İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR (HARRAN BÖLGESİ)’DA ARAP EDEBİYATI ÇEVRESİ

İ.Ü. Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 1-22
İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR
DİYÂR-I MUDAR (HARRAN BÖLGESİ)’DA ARAP
EDEBİYATI ÇEVRESİ
Ahmet ASLAN*
Özet: İslamî fetihten önce Diyâr-ı Mudar (Harran) bölgesinde var olan Arap
edebiyatı çevresi, İslamî fetihten sonra ve özellikle Emevîler zamanında
daha da gelişmeye başlamıştı. İslamî fetihle beraber bölgeye göç eden Kaysî
kabileleri ile bölgenin yerlisi olan Hıristiyan Tağlib kabileleri arasındaki
savaşlar bu bölgede nekaiz edebiyatının ortaya çıkmasına vesile olmuştu.
Bu çalışmada, Emevîler zamanında Diyâr-ı Mudar bölgesinde gelişen Arap
edebiyatı muhîti ve bölgenin en önemli şair ve edebiyatçıları hakkında bilgi
verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Diyâr-ı Mudar, Harran, Arap Edebiyatı, Kays, Tağlib
ARABIC LITERARY ENVIRONMENT IN DİYÂR-I MUDAR
(HARRAN) FROM THE ISLAMIC CONQUEST TO THE END OF
THE UMAYYAD PERIOD
Abstact: Arabic literary environment that existed in place of Diyâr-ı Mudar
(Harran) before Islamic conquest began to develop after Islamic conquest
especially in the period of Umayyads. The wars between Qays tribes who
migrated to the region with the Islamic conquest and local Christian Taglib
tribes led to rise of the nakaiz literature. In this study, the information about
devoloping Arabic literary environment in the period of the Umayyads in
Diyâr-ı Mudar (Harran) and the most important poets and writers of the
region is given.
Keywords: Diyâr-ı Mudar, Harran, Arabic literature, Taglib, Qays, Mesopotamia.
*
Yrd. Doç. Dr. Ahmet ASLAN Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi (ahaslan@
harran.edu.tr).
2 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
Giriş: Diyâr-ı Mudar’da Siyasî ve Kültürel Çevre
A. Diyâr-ı Mudar (Harran) Bölgesinin Coğrafî Sınırları
Bu çalışmamızın konusu olan Harran Bölgesi (Diyâr-ı Mudar) Ortaçağda elCezire
adıyla bilinen coğrafî alanın asıl kısmını teşkil ediyordu. Müslüman coğrafyacılar,
Batı literatüründe Mezopotamya, yerli Süryanî kaynaklarda Beyt Nahrayn
(İki Nehir Arası) adıyla bilinen bölgeye el-Cezire demişlerdir. Çünkü bu coğrafî
alan batıdan Fırat, doğudan ise Dicle nehirleri ile çevrilidir. Etrafı sularla çevrili
olmasından dolayı bu bölgeye ada anlamına gelen el-Cezire ismini vermişlerdi.
Ortaçağ Arap coğrafyacıları el-Cezire bölgesini bölgeye yerleşen Arap kabilelerine
nispetle üç kısma ayırmışlardı; Bunlar Diyâr-ı Mudar (Mudar’ın Yurdu), Dİyâr-ı
Rabia (Rabi’a’nın Yurdu) ve Diyâr-ı Bekr ( Bekr’in Yurdu) idi. 1
el-Cezire bölgesinin asıl kısmını teşkil eden Diyâr-ı Mudar bölgesi, kuzey, batı
ve güneyden Fırat nehri, doğudan ise yine Fırat’ın kollarından biri olan Habur çayı
ile sınırlandırılmıştır. Bu coğrafî özelliğinden dolayı tarih boyunca bir idarî ve
siyasî bölge olarak telakki edilmiş ve bu şekilde idare edilmiştir. Diyâr-ı Mudar’ın
önemli tarihi şehirlerine gelince bunlar; Harran, Urfa (er-Ruha), Suruç ( Batna),
Birecik (Birtha-el-Bira), Ceylanpınar (Rasu’l-Ayn-Aynu’l-Varde) Viranşehir (TelMevzin)
, Rakka, er-Rahba, Karkisya (el-Busayra), Samsat(Sumeysat), Siverek
(es-Suveyda-Sibabarka) şehirleriydi. Görüldüğü gibi bu şehirlerin isimleri RomaBizans
hâkimiyetleri dönemlerinde Latince versiyonu olarak bazı değişikliklere
uğramışsa da ilk isimlerini bugüne kadar muhafaza edebilmişlerdir. Rakka, er-Rahba
ve Karkisya gibi şehirler bugün Suriye Cumhuriyeti sınırları içinde kalmışlarsa da
tarih boyunca gerek kültürel gerekse siyasî bakımdan Harran(Diyâr-ı Mudar) ile
beraber telakki edilmişler ve aynı tarihî mukadderatı paylaşmışlardır. Bölgenin bu
idarî yapısı Osmanlılar zamanında da aynı şekilde devam etmiştir. Osmanlı sultanı
Kanunî Sultan Süleyman zamanında H. 941/M. 1535 Diyâr-ı Mudar’ı bir eyalet
yapılarak Rakka merkez olmak üzere er-Ruha, er-Rahbe, Ra’su’l-‘Ayn, Suruc,
Birecik ve ‘Ane şehirleri bu eyalete bağlanmıştı. Osmanlıların son döneminde ise
Urfa vilâyeti, Rakka, Rahbe, Suruç, Rabia ( Viranşehir-Ceylanpınar) livalarını
kapsıyordu. 2
1 Yakutü’l-Hamevi, Mu’cemu’l-Buldan, II, 134-136; el-Bekri, Kitabu’l-Memalik ve’l-Mesalik,
I, 497; el-Elusi, Buluğu’l-Ereb Fi Ma’rifeti Ehvali’l-Arab, I, 217-222; Guy, Le Strange,
Buldanu’l-Hilefetı’ş-Şarkıyye, 144.
2 Ahmet Nezihi Turan, XVI. Yüzyılda Ruha (Urfa) Sancağı, 27-34.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 3
B. Diyâr-ı Mudar’da İslam Öncesi Kültür
Diyâr-ı Mudar başta olmak üzere el-Cezire bölgesi, tarihin ilk devirlerinden
itibaren Samî kavimlerin ve kültürlerin yaşadığı önemli coğrafî havzalardan birisi
idi. Arapların en eski ataları olan Akkadlar ve Amurrîler’den sonra M.Ö. II. Binin
sonlarından itibaren bu bölgeye Arap yarımadası kökenli Aramîler göç etmişler
ve bölgede Samî-Aramî kültürünü hâkim hale getirmişlerdir. M.Ö. XI. Yüzyılda
bölgede kurulan Aramî devletçikleri, İslam öncesi el-Cezire bölgesinin kültürel
temelini oluşturmuştur.3
Büyük İskender’in bölgeyi istila etmesi ile başlayan
Selefkoslar, Roma ve Bizans dönemlerinde Helenizm kültürü baskın hale gelmiş
olmasına rağmen bölge Samî karakterini muhafaza edebilmiştir. Ancak bu dö-
nemlerde Helenizm kültürü etkisinde kalan bölgenin Samî halkları, eski Grek ilim
ve bilgilerini Müslüman Araplara taşımakla dünya medeniyetine büyük katkılar
yapmışlardır.4
İslamî fetihten önce Diyâr-ı Mudar bölgesi Aramî, Süryanî, Keldanî ve Sabiî
gibi Samî edebiyatlarının doğduğu ve geliştiği en önemli sahalardan birisi idi.
Miladî I. Yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın bu bölgede yayılmasıyla beraber Doğu
Hıristiyan edebiyatının ilk numuneleri de burada oluşmuştu. Bar-Disan, Yakub erRahavî,
Tifulus Bar Toma, Teoadaor Ebu Kurra, Yakub el-Baradi’î, et-Tel-Ahmarî
gibi Doğu Hıristiyan teolojisinin en büyük yazarları da bu bölgeden çıkmıştır.
