REÎDEDDÎN VATVÂT’IN KOLEKSYONUNDA HAREZMÂHLARDAN HALÎFELE YAZILAN ARAPÇA MEKTUPLAR AR

ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyal Bilimler Aratırmaları Dergisi
Issn: 1309-9302 http://sobiad.odu.edu.tr
Cilt: 3 Sayı: 6 Aralık 2012
REÎDEDDÎN VATVÂT’IN KOLEKSYONUNDA
HAREZMÂHLARDAN HALÎFELE YAZILAN ARAPÇA
MEKTUPLAR
ARABIC LETTERS WRITTEN TO THE CHALIPHATE FROM
KHWARAZMIAN SHAHS IN THE COLLECTION OF THE REÎDEDDÎN
VATVÂT
Heribert HORST*
(Çeviren: Ergin AYAN**)
Öz
Reîdeddîn Vatvât, Harezmahlar Devleti’nin kurulu ve yükselme
devrinde yaayan, zamanının büyük edip ve airidir. Teki devrinin
balangıcına kadar divân-ı inâ reislii yapan müellif, Farsça ve Arapçayı
çok iyi biliyordu. Bu meziyetleri dolayısıyla Arapça divânlarda en büyük
nesir müellifleri arasında yer almıtır. Belh Nizâmiye medresesinde yetien
Vatvât’ın eserlerini, aynı dönemin kaynakları arasında hem edebî hem de
tarihî bakımdan hakikaten en önemlisi olarak sayabiliriz. Gerçi bu
çalımamız, bir Avrupalı tarihçinin makalesinin tercümesi olduu için,
kendimi Vatvât’ın eserlerinin önemini tafsilatıyla açıklamak zorunda
hissetmiyorum, fakat onun tarihçilerin istifadesine sunmu olduu resmî
diplomatik kayıtların müthi deerine dikkat çekmekten kaçınmak da
imkânsızdır. Çünkü bu müneât kayıtları sayesindedir ki, tarihçilerin
dikkatinin Harezmâhlar, Selçuklular ve Halifelik arasındaki, özünde
tarihsel dönüümlerle ilgili sorunlara çekilmesi gibi bir sonuç ortaya
çıkmıtır.
Anahtar Kelimeler: Vatvât, Müneât, Teki, Halîfe, Badâd.
** Heribert Horst, “Arabische Briefe der Horazmsahs an den Kalifenhof aus der Feder des Rasid ad-Din
Watwat”, Zeitschrift der Morgenlaendischen Geselschaft, 1996, Bd. 116, s. 25-43.
*** Doç. Dr., Ordu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öretim Üyesi
- 328 -
Abstract
Rashîdeddîn Vatvât who lived in foundation and growth of the
Khwarazmian Shahs was one of the greatest scholar and poets of his time.
Author who was leadership of Diwan-ı Insha until beginning of Tekish reign
was familiar with Arabic and Persian. Thanks to these abilities, he was one
of the greatest prosaist of Arabic divans. Studies of Vatvât, who was
educated in al-Nizamiyya Madrasah of Balkh, both in a literary sense and
from a historical perspective can be said the most important among studies
of the same period. I do not feel obliged to explain importence of Vatvât’s
studies because this study is translation of a European historian article, but
great value of the official diplomatic records that offered by her to benefit of
historians is also impossible avoid drawing attention attention. Since, thanks
to this records of diplomatic correspondence has emerged attention of
historians about the problems among Seljuks, Khwarazmian and Chalîphate.
Keywords: Vatvât, Münsheât, Tekish, Chalîph, Baghdâd.
Vatvât (Brockelmann, I, 1943-1949: 275, Supplament I, 486; Rypka,
1959: 193; Arberry, 1958: 105; Browne, 1951: 330 vdd.; Tûyserkânî, 1338
h./1959: mukaddime 3 vdd.) olarak tanınan Reîdeddîn Muhammed el-
‘Umari, (480 / 1087-573/1177-8 veya 578/1182-3), bir saray airi ve
Harezmâh (Encyclopedia of Islam, II: 980 vd.) Atsız (521 veya 522/1127-
8’den 551/1156) (Encyclopedia of Islam, New Edition, I: 750) ve l-Arslan
(551/1156-568/1172) (Encyclopedia of Islam, II: 980 vd.) devirlerinde
divân-ı inâ reisi idi. Bu sıfatla O’nun, çok sayıda iirlerinin (Vatvât, 1339
h/1960) yanı sıra yazdıı Hadâ’ik es-sihr fî dakâ’ik e-i‘r
1 adlı eserinde yer
alan kimi özel kimi resmî hususiyet (Horst, 1964: 10 vd.) taıyan bir çok
Arapça ve Farsça mektuplar, hem edebî hem de tarihî aratırmalar
bakımdan büyük önem taımaktadırlar.
imdiye kadar gördüüm kadarıyla Reîdeddîn Vatvât’ın Arapça
mektupları arasında Badâd halîfelik sarayına on, Halîfe el-Muktefî
Liemrillah’a (530-555/1136-1160) yazılan be, Halîfe el-Müstencid Billah’a
(555-566/1160-1170) yazılan bir, el-Muktefî’nin vezîrine yazılan üç ve elMüstencid’in
vezîrine yazılan bir mektup bulunmaktadır. Bunların hepsi,
Mecmu‘atü’r-resâi’l-i Reîdeddîn Vatvât’ın (Ner. Muhammed Fehmî, Kahire
1315/1897-8) birinci bölümünde (metin içinde Mec. eklinde kısaltılacaktır)
1 Divân’ın son olarak basılan neri için bir önceki nota bakınız.
- 329 -
ve kısmen2 de Ara‘isü’l-havâtîr ve nefâyîsü’n-nevâdîr
3 ve Ebkârü’l-efkâr fî’rresâi’l
ve’l-eâr adlı koleksiyonların içinde yer almaktadır
4.
* * *
Burada incelenen mektuplar, daınık ayetlerle süslenmi uyaklı
nesir yazı ile tasarlanmıtır. Kafiyelerin duraklamaya benzeyen son heceleri
(Mehren, 1853: 167), çok az istisna dıında çiftlemeyle düzenlenmi olup,
kafiyeli bölümler (Fevâsil) aabbcc vb. eklindedir. Bazan üçlü kafiyeler önce
gelir, örnein kalıplamı bir formül u ekildedir:
Selâmullâhi te‘alâ ‘alâ mevlânâ ve’s-seyyidînâ emîrü’l-müminîn
ve imâmi’l-müslimîn
ve halîfeti resûli rabbi’l-‘alemîn (Mec.: 16, 18)
Dört ya da daha fazla bölümde aynı kafiye çok seyrek bulunur. Harîrî’nin
Makamat’ında ve mektuplarında bu tespitlerin çouyla hatta tamamıyla
karılamak mümkündür, sadece u farkla ki, bu airde ikili kafiyeler biraz
daha sık görülür.
iirsel kurallarda, vezin sınırlaması ya hiç olmaz ya da seyrektir;
aaıdaki örnek, Arapça gramerine aykırılık tekil eden kafiye
sınırlamasıyla gerçeklemitir:
hâlika külli eyy
ve râzika külli hayy (Mec.: 16)
(...Her eyin yaratıcısıdır/ve tüm canlıların rızkını verendir)
lginçtir ki, burada incelenen on mektubun altısı kafiyesizdir.
