ARAPÇA’DA FİİLLERİNİN YERİNE MANSUB OLARAK KULLANILAN MASTARLAR

ARAPÇA’DA FİİLLERİNİN YERİNE MANSUB OLARAK
KULLANILAN MASTARLAR
Selahattin YILMAZ*
Anahtar Kelimeler:Mastar, mefulü mutlak, tekit
ÖZET
Arapça’da fillerinin yerine kullanılan mastarlar önemli bir yer tutar. Fiillerinin yerine
kullanılmadıkları zaman, bazıları fiilleriyle beraber kullanılabilir, bazılarında ise hiç fiil
kullanılmaz, sadece mastar kullanılır. Eğer fiilleriyle beraber mastarlar kullanılırlarsa Arapça’da
Te’kid ifade ederler. Fiilsiz kullanılırlarsa te’kid ifade etmezler. Her iki kullanım da yaygındır.
SUMMARY
The gerunds which are used instead of their verbs are important in the Arabic
Language. The gerunds can be used alone without their verbs and with their verbs too. If tey
are used with their verbs, they Express Te’kid, if not they dont. These two kinds of usage of the
gerunds are widespread.
Bilindiği üzere mastarlar, kendilerinden türeyen fiiller tarafından mefulü
mutlak olarak nasbedilirler. Bazen bu mastarların fiilleri hazfedilir ve kendileri mansub
olarak kullanılır. Ama o fiiillerin manasını anlamaya (siyak-sibak) yardımcı olur.
Âmilleri hazfolunan mansub mastarlar üç türlüdür1
:
1. Âmilleri yani kendilerini nasbeden fiilleri cevazen hazfolunanlar.
2. Âmilleri vücuben hazfolunanlar.
3. Âmili olmayanlar.
Bu maddeleri şöyle açıklayabiliriz:
A. Bazı mastarlar vardır ki, onları nasbeden âmiller cevazen
hazfolunmuştur. Bu âmillerin zikredilmeleri de caizdir. Mesela yolculuktan dönen
de ikisi her ifadelerden Bu. anlamındadır قَدمتَ خَيرَ مَقْدَمٍ ise bu, denir خَيرَ مَقْدَمٍ ,kişiye
kullanılabilir. يرَخ kelimesi tahfif için başından hemzesi hazfedilmiş ism-i tafdildir,
mastar değildir. Ancak mastara muzaf olmuştur. İsm-i tafdiller mastara muzaf
olurlarsa, mastar manası kazanırlar
Söz verip de sözünde durmayan kişi için söylenen ٍوبُقْرُعَ يدِاعَوَم atasözü de
وعَدْتَنِي مَوَاعِيدَ söylenerek Âmili. hazfolunmuştur cevazen âmili mastarın Yani. böyledir

