HASEKİ DİNİ YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM MERKEZİ İLE MEDRESELERİN MODERN VE KLASİK ARAPÇA ÖĞRETİM MÜFREDATI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

HASEKİ DİNİ YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM MERKEZİ İLE MEDRESELERİN MODERN
VE KLASİK ARAPÇA ÖĞRETİM MÜFREDATI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ahmet Vefa TEMEL*
Öz
Bu çalışmada Medreselerde öğretilen Arapça Öğretimi ile Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim
Merkezinde öğretilen Arapçanın, amaç, muhteva, süreç, gibi temel dinamikler açısından
karşılaştırması yapılacak ve her iki kurumun Arapça öğretimindeki benzer ve farklı yönleri
kısa bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Medrese, Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezi, Arapça Öğretimi
EVALUATION OF THE TRADITIONAL AND MODERN ARABIC TEACHING IN
MADRASAHS AND HASEKI HIGHLY SPECIALIZED RELIGIOUS TRAINING CENTER
Abstract
In this study the comparision of Arabic teaching in the madrasas and in Haseki Highly
Specialized Religious Training of Arabic will be made in the context of basic dynamics such
as aim, content, process, and the similar and different aspects of the two education system
will be evaluated briefly.
Key Words: Madrasahs, Haseki Highly Specialized Religious Training, Teaching of The
Traditional And Modern Arabic.
Giriş
Birey ve fertlerin gelişimi, milletlerin yükselmesi, mevcut medeniyet ve
kültürün, bizden sonraki nesillere taşınmasındaki en büyük araç şüphesiz ki eğitim
ve öğretimdir. Bu noktadan bakıldığında medreseler İslâm tarihi boyunca eğitim
alanındaki en önemli işleve sahip müesseselerdir. Temel vazifeleri yüzyıllar
boyunca mütedavil hale gelmiş olan bilgiyi yeni nesillere aktararak bu bilginin
devamlılığını sağlamak, yeni bilgi üretmek, toplumu geliştirip yüceltmek ve devlet
kademelerinde görev alacak kapasitede insan ihtiyacını karşılamak olan
medreseler hem bireyi, hem toplumu, hem de devlet ricalini maddî ve manevî
açıdan eğiterek onları yetiştiren kurumlardır.
Bu bağlamda İslam Tarihinin her döneminde olduğu gibi Osmanlı
döneminde de medreseler özellikle Arapça öğretimi alanında önemli rol
oynamışlardır.Ancak medreseler klasik Arapça öğretimine odaklanmalarına
karşınmodern Arapça öğretimi konusunda yetersiz kaldıkları görülmektedir.
Günümüzde iseklasik Arapça öğretimi veren özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde medreseler halen varlığını sürdürmektedir. Ancak buralarda da
modern Arapça öğretimine gereken önem verilmemekte, klasik medrese

*
Dr., Milli Eğitim Bakanlığı, a.temel@hotmail.com
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
yöntemleri uygulanmaktadır. İşte bu noktada hem klasik anlamda hem de modern
anlamda Arapça öğretimine ağırlık veren bir kurum karşımıza çıkmaktadır. O da
İstanbul Pendik’te faaliyet gösteren Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezidir.
Bu bağlamda biz de bu makalemizde klasik anlamda Arapça öğretimi yapan
medreselerle, Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezinde uygulanan modern ve
klasik anlamda Arapça eğitim ve öğretim programlarını; amaç, muhtevaöğrenme-
öğretme süreci vb. boyutları açısından objektif bir şekilde karşılaştırmaya
çalışacağız.
1. Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezi Kuruluşu
Diyanet İşleri Başkanlığının, 5 Eylül 1975 gün ve 1842 sayılı ve 17 Ekim
1975 gün ve 4666 sayılı onayıyla, Haseki Eğitim Merkezi İhtisas bölümü 20 Ocak
1976 yılında "Haseki Eğitim Merkezi" adıyla Fatih ilçesi Haseki semtindeki Haseki
Sultan Külliyesinde eğitim-öğretime başlamıştır.
Eğitim Merkezi, 2002 yılında Pendik ilçesinde restore edilen eski Pendik Kız
İmam Hatip Lisesi binasına taşınmış ve Diyanet İşleri Başkanlığı Pendik Eğitim
Merkezi adını almıştır. 10. 09. 2003 tarihinde alınan bir onayla eğitim merkeziyle
özdeşleşen "HASEKİ" ismi tekrar alınmış ve Eğitim Merkezinin ismi İstanbul
Pendik Haseki Eğitim Merkezi olarak değiştirilmiştir. Daha sonra Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın 03.05.2010 tarihli onayı ile İstanbul Pendik Haseki Eğitim Merkezi
Müdürlüğünün ismi tekrar Haseki Eğitim Merkezi Müdürlüğü olarak
değiştirilmiştir.
En son olarak da Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Kurulu kararı gereği
26.08.2011 tarih v e 727 sayılı oluru ile Haseki, Selçuk ve Ömer Nasuhi Bilmen
Eğitim Merkezleri, Dini Yüksek İhtisas Merkezilerine dönüştürülmüştür. Bu itibarla
da merkezin ismi Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi Müdürlüğü olarak
değiştirilmiştir.1
1.1. Kuruluş Amacı
Bu Merkezin kuruluş amacı; İslam Dinini, doğrudan doğruya temel
kaynaklarına başvurarak öğrenip anlayan, Sosyal Bilimlerden de yararlanarak
onları günümüz insanına sunabilecek donanıma sahip, İslam kültür mirasını
anlayan ve anlamlandıran, hizmet alanını ülkemizle sınırlamayıp kendisini tüm
insanlığın hizmetine adayan İslam âlimleri, bilginleri yetiştirmek olarak
belirlenmiştir.
Kuruluş amaçları arasında yer alan, İslam dinini doğrudan doğruya temel
kaynaklarına başvurarak anlama konusu son derece önemlidir. Zira bunun
gerçekleşmesi için de öncelikle Arapça’ya vakıf olmak gerekmektedir. Çünkü dinin
temel kaynakları genellikle Arapçadır. Bu bağlamda İbn Haldun (Ö. 808/1406);

1 http://www.hasekidiyanet.gov.tr/?SyfNmb=2&pt=Hakkımızda
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
Arapçayı lügat, nahiv, beyan ve edeb olarak dört kategoriye ayırmış, Şeriatı
öğrenmek isteyenlerin Arapçayı bilmelerini zaruri görmüştür. Zira şer’î
hükümlerin tamamı Kitap ve Sünnete dayanmaktadır. Kitap ve Sünnet ise
Arapçadır.