Bu çift veya ikiliden fazla aa (a) bbcc vb. emalı kafiye serisinin
yanında, Reîd Vatvât’ın mektuplarının içinde Avrupalıların çapraz kafiye
(abab formu) ve sargılı kafiye (abab) olarak tasvir ettikleri baka kafiye
serileri de vardır. S. De Sacy’nin (Sacy, 1853: 24, 25), Harîrî mektuplarının
nerinde dört mektuptan ikisinde bir kez, her iki kafiye dizisinden çapraz
tekerlemeler (abab) meydana gelir. Çapraz veya sargılı dizelerin mektup
formunda sınırlandırılmı olabileceine dair varsayımı riske etmemek
üzere ben, en azından bir mukayese için, böyle zayıf balangıç noktası
kazanmak için uratıım halde, Harîrî’nin 50. Makamı’nda her iki türün
de bulunmadıını tespit ettim. Çapraz dizeler:
ve ezhere i‘âreddîn
hatta ihtedeu bi-envârih
ve eudaha menâre’l-yakîn
2 Aaıda özel mektuplarına bakınız.
3 Fatih 4047, Nr. 1’deki yazmalar kullanılmıtır.
4 stanbul Üniversitesi Kütüphanesi Yazmalar Nr. F 424: bu koleksiyonlar için bk. Horst, 1964: 11.
- 330 -
hatta iktedeu bi-âtârih (Mec.: 4)
(O, dinin iaretini açıkladı/onlar, onun ııklarına göre yönlendirilene kadar/ve o iman
ııını berraklatırdı/onlar, onun ayak izlerini takip edene kadar)
Kafiyelerin kendisini çaprazladıı gibi, tarsî
* de kendisini çaprazlar
(Rückert, 1874: 88 vd.) ve nitekim burada, ikinci ve dördüncü bölümde
kusursuz olan tarsî’yi, birinci ve ikinci bölüm arasında kusurlu bir ekilde
görüyoruz. Bu durum aaıdaki örnekte geçerlidir:
li-yasûna bilâde’l-müslimîn
min bevâiki makrihim
ve-yehfeze diyâre’l-mü’minîn
min sevâ’iki errihim (Mec.: 17)
(... O Müslümanların topraklarını korudu/onların kötülüklerinden önce/ve müminlerin
diyarını korudu/kötülüklerin imeklerinden)
Abab emasından ve kusurlu tarsîden sonra aynı kafiye düzeninin
yanında, müteakip örnekte redde’l-‘auz ‘ale’s-sadr (Rückert, 1874: 118;
Mehren, 1853: 161 vd), kısaca tasdîr (Trablusî, 1955: 183) adı verilen sanat
türü kendini gösteriyor ki, bir ayetin sonundaki kelimenin –veya burada
bir cümlenin- aynı ekilde baında da bir defa gelmektedir:
ve kad nâbe hittata Hurâsânelleti hiye surretu bilâdi rân
min istilâi’l-‘usâti mâ nâb
ve esâbe buk‘ate Mâverâünnehr elleti hiye gurretu diyâri Turan
min istilâi’t-tugâti mâ esâb (Mec.: 21)
(ve ran’ın göbei olan Horâsân/ asiler tarafından igale uradı/Mâverâünnehir Turan’ın
yangın yeri oldu/Tiranlar tarafından istilâ edilince)
Bu abab ritim düzeni, kafiye içinde veya bir tecziyenin
azaltılmasında (bir kıtada ababab düzeninde son b ana kafiyedir) (Mehren,
1853: 169) kullanılabilir. Abba kafiye düzeninde, kasîde formunda bir
paralellik vardır, iki kafiyeli beyitler arasına bir, üç ya da daha çok beyit
kendi kafiyeleriyle eklenirler (Hartmann, 1897: 219). Abab ve abba
eklindeki her iki kafiye dizesi, Arap trajedi iiriyle balantılı
görünmektedir. Sargılı kafiyelere (abba) bir örnek, yine deiik uzunlukta
tarsî ile balantılı olarak göze çarpmaktadır:
makbûl
ve’l-‘afvu min tevlihi-âmili’l-âmm
ve fadlihi’l-kâmili’t-tâmm
ma‘mûl (Mec.: 21)
(Özür kabul edildi/ve mafiret onun mutlak gücünden/mükemmel lütfundandır/umulur)
Bu emanın birinci ve dördüncü kafiyesi, kafiye çiftleri içeren yeni beyitlerde
devam ettirilebilir:
ve eqâme’l-müslimûna resme’n-nizâr
ve a'lenû min sidkı’n-niyeh
ve farzi’l-'ubûdiyeh
ahsenü’l-âsâr
* Beytin iki mısraındaki kelimeleri aynı vezin ve kafiyede söyleme.
- 331 -
hâzâ ve’l-'abdu ma'a tenâzuhi’d-diyâr
ve’t-tebâ'udi’l-mezâr (Mec.: 26)
(Ve Müslümanlar para kullanmayı tecrübe ettiler/ve samimi niyetleri ile/ /güzel eserleri de
itaatın farzını da ortaya koydular/O derecede ki, köleler ülkenin uzaklarında ve ziyaret mahallerinde
emir bekliyorlardı)
Her ne kadar kafiye b, Arap iirine göre, aabb emasını (muvâzene
kafiye olarak sayılmıtır) içeren tarsîden daha iyi yorumlanabilirse de,
müteakip örnekte, en azından Avrupalı kulaıyla abacbc kafiyesi
duyulabilir:
ve hâleti’l-mihnah
‘ale’l-berâyâ
minhah
ve’r-razîyah
‘ale’r-reâyâ
‘atîyah (Mec.: 25)
(ve yaratıklar için/ ziyaret/ bir hayırlı ie /ve zararlar/reâyâ için/bir hediyeye dönütü)
Mihna ve minha ünsüzlerin deiimiyle oluan kusurlu bir tecnîs
tekil ederler (aaıya bakınız) ki, buna Arapça cinâs’ül-kalb (Mehren, 1853:
158), Farsça maklûb-i ba‘z (Rückert, 1874: 109) adı verilir; mutad kafiye
düzeni yerine, kendi durumlarında bölümlerin sonunda aynı kalıplarda bir
muvâzene (Mehren, 1853: 169) meydana getirirler.
