
ama okunmaz. Çünkü tenvin sâkindir. Kendisinden önce de sâkin bir
harf olan illet harfi (elifi maksûre) gelmiştir. Bu durumda ictimâi sâkineyn’den
kurtulmak için elif yazılır ama okunmaz. ي ذُه ve ي شُق örneklerinde
olduğu gibi.
c- Müsennâ elifi yazılır ama okunmaz, fakat vakıf halinde okunur.
Örneğin الواجب َكتب’ O, ödevi yazdı’ cümlesi ile الواجب َكتبا’ O ikisi, ödevi
yazdı’ cümlesi arasında telaffuz farkı yoktur. Ancak burada كتبا‘daki elifin
hazfedildiğine işaret olması için الواجب kelimesindeki lâm’da nebir
(vurgu) yapılır.27

24 Muhammed el-Antâkî, el-Minhâc fi’l-Kavâidi ve’l-İ‘râb, Tebliğ Yay., Beyazıt, İstanbul, s.
335; M. Muhyiddîn Abdülhamîd, Durûsü’t-tasrîf, el-Mektebetü’l-Asriyye, Beyrut, 1990,
s. 193-195. İrabı ise tekit nûnu ile bitiştiğinden dolayı fetha üzere mebnî, fakat mahallen
meczûm olur. Bunun nedeni; nûn sâkindir, fiil de sâkindir. Birinci sükundan kurtulmak
için fiile fetha ile hareke verilir.
25 Sîbeveyh, Ebû Bişr ‘Amr b. ‘Osmân b. Kanber (ö. 180/796), el-Kitâb, nşr. ‘Abdüsselâm
Hârûn, ‘Âlemü’l-Kütüb, Beyrut, 1385/1966, IV, 156; M. Zihni, a.g.e., s. 22.
26 Sîbeveyh, a.g.e., 4, 156.
27 Nebir, konuşma anında sesi yükselterek bir kelimenin belirli bir hecesini ya da bir cümlenin
belirli bir kelimesini baskılı bir şekilde söylemektir. Bak. Kadri Yıldırım, Arap Dilinde
Nebr (Vurgu), D.E.Ü. İlh. Fak. Derg. Sayı, XVII, İzmir, 2003, s. 163. Burada nebir’den
maksat, harfi biraz daha yüksek sesle ve vurgulu olarak telaffuz etmektir. Bu telaffuz
anında harfin sesi biraz daha baskın çıkar. Nebir aynı zamanda kendisinden sonra
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
69 .
OMÜİFD
69
OMÜİFD
َالحمدَوقال‚ O ikisi, dedi ki <‛28 âyeti bunun gibidir. Burada قال‘daki elif
telaffuzda düşer ve bu düşmeye işareten ( الحمد ( kelimesindeki el takı-
sında nebir yapılır. Bu durum الحمد َوقال’ o dedi ki’ ile (الحمدَوقال’ ( o ikisi
dedi ki’ nin karışmaması içindir. الشجرةَذاقاَفلما‚ Ağacın meyvasını tattıklarında

29 ve البابَفاستبقا‚ O ikisi kapıya koştular‛
30 âyetleri de bunun gibidir.
d- Vasl halinde cemi vâvı hazfedilir fakat yazıda kalır. Vakıf durumunda
kalır. ٌجشيىًان أيها انيىو وايتاصوا” Ey suçlular! Bugün şöyle ayrı-
lın.”
31
Aynı şekilde muzâf olarak gelen cemi müzekkeri sâlimlerin sonundaki
vâv veya yâ harfi yazılır ama okunmaz. الحرام المسجد ىِ
Mescidi ‚حا ِضر
Harâm’a gelenler‛
32
Ancak bu kelimeler üzerinde vakf yapıldığında bu vâv veya yâ’nın
okunması gerekir. وامتازوا’ ayrılın’, فاستبقا’ koştular’, ىِ
ضر ِحا’ gelenler’ kelimeleri
gibi.
