Arapça Öğretiminde J
M. Ü. İldlıiyaı Fal20 (2001), 161-173
Arapça Öğretiminde JArasındaki Irtibatın Onemi•
Dr. Muhammed Abdülmun'im HAFACI ..
Çeviri: Dr. Rahmi YARAN ...
Abstract
The rules canceming of Arabic gramrnar, are identifıed with the studies since the first century
of AH. by the scholars in Basra first and Kufe riext and then in Baghdad. These rules
were based on the texts which were narrated by reliable narrators. The precision of a
grammar rule is dependent on the fact that it is compatible with these narrateti texts.
Therefore, w hile the precision of a rule was defended, these old texts are taken into cansicteration
and are called "shahit" (evidence, document).
Firs.tly Abdullah b. Abu Ishak and then Halil and his students studied on the causes (illet)
of the grammar rules. They used the analogy to make the rules. As a result, the language
studies which has in fact a practical objective such as fluent spech starteci to cover a bit
philosophical aspect. And this disrupted the literary zest. •
A new method which incorporates the language and the literary texts should be applied in
language teaching. The selected literary texts should be divided into two parts. The texts
which will be used to make the language rules should be da te back from the 4. and 5. century
of A.H. But the texts which will be used to clarify the rules and teach them for people
should be selected from every era, ev en from the modem era.
Arap gramerinin tedvini ve kaidelerinin tespiti çok büyük bir i§ idi ve Arap
aklı bunu I. (VII.) asırdan ve müteakip asırlardan itibaren önce Basra ve KOfe,
daha sonra da Bağdat ilim adamları vasıtasıyla güçlü, muktedir ve aynı zamanda
maharetli bir §ekilde yerine getirdi. Bu yükün büyük bölümünü raviler omuzladı.
EbG Amr b. el-Ala 1
, EbG Zeyd el-Kure§12
, Ebu 'Ubeyde3
, 'Asma! Hammad;,
4
Makalede yer yer kö§eli parantez içine yazılan kısımlar miiterciııı tarafından ilave edilmi§tir.
Makalenin orijinal adı ve yayımlandığı yer: "Ehemmiyyetü'l-irtibiiti beyne bvaidi'l-lugari'I-
'Arabiyye fi menahici'd-dirase", Mecelleıil Mecıııa'i'l-lugaıi'l-Arahiyye, Kahire, sy. 63 (Kasım
1988), s. 124-134.
Ezher Üniversitesi Arap Dili Fakültesi Eski Dekanı.
MÜ ilahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Öğretim Görevlisi.
[Ebu 'Amr Zebban b. el-Ala'. Hayatı için bk. Tayyar Altıkulaç, "Ebu Aım b. Ala", DİA (TiirlDiyaııeı Val[Ebfı Zeyd el-Kura§!, İbn Ebü'l-Hattab (ö. IV. N. Yüzyıl[?]). bk. M. Sadi Çöğenli, "Ceıııheretii
e§'ari'I-Arab", DİA, VII, 324-325]
[Ebfı 'Ubeyde Ma'mer b. El-Müsenna en-Nahvi (ö. 209/824). Hayatı hakkında bk. Zirikli, elA'Iam,
Beyrut 1389/1969, VIII, 191)
[Ebfı Said Abdiilmelik b. Kureyb ei-'Asmai (ö. 216/831). Hayatı için bk. Süleyman Tülücü,
"Asmai", DİA, III, 499-500.)
162 ~Muhammed Abdülmun'im Hafaci
Halef', Yunus b. Habtb ed-Dabbt7 ve benzerleri, bu i§in imaını durumundaki
önde gelen ravilerdendir.
Bütün bunlar, tamamen güvenilir ravilerden alınma itimada §ayan metinlere
dayanıyordu.
Birinci dayanakları Kur'an-ı Kertm idi. Sibeveyhi~, kaideleri koyarken ve esasları
tespit ederken Kur'an-ı Kertm'i çok değerli bir kaynak sayıyordu. Dilin
kaidelerini belirlerken ve Arap nahvinin usullerini tespit ederken Kur'an'ı,
bunların doğruluğuna dair birinci derecede §ahit (delil) ve içinde bol misaller
bulunduran bir ba§vuru kaynağı olarak kabul ediyordu. Onu Arapça metinler
içinde birinci sıraya koydu ve isti§had ederken (kaidenin doğruluğunu delillendirirken)
her meselede, her problemde onu en önde tuttu. Stbeveyhi dı§ındaki
nahiv alimleri ve imamları da böyle yaptılar.
Bundan sonra hadts-i §ertfe yöneldiler ve isti§hadda onu Kur'an'dan sonra
gelen ikinci delil saydılar. Fakat alimler hadts-i §ertfin, Hz. Peygamber'in bizzat
kullandığı kelimeler dı§ında mana olarak rivayet edilmesini de caiz gördükleri
için Basralı ve Kfıfeli nahivcilerle onlardan sonra gelip Basra veya Kfıfe ekolünü
destekleyenterin bir çoğu hadise çok fazla güvenınemeye ba§ladılar. Bunlar
isti§had, kaide koyma ve hüküm tespit etme bakımından hadisten olan "§ahit"lere,
diğer roOteber §ahitlere tabi durumda §ahitler olarak b_akıyorlardı.
Hadtsi, Kur'an'dan veya dilini delil saydıkları Arap kabilelerinden-nakledilen
nesiryahut nazım §eklindeki bir edebt metinden getirdikleri §ahidi desteklemek
için zikrediyorlardı.
Bu sebeple nahivciler hadis ile isti§had konusundaki tavırları itibariyle üç
gruba ayrıldılar:
Bütün hadislerle isti§hadı caiz görenler. İbn Malik el-Endelüs11 ve İbn Hi§am
el-Mısrt 10 bunların ba§ında yer alır.
6
[Ebü'l-Kasım Hammad b. Ebi Leyla er-Riiviye. (ö. 160/776-77 [?]). Hayatı için bk. Zülfikar
Tüccar, "Hammad er-Raviye", DİA, XV, 486-488.]
[Ebu Muhriz (Ebu Muhammed) Halef el-Ahmer. (ö. 180/796[?]). Hayatı için bk. İsmail
Durmu§, "Halef el-Ahmer", DİA, XV, 234-236.]