Tarsî ile devam eden kafiyelere ve ilk satırların balangıcında aynı
kelimelerin tekrarına en iyi örnek udur:
kâdeti’s-semâ’u tenfeziru menâkibuhâ
ve tenkadiru kevâkibuhâ.
ve kâdeti’l-ardu tenhedimu etrâfuhâ
ve tenhezimu eknâfuhâ
ve kâdeti’l-milletu tecmudu enhâruhâ
ve tehmudu envâruhâ
ve kâdeti’-eri‘atu tenfellu zubâhâ
ve tenfellu hubâhâ (Mec.: 11)
(Neredeyse gökyüzünün katları çökmütü/ ve yıldızları sönmütü./Neredeyse yeryüzünün etrafı
yıkılmıtı/ve börü yarılmıtı./Milletler neredeyse hareketsiz donmutu/ ve ııkları sönmütü/
neredeyse eriatın kesmez olu/ve kemeri çözülmütü)
Kafiye elemanlarının uzunluu çok farklıdır. Arap airler uyaklı
düz yazıya öyle güzel kafiye koyarlar ki, kafiye elemanları kısa olsalar bile,
bir savaın tasvirinde aaıdaki gibi heyecan yaratırlar:
ve me‘ahû huyül
ke’s-suyûl
ve ricâl
ke’l-cibâl
ve efvâc
ke’l-emvâc
ve kurûm
ke’n-nücûm.
- 332 -
(...ordular onunla beraberdi/nehirler gibi/ve erkekler/dalar gibi/ve kalabalıklar/dalgalar
gibi/ve emîrler/ yıldızlar gibi)
Bunun dıında bu mısralar, birincisi hariç, eit uzunlukta olma
üstünlüüne sahiptirler. Örnekte görüldüü gibi genellikle kafiye
elemanları, daha uzundur ve sıkça ilgili bölümlerde farklıdır, meselâ bazı
bölümlerde çok uzundur ki, on tam kelimeyi bulur, ancak kuvvetli
farklılıklar bu uzunlukta ho olmadıı gibi (Mehren, 1853: 167); kanımıza
göre, bunda bir deiiklik ilginç olabilir, çünkü bu suretle basit düen bir
monotonluk önlenmi olur. Reîd Vatvât’ın mektuplarında dikkatimi çeken
bir husus da, kafiye elemanlarının deiiminde ve kafiye düzenlenmesinde
Arap iirinin kaidelerine riayet edilmesi suretiyle akıcı ve dinamik bir
üslubun kullanılmasıdır.
Bundan baka Reîd Vatvât’ın çok sık kullandıı sanatsal araçlardan
biri de tecnîs’dir, bu “benzer yapma”, bir çok anlam ifade ettii için tercüme
edilemeyen bir terimdir; bunu Mehren’in s. 154’de yaptıı gibi Paronomasie
eklinde çevirebilsek de, bu bana eksik gibi geliyor, çünkü biz Arap ve
dier Semitik dillerin gramatiinden, retorik içinde kısmen tecnîsin deiik
bir çeidi, yani tecnîs-i itikâk (Rückert, 1874: 101; Mehren, 1853: 160: elmülhâk
bi’l-cinâs), kısmen de kendi sanatsal aracı, yani itikâk (Rückert, 1874:
101; Vatvât, 1339: 625 vd.) olarak tanımlanan eyi anlıyoruz. Bu deiik
kelimelerin kullanılıı öyledir:
ve reddihi fi tâ'ati’l-mevâkifi’l-mukaddeseti’l-mukerremeh
kaddesahallâhu ve kerremehâ
ve hidmeti’l-makârri’l-müerrefeti’l-mu'azzamah
errefehaIlâhu ve ‘azzamehâ (Mec.: 23)
(ve kutsal mekânlara karı itaate yönelmekten (sorumludur...)/Tanrı onları kutsasın/yüce
mekânlara hizmet için/Tanrı onları yüceltsin)
Bu çapraz kafiyeli satırda –tarsî dıında- mukaddese ile kaddese,
mükerreme ile kereme, müerrefe ile erefe ve mu‘azzama ile ‘azzama arasında
itikâk vardır.
ki kelime arasında tam biçimsel aynılıkla beraber farklı anlamlar
içeren Tecnîs-i tâmm (Rückert, 1874: 91 vd.; Mehren, 1853: 1154; Vatvât,
1339: 625 vd.), hâdir “yerleik” ve hâzir “mevcut” kelimeleri arasında
bulunmaktadır.
lâ zâlat-ı memdûdate’z-zilli 'ala külli bâdin ve hâdir
mebsûtete’l-cenâhi 'ala külli gâ'ibin ve hâzir (Mec.: 21 vd.)
(sonsuza dek her göçebe ve yerleik üzerindeki gölgesi geniledi/ ve kanatları her varlıa ve
yoklua uzandı)
Bir tecnîs-i muharref (Rückert, 1874: 92; Mehren, 1853: 156), yani
farklı seslendirmelerle ünsüzlerin uyumu için aaıdaki örnei verebiliriz:
ve semi‘a habere mâ fîhi min tekatturi’l-‘adad
- 333 -
ve tevaffuri’l-‘udad (Mec.: 10)
(ve o sayıların miktarının/ve durumunun haberini aldı)
Tecnîs-i musahhef veya tecnîs-i hatt (Rückert, 1874: 99; Mehren, 1853:
156 vd.; Vatvât, 1339: 630 vd.), kelimelerin aynılıında, diakritik noktaların
farklılıyla oluur (âdû-sâdû; bundan baka Tecnîs-i musahhef ve muharref,
ellezîne’d-dîn):
ellezîne âdü’d-dîn
ve sâdü’l-muhtedîn (Mec.: 24)
(dini âd edenler/ve adil hükmedenler)
Aaıdaki satırlarda tecnîs tekil eden kelimelerden biri, bir harf
fazladır (tecnîs-i nâkis? (Mehren, 1853: 157) veya tecnîs-i zâ’id) (Rückert,
1874: 93 vd.; Vatvât, 1339: 626 vd.):
‘uzzibe fîhimâ’r-râki‘u ve’s-sâcid
ve hurribe’l-medârisu ve’l-mesâcid (Mec.: 24)
(boyun eenler ve halsiz düenler ikence gördü/mescidler ve medreseler tahrip oldu)
* * *
Reîdeddîn Vatvât’ın mektuplarının ekilleri hakkında yaptıımız,
eksiksiz sayılamayacak bu kısa deerlendirmeden sonra, yazıların içeriine
ait çok kısa bir tercümesini sunuyoruz.
