ARAP CEMRELERİ

EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 127
ARAP CEMRELERİ
Eyyüp TANRIVERDİ*
Öz: Arap kültür ortamında oluşan gelişen sınıfsal kavramlardan biri
“cemerâtu’l-Arab” yani Arap cemreleri ifadesidir. Bu kavram bütün tarihinde
başka kabilelerle ittifak yapmaksızın kendisine yönelen tehditlere
karşı koyan ve kendisini tek başına koruyabilen kabileleri ifade eder. Bu
kabileler Benû Dabbe b. Udd, Benû Numeyr b. Âmir ve Benu’l-Hâris b.
Ka‘b olarak belirlenmiştir. Kavram tarifindeki farklılıklar dolayısıyla bunlara
Benû Abs b. Bagîd ve Benu Yerbû b. Hanzala kabilelerinin eklendiği
de olmuştur. Müstakillik şartının kurulan ittifaklarla bozulmasıyla Benû
Numeyr dışındaki kabilelerin cemre olma özelliği kaldırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Arap cemreleri, güçlü Arap kabileleri, Benû Dabbe,
Benû Numeyr, Benu’l-Hâris b. Ka‘b.
ANCIENT STRONG ARABIC TRIBES: CEMERAT ALARAB
Abstract: “Cemerât” is plural for “cemret” in Arabic, meaning a mass
of fire and the term “cemerât al-arab” stands for the strong tribes who never
allied with others even in very hard cases and tough battles and could make
their own fate, which is a very difficult case to reach for the tribes even
those large and strong ones. Thats is why among the thousands of the tribes
there are only three seems to have “cemret” character, and they are Benû
Dabbe b. Udd, Benû Numeyr b. Amir and Benû Haris b. Ka‘b tribes, first
two are of the Adnân branch and the last of Kahtan. And sometimes one
other Benû Abs b. Bagîd is added by the ancient cultural scholars, which
seems to be caused from that touhg battle between this and a crowd alliance
of the Kays b. Aylan tribes. And also one more Benû Yerbû b. Hanzala a
large branch of Temîm tribe ise added to the “cemerât”, which does not
seems to be a spread idea in general.
Keywords: Cemerat al-arab, strong ancient Arabic tribes, Benu Dabbe,
Benu Numeyr, Benu al-Haris b. Ka‘b.
* Doç. Dr., Dicle Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı
(eyyuptanriverdi@hotmail.com).
128 ARAP CEMRELERİ
Giriş
Arap geleneğinin detaylayıcı ve betimleyici aklı bir yandan da tasnif edici bir
karaktere sahiptir. Bu itibarla toplumun geleneksel kültürel hafızası belirli özellikler
taşıyan varlıkları kategorilerde derc ederek adetâ bunu hayata nüfuz etme
ve gündelik hayatı kontol aracı olarak kullanır. Bu kategorik tutum ilgili durumu
özetleyen sözel dil varlığı kurmada da son derece tecrübeli görünmektedir. Arap
aklı genel ve özel toplumsal katmanlar kurmaya eğilimlidir. Tasnifçi karekter katman
kurma tutumu ile uyum gösterirken bir yandan da oluşan yapıların korunmasına
katkı sağlar. Tasnif ve katmanlaştırma müspet ve menfi sonuçlar doğurabilir.
Öncelikle Adnanîler ve Kahtânîler genel tasnifi en küçük toplumsal birimlere
kadar hassasiyetle sürdürülmüştür. İnsanı yani toplumu konu edinen tasnifler
kabileler düzeyinde ve kabile mensubiyeti dışında belirli özelliklerde birleşen
bireyler düzeyinde şekillenmiştir. Hukemâu’l-Arab, duhâtu’l-Arab, fursânu’l-Arab,
şuarâu’l-Arab, fuhûlu’ş-şuarâ, saâlîku’ş-şuârâ, sa‘âlîku’l-Arab, lusûsu’l-Arab,
agribetu’l-Arab gibi pek çok kavram kategorik tutumun sözel yansımasını
temsil etmektedir.
Kabileler düzeyinde de soykütüğü tasnifi dışında toplumsal aklın sınıflamaya
değer bulduğu bir özellikte birleşen kabilelerce temsil edilen yeni kategoriler
ortaya çıkmıştır. Radafâtu’l-Arab, cemâcimu’l-Arab, esâfi’l-Arab, ed-Dubey‘ât,
er-Rebâ’i‘, ‘akâri’u’l-Arab ve cemerâtu’l-Arab1
gibi kavramlar çeşitli kabilelerin
muayyen ölçütlerde müştereklik oluşturmasıyla doğmuştur. Fakat her müştereklikte
tasnif olası değildir.
Hayatın doğal seyrinde bu tutum ile Arap dilinin geliştirdiği bu kavramlardan
biri de “cemerâtu’l-Arab”dır. Ateş koru demek olan “cemre” kelimesinin çokluk
formu ile kurulu bu kavram, kudret ve satvetini başka kabilelerle ittifak kurmadadan
koruyarak tarihlerini inşa eden kabileleri ifade eder. Tabii koşulları son derece
çetin bir coğrafyada hayata tutunma mücedelesi veren kabilelerin aynı zamanda
kabile hayatı sisteminin de yüklediği zorluklar karşısında bu şartı özellikle
kesintisiz sağlaması oldukça güçtür. Dolayısıyla esnetilmiş tarifsel yaklaşımlara
rağmen “cemre” tasnifinde yer alabilen kabilelerin sayısı beşi geçmemektedir.
1 Belirli kabileleri ifade eden bu kavramlara dâhil kabilelerin bir arada tablosu için bkz. Ebû Ca’fer
el-Bagdâdî, el-Muhabber, tah. Ilse Lichtenstadter, Dâru’l-âfâki’l-cedîde, Beyrut, s. 234-235, İbn
Kuteybe, el-Maârif, tah. Servet Ukâşe, 2.bs.el-Hey’etu’l-Misriyye, Kahire 1992, s. 17; es-Seâlibî,
Simâru’l-kulûb fi’l-muzâfi ve’l-mensûb, Dâru’l-maârif, Kahire, s. 157; Cevâd Alî, el-Mufassal
fî târîhi’l-arab kable’l-İslâm, 1-20, 4.bs. Dâru’s-sâkî, 2001, 7/334.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 129
Arap kültürünün üç kabileye bu niteliği uygun gördüğü anlaşılmaktadır. Bunlar
Benû Dabbe b. Udd, Benû Numeyr b. Âmir b. Sa‘sa‘a ve Benu’l-Hâris b.
Ka‘b’dır. İlk ikisi Adnânî diğeri Kahtânî kategoride yer alan kabilelerdir. Toplumsal
akıl, ikisinden yani Benû Dabbe ile Benu’l-Hâris’ten bu taltif edici unvanı
geri almıştır. Bazı yaklaşımlarda cemreliğin belirli süreç veya çetin vakalar kar-
şısında gösterilen dayanıklılığa bağlı olarak Benû Abs b. Zubyân ve Benû Yerbû
‘ b. Hanzala kabileleri de “cemre” sırasında sayılmıştır. Kavramı şekillendiren
kelime kökü ve kavram ciheti müteakiben kavramı oluşturan bu kabileler aşağıda
detaylı olarak ele alınmıştır.
Kelime ve kavram olarak “cemre”
Arapçada çok işlek olmadığı görülen "ر،م،ج "kökü İbn Fâris (ö.395/1004) tarafından
“bir araya toplanma” anlamında "ع ُم ُّجَّ َ
َلت
ا "karşılığıyla tespit edilmiştir.2
Temel sözlüklerde kelime, “ateşin tutuşması” etrafında anlamlandırılmıştır. Bu
kökten “ateş koru” ve “tutuşmuş ateş” şeklinde izah edilen "ٌ
öne kelimesi"َ ج ْم َرة
çıkar. Bunun çoğulu olarak gösterilen "ر ٌم ْج َ"kelimesi cins isimdir. Onun tekili

رة َم ْج َ"buna göre “bir parça ateş koru” veya “tutuşmuş ateş” anlamına gelir.
el-Cevherî (ö.393/1002) kelimeyi "ار
ِ َّ
ٌ ِ م َن الن
رة َم ْج َ"şeklinde “kor” ile açıklamıştır.3
İbn Manzûr (ö.711/1311) ise "ٌ
ٌ" kelimesi"َ ج ْم َرة
ُهُ َ ج ْم َرة
ُ َ و ِ احَدت
ِ َدة
َّق
ْ ُمت
َّ ُ ار ال
ْ َج ْم ُر الن
َل
yani" ا
ْ َج ْم ُر"
َل
ا "tutuşmuş ateştir, tekili "ٌ
َ ْحٌم" ,etmiş izah şeklinde tir"َ ج ْم َرة
َهُ َو ف
َ َرَد ف
َذا ب
ِ
yani"َ وإ
sönmüş hali kömürdür diyerek tarif etmiştir.4
ez-Zebîdî (ö.1205/1791) de İbn
Manzûr ile aynı tarifi vermiştir.5
el-Feyyûmî (ö.770/1368) ise ُ
ِ ْط َعة
ْق
َل
ار ا
ِ َّ
ُ الن
َ"ج ْم َرة
ْ َج ْم ُع َ ج ْم ٌر"
ُ َ وال
َة
َ ِهب
ْت
ْ ُمل
ٌ" ifadesiyle ال
رة َم ْج َ"kelimesini tutuşma hâlinde olan ateş ile tarif
etmiştir.6
Aynı zamanda “çakıl taşı” anlamına da "ٌ
رة َم ْج َ"kelimesi bir kavram olarak haccın
menâsiklerinden olmak üzere Minâ’da büyük, orta ve küçük olmak üzere
üç tane şeytan taşlanmasının herbirini ifade eder. Bunun fiili “şeytan taşlamak”
2 İbn Fâris, Mu‘cemu makâyîsi’l-luga, 1-6, haz. Abdusselam M.Hârûn, Dâru’l-fikr, 1979, 1/477,
"مجر "maddesi. 3 el-Cevherî, es-Sihâh, 1-6, tah. Ahmed Abdulgafûr Attâr, 4.bs., Dâru’l-ilm li’l-melâyîn, Beyrut
1987, 2/616, "مجر "maddesi. 4 İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, 1-15, 3.bs.Dâru sâdır, Beyrut 1414, 4/144, "مجر "maddesi. 5 ez-Zebîdî, Tâcu’l-arûs, 1-40, tah. Abdussettâr Ahmed Ferrâc, Vizâretu’l-irşâd ve’l-enbâ, Kuveyt
1965, 10/460, "مجر "maddesi. 6 el-Feyyûmî, el-Misbâhu’l-munîr, 1-2, el-Mektebetu’l-ilmiyye, Beyrut, 1/108, "مجر "maddesi.
130 ARAP CEMRELERİ
َ ْج ِم ٌ ير anlamında
ت den kullanılır. Her iki anlamda çoğulu ise "ات ٌ ر َم َج َ"ve "ار ٌ م َج ِ"şeklindedir.7
Kökün fiil kullanımı çok işlek değildir. el-Cevherî, hurma ağacının göbeğini
kesmek anlamında "َ
َة
َّ ْخل
الن ت ُر ْم َج َ"şeklinde sülasîden tek kullanımını tespit etmiştir.8
ْ َع ٌ ال"
ِف
َ ْج َم َر ِ م ْج َم ًرا" anlamında atmak odun ateşe tartısından" إ
أ ; "devenin süratli yürü-
yüşünü ifade etmek üzere "ير ُ عَ ِ
ْب
َ ْج َم َر ال
أ "ayrıca insanların bir şey etrafında toplanıp
َ َّ ى الش ْي ِء" anlamında birikmesi
َ ْو ُم َ عل
ْق
َ ْج َم َر ال
أ "kullanımları sözlüklerde kaydedilmiştir.
ْ ِع ٌ يل"
َف
ت "tartısından da şeytan taşlamak anlamında "ير ُ م ِجَّ ْ
َلت
ا ; "bir topluluğun, saldı-
ran askeri düşman bölgesinde tutup kendi bölgesine sokmaması anlamında ير ُ م ِجَ ْ

ْ َجْي ِش"
ال ve bunun mutavaatı olmak üzere "ل ٌعَ ُّ
َف
ْ َجْي ُش" tartısından" ت
َ َج َّم َر ال
kadının" ; ت
َ ْج ِم ُ ير َّ الش ْع ِر" anlamında bağlaması arkada toplayıp saçını
ْ َع ٌ ال ve" ت
ِف
ِ ْست
tartısından" إ
َ ْج َم َر" anlamında etmek istinca
ِ ْست
إ "kullanımları yine sözlüklerde görülmektedir.9

