DÎVÂNU LUĠÂTİ’T-TÜRK’ TE EVİRİK (İBRİK)

Türkbilig, 2009/17: 1-4.
DÎVÂNU LUĠÂTİ’T-TÜRK’ TE EVİRİK (İBRİK)
Ziyat AKKOYUNLU*
Özet: Bu makalede, kültür alışverişi neticesinde meydana gelen kelime
alışverişlerinde doğal olarak ortaya çıkan bir takım yanılgılar ve karışıklıklar
sebebiyle Kâşgarlı Mahmûd’un, Dîvânu Luġâti’t-Türk’te Türkçe bir kelimeyi
Arapça bir kelime zannetmesi üzerinde durulmuştur. Bu yapılırken de
kelimenin doğru telaffuzu yine kitapta bulunan örneklerin ve Arapçada var
olan kuralların ışığında ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kâşgarlı Mahmûd, Evirik (İbrik)
Ibrik in Diwan Lugat’at Turk
Abstract: In this article, the focus has been on how Mahmud Kashgari in
Diwan Lugat’at Turk mistakenly considered an originally Turkish-origin
word as an Arabic-origin word because of the lexical borrowings that
naturally led him into confusion in the context of cultural contact. This is
explained in reference to the correct pronunciation of the word depending on
the given examples in the book and on the phonological rules of the Arabic
language.
Keywords: Kâşgarlı Mahmûd, Evirik (İbrik).
Kâşgarlı Mahmûd’un yazdığı Dîvânu Luġâti’t-Türk’ te “ibrik” kelimesine içki
meclisini tasvir eden iki dörtlükte rastlıyoruz. 1
Birinci dörtlük:
Iwrıķ başı ķazlayu
Saġraķ tolu közleyü
Saķınç ķuźı kizleyü
Tün kün bile sevinelim
“İbriğin başı kazın boynu gibi
Kadeh (yaşla) dolmuş göz gibi
Hüzünlerimizi onun altına gömelim
Gece gündüz sevinelim” (DLT. s.63)
İkinci dörtlük:

*
Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi.
Türkbilig, 2009/17: 1-4.
Ziyat AKKOYUNLU
2
Kögler ķamuġ tüzüldi,
Ewrıķ iźiş tizildi
Sensiz özüm özeldi
Kelgil amul oynalım
“Şarkı ve nağmeler arasında uyum sağlandı
İbrik ve kadehler dizildi
Seni özlediğimden içim sıkıldı
Geliver seninle sakin bir yerde rahatça oynayalım” (DLT. s. 500)1
Kâşgarlı Mahmûd, burada kelimesini açıklarken; “telaffuz ve mana
bakımından Arapçaya uygun düştüğünü; ancak Türklerin bu kelimedeki “b” harfini
Türkçedeki “ ڤ) “ v)2
harfine çevirdiklerini” (DLT. s.62) ve kelimesinin
biraz zorlamayla Arapçada bulunan “ قر
ا) “ibrîk) kelimesinden geldiğini ifade
etmekte, bu iki kelime arasındaki benzemeyi sağlamak için de kelimeyi ك) kef) ile
değil (kaf) ile yazmıştır. Eserinin ilk sayfalarında “Halil’in Kitâbu’l- ‘Ayn”ında
yaptığı gibi, kullanılanla kullanılmayanı (kelimeler) birlikte kullanarak Türk dilleri
ile Arapçanın iki yarış atı gibi başa baş koştuğunu bildirmek içimden geçerdi. O
zaman o metot daha kapsamlı olurdu. Ancak bu şekilde yapışım daha doğrudur.
Çünkü bunun algılanması daha kolaydır ve insanlar buna daha fazla rağbet
gösterirler. Bundan dolayıdır ki özetlemek maksadıyla kullanılanları tespit ettim;
kullanılmayanları da ihmal ettim.” (DLT s.5) gibi bir kayıt düşen Türk ve Türk
Dili’nin hayranı olan Kâşgarlı Mahmûd’un maksadı Arap Dili’nin daha üstün bir dil
olduğunu göstermek değil, Türkleri ve Türkçeyi Araplara sevdirmektir.