5
İslamiyet’in ortaya çıkmasından önce bugün Ortadoğu adıyla bilinen bölgeye
hâkim olan Roma- Bizans ve İran İmparatorlukları, aralarındaki siyasî mücadelelerde
bölgede mevcut bulunan Arap aşiretlerini kullanmaya çalışmışlardır. Bu
yüzden Suriye, Irak ve el-Cezire bölgelerinde tampon Arap emirliklerinin kurulmasına
göz yummuşlar hatta yardım etmişlerdir. Irak bölgesindeki Sincar, el-Hadr
ve el-Menazira emirlikleri Sasanîler’e, Suriye’deki Tedmur ve Ğassanî emirlikleri
ile Urfa’daki Abğarlar devleti ise Roma’ya tabi idi. Bu devlet ve emirlikler, bazen
Roma-Bizans bazen de İranlılarla ittifaklar kurarak Ortadoğu coğrafyasının siyasî
hayatında rol almaya çalışmışlardır.6
Yine bu tampon devlet ve emirliklerin etki-
3 Bu konu için Bkz. Şemsettin Günaltay, Yakın Şark Elam ve Mezopotamya, 282-292; Fikret
Işıltan, Urfa Bölgesi Tarihi, 25; Erol Sever, Asur Tarihi,127-136; Faruk İsmail, el-Luğatu’lAramiyyetu’l-Kadime,
10-16; A.M. Dinçol, “Aramiler”, D.İ.A. III, 268-270.
4 Bu konu için Bkz: Hilmi Ziya Ülken, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İstanbul 1935.
5 Geniş bilgi için Bkz. Mari b. Süleyman, Ahbaru Batariketi’l-Kursi’l-Meşrik Min Kitabi’lMuceddel;
Roma 1899; Mehmet Çelik, Süryani Kilisesi Tarih, İstanbul 1987; Kadir Albayrak,
Keldaniler ve Nesturiler, Ankara 1997; E.R., Hayes, Urfa Akademisi, Çev. Yaşar Gönenç,
İstanbul 2002.
6 Geniş bilgi için Bkz. Ebu’l-Farac, Barhabreuse, Ebu’l-Farac Tarihi, I, 151-155; Cevvad
4 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
siyle el-Cezire bölgesinin bilhassa kırsal kesimlerine Kudaa kabilesinin iki kolu
Tenuh ve Bahra ile İyad, İbad, Tay ve Tağlib gibi bazı Arap kabilelerine mensup
aşiretler gelip yerleşmişti. Rabia Araplarının iki büyük kabilesi Tağlib b. Vail ve
Bekr b. Vail el-Cezire bölgesinin doğu kesimlerine yayılmışlardı. İslamî fetihten
önce çalışmamızın konusu olan Diyâr-ı Mudar ise Tağlib b. Vail kabilesinin yurdu
olmuştu. Özellikle M.495-542 yılları arasında Rabia ve Bekr Arapları arasında
Diyâr-ı Mudar’ın hemen güneyinde bulunan Suriye Çölü’nde cerayan eden elBesus
savaşından sonra Tağlib kabilesinin bölgeye göçü yoğunluk kazanmaya
başlamıştı.7
Urfa bölgesinde kurulan ve uzun süre Roma İmparatorluğuna tabi olarak
varlığını sürdürmüş olan Abcarlar (Abğarlar) devleti her ne kadar Süryanîceyi
resmi dil olarak kullanmışsa da etnik olarak bir Nabatî-Arap devleti idi. Abğarlar
devletinin bu bölgede kurulmasıyla beraber Tağlib b. Vail gurubuna bağlı aşiretler
bu bölgeye yerleşmeye başladı. Urfa’nın doğusunda ve Harran’ın kuzeydoğusunda
bulunan bugün Tektek dağları adıyla bilinen dağlardaki Suk Matar (Soğmatar) şehri
merkez olmak üzere etraftaki yerlere yayılmaya başlamışlardı. Bundan dolayı bu
yerlere Diyâr-ı Vail deniliyordu.8
Tağlib’in bir kolu olan Abcarlar(Abğarlar) da
el-Ruha şehrine hâkim olduktan sonra meşhur Abğarlar devleti kurulmuş oldu ve
yaklaşık olarak dört yüzyıl devam etti. Abğar devletinin kurucusu Arjav da Arjav
b. Vail olarak kayıtlarda geçmektedir.9
Tağlib b. Vail aşireti Rabia kabilesinin
önemli kollarından birisidir ve Bekr ile ‘Inaze kabilerinin kardeş kabilesidir. Bu
kabile Fırat havzasında ve Fırat’ın her iki tarafında yaşıyordu. Bugün bu bölgede
hala yaşamaya devam eden el-Beccari aşireti bu Abğarların bakiyeleridir. Bunun
neticesi olarak Arap edebiyatı İslamiyet’ten önce Diyâr-ı Mudar başta olmak üzere
el-Cezire bölgesinin genelinde varlık göstermeye başlamıştı. Cahilîyye döneminin
ünlü mu’allaka şairlerinden biri olan Amr b. Kulsum el-Cezire bölgesinde yaşamış
Tağlib kabilesine mensup bir şairdi. Abdu’l-Mesih b. Esele eş-Şeybanî, ve Cabir
b. Hanna et-Tağlibî İslam öncesi yani Cahilîyye dönemi el-Cezire bölgesinde
yaşayan Hıristiyan Arap şairlerdir.10
Ali, Tarihu’l-Arab Kablu’l-İslam , I, 600-625; Neşet Çağatay, İslam Öncesi Arap Tarihi ve
Cahiliyye Çağı.
7 Welhausen, İslamın En Eski Tarihine Giriş,75; Işıltan, Urfa Bölgesi Tarihi, 29-31.
8 Muhammed, Abdülhamid, el-Hamed, Aşair er-Rakka ve’l-Cezire, 11.
9 Bu konu için Bkz: Işıltan, 14-30; Segal Judah, Edassa (Urfa) Kutsal Şehir, 39-157.
10 Ahmed Hasan ez-Zeyyat, Tarihu’l-Edebi’l-Arabi, 64-65.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 5
C. Diyâr-ı Mudar’da Müslüman Arap Kültür Muhitinin Oluşum Tarih-
çesi
Diyâr-ı Mudar’ın da dâhil olduğu el-Cezire bölgesi H.18/M.640 yılında İyaz
b. Ğanm komutasındaki Müslüman orduları tarafından fethedildi.11 Fatih Müslü-
man ordularının komutanı İyaz b. Ğanm’in fetih esnasında söylemiş olduğu şiir
aşağıdaki gibidir.12
ِ َّ أن ُ ج َ موعنا
ِ األقوام
َم ُن مَبلغ
َغ ِ ير ذات رجام
َ
َح َو ِت َ الج َزيرة
Bütün dünyanın haberi olsun ki bizim ordularımız
dağları olmayan el-Cezire’nin bütün bölgelerini fethetmiştir
َّ ُسوا
ياب ِ فَنف
َ ِ و الغ ِ
َج َمعوا الجزيرة
َ ّ القدام
ِ ِح ْمص غيابة
َع َّمن ب
Bizim ordularımız el-Cezire’nin her tarafına hâkim olmakla
Hıms Ordugahı’nda bulunan Müslümanlara nefes aldırmıştır
ِ َم َْ م ٌ عشر
َّ إن ِ األعزة و األكار
َ َع ِن فراج الهام
فضوا الجزيرة
Şerefli ve Şanlı ordularımız el-Cezire bölgesini
Yabancıların kahrından kurtarmıştır
َ ُهوا
ْت
َغ َ لبوا الملوك ِ على الجزيرة فان
ِ
َع َن غ َ زو م ِ ن يأوى بالد الشام
Bizim ordularımız Bizans krallarının ordularını el-Cezire’de yenmekle
Şam bölgesini istila edecek orduların önünü kesmiştir.