رة َم ْج َ"aynı zamanda erkek, kadın ve kabile ismi olmak üzere özel isim olarak
da kullanılmıştır. ez-Zebîdî, çeşitli kabilelere mensup içlerinde erkek ve hanım
sahabilerin de bulunduğu 13 erkek, 6 kadın özel ismi saymaktadır.10 Arap cemrelerinden
biri olan Dabbe’nin alt kollarından birinin ismi Benû Cemre’dir. Bunlar
Basra’da kendilerine nisbet edilen bir mahalle kurmuşlardı.11
Arap kültüründe toplumsal bir katman olarak kültür tarihine geçen ات ُ ر َم َجَ"
ْ َع َر ِب"
ال yani “Arap cemreleri” ifadesinin kök ile anlam bağlantısı kelimedeki
“birikmek, toplanmak, kenetlenmek” anlamları ile ilgilidir. Buradan hareketle
kavram olarak "ٌ
رة َم ْج” َ"başka kabilelerle bir güç birliği antlaşması yapmayarak
birbirine kenetlenip kendi başına müstakil bir güç oluşturan kabile” anlamına
7 Hacc menasiklerinden olan “cemre” hakkında detay için bkz. M.Özgü Aras, “Cemre”, DİA,
7/340-341.
8 el-Cevherî, age, 2/616, "مجر "maddesi. 9 Kelimenin türevleri, anlam ve kullanımları bütün temel sözlüklerde yer almıştır, örneğin bkz. ezZebîdî,
age, 10/-457471, "مجر "maddesi; İbn Manzûr, age, 4/144-148, "مجر "maddesi; el-Cevherî, age,
2/616-617 "مجر "maddesi; İbn Fâris, age, 1/477-478, "مجر "maddesi. 10 ez-Zebîdî, age, 10/461-463, "مجر "maddesi. İbnu’l-Kelbî’den aktarılan bir anlatıya göre Cuheyne
kabilesinden Şihâb b. Cemre b. Dirâm b. Mâlik, Hazreti Ömer ile görüşmeye Medine’ye gider.
Hazreti Ömer, adın nedir diye sorar. Adam “Şihâb” (alev parçası) der. Hazreti Ömer babasının
adını sorar. Adam “Cemre” (ateş koru) der. Kimlerden (kabilenin hangi kolundan) olduğunu sorar.
Adam “Dirâm” (ateşi alevlendiren) diye cevap verir. Nerede yaşadığını sorar. Adam “Harretu’nnâr”
(ateş karataşlığı) der. Ailesinin bu bölgenin neresinde sakin olduğunu sorar. Adam “Lazâ”
(büyük yangın) diye cevap verir. Bunun üzerine Hazreti Ömer, var git, evin yanıyor, aileni kurtar.
Adam hemen gider ailesini ancak kurtarabilir. ez-Zebîdî, age, 10/462, "مجر "maddesi. 11 es-Semânî, el-Ensâb, tah. Abdurrahmân b. Yahyâ, Meclisu dâireti’l-maârifi’l-osmâniyye,
Haydarabad 1962, s.328.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 131
gelmektedir. Bu tür kavramların şekillendiği Arap kültür coğrafyasının genişliği
ve çeşitliliğine ve tariflerde farklı ölçütlere nazar edilmesine bağlı olarak başka
tariflerin tezahürü olasıdır. Nitekim “bin atlıdan oluşan süvari birliği”ne de "ٌ
َ"ج ْم َرة
denilmiştir.12 Bu tarifteki sayısal cihet el-Hutay’e’nin (ö.59/678) Hazreti Ömer’in
Kays kabilelerine karşı yaptıkları savaştaki durumlarına dair sorusuna verdiği
cevaba dayanıyor olmalıdır. el-Hutay’e’nin ifadesi ناّ
َن
فار ٍس كأ
ْ َف ِ
ل
َ
َّا أ
ِ َ ين ُ كن
ْ ُمْؤ ِمن
ِم َ ير ال
َ
َا أ

ِ ُف"
ُ َحال
َ ْج ِم ُر َ وَل ن
َ ْست
ٌ َ ح ْم َر ُ اء َل ن
َة
َب
ذه َyani ey emirülmüminin biz bin atlıydık, kırmızı bir
altın madeni gibi idik, ne kimseden yardım istedik ne de kimseyle ittifak yaptık
şeklindedir.13 Atlı savaşçı sayısına dayalı diğer bir tarif “üç yüz atlı savaşçıya
sahip olan kabile” şeklindedir.14 Buradaki sayılar, bölgesel şartlardan etkilenmiş
olabilir. Bu tariflerin temelinde kabilenin kendisini koruyabileceği muharip güce
sahip olması şeklinde değerlendirilebilir. Sayısal boyut bölgesel şartlardan etkilenmiş
olabilir. Üç yüz kişilik bir muharip kuvvet bir bölgede etkin olabilirken
başka bölge şartlarında yetersiz kalabilir.
el-Leys’e (ö.187/803) atfedilen bir tarife göre ise "ٌ
-kar düşmanlarına"َ ج ْم َرة
şı dayanıklı duran, başka kabile ile ittifak yapmayıp herhangi bir kabileye katılmayandır.15
es-Se‘âlibî’nin (ö.429/1038) el-Muzâf ve’l-Mensûb’da el-Halîl’e
(ö.175/791) atfen yaptığı tarife göre düşman kabileye karşı sebat gösteren kabile

رة َم ْج َ"dir. Bu tarif, Kays kabileleri ittifakına karşı verdiği savaştaki sebatı
dolayısıyla Abs kabilesine "ٌ
رة َم ْج َ"niteliği verilmesiyle örneklendirilmiştir. Buna
göre "ٌ
رة َم ْج َ"kabileler koalisyonu karşısında tek başına savaşan kabile anlamına
gelmektedir.16
Filologların "ٌ
رة َم ْج َ"tariflerinde kabilenin kendi iç unsurlarıyla kenetlenmiş
olması aynı zamanda başka kabile ile ittifak yapmamış olması cihetinin öne çıktığı
görülmektedir.17 Öyleyse Arap tarihinde belirli özellikleri dolayısıyla belirli
kabileleri gösteren bir kavram olarak “Arap cemreleri” anlamında "ب ِر َعْ َ
َ"ج َم َر ُ ات ال
terimi “kabilenin, varlığını kendi başına idame etme yeterliğinde sağladığı sü-
reklilik”, “savaş koşullarında düşmanlarına karşı hiçbir güç ittifakı yapmadan
12 İbn Manzûr, age, 4/145, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/457, "مجر "maddesi. 13 İbn Manzûr, age, 4/145, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/458, "مجر "maddesi. 14 ez-Zebîdî, age, 10/458, "مجر "maddesi; İbn Manzur, 4/145, “مجر “maddesi; İbn Fâris, age, 1/477,
"مجر "maddesi. 15 İbn Manzûr, age, 4/145, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/458, "مجر "maddesi. 16 İbn Manzûr, age, 4/145, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/458, "مجر "maddesi. 17 el-Cevherî, age, "مجر "maddesi; İbn Manzûr, age, 4/145, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/458, "مجر"
maddesi; İbn Fâris, age, 1/477, "مجر "maddesi.
132 ARAP CEMRELERİ
kendi öz gücüyle savaşan kabile” bu itibarla “hiçbir kabileye katılmamış olan ve
hiçbir kabileden saldırı ve savunma amaçlı destek almamış olan kabile” anlamını
ifade eder. Filologlar, neseb âlimleri ve kültür tarihçileri cemre olma niteliğinin
devamını bu şarta bağlamışlardır. Şartın bozulması halinde cemrelik niteliği de
kaybolmaktadır. Nitekim “cemre” sırasında kabilerin “Benû Numeyr” hariç bu
şartı sürdüremedikleri için cemrelik özelliğini kaybettiği kabul edilmiştir. Diğer
taraftan kavramın, kabileler koalisyonuna karşı tek başına savaşan kabile şeklindeki
tarifi, cemrelik özelliğinin belirli bir sürece veya vakaya indirgenerek uygulanmasından
başka bir şey değildir. Bu durumda belirli bir vaka veya süreç için
arızî bir cemrelik atfedilmesi sözkonusudur. Temel kaynaklarda cemrelik özelliği
atfedilen kabilelerin sayı ve isimlerinde görülen farklılığın sebebi budur. Herhalükarda

رة َم ْج َ"kelimesinin kavramsal anlamında savaşçı atlı sayısı ciheti öne
çıkmış değildir. Muhariplik ciheti ise dildeki "ةِر ِم ْجْ َ
ٌ َ كال
رة َم ْج َ"yani ateş koru gibi bir
ordu kullanımıyla öne çıkmıştır.
Arap Cemreleri
Arap toplulukları İslami döneme kadar mutlak olarak kabile hayatı yaşadılar.
Kabile hayatı siyasal, sosyal ve askeri açıdan kendine has bir örgütlenmeyi de
gerektirmiştir. Bu örgütlenme zamanla kendi normlarını geliştirmiş, kabile hayatı
bu normlara bağlı olarak varlığını korumuş ve sürdürmüştür. Arap kabile hayatında
temel belirleyici husus güç ve kudret sahibi olmaktır. Kabilelerin söz sahibi
olması daha önemlisi varlıklarını sürdürebilmeleri güçlü olma şartına bağlıdır.
Güç sahibi olma hususu temelde yarımadanın coğrafî ve doğal hayat şartlarının
çetinliği bir taraftan da kabile hayatının üzerine kurulu olduğu amansız normlar
açısından daha önemli hale gelmiştir. Bir taraftan da kabileler arası sürekli en
azından her zaman olası çatışmalara açık bu şartlar Arap kabilelerini çoğu zaman
güçbirliği yapmaya, kısa ve uzun süreli ittifaklar kurmaya yöneltmiştir. Bunun
sonucunda Arap tarihinde çok sayıda iki ve daha fazla kabile arasında gerçekleş-
tirilen ikili ve çoklu ittifaklar ortaya çıkmış, zaman zaman farklı amaç ve içeriğe
sahip çok sayıda kabilelerden oluşan koalisyonlar da oluşmuştur.
Kabileler arası ittifaklar ve antlaşmalar güce güç katma yollarıdır. Bu şekilde
zayıf kabileler güçlülerin desteğini sağlayarak hayata tutunma araçlarını kullanmışlardır.
Kabile çıkarının her zaman önde tutulduğu klasik Arap hayat tarzında
bireycilik hiçbir zaman öne çıkmış değildir. Belirli bir güç odağı etrafında toplanma
anlayışı aynı zamanda zayıf halkaların hayat zincirine tutunmalarını çok
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 133
zorlaştırmıştır. Buna göre korunma arayışı ve koruma alışkanlığı, himaye talebi
ve sağlanması, güç birliği kurma, ittifak ve anlaşma gibi araçlar eski Arap topluluklarında
etkili güç oluşturma yöntemidir. Bu yöntem kabile hayatında çok işlek
olmuştur. Eski Arap topluluklarında bir tutum ve davranış biçimi olarak bu durumun
İslam’dan sonra da ruhu aynı ancak kabile vurgusu bastırılmış bir şekilde
sürdürüldüğünü teyit eden vakalar vardır. Hatta bu anlayış İslam’ın zuhurundan
sonra İslam’a dâhil olan acemin Arapların eski bir toplumsal normu olan vela yoluyla
cemiyete katılımlarında da görülebilmektedir. Bu da bir toplumsal katman
olarak mevali sınıfının oluşmasıyla sonuçlanmıştır.
Bununla beraber katışıksız olarak kendi öz gücüne sahip olmak Arap kabile
hayatında pahabiçilmez bir değer olarak itibar edilmiştir. Bir kabilenin kendi
başına en çetin hayat şartlarından başarıyla sıyrılması onun için bir övünç vesilesidir.
Bu anlamda her yeni başarı kabilenin mefahirine yani bir kabile için en
kıymetli şey olan kabilenin şanlı tarihine yeni bir halka olarak eklenir. Bütünüyle
Arap tarihinde başka kabilelerle ittifak ihtiyacı duymayan ve bu tür arayışlara ilgi
göstermeyen kabile sayısı gerçekten çok azdır. Hiçbir kabile ile ittifak kurmadan
hayatını sürdürme başarısı gösteren belirli sayıdaki bu kabilelere "ب ِر َعْ َ
َ"ج َم َر ُ ات ال
denilmiştir.
el-Cevherî, Arap cemrelerini üç tane olarak tespit etmiştir. Bunlar Benû Dabbe
b. Udd, Benu’l-Hâris b. Ka‘b ve Benû Numeyr b. Âmir b. Sa‘sa‘a’dır. Bunların
da ikisi sonradan yaptığı ittifaklar dolayısıyla cemrelik özelliğini kaybetmiş-
tir. Dabbe kabilesi, Ribâb kabilesi ile Benu’l-Hâris de Mezhic kabilesiyle ittifak
yapmıştır. Bütün kaynaklarda yer verilen bu görüş Ebû Ubeyde’ye (ö.209/824)
dayandırılmıştır.18
el-Cevherî tarafından aktarılan ve diğer kaynaklarda yer verilen başka bir anlatıya
göre ise Arap cemreleri, Benû Abs b. Bagîd, Benu’l-Hâris b. Ka‘b ve Benû
Dabbe’dir. Bunda Benû Numeyr yerine Benû Abs konulmuştur. Bu anlatıya göre
bunlar esasen ana-bir kardeş olup her biri kabile ataları olmuşlardır. Bu anlatıda
cemre ciheti bir rüya üzerinden anlatılmıştır. Buna göre bir kadın rüyasında kendisinden
üç cemre yani ateş korunun zuhur ettiğini görmüştür. Bu kadın bilahare
Yemenli Ka‘b b. Abdulmedân ile evlenmiş ve bu evlilikten el-Hâris b. Ka‘b
doğmuştur. Benu’l-Hâris b. Ka‘b kabilesi cahiliye döneminde Yemen’de Necrân
eşrafıdır. Kadın daha sonra Bagîd b. Reys ile evlenmiş bundan da Abs doğmuş-
18 el-Cevherî, age, 2/616, "مجر "maddesi; İbn Fâris, age, 1/478, "مجر "maddesi; İbn Manzûr, age, 4/145,
“مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/458-9, “مجر “maddesi.
134 ARAP CEMRELERİ
tur. Abs kabîlesi de zorlu Arap silahşörleri olarak tanınmıştır. Kadın daha sonra
Udd b. İlyâs ile evlenmiş ve bundan da Dabbe dünyaya gelmiştir. Bagîd b. Reys,
Mudar’ın alt kolu Kays b. Aylân grubunda yer alan Gatafân kabilesindendir. Udd
b. İlyâs da Adnânîlerin Mudar koluna mensuptur. Buna göre iki cemre Mudar
kabileleri grubunda biri de Yemen soy kütüğünde yer almış olmaktadır.19
İbn Manzûr’un Amr b. Bahr yani el-Câhiz (ö.255/869) kaynaklı olarak yer
verdiği görüşe göre ise cemreler, Abs, Dabbe ve Numeyr şeklinde tespit edilmiştir.
Aşağıda yer verilen beyitle desteklenen bu bilgi ez-Zebîdî tarafından da
tekrarlanmıştır.20 el-Câhiz’in bu görüşünün ise Ebû Hayye en-Numeyrî’nin (ö.II/
VIII) aşağıdaki beyitlerinde dile getirilen bir kabile algısı olduğu anlaşılmaktadır:
ار ِب"
َّ َج ِ
َ ْد ُ ج ِّرْب َن ُ ك َّل الت
َ ِ ا || ك ٌرام َ وق
ُه
ْل
َ ْر ِض ِ مث
ِي اْل
َ ْي َس ف
َ َ ا ج َم َر ٌ ات ل
َن