e- Kendisinden sonra sâkin bir harf gelen illet harfleri de aynı şekilde
yazılır ama okunmaz. Örneğin ء ِسمآ ال ىِوف’ َgökte’33 ifadesinde üç harfin
hazfedildiği görülür. Bunlar sırasıyla yâ ( ى , ( vasl hemzesi ve el takısındaki
lâm’dır. Sonra bunun yerine sîn şeddelenmiştir. ض ِر ْاأل ىَعل’ َyeryü-
zünde’34 örneğinde ise iki harf hazfedilir. Bunlar ( ىَعل‘( َdeki elif ve ض ِر ْاأل
kelimesindeki vasl elifidir. Arapçada bunun örnekleri çoktur.
kelimeler başlayan ile hemzesi vasl gibi ) امرأةٌ ) ve ) امرٌؤ ) ,( ِا ْسٌم ) ,( ِاْب ٌن )
sâkin bir harften sonra geldiklerinde bunların başındaki hemze düşer.
َتٌَْنا ِعٌ َسى اْب َن Örneğin
َبٌَِّن َوا ا ِت ٰ
ْ
َم ال
ٌَر ْم‚ َMeryem oğlu İsa’ya apaçık delilleri verdik.‛35
ٌْهِ ,
ُك ُروا ا ْسَم للاِ َعلَ
ْ
واذ‚ َOnun üzerine Allah’ın adını anın.
36
َك ,
ِن ا ْم ُرٌؤ َهلَ
ِا

sâkin bir harf geldiği zaman illetli harfin hazfedildiğine bir işâret olarak kabul edilir. EsSammâdî,
aynı yer.
28 Neml, 27/15.
29 A’râf, 7/22.
30 Yusuf, 12/25.
31 Yâsîn , 36/59.
32 Bakara, 2/196.
33 En’âm, 6/125.
34 Nûh, 71/26.
35 Bakara, 2/87.
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
70
OMÜİFD
‚Eğer kişi ölürse<‛37 ve
ِ
ٌز
ِ
َعز
ْ
ِت ا ْم َراَةُ ال
َقال‚ َMısır azizinin hanımı dedi ki‛
38 âyetlerindeki
vasl hemzeleri bunun gibidir.
İf’âl bâbı dışındaki mezid fiillerin39 mâzi, emri hâzır ve masdarlarının
başındaki hemzeleri ile sâkin bir harften sonra gelen el takısındaki hemzeler
de vasl hemzesi olduğu için geçiş halinde hazfedilir. Bunlarla ilgili
ُوا ات َخذَ للاُ َولًَدا ُسْب َحاَن ُه ) Örneğin. fazladır oldukça de örnekler
( َوَقال
40 âyetindeki (
َخذ َات ( kelimesinde yer alan vasl elifi bunun gibidir. Benzeri örnekler çoğaltılabilir.
3.3. Tenvin ve Nûn’un Atılması
Kendisinden sonra sıfat olarak ن ٌبْا / ِibn kelimesi gelen özel isimlerin
ُم َح مٌد örnekte Bu. gibiُ م َح مُد ْب ُن عبِد للا Örneğin. atılır tenvin sonundaki
kelimesi tenvinle bitmektedir. Tenvinin sonu sakindir. Ondan sonra ise َ ُنْ ب
kelimesindeki sâkin bâ harfi gelmektedir. Yani iki sâkin harf yanyana
gelmiştir. Bu durumdan kurtulmak için دٌم ح َم ُkelimesindeki tenvin düşer.
Ancak özel isimlerden sonra gelen ن ٌبْا / ِibn kelimesi cümlede sıfat
değil de haber olarak geldiğinde tenvini düşürülmez. Örneğin ؟ ن ْم َدٌم ح َمُ
‘Muhammed kimdir?’ sorusuna cevap olarak gelen
sıfatı inُ ‘م َح مٌد kelimesi ibnِ / اْب ٌن Buradaki. gibidir bunun tenvini limesininkeُ
م َح مٌد cümlesinde’ oğludur ın’Abdullah, Muhammedُ ) ‘م َح مٌد ِاْب ُن َعْبِد للا )
değil, haberi olduğu için, Muhammed’in tenvini ve İbn kelimesindeki
hemze’nin okunması gerekir. Hatta burada mübtedâ ile haberin ayırt
edilmesi için birinci özel isimden sonra durmak (vakf) gerekir.