1. H a l î f e e l – M u k t e f î L i e m r i l l â h ’ a (Mec.: 4)
Allah’ın hayır ve bereketi Resulullah Muhammed’in ve ailesinin ve
Allah’ın barıı Halîfe el–Muktefî Liemrillâh’ın5 üzerine olsun.
Allah, kulunun ve özellikle babasının adalete öncelik verme
yolundaki tutumlarına ahittir. O, 80 yıldır Müslüman olarak yaamı ve
varlıının büyük bir kısmını hayır ileri için vakfetmitir. 20 yaından
itibaren, yani iyi ile kötüyü ayırt edeliden beri, onun hiçbir yılı, Horâsân ve
Harezm halkı ona güvenerek emniyet içinde uyuyana ve can ve
mallarından emin olana kadar, Türk ülkelerine ve kâfirlerin ülkesine
muzaffer seferler yapmadan geçmemitir.
O’nun zamanında Selçuklular için önemli bir hadise meydana geldi:
onlar, bir çocuun ebeveynine sıınması gibi, O’nun güç ve kuvvetinin
yardımına sıındılar. O, yardım etmekte gecikmedi ve bütün kuvvetini,
kendisinden istenildii ekilde, onların amaçlarını gerçekletirmek için,
onların dümanlarına karı sarf etti. Atalarımız bunu Allah’ın lütfu ve
keremiyle, peygamberin izinden6 giderek gerçekletirdiler. O ehit öldüü
5 530/1136-555/1160, 31. Abbâsî halîfesi.
6 Yani halîfeliin
- 334 -
zaman, bu kul onun yerini aldı ve kötülere karı savaarak, Selçuklu
kadınlarının ve devletinin korunması hususunda onun yolundan gitti.
ntikam zamanı gelince, bugün her kabilenin en kudretlisi olan
kulunuz, onların ehirlerini yıktı, adamlarını öldürdü ve smailî
7 katili ona
gönderdi, onun her iki halife el-Müsteid8 ve er-Râid’e9 yaptıı gibi. Eer
O, kalp ve akıl, kulak ve göz sahibi olsaydı, cehaletten uyanır ve Allah’ın
izni ile kâfirlerin üzerine gitmeyi tercih ederdi. Fakat, göz önünü görmekte
kördür, dil af dilemekte dilsiz, gözleri kör, kulakları saır olmutur.
O gün düman orduları ile karılatıımızda, o sava balamadan
önce büyük kayıp vererek kaçtı. Bu felâketi yaadıktan sonra, kendisine
gelmesi gerekirdi; fakat O, kâfirlerden kalabalık bir grup ile birleti ve
onların yardımıyla savamak üzere kulların ülkesine girdi.
537 yılının Rebî’ülahir ayı baında10 O, Harezm’in en önemli
kalelerinden biri olan Hezâresb’i kuattı, fakat 5 günde kaleyi alamadı ve
müdafîleri müzakere yoluyla teslim olmaya zorladı. Kalenin teslimi önerisi
reddedilince sava baladı ve iki taraf da 20 gün boyunca büyük kayıplar
verdi. O, kalenin fethinin arzularını yerine getirmediini fark edince,
oradan kulunuzun domu olduu büyük ehre geçti. Oraya ulatıı
zaman, ehrin asker ve teçhizat bakımından donatılmı bulunduunu
örenince, çekilmek, orada kalmak veya ehrin etrafındaki düman
topraklarında hareket etmek konularında kararsız kaldı. O, en kolayını
seçip, askerlerini köyleri katil ve yamaya gönderdi. Bu arada kahramanlar
ona karı geldiler, pek çoklarını öldürüp, ganimet elde ettiler. Durumu
ümitsiz bir hale gelince O, Ramazan ayının ortasında kale kapısının önüne
geldi; tıpkı yaama veda eden ve ölümü bekleyen biri gibi.
Kulunuz bunun üzerine fakih ve âlimler çaırarak onlardan,
dümanla savamanın dinen caiz olup olmadıına dair fetva istedi. Onlar
ittifakla onu malup edenin Allah tarafından mükâfatlandırılacaını
bildirdiler. Bunun üzerine kulunuz Allah’ın inayeti ve izni ile büyük bir
ordunun ortasında dıarı çıktı. “lâ ilâhe illellâh” ve “Allahu Ekber” sava
nidâlarıyla dümana hücum ettiler ve O’nu öyle bir malup ettiler ki,
kurtuluu kaçmakta aradı. Bundan sonra Harezm’in dı bölgelerinde
bulunan ’SKND adındaki bir kaleyi 50 gün kuattıysa da muvaffak
olamadı. Nihayet O, hiçbir ey elde edemeden, çok sayıda at, silah ve eya
bırakarak ülkeyi terk etti.
7 Bk. Handwörterbuch des Islam, s. 222 vd.
8 512/1118-529/1135, el-Muktefî’nin kardei.
9 529/1135-530/1136, el-Muktefî’nin yeeni, 30. Abbâsî halîfesi.
10 24 Ekim 1142.
- 335 -
Bu güzel durum için kulunuz, sadece el-Muktefî’nin hanedanının
yardım ve hayır duasına minnetdardır ve majestelerinden Harezm
vilâyetinin valilii için tevkî konulmu bir menûr rica eder.
Allah müminlerin emîrinin günlerini artırsın…..
* * *
Bu mektupta bahsedilen birçok tarihsel olaydan mektubu
gönderenin Harazmsâh Atsız olduu kesin olarak anlaılmaktadır (521
veya 522/1127-8’den 551/1156’ya kadar). O, halîfeye karı kendisinden
nezaket icabı kulunuz veya köleniz olarak söz etmektedir.
Mektubun baında zikredilen babası Kutbeddîn Muhammed b.
Anutegin (490/1097’den 521 veya 522/1127-8’e kadar)’dir (Kafesolu,
1956: 42 vd; EI, II: 1251).
Selçuklu sultanlarının en büyüü ve kudretlisi Sultan Sancar b.
Melikâh (511/1117’den 552/1157’ye kadar)’dır (EI, II: 1251).
Halîfe el-Müsterid Billâh 17 veya 18 Zilkaade 520/29 veya 30
Austos 1135’de smâilîler tarafından katledildi (Cüveynî, 1916: III, 220;
Boyle, 1958: 685; bnü’l-Esîr, 1301/1883-4: 12; Kafesolu, 1956: 26). Bu
suikasdı Sancar’ın tertip ettiine dair iddialar Cüveynî tarafından
reddedilmitir (Kafesolu, 1956: 26). El-Müsterid’in olu ve halefi er-Râid
Billâh da aynı kaderi (Cüveynî, 1916: 221; Boyle, 1958: 686) 25 veya 26
Ramazan 532/6 veya 7 Haziran 1138’de sfâhân’da paylamıtır (bnü’lEsîr,
1301/1883-4: 28; Kafesolu, 1956: 26).
