GÜNCEL TÜRKÇE VE ULUSLAŞMA

30 Cilt: 78 Sayı: 4 Yıl: 2007
Necmettin TEKİN*
Dil, insanların düşündüklerini ve hissettiklerini
bildirmek için sözcüklerle ve işaretlerle yaptıkları
anlaşmadır, denebilir.
İnsanlar önceleri çevrelerinde oluşan olayları
taklit ederek sevinçlerini, korkularını, acılarını
ve ruh hallerini dışa vurmak için sesler oluşturmuşlar,
toplu yaşamla birlikte seslerini ve tavırlarını
geliştirmiş ve değiştirmişlerdir. Ancak, diller
zamanla değişime uğramışlar ve kimi diller
de tamamen kalkmıştır. Söz konusu gelişmede,
birlikte yaşam süresi, ortak değerler ve kültürel
etkiler rol oynamıştır.
Altay Dağları civarından kaynaklanan Türkçe
dili, daha sonra kavimler halinde yaşayanların
doğuya (Japonya ya doğru) ve batıya (Avrupa’ya
doğru) yayılmaları ile genişlemiştir. Halen
Dünya’da konuşulduğu alan bakımından üçüncü,
en çok konuşulan diller arasında da altıncı dildir.
Günümüzde Türkçe’yi yaklaşık 200 milyon insan
konuşmaktadır. Türkler Dünya’da en çok alfabe
değiştiren gruplardan olup, halen 20 ayrı Türk
yazı dili bulunmaktadır. Bunların, önemlileri
arasında Türkiye Türkçesi, Gagavuz Türkçesi,
Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi sayılabilir.
Türkiye Türkçesi halen Türkiye Cumhuriyeti
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi dilidir.
Ayrıca Almanya’da büyük bir azınlık Türkiye
Türkçesi kullanmaktadır.
Tüm dillerde olduğu gibi, Türkçe’de de farklı
coğrafya, kültür ve ortak yaşamın etkileri ile olu-
şan ağız, şiveler vardır. Türkiye Türkçesi’nin kabul
gören ve yazı diline de aktarılan şivesi İstanbul
ağzıdır. Anadolu’da farklı şivelerde oluşmuştur;
bunlar arasında Karadeniz, Güneydoğu ve Ege
bölgesi ağızları başlıcalarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslaşma sürecini
tamamlaması için öngörülen devrimlerden
en önemlileri arasında “Harf Devrimi” ve
“Dil Devrimi” sayılabilir. Mustafa Kemal Atatürk,
Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra
gerçekleştirilecek devrimlerin halk tarafından
anlaşılması, ulusal bilincin oluşması ve çağdaş
düşünmenin egemen kılınması için Türkiye
Türkçesi’nin halk ve aydınlar tarafından kullanılmasına
çalışmıştır. Bu nedenle, Cumhuriyet’in
kurulmasından dört yıl sonra Osmanlıca’dan
(Arap alfabesinde yapılan birtakım düzenlemelerle
oluşturulan dil) Latin Alfabesine geçilmiş,
dokuz yıl sonra da “Dil Devrimi” gerçekleştirilmiştir.
Dil Devrimi ile Türkiye’de yaşayanların
Türkçe düşünmesi, Türkçe’nin bilim, sanat, teknik
ve kültür alanlarındaki kavramları karşılayabilecek
biçimde gelişmesi amaçlanmıştır. Açıklanan
gelişmelerin sağlanabilmesi için 1932 yılında
Türk Dili Tetkik Cemiyeti (TDTC) kurulmuştur.
Halen Türk Dil Kurumu (TDK) olarak görevini
sürdürmekte olan kurumun başlıca görevleri arasında
ortak dille konuşma ve düşünme ile ulusal
bilincin oluşturulması, toplumsal gelişmenin
sağlanması ve çağdaş yaşama ulaşmanın kolaylaştırılması
ve hızlandırılması sayılabilir. Ayrıca,
toplumda yer alan azınlık kitlelerin ulusal birliğe
bağlanması, etnik, dini ve kültürel farklılıkların
hoşgörü ile karşılanmasında ortak dilin dünyada
başarıyla kullanıldığı bilinmektedir. Ancak, farklı
anadillerin, lehçe ve ağızlarında korunması ve
saygıyla karşılanması toplumsal bütünlük için
gereklidir.
Cumhuriyet’in kurulmasından hemen sonra
başlatılan Dil Devrimi ile diğer devrimlerin
anlaşılması ve başarıya ulaşması için
GÜNCEL TÜRKÇE VE
ULUSLAŞMA
* Prof.Dr., Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Dölerme ve Suni Tohumlama AD.
GÜNCEL TÜRKÇE
Cilt: 78 Sayı: 4 Yıl: 2007 31
Güncel Türkçe
Türkiye Türkçesi’nin yaygın kullanılması,
yabancı kökenli sözcüklerden olabildiğince
arındırılması, yeni sözcüklerin Türkceleştirilmesi
amaçlanmıştır.