ْ ُسهُ ْم َ غْي ُر َ ك ِاذ ِب"
َأ
َ ْوٌم ب
ُ ق
َ َ ا || و َضبَّة
ُه
َان
َي
َف
َى ن
َّق
ُ َمْي ٌر َ و َعْب ٌس يُت

“Cemrelerimiz var bizim yeryüzünde benzeri olmayan // İtibarlıdırlar, bütün
sınamalardan geçmişlerdir”
“Numeyr’dir, Abs’ın sayısız askerinden herkes çekinir // Dabbe’nin gücü ise
gerçeğin ta kendisi”
İbn Manzûr bu bilgilere yer verdikten sonra Arap cemrelerini Benu’l-Hâris,
Benû Numeyr ve Benû Abs şeklinde kaydeder, Ebû Ubeyde’nin bunlara Dabbe’yi
de eklediğini notlar. Ebû Ubeyde’ye göre Dabbe ile Numeyr arasında cemrelik
hususiyeti açısından bir karşılaştırma yapılacak olursa Dabbe’nin cemrelik
özelliğinin daha baskındır.21
Tâcu’l-arûs müellifi ez-Zebîdî "ر ٌم ْج َ"maddesini türevleriyle ele alıp izah ettikten
sonra menâsik-i hacc olan üç cemreyi "ات ٌ ر َم َج َ"şeklinde tespit etmiş ve ات ُ ر َم َجَ"
ْ َع َر ِب"
ال ın yani Arap cemrelerinin de hacc cemreleri gibi üç tane olduğunu belirtmiştir.
Bunları da Benû Dabbe b. Udd, Benu’l-Hâris b. Ka‘b ve Benû Numeyr b.
Âmir şeklinde tepsit etmiştir.22 ez-Zebîdî, el-Cevherî’den yaptığı nakilden sonra
sözünü “veya” şeklinde sürdürerek şöyle demiştir: Arap cemreleri Abs b. Bagîd
b. Gatafân, el-Hâris b. Ka‘b, Dabbe b. Udd şeklindedir.23 ez-Zebîdî, Ebû Ubeyde’nin
(ö.209/824) Kitâbu’d-Dîbâc’daki ilgili ifadesinde Abs’a yer vermediğine
19 el-Cevherî, age, 2/616 "مجر ,"maddesi; İbn Manzûr, age, 4/146, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age,
10/459, "مجر "maddesi. 20 ez-Zebîdî, age, 10/459, “مجر “maddesi. 21 İbn Manzûr, age, 4/145, “مجر “maddesi. 22 ez-Zebîdî, age, 10/458-9, "مجر "maddesi. 23 ez-Zebîdî, age, 10/459, "مجر "maddesi.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 135
de işaret ederek verdiği bilgileri kendi hocası yoluyla el-Muberred’in (ö.286/900)
el-Kâmil’ine refere etmiştir.24
Bu arada Maadd grubu içinde de bir cemre tasnifinin oluştuğu görülüyor.
Buna göre ise Maad kabilesinin cemreleri Dabbe, Abs, el-Hâris b. Ka‘b ve Yerbû‘
olarak sayılmıştır.25 Bu ise es-Se‘âlibî’nin Simâru’l-kulûb’undaki26 tasnifinden
neş’et etmiş olmalıdır. Burada Arap cemreleri Benû Dabbe, Benu’l-Hâris
b. Ka‘b, Benû Numeyr b. Âmir, Benû Abs b. Bagîd ve Benû Yerbû‘ b. Hanzala
şeklinde tespit edilmiştir.27 Buna göre Arap cemrelerinin sayısı beş olmaktadır.
Cemrelerin sayısındaki görüş farklılığının yanı sıra Benu’l-Hâris’in nesebi konusunda
da iki görüş ortaya çıkmıştır. Birine göre bu kabile Benu’l-Hâris b. Ka‘b
b. Abdulmedân’dır. Diğerine göre ise Benu’l-Hâris b. Ka‘b b. Ule b. Celd’dir.
Bütün tasniflerde Numeyr dışındaki bütün cemrelerin çeşitli zamanlarda ittifak
kurmuş olması dolayısıyla cemrelik özelliğini yitirdiği ciheti bütün görüşlerin
ortak noktası olmuştur. Cemrelerin sayısındaki farklılık ise cemre kavramına dair
tariflerdeki yaklaşım farkından kaynaklanmaktadır.
1. Benû Dabbe
Ensab kaynaklarında soy kütükleri Benû Dabbe b. Udd b. İlyâs b. Mudar b.
Nizâr b. Ma‘add b. Adnân şeklinde tespit edilmiştir.28 Kabile, ismini topluluğun
büyük atası olan Dabbe b. Udd’den almıştır. Onun erkek çocukları Sa‘d, Su‘ayd
ve Bâsil’dir. Dabbe, oğlu Su‘ayd’ı trajik bir şekilde yitirmiştir. Kabilenin soyu
ise Sa‘d ile devam etmiştir. Sa‘d soyundan çok sayıda alt kabile gelişmiştir. Dabbe’nin
alt kolları Arap tarih ve kültüründe genellikle etkin varlık gösteren kabileler
olmuştur. 29 Aynı şekilde Dabbe’nin kızı eş-Şu‘ayrâ’ dahi Temîm b. Murr’un
kardeşi Bekr’in neslinden teşekkül eden eden ve Benu’ş-Şu‘ayrâ’ adıyla bilinen
Bekr b. Murr kabilesinin büyük anasıdır.30
Dabbe kabilesi yine Arap tarîh ve kültürünün çok önemli kabilelerinden biri
24 ez-Zebîdî, age, 10/460, "مجر "maddesi. Ayrıca bkz. el-Muberred, el-Kâmil fi’l-luga, 1-4,
tah.M.Ebu’l-fazl İbrâhîm, 3.bs., Dâru’l-fikri’l-arabi, Kahire 1997, 2/173.
25 İbn Manzûr, age, 4/145, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/460, "مجر "maddesi. 26 Bkz. es-Seâlibî, age, s. 160. 27 ez-Zebîdî, age, 10/460, "مجر "maddesi. 28 İbn Hazm, Cemheretu ensâbi’l-Arab, 1-2, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut, 1983, 203. 29 Bu alt kollar için bkz. İbn Hazm, age, 203-206; el-Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, 1-13, tah. Suheyl
Zekkâr ve Riyad ez-Ziriklî, Dâru’l-fikr, Beyrut 1996, 11/361-395.
30 el-Belâzurî, age, 13/7; ez-Zebîdî, age, 12/197, شعر maddesi.
136 ARAP CEMRELERİ
olan Temîm kabilesiyle amca çocukları sayılır. Dabbe kabîlesinin büyük atası
Dabbe b. Udd, Temîm kabilesinin büyük atası Temîm b. Murr’un amcasıdır.
Dabbe kabilesi, câhiliye döneminde Necd bölgesinde Tihâme’nin kuzey cihetlerinde
yurt tutmuşlardı. Bu bölgede Benû Temîm ile komşu olarak yaşıyorlardı.
İslâmi dönemde ise Benû Dabbe, Irak bölgesinde Hîre taraflarına göçmüştür.31
Benû Dabbe’nin kontrolünde olan bölgeler, dağlar, vadiler, su kaynakları gibi çok
sayıda mekan ismi ebediyatta makes bulmuş, dil ve tarih kaynaklarında kayda
değer bulunmuştur.32
Kabilenin cahiliye ve İslam dönemi tarihlerinde çok sayıda savaş vardır. Muharrik
el-Gassânî ve kardeşi Mevdûd riyasetinde İyâd ve Taglib kabile gruplarıyla
Buzaha, Benû Temîm’le Nisâr, Benî Kilâb’la Kârib, Dâretu Me’sel, Yevmu
Gûl, Benû Abs’la A‘yâr savaşları vardır. Abbâsîler döneminde Hârûn er-Reşîd
hilafetinde Benû Hanzala ile es-Sarîf savaşı vaki olmuştur.33
Sa‘d’ın dokuzuncu nesil torunu Dirâr b. Amr, on iki erkek oğluyla beraber
Ebû Berâ Âmir b. Mâlik’e karşı el-Kurneteyn savaşını vermiştir. Bu savaşta Ebû
Berâ, Dirâr tarafından “Mulâ‘ibu’l-esinne” şeklinde nitelendirilmiş ve bu lakap
böylece Arap edebiyatına girmiştir.34
Dirâr’ın bu on iki oğlundan biri olan el-Husayn oğlu Hanzala ile beraber dokuz
yüz kişilik Dabbe kabilesi silahşörüyle Cemel vakasında Hazreti Aişe’nin
yanında yer almıştır. Hazreti Aişe tarafının savaşını omuzlayan kuvvet, Dabbe savaşçıları
olmuştur. Bu durum Hazreti Aişe’nin “el-Husayn b. Dirâr’ın haykırışları
kesilinceye kadar “deve”nin başı dik idi” sözüyle teyit edilmiştir. Bu sırada yüz
yaşlarında olduğu belirtilen el-Husayn ve oğlu Hanzala dâhil bu savaşa katılan
Dabbe savaşçılarının tamamı ölmüştür.35 Bu durum ise Dabbeli şair tarafından
şöyle değerlendirilmiştir:36
31 Ömer Rizâ Kehhâle, Mucemu kabâili’l-arabi’l-kadîme ve’l-hadîse, 1-5, 7.bs. Muessesetu’rrisâle,
Beyrut 1994, 2/661; Ali Öngül, “Dabbe”, DİA, 8/393. 32 Bu durum sadece Benû Dabbe’ye özgü değildir, Arap filoloji doktrini bütün kabilelere ait kültür
malzemesinin tamamını kuşatma alışkanlığına sahiptir. Bu materyalin kabileyle irtibatı kabilenin
etkinliğiyle orantılıdır.
33 Kehhâle, age, 2/661-2. 34 İbn Hazm, age, 203. 35 İbn Hazm, age, 203-204; el-Belâzurî, age, 2/248, krş. 264; et-Tilimsânî, el-Cevhere fî nesebi’nNebiyyi
ve ashâbihi’l-aşere, 1-2, tah.M.Altunci, Dâru’r-rifâî li’n-neşr ve’t-tibââ ve’t-tevzî, Riyâd
1983, 2/293; Ali Öngül, “Dabbe”, DİA, 8/393. Sayı konusunda kaynaklarda beş yüz, yedi yüz,
dokuz yüz ve bin gibi farklı rakamlar kayıtlıdır.
36 Beyit için bkz. el-Belâzurî, age, 2/241, 242; İbn Manzûr, age, 6/229 ندس maddesi; 11/46, جبل
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 137
ْ َد ِ نا م َ ن الع َس ْل"
َ ِى عن
َ ْحل
َ ُ صحاب َ الج َم ْل ُ || الموت أ
َ أ
ُ َ و ضبَّة
َن
َ ُحن ب

“Dabbeliyiz biz, “cemel”in koruyucularıyız // Baldan daha tatlıdır bize ölüm”
Aynı şekilde bir Dabbelinin Cemel vakasına katılışları ve Hazreti Ali hakkındaki
yorumu şöyle olmuştur.37
َ َم ْة"
َ ْمه
ًى وه
َظ
ُو ل
ِ ٌّي ذ
َ َذ َ ا عل