Tevbe sûresindeki للا ابن رٌْ ٌزَُ َعَهودٌالَوقالت‚ Yahûdiler: ‘Üzeyir (a.s.), Allah’ın
oğludur’ dediler‛41 âyetindeki رٌْ ٌزَُ َع ve ن ٌبْا ِkelimeleri de bunun gi-

36 Mâide, 5/4.
37 Nisâ, 4/178.
38 Yûsuf, 12/51.
39 Bunlar infiâl, iftiâl, if’ılâl, istif’âl, if’îâl, if’ivvâl, if’îlâl bablarıdır. Bk. Muhammed Hayr
Hulvânî, el-Mugni’l-Cedîd fi İlmi’s-Sarf, Dâru’ş-Şark el-Arabî, Beyrut, Lübnân; M. Meral
Çörtü, Sarf, s. 58.
40 Bakara, 2/115.
41 Tevbe, 9/30.
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
71 .
OMÜİFD
71
OMÜİFD
bidir. Buradaki رٌْ ٌزَُ َع kelimesi mübtedâ ن ٌبْا ِkelimesi ise haber olarak yer
aldığı için رٌْ ٌزَُ َع şeklinde tenvinle okunur.42
3.4. İki Sâkinden Birinin Harekelenmesi
İctimâi sâkineyn’den bazen de harekelerle kurtulma yoluna gidilir. Bu
ise, sâkin harfi fetha, damme veya kesra ile harekelemekle gerçeleşir. En
çok kullanılan hareke kesra olduğu için sıralamada önce kesraya yer verilecektir.
3.4.1. Kesra ile harekelenmesi
Bu konudaki kural şudur: Sâkin bir harften sonra yine sâkin ve sahih bir
harf gelirse birinci sâkin harf kesra ile harekelenir.43
Araplar ‚قال ِت األعراب
dedi ki‛44
ِل للا ,
ق‚ De ki: Allah‛
ِج َب ve 45
َوا
ْ
ْهِم ِل ال
ُت ل’ Görevi ihmal etme’ örneklerinde
olduğu gibi.
Şart edatlarından نْ
ِ
اَْو harflerinden atıfَ , ع ْن cerlerden harfiَ , م ْن ve إ
ْم ve
َ
أ‘ den sonra sâkin bir harf geldiği zaman bu edat ve harfler kesre ile
harekelenir.46 Örneğin > مْ
ْن ا ْرَتْبتُ
ِ
إ ْم
ِ ِن ْرَتْبتُ
إ’ eğer şüphe ederseniz’,
ِن ْرَت َضى
ْخ ُر ُجوا ‘olursa razı kimَ ‘م ْن ا ْرَت َضى < َم
ِ
‛çıkın veya ‚أْو اُ ْخ ُر ُجوا < أو
47 ve َ ْأو
ْص
قُ
نْ
ا ْص ُ
قُ
انْ
ِ
أو‚ < veya eksilt‛
48 cümlelerinde olduğu gibi.
(
ْ
ِذ
إ ( kelimesine tenvin verildiği zaman kesra ile harekelenir. Bu kelime
aslında sükun üzere mebnî bir zaman zarfıdır. Ancak bazen bir cümleden
ıvaz olarak tenvin aldığında kesra ile harekelenir. )ٍعندئذٍ(َ)نئذٌحٍ(َ)ومئذ )ٌ
örneklerinde olduğu gibi.49

42 Ferrâ buradaki ibn kelimesinin hem tenvinli hem de tenvinsiz okunabileceğini, ancak
doğrusunun tenvinli okuyuş olduğunu belirtir. Çünkü ibn kelimesi Üzeyir’in haberidir.
Bk. Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, I, 431.
43 Sîbeveyh, el-Kitâb, IV, 154; Ayrıca bkz. Ahmed Nâcih, www.ruowaa.com.
44 Hucurât, 49/14.
45 Nisâ, 4/127.
46 Zihni, a.g.e., s. 22.
47 Nisâ, 4/66.
48 Müzzemmil, 73/3.
49 Ebu’l-bekâ Abdullah b. el-Huseyn b. Abdullah el-Ukberî, İmlâu mâ mene bihi’r-rahmân
min vucûhi’l-i‘râbi ve’l-kırââti fî cemî‘ı’l-Kur’ân, Baskı, 1380/1961, thk. İbrâhim ‘Utuvve
‘Avd, II, 13.