Daha çok Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerin
yer aldığı Türkçe konuşma ve yazı dili
zamanla (Cumhuriyet’in ilk yılları) Türkçe karşı-
lıkları bulunarak Türkçeleştirilmiştir. Türkçeleş-
tirme çalışmaları halk dilinde hızlı gerçekleşirken,
basın dilinde daha yavaş olmuştur! Basın
yolu ile Türkçe sözcüklerin kullanılması 1935
yılında %35 iken, bu oran zamanla artmış 1965
yılında %60.5, 1995 yılında da %70.9 oranına
ulaşmıştır (Halk dilinde %85.67). Ancak, söz
konusu yabancı kökenli sözcük azalışı Arapça
ve Farsça sözcüklerde olurken, bu kez de bilim
ve teknolojinin gelişmesine bağlı olarak diğer
dillerden özellikle İngilizce’den alınan sözcükler
büyük ölçüde artmıştır. Günümüz aydınları-
nın egemen anlayışı daha çok, Türkçe’den doğu
kökenli sözcüklerin arındırılmasına yöneliktir.
Ancak batı kökenli sözcüklerin de doğu kökenliler
kadar, hatta son zamanlarda daha artan
ölçülerde Türkçe’de kullanıldığı görülmektedir.
1940’lı yıllardan başlayarak batı kökenli sözcüklerin
Türkçe’ye girişi hızla devam etmektedir. Bu
gelişme göz ardı edildiği gibi sözcüklerin Türkçe
karşılıklarının bulunması gibi bir çabaya girişilmemesi
ve olanların da tam yerinde kullanılmaması
olumsuzlukları artırmaktadır. Aydınların
kolaycılığa kaçarak, kopyacılıkla konuşmaları
gibi son zamanlarda Türkçeleştirilmiş sözcükleri
de aynı anlayışla göz ardı etmeleri, dilde yozlaş-
mayı körüklemektedir. Örneğin; doğu kökenli
“tahlil”, “çözümleme” olarak kullanıldığı halde
son yıllarda “analiz” eşdeğer görülmekte ve
sıkça kullanılmaktadır. Yine, Cumhuriyet’ten
sonraki aydınların “nesil”e önerdiği “kuşak”,
günümüz aydınlarınca “jenerasyon” olarak kullanılmaktadır.
Bu durum, basının ve aydınların
Dil Devrimi’ni hedefi nden uzaklaştırması anlamına
gelmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra
modern ve çağdaş bir ülke için ulusallaşma çalış-
maları birçok devrimle pekiştirilmeye çalışılmış-
tır. Ancak, yaşamımızın birçok alanında olduğu
gibi, dilde de güncelleşme, öz Türkçeleştirme
çalışmalarına karşı gerici ve tutucu çevrelerce
tavır alınmıştır. Cumhuriyet’in kurulmasından
sonra (1924) hazırlanan “Teşkilat-ı Esasiye”
Kanunu, 1945 yılında “Anayasa” olarak tanımlanmış
ve güncel Türkçe ile tekrar yazılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’e karşı olan kimi
çevreler devrimlerin önünü kesmek, egemenliğin
ulusa kazandırılmasını önlemek için devrimleri
kötüleme çalışmalarına girmişlerdir. Bu
amaçla Türkiye Türkçesi’ne kazandırılmış birçok
Türkçe sözcüğü tekrar Arapca’ya çevirmişler;
Türk Dil Kurumu’nu kapatmaya çalışmışlardır.
Daha da ileri giderek 1952 yılında “Anayasa”yı
“Teşkilat-ı Esasiye” olarak değiştirmişler ve
Osmanlıca’ya çevirmişlerdir. Dilde başlatılan
geriye dönüş çalışmaları ile aslında, demokratik,
laik, sosyal ve çağdaş hukuka dayalı bir Türkiye
Cumhuriyeti için yapılan devrimlerin önünün
kesilmek istendiği bilinmektedir. Yakın geçmi-
şimizde “Türk İslam Sentezi” olarak bilinen
girişim ve çalışmalarla da benzer uygulamaların
devam ettirildiği gözlenmiştir. Günümüzde de
TBMM’nde aynı düşüncelerin ardıllarının bulunduğu
ve çalışmalarını hızlandırarak sürdürdüklerine
tanık olmaktayız.
Her şeye karşın, ulusallaşmanın gerçekleş-
mesini istiyorsak, dilde yabancı sözcüklerden
arınma ve ortak kültür oluşmasına önem vermeliyiz.
Unutmayalım, dilde devrim düşüncenin
yenileşmesidir.
Kaynaklar
1- Bayer, Yalçın (2007): Türkçenin kullanımı ve dil politikası,
Hürriyet, 23.12.2007
2- Özgür Ansiklopedi (2007): Erişim Adresi: http://
tr.wikipedia.org/wik, Erişim tarihi: 05.02.2008
3- Türk Dil Kurumu (2007): Güncel Türkçe Sözlük ve Yazım
Kılavuzu. Erişim Adresi: http//www.tdk.gov.tr Erişim
tarihi: 05.02.2008)
4- Zülfi kar, Hamza (2007): Dünden Bugüne Türkçe 663,
Türk Dili Dergisi
GÜNCEL TÜRKÇE’DEN ÖRNEKLER
Yabancı Kökenli Sözcük Güncel Türkçe
Müstahsil (Arapça) Üretici
Nesil (Arapça) Kuşak
Kıstas (Arapça) Ölçüt
Velev (Arapça) İster, isterse, olsa da
Bilahare (Arapça) Sonra, sonradan
Analiz (Fransızca) Çözümleme
Panel (Fransızca) Açık oturum
Müktesebat (Arapça) Edinilen, kazanılan bilgiler
Fotokopi (Fransızca) Tıpkıçekim
İnkılap (Arapça) Devrim
Bilanço (İtalyanca) Dengelem
Mütehassıs (Arapça) Uzman

Konular