Mektupta zikredilen Hezâresb (Le Strange, 1930: 450 vdd.) (Farsça
ekli böyledir) kuatması hakkında verilen tarih doru deildir: birinci
kuatma 533/1138, ikinci kuatma 542/1147’de yapılmıtır. Mektupta
muhtemelen ikinci kuatma kasd edilmitir, çünkü Sancar mektupta sözü
edilen “büyük ehir” Gürgenç’e (Le Strange, 1930: 445 vd.) o tarihte gitmiti
(EI: I, 750). Üçüncü bir kuatmayı ise imkânsız buluyorum. Mektupta
yazılanların aksine gerçekte Sancar’ın, Hezâresb’i ikinci kuatması da
birinci kuatması kadar baarılı geçmi ve sava Atsız’ın yenilgisi ve
sultana itaatiyle sonuçlanmıtır (EI: I, aynı yer).
Böylece doru olduunu var saysak bile mektubumuzdan,
önümüze açıkça bir tarih yanlılıı çıkıyor ki, halîfenin onu kısa veya uzun
süre tanımı olduunu kabul edemeyiz.
- 336 -
’SKND’nin (belki aaı Seyhun’da Özkend) (Barthold, 1958: 179)
kuatmasına dair verilen bir haberi M. A. Köymen’in Büyük Selçuklu
mparatorluu Tarihi (1958) adlı eserinde buluyorum. Kafesolu (1956: 56)
da Vatvât’ın, stanbul’da bulunan Farsça elyazması bir mektubunda yer
alan, 537 yılındaki Harezm seferinden ve 50 günlük Kal‘a-i skender
kuatmasından bahsetmektedir ki, bu belge Harezm valilii için diplomatik
bir bavuru idi. .
542/1147 içinde veya biraz sonrasında yazılmı olan mektubun
sonunda Atsız, baımsız hükümdar olmak uruna, gerçekleri çarpıtarak
kendi talebini ilk olarak dile getiriyor: O, halîfeden kendisini Harezm’in
baımsız valisi olarak tanıdıına bir menur istiyor
11 . Bu tanımanın
gerçekleip gerçeklemediini tam olarak tespit edemedim12.
2. H a l î f e e l – M u k t e f î L i e m r i l l â h ’ a (Mec.: 14, Ebkâr,
Nr. 1)
Allah’ın barıı müminlerin emîrinin üzerine olsun ve kulunuz,
Allah’tan ve peygamberinden, O’nun sarayına ve dostlarına bereket niyaz
eder.
Müminlerin emîrine en mükemmel dinî itaat farzdır ve kulunuz
doruyu yanlıtan ayırt edeliden beri, mukaddes majestelerinin13
hizmetçisi olmak, dostlarına yardım etmek ve dümanlarına karı
savamak istei hasıl olmutur.
Fakat bu arada, majestelerinin keskin bakılarına malum olduu
üzere, kulunuzun amaçlarını gerçekletirebilmesi için bazı engeller
bulunmaktadır. Bunların en büyüü udur, kulunuzun ülkesi ile kâfir
Türklerin ülkesi sınırdatır ve kulunuz zamanının büyük kısmını din
dümanlarıyla savamakla ve onları slâm ülkelerinden uzak tutmakla
geçirmektedir. Kulunuzun kısa sürelik yokluunda bile, halk kâfirlerin
saldırılarına karı savunamamaktadır.
Sarayınızın çok uzak olmasına ramen, kulunuz kendini halîfenin
tahtına yakın bulmakta ve Allah’tan kutsal majestelerini esirgemesini
dilemektedir.
11 Bu olayın baka örnekleri için bk. Handwörterbuch des Islam, s. 293 bk. “Khalîfa”
12 Bk. Aaıda ikinci mektup.
13 Kelime anlamı olarak el-mevâkıf el-mukaddese en-nebeviyye
- 337 -
Kulunuz bu hzimeti
14, görü ve düüncelerinizin saflık ve temizlii
için, haber vermek amacıyla gönderdi. Kutsal majestelerinden istemi
olduum hilât ve terifât, battıktan sonra yıldızları yeniden yükseltecektir.
Harezm’in imâmları ve ‘alimleri arasında müminlerin emîrine dua
etmeyen hiç hiç kimse yoktur.
* * *
Bu mektup, belki de Atsız’ın I. Mektubuna, halîfenin vermi olduu
cevaba tasdik nitelii taımaktadır. Hilât ve terifât valilik atamasıyla ilgili
diplomasiye ait olabilir. Baka bir bilgi ve belge bulamadım.
3.H a l î f e e l – M u k t e f î L i e m r i l l â h ’ a (Mec. s. 16, ‘Arâ’is
Nr. 1)
Allah’ın barıı müminlerin emîri el-Muktefî’nin üzerine olsun;
kulunuz yüce Allah’tan Elçisi Muhammed’e, sarayına ve dostlarına bol
nimetler diler.
slâma balı olanlara malumdur ki, Allah’ın halîfesi, müminlerin
emîri, yeryüzünde onun saf aacının adil bir dalıdır.
Kulunuz hayırla erri biri birinden ayırt edebildiinden beri, en
büyük arzusu yüce tahtın yanında duranlara katılmak olmutur. Ancak, bu
isteini yerine getirebilmekte önüne açık engeller çıkmıtır. En büyük
mania ise Harezm ülkesinin kâfirlerin dilerinin önünde durmasıdır.
Kulunuz, slâm topraklarını korumak için yılın deiik mevsimlerinde
yazın ve kıın iki defa kâfirlerin üzerine sefere çıkmaktadır. te bu açık
engeller olmasaydı, kulunuz ivedilikle kutsal majestelerine gelirdi. Fakat,
kulunuz adaletin güçlenmesine, dümanların, kâfirlerin ve evlâtlarının
kahrına, dinin ve müminlerin ise korunmasına hizmet eder.
Bu nedenle kulunuz, görevini ayaklarının yerine kalemle yerine
getirmeye çalımaktadır. Müminlerin emîrinin iyi niyetlerinden dileimiz,
kulunun özrünü kabul etmesi, onun kutsal majestelerinin en sadık
hizmetçisi olduuna emin olması ve onu bazen yüce emirleriyle
ödüllendirmesidir ki böylelikle kulu bunları büyük bir gayretle yerine
getirsin ve samimi tutumunu göstersin…
Bu mektup kesinlikle Atsız’dan çıkmıtır. Tarihi tespit edilemiyor.