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
72
OMÜİFD
Tenvinden sonra vasl hemzesi gelmesi halinde tenvinin sonundaki
(yazılmayıp okunan) sâkin nûn harfi de kesra ile harekelenir.50
ِن( للا الصمد
( دُأح للا هو قل‚ De ki: Allah birdir, Allah sameddir.‛51
ve
ِن( ابتدعوها
( ةٌرهبان‚ İcadettikleri ruhbanlığı‛52 örneklerinde olduğu gibi.
3.4.2. Fetha ile harekelenmesi
a- Muzaaf fiillerin meczum muzârilerinde bazı sîgalar fetha ile harekelenir.
(ذَّيش نى ( gibi. Bunun aslı ( دْدْش ُنى‘( ٌَ dir. İki sâkin yan yana gelmiş ve
ikinci sâkin fetha ile harekelenmiştir. Burada fetha tercih edilmesi fetha’nın
en hafif hareke olmasından dolayıdır. Kesra tercih edilirse; o da bu
konuda kesra asıl olduğu içindir. Fiilin ikinci harfi dammeli olursa, ikinci
harfe uygun olması için damme ile harekelemek de caizdir. Şu durumda
üç şekilde de okunabilir
i- En hafif hareke olduğu için fetha ile (نى ذَّعَ ُي ,(
ii- Bu konuda asıl olduğu için kesra ile (نى ذِّعَ ُي ,(
iii- İkinci harfe uygun olması için damme ile ( نى ذُّعَ ُي(
b- Mazi fiillerin müfred-müennes-gaib sîgalarında fiile müsennâ elifi
bitiştiğinde sâkin haldeki fiilin sonuna fetha ile hareke verilir. تاهماَنَخا’ o
ikisine ihanet ettiler’53 تاَنَكا’ o ikisi idi’54 örneklerinde olduğu gibi. Burada
tenis tâ’sı sükûn üzere mebnîdir. Ona tesniye elifi bitişmiştir. O da sakindir.
İki sâkin yan yana geldiği için tâ’ya hareke verilir. Eliften önce harekenin
ise fetha olması gerekir.
c- Sonu sahih harfle biten bütün emir fiilleri de sükun üzere
mebnîdir. ) ْاركب( – )ق ْانطل )gibi. Bunlardan sonra tesniye elifi geldiğinde iki
sâkin yan yana gelmiş olur ve bu durumdan yine birinci sâkin harfe fetha
.gibi( انطلَقا( – )اركَبا( .kurtulunur verilerek

50 M. Çörtü, Sarf, s. 20.
51 İhlâs, 112/1-2.
52 Hadîd, 57/27.
53 Tahrîm, 66/10.
54 Enbiyâ, 21/30.
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
73 .
OMÜİFD
73
OMÜİFD
ُكْم ( -d
ُكْم ( ve ( ذلِ
) تِ
ْ
ل’ deki mîm de sükûn üzere mebnîdir. Bunlara tesniye
elifi bitiştiğinde iki sâkin yan yana gelmiş olur ve bu durumdan
mîm’e fetha hareke verilerek kurtulunur. ) ماَكُ
) ذلِ
) ألم أنهكما ع ْن تل ُكَما ve 55
) ِرة َج َش ال’ Sizi bu ağaçtan menetmedim mi?’56 örnekleri bunun gibidir.
e- ( ن ْم ( ِharfi cerrinden sonra el takısı geldiği zaman da yine ictimâi
sâkineyn oluşur ve nûn’a fetha ile hareke verilir. Çünkü ن ْم ِharfi sükûn
üzere mebnîdir. Kendisinden sonra harekeli bir harf gelirse, min’in sonu
sâkin kalır. كِ َبلْق َن ْم ِAncak kendisinden sonra el takılı bir kelime gelirse,
ن ْم‘ ِin nûnu fetha ile harekelenir.57
ِس و ِمَن الن َم ْن ٌَقُو ُل
ا‚ İnsanlardan bazıları da
der ki‛58 âyeti ve benzeri örneklerde olduğu gibi.