2
1.2. Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezinde Uygulanan Arapça
Öğretim Müfredatı
Eğitim merkezinin ilk döneminde Arapça öğretimine yer verilmemiş,
doğrudan dinî ilimlerin tedrisatına başlanmıştır. Bu dönemin sonunda dini ilimlere
geçmeden önce bir miktar Arapça okutulması gerekli görülmüş ve bundan sonra
dört dönem (adına hazırlık denilmeden) ihtisasın ilk iki döneminde diğer bazı
temel dinî derslerin yanı sıra Sarf, Nahiv, Sözlü Anlatım (Muhadese), Yazılı Anlatım
(İnşa) dersleri verilmiştir. Bu dönemlerde eğitim toplam iki sene olarak devam
etmiştir. 6. dönemde dokuz ay süreli olan hazırlık bölümü açılmış ve bu
bölümde yoğun olarak Arapça öğretimi verilmiştir. Bundan sonra eğitim süresi
(Hazırlık-İhtisas) toplam 30 ay olarak sürdürülmüştür
Eğitim Merkezinin bu bölümünde, İlahiyat Fakültesi veya Yüksek İslam
Enstitüsü mezunu, Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerine verilen ihtisas eğitiminin
yanı sıra Diyanet işleri Başkanlığı teşkilatında görevli olup, herhangi bir alanda
yüksek lisans veya doktora yapan personel için de biraz farklı programlarla kurslar
açılmıştır. Bu bölüm üç dönem devam etmiştir. Ayrıca iki dönem halinde
Bulgaristan Yarı Yüksek İslam Enstitüsünü bitiren soydaşlarımıza da eğitim
verilmiştir.
Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezinin ilk döneminde Arapça metin olarak
Maverdi’nin3, (Ö. 450/1058) “Edebü’d Dünya ve’d Din” adlı eseri takip edilmiş, sarf
ve nahivde Reşid b. Abdillah b. Mihail eş-Şertuni el-Huri er-Rami el-Lübnani’ye (Ö.
1906) ait “Mebadiü’l Arabiyye”, Mehmet Zihni Efendi’nin (Ö. 1913)“el-Müşezzeb,
mektebü edeb fî sarfi ve nahvi lisâni’l-Arab” ve “el-Muktedab mine’l-Müntehab fî
ta‘lîmi lugati’l-Arab” adlı eserleri ve Mustafa Emin Ali el-Carim’e ait “en-Nahvu’lVâdıh
fi-Kavaidil-Lugatil-Arabiyye” gibi eserler haftada 15 saat olmak üzere üç ay
boyunca kursiyerlere okutulmuştur. Daha sonraları “el-Belağatu’l-Vadıha” adlı eser
haftada 10 saat olarak okutulmuştur.
Din İşleri Yüksek Kurulunun, 11.09.1978 tarih ve 73 sayılı kararıyla Eğitim
merkezinin ikinci dönemi için Arapça öğretim programı aşağıdaki şekilde
belirlenmiştir: Sarf ve Nahiv haftada 10 saat, Edebi Metinler haftada 9 saat, Belagat
haftada 10 saat, İnşa ve Muhadese dersleri de haftada 4 saattir.

2 Abdurrahman Ebu Zeyd Veliyyûddin Mâliki el-Hadramî, İbn Haldun, el-Mukaddime, (Kahire, ts), s.
514
3 Asıl adı; Ebü’l-Hasen Ali bin Muhammed bin Habîb el-Basrî olup, Hicri 364 yılında Basra’da
doğmuştur.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
Öte yandan açılışından itibaren bütün dersler Arapça olarak takrir edilmiş,
imtihan soru ve cevapları Arapça olarak uygulanmıştır. Hatta kursiyerler
teneffüslerde kendi aralarında Arapça konuşmaya özen göstermişlerdir.
Daha sonraları Eğitim; hazırlık ve ihtisas olarak ikiye ayrılmış, Arapça
öğretimi hazırlık bölümüne tahsis edilmiş ve üçer aylık üç dönem halinde toplam 9
ay sürmesi öngörülmüştür. Arapça öğretiminde genel olarak takip edilen eserler
şunlardır: Sarf dersinde Emsile, Bina, Maksud. Nahivde ise Avâmil ve Katru’n-Nedâ
esas alınmıştır.
Ebu Muhammed Abdullah Cemalüddin b. Yusuf b. Ahmed b. Abdillah İbn
Hişam’ın (ö. 761) “Şerhu Katri'n-Neda ve Belli's-Sada” Haseki Eğitim Merkezinde
nahivde temel kitap olarak kabul edilmiş ve kesintisiz olarak okutulmuştur.
Cahiliye şiirleriyle ve bilhassa ayet ve hadislerle istişhadda bulunması eserin
önemini artırmaktadır. İbn Haldun İbn Hişam’ın, Fars asıllı Ebû Bişr Amr b. Osman
b. Kanber el-Harisi Sibeveyhî’den (ö. 180/796) daha üstün bir nahivci olduğunu
nakletmektedir. İbn Haldûn, medeniyetin gerilemeye yüz tutmasıyla birlikte kendi
döneminde diğer ilimlerde yaşanan duraklama ve gerilemenin nahiv ilminde de
görüldüğünü ancak bu duraklamanın muasırı meşhur Mısırlı dilci İbn Hişâm’ın “elMuğnî
fi’l-i‘râb” isimli eseriyle birlikte aşıldığını kaydeder.4
Genel olarak yabancı dil öğretiminde olduğu gibi, Arapça öğretiminin de üç
boyutu bulunmaktadır. Okuduğunu anlama, konuşma ve yazma. Haseki Eğitim
Merkezinde Arapça öğretiminde her üç boyuta da gereken önem atfedilmektedir.
Özellikle ülkemizde gramer ağırlıklı Arapça öğretimine ağırlık verilmekte olup
ilahiyat ve diyanet camiasında herhangi bir Arap ülkesinde Arapça olarak rahat bir
şekilde konferans verebilecek, ilmi sempozyumlarda Arapça tartışmalara
katılabilecek son derece az eleman bulunmaktadır. Bu durum ülkemizin İslam
dünyasında iyi bir şekilde tanıtılması açısından da dezavantaj oluşturmaktadır.
Haseki Eğitim Merkezi olarak bu alandaki eksikliği giderebilmek ve muhadese
(konuşma) derslerini daha verimli hale getirebilmek için Arap ülkelerinden
sözleşmeli öğretim elemanı temin edilmektedir. Henüz yeni olan bu uygulamanın
müspet sonuçları yavaş yavaş görülmeye başlanmıştır.