َ َ ا ع ْج َر َم ْة"
َ ْين
ِل
َم ْش َي إ
ْ
"يُ َع ْج ِرُم ال
َ َج َم ْه"
ِي اْل
َهُ ف
َ ْح ِم ِي شْبل
َّْي ِث ي
َ"كالل
“Ali bu, şimşek gibi, kükreyerek
Bize doğru şiddetle yürümekte
Koruluğunda yavrusunu koruyan bir arslan sanki”
Bu savaşta Ammâr b. Yâsir (ö.37/657) tarafından öldürülen Dabbe silahşörlerinden
Amr b. Yesribî ed-Dabbî de durumun cemel taraftarları aleyhine kötü-
leşmesi üzerine devenin etrafında toplanıp onu korumaya koyuldukları sırada şu
beyti inşad etmiştir:38
ِي"
ْ َد َ الج َمل
ْ ً باء َ و ِهن
ْ ُت ِ عل
َل
َت
ْ ِربي || ق
َث
ْي
ْ َك َر ْ ني اب ُن ال
َن
ِ َم ْن أ
ِّي ل
ِن

“Beni bilmeyenler bilsin İbnu’l-Yesribî’yim ben // İlbâ’yı ve Hind el-Cemelî’yi
öldüren benim”
Tarihine değinen bütün kaynaklarda Dabbe kabilesinin Arap cemrelerinden
biri olduğu kaydedilir. Zorlu şartların göğüsleyicisi olan bu kabilenin, sahip oldu-
ğu kudret ve satvetten hiçbir şey kaybetmemiş olsa da cemre kavramına yüklenen
ilgili şartı yitirmiş olduğu belirtilmiştir. Temîm kabilesinin alt kolları olan yani
amca çocukları olan Ribâb kabilele grubu ile güç ittifakı kurması39 onun müstakilliğinin
nihayeti olarak kabul edilmiş ve Dabbe cemresinin yani onu temsil
eden ateş korunun söndüğü varsayılmıştır. Bu durum kaynaklarda "ُ
َ ْت َ ضبَّة
ِئ
َف
ya" ط
da "ُ
ُ َ و ضبَّة
َن
َ ْت ب
ِئ
َف
ط "şeklinde notlanmıştır.
Dabbe kabîlesinin ana kolları arasında başlıca Benû Sa‘d b. Dabbe, Benû
maddesi, 11/133, مجل maddesi; ez-Zebîdî, age, 28/242 مجل maddesi. 37 İbn Manzûr, age, 12/392 عجرم maddesi; ez-Zebîdî, age, 33/70-71, عجرم maddesi. 38 İbn Manzûr, age, 11/124 مجل maddesi. Beyitte geçen Hinde’l-Cemelî, Hazreti Ali safında savaşan
bir kabilenin büyük atasıdır.
39 Bu ittifak için bkz. İbn Hazm, age, 198.
138 ARAP CEMRELERİ
Zeyd b. Kab, Benu’s-Sîd b. Mâlik, Benû Teym b. Zuhl b. Mâlik, Benû Sa‘lebe
b. Sa‘d b. Dabbe, Benû Abdullâh b. Bekr b. Sa‘d gibi kabileler yer almaktadır.40
Dabbe kabilesi ortamından kaynaklanan ve gelişen çok sayıda deyim ve atasözünün
Arap kültüründe intişar ettiği görülmektedir.
Haccâc’ın (ö.95/714) da Basra hutbesinde kullandığı "دٌيْع َس ُ لِ َ
ُت
َ ْد ق
َق
ْ ُج َ س ْعٌد ف
ن
ُ
Sen" “أ
kurtul bari ya Sa‘d, Su‘ayd öldü” atasözünde yer alan Sa‘d ve Su‘ayd, Dabbe’nin
iki oğlunun isimleridir.41 Bu meselin kaynağı olan vaka ve müteakip vakalar ayrıca
bir çok darb-ı mesele kaynak olmuştur.
Buna göre Dabbe, bir gece vakti kontrolden çıkıp kaybolan develerini aramak
üzere her iki oğlunu yani Sa‘d ve Su‘ayd’ı yabana gönderir. Sa‘d ve Su‘ayd ayrı
yönlerde develeri ararlar. Sa‘d develeri bulup eve getirir. Ancak Su‘ayd ne geri
gelir, ne de ondan bir haber alınabilir. Bunun üzerine bu defa Su‘ayd’ı aramaya
çıkarlar. Çölde arama esnasında babaları Dabbe, ne zaman bir karaltı görse “دٌع ْسَ َ
أ
ْم ُ س َعْيٌد
َ
أ” “Sa‘d mı acaba yoksa Su‘ayd mı?” diyerek içlenmiş ve hissiyyatını izhar
etmiştir. Bu ifade böylece aşırı duygusal durumların ifadesinde ayrıca sevindirici
ya da can yakıcı olması muhtemel bir haberi bekleme durumunu ifade eden bir
atasözü olarak Arap kültürüne geçmiştir. Vaka felaketle sonlandığı için bu atasözü
kötümser şartları temsil eder olmuştur. Nihayet Su‘ayd ölü olarak bulunmuştur.
Yıllar sonra Su‘ayd’ın, el-Hâris b. Ka‘b tarafından öldürüldüğü ortaya çıkmış-
tır. Buna göre Dabbe b. Udd yıllar sonra dönemin geleneklerine göre hacc ibadeti
için Mekke’ye gider. Bu arada Mekke yakınlarında kurulan Ukâz panayırına
uğrar. Burada öldürülen oğlu Su‘ayd’ın iki parça kıyafetini bir adamın üzerinde
görür. Bu kişi el-Hâris b. Ka‘b’dır. Dabbe usulca bu kıyafetleri nereden aldığını
sorar. el-Hâris de bir ara genç bir yiğit ile karşılaştığını, üzerinde bulunan iki
parça kıyafetini beğendiği için kendisine vermesini istediğini, onun reddettiğini
bunun üzerine o genci öldürüp kıyafetleri aldığını anlatır. Dabbe, el-Haris’e ku-
şandığı kılıcını işaret ederek “bu kılıçla mı öldürdün?” diye sorar. el-Hâris bunu
onaylar. Bunun üzerine Dabbe “Bu kılıç çok keskin olmalı?” diyerek ona bakmak
40 İbn Hazm, age, 203-206; el-Belâzurî, age, 11/361-395, Dabbe ile ilgili haberlerin tamamı için
bkz. et-Tilimsânî, age, 1/253-316. 41 el-Câhiz, el-Beyân ve’t-tebyîn, 1-3, Dâru ve mektebetu’l-hilâl, Beyrut 1423, 2/41; İbn Kuteybe,
Uyûnu’l-ahbâr, 1/ 4, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1418, 2/264; İbn Abdirabbihi, el-İkdu’lferîd,
1-8, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1404, 4/200; el-Meydânî, Mecmau’l-emsâl, 1-2,
tah.M.Muhyiddîn Abdulhamîd, Dâru’l-ma’rife, Beyrut, 2/339, no: 4228; Ahmed Zekî Safvet,
Cemheretu hutabi’l-Arab, 1-3, el-Mektebetu’l-ilmiyye, Beyrut, 2/272; el-Kalkaşandî, Subhu’la‘şâ,
1-15, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut, 10/261.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 139
istediğini söyler. el-Hâris de kılıcı ona verir. Dabbe kılıcı elinde şöyle bir titreştirir
ve "ون ٍج ُش وُ ُ
ْ َحِد ُ يث ذ
َل
ا” "sözün çağrışımları vardır” diyerek el-Hâris’i aynı kılıçla
bir darbede öldürür.42
Bu ifade de bir atasözü olarak Arap kültüründe yer edinir ve yaygın olarak
kullanım kazanır. Hatta Ebû Bekr b. el-Huseyn el-Kahistânî, bunu başka bir atasözüyle
derleyerek "ونُ ُ
ُن
ُ ُون ف
ْ ُجن
ً َ ا وال
َاق
ِي
َ ُج َّن ْ اشت
ْ َحِد ُ يث ُ ش ُج ُون || ف
َ ْجًد َ ا وال
söz en’Necd"َ “ذ َّك َر ن
etti, sözünse çağrışımları vardır // özleminden mecnun oldu, bu da çeşit çeşittir”
şeklinde bir beyit inşa eder. Keza el-Ferezdak’ın (ö.114/732) ب َر ْحْ َ
َ َّن ال
ْمن
َأ
"َل ت
ْ َحِد ُ يث ُ ش ُج ُون"
َ َ ال ال
ْ ق
ِذ
َ إ
ِ َع َ ار َ ها || ك َضبَّة
است ْ إن” َّ savaştan emin olma sakın savaşın ansızın
karşına çıkıvermesi Dabbe gibidir sözün çağrışımları vardır dediği durumda”
şeklindeki beytinde Dabbe’nin bu sözüyle yapılan temsilde bu ifadenin muahhar
dönemlerde dahi sözü edilen vakayı çağrışımdaki yaygınlığını göstermektedir.
Vadide bulunan yol anlamında tekili "ن ٌج ْش َ"olan "ون ٌج ُش ُ"kelimesi aslen birbiriyle
bağlantılı ve içiçe geçmiş olma anlamındadır. "ون ٍج ُش وُ ُ
ُ ُر ٍق" ifadesi" ذ
ُو ط
ذ "ile açıklanmıştır.
Bu darb-ı mesel, başka çağrışımları olan durumların ifadesinde kullanılır.43
Haram aylarda katl işlediği için insanlar Dabbe’yi kınamaya ve ayıplamaya
koyulurlar. Oğlunun acı akibetine teessürle muttali olan Dabbe kendisine tepki
َ َّ ق السْي ُف َ العَذ َل" de gösterenlere
سب” َ"kılıç kınamadan erken davrandı” sözüyle karşı-
lık vermiştir. Bu ifade dahi bir atasözü haline gelmiş ve olmuş bitmiş durumların
ifadesinde kullanılır olmuştur.44
Yine Dabbe b. Udd’un ölmeye yakın ifadelerinden "ضر َاألخ ْ ابَ ُ
َ َ ات َ الجن
َ ْيه
َ َ ات ه
َ ْيه