3.4.3. Damme ile harekelenmesi
a- Sâkin halde bulunan çoğul mîminden sonra yine sâkin bir harf gelirse
çoğul mîmi damme ile harekelenir. Ancak harekeli bir harf gelirse
sâkin olarak kalır.59
تْ ُكمُ ال صا ِعَقةُ) Örneğin
( َفاَ َخذَ
ْم ) ,60
ُس ُكمُ ا ْسَت ْكَب ْرتُ
فُ
( لَ َت ْهَوى اَنْ
ْسَبا ُب) ve 61
ِ ُم الَ
ِه
طَع ْت ب
( َوَتَق
62
ِ ُم السٌِّئآت ) ve
( وقِه
63 âyetlerindeki çoğul mîmleri kendilerinden sonra sâkin
bir harf geldiği için damme ile harekelenmiştir.
ٌُْؤ ِمنُو َن ) Ancak
ِذ ْر ُه ْم لَ
نْ
ْم تُ
ْم لَ
ْرَت ُهْم اَ
ِ ْم َءاَنْذَ
ٌْه
ِذٌ َن َكَف ُروا َسَوا ٌء َعلَ

( ِا ن ال
64 âyetinde çoğul
mimlerinden sonra harekeli harf geldiği için sâkin olarak kalmıştır.

55 Yûsuf, 12/37.
56 Araf, 7/22.
57 Ahmed b. Abdi’n-nûr el-Mâlekî, Rasfu’l-Mebânî fî Şerhi Hurûfi’l-Me‘ânî, thk. Ahmed
Muhammed el-Harrât, Dâru’l-Kalem, Beyrut, 1405/1985, s. 388-391; İbn Hişâm, Muğni’lLebîb’,
thk. Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd, trs., I, 318-327.
58 Bakara, 2/8.
59 Sîbeveyh, a.g.e., IV, s. 155.
60 Bakara, 2/55.
61 Bakara, 2/78.
62 Bakara, 2/166.
63 Ğâfir, /9.
64 Bakara, 2/6.
AHMET YÜKSEL
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
74
OMÜİFD
b- Öncesi fethalı kendisi sâkin halde bulunan çoğul vâv’ı da kendisinden
sonra sâkin bir harf geldiğinde damme ile harekelenir. Örneğin (
( َو َع َصُوا ال ر ُسو َل
َمْو َت ) ve 65
ْ
ُوا ال
( َفَت َمن
66 âyetlerinde olduğu gibi.
Ancak harekeli bir harf gelirse sâkin olarak kalır. Örneğin ( واْش َخ ْواَ
(ٌَْو ًما
67
ْر ِض) ve
َب َغْوا فًِ اْلَ
( لَ
68 âyetinde damme ile geçiş yapmayı gerektiren
bir sebep olmadığı için, vâv harfleri sâkin olarak kalmıştır.
Ancak bazı durumlarda ictimâi sâkineynden kurtulma yoluna gidilmez.69
Bunlar:
a- Üzerinde vakıf yapılan kelimelerde: قال’ َdedi’, ب ْوْ
َ
‘elbise ‘ث
b- Harflerin söylenişi esnasında: مٌ ْجِ
ِمٌ ْم ،
c- Fethalı vasıl hemzesinden önce soru hemzesi gelirse, sorunun haberle
karışmaması için hazif yapılmaz. Bu durumda elife kalbetmek veya
hemze ve elif arası teshil ile okumak gerekir.
آهلل أيشكى < أأهلل أيشكى
Sonuç
Arapça dil yapısı sikal, teazzur ve ictimâu’s-sâkineyn durumlarından
hoşlanmamakta ve bunlardan bir şekilde kurtulmak istemektedir. Bu
kurtuluş ise verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi illetli harfleri uzatma
(med) olarak kullanmak veya hazfetmek, iki sahih harften birine hareke
vermek veya nebir gibi yöntemler uygulamak şeklinde gerçekleşmektedir.