Netice olarak Haseki Eğitim Merkezinde, günden güne gelişen modern
Arapça öğretim programlarıyla yetiştirilen öğrenciler hem mesleki alanda, hem de
diğer alanlarda ülkemizin Arap ülkeleri nezdinde daha iyi tanıtılmasında ve bu
ülkelerle münasebetlerin geliştirilmesinde, ümmet bütünlüğünün sağlanmasında
önemli roller ifa edeceklerdir.5

4 İbn Haldun, el-Mukaddime , s. 547.
5 Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezinin kuruluşu ve Arapça Öğretim müfredatı ile ilgili olarak bu
makalenin eklerinde yer alan resmi belgeler, kurum müdürü Nurettin Muhtar Acar
Beyefendiden gerekli izinler alınarak tanzim edilmiştir. Bu hususta yardımlarını esirgemeyen
Nurettin Muhtar Acar Beyefendiye, ayrıca kurumun Arapça öğretim programının işleyişi
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
(NOT: Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezinde 2012 yılından
itibaren uygulanan Arapça Öğretim Programı (özetlenerek alınmıştır) ile
ilgili resmi belge örneği makalenin sonundaki “EK” kısmında yer
almaktadır.)
2. Medreseler
2.1. Medreselere Genel Bir Bakış
Medrese, sözlükte “okumak, anlamak, bir metni öğrenmek ve ezberlemek
için tekrarlamak” anlamına gelen dirâse kökünden türemiş bir ismi mekândır.
6
Ders Sami dillerinde ortak kullanılan bir kelimedir. Yahudilikte daha çok Tevrat'ın
okutulup öğretildiği binalara “Beytü-l Midrâs” denilmektedir. Bu bağlamda eğitim
amaçlı kurulan, öğretmen ve öğrenci ihtiyacını karşılamak, toplumun ihtiyacı olan
meslek dallarında ehil insanlar yetiştirmek amacı ile kurulmuş olan bu sistemli
yapılara medrese denmektedir. Medreseler bugünkü anlamıyla bir üniversite
niteliği ile yurt-hücre, hamam, mutfak, yemek-içme, temizlik, kütüphane gibi
öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarının düşünüldüğü bir eğitim kurumu özelliği
taşımıştır. Medrese hocaları olan müderrislerin ders zaman ve ücretleri sıkı sıkıya
belirlenmiş ve rütbelerine göre ücretlendirmeler yapılmıştır. Müderrisler,
Mülâzım, Molla, Fukaha, Allâme, Kâri, Muhaddis, Fakih gibi unvanlar almışlardır.
Dersler genellikle müderrisin ya da Mollanın anlatmasına dayanmış ve kitap
bitirme yöntemi esas alınmıştır. Öncelikle telkin ve ezberletme, daha sonra
üzerinde soru sorma ve konuşma, notlar alma şeklinde eğitim yapılmıştır. Daha
önce de ifade edildiği gibi medreselerde dini ilimlerin yanında beşeri bilimler de
öğretim konusu yapılmıştır. En üst derece kabul edilen Semân Medreselerinde
Kelam, Ferâiz, Usul-i Fıkıh ve Fıkıh; Sahn-ı Süleymaniye’de ise, Hadis, Usul-i Hadis,
Tıp, Tabiiyat, Riyaziyat ve Astronomi dersleri okutulmuştur. Ancak daha aşağı
seviye olarak kabul edilen medreselerde okuma yazma, ilmihal, gramer, geometri,
hesap, münazara ve mantık gibi ilimler de öğretim konusu yapılmıştır.
Medreselerde okuyan öğrenciler ise öğrenimlerine göre üçe ayrılmıştır. Bunlar,
Suhte (Softa), Danişmend ve Muid’dir. Öğretim sürecinin sonucunda mezun olmak,
icazet alma olarak adlandırılmış ve mezun olan öğrenciye Mücaz adı verilmiştir.7
2.2. Medreselerde Okutulan Dersler
Diğer taraftan çok farklı sınıflandırmalar olmasına rağmen, medreselerde
okutulan dersler; hazırlık dersleri, İslâmî bilimler, İslâmî bilimlere yardımcı
dersler ve İslâmî sanatlar olarak sınıflandırılabilir. Elbette burada sayılan dersler
ve ders kitapları her medresede okunmadığı gibi, bazı medreselerde burada

hakkında bizleri bilgilendiren öğretim görevlisi Ali Rıza Temel hocama teşekkürlerimi
sunuyorum.
6 Nebi Bozkurt, “Medrese” , TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), Ankara, 2003, XXVIII, s. 323
7 Recai Doğan, “Osmanlı Eğitim Kurumları”, AÜİFD, Ankara, 1997, XXXVII, s. 411, 412.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
sayılmayan ders konuları ve kitapları da okutulmuş olabilir. Bizim burada vermek
istediğimiz, medreselerdeki programın ana hatlarıdır.
Ders kitabı olarak ilk başlarda bazı müderris ve âlimlerin orijinal kitapları
okutulurken, daha sonra bu kitaplar üzerinde yapılan şerh, hâşiye, ta’likat, ihtisar,
telhîs vs. şeklindeki çalışmalar okutulmaya başlanmıştır. Bu kavramlardan
 “Şerh”, bir eserin ana metnini esas alarak bunun üzerinde açıklama
ve genişletmeler yapma;
 “Hâşiye”, bir eserin anlaşılamayan kavram ve konularını
berraklaştırmak için kenarına veya altına açıklamalar ekleme;
 “İhtisâr”, bir kitaptaki bazı gereksiz ayrıntıların çıkartılarak
sadeleştirilmesi (“muhtasar”);
 “Ta’likât”, bir kitabın açıklanması gereken yerler için kenarına notlar
koymak veya ayrı bir kitap yazmak;
 “Telhîs” oldukça geniş olarak hazırlanan eserleri halkın veya
öğrencinin daha iyi anlaması için özetlemek demekti. Bu çalışmalar kitap sayfaları
üzerinde yapılabildiği gibi ayrı eserler halinde de hazırlanabiliyordu.
Medrese ders programları ve kitapları belli bir sıra dâhilinde tek tek
okutulmuyordu. İlk etapta sarf, burada yeterli bilgiye sahip olunca nahiv, sonra
sırasıyla temel kitapları bitirenler mantık ve ardından akaid konularına
geçiyorlardı. Bunun üstünde ise tefsir, hadis ve diğer yüksek İslâmî bilim konuları
işleniyordu.
2.3. Medreselerde Uygulanan Arapça Öğretim Müfredatı
İslâmî bilimlerin temel derslerine hazırlayıcı veya yardımcı olan Sarf, Nahiv,
Belâgat, gibi derslere “Muhtasarat” deniyordu. Ancak bunlarda temel eğitim
alındıktan sonra diğer derslerin eğitimine başlanabiliyordu. Şimdi biz makalemizin
bu bölümünde medreselerde Arapça Öğretiminin temelini teşkil eden derslerin
içeriğine ve bu derslerde okutulan kitapları ana hatlarıyla ele almaya çalışacağız.