1
Besim Atalay’ın okuma şekliyle naklettiğimiz şiirlerin açıklamaları, Kâşgarlı
Mahmûd’un Arapça tercümesinden alınmıştır.
2
Kâşgarlı, eserinde geçen üç noktalı “f ” gibi yazılan “ ڤ) “v) harfine “Türkçedeki v”
demesine rağmen Besim Atalay’ın, tercümesinde bu “ ڤ“leri “ w” harfiyle göstermesi
yanlıştır ve bu yanlış günümüzde de devam etmektedir. Eski yazı metinleri Latin
harflerine çevirirken “veled-vahi-vahdet” gibi yabancı kelimelerdeki “و) “ v) leri “ w ” ile
“var, ver, vur, av, ev” gibi Türkçe kelimelerde bulunan “ ڤ“ leri de “ v” harfiyle
göstermek gerekir. Kaynaklarda geçen “ ڤ “ ler hiçbir zaman “w” harfiyle gösterilemez.
Zira Arapçadaki “v” tıpkı İngilizcedeki “w” gibi, dudak yuvarlanarak telaffuz edilirken,
Türkçedeki “v” ise ön üst dişlerle alt dudaktan çıkan farklı bir sestir.
Türkbilig, 2009/17: 1-4.
DÎVÂNU LUĠÂTİ’T-TÜRK’TE EVİRİK (İBRİK)
3
kelimesinin geçtiği dörtlüklerden anlaşıldığı üzere ibrik, o dönemde
şarap ve başka içecekleri içinde bulunduran günümüz sürahisini de ifade ediyordu.
İbriği, görevini yapar hale getirmek için onu evirmemiz gerektiğine göre bu ad
“evir-” fiilinden gelmiş olmalıdır. Nitekim bu fiili gene Dîvânu Luġâti’t-Türk’ün
başka yerlerinde görmekteyiz. Geniş zaman ve masdar şekillerini maddenin
sonunda;
(evürer/evürmek) şeklinde gösteren Kâşgarlı:
“ol meni yoldın evürdi” (O, beni yoldan evirdi.)
ve
“ol ol ayaķ evürdi” (O, o kadehi ve benzeri şeyleri
evirdi/devirdi) (DLT. s. 99) örneklerini de vermektedir.
Eserin başka bir yerinde yine geniş zaman ve masdar hallerini
(evirüşür/evirüşmek) şeklinde vermekle beraber şu örnekleri de
sıralamıştır:
“ol anıñ ķaçmış atıġ evirişti” (O, onun
kaçmış atını çevirmekte yardım etti) (DLT s. 124)
ve
“ol maña tavar evirişti” (O bana davar ve benzeri
şeyleri çevirmekte yardım etti).(DLT s. 124)
Son iki örnekte kelimesindeki “v” ve “r” harflerinin müşterek bir
esre harekesi aldıkları açık bir şekilde görülmektedir ki bu durum kitabın pek çok
yerinde söz konusudur. Mesela Dîvânu Luġâti’t-Türk’te geçen "bititgü (s.425-13),
yilin (s.454-7), türkler/türklemek (s.636-3)" kelimelerinde de aynı durum görülür.
Zira Araplar, yan yana olan iki harfin harekesi aynı olduğunda, harflerin ortasına tek
hareke koyarak bu iki harfi seslendirirler. Böyle olunca da bu kelimenin “evrişti”
değil “evirişti” olduğu ortaya çıkar. Bu iki maddenin sonunda fiilin masdar hâli
Türkbilig, 2009/17: 1-4.
Ziyat AKKOYUNLU
4
ile değil ك ile (evirüşür/ evirüşmek) şeklinde gösterilmiştir
(DLT s.124). O halde bütün bunların doğrultusunda diyebiliriz ki söz konusu olan
kelimemizin telaffuzu, her ne kadar dörtlüklerde vezin gereği “ıwrık/ewrık”
şeklinde geçse de, “evırık/evirik” şeklindedir.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ibrik, evirilmek suretiyle fonksiyonel hâle gelir.
Bu sebeple kelime “evir-” fiilinden türetilmiş ve Türkçedeki “b > v” değişiminden
önce fiilin “ebir-” biçiminden türetilen “ebirik” hâliyle Araplar tarafından
kullanılmaya başlanmış olmalıdır. Kelimenin eski ses özellikleriyle korunmuş
biçimi zamanla unutulduğu için Arapça zannedilmiştir. Bu ve benzeri şekillerde
kültür alışverişi sebebiyle oluşan kelime alışverişleri doğal bir olaydır. Bu olay
neticesi meydana gelen birtakım yanılgılar ve karışıklıklar da bazen kaçınılmazdır.
“Mürüvvet” kelimesinde de bu olayın tersi bir durum meydana gelmiştir.
Bugünkü Türkçede, evlatlarının mutluluğunu görmeyi ifade eden “ر “
(mürüvvet) kelimesi, aslında mertlik, insanlık, şefkat karışımı acıma manalarını
taşıyan Arapçanın “ ة) “ fuǾulle ) veznindeki “ةر) “muruwwe) kelimesidir.
Türklerin pek çok Arapça kelimedeki “dişilik t”sini, “açık t” ye çevirmiş
olmalarından dolayı “dewle’’yi “devlet”, “mille”yi “millet” yaptıkları gibi
“muruwwe” kelimesini de Araplarca bilinmeyen “fuǾullet” kalıbında “muruvvet”
şekline dönüştürmüşlerdir ve Arapça kelimelerde bulunan harekeleri ince olarak
telakki etmeleri hasebiyle kelimedeki sesleri kalınlık-incelik kuralına göre
düzenleyerek “mürüvvet” şeklinde kullanmışlardır. Araplar da şekil değiştiren bu
kelimeyi yeni şekliyle Türkçe zannetmişlerdir. Türkçedeki “ ڤ) v)’yi telaffuzda
zorlanmaları sebebiyle “  ” (f) ye çevirerek “mürüffet” sonra “mürfet” daha sonra
da “mirfet” şekliyle tekrar dillerine alarak, Türkçe bir kelimeymiş gibi
kullanmışlardır. Bugün Mısır’da en yaygın kız adlarından biri de Mirfet’tir. Bunu da
Türkçe bir ad olarak bilirler.
Gerek bu maddelerdeki manalardan, gerek ك ile yazılışlardan dolayı “ıvrık”
kelimesinin ‘la değil, ك’ le yazılması ve “evirik” şeklinde telaffuz edilmesi
gerekir.
Bugün “ibrik” diye bildiğimiz “evirik”in Arapça bir kelime olmadığının en
büyük ispatı da kelime türevlerinin bol olduğu bilinen Arapçada bu kelimenin
türevinin olmayışıdır. Nitekim Şeyh İmâm Muhammed bin Ebi Bekr bin ǾAbdu’lKâdir
E’r-Râzî’nin Muhtâru’s-Sihâh adlı Arapça sözlüğünde “ibrik” kelimesi için
“Fârisî muǾarrab” (Farsçadır, Arapçalaştırılmıştır.) açıklaması geçmektedir ki
Araplar Fârisî veya A‘cemî tabirlerini Arapçanın dışındaki diller için kullanırlar.

Konular