11 Bölgenin fethi ile ilgili rivayetler için el-Belazuri, Futuhu’l-Buldan, Çev: Mustafa Fayda,
Ankara 1987, 247-249; Işıltan, 48-88.
12 Yakutü’l-Hamevi, Mu’cemu’l-Buldan, II, 135.
6 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
İslamî fetihten önce Diyâr-ı Mudar bölgesi her ne kadar Bizans’ın siyasî
egemenliğinde görünüyorsa da tamamiyle Süryanî ve Hıristiyan Arap aşiretleri
ile meskun idi. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi burada Tağlib b. Vail kabilesi
yaşıyordu. Tağlibliler genelde Hıristiyan-Yakubî mezhebindeydiler. Rusafa’daki
Mar Sercis kilisesi bunların merkezi idi. Bu Hıristiyan Tağlibliler’in çoğu İslamî
fetihten sonra da Hıristiyanlıklarına devam ettiler. Fetihten sonra bunlardan bir grup
Hz. Ömer’in yanına giderek kendilerinin Arap olduğunu bundan dolayı yabancılar
gibi cizye vermelerinin uygun olmadığını söylediler. Hz. Ömer Tağlib heyetini
iyi karşıladı ve bölgedeki etkinliklerini bildiği için yabancılara destek vermemeli
şartıyla Müslümanlardan alınan sadakayı bunlardan almakla yetindi. 13
Raşid halifeler döneminde Diyâr-ı Mudar bölgesi Şam genel valisi Hz.
Muaviye’nin emrine verilmişti. Hz. Osman Şam genel valisi Muaviye’ye bir
talimat göndererek güçlü Arap kabilelerini Bizans hududuna yerleştirmesini istedi.
Bu emir üzerine Hz. Muaviye Temim kabilesini Diyar-ı Rabia’ya Mudar’ın
kolları olan Kays, Esed ve bazı Kureyşî kabileleri de Diyâr-ı Mudar’ın çeşitli
yerlerine yerleştirdi.14 Bu bölgeye yerleşenler arasında sahabî Vabisa b. Ma’bed
el-Esedî de vardı. Bugün Akçakale ilçesinin güneyinde bulunan ‘Ayn İsa mevkii
ise Hz. Osman’ın anneden kardeşi olan el-Velid b. ‘Ukbe b. Ebi Mu’it’a verildi.
Kays kabilesinin en büyük lideri Ed-Dahhak b. Kays de bölgeye vali tayin edildi.
H. 35/M.656 yılında Hz. Osman’nın şehid edilmesinden sonra ve özellikle Sıffın
savaşından sonra Hz. Ali’nin taraftarı olarak Habib b. Seleme el-Kurşî, Zufar b.
el-Haris el-Kilabî ve el-Cehhaf b. Hekim es-Sulamî liderliğindeki Kaysî aşiretler
Diyâr-ı Mudar’a yerleşmeye başlamıştı. İşte bu tarihten sonra bu bölgeye Diyâr-ı
Mudar denilmeye başlandı.15 İslamî fetihten sonra bu bölgeye gelen Mudarî aşiretlerle
bölgenin yerlisi Tağlib aşiretleri arasındaki kavgalar bölgeye hâkim olma
kavgaları idi ve Emevî döneminin sonuna kadar devam etti.
Emevîler döneminde Diyâr-ı Mudar bölgesi Bizans ve Ermeniyye bölgelerine
karşı gaza yapacak orduların garnizon merkezi oldu. Bunun neticesi olarak bir-
çok Arap aşireti bu bölgeye yerleşmiş oldu. Emevîlerin ilk dönemlerinde Yemenî
Araplarının devlet içinde etkin nüfuza sahip olması Kaysîleri kıskandırmıştı.
H.65/M.684 yılında Kays kabilesinin önemli liderlerinden olan ed-Dahhak b.
Kays’ın Merc- Rahıt savaşında öldürülmesi üzerine Kaysîler, İbn ez-Zubeyr’e
biat ettiler ve Emevîlere karşı cephe aldılar. Buna karşın Diyâr-ı Mudar bölgesinin
yerlisi olan Hıristiyan Tağlibliler kendi yurtlarına gelip onları sıkıştıran Kaysîlere
13 et-Taberi, Tarihu’t-Taberi, IV, 56; Işıltan, 63-64.
14 el-Belazuri, 264; Welhausen, 75.
15 Muhammed Abdülhamid el-Hamed, Aşair er-Rakka ve’l-Cezira, 11-15.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 7
karşı Emevîlerin safında yer almaya başladılar. Tağlib kabilesi Adnanî olması sebebiyle
ilk önce Hz. Ali’ye meyletti ancak Muaviye’nin Hıristiyanlara hoşgörülü
davranması nedeniyle siyasî geleceğini Muaviye’de buldu. Bu siyasî rekabet ve
bölgeye hâkim olma mücadelesi sonucunda Emevî devletinin ilk dönemlerinde
Diyâr-ı Mudar bölgesi, Kaysî, Kelbî ve Tağlib aşiretlerinin uzun süre devam eden
kavgalarına sahne oldu.16 Emevî halifesi el-Velid, H.90/M.709 yılında kardeşi
Mesleme b. Abdülmelik’i bölgeye emir tayin edince, Mesleme el-Cezire eyaletinin
merkezini Kınnesrin’den Harran’a taşıdı. Bu arada Emevî ailesinden birçok kişi
Harran ve Hısn Meslemeye yerleşti.17 Harran’da doğup büyüyen son Emevî halifesi
Mervan b. Muhammed, halifeliği dayıları olan Kaysîlerin desteğiyle aldıktan
sonra Harran’ı kendisine başkent yaparak İslam devletinin merkezini bu bölgeye
taşımış ve on bin dirhem altın harcayarak valilik sarayını yaptırmıştı.18
İslamî fetihten önce başlayan ve İslamî fetihten sonra yoğunlaşan Arap kabilelerin
bu bölgeye göç etmesiyle beraber Arap kültürü ve edebiyatı muhiti de oluşmaya
başlamıştı.19 Diyâr-ı Mudar bölgesinde Müslüman Arap edebiyat muhitinin asıl
yerleşip kökleşmesi Emevîler döneminde olmuştur. Emevîler döneminden itibaren
Arapça bölgenin yazı ve edebiyat dili haline gelmişti. Bu dönemde özellikle
el-Cezire bölgesine yerleşen Arap kabileleri arasındaki siyasî kavgalar ve Emevî
saraylarında yer kapma amacıyla kızışan siyasî rekabet bu bölgede Arap şiir sanatının
yeniden parlamasına sebep olmuştu. Dolayısıyla Emevî döneminde Arap
şiiri en çok bu bölgede canlılığını sürdürdü ve Emevî dönemin en ünlü şairleri bu
bölgede ortaya çıkmıştı.20
el-Cezire bölgesi Emevîler döneminde ilmî ve edebî faaliyetler açısından da
büyük bir canlılık yaşadı. Emevî halifesi Abdülmelik b. Mervan, İslam devletinin
divanlarının Arapça olarak tutulmasına karar verdikten sonra Arapça bölgenin
resmi dili oldu. O zamana kadar bölgede Süryanî ve Yunan dilleriyle işlenen
vergi defterleri Arapça tutulmaya başlandı.21 Bu tarihten sonra Arap dili bölgede
yayılmaya başladı. Emevî halifesi Ömer b. Abdülaziz, İskenderiye’deki okulun
hayatta kalan son hocalarını Antakya ve Harran’a nakledince Harran’da eski Yunan
16 Bu savaşlar için Bkz. İbnu’l-Esir, el-Kamil Fi’t-Tarih, IV, 309-319.
17 Barhabreuse Ebu’l-Farac, I,190; Işıltan,107; Ramazan Şeşen, Harran Tarihi,10.
18 İbnu’l-Esir, V, 324; Işıltan , 110-111; Yusuf el-‘İş, ed-Devlatu’l-Emeviyye , 309.