* * *
14 Yani bu mektubu.
- 338 -
4.H a l î f e e l – M u k t e f î L i e m r i l l â h ’ a (Mec.: 18, ‘Arâ’is,
Nr. 2)
Allah’ın barıı müminlerin emîri el-Muktefî’nin üzerine olsun. Uzak
ve yakına, onun emniyet ülkesinin en kutsalı olduu sır deildir.
Eer kulunuz, slâmın ünlü bir sınır ülkesi olan Harezm’de nöbetle
itigal etmeseydi ve sadakatle din dümanlarına ve kâfir Türklere karı
savamasaydı, itaat için kanatlarıyla kutsal majestelerine doru uçardı.
Fakat, engeller açık ve özür bellidir ve müminlerin emîrinin lütfu özür
dilemeyi mümkün kılmaktadır.
Bu mektubu getiren zamanımızın büyük ‘alimi ve ülkenin en ünlü
zatıdır. Memleketinde ona tasavvufun ve Allah korkusunun ııı denmitir
ve yaadıı ehirde ona tedrisin anahtarı emanet edilmitir ve günlerini
ilim ve irfan öretmekle geçirmitir. Bu tanınmı meziyetlerinden baka o,
Abbâsî hânedânının sadık bir balısı ve duacısıdır.
imdi o, barı ehrine15 seyahat edecek ve oradan devamla
mukaddes ehirlere hac vazifesini yerine getirmek için gidecek. Bu
vesileyle kulunuz, bu hizmeti onun samimi niyetlerini ve itaatini gösterme
bakımından onun eliyle yerine getirmek istedik. Umarız, bu hizmetimizi
kabul eder ve kulunuzu mühürlü menurunuzla onurlandırırsınız ki
böylece ona riayet için olaanüstü çaba harcar…
* * *
Mektup muhtemelen Atsız'ın hacca gitmek isteyen bir ‘alim için
gönderdii bir tavsiye mektubudur. Tarih tespit edilemedi.
5. H a l î f e e l – M u k t e f î L i e m r i l l â h ’ a (Mec. s. 19)
Allah’ın barıı müminlerin emîri el-Muktefî’nin üzerine olsun;
kulunuz yüce Allah’tan Peygamber’e, sarayına ve dostlarına afiyetler diler.
Uzak ve yakın herkesin malumudur ki, Halîfe el-Muktefî
Liemrillâh, elçilerin ülkesinin ve imâmlık makamının en öhretlisidir. Sadık
ve samimi köleniz, kutsal majestelerine olan uzaklıına ramen, Harezm’in
savunmasıyla megul olmasaydı ve her yıl kâfir Türklerle savamasaydı,
itaatkâr kanatlarıyla hizmet ifa etmek için kutsal majestelerine uçardı.
Fakat, engel tekil eden sebepler açık ve özrümüz bellidir.
Kölenizin, Abbâsî hânedânına olan balılıı ve hayatı boyunca onlara itaat
için göstermi olduu çabalar, aydın bakılara sır deildir.
15 Yani Badat.
- 339 -
Kulunuz, özellikle bu zamanda onların ayak izlerini takip
etmektedir, çünkü haydutlar tarafından zapt edilen ran’ın göbei Horasan
ülkesinde, ve asiler tarafından ele geçirilen Turan’ın yangın yeri
Mâverâünnehir’de isyan atei alevlenmitir. Orada dua edenler ve secdeye
gidenler ikence görmü ve cami ve medreseler tahrip edilmitir ve eer
bunları düzeltmek ve közü söndürmek için halîfeliin yardımı olmazsa,
onların haberleri Irak bölgesine kadar gelecektir. Bu mesele ancak halîfenin
rızası ve bütün Müslümanların anlamasıyla ve ayrıca bu bölgenin sultanı
ve emîrinin bayraı altında çözülebilir.
Kudretli sultan Gıyâsü’d-dünyâ ve’d-dîn Ebû ücâ‘ Muhammed b.
Mahmûd b. Muhammed b. Melikâh Kasım Emîrü’l-mümînîn kendi
zamanının hükümdarları arasında bu vazifeyi yerine getirmeyi kabullendi,
çünkü Allah onu baarılı vasıflarla donatmıtır ve O, bu uygunsuz durumu
ortadan kaldırmak için kendini ciddi bir ekilde hazırlamıtır. Fakat
halîfenin hayır duaları ilerini kuatmadıı müddetçe O, bu arzularını
gerçekletiremedi.
Bu arada kulunuzun kulaklarına geldi ki, ona karı
16 mutâd
lütufkârlıınızda bir hayli mesafe alınmıtır. Eer bu acıklı olayların sebebi
kudretli sultan tarafından geliyorsa, kulunuz bundan sorumludur, çünkü
sultanı birlemenin engebeli zemininden düz zeminine ve yükseklerden
itaat bahçesine indiren odur.
Fakat, eer mesele, kutsal majestelerinin hizmetkârları arasında ikili
oynayan ve karııklık çıkaran insanlar için ahsî hedefler içeriyorsa,
halîfenin iyi niyetinden, kötülere karı mücadele talep edilir; ve eer sultan
halîfeye itaatten biraz uzaklaırsa, bu ii temizlemek için tereddüt edilip
dikkatsiz davranılamaz, özellikle de kudretli sultanın gücünden
Müslümanların, umutlarının karılanmasını ve zayıf memleketlerin ve
zavallı halkın zalimlerin elinden kurtarılmasını bekledikleri bu zamanda.
Halîfenin slâma balı olanlara karı, iyiliklerinin ispatı çoktur, bu hayırlı
ii ihmal etmeyip nazarı dikkate alırsa bu onarlı mutlu eder.
Köleniz, yüce fermânınızın haberini beklemektedir, ki bununla o,
bunları gözler önünde gerçekletirsin ve dürüstüün izlerini takip etsin…
* * *
Mektubu gönderen Harezmâh l-Arslan (551/1156-5678 /1172)’dır.
Mektubun muhtevası aaıdaki gibidir: Irak Selçuklu Sultanı Gıyâsü’ddîn
16 Yani sultana.
- 340 -
Muhammed b. Mahmûd (548/1153-554/1159) ordusuyla douya sefer
yapmayı amaçlamaktadır.
Bu niyet farklı durumları ama özellikle de sultanla halîfe arasındaki
dümanlıı engelledi. Sultana yardım etmeyi çok arzulayan l-Arslan,
baarısız bir ekilde sultanla halîfenin arasını bulmaya çalıtı (Barthold,
1958: 332 vd; Kafesolu, 1956: 75). Bu amaçla yukarıdaki mektubu halîfeye
ve hemen hemen aynı içerikli baka bir mektubu da halîfenin vezirine
yazdı (Barthold, 1958: 332 vd; Kafesolu, 1956: 75). Tarihi sonuçlardan,
mektubun tarihi tespit edilebilmektedir: 551/1156 ile 554/1159 arasındadır
ve muhtemelen Sultan Sancar’ın 552/1157’deki ölümünden kısa bir süre
sonrasına denk gelmektedir.