“nerde el-cenâbu’l-ahdara varmak, gitti elden” şeklindeki sözü de Arap kültürü-
nün telafisi imkansız durumların ifadesi için kullanılan kadîm darb-ı meselleri
arasına girmiştir.45
Yaygın darb-ı mesellerden biri olan "اظَ ٍ
-hır azılı daha dan’Şizâz " ْ “أس َر ُق ِ م ْن ِ شظ
42 el-Meydânî, age, 1/329, no: 1767; Ebû Hilâl el-Askerî, Cemheretu’l-emsâl, 1-2, Dâru’l-fikr,
Beyrut, 1/155, no 153; İbn Sellâm, el-Emsâl, th.Abdulmecîd Kutamış, Dâru’l-memûn li’t-turâs,
1980, s.61. İkinci bir varyanta göre vaka hacda değil, beraber yaptıkları bir yolculuk esnasında
cereyan etmiştir.
43 el-Meydânî, age, 1/197, no: 1044; Ebû Hilâl el-Askerî, age, 1/377, no 566; İbn Abdirabbihi, age,
3/21, İbn Sellâm, age, 61. 44 el-Meydânî, age, 1/328, no: 1763; Ebû Hilâl el-Askerî, age, 1/377, no 566; İbn Abdirabbihi, age,
3/21; İbn Sellâm, age, 61. 45 el-Meydânî, age, 2/394, no: 4533; ez-Zemahşerî, el-Mustaksâ fî emsâli’l-arab, 1-2, 2.bs.
Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1987, 2/403, no: 1500.
140 ARAP CEMRELERİ
sız” ifadesindeki Şizâz, Dabbeli şöhretli bir yankesici ve hırsızın ismidir.46 Aynı
َ ِض ٍ يب" şekilde
َ ُر ِ م ْن ق
َ ْصب
أ” "Kadîb’den daha sabırlı” ifadesindeki Kadîb de Dabbe
kabilesine mensup bir kişidir. Darb-ı mesel zillete katlanma durumunun ifadesinde
kullanılmaktadır.47
Dabbe kabilesinin sosyal ortamında veya bununla bağlantılı olarak وك َخَ ُ
ِ َ ذا ع َّز أ
َهُ ْن"48" إ
ف” Kardeşin sana kesin olarak galip gelince ona karşı gelme artık”, ك َيَ ْ
ِ َ عل
َ ْبغ
ِ ْن ي
َ َم ُر"49" إ
َ ْي َك الق
ِ َ عل
َ ْبغ
َ ي
َ ْو ُم َك ال
ق” Kendi halkın sana haksızlık yapsa bile ay sana haksızlık
َ َ أد ُعهُ ِ آلك ٍل"50”, etmez
َ ْح ِم َي وال
ل ل ُآك” ُ "etimi kendim yerim onu kimseye yedirmem”, 51"ً
َّْي َل َ ج َمال
َّ َخَذ الل
إت” "geceyi deve edindi”, 52"ً
َ ْم َرة
ً َ ، وال ُ ك ُّل َ س ْو َد َ اء ت
َ ْي َض َ اء ش ْح َمة
her"َ “م ُ ا ك ُّل ب
beyaz iç yağı değildir her siyah da hurma değildir” ve 53"ان ُ وَ َ
َ َوى اله
اله” "aşırı arzu
hafifliktir” gibi darb-ı meseller de hayat bulmuştur.
Salatân adıyla bilinen üç şairden biri olan Kusem,54 cömertliğiyle tanınmış
el-Kelec,55 heyetiyle Hazreti Muhammed’i ziyaret edip Abdullah ismini alan kabile
reislerinden Subâh b. Tarîf gibi isimler, Arap kültürünün notlamaya değer
bulduğu Dabbeli isimlerdendir.56
Buraya kadar adı geçen kişilikler dışında Dabbe’nin Benû Sa‘d koluna mensup
olmak üzere Arap tarihinde şöhretle anılan Zeydu’l-Fevâris, Kûfe kadısı Ebû
Şubrume, savaşçılığıyla bilinen Havsara b. Amr b. Dirâr, Basra eşrafından Mescûr
b. Gaylân, Basra’nın ileri gelenlerinden ve söz üstadı kabul edilen Ebû Gaylân
b. Hareşe gibi isimler sayılabilir.57
el-Muntasır (861-862) döneminde şurta sahipliği yani emniyet amirliği yapan
el-Museyyeb b. Zuheyr, savaşçılığı ile şöhret yapan Alkame b. Mevhûb, Abbâsî
komutanlarından Ebû Hâtim Anbese b. İshâk ise Zeyd b. Ka‘b kolundandır. Basra’da
yaşayan Ebû Hâtim, el-Muntasır tarafından Mısır valisi tayin edilmiştir.
Dört yıl valilik yapmış ve Irak’a dönmüştür. Mısır’a atanan son Arap vali olarak
46 el-Meydânî, age, 1/328, no: 1867; Ebû Hilâl el-Askerî, age, 1/532, no 974. 47 el-Meydânî, age, 1/408, no: 2166; ez-Zemahşerî, age, 1/203, no: 829. 48 el-Meydânî, age, 1/22, no: 63; Ebû Hilâl el-Askerî, age, 1/65, no 41, İbn Sellâm, age, 155-6. 49 el-Meydânî, age, 1/28, no: 103; Ebû Hilâl el-Askerî, age, 1/34, no 19 İbn Sellâm, age, 93. 50 el-Meydânî, age, 1/42, no: 165; Ebû Hilâl el-Askerî, age, 1/131, no 124. 51 el-Meydânî, age, 1/135, no: 671; Ebû Hilâl el-Askerî, age, 1/88, no 74. 52 el-Meydânî, age, 2/281, no: 3868. 53 el-Meydânî, age, 2/384, no: 4495. 54 ez-Zebîdî, age, 4/590, صلت maddesi. 55 ez-Zebîdî, age, 6/175, كلج maddesi. 56 İbn Hazm, age, 206; es-Sem‘ânî, age, 8/272-3. 57 İbn Hazm, age, 204.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 141
kabul edilmektedir. Mısır’da halka namaz kıldırıp hutbe okuyan son mülki amir
sayılmaktadır. Son derece adil ve itinalı yönetimi ile meşhurdur.58
Arap edebiyatının ünlü filologlarından aynı zamanda edebiyat ve bilhassa
şiir eleştirmeni, el-Mufaddaliyyât’ın sahibi büyük ravi el-Mufaddal ed-Dabbî
(ö.178/794?)59 ise Benu’s-Sîd koluna mensuptur.
Hazreti Ömer döneminin Basra kadısı Umeyre b. Yesribî, Benû Abdillâh b.
Bekr b. Sa‘d koluna mensuptur. Bunun kardeşi Amr b. Yesribî, Cemel vakasında
cansiperane “deve”yi korumaya çalışırken şehit düşmüştür. Bu sonuncunun oğlu
Hind b. Amr, Talhatu’t-Talahât ile Sicistan beytülmâlinin başında idi.60
Hazreti Peygambere heyet olarak gelip müslüman olan Abdullâh b. Zeyd b.
Safvân ise Benû Sa‘lebe koluna mensuptur. Bu kola mensup Ma‘add b. Avf b.
Hilâl ise Haccâc’ın işkence biriminin sorumlusuydu.61
Hadis âlimleri Cerîr b. Abdulhamîd er-Râzî, İsmâîl b. Muhammed, bunun iki
oğlu Ebû Abdullâh Huseyn ve Ebû Ubeydullâh Kâsım, tarihçi Ebû Cafer Ahmed
b. Yahya bu kabileden yetişen diğer bazı ilim adamlarıdır.62
Arap kültürünün isimlendirme alışkanlığı gösterdiği varlıklardan biri atlardır.
Dil ve edebiyat kaynaklarının adını zikretmeye değer bulduğu Zâtu’r-Rimâh,
Dabbe’nin şöhretli atlarından biridir.63 Dâbbe’nin kaynaklarda adı geçen diğer bir
atı el-Feynân’dır.64
Dabbe kabilesi filolojik malzeme itibariyle dil ve edebiyat kaynaklarında yo-
ğun bir şekilde kayda değer görülmüştür. Esasen dil kullanımları açısından kabile
Temîm ile beraber Necd lehçesinin çatısında yer almaktadır. Dil açısından kabilenin
hususi kullanımları örneğin Temîm kullanımları kadar etkin görülmemiş olsa
da yine dilciler onlara has pek çok duruma işaret etme gereği duymuşlardır. İşaret
edilenler dışında dil kullanımı ve kelime kadrosu sadedinde Dabbe’nin kaynaklarda
yer bulan kullanımları az sayılmaz.
58 İbn Hazm, age, 204. 59 Hakkında bkz. Hüseyin Elmalı, “Mufaddal ed-Dabbî”, DİA, 30/364. 60 İbn Hazm, age, 205. 61 İbn Hazm, age, 205. 62 Ali Öngül, “Dabbe”, DİA, 8/393. 63 İbn Manzûr, age, 2/454 رمح maddesi ez-Zebîdî, age, 6/405-406, "رمح "maddesi. Çok kıymetli
sayılmış olan bu at hakkında "مْ ِ
ُ َ و ضبَّ ُ ة بالغن
َن
َ ْت بـ
َ ْت تَ َ باشر
َكانَ ْت إَِذ ُ ا ذِعر
َ
و "denilmiştir. Dabbeli şair bu at hakkında
şöyle demiştir: "هُ ْ
َائِم
َّريِ َ الكثِريِ َ غن
َ ْت لنا ||أَي ِامُن بالط
جر
َ ِاح َ
َ ْت ُ ذات ِّ الرم
عرِذ ا ُ ذَِإ "64 ez-Zebîdî, age, 35/523 فني maddesi.
142 ARAP CEMRELERİ
Kaynaklarda belirtildiği üzere Benû Dabbe "ْ
مذ ُ"kelimesinden sonra vaki her
ifadeyi mecrur telaffuz eder.65
Filologların "مذر "maddesinin izahında notlamaya değer bulduğu üzere Dabbeye
mensup yaşlı bir kişinin "رَّ ُ
َمذ
َت
َي
َم ُ اء ف
ْ
َ َم ُّس ال
َن ي
َّب
ِ ُّر ِ م َن الل
ْ ُمْمَذق
َل
ا "şeklindeki kullanımını
üzerine kendisine "رَّ ُ
َ َمذ
َت
َ َّ فر ُق" sorulmuş diye"َ كْي َف ي
َت
َي
َم ُ اء ف
ْ
ُ ال
ِّ ُره
مذُ َي "diyerek bu kullanı-
mı açıklamıştır.66
Dabbe’ye has kullanımlarından biri de "س َيَ ْ
ل "ile ilgilidir. es-Sâgânî’den
(ö.650/1252) yapılan nakle göre bazı Dabbe kabileleri "ت ُسَ ْ
ُ ْس ُت" yerine" ل
ِ ْس ُت" da rıbazıla"
ل
ل "şeklinde telaffuz ederler. Bu durum müennes çoğul gaibe sigasından
sonraki bütün kişiler için geçerli olmalıdır. Nitekim ez-Zebîdî’nin iki yerde notladığı
bu kullanım için bir yerde "اَ
ُ ْسن
ُ ْس ُت َ ول
ل "şeklinde örnekleme yapmıştır.67
el-Asma‘î’nin (ö.216/801) Ebû Amr’dan (ö.154/771) nakline göre "ُسهْ ُ
َف
َ ْت ن
َاظ

َ َ اض" kullanımında
ف "seslendirmesi muteber sayılmamıştır. Onun Ebû Ubeyde’den
(209/824) nakline göre ise "ُسهْ ُ
َف
َ ْت ن
َاظ
َ َ اض ْت" grubunun Kays kullanımı" ف
ise" ف
Temîm grubunun kullanımıdır. Aynı bilgi Ebû Zeyd (ö.215/830) ile Ebû Ubeyd
Kâsım b. Sellâm’a (224/838) da dayandırılmıştır. Ebû Hâtim’in (ö.255/869) Ebû
Zeyd’den nakline göre ise Benû Dabbe dışındaki Arapların kullanımı "ُسهْ ُ
َف
َ ْت ن
َاظ

şeklinde, Benû Dabbe’nin ise "ت ْاضَ َ
ف "şeklindedir. Aynı bilgiyi el-Mâzinî de Ebû
Zeyd’en nakletmiştir.68 Başka bir yerde ez-Zebîdî, Ferrâ’nın (ö.207/822) Hicâzlı-
lar ile Tayy kabilesinin bu deyimi "ُسهْ ُ
َف
َ َ اض ْت ن
ف "şeklinde Kudaa, Temim ve Kays’ın
ْ ُسهُ"
َف
َ َ اض ْت ن
ف "şeklinde kullandığını kaydetmiştir.69
Ebû Turâb tarafından el-Kisâ’î’ye (ö.189/805) dayandırılan bilgiye göre
ِ ُل"
ْب
َ ِّ لصئ
ا "Benî Dabbe kullanımına göre musibet, felaket anlamındadır. Kelimenin
yaygın şekli ise "لِ ُ
ْب
َ ِّ لضئ
ا "şeklindedir.70
İbn Manzûr’un "ع،ي،س "maddesindeki bir kaydına göre "اعَ ٌ
سي َ"kelimesinin şarap
kupası yapımında kullanılan kap şeklindeki anlam tespitinde dair Dabbeli bir
َ ْج َمَعا" kişinin
َ َد َّ الد َّن أ
ْف
َن
َّى أ
اذْي َك َ حت
َ َذ َ
َ ُ اعهُ || ه
َ ْي ِه َ سي
ُ ًوم َ ا عل
َ َ اك َر َ م ْخت
َب
ف” Dolu şarap küpünün başına
geçti// onu bütünüyle boşaltıp gitti” beyti tanık olarak kullanılmıştır.71 Bu kayıt
65 İbn Manzûr, age, 3/510 موذ maddesi; ez-Zebîdî, age, 9/478, موذ maddesi. 66 İbn Manzûr, age, 5/154 مذر maddesi; ez-Zebîdî, age, 14/100, مذر maddesi. 67 ez-Zebîdî, age, 16/490, , ليس maddesi ve 494 مأس maddesi. 68 İbn Manzûr, age, 7/211فيض , 7/454, فيظ maddesi; ez-Zebîdî, age, 18/499, فيض maddesi. 69 Zebîdî, 20/254, فيظ maddesi. 70 İbn Manzûr, age, 11/377 صأبل , 11/389, ضأبل maddesi; ez-Zebîdî, age, 29/312 صأبل maddesi, 341
ضأبل maddesi. 71 İbn Manzûr, age, 8/170 سيع maddesi.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 143
Dabbe ortamında neş’et eden şiirin filoloik malzemenin tespitinde filologlarca
tanık olarak kullanılmasının bir örneğidir.
Arap tarihinin ve kültürünün etkin aktörlerinden Dabbe kabilesinden çok sayıda
kabileler grubu doğmuştur. Alt kollar kendi içinde ayrıca etkinlik alanları
oluşturmuşlardır. Kabile savaşçılığı ve dayanıklığının yanı sıra çok sayıda şair de
yetiştirmiştir. Kabilenin sahip olduğu meziyetler her fırsatta şairlerince beyitlere
yansıtılmıştır.72
2. Benû Numeyr b. Âmir
Adnânî kabilelerin Kays b. Aylân üst grubundan Benû Âmir b. Sa‘sa‘a’nın bir
alt kolu olan Benû Numeyr’in soy kütüğü Benû Numeyr b. Âmir b. Sa‘sa‘a b.
Muâviye b. Bekr b. Hevâzin b. Mansûr b. Hasafa b. Kays b. Aylân b. Mudâr b.
Nizâr b. Maadd b. Adnân şeklindedir.73
Câhiliyye ve İslâm dönemlerinin sayısal gücünün yanısıra atılganlığıyla da
son derece etkin kabilelerinden biri olan Benû Numeyr, cahiliyye döneminde
Necd’de yurt tutmuştu. Kabile unsurları İslam’dan sonra Mezopotamya bölgesine
de geçmiştir.74 Meşhûr Benû Hilâl kabilesiyle amca çocuklarıdır. Çeşitli zamanlarda
Benû Numeyr kolları Suriye, Türkiye, Ürdün, Irak, Filistin ve kuzey
Afrika ülkelerine yerleşmişlerdir.75 Kabilenin alt kolları arasında Benû Dinne,
Benû Ka‘b, Benû Âmir, Benû Ca‘vene ve etkili kol olan Benu’l-Hâris yer alır.76
Abbasiler döneminde el-Mu‘tezz (866-869) hilafetinde etkinlikleri iyice kırılmış,
Hamdânîlere bağımlı hale gelmişlerdir.77
Benû Numeyr mensuplarının öteden beri mensubiyetlerine dayalı bir nüfuz
ve etki kurma alışkanlığı geliştirdiği anlaşılmaktadır. Emeviler dönemi sonlarına
kadar bu kabileye mensup birine mensubiyeti sorulduğunda ağız dolusu bir ifadeyle
“Benû Numeyr” diyerek Numeyr kelimesini de yayıp uzatarak cevap ver-
72 Örnekler için bkz. el-Cevherî, age, 2/748,عشر maddesi, 6/2462, قسو maddesi; İbn Manzûr, age,
182/15 قسو maddesi; ez-Zebîdî, age, 39/299 قسو maddesi; 6/158, "فلج "maddesi. 73 İbn Hazm, age, 279. 74 İbn Haldûn, Dîvânu’l-Mubtede, tah. Halîl Şahâde, 2.bs. Dâru’l-fikr Beyrut 1998, 2/371, elKalkaşandî,
Nihâyetu’l-ereb fî marifeti ensâbi’l-arab, tah.İbrâhîm el-Ebyârî, 2.bs.Dâru’lkuttâbi’l-Lubnâniyyîn,
Beyrut 1980, 1/433.
75 Kehhâle, age, 3/1195; Cengiz Tomar, “Nümeyr b. Âmir”, DİA, 33/302. DİA’da kabilenin
etkisinin fazla olmadığı notlanmıştır.
76 İbn Hazm, age, 279. 77 Kehhâle, age, 3/1195.
144 ARAP CEMRELERİ
diği kaynaklarda belirtilmektedir. Kabilenin bu alışkanlığı, el-Câhiz’in tespitine
göre hiciv asrının en önemli üç isminden biri olan Cerîr’in gazabına uğramıştır.
Cerîr’in (ö.110/728) şair er-Râ‘î’yi (ö.97/716) ve kabilesi Benû Numeyr’i hedef
aldığı ed-dâmiga, el-mansûra, el-fâdıha gibi isimlerle anılan çok ağır hicviyesi
telafi edilemez bir etki göstermiş, hicviyedeki ت َغَ ْ
َل
ًا ب
َ َل َ كْعب
ُ َمْي ٍر || ف
َّ َك ِ م ْن ن
ِن
َّ ْر َف إ
َ ُغ َّض الط