2.3.1. Sarf
Kelime türetme ve fiil çekimleri konularını işleyen temel Arapça gramer
biliminin adı. Sarf dersi içinde okutulan kitaplardan en meşhur olanları “Emsile”,
“Binâ”, “Maksûd”, “İzzî”, “Merah” ve “Kâfiye”dir.
Emsile: Yazarı bilinmeyen, ama medreselerde yüzlerce yıldır ezberletilen,
üzerinde yüzlerce şerh yapılmış temel gramer kitabı. Fiil ve isimlerin çekimlerini
örneklerle açıklamaya çalışan küçük bir risale idi.
Binâ: Yazarı hakkında bilgi sahibi olmadığımız, kelimeden kelime
türetmeye (tasrîf) yarayan 35 kuralı anlatan bir kitaptır. Kitap medreselerin
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
başlangıç kitaplarındandı ve öğretim metodolojisi açısından oldukça zayıf bir kitap
olduğu için, medrese öğrencileri yıllarca bu kuralları ezberlemeye çalışırdı. Halk
arasında söylenegelen “Benim oğlum Binâ okur, Döner döner gene okur” deyişi de
bu kitaba işaret etmektedir.
Maksûd: Müellifi bilinmeyen ve Arapça fiil çekim kurallarını anlatan bir
ders kitabı idi. Yüzlerce şerhi arasında İmam Birgivî’nin şerhi meşhurdu.
İzzî: İzzeddin Abdülvahhab b. İbrahim ez-Zincânî’nin (ö. 1257) sarf, nahiv
ve lügat konularını işleyen meşhur eseri. Birçok şerhi yapılmıştır. “İzzî Şerhi
Sadettin Hâşiyesi”, Dede Cengî Efendi (ö. 1567) tarafından hazırlanmış ve medrese
talebeleri arasında çok tutulan bir eserdi.
Merâh: Ahmet b. Ali b. Mesud’un sarf ve nahiv konularından bahseden
eseri. Buna Kemalpaşazâde’nin yaptığı şerh “Felâh” adını taşıyordu. Bursalı Ahmet
Efendi’nin Merah Şerhi talebeler arasında meşhur idi.
Yahya Necmü’l-Eimme’nin “Takrîb”, İbn Hâcib’in “Şâfiye” (Seyyid Abdullah
Çarperdî şerhi) adlı kitapları da sarf alanında bazı yerlerde okutulan kitaplardandı.
2.3.2. Nahiv
Arapça dilbilgisinin ikinci kademesi olan “cümle yapısı ve kuruluşu” ile ilgili
konuların anlatıldığı bir derstir.
Nahiv dersinde en yaygın olarak okutulan kitaplar;
 Birgivî Muhammed Efendi’nin “Avâmil”, “İzhar” adlı kitapları,
 İbn Hâcib’in “Kâfiye” adlı kitabı,
 İbn Hişâm’ın “Muğni’l-Lebib” ve “Kavâidü’l-İ’rab” adlı eserleri,
 İbn Mu’tî’nin “ed-Dürretü’l-Elfiyye” adlı eseri,
 “Molla Câmi” diye bilinen “Kâfiye” şerhi,
ve bunların dışında Cürcânî’nin “Avâmil”i, Zemahşerî’nin “Mufassal”ı, gibi
kitaplar da okutulmuştur. Ayrıca nahiv kurallarının kolayca ezberlenmesi için, bu
alandaki bazı kitaplar manzum hale getirilmiş veya manzum eserler yazılmıştır.
Avâmil: Aslen Balıkesirli olan, ama Birgi’de kendisi için yaptırılan büyük
medresede uzun yıllar ders verdiği için “Birgivî” diye bilinen Muhammed
Efendi’nin (ö. 1573) hazırladığı bir eserdir. “Avâmil”, âmiller demektir. Âmil,
Arapça gramerde kelimelerin sonuna tesir eden edat gibi kelimeler, ismin halleri
denen “cerr” harfleri; “için”, “gibi”, “-den beri”, “eğer”, “niçin” gibi kelimelerin
kullanışları, temenni, ümit, mutlaklık, istisna, nedensellik vs. gibi durumları
bildiren harflerin kullanışları üzerinde durur. 25 sayfalık bu küçücük kitapçık
genelde Arapça cümlelerde çok önemli olan kelime sonlarındaki değişmeler (i’rab)
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
üzerinde durur. Baştan sona kural ve örneklerle dolu olan bu kitabın, öğrenciler
tarafından daha iyi anlaşılması için birçok şerhleri yapılmıştır.
İzhâr: Asıl adı “İzhâru’l-Esrâr fi’n-Nahv” (Nahivdeki Sırların Açıklanması)
olan bu kitap da Birgivî Muhammet Efendi’nindir. Genelde Avâmil kitabındaki
konuların daha derinlemesine işlendiği bu kitap, kelime sonlarındaki değişiklikleri
âmil, ma’mûl ve amel (i’rab) düzeni açısından inceler.
Arapça gramer kurallarını anlatmak için yazılmış bu eserler de Arapça
yazıldığı için, çeşitli isimlerle şerh edilmiş, “Mevhûm-u İzhâr” adıyla Osmanlılar
zamanında Türkçeye çevrilmiştir. Özellikle “Adalı” diye bilinen şerh, öğrenciler
arasında yaygın olarak kullanılıyordu. Kitapların Arapça orijinalleri ve Türkçeleri
günümüzde de yayınlanmıştır.
Kâfiye: Sarf ve nahiv ilimlerinde üstat olan ve “İbn Hâcib” unvanıyla tanınan
Osman b. Ömer (ö. 1174) tarafından yazılmıştı (aynı yazarın “Fer’i” ve
“Müdevvene” adlı nahiv kitapları da vardır). Nahiv alanında ileri düzeyde okutulan,
sadece örneklerle öğretmeyi amaçlamayıp konuların felsefesine de giren bir kitap
idi. Muhammed Bahşî (veya Halebî) (ö. 1687) tarafından “eş-Şâfiye fî Nazmi’lKâfiye”
adıyla nazım haline getirilmişti. Aslında Kâfiye şerhi olan ve asıl adı “elFevâidü’z-Ziyâiyye
fî Şerhi’l-Kâfiye” olduğu halde Molla Câmî (ö. 1492) tarafından
hazırlandığı için “Molla Câmî” adıyla bilinen nahiv kitabını da Muhammed Efendi
(ö. 1587) Türkçeye çevirmiştir. Vassaf Abdullah Efendi de “İrşâd-ı Ezkiyâ” adıyla
manzum olarak tercüme ve şerh etmiştir. “Şerh-u Kâfiye” adıyla Alâaddin Ali
Fenarî’nin (ö.1497) de bir eseri vardır.