19 Geniş bilgi için Bkz. el-Elusi, Mahmud, Büluğu’l-İreb Fi M’arifeti Ahavali’l-Arab, I, 217-
222 ; Yakutü’l-Hamevi, Mu’cemul-Buldan, II, 134-136.
20 Emeviler döneminde el-Cezire bölgesindeki şiir hayatı için Bkz. Muhammed Mustafa Haddara,
eş-Şiir Fi Sadri’l-İslam ve’l-Asri’l-Emevi, Beyrut 1995, 205-257 ; Ömer Rıza Kehhale, elEdebu’l-Arabi
Fi’l-Cehiliyye v’el-İslam, Dımaşk 1972, 99-105.
21 el-Belazuri, 277.
8 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
felsefesi tedris edilmeye başlandı. Burada yetişen Sabiî ve Süryanî alimler, eski
Yunan felsefesini hem Müslümanlara öğrettiler hem de bu ilimlerle ilgili eserleri
Arapça’ya tercüme ettiler.22
Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Emeviler döneminde el-Cezire bölgesindeki
Arap aşiretleri arasındaki siyasi mücadeleler, burada edebiyat ve özellikle şiirin
gelişmesine vesile olmuştu. Çünkü şiir o zamanda bugünkü medya gibi siyasî
hiziplerin propağanda aracı görevini yapıyordu. Mudar’ın bir kolu olan Kays
ile Tağlib kabileleri arasındaki savaşlar ve Emevî emirlerinin bu aşiretlerle olan
siyasî ilişkileri bu dönemde nakaiz (atışma) edebiyatını ortaya çıkardı. Kays’ın
liderlerinden Zufar b. el-Haris ve Umayr b. el-Hubab siyasî olaylarda yer alan
ve bu siyasî çekişmeleri anlatan şiir söylemişlerdir. Bunun yanında Temim b. elHubab,
Nafi b. Saffar el-Muharibî, el-Cehhef b. Hekim es-Sulemî Kays’ın diğer
şairleriydi. Emevî döneminin en büyük şairlerinden biri olan Ğiyas b. Salt b. Tarika
meşhur adıyla el-Ahtal, A’şa Tağlib adıyla biline Rebia b.Yahya, el-Kutamî,
Cevvas b Ka’tal ve Şuayb b. Kalil ise Tağlib’in şairleri idi. Cerir ve el-Ferazdak
ise el-Cezire’de oturan Temim kabilesine mensup şairlerdi.23
İslamî Fetihten Emevî Döneminin Sonuna Kadar Diyâr-ı Mudar
(Harran Bölgesi)’ın En Meşhur Şair ve Edebiyatçıları
A. Zufar b. el-Haris el-Kilabî: İsmi, Zufar b. el-Haris b. Ömer b. Mu’az elKilabî’dir.
Künyesi Ebu el-Huzeyl’dir. Hz. Ali ve Hz. Muaviye arasında cerayan
eden Sıffın savaşında Kınnesrin Ordugahı’nın emiri olarak Hz. Muaviye’nin safında
savaşmıştı. Ancak Merc- Rahit savaşında Kays kabilesinin lideri ed-Dahhak
b. Kays’ın öldürülmesinden sonra Emevîlerle yolları ayrılmıştı. Bu olaydan sonra
Kınnesrin bölgesini kendisine merkez yaparak Emevî taraftarı Kelbîlere ve Tağ-
liblilere karşı savaştı. Zufar b. el-Haris hayatının sonunda Emevîlere biat etmek
zorunda kaldı. Abdülmelik b. Mervan’ın halifeliği zamanında H.75/M.695 yılında
vefat etti. Zufar b. el-Haris şairliği bir meslek olarak kullanmamış bir kabile reisi
ve bir siyasî aktör olarak yaşamıştır. Şiir divanı 1987 yılında Rızvan Muhammed
Huseyn en-Neccar tarafından yayınlanmıştır.24
22 Bu konu için Bkz: Hilmi Ziya Ülken, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İstanbul 1935.
23 Emeviler döneminde el-Cezire bölgesindeki şiir hayatı için Bkz. Muhammed Mustafa Haddara,
eş-Şi’r Fi Sadri’l-İslam ve’l-Asril’l-Emevi, 205-257.Şavki Dayf, el-‘Asru’l-İslami, 148-153.
24 İbnu’l-Esir, el-Kamil Fi’t-Tarih, IV,337-341; ez-Zirikli, el-A’lam,III, 45.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 9
Aşağıdaki kasidesini Merc-Rahit savaşından sonra Emevi halifesi Mervan b.
el-Hakem’den Kırkisya’ya kaçarken söylemiştir.
ِني
ّ
ِِن ِي س ِالحي ال أبا لك إن
أري
َ ِماديا
َ أرى الح َرب ْ ال تز ُداد إال ت
Ey sahipsiz kişi! Bana silahlarımı göster
Savaşın uzun zamanlar alacağını zannediyorum
َّ ُه
لغْي ِب أن
َ ِ
ِ أتان َي ع َ ن مروان با
ِسانيا
ُم ُ قيد َ دِم ِ ي أو قاط ِ ع من ل
Duydum ki Mervan benin ölüm fermanını vermiş
Ya kanımı akıtacak ya da dilimi kesecekmiş
ٌ َ و في األرض م َهرب
ْجاة
ِفف ِ ي الع َ يس من
ّ َ ا الم ِ ثانيا
َ إذا نحن ر ْفع ُ نا لهن
Eğer biz develerimizin techizatlarını iyi hazırlarsak
develerde kurtuluş vardır. Bu yeryüzünde kaçacak yer de çoktur
َ َغيّ ِ بت غافال
َ ْح ِس ْ بوني إن ت
فال ت
ِقائيا
ل
ِ
ْ َر ْ حوا إن جئتكم ب
و ال تف
Eğer ortada gözükmediysem gafil olduğumu sanmayın
Bizzat geri gelişime de sevinmeyin
ّرى
َ فقد ي َ نبت الم ْر ِ عى على دَمن الث
النفوس ِ كما هيا
َ ْب َ قى ح ُ زازات ِ
و ت
Otlar harebe yerlerin üstünde biter
Nefsin arzuları olduğu gibi devam eder
ِ ُ ماحنا
ْها ر
ََنل
ْ ٌب لم ت
َل
ْ َهب ك
َذ
أ ت
ْ ِ رك قتلى راه ِط ه ِ ي ماهيا
َت
و ت
Mızraklarımıza maruz kalmadan Kelb kabilesi kaçabilecek mi?
Merc-Rahit’taki ölülerimizi böyle mi bırakıp gidecek
10 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
َنا
ْ َ حط الخ َ يل بالق
ُ فال صلح حتى تن
ِ و تأثر م ِن ن ٍ سوان كلب ِ ن ِسائيا
Onların atları kılıçlarımızla yere serilmedikçe
Bizim kadınlarımız Kelb’in kadınlarından intikam almadıkça barış olmaz
B. el-Cehhaf b. Hakîm es-Sulamî: İsmi, el-Cehhaf b. Hakim b. Huza’i b.
‘Alkame b. Muharib b. Murra b. Hilal b. Falic b. Zekvan b. Se’lebe b. Behse
b. Suleym’dir. Emevî halifesi Abdülmelik b. Mervan’ın hâkimiyeti zamanında
el-Cezire bölgesinde cereyan eden siyasî olayların içinde yer almış bir şairdir.
el-Cehhaf, el-Cezire bölgesinde Kays ile Tağlib kabileleri arasında uzun süre
devam eden savaşlarda Kays’ın en büyük kabilesi Süleym’in lideri ve şairiydi.
Emevî halifesi Abdülmelik’in sarayında Tağlib kabilesinin en büyük şairi el-Ahtal
ile sarayda yer kapma rekabeti içine girmişti. Bir gün Abdülmelik’in meclisinde
içlerinde el-Cehhaf ve Kays’ın bazı liderlerinin de hazır bulunduğu bir mecliste
el-Ahtal, Tağlib’in Kays kabilesine karşı olan üstünlüğü anlatarak iftihar etmiştir.