َا"
لبَك ِ لَو” َyüksekten bakma artık sen Numeyr’lisin // ne Ka’b’a gücün yetti ne
Kilâb’a” beyti de hicvin sembolü olarak yayılmıştır.78 Bundan dolayı kabile bü-
tünüyle intisabında değişikliğe gitmek zorunda kalmıştır. Buna göre kabile mensupları
“Numeyr”i atlayarak büyük dedeleri Amir b. Sa‘sa‘a’ya intisap etmeyi
tercih etmişlerdir. Bu arada toplumda herhangi bir Numeyrî’ye nesebini gizle
yoksa başına işler gelir şeklinde bir ironi oluşmuştur.79
Hazreti Muhammed’e (sav) gelen Benu Numeyr heyetinin lideri Kays b. Asım
b. Esîd b. Ca‘vene, Benu’l-Hâris’in alt kolu Benû Ca‘vene’ye mensuptur.
80
Cerîr’in hicvettiği şair Ebû Hayye en-Numeyrî de bu kabilenin Emevîler
döneminde öne çıkan Numeyrî bir şairdir.81 Emevî dönemi şairlerinden er-Râ‘î
adıyla bilinen Ubeyd b. Husayn b. Cendel (ö.97/716), ve bunun oğlu şair Cendel,
Benû Numeyr’in alt kolu Benû Abdullâh’a mensuptur.82
Hazreti Ömer döneminde Şam’da bir kuyu yoluyla hayatta iken cennete gidip
iki yeşil incir yaprağıyla döndüğüne dair anlatının kahramanı Âmir b. Şerîk b.
Habâşe, bu kabileye mensuptur.83
Arap cemrelerine değinen kaynaklarda Benû Numeyr hariç diğer kabilelerin
yaptıkları harici ittifaklar dolayısıyla cemrelik özelliklerini yitirdikleri belirtilir.
Benû Numeyr ise "فِ ْ
ُ َحال
َ ْم ت
َا ل
َّه
َن
ُ َمْي ٌر ِل
َ ْت ن
ِي
َق
وب” َ"Numeyr ise cemre olarak kaldı, çünkü
ittifak yapmadı” şeklinde istisna edilir. Cemrelik tarifinde mevcut kabile şevket
ve satvetinin idamesi ciheti dikkate alınırsa Cerîr’in hicviyesinin bu kabilenin
bütün prestijini tüketmiş olmasına bağlı olarak kabilenin cemrelik özelliğini kaybetmiş
olması gerekir. Bu itibarla savaşlarla sindirilemeyen bu kabile bir hicviye
78 el-Belâzurî, age, 12/220-228; et-Tilimsânî, age, 1/385-6; Ebû İshâk el-Kayrevânî, Zehru’l-
âdâb, 1-4, Dâru’l-cîl, Beyrut, 1/55; İbn Reşîk, el-Umde fî mehâsini’ş-şi’r ve âdâbihi, 1-2,
tah.M.Muhyiddîn Abdulhamîd, 5.bs. Dâru’l-cîl, 1981, 1/50.
79 ez-Zebîdî, age, 10/460, "مجر "maddesi; İbn Abdirabbihi, age, 3/319; İbn Saîd el-Endelusî, Neşvetu’ttarab,
tah.Nusret Abdurrahmân, Mektebetu’l-aksâ, Amman 501-2, Cevâd Alî, age, 17/68. 80 İbn Hazm, age, 279 81 et-Tilimsânî, age, 1/386; Mustafa Kılıçlı, “Ebû Hayye en-Numeyrî”, DİA, 10/157. 82 İbn Hazm, age, 279 Kehhâle, age, 3/1195; Süleyman Tülücü, “Râî en-Numeyrî”, DİA, 34/426-7. 83 et-Tilimsânî, age, 1/385; İbn Hazm, age, 1/279.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 145
ile alaşağı edilmiş olmaktadır. Bu aynı zamanda Arap topluluklarında kudretli
şairlerce yazılan hicviyelerin etkisini ortaya koymaktadır. Saîd el-Efgânî de bu
hicviye ile Benû Numeyr cemresinin söndüğüne işaret etmiştir.84
3. Benu’l-Hâris b. Ka‘b
Belhâris b. Ka‘b adıyla bilinen Benu’l-Hâris b. Ka‘b kabilesi Kahtânî bir kabiledir.
Yani Arap kabilelerinin soy taksimine göre Yemen menşeli sayılan Kahtân
grubu kabilelerindendir. Kabile, Kehlân grubunda yer alan Mezhic kabilesinin alt
kollarındandır. Soy kütüğü Benu’l-Hâris b. Ka‘b b. Amr b. Ule b. Celd b. Mâlik
b. Uded b. Zeyd b. Yeşcub b. Arîb b. Zeyd b. Kehlân b. Sebe b. Yeşcub b. Ya‘rub
b. Kahtân şeklindedir.85
Benu’l-Hâris kabilesi İslâm dönemine kadar Necrân’da yurt tutmuştu. Necrân
bölgesinde Benû Zuhl b. Amr b. Muzeykiyâ kabilesi ile komşu idiler. Curhum
kabilesinden sonra Necrân riyâseti bu kabileye geçmiş bulunuyordu.86
el-Belâzurî’nin (279/892-3) aktarımına göre Muâviye şöyle demiştir: Kadınları
konusunda en hassas Arap kabilesi Dabbe’dir. En amansız Arap kabilesi ise
Benu’l-Hâris b. Ka ‘b’dır. Bu kabile baskın yapar ama kimse ona baskın yapamaz.87
et-Taberî’nin (310/923) nakline göre Hazreti Muhammed, Hâlid b. el-Velîd’i
üç gün boyunca savaş yapmamak ve sadece davet etmek şartıyla Benu’l-Hâris
kabilesine göndermiştir. Üçüncü gün Benu’l-Hâris müslüman olmuş ve daha
sonra aralarında bilge sözcüleri Kays b. el-Husayn, Yezîd b. Abdulmedân, Yezîd
b. el-Muhaccel, Abdullâh b. Kurayz, Şeddâd b. Abdullâh ve Amr b. Abdullâh
tarafından temsil edilen Benu’l-Hâris heyeti Hazreti Muhammed’in huzuruna
çıkmıştır. Huzura çıktıklarında Hazreti Muhammed “Azarlandıklarında ileri atı-
lanlar siz misiniz?” diye sormuştur. Cevapsız kalan bu soru dördüncü tekrardan
sonra Yezîd b. Abdulmedân “Evet azarlandıklarında ileri atılanlar biziz” ifadesinin
dört defa tekrarıyla cevap bulmuştur. Hazreti Muhammed’in sert ifadelerle
hitap ettiği bu heyete “cahiliyye döneminde hasımlarınızı ne ile sindirirdiniz”
diye sorulmuştur. Heyet bunu kabul etmek istememiş, ısrar karşısında “Biz bizimle
savaşanları sindirirdik, yek vücut hareket eder, dağılmazdık, haksızlığın
84 Saîd el-Efgânî, Esvâku’l-Arab, 411-2, 438. 85 İbn Hazm, age, 416-7; Kehhâle, age, 1/231. 86 el-Kalkaşandî, Nihâyetu’l-ereb, 1/49; Kehhâle, age, 1/231, Cevâd Alî, age, 6/226. 87 el-Belâzurî, age, 5/32.
146 ARAP CEMRELERİ
başlatıcısı biz olmazdık” şeklinde cevap vermiştir. Bu cevap Hazreti Muhammed
tarafından tasdik edilmiştir. Hazreti Muhammed, Kays b. el-Husayn’ı kabile sorumlusu
olmak üzere yetkilendirmiştir. Bu vaka Hazreti Peygamberin irtihalinden
dört ay önce vuku bulmuştur.88
Benu’l-Hâris’in alt kollarından Benû Abdulmedân cahiliyye ve İslam döneminde
bütünüyle Benu’l-Hâris kabilelerinin bilgeleri ve önderleri sayılmaktadır.
Nüfuz ve itibar sahibi bu kol, Abbâsîlerin kurucusu Ebu’l-Abbâs es-Seffâh’ın
(750-754) dayılarıdır. Bu kabileye mensup olmak üzere zındıklıkla itham edilen
Yahyâ b. Ziyâd, bunun kardeşi Mansûr b. Ziyâd, bunun oğulları Muhammed, elFadl
ve Ziyâd Abbâsiler döneminin itibar sahibi isimlerindendir.89 Keza İran ve
Horasan bölgesinin etkin komutanlarından er-Rebî b. Ziyâd90 bu kabileye mensuptur.
Benu’l-Hâris b. Ka‘b kabilesine ortamındaki bulunan yer, vadi, su, dağ ve sair
isimler Arap filologların genel tutumu kapsamında maddelenmiştir. Keza bu kabileye
has bir takım dil kullanımlarına Arapçanın temel sözlüklerinde işaret edilmiştir.
Kabile şairlerinde inşad edilen kimi beyitlerin filolojik amaçlı kullanımı
dil kaynaklarında müşahede edilmektedir. İbn Manzûr’un Lisânu’l-Arab’da nakline
göre el-Umevî "يص ُ لش
ِّ َ
ا "kelimesi Benu’l-Hâris b. Ka‘b kullanımında "يص ُ لصَ ِّ
ا
şeklindedir.91 Yine el-Umevî’ye dayanan bir aktarıma göre "بِ ُ
َال
ْق
َل
ا "kelimesi Benu’l-Hâris
kullanımında olgunlaşmaya durmuş hurma anlamındadır.92
َ ْم ُر" maddesinde" عكد" Zebîdî-ez
ِي اْل
ِي" ifadesinin"َ ع َكَدن
َن
ْمَكن
َ
أ "anlamına geldiğine
dair Benu’l-Hâris b. Ka‘b’dan birine nisbetle لَّ
ِ
َ َ ا || وإ
َ ْوا به
َل
ِذ َ ين ْ اصط
َّ
َ ال
َ ْوم
َا الق
ِي به
ُ ْصل
َ"سن
ْ َد ِب"
ُّم ُ جن
ُ
َا أ
َن
َ َمْعُك ٌود ل
ف beytini şahit olarak tespit etmiştir.93
ِ ً ير َ ا و ِكبَّ ً ارا" ,Zebîdî-ez
َ ْكب
ت رَّ َكب َ"kullamınıda "ارَّ ٌ كب ِın kesre ve şeddeli kullanımını
Benu’l-Hâris b. Ka‘b ve pek çok Yemenli kabileye nisbet etmiştir.94
Bu kabilenin kullamınıda "روف ُخْ َ
َل
ا "kelimesinin bir yaşına girinceye kadar tay
88 et-Taberî, Târîhu’t-Taberî, 1-11, 2.bs. Dâru’t-turâs, Beyrut 1387, 3/127-128; İbn Kesîr, elBidâye
ve’n-nihâye, tah. Alî Şîrî, Dâru ihyâi’t-turâsi’l-Arabî, 1988, 5/115; ayrıca bkz. Cevâd Alî,
age, 7/189. 89 İbn Hazm, age, 416-417. 90 Hakkında bkz. Zekeriya Güler, “Rebî‘ b. Ziyâd”, DİA, 34/498. 91 İbn Manzûr, age, 1/107, صأصأ maddesi; buradan naklen ez-Zebîdî, age, 1/305, صأصأ maddesi;
18/22, شيص maddesi 18/25, صيص maddesi 92 İbn Manzûr, age, 1/689, قلب maddesi; ez-Zebîdî, age, 4/73, قلب maddesi. 93 ez-Zebîdî, age, 8/404, عكد maddesi. 94 ez-Zebîdî, age, 14/5, كرب maddesi.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 147
anlamına geldiği yine Belhâris b. Ka‘b’a mensup kişiye isnat edilen ان
ِ َ
ِن
َّ ٍة َ ك ْ است
َن
ُ "وم ْست
ْ ُعَّو ِد"
ِ َس ِة ال
َ َء ْ مؤي
َ ْجال
ِ َ ع ض ْر َح َّ الش ُم ِ وس|| ن
َ َصاب
ِ األ
ُوع
ْ ِم ْر َو ِد َ ||دف
ِال
ْ َحْب َل ب
َ َع ال
َط
َ ْد ق
ْ َخ ُر ِ وف|| ق
ال beytiyle tanıklanmıştır.95
"فلطح "maddesinin izahında Benu’l-Hâris’li bir kişiye dayandırılan
ير"
ين َ شِع ِ
َ ِح ِ
ْ ِط َح ِ م ْن ط
ُل
ُ ْر ِص ف
ْ ُس َ ه ||كالق
از ُم ِ ه ع ِز َ ين َ و َرأ
ِ َ
َه
َ ْت ل
علِج ُ"beyti şahit olarak kullanılmıştır.
Beyitte bir yılan tasviri yapılmaktadır.96
"ضحك "maddesinde es-Sukkerî’den (ö.275/888) naklen "ك ُح ْلضَ َّ
kelimesinin" ا
Belhâris b. Ka‘b kullanımında hurma ağacının yarılan tomurcuğu anlamına geldiği97
"بقى "maddesinde "ىَ
َ ْبق
ِ َي ي
َق
ب "kullanımında Belhâris kullanımının "اً
ْي
َق
َى ب
َق