Mugni’l-Lebîb: “İbn Hişam” diye bilinen ve Arapçanın incelikleri hakkında
mükemmel bir bilgiye sahip olan Abdullah b. Yusuf’un (ö. 1360) Arapçadaki
edatlar ve harflerle ilgili kitabı idi. İznikli Vahyizâde Muhammed Efendi tarafından
yapılan şerh çok meşhur idi (Arap âlimleri de buradan alıntı yapıyordu). İbn
Hişam’ın nahve dair bir başka kitabı olan Kavâidü’l-İ’rab da Osmanlı
medreselerinde okutulan bir eser idi ve birçok hâşiyeleri vardı. Yine İbn Hişâm’ın
bu alanda, İrâkî’nin “Tenkih”i üzerinde yaptığı şerh olan “Tavhîd” kitabı da bazı
yerlerde okutuluyordu.
Elfiye: “İbn Mâlik” (“İbn Melek” dendiği de oluyordu) diye bilinen
Muhammed b. Abdullah’ın ö. 1273) nahve dair bin beyitlik meşhur eseri. İbn Malik
burada nahiv kurallarını açıklarken örneklerini Kur’ân, hadisler ve meşhur Arap
şiirlerinden seçmiştir. (İbn Malik’in nahve dair üç bin beyitlik “el-Kâfiyetü’ş-Şâfiye”
adlı bir eseri yanında “Teshil” gibi kitapları da vardır). Murâdî, İbn Nâzım gibi
yüzlerce âlimin Elfiye Şerhleri vardır. İbn Mu’tî’nin (ö.1265) nahve dair esas adı
“ed-Dürretü’l-Elfiyye” olan bir eseri vardır.
Şerh-i Mısbah: Nâsır b. Abdüsseyyid Matrızî (ö. 1212) tarafından yazılan
nahve dair “Mısbah” kitabının şerhidir.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
İmtihânü’l-Ezkiyâ: Kadı Beydâvî’nın Kâfiye özeti olan “Lübâbü’l-Elbâb fî
İlmi’l-İ’râb” adlı eserinin Birgivî Muhammet Efendi tarafından “İmtihânü’l-Ezkiyâ
Şerhu’l-Lübbî mine’n-Nahv” adıyla şerh edilmiş halidir. Ayrıca bunun da birçok
şerh ve hâşiyeleri vardır.
2.3.3. Belagat
Bilim olarak düzgün ve yerinde konuşma sanatının kurallarını inceler.
Kendi içinde Meânî, Beyân ve Bediî olarak üçe ayrılır. Esas amacı Kur’ân’ın ifade
mucizesini ortaya koymak, İslâm dininin anlatımında konuşmacıları iyi yetiştirmek
olan bu bilim, sık sık Arap edebiyatı ile de karışmıştır.
Belâgatın:
 “Meânî” kısmında; haber ve dilek kipleri, emir, yasaklama, soru,
temenni, ünlem şeklindeki ifadeler, cümle içinde kelimelerin yeri, cümleleri
birbirine bağlama veya uzun cümleleri ayırma, sözü uzatma ve kısaltma gibi
konular;
 “Beyân” kısmında; teşbih (benzetme), kelimeleri mecazî anlamda
kullanma teknikleri, kinaye gibi konular;
 “Bediî’” kısmında da; kelimelerle ve anlamlarla ilgili süsleme
sanatları, güzel söz söyleme sanatları anlatılmaktadır.
Belâgat alanında en yaygın olarak okutulan kitaplar “Muhtasar Meânî”,
“Mutavvel”, “İzâh”, “Miftâh”, Telhîs”, “İsâm” ve Seyyid Şerif’in “Miftâh Şerhi”dir.
Belâgat bilimlerinde okunan kitapların temelini Siraceddin Sekkâkî’nin (ö. 1228)
“Miftâhu’l-Ulûm” adlı eser teşkil eder. Bu eserin birinci bölümü sarf, ikinci bölümü
nahiv ve son bölümü de meânî ve beyân bilimlerine ayrılmıştı. Bu esere Hatib elKazvinî
(ö. 1338) tarafından yazılan “Telhisü’l-Miftâh fî’l-Me’ânî ve’l-Beyân” adlı
şerh (veya İbn Hâcib’in aynı esere yazdığı muhtasar) bazen “Telhîs” bazen
“Miftâh” olarak söylenegelmiştir. Bu eser, gerek şerh gerekse hâşiye olarak daha
sonraki belâgat kitaplarının esasını teşkil etmiştir (yine belâgat kitapları arasında
yer alan “İzâh” da Kazvinî’nindir). Sadettin Teftazanî’nin hem “Miftahu’l-Ulûm”
şerhi hem de “Telhîs” şerhi vardır. Bu şerh “Mutavvel” adını taşıyordu. Daha sonra
bu şerhi kısaltarak “Muhtasar” adını vermiştir. Medreselerde “Şerh-i Miftâh”
olarak okutulan şerhler Seyyid Şerif’in, Sadettin Teftazânî’nin veya Şeyhülislâm İbn
Kemâl’inkidir. Bu, müderrisin seçimine bağlı idi. Fâtih zamanında 30-35 akçe
yevmiyeli medreselere, bu kademede okutulan kitabın adına izafeten “Miftah
medreseleri” deniliyordu.8
Mısbah: Sekkâkî’nin “Miftâhu’l-Ulûm” adlı eserine Seyyid Şerif Cürcânî
tarafından yapılan şerh. Bu şerhe Osmanlı müderrisleri tarafından birçok şerh ve

8 Mehmet Yalar, XV. “Yüzyıl Bursa Alimleri ve Arap Diline Katkıları” UÜİFD, Bursa, 2002,
11/2, s. 98.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
hâşiyeler hazırlanmış; eser, üzerinde yapılan çalışmalarla beraber Osmanlı
medreselerinde en çok okunan kitaplardan biri olmuştur.