Bunun üzerine el-Cahhaf, sarayda bir memurla anlaşarak sahte bir belge düzenlemiş
ve kendisini Tağlib kabilesine emir tayin ettirmiştir. Bu sahte belge ile kabilesi
Suleym’e gelip bir gurup insan topladıktan sonra Tağlib kabilesine baskın dü-
zenlemiş ve birçok kişiyi katletmiştir. Bu olay üzerine Abdülmelik, el-Cehhaf’ın
öldürülmesi emrini vermiştir. Bu emirden sonra el-Cehhaf, Bizans topraklarına
kaçarak burada yedi yıl geçirmiştir. Bizans idarecileri onu Müslümanlara karşı
kullanmak için Hıristiyan olmasını teklif etmişlerse de el-Cehhaf bunu reddetmiştir.
Abdülmelik’in vefatından sonra oğlu el-Velid b. Abdülmelik zamanında el-Cehhaf
memleketine geri gelebilmiştir. Hayatının sonlarında kendini ibadete vermiştir.
el-Cehhaf H.90/M.709 yılında vefat etmiştir.25
Aşağıdaki beyitlerinde Tağlib’in şairi olan el-Ahtal’a cevap vermiştir.
َِني
َِن َ ي إذ ح ْضضت
ِ ْ ك هل لمت
أبا مال
َ على القتل أم هل المِن ِ ي لك الئم
Ey Ebu Malik (el-Ahtal)! Sen beni kınıyor musun ?
25 Ebu’l-Farac el-İsfahani, el-Ağani, XXIV, 27-53;Yakut, Mu’cemu’l-Buldan, I, 426-428; ezZirikli,
II, 113.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 11
Oysa Tağliblileri öldürmeye sen beni tahrik etmiştin
َكم
ْ ْ ال و أجدع أنوف
ُم قت
ْم أفنك
َ
أ ل
بفتيان من قيس و السيوف الصوارم
Kays’ın gençleri ile sizin adamları öldürmedim mi?
Keskin kılıçlarla sizlerin kulaklarını kesmedim mi?
ْ ِع ُي ع َمْي َر بسيفه
بكل فتى ين
ِ
إذا اعتصمت أيمانهم بالقوائم
Kays’ın her bir genci silahının gücüne inanmış
Ve ‘Umeyr’in öcünü kılıcıyla almaya yemin etmiştir
ْ فإن َ ي ُطر ِ دوني يطردوني و قد جرى
ْ بي الورُد ِ يوما في دماء األراقم
Beni kovalarlarsa da kovalasınlar
Yağız atım Tağlib’in kanları içinde yürümüştü
C. ‘Umeyr b. el-Hubab: İsmi, ‘Umeyr b. el-Hubab b. Ce’de b. Huzaka b.
Muharib b. Hilal b. Falic b. Zekvan b. Se’lebe b. Behseme b. Suleym’dir. ‘Umeyr,
Kays kabilesinin Kîlab kolunun önemli reislerinden biriydi. Elimizdeki kaynaklarda
‘Umeyr b. el-Hubab’ın doğumu ve yetişmesi ile ilgili bilgiler bulunmamaktadır.
Ancak Emevîler zamanında Anadolu’ya yapılan fetih hareketlerinde önemli bir
rol aldığını biliyoruz. H.58 yılında Müslüman orduları, Hısn Kafah kalesini fethederken
kalenin surlarına çıkan ve bu kaleyi fetheden Umeyr b. el-Hubab idi.
Merc-Rahıt olayından sonra Emevî halifesi Mervan b. el-Hakem, Ubeydullah b.
Ziyad’ı el-Cezira bölgesine vali tayin ederken Ubeydullah’ın yanında ‘Umeyr
b. el-Hubab da vardı. Ubeydullah b. Ziyad ‘Aynu’l-Verda (Ceylanpınar)’da Hz.
Ali’nin taraftarı Süleyman b. Sard’ı yendikten sonra ‘Umeyr Nusaybin’in emiri
oldu. Merc-Rahıt olayından sonra Kaysîlerlerle halife Abdülmlik’in arası açılınca
‘Umeyr b. el-Hubab Harran ile Rakka arasındaki el-Belih çayı etrafındaki yerleri
yurt edinerek Kelbî ve daha sonra da Tağlibî aşiretlere saldırılar düzenlemeye baş-
ladı. Kaysîlerle Tağlibîler arasında cerayan eden bütün savaşların baş aktörüydü.
ez-Ze’faran isimli atıyla büyük ün kazanmıştı. ‘Umeyr H.70/M.690 yılında vuku
12 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
bulan el-Haşşak savaşında Tağlibliler tarafından öldürüldü.26
Aşağıdaki beyitlerinde üzerlerine gelen Tağlibli ve Bekr aşiretlerine karşı
Mudari olan Temim ve Beni Esed’i yardıma çağırmaktadır.
ٍ َ ه ْديتما
َميم
َ أ يا أخ َوْينا من ت
ٍ و من أسد هل تسمعان المناديا
Ey Temimli ve Beni Esedli kardeşlerimiz
Allah size akıl versin! Bizim çağrılarımızı duyacak mısınız?
َ ْعلما مذ جاء بكر بن وائل
أ لم ت
ِيا
َ ُهُّز َ العوال
و تغلب ألفافا ت
Bekr b. Vail ve Tağlib b. Vail kabilelerine
Bayrak sallayarak gelen yardımları duymadınız mı?
ِ إلي قوم َ كم قد تعلمون مكانهم
ِ و هم قرب أدنى حاض ِ رين و باديا
Bunlar sizin kavmin üstüne geldiler. Bu yerleri siz iyi biliyorsunuz
Bunlar bizim her tarafımızı köylerimizi ve ovalarımız kuşatmışlardır
D. el-Ahtal, İsmi,Ğıyas b. Ğavs b. es-Salt et-Tağlibî en-Nasranî’dir. Künyesi
Ebu Malik’tir. Lakabı ise el-Ahtal’dır. el-Ahtal takriben H. 20/M.640 yılında Rusafa
yakınlarında çölde doğmuştur. Tağlib kabilesinin Cuşem b. Bekr kolundandır.
Annesi da Hıristiyan olup İyâd kabilesindendi. Çocukken annesini kaybetmiş
olduğundan üvey annesi ile geçimsiz bir çocukluk geçirmiştir. Bunun sonucu
olarak çocukluğu kabilesinin arasında bedevî bir hayat tarzıyla geçti. el-Ahtal,
bedevî hayatın getirmişi olduğu zor şartların yanında ailesinden de çok olumsuz
muameleye maruz kalmıştı. Özellikle üvey annesinden gördüğü kötü muamele
onun ruh haline de yansımıştır ve insanları hicvetmeye başlamıştı. el-Ahtal Emevî
sarayına girmekle şöhret bulmaya başladı. Emevî ailesine kızmış olan Ensardan
şairler Emevî ailesini ve hatta kadınlarını hicvetmeye başlayınca bu şairlere cevap
verecek birisini aramaya başladılar. Kendisi de Tağlib kabilesinden olan Ka’b
26 İbn Esir, IV,309-322; Ebu’l-Farac el-İsfahani, II, 205; ez-Zirikli, V, 88.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 13
b. Cu’ayl, el-Ahtal’ın ismini Emevîlere verdi. Bunun üzerine Yezid b. Muaviye
el-Ahtal’ı Şam’a çağırdı. Bu tarihten sonra el-Ahtal, Emevîlerin savunucusu ve
sözcüsü oldu. Arap kabileleri arasında cerayan eden siyasî çekişmelerin ve rekabetin
kızıştığı bu dönemde el-Ahtal Tağlib kabilesinin de en büyük savunucusu ve şairi
idi. el-Ahtal Emevî döneminin en meşhur şairi idi. Cerir ve el-Farazdak’a karşı
söylemiş olduğu nekaiz şiirleri çok meşhurdu. Şiirlerinde medh, hiciv, hamriyyât
ve vasf konularını işlemiştir. Hıristiyan olması sebebiyle özellikle hamriyyât
konularını serbest bir şekilde şiirlerinde işlemiştir. 27
Aşağıdaki beyitlerinde Emevîleri methederken Emevîlerin muhalifi Kaysîleri
hicvetmektedir.