Çünkü özellikle de kelime ortasında iki sâkin harfin yan yana gelmesi
dilde bir zaaf olarak kabul edilmektedir. Arapça güçlü bir dil yapısına
sahip olduğu için harekeliden harekeliye veya harekeliden sâkine sonra
tekrar harekeliye geçmektedir. Bu hareke uyumu ve telaffuz kolaylığı,
Arapça’ya dilde zevki selim sahiplerinin farkına varabildiği bir güzellik
ve akıcılık kazandırmaktadır.

65 Nisâ, 4/43.
66 Bakara, 2/94.
67 Lokmân, 31/33.
68 Şûrâ, 42/27.
69 İ. Ya‘kûb – M. ‘Âsî, el-Mu‘cemu’l-Mufassal, I, 208, 209.
ARAPÇADA BAZI TELAFFUZ PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ [2011] sayı: 30
75 .
OMÜİFD
75
OMÜİFD
Kaynakça
Abdülhamîd, M. Muhyiddîn, Durûsü’t-tasrîf, el-Mektebetü’l-Asriyye, Beyrut,
1990.
el-Antâkî, Muhammed, el-Minhâc fi’l-Kavâidi ve’l-İ‘râb, Tebliğ Yay., Beyazıt, İstanbul.
el-Beydak, Ferid, www.alfaseeh.com.
Ebu’l-bekâ Abdullah b. el-Huseyn b. Abdullah el-Ukberî, İmlâu mâ mene bihi’rrahmân
min vucûhi’l-i‘râbi ve’l-kırââti fî cemî‘ı’l-Kur’ân, Baskı, 1380/1961,
thk. İbrâhim ‘Utuvve ‘Avd, II.
Güneş, Kadir, Arapça-Türkçe Sözlük, Mektep Yayınları, İstanbul, 2010.
Hulvânî, Muhammed Hayr, el-Mugni’l-Cedîd fi İlmi’s-Sarf, Dâru’ş-Şark el-Arabî,
Beyrut, Lübnân.
İbn Hişâm, Muğni’l-Lebîb’, thk. Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd, trs., I.
İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, tkd. Abdullah el-Alâyinî, Dâru Lisâni’l-Arab, trs. I,
365.
Mustafa, İbrahim vd., Mu‘cemu’l-Vasît, Çağrı Yay. İstanbul, 1986.
el-Mâlekî, Ahmed b. Abdi’n-nûr, Rasfu’l-Mebânî fî Şerhi Hurûfi’l-Me‘ânî, thk. Ahmed
Muhammed el-Harrât, Dâru’l-Kalem, Beyrut, 1405/1985.
Nâcih, Ahmed, www.ruowaa.com.
es-Sammâdî, Halîl Mahmûd, İltikâu’s-sâkineyn fi’l-Luğati’l-‘Arabiyye, 23 Teşrînu’levvel,
2007, www, diwanalarab.com.
Sarı, Mevlüt, Arapça-Türkçe Lügat, Bahar yayınları, İstanbul, 1982.
Sîbeveyh, Ebû Bişr ‘Amr b. ‘Osmân b. Kanber (ö. 180/796), el-Kitâb, nşr. ‘Abdüsselâm
Hârûn, ‘Âlemü’l-Kütüb, Beyrut, 1385/1966, IV.
Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-Nezâir fi’n-Nahv, thk. ‘Abdü’l-İlâh Nebhân, Matbûâti Mecma‘ı’l-Luğati’l-Arabiyye,
Dımaşk, 1985, I.
www.mazameer.com.
Ya‘kûb, İmîl Bedî‘- Mîşel ‘Âsî, el-Mu‘cemü’l-Mufassal fi’l-Lüğati ve’l-İ‘râb, Dâru’l-
‘İlm li’l-Melâyîn, Beyrut, 1987.
Ya‘kûb, İmîl Bedî‘, Mevsû‘atü’n-Nahvi ve’s-Sarfi ve’l-İ‘râb, Dâru’l-‘Ilm li’l-Melâyîn,
Beyrut, Lübnân, 1988, I. Baskı.
Zihni, Mehmed, el-Muntehab fî Ta‘lîmi Lugati’l-‘Arab, İstanbul, trs.


Konular