[Ebu Abdurrahman Yunus b. Habib ed-Dabbi (ö. 182!798). Hayatı hakkında bk. Zirikli, elA'lam,
IX, 344]
[Sibeveyhi, Amr b. Osman (ö. 180/796). Hayatı hakkında bk. Corcis Avvad, SibeVL'ylıi İmiimii'nnıılıa(t),
Bağdat 1978: Fevzi Mes'ud, Sibeveylıi Camiıı'n-nahviyyin, Kahire 1986; Mehmet Çakır
,Sibewylı Öğretim Metodu w Koyduğu batı Nalıiv Kuralları, İzmir 1994, s. 14-25; M. Nihud Çetin,
"Sibeveyhi", İA (İslam Ansik!oJıedisi), X, 578-585.]
[Eblı Abdiilah Cemalüddin Muhammed b. Abdiilah b. Malik et-Tai el-Endelüsi el-Ceyyani (ö.
972/1274). Hayatı hakkında bk. Abdülbaki Turan, "İbn Malik et-Tai", DİA, XX, 169-171]
Arapça Öğretiminde Kaidelerle Edebi Metinler Arasındaki İrtibatın Onemi ~ 163
Hadiste isti§hadı mutlak olarak caiz görmeyenler. EbU Hayyan en-Nahvt11 de
bunların ba§ında gelir.
Bu konuda orta yolu tercih edenler. Bunların önde gelenleri de Şatıbt ve
Suyun ile muhdeslerden bir çok ki§idir.
Sibeveyhi Kur'an-ı Kerim ile isti§had edip, kıyasta onu esas olarak kullanırken
ve koymu§ olduğu kaidelerde onu delil sayarken hadts-i §erif ile Araplar'ın
sözünü aynı seviyede tutuyordu. Çünkü Hz. Peygamber'in sözü, ister asli dili ile
olsun ister Arap kabilelerinin dilleri ile olsun, bu dillerde yer alan üslupların
dı§ına çıkmaz.
Nahfvciler Arap nahvi hakkında hüküm veririerken fesahatlerine, dillerinin
arılığına güvenilen Arap kabilelerinin, dillerin bozulduğu ve parçalandığı döneme
yani II. (VIII.) asra [asrın yarisına] kadarki sözlerini Cahiliye dönemine veya
Muhadramlar dönemine yahut İslami döneme ait olmalarına bakmaksızın nesir
de olsa §iir de olsa üçüncü kaynak olarak değerlendirdiler.
Bizim Arap üsluplarını metin, nahiv veya sarf bakımından doğru kullanmamız
onların, Arapça'larının fasihliğine güvenilen Araplar'dan duyulmu§ olan
ifadelere uyguuluğuna bağlıdır. Duyma (sema'), nahvin ve dilin asıllarından,
delillerinden biridir. Fes~hatlerine ve dillerinin düzgünlüğüne güvenilen badiye
sakinlerinden nakledilen çok sayıda rivayet bu i§levi yerine getirmek için yeterlidir.
Raviler bu rivayetleri bir araya toplamak maksadıyla badiyeye gitmek için
sıkıntılı yolculuklar yapıyorlar ve bunları orada ya§ayanların bizzat kendilerinden
dinleyerek atıyorlardı. Çoğunun dili bozulmu§ olan yerle§im merkezlerinde
ya§ayanlara bakmıyorlardı. Ama bunların içinde eskiden olduğu gibi dili sağlam
olarak kalmı§ olanlardan rivayet almayı, onlara rivayette bulunmayı ve onların
sözleri ile isti§had etmeyi caiz görüyorlardı. İqn Cinni12 bu görü§tedir.
Bir gün Kisa113 , Halil'e 14 sordu:
İlınini nereden aldın? O da cevap verdi:
N ecd, Hicaz ve Tihame badiyelerinden.
10 [Ebu Muhammed Cema.Iüddin Abdullah b. Yüsufb. Ahmed b. Abdiilah b. Hi§fım el-Ensfıri elMısri
(ö. 761!1360). Hayatı hakkında bk. Re§it Özbalıkçı, "İbn Hi§fım en-Nahvi", DİA, XX, 74-
77) 11 [Ebü Hayyan Muhammed b. Yusuf b. Ali ei-Endelüsi (ö. 745/1344). Hayatı için bk. Mahmut
Kafes, "Ebfı Hayyan el-Endelüsi", DİA, X, 152. ) 12 [Ebü'l-Feth Osman b. Cinni el:Mevsıli el-Bağdadi (ö. 392!1002). Hayatı için bk. Mehmt!'t
Yavuz, "İbn Cinni", DİA, XIX, 397-400.] 13 [Ali b. Hamza el-Kisai (ö. 189/805), Hayatı hakkında bk. Zirikli, d-A'Iam, V, 93-94] 14 [Ebfı Abdirrahmfın el- Halil b. Ahmed (ö. 175/791) Hayatı için bk. Tevfik Rü§tÜ Topuzoğlu,
"Halil b. Ahmed", DİA, XV, 30-/312.]
164 0 Muhammed Abdülmun'im Hafaci
Onlar Kureyş'in lugatı (dili, lehçesi) ile ve kelamı ile istişhad ettiler. Çünkü
Kureyşliler Araplar'ın lugat bakımından en fasihi, lehçe bakımından en sah!hi ve
!isan bakımından en bellği idiler. Belagat, beyan ve lisanda selamet bakımından
da en yüksek mevkiele bulunuyorlardı. Onlar Kurey§ yanında Kays, T em! m ve
Esed kabilelerinin, daha sonra da Hüzeyl'in, Kinane ve Tay kabilelerinden
bazılarının dili ile de isti§had ettiler. Bunların dışındaki Arap kabilderinin ve
hatta Hicaz'daki şehiriiierin dilini şahit kabul etmediler. Çünkü buralarda oturanlar
çeşitli yabancı unsurlarla karışmışlar ve dilleri l:ıozulmuşttı.
Klıfeliler de Basralılar'a tabi olarak onların esas aldıkları kabHelerin dillerini
benimsediler ve ayrıca başka kabileleri de nazar-ı itibare aldılar. Ama Ziyad elA'cem15
ve benzerleri gibi Arap olmayan birinin sözünü delil sayınamada hepsi de
ittifak ettiler.