Mutavvel: Eserleri yüzyıllarca Anadolu medreselerinde ders kitabı olarak
okutulan Sa’deddin Mes’ûd b. Ömer Teftazânî’nin (ö. 1390), Hatib Dımeşkî’nin
“Telhîsü’l-Miftâh” kitabına yazdığı şerh olan “el-Mutavvel ale’t-Telhîs” adlı eseri
(Teftazânî’nin “el-Mutavvel ale’l-Miftâh” adlı eseri de var). Kur’ân’ın ifadelerinin
güzelliğini en iyi açıklayan eser olarak bilinir. Bunun Seyyid Şerif Cürcânî (ö. 1413),
Ebu’l-Kâsım el-Leysî es-Semerkandî (ö. 1483) ve Siyâlkûtî (ö. 1656) tarafından
yapılan hâşiyeleri ve Hasan Çelebi (ö.1481) tarafından yapılan şerhi de meşhurdur.
Abdü’nnâfi İzzet Efendi (ö.1890) tarafından tercüme edilmişti.
Muhtasar: Sa’deddin Mes’ûd b. Ömer Teftazânî’nin belâgat bilimine dair
eseri. Bu da medreselerde yaygın olarak okutuluyordu.
Telhîs: “Telhîs fi’l-Belâğa”. Sa’deddin Teftazanî’nin Arap Edebiyatı
konusundaki eseri. Kadı Celâleddin Kazvinî’nin de yine meânî ve beyân üzerine
“Telhîs”i vardır.9
Sonuç
Bu makaledeki veriler ışığında ortaya çıkan sonucu özetlersek şunları
söyleyebiliriz. Öncelikle medreselerde yoğun biçimde Arapça öğretilmesine
rağmen, Şer’i ilimlerde tenkitçi ve metodik ilmi düşünceyle buluşulamadığından,
özgün düşüncelerin ve eserlerin doğmasına zemin hazırlanamamıştır.10 Ayrıca dil
öğretiminde ezber usulünün yaygın olması, diğer ilimlere de etki etmiştir.
Mütefekkir, düşünür yerine tabir-i caizse “ayaklı kütüphane” tipi övgüye layık
olmuş, sistem bu tipin çoğalmasına katkı sağlamıştır. Arapça ilimleri, medresenin
ortaya çıkardığı âlim tipinin doğmasında en önemli altyapıyı oluşturmuştur.
Arapça, İslami bilginin elde edilme aracı olduğu için, bilgilenme sürecinin bir
bölümü bu dil yetisi için kullanılmıştır. Arapçanın dilsel düzeni, söz ve gösterge
boyutu, toplumsal iletişimi amaçlamamış, sadece İslami bilginin tarihsel
oluşumunu karşılamıştır. Bu araç; medreselinin düşünce sembolleri, zihinsel
faaliyetlerinde rol oynamamıştır. Kutsal yönü olduğu için bilgisel süreçte yeni
evrimlere açılım sağlanamamıştır.

9 Medreselerde Arapça öğretim müfredatı hakkında bilgi için bkz. Kâtip Çelebi, “Keşfü'z-Zünûn an
Esâmi'l-Kütübi vel-Fünûn” (nşr. Ş.Yaltkaya-R.Bilge), MEB, İstanbul, 1941-43, I, 74; Cevat İzgi,
“Osmanlı Medreselerinde İlim, I-II, İstanbul, 1997, I, 67-127, I, 161-183; İsmail Hakkı Uzunçarşılı,
Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı, Ankara 1988, s. 23-31; Mustafa Bilge, İlk Osmanlı Medreseleri,
İstanbul, 1984, s. 43-63; Şükran Fazlıoğlu, “Manzûme fî Tertîbi’l-Kütüb, fî’l-Ulûm ve Osmanlı
Medreselerindeki Ders Kitapları”, Değerler Eğitimi Dergisi, 1/1, (Ocak, 2003), s. 97-110; Murat
Akgündüz, “Osmanlı Medreseleri -XIX. Asır”, İstanbul, 2004, s.71-84; Ayrıca bkz: Mustafa Ergün,
“Ders Programları ve Ders Kitapları Tarihi-I Medreselerde Okutulan Dersler ve Ders Kitapları”,
A.K.Ü. Anadolu Dil-Tarih ve Kültür Araştırmaları Dergisi, (Afyon 1996).
10 Hasan Akgündüz, Klasik Dönem Osmanlı Medrese Sistemi, İstanbul, 1977, s. 418.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
Haseki Dini Yüksek İhtisas Eğitim Merkezi’nde ise Arapça öğretimi Klasik
Medrese Arapça müfredatının modern anlamda daha gelişmiş bir devamı şeklinde
sürdürülmektedir. Burada uygulanan Arapça öğretim programı; Arapça
öğretimindeki tarihsel miras, öğretimde karşılaşılan problemler ve bunların
çözümüne yönelik yapılmış bilimsel araştırmalar, alan uzmanları, program
geliştirme uzmanları, ilgili yönetici ve uygulayıcılar ile daha önceki kurslarda
öğretim görmüş kursiyerlerin görüş ve değerlendirmeleri alınarak, çoklu katılım
çoklu süreç uygulanarak geliştirilmiş bir öğretim programıdır.
Son olarak makalemizde yer alan her iki kurum da talebelerini; temel hedef
olarak Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifleri orijinal dili olan Arapça olarak anlamak
ve anlatmak hedefine yönlendirmişlerdir. Ancak uyguladıkları metot ve yöntemler
farklılık arz etmektedir.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
EK
(09.07.2012 TARİHİNDEN İTİBAREN HASEKİ DİNİ YÜKSEK İHTİSAS
EĞİTİM MERKEZİNDE UYGULANACAK ARAPÇA ÖĞRETİM PROGRAMININ
ÖZET ÖRNEĞİDİR.)
T.C.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
EĞİTİM HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Program Geliştirme Daire Başkanlığı)
ARAPÇA ÖĞRETİM PROGRAMI
Ankara–2012
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
ARAPÇA ÖĞRETİM PROGRAMI
Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünce kurulan bir komisyon tarafından
güncellenen “Arapça Öğretim Programı”, 09. 07. 2012 tarihli ve 662 sayılı onay ile
uygulamaya konulmuştur.
1. GİRİŞ
Günümüz dünyasında çok dillilik özendirilmektedir. Çünkü ülkelerin,
uluslararası ilişkilerini, sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda daha ileri götürmek
için yabancı dil bilen insanlara ihtiyacı vardır. Ülkemizde dil öğretiminin amacı,
zaten ana dilleri aynı olan insanların kendi aralarında iletişim kurmalarını
sağlamak değil, vatandaşlarımızın diğer ülke vatandaşları ile anlaşmalarını
sağlamak için, dünyada en çok kullanılan dil veya dilleri öğreterek, o dilin etkin
kullanımına hizmet etmek ve bu sayede ülkemizin politik, bilimsel, askerî,
ekonomik ve sosyal alanlarda hak ettiği ileri düzeye çıkmasını kolaylaştırmaktır.