şeklinde olduğu kaydedilmiştir.98 "خشو "maddesinde "و ُش ْخْ َ
َل
ا "kelimesinin özü çü-
rümüş ve olduğu yerde kokmuş hurma anlamında "ف ُش َحْ َ
َل
ا "müradifi olarak Belhâ-
ris b. Ka‘b kullanımı olduğu belirtilmiştir.99
َى" gibi"َ س َعى" kelimenin maddesinde" فني"
ْن
َف
َى ي
َن
ف "şeklindeki kullanımının Belhâris
b. Ka‘b kullanımı olup nadir olduğu,100 "مطو "maddesinde de "المطو "kelimesinin
Belhâris kullanımında "اخ ُ ر َم ْلش
ِّ َ
ا "anlamında olduğu belirtilmiştir.101
Bir gramer meselesi olarak "لساحران هذان إن "ayetinde (Tâhâ suresi 20/63) "إن"
maddesinin kesra ve şedde ile "نِ َّ
إ "kıraatinin izahı sadedinde tesniyenin bütün
durumlarda elif ile kullanımının Belhâris b. Ka‘b kullanımı olduğu belirtilmiştir.102
Esmâ-i hamseden olan "بَ ٌ
َ ٌخ" ve" أ
أ "kelimeleri Belhâris kullanımına göre maksur
sayılarak "اً
َب
َ َذا أ
َ ًخا" ve" ه
َ َذا أ
ًا" ve" ه
َب
َْي ُت أ
َ ًخا" ve"َ رأ
َْي ُت أ
رأ َ"şeklinde Belharis kullanımı
olarak gösterilmiş ve buna dair tanıklar gösterilmiştir. Bir kısmının da bu
isimleri son harfi hazfle "كُ َبَ
َ َذا أ
َ َك" ve" ه
َب
َْي ُت أ
ِ َك" ve"َ رأ
ب
َ
ِأ
kullandığı şeklinde"َ م َر ْر ُت ب
belirtilmiştir.103
4. Benû Abs b. Bagîd
Câhiliye döneminin savaşçı kabilelerinden biri de Benû Abs b. Bagîd’dir. İkisi
95 İbn Manzûr, age, 9/66 خرف maddesi ez-Zebîdî, age, 23/190, خرف maddesi. 96 İbn Manzûr, age, 2/542, فرطح maddesi, 2/549, فلطح ;ez-Zebîdî, age, 7/15, فرطح maddesi; 7/30, فلطح
maddesi.
97 ez-Zebîdî, age, 27/254, ضحك maddesi. 98 İbn Manzûr, age, 14/78, بقي maddesi; ez-Zebîdî, age, 37/191, بقي maddesi. 99 İbn Manzûr, age, 14/229, خشو maddesi; ez-Zebîdî, age, 37/547, خشو maddesi. 100 İbn Manzûr, age, 15/164, فين maddesi; ez-Zebîdî, age, 39/256, فين maddesi. 101 İbn Manzûr, age, 15/286, مطو maddesi; ez-Zebîdî, age, 39/542, مطو maddesi. 102 İbn Manzûr, age, 15/449; İbn Yaîş, Şerhu’l-Mufassal, 1-6, tah.İmîl Bedî Yakûb, Dâru’lkutubi’l-ilmiyye,
Beyrut 2001, 2/357.
103 İbn Yaîş, age, 1/155-156.
148 ARAP CEMRELERİ
arasında ara ara çetin savaşlara dönüşen uzun süreli düşmanlık dolayısıyla Abs
kabilesi, Arap tarihinde genellikle Zubyân kabilesi ile yan yana anılır. Kabilenin
soy kütüğü Benû Abs b. Bagîd b. Reys b. Gatafân b. Sa‘d b. Kays b. Aylân b. Mudâr
b. Nizâr b. Ma‘add b. Adnân şeklindedir.104 Murâd ve Ezd kabile gruplarında
da aynı adı taşıyan büyük kabileler olduğu için buna Absu Gatafân da denilmekle
beraber en şöhretlileri bu olduğu için mutlak olarak Abs denildiğinde Abs b. Bagîd
kabilesi kastedilir.105
Benû Abs kabîlesi Necd’de yurt tutmuştu. Kûfe’de bu kabile mensuplarının
sakin olduğu bir mahalle oluşmuş idi. Mahallede bir de cami yapılmıştı. Mısır’da
Bilbîs kentine yerleşen Abs’lılarda olmuştur.106
Arapların tarihi çetin savaşlarla dolu zorlu bir kabilesi olan Abs b. Bagîd’in
Zubyân ve Fezâre kabilelerine karşı yaptığı Dâhis ve Gabrâ savaşı Arap tarihinin
en uzun süreli savaşlarından biridir. Dâhis ve Gabrâ birer atın ismidir. Kabile
reislerinin bu atlarla yaptığı yarış sırasında kıvılcım alan bu savaş yıllarca sü-
regitmişti. Bunun dışında Benû Abs’ın Fezâre ve Zubyan’a karşı Hebâe diğer
adıyla Cefr, Abs ile Zubyân arasında Cebele, Kelb ve Zubyân’a karşı Arâ‘ir, Benû
Hanzala’ya karşı Suvebân, Benû Temîm’e karşı Akren, Cuşem’e karşı el-Esl ve
el-Ertâ, Benû Sa‘d b. Zeydumenât’a karşı el-Furûk ve Esed’e karşı es-Selîl savaşı,
Arap tarihinin eyyâmü’l-arab sırasında sayılan başlıca savaşlar arasında yer
almaktadır.107
Arap edebiyatında bu kabileye mensup çok sayıda seçkin şair de bulunmaktadır.
Arap tarihinin halk kahramanlarından, silahşörlerinden ve Arap edebiyatının
müstesna şairlerinden muallaka sahibi Antara b. Şeddâd (ö.614?)108 ayrıca İslâmî
dönemde etkili hicivleriyle adını edebiyatına yazdıran el-Hutay‘e adıyla bilinen
Ebû Muleyke Cervel b. Evs,109 ayrıca Hazreti Peygamber tarafından Benû Hilal’e
davetçi olarak gönderilip bu kabile tarafından şehit edilen Kurre b. Husayn,110
Abs kabilesine mensuptur.
el-Cevherî tarafından aktarılan nakilde Abs’ın cemrelik hususiyeti bir üze-
104 İbn Hazm, age, 250, 481; es-Semânî, age, 9/200; Kehhâle, age, 2/738; kabile hakkında genel
bilgi için Mustafa Fayda, “Abs” DİA, 1/312.
105 İbnu’l-Esîr, el-Lubâb fî tehzîbi’l-ensâb, Dâru sâdır Beyrut, 2/315. 106 Kehhâle, age, 2/738. 107 Kehhâle, age, 2/739. 108 Hakkında bkz. Cemal Muhtar, “Antere”, DİA, 3/237. 109 Hakkında bk. Zülfikar Tüccar, “Hutay’e” DİA, 18/424. 110 İbn Hazm, age, 251.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 149
rinden tespit edilmiştir. Keza Ebû Hayye en-Numeyrî’nin beyitlerinde de Abs’ın
cemreliğine vurgu yapıldığı görülmektedir. İlgili nakil ve beyitler yukarıda tespit
edilmiştir. Buna göre Abs’ın cemre olduğu kanaati toplumsal hafızada sağlam
bir yer edinmiş gibidir. Nitekim Hazreti Ömer, Kays kabilelerinin büyük koalisyonuna
karşı tek başına duran Abs’ın bu kabiliyeti hakkında el-Hutey’e ile bir
sohbeti vardır. Abs’ın cemrelik hususiyetinin bu vaka ile ilgisi bulunabileceği
gibi bu kayıt vakanın Hazreti Ömer dönemine kadar toplumsal hafızadaki canlılı-
ğını koruduğunu göstermektedir.111 Ancak Hazreti Muhammed’in (sav) doğduğu
yıllarda meydana gelen Cebele savaşında Benû Âmir b. Sa‘sa‘a’nın yardımına
giderek onlarla yaptığı güç birliği dolayısıyla Arap toplumunun kültürel hafızası
Abs’ın cemrelik hususiyetini sonlandırmış ve Abs cemresi sönmüştür.112
5. Benû Yerbû b. Hanzala
Adnânî kabilelerin Mudar grubunda yer alan Temîm kabilesinin alt kollarından
bir kabiledir. Kabilenin soykütüğü Benû Yerbû b. Hanzala b. Mâlik b. Zeydumenât
b. Temîm b. Murr b. Udd b. Tâbiha b. İlyâs b. Mudar şeklindedir. Benû
Yerbû kabilesi Necd bölgesinde Yemâme civarında Hîre’ye yakın bölgede yurt
tutmuştu. Cahiliye döneminde Hîre hükümdarlığı alanına yaptığı sürekli baskınlarla
bilinmektedir. Hîre yönetimi bir türlü baş edemediği bu baskınlar karşısında
Benû Yerbû ile antlaşma yoluna gitmek durumunda kalmıştır. Bu antlaşmaya
göre Hîre hükümdarları redâfet113 görevini bu kabileye vermiştir. Bunun karşılı-
ğında kabile Hîre topraklarına yaptığı baskınlara son vermiştir.114
Yerbû b. Hanzala’nın Riyâh, Sa‘lebe, el-Hâris, Amr ve Sabîr adlı oğulları-
na “el-ahmâl” denmiştir. Oğullarından Kuleyb, Gadâne, el-Anber üçlüsüne ise
“el-ukadâ” denmiştir. Bunlar kardeşleri Riyâh oğullarına karşı müttefik idiler.
“el-Ahmâl” grubu da buna karşın Riyâh oğullarına destek vermiştir.
115
Benû Yerbû’un alt kolları arasında Benû Riyâh, Benû Salît, Benû Sabîr, Benû
111 İbn Manzur, 4/145, “مجر “maddesi; ez-Zebîdî, age, 10/458, "مجر "maddesi. 112 Bkz. Cevâd Alî, age, 8/102 113 Benû Yerbû’dan bu görevi üstlenen ilk kişi Attâb b. Hermî b. Riyâh el-Yerbûî’dir. “Redâfet”
bu görevi üstlenen kişinin hükümdarın sağ tarafında oturması, ikram ve ziyafetlerde hükümdarın
kadehini yudumlamasının ardından herkesten yudum hakkına sahip olması, savaş esnasında
ganimetin dörtte birine sahip olmasıdır. Bkz. İbn Kuteybe, el-Maârif, 651. 114 İbn Kuteybe, el-Maârif, 651;Kehhâle, age, 3/1262; Cevâd Alî, age, 5/226, 9/285. 115 İbn Hazm, age, 1/224.
150 ARAP CEMRELERİ
Sa‘lebe, Benû Kuleyb ve Benû Arîn kolları yer almaktadır.116 Benû Yerbû’un alt
kolu Benu’l-Hâris bilhassa ezrakî haricilerin önderliğini yapmışlardır.
117
Kabile tarihinde Hîre hükümdarı Kâbûs b. Munzir’e karşı Tahfe, Benû Âmir
b. Sa‘sa‘a’nın alt kollarından Kuşeyr b. Ka‘b’a karşı el-Merrût, Benû Kilâb’a
karşı Men‘ac savaşı gibi önemli savaşlar vardır. Bunlar eyyâmü’l-Arab sırasında
sayılan muharebelerdir.118
Şâir Cerîr (ö.110/728)119 kabilenin Benû Kuleyb b. Yerbû kolundandır. Şeceresi
Cerîr b. Atiyye b. el-Hatafâ b. Bedr b. Seleme b. Avf b. Kuleyb b. Yerbû
şeklindedir.120
Yalancı peygamberlik iddiacısı Secâh (ö.41/661) ise kabilenin Benu’l-Anber
b. Yerbû kolundandır. Şeceresi Secâh b. Evs b. Hureyz b. Usâme b. el-Anber b.
Yerbû şeklindedir.121 Benû Yerbû, Mâlik b. Nuveyre122 riyâsetinde bununla işbirliği
yaptılar.
Bazı görüşlere göre Arap cemreleri arasında sayılan Benû Yerbû’un bu ihtisasının
sürekliği konusu kaynaklara yansımamış gibidir. Bu durum söz konusu
durumun genel kabul görmemiş olmasıyla ilgili olabilir.
Sonuç
Arap kabileleri kültür ortamında gelişen toplumsal kavramlardan biri “cemerâtu’l-arab”dır.
Bu kavram güçlü ve savaşçı kabilelerin güç ve dayanıklılıklarına
karşılık toplumun geliştirdiği bir taltif unvanı görünümündedir. Bu şekilde
kabilelerin müştereklik gösterdiği belirli özelliklere göre tasniflerini yapan çok
sayıda kavramın geliştiği görülmektedir. Bu tasnif ve kavramlaştırma sadece kabilelerle
sınırlı kalmamış, kabile mensubiyetlerine bakılmaksızın belirli hususiyetlerde
öne çıkan kişiliklerin bir kavram çatısında toplandığına da rastlanmaktadır.