Ziyad çok acılı bir anda arkadaşı İbn Selim' e şöyle der:
~w ı.?~ ~ 0i .;,i J ~ 0'! lt öl/}' ~ J}ıi
~~ ~ ~A.:ı.-J ı.?J,.w, ~f ı_?..U4 J.$-J
"Ravilere muhtaç oldum ey İbn Süleym! Ve dilim, şiirimi edadan iıntina etti.
Kem küm ettiklerimden dolayı içim kaynadı (öfkelendi) ve a'cemlliğim sebebiyle
§eytanım şikayetçi oldu." 1
h
Onlar Haris b. Ka'b oğullarınınki gibi bazı münferit (mi.ifret) lügatiarı da
istişhada esas saydılar ve hu kabileye mensup bir şairin şu beyrini delil kabul
ederek mi.iseimaya veye cem'e isnad edilen fiilin tesniye veya cem' alameEi
almasını caiz gördüler:
?'.rl' :J J..ıJ-4 .;s. :.JP .f.9 ~ J~ t ~ ; . _.ı ı ~'Jiıl' JiJ
"Yosmalar şakağımdaki kırlaşmayı gördüler
Ve körpe yüzlerini benden çevirdiler." 17
Burada şair, "raa" (..siJ) fiilinin faili olarak "el-ğavanl" (()ı.J*lı) kelimesini
. açıkça zikrettiği halde fiilin sonuna nOn-ı nisve de getirmiştir.
15 (ZiyfiJ ei-A'ceın, Ebfı Üınfime Ziyad b. Selına (ü. 100/718). Hayatı hakkında bk. İbn Kutcybe,
e§- Şi'r ve'§·§ııarıi, Kahire 1364, I, 395-399, Abdülkadir b. Ömer el-Bağdadi, Hızıiııetii'l-ecle/J, n§r.
Abdiisselam HarCın, Kahire 1979, X, 7-9; Zirikli, el-A'Iiinı, III, 91) 16 Ebü'l-Ferec el-İsfahfini'nin tesbitine göre bu §iir ile Süleyman b. Süleyın'e hitap eden ki§i Eblı
Atii es-Sindi'dir. O da Ziyad el-A'ceın gibi bazı harfleri doğru telaffuz edemeyen bir §airdir. Ebü
Ata es-Sindi hakkında bilgi verirken bu §iiri iki defa zikreden İsfahfıni ikinci beyiri biraz t~ırklı
tespit etmekte ve ikinci beytin ilk kelimesi olan "ğala" fiilinin son harllnin yazılı§ında da baskılar
veya sayfalar arasında t~ırklılık görülmektedir. bk. Ebü'l-Ferec el-İstiıhani, el-Eitıiııi, Kahire (Mı­
sır) 1389/1970, XVII, 328, 3>7, Beyrut 1407/1986, XV. 328, 137. fleynır, rs. (Diru's~sekiifcl.
XVII, 246. 254.
:
7 bk. Ebü'l-Ferec el-İsfahanl, ıı.g.e., Beyrur 1963, XIV, 201.
Arapça Öğretiminde Kaidelerle Edebi Metinler Arasındaki İrtibatın Önemi 0 165 - ---------···-·--··----------··--·-··-----···
Onlar müvelledlerin 1
H ve muhdeslerin19 sözünü delil kabul etmediler.
Basralılar, cfıhiliyye dönemi §iirleri ile muhadramların20 ve Certr 1
,
Ferezdak12 -gibi İslam dönemi §airlerinin §iirleri ile isti§had ederler. Bağdadt23
Hızanetü'l-edeb'de isti§had için İslam dönemi §airlerinin §iirlerine müracaat
etmenin doğru olduğu görü§ünü destekler. Fakat Ebu Amr b. Ala', Certr ve
Ferezdak ile benzerlerini müvelledlerin çağda§ı oldukları için müvelledlerden
sayar. Ebu Amr bu ikisinin her biri için "Bu müvelled, iyi yaptı. Hatta çocukları­
nma ondan rivayet etmelerini emretmeye niyetlendim" demi§tir. Buna rağmen o,
bu ikisini cahiliyye ve muhadramlar dönemine mensup olanlara nispetle
müvelled sayıyordu-. O, sadece mütekaddimtnden olanların §iirlerini kabul ediyordu.
Kendisine müvelledlerin durumu sorulunca "Onlarınki iyi ise, §üphesiz
onu onlardan önce ba§kaları söylemi§tir. Eğer kötü ise o, onların kendilerine
aittir" demi§tir. 24
Zemahşeı1 s (ö. 538), el-Keşşafta Ebu Temmam'ın §iiri ile isti§had eder ve
muhdes olan dil imamlarının ve ravilerinin sözleri ile isti§had edilmesini caiz
görür. Ebu T emmaın hakkında §öyle der "0, her ne kadar §iiri ile dilde isti§had
edilmeyen bir muhdes ise de yine de Arapça alimlerindendir. Onun söylediklerini,
rivayet ettikleri mertebesinde say. Baksana alimler 'Hamase'nin beyirieri ona
delildir' diyorlar ve onun rivayetine, bu konudaki mükemmelliğine güvendikleri
için bununla ikna oluyorlar". 26
IH MüvelleJler, babası Arap olup annesi Arap olmayanlardır. Be§§fir [Ebfı Mufiz Be§§il.r b. Biirtl eiUkayl!.
(ü. 167/783-84). Hayatı için bk. Cemal Muhtar, "Be§§ar b. Bürd", DİA, VI, 8] ve Ebu
Nüvfis [el-Hasen b. Hani' (ü. 198/813-?-) Hayatı için bk. Karaarslaıı, Nasuhi Ünal, "Ebfı
Nüvfis", DİA, X. 205-207]
ıq Mulıdesler, miivclledlerden sonra gelenlerdir. Asılları Arap olan Ebu Tenımam [Habib b. Evs b.