Ancak bazı diller vardır ki o diller yukarıda zikredilen sebeplerden dolayı önemli
olmalarının yanı sıra, inanılan dinin o dille gelmiş olmasından dolayı ayrı bir
konuma sahiptirler. Dolayısıyla Arapça’nın başta ülkemiz olmak üzere
Müslümanlar için ayrı bir önemi vardır.
Arapça hem dünyada en çok konuşulan dillerden biri olması, hem de
ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın büyük kısmının inancını oluşturan İslam
dininin vahyedildiği dil olması açısından, eğitim ve öğretimi yüzyıllardır yapılan
bir dildir. Başta İslam ilimleriyle uğraşan bilim adamları Arapça’nın İslam
ilimlerinin merkezinde yer alan dil olması sebebiyle Arapça öğretimine ülkemizde
geçmişten beri önem verilmiştir. Bu bağlamda, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı,
hem görev alanlarının gerektirdiği hizmeti gereğince yapabilmek için İslam dininin
temel kaynaklarından yararlanabilmesi, hem de Hac ibadeti gibi bir organizasyonu
gerçekleştiren kurum olması nedeniyle personelinin Arapça öğretimine ayrı bir
önem vermiştir. Bu nedenle, Başkanlığa bağlı bulunan İhtisas Merkezlerinde
Arapça Hazırlık programları başlatmıştır. Ancak Başkanlık, yıllardır sürdürdüğü
Arapça öğretiminin başarısını artırabilmek için, Arapça öğretimini, Başkanlık
personelinin görev alanlarındaki sorumluluklarını, sağlıklı ve nitelikli olarak daha
başarılı bir biçimde yerine getirebilmesi ve sadece İhtisas kurslarına hazırlık
olmaktan çıkarıp, tüm personelinin istifade edebileceği Arapça Dil Merkezleri
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
hâline getirmeyi hedeflemiştir. Dolayısıyla, Başkanlık Arapça öğretiminde
hedeflediği amaçlarına ulaşabilmek için, Arapça öğretimiyle ilgili yeni bir öğretim
programı geliştirmeye yönelmiştir.
Hazırlanan Arapça öğretim programı, Arapça öğretimindeki tarihsel miras,
öğretimde karşılaşılan problemler ve bunların çözümüne yönelik yapılmış bilimsel
araştırmalar, alan uzmanları, program geliştirme uzmanları, ilgili yönetici ve
uygulayıcılar ile daha önceki kurslarda öğretim görmüş kursiyerlerin görüş ve
değerlendirmeleri alınarak, çoklu katılım çoklu süreç uygulanarak geliştirilmiş bir
öğretim programıdır.
2. PROGRAMIN HAZIRLANMASINDA TEMEL ALINAN İLKELER
Program hazırlanırken;
1. Öğretim programı anlayışında karma yaklaşım anlayışı
benimsenmiştir. Çünkü amaç, kursiyerin dili doğru ve uygun kullanma yeteneğini
artırmak olduğu için, program geliştirme yaklaşımlarının güçlü yönleri bir araya
getirilerek izlence türlerinin hepsinden yararlanılabilir. Böylelikle ortaya çıkarılan
program yaklaşımına karma yaklaşım denmektedir. Bu öğretim programında
yapısal (dilbilgisi yapıları), durumsal (iletişim ortamları), konu odaklı,
kavramsal/işlevsel (dilbilgisi kuralları/kavramlar+yapılar ve kullanım/tutarlı
söylemde işlevler), süreç/görev odaklı (kursiyerin gerçek dünyadaki dil
problemleriyle ilgili görevler) ve beceri odaklı (dilsel ve akademik beceriler)
yaklaşımlarından yararlanılmıştır. Bu program yaklaşımının seçilmesinin
nedenlerinden biri de, dil öğretiminde son yaklaşımlarda üründen sürece bir
kayma olmasıdır. Son yıllarda öğretmen merkezli yaklaşımlardan öğrenci merkezli
yaklaşımlara geçildiğini göz önüne alarak, program tasarımlarında süreç odaklı
yaklaşımların benimsenmesi gerektiği söylenebilir. Süreç odaklı yaklaşımlardaki
temel hipotez, her dil davranışının altında, öğrencilerin söyleneni anlamak veya
üretmek için kullandıkları belirli beceri ve stratejiler olduğudur. Öğrenme ortamı
önemlidir, çünkü öğrenciler öğrenme ortamlarında yeteneklerinin ve
potansiyellerinin farkına varırlar. Öğrenmenin nasıl meydana geldiğini anlamak da
çok önemlidir, çünkü bu, öğrencileri dil görevleri ile kendi başlarına başa çıkmaya
özendirir. Böyle bir uygulama öğrenciye ders çalışmayı öğrettiği için, ders dışında
da öğrencilerin işine yaramaya devam eder. Hazırlanan Arapça öğretim
programında benimsenen bu yaklaşım, hem bir dilin öğretiminde öğrenene
kazandırması gereken becerilere ulaşılmasında, hem öğrenme-öğretme sürecinde
kullanılan yöntem ve tekniklerin kullanılmasında, hem de yapılan faaliyetlerin
değerlendirilmesinde önemli bir anlayış değişikliğini beraberinde getirmektedir.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
Zaten Arapça öğretimine yapılan eleştiriler, sadece metin okuma ve anlama
becerisini kazandırdığı, ancak konuşma, konuşulanı anlama ve yazma becerilerini
kazandıramadığına yöneliktir. Bu tenkitler ise, daha çok kazandırılmak istenen
becerilerin tanımlanamamasından ve uygun öğrenme ortamlarının ve
değerlendirme sürecinin oluşturulmamasından kaynaklanmaktadır. Benimsenen
öğretim programı anlayışı, yapılan diğer dillerin öğretimindeki uygulamalardan
anlaşıldığı üzere, büyük ölçüde bunları gidermeye yöneliktir.
2. Arapça öğretim programı, okuma, dinleme/izleme, konuşma, yazma
temel dil becerileri ile dilbilgisi ve çeviri bilgi ve becerisinden oluşmaktadır. Bu
temel dil becerileri öğretim programında bir bütünlük içerisinde ele alınmıştır.
3. Öğretim programı Arapçayı bir dilin gerektirdiği bütün beceri
alanları ile öğretmeyi hedeflemenin yanı sıra, Başkanlık personelinin İslam
bilimleriyle ilgili Arapça klâsik eserleri okuyup değerlendirebilme yeteneklerini de
geliştirebilmek üzere yapılandırılmıştır.
4. Öğretim programında konulara ayrılan haftalık ders saatleri
belirlenirken, kursiyerlerin daha önceki eğitim kademelerindeki bilişsel
öğrenmeleri dikkate alınmıştır.