ٌ
ِلة
َ ُ نعماكم مجل
بني أمية
ُ تمت فال منة فيها و ال كدر
Ey Beni Ümeyye! Sizin nimetleriniz herkese ulaşmıştır
Sizler insanlara bağış yaparken minnet yapan insanlar değilsiniz
َ بني أمية قد ناض ُ لت دونكم
ٍ ُ هم أو َ وا و هم ن َصروا
َ أبناء قوم
Ey Beni Ümeyye! Ben şiirlerimle Peygamberi koruyan
ve onu destekleyen Ensarlarla sizin için mücadele ettim
أفحمت عنكم بني النجار قد علمت
عليا معد و كانواطالما هدروا
Ben, Beni en-Naccarın şairlerini susturdum
Bütün Araplar biliyor ki onlar sizleri hicvediyordu
ُ ِ قيسا من ضاللتهم
َ فال هدى هللا
و ال لعا لبني ذكوان إن عثروا
Allah Kays kabilesini yanlışlıklarından döndürmesin
Beni Zekvan kabilesini de düştüğü çukurdan kurtarmasın
27 İbn Kuteybe, eş-Şi’r Ve’ş-Şu’ara, 325-335; Seyit Mustafa el-Ğazi, el-Ahtal Şa’iru Beni
Umeyye 23-50; Ömer Farruh, Tarihu’l- Edebi’l-Arabi, I, 555-564;
14 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
ْي ْ ب بن يربوع فليس لهم
َ
ُل
أما ك
ِط إيراد ة ال صدر
عند التفار
Kuleyb b. Yarbu kabilesine gelince
Bunların su kaynaklarından içmeye hakları yoktur
و قد نصرت أمير المؤمنين بنا
لما أتاك ببطن الغوطة الخبر
Ey Müminlerin Emiri! Sen bizim desteğmizle zafer kazandın
el-Ğuta’daki o müjdeli haberi aldığında
ابن الحباب و قد
يُ َعِّر َ فونك رأس ِ
ْ أض َ حى و للسيف في خْي ِ شوم ُ ه أثر
Bu haberle sana İbn el-Hubab (Umeyr)’ın kesik başını sana getirmişlerdi
Onun burnunun üstünde bizim kılıçlarımızın izi vardı.
E. A’şa Tağlib: İsmi Rabia b. Yahya b. Cuşem b. Bekr’dir. Lakabı ise A’şa
Tağlib’tir. A’şa Tağlib, Bekr b. Vail kabilesindendir. Emevîler döneminde yaşamış
bir şairdir. A’şa Tağlib, Hıristiyan bir şairdi. Emevîler zamanında el-Cezire
bölgesinin valisi olan Mesleme b. Abdülmek’in Harran’da bulunan sarayına
gelmiş ve Emevî emirlerini methetmeye başlamıştır. Emevî halifelerinden Ömer
b. Abdülaziz’den yüz bulmayınca Musul valisi el-Hur b. Yusuf b. Yahya b. elHakem’in
nedimi olmuştur. A’şa Tağlib, H.110/M.728 yılında vefat etmiştir. el-Ahtal
ile Cerir arasındaki şiir nekaizlarında akrabası olan el-Ahtal’ı destekliyordu. A’şa
Tağlib, uzun kasideler şeklinde çokça şiir söyleyen bir şairdi. Şiirlerinde akıcı bir
dil kullanmış olmasına rağmen şiirlerinde bazı yabancı kelimeler bulunmaktadır.
Hiciv alanındaki şiirlerinde çok çirkin kelimeler kullanmıştır. Şiirlerinde medh,
hiciv, hamaset, vasf, ğazel ve hamriyyât konularını işlemiştir. 28
Aşağıdaki kasidesinde şarabı vasfederken Cerir’i hicvetmekte ve kavmiyle
öğünmektedir.
َ َ قادَم َ ع ْهُدها
ٍِ ت
ْ اربع ِ على دَمن
28 Ebu’l-Farac el-İsfahani, XI ; 280-284;Yakut’l-Hamevi, Mu’cemu’l-Udeba, XI, 131-133,
Farruh, I, 629-632.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 15
َها
َ َ لب ُ الزمان ِ حالل
َ بالج ْو ِف ْ واست
el-Cavf’ta sahipleri yok olmuş diyarın üzerine konakla
Zaman bu diyarın ehlini darmadağın etmiştir
ُ َ ريك َ إذا نظرت أمامها
كانت ت
َها
َخلخال
ًَ
َ م ْج ُ رى السم ِوط َ و مرة
Bir zamanlar ona baktığın zaman sana gerdanlığını
Ve bileklerindeki halhallarını sana gösteriyordu
َد ْع َ ما م ُ ضى منها فر ُب م ٍ دامة
َص ْه َ باء ِ عارية َ القذى سلسالها
Geçen günleri bırak! Öyle meyler var ki
Saf ve tertemiz bulanıklığı olmayan bir meydir
ِ َ على ن ًجا
ُها عند الصباح
َ ْرت
باك
َها
ِها أثقال
ْ و وضع ُت غير جالل
Sabah erkenden insanlardan uzak bir yerde
O meyleri yudumlayarak içmeye başladım
ُ ُ ها غ ُ ر الو َ جوه غ ِرانقا
َصْب ْحت
َها
َ من تغلب ِ الغلباء ال أسفال
Bu şarabı yenilgi nedir bilmeyen güzel yüzlü
Tağlibliren lider şahsiyetlerine içirdim
ٌ إخسأ إليك جرير َ إنا م ٌ عشر
َها
ِ ن َ لنا السماء َ نجومها و هالل
Ey alçak Cerir! Biz şan ve şerefiyle gökyüzündeki
Yıldızlar ve ay kadar yüce insanlar olduk
َنا
َ َنات
ٌ ًُ يِق ُيم ق
َ ما رامنا ملك
َها
َه و رجال
ْ إال اس َتبحنا خيل
Bizi tedip etmeye gelen bir kral olursa
16 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
Biz onun atlarını ve adamlarını esir alırdık
F. el-Kutamî et-Tağlibî: İsmi, ‘Umeyr b. Şuyeym b. Amr b. İbad b. Bekr b.
Amir’dir. Tağlib kabilesinin Beni Ğunm kolundandır. “Sari’ el-Ğavanî” lakabını
alan ilk şairdir. Elimizdeki kaynaklarda doğumu ve yetişmesi hakkında yeterli
bilgi bulunmamaktadır. Ancak el-Kutamî’nin H.64/M.684 yılında vuku bulan
Merc-Rahit savaşından sonra sahneye çıkmaya başladığını görüyoruz. Bilindiği
üzere Emevîler zamanında Zufar b. el-Haris’in liderliğindeki Kays kabilesi ile
Tağlib kabilesi arasında birçok savaşlar olmuştur. İslamî fetihten önce Diyâr-ı
Mudar’ın asıl yerlisi olan Tağlib kabilesi, İslamî fetihle beraber bölgeye hâkim
olmaya çalışan Kaysî aşiretlere karşı uzun süre direnmeye çalışmıştır. H.66/M.686
yılında Rasu’l-‘Ayn( Ceylanpınar)’ın güneyindeki Maksin’de Kaysîlerle Tağlibîler
arasında büyük bir savaş olmuş ve bu savaşın sonucunda el-Kutamî, Kaysîlerin
eline esir düşmüştür. el-Kutamî, Kırkisya’da bulunan Kaysîlerin lideri Zufar b.
el-Haris’in yanına giderek ondan af dilemiştir. Bunun üzerine Zufar, el-Kutamî’yi
af etmiş ve ganimet olarak alınmış olan yüz devesini de kendisine geri vermiştir.