Haris. (ü. 231/846) Hayarı için bk. Hüseyin Elmalı, "Ebfı Temmaın", DİA, X, 241-243], Bulırüri
[Ebfı Ubeyde el-Velid b. Ubeyd, (ii. 284/897) Hayarı için bk. Zülfıkar Tüccar, "Rıılıriiri'', DİA,
VI. 381-383] ve diğerleri gibi. 20 [Hem İslam üneesi dönemde hem Je İslam döneminde ya§amı§ §llir ve ediplerdiri
"' [Cerir b. Atıyye b. EI-Harafa (ö. ı 10/728-?-). Hayatı için bk. Ziilfikar Tiiccnr, "Cerir b. Atiyye",
DİA, Vll, 4ı2.]
n [Ebfı Firas Henınıanı b. Galib (ii. 1 ı4/732). Hayatı için bk. Ali Şakir Ergin, "Ferezdak", DİA,
xıı: 373-375.1 · 21 [Abdülkadir b. Ömer ei-Bağdadi (ii. 1093/1682). Hayatı için bk. Nazif Hoca, "Abdülkadir e1-
Bağdad1", DİA, I, 230.]
24 El-Unıde, ı, 73. [İbn R::ı§ik ei-Kayravfınl, d-Unule, Kahire 1353/1934.]
ı; [Ebü'l-Kasıın Mahmfıd b. Ömer ez-Zemah§erl (ö. 538/1 143). Hayatı için bk. Ahmed Muhammed
ei-Hfıfi, ez-Zemalı§eri, Kahire, ts. (ei-Hey'etii'I-Mısriyyetii'1-amme li'l-kitab) 1 26 Zeınah§erl, d-Kı!§şiif, ı, 65-66 (Bakara 2/20 fiyetin tefsiri esnasında) [Kahire ı385/ı966, I, 220-
22ı].
166 0 Muhammed Abdülmun'im Hafact
Zemah§eri, Buhtüri'nin §iiri ile de isti§had ederY Zemah§eri'nin bu görü§ü-
nü bazı dilciler, "rivayetteki mükemmellik, dirayette de mükemmelliği gerektirir"
§eklinde akıl yürüterek teyit ederler.28
Ahmed b. HanbeF9 (ö. 241), Şafii'nin30 (ö. 204) sözünün dilde hüccet oldu-
ğunu söyler. Fakat muhafazakar ekol, muhdeslerin §iirlerini kusurdan arınmı§
kabul etmedi ve Ebu Hatim, Ebu Temmam'ın §iirini kusurlu buldu. 31 Onun §iiri
hakkında İbnü'l-A'rabt32 de §öyle diyordu: Eğer bu §iir ise Araplar'ın sözü batıldır.
Me'mun; "Şiir, Emeviler'in hakimiyeti ile birlikte sona erdi", diyordu33• Eblı
Temmam'ı tenkit ediyor ve onun manalarını (§iirlerinde ele aldığı temaları ve
fikirleri), §ehirlilerin (hadarilerin) manaları diye beğenmiyordu34 •
Sibeveyhi, müvelledlerin ve muhdeslerin §iirleriyle isti§had etmedi. Nadir
olarak bazıları ile isti§had etmi§se de bunları esas alarak bir kaide koymadı,
sözlük te (lugat), nahivde veya sarfta kı yas yaparken bunları esas almadı. O bu tür
isti§hadlarda önce Kur'an'dan bir metni veya fesahaderine güvenilen Araplar'a
nispeti sağlam olan bir sözü esas alarak kaideyi koyduktan sonra bunlarınkini sırf
misal olsun diye zikreder. Ktifeliler ise müvelledlerin ve muhdeslerin §iirleri ile
isti§had hususunda daha serbest davranıtlar.
27 Zemah§eri, a.g.e., 1, 63 [I, 215]. Ayrıca Hamdaniler'den bazılarının §iirleri ile de isti§had eder. 28 Bağdadi, Hızilnetii'l-edeb, II, 4. [n§r. Abdüsselam Muhammed Harfın, Kahire 1979, I, 7. Bağdadi'nin
ifadesi "vemine'l-beyyini enne itkane'r·rivayeti (la) yestelzimü itkane'd-dirayeti" ( .;.,ıı .J'J
~ı;..llı .Ji.iiJ rJ::-ı· c"i> ~'J)' .JI..ii! ~i) §eklindedir. Paranrez içindeki olumsuzluk ekini ilave eden
Abdüsselam Iiarun dipnotta bunun gerekli olduğunu, bu olmazsa sözün doğru olmayacağını
söyler. Gerçekten de bu cümle Seyyid Şerif Cürcani'nin (ö. 816!!413) Hil§iye ale'l-Ke~şilfında
olumsuzluk edatı ile birlikte zikredilmektedir. Seyyid Şerif Cürcilni'nin beyanına göre Ebu
Tenımam ve Buhtüri gibilerin rivayeti ile ancak Zemah§er'i'nin de dediği gibi "söyledikleri, rivayet
ettikleri mesabesinde sayılarak" isti§had edilir, ba§ka türlü edilmez. Fakat Zemah§eri'nin bu
görü§üne itiraz edilmi§ ve itiraz gerekçesi olarak "ve mine'l-beyyini enne itkane'r·rivayeti (la)
yestelzimü itkane'd-dirayeti" (~1;..1!1 .JI.Aı1 r :}:-ı ("i) ~'J)' .JI.Aı1 ~i .;.,ıı .:ı-' J) denildikten sonra alimleri
n, Hamilse'de, kavli ile isti§h1id edilen ki§ilerin §iirlerinden yaptığı seçme ve cem' i§inde .Ebu
Temnıam'ı tasdik etmelerinin, onun §iirindeki her §eyi onlardan Juyıntı§ olmasını veya bunların,
onların kullanımlarından alınma kurallardan istinbat edilmi§ olmasını gerektirmeyeceği ilave
edilmi§tir. Bk. Seyyid Şerif Cürdini, Hil§iye ale'l-Keş§ilf, (Keşşilf ile birlikte), Kahire 1385!!966, l,
221.] 29 [Ahmed b. Hanbel (ö. 241!855). Hayarı için bk. M. Ya§ar Kandemir, "Ahmed b. Hanbel", DİA,
II, 75-80.] 30 [Muhammed b. İdris e§·Şafii (ö. 204/820). Hayarı için bk. Ebu Zehra, Muhammed, el-İmam e§·
Şafi'i, Kahire, ts.) 31 El-Müve§şah, s. 304. [Ebu 'Ubeydillah Muhammed b. Imran ei·Merzübani (ö. 3841), elMüve§şah,
n§r. Ali Muhammed ei-Bicavi, yy. (Daru nehdati Mısr), 1965, s. 465.]