5. Program kursiyerlere Arapçayla ilgili bilgi ve becerileri
kazandırmanın yanı sıra, onların görev alanlarında daha başarılı hizmet
verebilmeleri açısında yeni bilgi ve çözümler üretmeyi alışkanlık hâline
getirmelerini de hedeflemektedir. Bu nedenle programda kursiyerlerin bütün
öğretim etkinliklerine aktif olarak katılmalarını sağlayıcı açıklamalarla
desteklenmiştir.
3. PROGRAMIN YAPISI
Program hazırlanması sırasında, Eğitim merkezlerinden gelen görüşler,
programın oluşturulması amacıyla yapılan hazırlık toplantılarındaki tartışmalar ve
Başkanlığın talebi doğrultusunda uzmanlarca hazırlanan taslak programlar dikkate
alınmıştır.
Arapça öğretim programı 12’şer haftalık 3 dönemden oluşmaktadır.
Dönemler haftada 30 saat olarak planlanmış olup, toplam 1080 saat ders
öngörülmüştür.
Program;
1-Dil Bilgisi,
2-Okuma-Anlama,
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
3-Yazma,
4-Dinleme-Konuşma,
5-Çeviri
Olmak üzere, toplam 5 temel alandan oluşmaktadır. Her alan farklı alt
dallar (dersler) şeklinde programa yerleştirilmiştir. Giriş bilgilerinden sonra,
programın alanlarını ve dönemlere göre derslerin dağılımını gösteren genel tablo
verilmiş ve ardından her alanın detaylı programı verilmiştir.
Detaylı alan Programında, o alandaki derslerin önemi ve programdaki
yerini açıklayan bir giriş, o alanın genel amaçları ve o alanla ilgili uygulama
esasları verilmiş, daha sonra alanda yer alan derslerin içerikleri, kaynakları ve
açıklamalarıyla birlikte sunulmuştur. Detaylı ders içerikleri amaçlara daha rahat
ulaşılması ve öğreticilere kolaylık olması bakımından aşağıdaki tabloda yer alan
unsurlar doğrultusunda hazırlanmıştır.
Sür
e
KONULAR KAYNAKLAR AÇIKLAMALAR
Ders
saati
İşlenecek
konu başlıkları
Konularla ilgili
müracaat kaynakları
Konunun
işlenişinde dikkate
alınacak noktalar
4. PROGRAMIN GENEL AMAÇLARI
Arapça öğretim programının amacı, kursiyerleri;
1.Duygu ve düşüncelerini Arapça sözlü ve yazılı olarak etkili ve anlaşılır
biçimde ifade eden,
2.Dinlediği, okuduğu, izlediği Arapçayı doğru anlayan ve değerlendiren,
3.Arapçayı konuşma ve yazma kurallarına uygun olarak bilinçli, doğru ve
özenli kullanan,
4.Başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere, İslam bilimleriyle ilgili temel
kaynakları ve güncel çalışmaları kullanabilme becerisine sahip,
5.Arap dilini kendi terimleri ve özgün yöntemleri ile kavrayan, bireyler
hâline getirmektir.
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
5. ARAPÇA ÖĞRETİM PROGRAMI ALANLARI, DERSLERİ VE DÖNEMLERİ
TABLOSU
Not: Toplam eğitim 3 dönem 1080 Saat olarak planlanmıştır.
ALANL
AR
1.
DÖNEM
2. DÖNEM 3. DÖNEM
1
.
DİLBİL
GİSİ
Sarf-I
(8x12= 96)
Sarf-II
(2x12= 24)
Nahiv-I
(8x12= 96)
Nahiv-II
(6x12=72)
Nahiv-III
(4x12=48)
2
.
OKUMA
-ANLAMA
Metin
Çözümlemesi-I
(6x12=72)
Metin
Çözümlemesi-II
(6x12=72)
Metin
Çözümlemesi-III
(6x12=72)
Belagat-I
(3x12= 36)
Belagat-II
(6x12= 72)
Kur’ân
Meâli I (2x12=
24)
Kur’ân
Meâli II (2x12=
24)
3
.
YAZILI
ANLATIM
Yazılı
Anlatım-I
(4x12= 48)
Yazılı
Anlatım-II
(3x12=36)
Yazılı
Anlatım-III
(3x12=36)
4
.
DİNLEM
E-KONUŞMA
Sözlü
Anlatım-I
(4x12= 48)
Sözlü
Anlatım-II
(4x12=48)
Sözlü
Anlatım-III
(5x12= 60)
5
.
ÇEVİRİ
Arapçadan
Türkçeye Çeviri
(4x12=48)
Türkçeden
Arapçaya Çeviri
(4x12=48)
TOPLAM
30 Saat
TOPLAM
30 Saat
TOPLAM
30 Saat
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Bahar 2014, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:3, 2:71-88
Kaynakça
Akgündüz, Murat; Osmanlı Medreseleri, XIX. Asır, İstanbul 2004.
Akgündüz, Hasan; Klasik Dönem Osmanlı Medrese Sistemi, İstanbul, 1977.
Bilge, Mustafa; İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1984.
Bozkurt, Nebi; “Medrese”, DİA, XXVIII, Ankara, 2003.
Doğan, Recai; “Osmanlı Eğitim Kurumları”, AÜİFD, XXXVII, Ankara, 1997.
Ergün, Mustafa; “Ders Programları Ve Ders Kitapları Tarihi-I Medreselerde Okutulan Dersler Ve
Ders Kitapları”, A.K.Ü. Anadolu Dil-Tarih Ve Kültür Araştırmaları Dergisi (Afyon 1996).
Fazlıoğlu, Şükran; “Manzûme Fî Tertîbi’l-Kutub, Fî’l-Ulûm Ve Osmanlı Medreselerindeki Ders
Kitapları”, Değerler Eğitimi Dergisi, Ocak 2003, 1/1.
İbn Haldun, Abdurrahman Ebu Zeyd Veliyyûddin Mâliki El-Hadramî; El-Mukaddime, Kahire, Ts.
İzgi Cevat; Osmanlı Medreselerinde İlim I-II, İstanbul, 1997.
Katip Çelebi; Mustafa Bin Abdullah Keşfü'z-Zünûn An Esâmi'l-Kütübi Vel-Fünûn (Nşr. Ş.YaltkayaR.Bilge),
MEB, İstanbul 1941-1943.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı, Ankara 1988.
Yalar, Mehmet; “XV. Yüzyıl Bursa Âlimleri Ve Arap Diline Katkıları” UÜİFD, Bursa, 2002, 11/2
Http://www.hasekidiyanet.gov.tr/?syfnmb=2&pt=hakkımızda.

Konular