Bu olaydan sonra el-Kutamî, Zufar b. el-Haris’i şiirleriyle methetmeye başlamıştır.
el-Kutamî bedevî bir hayat yaşamış olmasından dolayı şiirlerinde dili çok güzel bir
şekilde kullanmıştır. Medh ve fahr konularını iyi bir şekilde işlemiştir. Şiirlerinde
atasözlerini çokça kullanmıştır. Matla’ları güzel olan şairlerin başında gelmektedir.
Medh, fahr, gazel, nesîb ve hammiriyyât konularını işlemiştir. Divanı 1902 yılında
Yakup Parth tarafından Leydın’da neşredildi. 29
Aşağıdaki beyitlerinde hikem konusunu işlemiştir.
َ َ دبرها ح ٌكيم
ٌ أمور لو ت
ََن َهى َ و هَيِّ َب َ ما استطاع
ً ل
إذا
Hayatta öyle durumlar var ki Hekim olan kişi bunları düşünürse
Bunları yeniden yapmaya cesaret edemezdi.
َ ّرى
َف
َ و لكن األديم إذا ت
ّاعا
َ َع َ ينا غ َ لب َ الصن
لى و ت
َ َ
ِ
ب
Fakat deri eskidiği zaman bozulmuş olur
29 İbn Kuteybe, eş-Şiir ve’ş-Şuara, 486-488, Beyrut-1994; Brockelmann, E. GAL Supplement,
I, 94-95; Farruh, I, 099-603.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 17
Sanatkar ne kadar mahir olursa olsun, ondan güzel bir sanat eseri çıkaramaz
ِ ِ عليك مما
ُ ّ الشفيق
َ و م ِعصية
ً ِم ْ نه إستماعا
َ ي ُزيد َك مرة
Sana nasihat verene isyan edersen onun sözünü dinlemezsen
Kendi kendine zarar verirsin çünkü onu yeniden dinleme imkânı bulamazsın
ْ َ بلت منه
َق
ُ وخير األمر ما است
ََبعه اتباعا
َت
ْ وليس بأن ت
Ganimetin güzeli kendiliğinden sana doğru gelenidir
Peşinde koştuğun şeylerde hayır yoktur
ّوا
َ َرك
َ َ راهم ي ِغم َ زون َ م ْن ْ است
ت
َ و ي َ جتنبون م َ ن ص َدق ِ المصاعا
İnsanlar yumuşak olan kişinin üstüne giderler
Ancak dik duran kişiden uzak dururlar

G. Ebu Zubeyd et-Taî: İsmi, Harmala b. el-Munzir b. Ma’di Kerb idi. Künyesi
Ebu Zubeyd idi. Babası Tay kabilesinden annesi ise Tağlib kabilesindendi. Ebu
Zubeyd, Harran ile Rakka arasında bulunan ovada yaşayan dayıları arasında doğdu.
Ebu Zubeyd Hıristiyan bir şairdi. İslamî fetihten önce Irak’taki el-Menazira ve
Şam’daki Ğassanî saraylarına giderek onların emirlerini medhediyordu. Ancak
bölgenin Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra Müslüman emirleri
medhetmeye başladı. Bir ara Kufe valisi el-Velid b. Ukbe’nin yanına giderek onun
nedimi oldu ancak Hz. Osman H.30/M.651 yılında el-Velid b. Ukbeyi azledince
Ebu Zubeyd, memleketine geri döndü. Uzun bir ömür yaşayan Ebu Zubeyd,
H.62/M.682 yılında vefat etti. Ebu Zubeyd hem Cahilîyye hem de İslamî dönemi
yaşayan yani muhadramûn şairlerdendir. Şiirlerinde hikmet, itab, hica ve hamase
konularını işlemiştir. Aslanı vasfeden şiirleri ile meşhur olmuştur. 30
30 Ebu’l-Farac el-İsfahani, XII, 150-163; Brockelmann, E, GAL Supplement, I, 72; Farruh, I,
295-297.
18 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
Aşağıdaki mersiyesini el-Hallac ismindeki kardeşi için söylemiştir.
َ إن طول ُ الحياة غير سعود
ُ ِ نيل الخلود
و ضالل تأميل
Ömrün uzun olması mutluluklarla dolu olduğu anlamına gelmez
Ölümsüzlüğü ummak büyük bir delalettir
ّل المرئ بالرجاء و يُضحي
ُعل
َغ ُ رضا للم َ نون نصب العود
İnsanoğlu hep umutlarla yaşar
Fakat o her an ölümün nişan taşı konumundadır
ِ َر ٍشق
كل يوم ترميه منها ب
ٌ فمصيب َ أو صاف َ غير بعيد
Ölüm her gün oklarıyla insanoğlunu vurmaktadır
Ölen ölür. Kurtulanın da zamanı uzun değildir
كل ميت قد اغترفت فال
أوجع من والد و ال مولود
Her ölüm acıdır. Ancak oğlu ölen kişinin
Ya da babası ölen oğlun acısı herkesinkinden daha çoktur
َّ غير أن َ الحالج ه َّد َ جناحي
َّ يوم فارقته بأعلى الص ِعيد
Hallac’ın ölümü benim kanatlarımı kırdı
O tepenin üzerinde ondan ayrıldığım zaman

H.‘Abdü’l-Hamid el-Kâtib: İsmi, Abdülhamid b. Yahya b. Sa’d’tır. Künyesi
Ebu Ğalib’tir. Abdülhamid’in dedesi Sa’d el-‘Ala b. Vahb el-‘Amirî’nin mevlâsı
idi. Abdülhamid el-Kâtib, H.60/M.680 yılında Fırat’ın kenarındaki el-Anbar
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 19
şehrinde doğdu. Ailesi daha sonra Rakka şehrine taşındı. Genç yaşta öğretmenlik
yaparak hayatını kazanmaya başladı. Daha sonra Hişam b. Abdülmelik’in divan
kâtibi olan bacanağı Ebu’l-‘Ala Salim b. Abdullah’ın yardımcısı oldu ve divan
kâtipliği mesleğini ondan öğrendi. Bu mesleği öğrendikten sonra ilk önce Yezid b.
Abdülmelik’in daha sonra son Emevî halifesi Mervan b. Muhammed’in divan kâtibi
oldu ve Harran’a yerleşti. Abdülhamid el-Kâtib, Abbasî ordularına yenik düşen
Emevî halifesi Mervan b. Muhammed ile beraber Mısır’a kaçarken H.132/M.750
yılında Buseyr’da vefat etti. Abdülhamid el-Kâtib, Farsça ve Ermeniceyi de bilen,
İslamî ilimlere çok vakıf kültürlü bir edebiyatçı idi. Divan yazışmalarına yeni bir
sitil getirmişti. Risalelerin başlıklarını uzunca medhiye ve güzel sözlerle süsleyen
bir kişiydi. Divan yazışmalarını bir edebî tür haline getiren ilk kişiydi. Yazmış
olduğu risaleler bin sayfayı bulmaktadır. 31
Sonuç
Diyâr-ı Mudar (Harran ve çevresi) yerli Süryanî kaynaklarda Beyt Nahrayn, Batı
literatüründe Mezopotamya İslam literatüründe el-Cezire adıyla bilinen bölgenin
asıl kısmını teşkil ediyordu. Bu bölge eski Samî kültür be edebiyatlarının geliştiği
önemli havzalardan birisidir. M.Ö. II. Binin sonlarından itibaren bu bölgeye Arap
yarımadası kökenli Aramîler göç etmişler ve bölgede Samî-Aramî kültürünü hâkim
hale getirmişlerdir. M. Ö. XI. Asırda bölgede kurulan Aramî devletçikleri Harran
ve çevresinin kültürel temelini oluşturmuştur. Büyük İskender’in M.Ö. 331 yılında
bölgeyi işgal etmesi ile başlayan ve onun komutanları Selefkoslar, ve daha sonra
Roma ve Bizans dönemlerinde bölgede Helenizm kültürü yaygınlaşmış olasına
rağmen bölge Samî karakterini muhafaza etmiştir. Ancak bu dönemlerde Helenizm
kültürü etkisinde kalan bölgenin Samî halkaları eski Grek ilim ve medeniyetini
Müslüman Araplara taşımakla dünya medeniyetine büyük katkılar yapmışlardır.