32 [İbnü'I-A'rabi, Ebu Abdiilah Muhammed b. Ziyad ei-Kfıf'i (ö. 231! ). Hayatı için bk. İsmail
Durınu§, "İbnü'l- A'rabi, Ebu Abdullah", DİA, XX, 487-488) 33 Ebu Hilal [ei-Hasen b. Abdiilah b. Sehl el-'Askeri (ö. 400/1009'dan sonra). Hayarı için bk.
Afmet Turan Arslan, "Askeri, Ebu Hilal", DİA, III, 489-490], Divilnü'l-meilni, I, 362. 34 a.g.e ve y.
Arapça Öğretiminde KiHdelerle Edebi Metinler Arasındaki İrtibatın Önemi ~ 167
Sa'leb35 (ö. 291), "Şiir, İbn Herme36 (ö. 150) ile bitirildi" diyordu. Asmat de
"Şiir, Rammah37 ile bitirildi"38 derdi: Onun "Be§§ar, §airlerin sonuilcusudur"39
dediği söylenir. Ebu Amr b. el-Ala', §iirin Zü'r-Rumme ile bittiğini söylerdi40•
Asmai ba§ka bir rivayere göre de §iirin İbn Herme ve İbn Meyyade41 ile sona
erdiğini belirtmi§tir42 •
İbnü'l-A'rabi, Ebu Nüvas'ın43 §iirini hatalı bulmu§44 ve muhdeslerin §iirlerini
toptan kusurlu saymı§tır45 • Ebu Nüvas'ın §iiri hakkında Ebu Amr e§-Şeybant46 de
"Eğer o, §iirini ifsad etmeseydi onunla ihticac ederdik" derY
Muhafazakarların dı§ındakilere göre muhdes §airler daha çok yeni manalar
(fikirler ve temalar)-icad ederler, onların kaynakları (me'hazları) daha ince (la rif)
ve bakı§ları daha dikkatlidir. Çünkü onların zamanında İslam hakimiyeti büyüdü
ve onlar, mütekaddimlerin görmedikleri §eyler gördüler.48 İbn Cinni onların
§iirleriyle manalarda isti§had etmi§tir.49
İbn Tabataba50 "Müvelledlerin §iirlerinde, daha öncekilerden aldıkları
acaiplikler. bulursun" der.51
Ebu Ubeyde, EbU Nüvas'ın muhdesler içindeki durumunu İmruü'l-Kays'ın
eskiler içindeki durumu gibi sayar.52
35 [Ebü'I-Abbas Ahmed b. Yahya (ö. 291/904). Hayatı hakkında bk. Zirikli, el-A'lam, ı, 252) 36 [Ebu İshak İbrahim b. Ali (ö. 176fi92). Hayatı hakkında bk. Bağdadi, Hızilnetü'l-edeb, ı, 424-
426; Zirikli, el-A'lam, I, 44]
li [R~mmah b. Ebred b. Sevhan ez-Zübyani (ö. 149fi66), Hayarı hakkında bk. Zirikli, ıı.g.e., Jll,
59) 38 e!-Beyiin, III, 197. [Cahiz, e!-Beyiin ve't-tehyin, n§r. Abdiisselam Muhammed Harun, Kahire
1368/1949, III, 349.] 39 el-Eğani, XXIII, 3 [Ebü'I-Ferec ei-İsfahani, el-Eğaııi, Beyrut 1963, III, 143). 40 e!-Beyiin ve't-tebyin, IV, 84. [Cahiz, e!-Beyiin ve't-tehyfn, IV, 84.) 41 [Rammah ile aynı ki§i. Bk. Bağdadi, Hıziiııetü'l-edeb, I, 160.] 42 İbn Kuteybe, e~-Şi'rve'~-~ııaril, (İbn Herme'nin hayatı). [Il, 729] 43 [Ebu Nüvas el~Hasen b. Hani(ô. 198/814), ). Hayatı hakkında bk. Bağdadi, Hıziiııecii'l-edeb, I,
347-348; Zirikli, el-A'lam, ll, 240-241)
44 Zelını'l-iidiib, I, 289. [Ebu İshak İbrahim b. Ali el-Kayravani, Zelırii'l-iidilb, n§r. Ali Muhammed
ei-Bicavi, Kahire, ts. (Daru ihyai'l-kütübi'I-Arabiyye), I, 241.)
45 el-Muviizene, s. 8. [Ebü'I-Kasım Hasan b. Bi§r ei-Amidi (ö. 371/981), el-Mııviiz~'lle beyne şi'ri Ebu
Ternınilm ve'l-BıJıtüri,)
46 Ebu Amr İshak b. Mirar e§·Şeybani (ö. 213/828[?]). Hayatı için bk. Hulusi Kılıç, "Ebu Amr e§·
Şeybani", DİA, X, 98-99.
47 İbn Kesir, el-Bidiiye ve'ıı-ııihiiye, I, 228. [Beyrut 1401/1981, X, 228.)
48 İbnü'I-Esir, el-Meselü's-siiir, s. 136. [fi§r. Ahmed ei-Hfıfi ve Bedevi Tabane, Riyad 1403!1983, II,
65-66.) 49 [İbn Ra§ik,) el-'Umde, Il, 224. . 50 [Ebü'l-Hasen Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. İbrahim Tabataba ei-Haseni el-Alevi (ö.
322/934) Hayatı için bk. Mehmed Sami Benli, "İbn Tabataba, Ebü'I-Hasan" DİA, XX, 384-385)
51 İbn Tabataba, lyiirü'ş-şi'r, n§r. el-Haceri ve Muhammed Zağlul Sellam, [Kahire 1956) s. 8.
168 ~Muhammed Abdülmun'im Hafad
İbn Ra§1k, Be§§ar ve onun zamanına yakın olan §airler hakkında "Cahiliye
dönemindekilerin, muhadramlar dönemindekilerin, İslami dönemdekilerin
akıllarına gelmeyen manalar ilave ettiler" der. 53 .
Nahivciler Maarrt'nin a§ağıdaki beyti ile "levla"dan (l)':l} sonra haberin bulunabileceğine
isti§had ederler:
'JW ~ ~' 'l.,li
"Onun korkusu, her keskin kılıcı eritir,
Eğer kın tutrri.asa o (kılıç) akıp gider." 54
Bu beyitre mübteda; habere dela.let etmektedir. Çünkü kın, onu zaten tutar.