Ateş koru demek olan cemrenin çoğul formunun izafesiyle kurulan “cemerâtu’l-arab”
terkibi geçmişlerinde başka kabilelerle ittifak ve yardımlaşma
116 Kehhâle, age, 3/1262; İbn Hazm, age, 1/224-228. 117 İbn Hazm, age, 1/225. 118 Kehhâle, age, 3/1262. 119 Bkz.Zülfikar Tüccar, “Cerîr b. Atiyye” DİA, 7/412-413. 120 İbn Hazm, age, 225. 121 İbn Hazm, age, 226. 122 Bkz. Mustafa Fayda, “Mâlik b. Nüveyre”, DİA, 27/514-15.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 151
olmaksızın kendi başına varlıklarını etkin bir şekilde sürdürmüş, taraf olduğu
çatışma ve savaşlarda tek başına taraf olmuş güçlü, atılgan ve savaşçı kabileleri
ifade eder. Çatışma ve savaş bu unvan için gerekli olduğu gibi ittifak yapmama
şartı da bağlayıcıdır. Toplumsal hafızanın hafızanın bu ünvanla taltif ettiği kabileler
bütün Arap kabileleri içinde atılganlıkları ve savaşçılıkları ile öne çıkmıştır.
İttifak kurma şartı bozulduğunda ise cemrelik sona erdirilmiştir. Karşıtsal olarak
cemre olmayan kabilelerin etkin ve güçlü olmadığı, kendilerini koruyamadığı sonucu
oluşmaz. Bu cihet neredeyse belirli bir olgunluğa sahip bütün kabileler için
söz konusudur. Öyleyse bu kavram daha çok ittifak kurmamış olma şartı üzere
inşa edilmiş olmaktadır.
Arap toplumunun cemrelik ile onurlandırdığı kabileler genel kanaate göre üç
tanedir. Bunlar Benû Dabbe b. Udd, Benû Numeyr b. Âmir ve Benu’l-Hâris b.
Ka‘b kabileleridir. Özellikle altıncı yüzyılın son çeyreğinde Kays b. Aylân grubu
kabilelerinin kapsamlı koalisyonuna karşı yaptığı efsanevi savunma sonucunda
Abs b. Bagîd kabilesi de cemrelik unvanı almıştır. Bazı tasniflerde Temîm grubundan
Benû Yerbû b. Hanzala kabilesi de cemre olarak sayılmıştır.
Kültür tarihinde bu cemrelerin söndüğü yani özelliğin sona erdiği belirtilmiş-
tir. Cemrenin sönmesi hepsinde başka kabilelere ittifak yapma durumuyla ilgilidir.
Sadece Benû Numeyr kabilesi istisna edilmiştir. Onun da toplumsal prestijinin
Cerîr’in ed-dâmiga adlı hicviyesi ile yıkıldığı yani cemresinin söndüğü
görülmektedir.
152 ARAP CEMRELERİ
SUMMARY
ANCIENT STRONG ARABIC TRIBES: CEMERAT ALARAB
Eyyüp TANRIVERDİ*
“Cemerat al-arab” is one of the cultural terms drived in the ancient Arabic
tribal environment in connection with the traditional occasions appearing in daily
life. It can be said that ancient tribal oral mentality is seems to be liable to classify
the concrete cases of the same character as well as its detailayic and descriptive
character, which caused the derivation of many term in relation with their real
form in daily life like hukama al-arab, fursan al-arab, lusus al-arab, agribet al-arab
and many others.
“Cemerât” is plural for “cemret” in Arabic, meaning a mass of fire and the
term “cemerât al-arab” stands for the strong tribes who never allied with others
even in very hard cases and tough battles and could make their own fate, which
is a very difficult case to reach for the tribes even those large and strong ones.
Thats is why among the thousands of the tribes there are only three seems to
have “cemret” character, and they are Benû Dabbe b. Udd, Benû Numeyr b. Amir
and Benû Haris b. Ka‘b tribes, first two are of the Adnân branch and the last of
Kahtan. And sometimes one other Benû Abs b. Bagîd is added by the ancient
cultural scholars, which seems to be caused from that touhg battle between this
and a crowd alliance of the Kays b. Aylan tribes. And also one more Benû Yerbû
b. Hanzala a large branch of Temîm tribe ise added to the “cemerât”, which does
not seems to be a spread idea in general.
Many even opposite opinions are naturally can be observed on many cases
relating to the ancient Arabic societies because of having an oral cultural tradition
as well as the tribal competition. So different opinions about the “cemerât al-arab”
are to be accepted of this kind.
* Assoc. Prof. Dr., Dicle University, Faculty of Theology, Basic Islamic Science
(eyyuptanriverdi@hotmail.com).
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 153
KAYNAKÇA
Ahmed Zekî Safvet, Cemheretu hutabi’l-Arab, 1-3, el-Mektebetu’l-ilmiyye,
Beyrut.
Ali Öngül, “Dabbe”, DİA, 8/393.
Cemal Muhtar, “Antere”, DİA, 3/237.
Cengiz Tomar, “Nümeyr b. Âmir”, DİA, 33/302.
Cevâd Alî, el-Mufassal fî târîhi’l-arab kable’l-İslâm, 1-20, 4.bs. Dâ-
ru’s-sâkî, 2001.
Ebû Ca’fer el-Bagdâdî, el-Muhabber, tah. Ilse Lichtenstadter, Dâru’l-âfâ-
ki’l-cedîde, Beyrut.
Ebû Hilâl el-Askerî, Cemheretu’l-emsâl, 1-2, Dâru’l-fikr, Beyrut.
Ebû İshâk el-Kayrevânî, Zehru’l-âdâb, 1-4, Dâru’l-cîl, Beyrut.
el-Belâzurî, Ahmed b. Yahyâ, Ensâbu’l-eşrâf, 1-13, tah. Suheyl Zekkâr ve
Riyad ez-Ziriklî, Dâru’l-fikr, Beyrut 1996.
el-Câhiz, Ebû Osmân Amr b. Bahr, el-Beyân ve’t-tebyîn, 1-3, Dâru ve mektebetu’l-hilâl,
Beyrut 1423.
el-Cevherî, Ebû Nasr İsmâîl b. Hammâd, es-Sihâh, 1-6, tah. Ahmed Abdulgafûr
Attâr, 4.bs., Dâru’l-ilm li’l-melâyîn, Beyrut 1987.
el-Feyyûmî, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Muhammed, el-Misbâhu’l-munîr, 1-2,
el-Mektebetu’l-ilmiyye, Beyrut.
el-Kalkaşandî, Ahmed b. Alî b. Ahmed, Nihâyetu’l-ereb fî marifeti
ensâbi’l-arab, tah.İbrâhîm el-Ebyârî, 2.bs.Dâru’l-kuttâbi’l-Lubnâniyyîn, Beyrut
1980.
el-Kalkaşandî, Ahmed b. Alî b. Ahmed, Subhu’l-a‘şâ, 1-15, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye,
Beyrut.
el-Meydânî, Ebu’l-Fadl Ahmed b. Muhammed, Mecmau’l-emsâl, 1-2, tah.M.
Muhyiddîn Abdulhamîd, Dâru’l-ma’rife, Beyrut.
el-Muberred, Ebu’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd, el-Kâmil fi’l-luga, 1-4,
tah.M.Ebu’l-fazl İbrâhîm, 3.bs., Dâru’l-fikri’l-arabi, Kahire 1997.
es-Seâlibî, Ebû Mansûr Abdulmelik b. Muhammed, Simâru’l-kulûb
fi’l-muzâfi ve’l-mensûb, Dâru’l-maârif, Kahire.
154 ARAP CEMRELERİ
es-Sem‘ânî, Ebû Sa‘d Abdulkerîm b. Muhammed, el-Ensâb, tah. Abdurrahmân
b. Yahyâ, Meclisu dâireti’l-maârifi’l-osmâniyye, Haydarabad 1962.
et-Taberî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Cerîr, Târîhu’t-Taberî, 1-11, 2.bs. Dâ-
ru’t-turâs, Beyrut 1387.
et-Tilimsânî, Muhammed b. Ebî Bekr, el-Cevhere fî nesebi’n-Nebiyyi ve
ashâbihi’l-aşere, 1-2, tah.M.Altunci, Dâru’r-rifâî li’n-neşr ve’t-tibââ ve’t-tevzî,
Riyâd 1983.
ez-Zebîdî, Ebu’l-Feyz Muhammed b. Muhammed el-Murtadâ, Tâcu’l-arûs,
1-40, tah. Abdussettâr Ahmed Ferrâc, Vizâretu’l-irşâd ve’l-enbâ, Kuveyt 1965.
ez-Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Mahmûd Cârullâh, el-Mustaksâ fî emsâli’l-arab,
1-2, 2.bs. Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1987.
Hüseyin Elmalı, “Mufaddal ed-Dabbî”, DİA, 30/364.
İbn Abdirabbihi, Ebû Amr Şihâbuddîn Ahmed, el-İkdu’l-ferîd, 1-8, Dâ-
ru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1404.
İbn Fâris, Ebu’l-Huseyn Ahmed, Mu‘cemu makâyîsi’l-luga, 1-6, haz. Abdusselam
M.Hârûn, Dâru’l-fikr, 1979.
İbn Haldûn, Ebû Zeyd Abdurrahmân b. Muhammed, Dîvânu’l-Mubtede, tah.
Halîl Şahâde, 2.bs. Dâru’l-fikr Beyrut 1998.
İbn Hazm, Ebû Muhammed Alî b. Ahmed, Cemheretu Ensâbi’l-Arab, Dâ-
ru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1983.
İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmâîl b. Amr, el-Bidâye ve’n-nihâye, tah. Alî Şîrî,
Dâru ihyâi’t-turâsi’l-Arabî, 1988.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullâh b. Muslim, el-Maârif, tah. Servet
Ukâşe, 2.bs.el-Hey’etu’l-Misriyye, Kahire 1992.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullâh b. Muslim, Uyûnu’l-ahbâr, 1/ 4,
Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1418.
İbn Manzûr, Ebu’l-Fadl Cemâleddîn, Lisânu’l-Arab, 1-15, 3.bs.Dâru sâdır,
Beyrut 1414.
İbn Reşîk, Ebû Alî el-Hasen, el-Umde fî mehâsini’ş-şi’r ve âdâbihi, 1-2,
tah.M.Muhyiddîn Abdulhamîd, 5.bs. Dâru’l-cîl, 1981.
İbn Saîd el-Endelusî, Neşvetu’t-tarab, tah.Nusret Abdurrahmân, Mektebetu’l-aksâ,
Amman.
EYYÜP TANRIVERDİ / Şarkiyat Mecmuası Sayı 26 (2015-1) 127-155 155
İbn Sellâm, Ebû Ubeyd el-Kâsım, el-Emsâl, th.Abdulmecîd Kutamış, Dâ-
ru’l-memûn li’t-turâs, 1980.
İbn Yaîş, Ebu’l-Bakâ Yaîş b. Yaîş, Şerhu’l-Mufassal, 1-6, tah.İmîl Bedî
Yakûb, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 2001.
İbnu’l-Esîr, Ebu’l-Hasen Alî, el-Lubâb fî tehzîbi’l-ensâb, Dâru sâdır, Beyrut.
M.Özgü Aras, “Cemre”, DİA, 7/340-341.
Mustafa Fayda, “Abs” DİA, 1/312.
Mustafa Fayda, “Mâlik b. Nüveyre”, DİA, 27/514-15.
Mustafa Kılıçlı, “Ebû Hayye en-Numeyrî”, DİA, 10/157.
Ömer Rizâ Kehhâle, Mucemu kabâili’l-arabi’l-kadîme ve’l-hadîse, 1-5,
7.bs. Muessesetu’r-risâle, Beyrut 1994.
Saîd el-Efgânî, Esvâku’l-Arab yy., ty.
Süleyman Tülücü, “Râî en-Numeyrî”, DİA, 34/426-427.
Zekeriya Güler, “Rebî‘ b. Ziyâd”, DİA, 34/498.
Zülfikar Tüccar, “Cerîr b. Atiyye” DİA, 7/412-413.
Zülfikar Tüccar, “Hutay’e” DİA, 18/424.

Konular