6.H a l î f e e l-M ü s t e n c i d B i l l â h ’ a (Mec. s. 24)
Tanrı’nın barıı Halîfe el-Müstencid Billâh17’ın üzerine olsun;
köleniz Tanrı’yı överek, ondan Ümmet-i Muhammed’i korumasını diler.
Bilindii gibi müteveffa mâm el-Muuktefî Liemrillâh kullarına
yayılmı zillullâh idi; sözleri doruluun yıldızlar üzerindeki beyaz
alevleriydi ve amelleri gerçein daların üzerindeki yüksek tepeleriydi.
Onun zamanında halîfelik, yüksek yapı ve kuvvetli sütunlardı ve dünyanın
dousunu ve batısını kuatan Müslümanların talihsizlii vaki oldu. Onun
ölüm haberi yayıldıında, gökyüzü hemen hemen tamamen çöktü ve
yıldızlar söndü, yeryüzü neredeyse battı yanları yıkıldı, fakat Halîfe elMüstencid
Billâh athta çıkıp sorumluluu üzerine alınca, her yangın söndü
her i düzeldi.
Gök cisimleri hareket ettikçe, bir melek ilahi söyledikçe, bir
güvercin öttükçe, bir gök gürledikçe. Halîfe el-Müstencid’in ahsında ve
ölenin halefi olarak, gerçekten her ey için -ülkelerin mimarı, yaamın bir
mirasçısı, halîfelik tahtının süsü, halkın koruyucusu olarak, bir tazmin
duruyor.
Kulunuz, aralıksız Harezm’de nöbetle itigal etmeseydi, ahsen ve
yazıyla deil, onun ilgilerini ve ans dileklerini kazanmak için en ivedi bir
ekilde kutsal majestelerine gelirlerdi. Haber Harezm’e ulaınca köleniz,
ülkenin bütün halkıyla beraber bir yas töreni düzenledi ve bu üç gün
sürdü. Bunun üzerine taziye tavanı çöktü ve kutlama sancakları yükseldi
ve halk Halîfe el-Müstencid’in tahta çıkıına sevindi.
17 555/1160-566/1170, 32. Abbâsî halîfesi, el-Muktefî’nin olu.
- 341 -
Cuma vaazı adıyla süslendi ve sikkeler onun adına düzenlendi ve
Müslümanlar parayı kullandılar ve dürüstlüün ve saygının en güzel
örneklerini gösterdiler.
Bu arada kulunuz, ülkenin uzaklarında üzerinde alamet bulunan
yüce emirlerinizin haberini beklemektedir.
* * *
Bu taziye ve tebrik mektubu Harezmâh l-Arslan adına 555/1160
veya kısa bir müddet sonta yazılmıtır.
7.H a l î f e (e l – M u k t e f î)’n i n V e z î r i n e (Mec. s. 27, Ebkâr Nr.
2)
Benim mektubum -Tanrı adil vezîrin ömrünü uzun etsinHarezm’den
gelmektedir. likiler Halîfe Muktefî’ye balılıın nimeti
vasıtasıyla yürümektedir. Allah’a ükür olsun.
Adil vezîrin, halîfelik ve imâmlık sarayının en asili olduu
dünyanın bütün iklimlerinde duyulmutur.
Bu mektubu getiren N. N. güzel karakteri ve üstün meziyetleri ile
tanınmıtır. Bütün bu hususiyetlerinin yanında o, bana balı adamlarımdan
biridir. imdi Kâbe’ye ve hacca gitmeye niyetlenmitir. Vezîrin iyilik ve
lütfundan beklentimiz, ona saygılı gözlerle bakılması ki böylece o, vezîrin
destei sayesinde bu mukaddes yolculuktan tatminkar arzularla dönsün.
Bu hayırseverlii yapacaınızı umuyor ve bunun için teekkür
ediyorum.
* * *
Bu yazı Mekke’ye hac yolculuu yapmak isteyen adı verilmeyen
birisi için yazılmı tavsiye mektubudur. Gönderen, alıcı
18 ve tarih mektupta
tespit edilememitir.
8.H a l î f e e l – M u k t e f î ’ n i n V e z î r i n e (Mec. s. 28, ‘Arâ’is
Nr. 3)
Benim mektubum -Tanrı vezîre uzun ömür ihsan etsin-Harezm’den
gelmektedir. likiler, doruluk yolunun tatbikatçısı Halîfe Muktefî’ye
sadakatle balılıın nimeti vasıtasıyla yürümektedir. Allah’a hamd olsun.
18 El-Muktefî’nin birbiri ardına be vezîri olmutur. Zambaur, 1955: 8.
- 342 -
Saya olan uzaklııma ramen kendimi vezîrin övgüsüne adıyorum
ve Tanrı’nın ona verdii ve selefinden miras aldıı takdire deer
özelliklerini ve ıık saçan erdemlerini nakletmekle megul oluyorum.
çimde dostluk ve balılık olduu müddet içerisinde, mektuplarım
vezîre fasılasız yazılmıtır. Fakat, geçmi isyanlar ve hadiseler beni
engelledi ve yolumu kapattı.
Bununla birlikte imdi, Allah kullarına kederin kaldırılması ve
zulmün sona ermesini ihsan edince, ben de sırlarımı ve gizli kalmı
düüncelerimi açıkladım ve yazıma yolunu açarak samimi dostluk
hislerimi vezîrle paylamaya yöneldim. Ender kiiliinden ve soylu
hususiyetlerinden, iyi cevaplarıyla beni memnun etmesi beklenir.
Bu mektuba iliik olarak, kutsal majestelerine inançlarımı kuatan
Abbâsî ailesine olan muhabbetimi bildirmek isterim. Eer vezîr bu fırsatı
sunma iyiliini yaparsa, ona müteekkir olacaım.
* * *
Gönderen, alıcı ve mektubun tarihi tespit edilememitir.
Belki mektup Atsız tarafından 542/1147’den sonra yani kendisinin
Sancar ile savaının bitiminden sonra yazılmıtır ve valilik müracaatına (1.
Mektup) iliiktir: buna göre alıcı Vezîr Ebû’l-Kâsım ‘Alî b. Sadaka
(535/1140-1141’den 544/1149-1150’ye kadar)’dır (Zambaur, 1955: 8).