Şiir ele§tirmenlerinin çoğu "o mü.velleddir, onun §iiri hüccet sayılmaz" diyerek
Maarr1 için bunu hata sayarlar.
Cumhfırun bu itirazına cevap olarak §öyle denmi§tir:
Bu tip kullanım, Cahiliye dönemi §airinin §U beyrinde olduğu gibi güvenilir
§iirde de vardır:
,~ _,3 ~ ~~ Ji ~J ,)~ai:?~ ~j '1}
"Eğer Züheyr beni terk etmeseydi mazur olurduı~
Onlar meyletseler de ben barı§a meyletmezdim".
İbn Cinnt'ye göre duyulan §eyler (mesmfı) dört türlüdür:
a) K: yas ta da kullanımda da süreklilik gösteren (ımıttarit}. Bunun üzerinde
ihtilaf yoktur.
b) Kıyasta süreklilik gösteren ama kullanım bakımından §az olan.
"Yedeu" (t_ ~) ve "ye;1:eru" (J-4) §eklindeki muzari fiilierin ı:;nazisi
gibi.
c} Kullanımda süreklilik gösteren ama kıyas bakımından §az olan
"İstahveze" (.)_,:=..ıl} gibi.
d) Kıyasta da kullanımda da §az olan. "Sevbün masvfınün" (ı:>JJ-4" y J}
gibi.
İbn Cinnt'ye göre §az misaller, kıyasa asıl olabilecek misaller değildir. Şaz olan
beyt atılır, kabul edilmez. Sadece Araplar'ın çok kullandıkları ve onlarca
52 [Muhammed el-Hudarıi, Mülıezzebü'l-Eğani, VII, 209.
53 [İbn Ra§lk,] el-Umde, II, 226.
54 [bk. İbn Hi§am, Evdalıu'l-mesiilik, n§r. Muhammed Muhyitldin Abdülhamit, Beyrut.!980,1, 156-
157, {ne§redenin açıklaması}]
Arapça Öğretiminde Kaidelerle Edebi Metinler Arasındaki İrtibatın Önemi 0 169
marGf olanlar bir kaideye esas te§kil ederler. Yalnız bir §iirde geçen nadir durumdaki
§az bir söz temel alınarak kaide konulmamalıdır. 55
Suyütt'ye göre "muttarit", kullanımdan geri kalmayıp sürekli olan; §az da
kendi babından ayrılan, bunun dı§ında .kendine has özel durumda olan, demektir.5c'
Emin el-Hult'nin de bir tebliğinde belirttiği57 gibi bir §eyin §az sayılınasına
sebep olan ana unsur, onun Arapça'da kendi babındakilere muhalif olmasıdır.
Hasan Avn'a58 göre de §az, bazı nehirlerin kollannda kalan kalımılar gibi
dilde eskiden kalma bir iz (eser)dir. Eğer nahve yeni bir §ekil vereceksek bu
misallerin terk edilmesi gerekir. 59
Şaz, "kıyasa veya Araplar'ın sözündeki ekseriyete muhalif' olarak kabul edilince
o zaman bunu kullanımdan kalkını§ dillerin kalıntıları veya muhtelif eski
lehçeterin izleri saymanmda bir sakınca yoktur.
Dilde, duyulaniara değil, kıyasa dayanan ba§ka bir tarz daha vardır. Bazı alimler
ve özellikle KGfe ekolü kıyas metodunu çokça kullanmı§lardır. Abdullah b.
Ebu İshak (ö. 117 h) 60 kıyastan çok uzak duruyordu. Kfıfe ekolü içinde kıyasa en
çok ba§vuran ve ona en fazla dayanan ki§i Kisa! (ö. 189 h) idi. Mazinl, Araplar'ın
sözünekıyas edilen, onların sözündendir, diyordu. "Benim için, rivayere dayanan
meselelerden ellisinde hata etmem, kıyasa dayanan bir tek meselede hata etmemden
daha iyidir" diyen Ebu Ali el-Farist' 1 (ö. 377/987) de öyle idi. İbn Cinnl
"Kıy::ısa dayanan bir mesele, insanların gözünde bir dil kitabından daha değerli· ve
daha önemlidir" diyordu02 • Yine o "Nahvin, rivayere dayanması bant olunca
kıyasa ve akla dayanması v~kip olur" diyordu.63
Suyutl kıyası kabul etmez ve "Dil, sadece rivayet edilenler ve duyulanlada
sınırlıdır" der. 64
Öyle de olsa böyle de olsa kaidelerin tespitinde ve hükümlerin belirlenmesinde
duymanın da kıyasm da büyük tesiri vardır.
55 (İbn Cinni, a.g.c, I. 97-99.] 56 Suyfıô, el-İktiralı, s. 21. [d-iktirii/ı fi ilmi ıısilli'n-na/ıv, n§r. Ahmer Suphi Furat, İstanbul 1975-
1978, s. 30.]
57 bk. "el-Buhfıs ve'l-ımıhadarat", [Mcccllcıii Mccnıai'l-lııı/ı!ısi'I-İslı.1miyyc] sene: 1965, s. 102. 58 Hasan Avn, d-Lııgaıii ve'n-na/ıv, s. 100-101. 59 Mesdfı, Ru'be veya Ebü'I-Müneccinı'in "İnne ebahii ve ebü cbahfı - knd belcğii ii'l-ıııecdi
ğayetahfı" sözünde olduğu gibi nıüsennanın bütün i'rab dunınılarımla sadeec dilli nlıııası ~eklindeki
söyleyi§ §fizdır.
ı.o [AbJullah b. Ebt İshak Zeyd b. Haris ez-ZiyaJt ei-Hadrnnıt (ö. 1171735). Hayarı için bk. Hulusi
Kılıç, "İbn Ebfı İshak", DİA, XIX, 435] 61 [Hayatı hakkında bk. Mehmet Re§it Özbalıkçı, "Ebfı Ali el- Fiirisi", DİA. X, llll-901 62 Afğani, Usı1lü'ıı-ııalıv, s. 86. 63 İbn Cinn'i, a.g.c., I, 361: 64 Suyfırt, el-İkıiriilı, s. 186. [n§r. Ahmet Suphi Furat, s. 56.]