Bu bölge Aramî, Süryanî, Keldanî, Sabiî gibi Samî edebiyatlarının doğduğu ve
geliştiği önemli sahalardan biridir. Miladî I. Yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın
bu bölgede yayılmasıyla beraber Doğu Hıristiyan edebiyatının ilk numuneleri de
burada oluşmuştur.
İslamî fetihten önce başlayan ve İslamî fetihten sonra yoğunlaşan Arap kabilelerinin
bu bölgeye yerleşmesiyle beraber bölgede Arap kültür muhiti de oluşmaya
başlamıştı. İslamî fetihten önce özellikle Tağlib b. Vail kabilesine mensup aşiretlerin
bölgede varlık göstermesiyle beraber İslam öncesi Arap edebiyatı da burada
31 Tahir el-Cezairi-Muhammed Kürd Ali, Rasail ‘Abdu’l-Hamid b. Yahya,Tunus H.1318; Farruh,
I, 723-731.
20 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
kendini göstermeye başlamıştı. İslam öncesi Arap Edebiyatı’nın en meşhur şairleri
olan Mu’allaka şairlerinden biri de Amr b. Kulsum et-Tağlibî idi. Amr b. Kulsum
et-Tağlibî el-Cezire bölgesinden çıkmış bir şairdir.
Diyâr-ı Mudar bölgesinde Müslüman Arap edebiyat muhitinin asıl yerleşip
kökleşmesi Emevîler döneminde olmuştur. Emevîler döneminden itibaren Arapça
bölgenin yazı ve edebiyat dili olmuştu. Bu dönemde Diyâr-ı Mudar bölgesine yerleşen
Kaysî aşiretler gurubu ile bölgenin İslam öncesi yerli sakinleri Tağlib b. Vail
aşiretler gurubu arasındaki siyasî kavgalar ve bu kabilelerin Emevî yöneticileri ile
olan ilişkileri bu bölgede edebî muhitin gelişmesine vesile olmuştu. Bu iki kabile
arasında siyasî kavgalar o zamanın propoğanda aracı olarak da kullanılan şiire de
yansımıştı. Kays kabilesinin şairleri Zufar b. el-Haris el-Kilabî, el-Cehhaf b. Hâkim
es-Sulemî, ‘Umeyr b. el-Hubab ile Tağlib kabilesinin şairleri olan el-Ahtal, A’şa
Tağlib, el-Kutamî arasında cereyan eden edebî atışmalar Emevîler döneminde ortaya
çıkan nekaiz edebiyatının en güzel örneklerini teşkil ediyordu. Yine İslam kültür
ve siyaset tarihinde divan yazışmalarını belirli bir sitil haline getiren Abdülhamid
el-Kâtib bu çevrenin yetiştirmiş olduğu en önemli kişiydi.
Kaynaklar
Ahmed Hasan ez-Zeyyat, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî, Kahire 1988.
Albayrak, Kadir, Keldanîler ve Nasturîler, Ankara, 1997.
A.M. Dinçol, “ Aramîler”, D.İ.A. III, İstanbul 1991.
Barhabreuse, Ebu’l-Farac, Ebu’l-Farac Tarihi, Çev: Ömer Rıza Doğrul, Ankara
1987, I-II.
el-Bekri, Ebu Ubayd, Kitabu’l-Memalik ve’l-Mesalik, Tunus 1992, I-II.
el-Belazuri, Fütuhu’l-Buldan , Çev: Mustafa Fayda, Ankara 1987.
Çağatay, Neşet, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliyye Çağı, Ankara 1982.
-------------------, “ XIII. Asır Ortalarında Cezire”, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi,
IV, Ankara 1953.
Cevvad, Ali, el-Mufassal Fi Tarihi’l-Arab Kabli’l-İslam Bağdat 1993, I-X.
Çelik, Mehmet, Süryani Kilisesi Tarihi, İstanbul 1987.
Faruk İsmail, el-Luğatu’l-Aramîyye el-Kadime, Halep 2001.
Ahmet ASLAN / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 23-35 21
Ferruh, Ömer, Tarihu’l-Fikri’l-Arabî, Beyrut 1983.
-----------------, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî Min Matlai’l-Karni’l-Hamis el-Hicrî
İlel-Fethi’l-Osmanî Fi’l-Meşrik, Beyrut 1989, I-IV.
Günaltay, Şemsettin, Yakın Şark Elam ve Mezopotamya, Ankara 1987.
-------------------------, Yakın Şark III Suriye ve Filistin, Ankara 1987.
Hayes, E.,R., Urfa Akademisi, Çev: Yaşar Günenç, İstanbul 2002.
Işıltan, Fikret, Urfa Bölgesi Tarihi (Başlangıçtan h.210 = m.825 e kadar), İstanbul
1960.
İbnu’l-Esîr, el-Kâmil Fi’t-Târîh, Beyrut 1979, I-XII.
İbn Kuteybe, Abdullah b. Muslim, eş-Şi’r ve’ş-Şu’ara, Beyrut 1994.
el-İsfahanî, Ebu’l-Farac, el-Ağanî, Beyrut 1981, I-XXV.
Guy Le Strange, Buldanu’l-Hilefeti’ş-Şarkîyye, Arapça’ya Ter: Beşir FransisCorcis
Avvad, Beyrut 1985.
Mahmud Yeşkuri el-Elusî, Buluğu’l-Ereb Fi Ma’rifeti Ahvali’l-Arab, Tashih:
Muhammed Behcet el-Eseri, Beyrut 1314, I-III.
Mari b.Süleyman, Ahbaru Batariketi’l-Kursi’l-Meşrik Min Kitabi’l-Müceddel
, Roma 1899.
Muhammed Mustafa Haddara, eş-Şi’r Fi Sadri’l-İslam ve’l-Asri’l-Emevî, Beyrut
1995.
Segal, Judah, Edessa(Urfa) Kutsal Şehir, Ter: Ahmet Arslan, İstanbul 2002.
Sever, Erol, Asur Tarihi , İstanbul 1996.
Şeşen, Ramazan, Harran Tarihi, Ankara 1993.
--------------------, “Cezire” D.İ.A., VII. Ankara 2003.
Şavki Dayf, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî el-‘Asru’l-İslamî, Kahire 1963.
Ülken, Hilmi Ziya, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İstanbul 1935.
et-Taberi, Tarihu’t-Taberî, Tah: Muhammed Ebu’l-Fida, Beyrut 1982, I-XII.
Tahir el-Cezairî-Muhammed Kürd Ali, Resailu ‘Abdü’l-Hamîd, Tunus H.1318.
Welhusen, Julius, İslamın En Eski Tarihine Giriş , Çev: Fikret Işıltan, İstanbul
22 İSLAMÎ FETİHTEN EMEVÎ DÖNEMİNİN SONUNA KADAR DİYÂR-I MUDAR
1960.
Yakut, el-Hamevî, Mu’cemu’l-Buldan, Beyrut, I-V.
----------------------, Mu’cemu’l-Udeba, Kahire 1980, I-XVIII.
Yusuf el-‘İş, ed-Devlatü’l-Emevîyye ve’l-Ahdasü’l-Leti Sabakatha İbtideen
Min Fitneti Osman , Dimaşk 1988.
ez-Ziriklî, Hayru’d-Din, el-A’lam, Beyrut 1995, I-XIII.

Konular