9. H a l î f e e l – M u k t e f î ’ n i n V e z î r i n e (Mec. s. 30, ‘Arâ’is
Nr. 4)
Benim mektubum -Tanrı vezîr bahâü’d-dîne uzun ömür ihsan etsinHarezm’den
gelmektedir. Ben Halîfe Muktefî’ye sadakatle balılıımın
nimeti vasıtasıyla refah yolunda muvaffak olmaktayım. Allah’a hamd
olsun.
Her Müslüman ülkesinde vezîrin yücelii artmaktadır ve adaletin
ve emniyetin yayılmasına, iddet ve husumetin bastırılmasına ükürler
olsun. Kalpler onunla beraberdir ve diller ona müteekkirdir. Onun hayrını
dileyen herkesi de sayıyorum. Onun iyilikleri hakkında nasıl mübalaa
etmeyebilirim! Halîfeliin gerdanlıını dizen ve sapkınlıı kesilmi
kanatlarıyla geride bırakan O’dur. O iyi bir vezîrdir.
Bu çok deerli hayırlı vasıflar ve asil meziyetler beni onunla
yazımaya yöneltti ve ona sevgilerimi sunmak için bu satırları yazdım ve
Abbâsî hânedânının en samimi balısı olduumu bildirmek için kutsal
- 343 -
majestelerine bir mektup yazdım. Eer vezîr bu fırsatı sunma iyiliini
yaparsa, ufukları kuatan dostluk muhabbetiyle ona müteekkir olacaım.
* * *
Gönderen, alıcı ve mektubun tarihi tespit edilememitir.
Bahâü’d-dîn burada özel isim deildir: Zambaur (s. 8) bu adla bir
vezîr zikretmiyor.
10. H a l î f e e l – M ü s t e n c i d ’ i n V e z î r i n e (Mec. s. 31)
Tanrı vezîre uzun ömür ihsan etsin. Geçen sene, Irak sarayında
mehur bir adam olduunu iddia eden S‘adü’d-devle adındaki birisi
vasıtasıyla büyük divândan (el-Meclisü’l-‘alî) dostça bir mektup aldım.
Onun varııyla birlikte hürmet sancaını çektim ve küçük büyük herkesten
onun taıdıı mektupta yazılan her eyi iittim. El-Meclisü’l-‘alî’nin
mektubunun içinde, benim Halîfe el-Müstencid’e balılııma iaret
edenler, benim zatıma ve bu bölgenin ‘ayân ve erâfına aittir. Ben o uur
getiren balılıı, henüz ben beikteyken dindar babamın yaptıı gibi yerine
getiriyorum. Bu üzerine benim aacımın dikildii ve tabiatımı oluturan bir
Atsız geleneidir ve içinde benim dinim salamlamı ve zamana ve
mekana göre deimeyen imanım kuvvetlenmitir.
Halîfelik tahtına oturduuna dair güzel haberi aldıımdan beri, bu
ülkenin Cuma vaazlarını güzel ve vakur yaptım, sikkelerini bastırdm ve
üzerlerine Halîfe Müstencid’in uurlu adını yazdırdım. Bu arada
deiiklerle birlikte imdiye kadar ülkede asayisizlik, isyan alevleri ve
insanlar için felaketler yavaladı
imdi Allah, halamın barı ehrine ve oradan da mukaddes
mekânlara hac için gitmesini nasip ettiinden, ona el-Meclisü’l-‘alî’ye
balılıımı bildiren bu mektubu verdim. Harezm’de bulunduu müddetçe
o, el-Meclisü’l-‘alî’ye balılıından söz ve yardımlarına teekkür etmeden
bir saat bile geçirmemitir.
Onunla birlikte size sadaımdan bir ok, maiyetimden Emîr-i Hâcib
Kemâleddîn Mahmûd adında mükemmel vasıflara sahip, güvenilir bir
adamımı gönderiyorum. El-Meclisü’l-‘alî’den beklediimiz, Kemâleddîn
gönderilen mektupla birlikte getirdiklerini teslim ettiinde, onun dostça
dinlenerek, ne getirdiine bakılması ve yüce kraliçenin isteklerinin
çekinmeden yerine getirilmesi için devlet memurlarına buyrulmasıdır…
* * *
- 344 -
Mektubu gönderen Harezmâh l-Arslan’dır, tarih halîfenin tahta
çıkıından (555/1160) sonradır; bu nedenle zikredilen vezîr el-Muktefî’nin
vezîrliini yapan (544/1149-1150’den 560/1165’e kadar) (Zambaur, 1955: 8
vd.) bn Hübeyre olmalıdır. Dier ahıslar tanımlanamamıtır.
KAYNAKÇA
‘ATA MELK CÜVEYNÎ (1916). Ta’rîh-i Cihâgüâ, Ed. M. Qazvînî, Leyden, London: Gbb Memorial
Series.
ARBERRY, A. J. (1958). Classical Persian Literatur, London.
BARTHOLD, W. (1958). Turkestan Down to the Mongol Inwasion, London: Gbb Memorial Series.
BOYLE, J. A. (1958). The History of the World-Conqueror by ‘Ata-Malik Cuwaini, Manchester.
BROCKELMANN, K. (1943-1949). Geschichte der Arabischen Literatur, Leipzig.
BROWNE, E. G. (1951). A Literary History of Persia, Cambridge.
DE SACY, S. (1853). Les Séances de Hariri, Paris.
Encyclopedia of Islam,
HARTMANN, M. (1897). Das Arabische Strophengedicht, I. Das Muwaâh, Weimar.
HORST, H. (1964). Die Staatsverwaltung der Grosseluqen und Horazmschâhs (1038-1231). Eine
Untersuchung nach Urkundenformularen der Zeit, Wiesbaden: Veröffentlichungen der Orientalischen
Kommission.
BNÜ’L-ESÎR. (1301/1883), al-Kâmil, Kairo.
KAFESOLU, . (1956). Harezmahlar Devleti Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu.
KÖYMEN, M. A. (1954). Büyük Selçuklu mparatorluu Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu.
LE STRANGE, G. (1930). The Lands of Eastern Caliphate, Cambridge.
MEHREN, A. F. (1853). Die Rhetorik der Araber, Kopenhagen, Wien.
RAÎD WATVÂT (1339 h/1960). Divân-i Raîd ad-Dîn Watvât, Ner. Abbâs kbâl Atiyânî, Teheran.
RÜCKERT, F. (1874). Grammatik, Poetik und Rhetorik der Perser, Yeni Ner. W. Pertsch, Gotha.
RYPKA, J. (1959). Iranische Lteraturgeschichte, Leipzig.
TRABLUSÎ, A. (1955). La Critque Poétique des Arabes, Damas.
TÛYSERKÂNÎ, Q. (1338 h./1959). Nâmehâ-yi Raîd ad-Dîn Watvât, Teheran.
ZAMBAUR (1955). Manuel de Généologie, Bad Pyrmont.

Konular