170 0 Muhammed Abdülmun'im Hafiki
Nahivciler Abdullah b. Ebu İshak'tan ve daha sonra da Halil ile onun talebelerinden
itibaren riahvin illetlerini tespit ettiler. Mazin~; Ilelü'n-nahv kitabını
telif etti. Zeccac~ el-izah fı 'ileli'n-nahv adlı eserini yazdı. Üçüncü asrın bitmesi ile
'"ilelü'n-nahv" istikrar kazandı ve bu sahadaki ara§tırmalar arttı.
Dördüncü asırda.mantıkl akım, bütün ilimiere hakim oldu. Büyük ölçüde
kıyasa ve ta'lile dayiman nahiv ilmi de bunlar arasında yer aldı.
Şevki Dayfa göre illederin çoğu, nahvin gayesi olan "düzgün konu§ma" amacının
dı§ına çıkıp "nahvi illederin felsefesi" diyebileceğimiz bir mahiyet almaktadır
ki o da pratiğin dı§ında kalan ve nahve faydası olmayan bir felsefedir.67 Yine
ona göre nahvirı, genç nesil için kolayla§tırılmasında ve bu kamla§ık illederin
nahivden ayıklanmasında zorunluluk vardır. Nahvin geli§imini sağlamak için,
içindeki her türlü illet felsefesi ile birlikte eski tarzda nahiv incelemesi yapmak
sadece uzmanların ilgilendiği bir konu olmalıdır. ~
Abbas Hasan da İbn Sinan el-Hafad'ye69 (ö. 466) muvafakat ederek taTilin
bırakılması gerektiği görü§ünü dile getirir. Çünkü nahivcilerin illet çalı§masıyla
ortaya koyduklarıt ancak çok ender olan, nev'i §ahsına mahsus §eylerdir. Bundan
dolayı da içlerinden isabetli hareket edenler "Araplar böyle dedi" demekle
yetinip her hangi bir ilavede bulunmayanlardır. 70
Şüphesiz mantıkl üslubun, nahvi ta'lil ve nahiv hükümlerinin tespiti alanında
yaygınla§ması yeni neslin dil melekesinin zayıflamasına sebep oldu ve dillerindeki
edebi zevki bozdu. Nice kültürlü insanın hata etmesine, yanlı§ kullanımına
ve dilinin bozul~asına sebep oldu. Bir çok değerli ilim adamında ve yüksek
kültüre sahip ki§ide bunlar görüldü. Bunun sebebi gençlerin nahiv kaidelerini ve
esaslarını bilmemeleri, doğrudan uzak ve bozulmu§ ,bir dil ile konu§malarıdır.
Öyle ise zevklerin ba§arılı bir eğitime tabi tutulması gerekir. Dil öğretiminde
gençlere, dil ile edebi metinler arasında güçlü bir bağ kuran yeni bir metot uygulamaktan
ba§ka _çare yoktur. Önümüz~eki net, somut ve tehlikeli gerçek; gençlerin
kaidel~ri zor bulması, onları bilmemesi, düzgün bir dilden tamamen uzakla§-
mı§. olması ve telaffuzlarının ya nh§ olmasıdır. Bizim için kaide öğretimini, edebi
metinlere bağlı hükümlere dayanan güçlü bir temele oturtmaktan ve dilbilgisi
M (Ebfı Osman Bekir b. Muhammed (ö. 249/863). Hayart hakkında bk. Zirikli, d-A'Iiinı, Il, 44] 66 (Ebü'l-Kasını Abdurrahman b. İshak (ö. 337/949). Hayatı hakkında bk. Zirikli, a.g.e., IV, 69] 67 (Şevls. (dal). · 68 Zeccaci, a.g.e., s. (he) 69 (Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed (ö. 466/1073), Hayatı hakkında bk. Zirikli, e!-A'lam,
IV, 266-267] 70 Abbas Hasan, Re'yün fi ba'dı'l-ıısıili'l-liiğaviyyeti'n-ııalıviyye, s. 60.
Arapça Öğretiminde Kaidelerle Edebi Metinler Arasındaki İrtibatm Önemi ~ ı 7 ı
kaideleri ile bağlantılı hükümterin elde edilmesinde bu metinleri vasıta edinmekten
ba§ka çıkı§ yolu yoktur.
Dilbilgisi kaideleri ile edebi metinler arasında irtibat kurulması çok önemli
ve son derece hayart bir konudur. Usanın düzgün, dilin arı ve telaffuzun dogru
olmasında bunun büyük ve etkin rolü vardır.
Gençliğin belagata uygun edebi metin okuması ve onu anlaması, oriun inceliklerine
vakıf olması ona beyan gücü ve me lekesi, edebi güzellikler ortaya koyma
kabiliyeri kazandırır. Onun içindeki ve his dünyasının derinliklerindeki edebi
zevki güçlendirir. Onun önüne canlı bir belagat modeli koyar. Artık onun tarzında
söz söylemesi, onun gibi bir edebiyat ortaya koyması, onun fesahatinden
yararlanması, onun belagatından diline güzel ifade, edebi anlatım gücü verecek
§eyler alması gerekir.
Ayrıca gençlere sunacağımız bu edebi metin, onun vicdanında ve his dünyasının
derinliklerinde, misal olarak zikredildiği kaideye ait canlı bir örnek olarak
§ekillenir. O zaman bu kaide onun içine i§ler, iç dünyasında §ekillenip yerle§ir ve
artık onun için bu, kolay ve her an ula§ılabilir, gayet anla§ılır bir kaide olur.
Onda her hangi bir karı§ıklık, kapalılık, esrarengizlik veya eğrilik olmaz.
Yine okuyup ezberlediği bu metin gencin diline doğru telaffuz, sağlam ifade
ve düzgün i'rab istikametinde bir hareket verir; hata edip de faili mansfib veya
mefulü merfı1 yapmaz, mecrurun bu halini deği§tirip ona ba§ka bir §eki! vermez.
Böylece gençliğin dilindeki hatalar ve yanlı§lar telafi edilmi§ olur.
Bu durumda öğretim metodu olarak dilbilgisi kaideleri ile edebi metinler arasında
irtibat sağlamaktan ba§ka çare yoktur. Bunun önemi, faydası ve etkisi
gözler önünde ve gayet açıktır. Edebi metinler, dilbilgisi kaidelerinin öğretiminde
güçlü bir temel olmalıdır.
Seçilecek metirılerin belagat, güzellik, açıklık bakımından ve yaygın olmayan
ifadelerden uzaklık açısından büyük bir değere sahip olması gerekir. Bu konuda
kimsenin farklı dü§ünmeyeceği tabildir. Metinlerin iyi seçimi, i§in en önemli
noktasını te§kil edecektir. Çünkü dilin kurallarını öğretmek için yeni bir metoda
geçerken i§in temeli buna dayanmalıdır.
Gençlere verilecek edebi metinler ikiye ayrılmalıdır:
Dilin kaidelerinin ve hükümlerinin tespiti için kullanılacak metinler. Bence
bu konuda isti§had için ve delil olmak üzere verilecek metinterin Mütenebbf 1
(IV. Asır) ve Mearn'nin72 (V. Asır) çağına kadar gelmesi gerekir.
71 [Ebü't-Tayyib Ahmed b. Hüseyin (ö. 354/965), Hayatı hakkında bk. Bağdfıdi, Hızanetü'l-edeb,
II, 347-363; Zirikli, d-A'Iiim, ı, Il0-1111
n [Ebü'l-AlfıAhmed b. Abdullah (ö. 446/ı057), Hayatı hakkında bk. Zirikli, a.g.e., ı, 150-151)
0 Muhammed Abdülmun'im Hafaci
Kaidenin berraklaştırılması ve gençlerin zihnine yaklaştırtlması için kullanı­
lacak metinler. Bence çeşitli çağlardaki hatta modern çağdaki bi.iti.in edebi
metinler bunun için uygundur.
Arap edebiyatındaki ve modern çağdaki bi.iyi.ik şairler, bu edebi mertebeye
ancak geniş bir Arap ki.ilti.iri.i elde ettikten ve Arapça'da bi.iyi.ik bir doygunluğa
erdikten sonra geldiler. Bu doygunluk belagat, edebiyat ve Arapça açısından
onların sözi.ini.i değerli hale getiren ve tespit ettiğimiz hükümlerde onları delil
kabul etmemizi caiz kılan sebeplerdendir. Mesela, çağdaş bir şairin hata etmesi
mümkündür ama edebi ürünlerinden seçim yapmamız, belagadarı ile isti§had
etmemiz ve misal olarak yararlanınamız gereken büyük ve meşhur §airlerin
eserlerinde hata olması çok nadirdir.
Arapça'nın kaideleri öğretilirken edebi metodun kullanılması çok önemli bir
zorunluluktur. Bu da metne başvurınak, onu açıklamak, yorumlamak, tahlil
etmek ve ondan kaide çıkamıak, sonra da bu kaideyi iyice yerle§tirmc:k, netleş­
tirmek ve o kaidenin merkez teşkil ettiği yakın hükümleri genel olarak öğrenmek
şeklinde olur.
Ben bu alanda şunları talep ediyorum:
Arapça öğretimi ile ilgili çeşitli seviyedeki ders kitaplarından, nahivcilerin
cumhürunun görüşlerine aykırı olan hükümler çıkarılmalıdır. Şaz bir hükme, tek
bir lehçeye veya benzer bir duruma şahit olarak zikredilen bütün metinler de aynı
§ekilde atılmalıdır.
Kaideler, derinlemesine ilm! bir öğretim §eklinde sadece ilmi ihtisas aşamasında
öğretilmeli, bunun için uygun ki.tap ve çeşitli çağiara ait muhtelif kaynaklardan,
eğitim amaçlı eserlerden derlenmiş metinler seçilmelidir. Bu metinler
çeşitli ekoller, bölgeler ve çağlara göre Arapça kaideleri ile ilgili farklı telif metotlarını
göz önüne sermelidir.
Mesela, Mısırlı İbn Hişam, Zeccaci'nin el- Ciimel'ine3 güzel bir şekilde şerh
etmişken İbn Akil'in bir ders kitabı olarak kabul edilmesine hayret ediyorum. İbn
Hişam'ın bu şerhi, zevk-i selim sahibi olması, üslubunun kolaylığı, anlatımının
açıklığı ve telif üslubunun garabetten uzak olması yanında gerek hüküm olarak
gerek tatbikat olarak dilin kaidelerine dair yazılan en iyi kitaplardan sayılır. Ders
kitaplarınlll seçimi için ihtisas sahibi komisyonlar vasıtasıyla nahivle ilgili matbü
veya yazma bütün eserler mutlaka gözden geçirilmelidir.
Metin seçiminin sağlıklı olması için bu iş, büyük alimlerden ve ediplerden
oluşan bir komisyona havale edilmelidir. Bu da zorunlu olarak bizi bir çok ciltren
i3 [Zecdid, Kiıiil>ii'I-Ciiınd fi'ıı-ııalıv, nşr. Ali Tevfik d-Hamed, (Beynıt; İrbid), 1408/1988. İbn
Hişam, Şcrlııı Cıtme/i'z-Zccciic, nşr. Ali Muhsin İ su, Beyrut 1406!1986. Başka bir şerh: İbn Usffır
el-İşblll,, Şcr/ııı Ciinıeli'z-Zecciic, nşr.Salıib Ebu Ceniih, B:.ığdiid 1410/1980 (iki cilt).]
Arapça Öğretiminde IGidelerle Edebi Metinler Arasındaki İrtibatın Önemi ~ 173
olu§an ve çe§itli çağlardaki Arap §iirinden seçmeler ihtiva eden büyük bir kitap
ve yine Arap nesrinin her asırdan muhtelif türlerinin tamamını ihtiva eden buna
benzer ba§ka bir kitap çıkarmak için ihtisas komisyonları olu§turn1aya sevk
edecektir.
Bu arada her öğretim sınıfı için seçkin bir edebi kitap tespit edilmeli, okunup
anla§ılmalı, edebi ve fikri önemi kavranmalıdır. Bu sayede öğrencinin yüksek
üslupları okuması, kendi üslubunun güzel, dilinin düzgün olmasına ve kaideleri
anlamasına en iyi yardımcı olur.
Eğitim metotlan arasında mütalaa (okuma, inceleme) dersinin olması da zorunludur.
Çünkü .bu da öğrencinin dü§ünce dünyasının önüne edebi bir model
koyar, onu yüksek üsluba ve hatasız telaffilza alı§tırmı§ olur.

Konular