*
Yrd. Doç. Dr. C.Ü. İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belağatı Öğretim Üyesi 1 İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 113; el- Hemedânî, Bahauddîn Abdullah, Şerhu İbn-i Akîl, I, 564; elHârzîmî,
Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 299.
224 arapça’da fiillerinin yerine mansub...
dönmesiyle sözden verdiği, عُرْقُوبٍ geçen Cümlede. kullanılabilir şeklinde عُرْقُوبٍ
meşhur olan bir adamın ismidir. Onun bu hali şiirlere konu olmuştur2
:
وَعَدْتِ وَآَانَ الْخُلْفُ مِنْكِ سَجِيَّةً مَوَاعِيدَ عُرْقُوبٍ أخَاهُ بِيَتْرَبِ
(Sözden dönmek özelliğin olduğu halde, Yesrib’deki kardeşine Urkub’un
sözünde غَضَبَ الْخَيْلِ عَلَى ِ اللُجْم gelmiş haline atasözü da’Araplar.) vadettin gibi vadettiği
mastar olan اًبَضَغ kelimesinin mansub olarak kullanılmasının sebebi de aynıdır.
“Gemlenmiş at gibi kızgın” manasındaki bu atasözü, her şeye kızmayı alışkanlık
haline getirmiş insan için kullanılır. Burada da mastarın âmili zikredilerek َبَضَغَ تْبِضَغ
.kullanılabilir şeklinde الْخَيْلِ عَلَى اللُجْمِ
Âmillerinin hazfi caiz olan bu mastarlar âmilsiz kullanılırsa cümlede tekid
olmaz. Eğer âmilleriyle beraber kullanılırlarsa, mastarlar kendilerinden önce ifade
edilen fiillerin manalarını mefulü mutlak olarak tekid ederler3
.
Yukarıdaki misallerde, mefulü mutlak olarak mansub okunan bu tür
mastarların, mahzuf müptedanın haberi olarak da okundukları işitilmiştir. Mesela:
غَضَبُكَ غَضَبُ الْخَيْلِ عَلَى اللُجْمِ, عَادَتُكَ takdiri cümlelerinin غَضَبُ الْخَيْلِ عَلَى اللُجْمِ, مَواعِيدُ عُرْقُوبٍ, خَيْرُ مَقْدَمٍ
haberleridir4 müptedanın mahzuf olup şeklinde مَواعِيدُ عُرْقُوبٍ, قُدُومُكَ خَيْرُ مَقْدَمٍ
.
B. Bazı mastarlar da yine mansub olarak kullanılırlar ama kendilerini
nasbeden fiiller tekid amacının dışında hiç zikredilmezler. Bu mastarlar o fiillerin
manasında kullanılırlar. Kendi aralarında iki kısma ayrılırlar:
بُؤْسًا, عَقْرًا, جَدْعًا, خَيْبَةً, رَعْيًا, :Bunlar. kullanılanlar olarak dua alehte veya Lehte. a
beddua diğerleri, için dua رَعْيًا ve سَقْيًا mastarlardan Bu. mastarlardır gibi سَقْيًا, سُحْقًا, بُعْدًا,
için kullanılmaktadır. Fiilleri yerine kullanıldıkları için de tekid ifade etmezler. Nadiren
fiilleriyle beraber kullanıldıkları görülmüştür. Bu durumda ise mastarlar yine mefulü
mutlak olarak o fiilleri tekid ederler. Mesela: اًيْقَس) Allah seni susuz bırakmasın.), اًيْعَر
.şeklindedir رَعَاكَ االلهُ رَعْيًا, سَقَاكَ االلهُ سَقْيًا aslı mastarların manalarındaki.) korusun seni Allah(
Bu şekilde fiilleriyle birlikte kullanılırlarsa – ki çok kere bu şekilde kullanılmazlar- tekid
ifade ederler. Aksi halde tekid ifade etmezler.
عَقْرًا ,(.etsin paramparça seni Allah (جَدْعًا ,(.kılsın başarısız seni Allah (خَيْبَةً
(Allah neslini devam ettirmesin.), اًسْؤُب) Allah seni muhtaç etsin.), اًدْعُب) Allah seni
uzaklaştırsın.), اًقْحُس) Allah seni uzak kılsın.) manalarında beddua olarak kullanılan
mastarlarda da durum biraz öncekiler gibidir. Çoğu kez fiilsiz kullanılırlar ve tekid
اَبْأَسَكَ االلهُ بُؤْسًا ,عَقَرَهُ االلهُ عَقْرًا ,جَدَعَكَ االلهُ جَدْعًا ,خَيَّبَكَ االلهُ خَيْبَةً ;asılları mastarların Bu. etmezler ifade
bu, beraber olmakla nadir kullanımları fiileriyle şekilde Bu. şeklindedir اَسْحَقَكَ االلهُ سُحْقًا,
mastarlar onlarla beraber tekid ifade ederler.
(şaşarım (عَجَبًا ,(.şükrederim a’Allah (شُكْرًا ,(.hamdederim a’Allah (حَمْدًا .b
manalarındaki mastarlar da, duada kullanılmamakla beraber, fiillerinin yerine

2
İbn Hişam Cemaleddin b. Yusuf, Şerhu Katri’n- Nedâ ve Belli’s- Sedâ, s. 285; Radiyyuddîn
Muhammed b. el- Hasan, Şerhu’r- Radî ‘ale’l- Kâfiye, I, 315- 331. 3
ez- Zemahşerî, Mahmud b. Ömer, el- Müsteksa fî Emsali’l- ‘Arab, II, 177; İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I,
113; el- Ehdab İbrahim b. Ali, Feraidu’l- Le’al fi Mecmei’l- Emsal, II, 49; el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin,
Şerhu’l- Mufassal, I, 299; . 4
İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 113; el-Kurtubi, Muhammed b. Ahmed, el- Cami’ li Ahkami’l- Kura’n, XVIII,
213; el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 299- 300; ed- Derviş Muhyiddîn, İ’rabu’l- Kur’an’ilKerîm,
X, 150; Behcet Abdulvahit Salih, el-İ’rabu’l- Mufassal, XII, 94.
selahattin yılmaz 225
اَعْجَبُ عَجَبًا ,اَشْكُرُ االلهَ شُكْرًا ,اَحْمَدُ االلهَ حَمْدًا Ancak. etmezler ifade tekid için kullanıldıkları
şeklinde – nadir de olsa- kullanılırsa mastarlar tekid ifade ederler5
.
c. Bir işi alışkanlık haline getiren insan için Arablar’ın söylediği اًرْيَسَ تْنَأ اَمّإن
lafız i ‘قَتْلاً birinci, قَتْلاً ikinci; i ‘سَيْرًا birinci, سَيْرًا ikinci ifadelerindeki سَيْرًا, مَا أَنْتَ إلاَّ قَتْلاً قَتْلاُ
tekrarı olduğu için tetekid etmektedir. Ancak bu mastarlar fiillerinin yerine
kullanıldıkları ve fiilleri de bir önceki maddedeki gibi çok kere zikredilmediği için,
زیدٌ سيراً سيرًا, أنتَ الدَّهْرَ سَيرًا سَيرًا, هُوَ هَذَا ;mesela Yine. etmezler tekid fiillerini olan mahzuf
زیدٌ یَسِيرُ سيراً سيرًا, أنتَ َ الدَّهْر asılları Bunların. aynıdır durum de cümlelerinde الْيَوْمَ سَيرًا سَيرًا
şeklindedir6 تَسِيرُ سَيرًا سَيرًا, هُوَ هَذَا اليَوْمَ یَسِيرُ سَيرًا سَيرًا
.
7 فَإِمَّا مَنًّا وَإمَّا فِدَاءً .d
(Karşılıklı veya fidye karşılığı salıverin) ayetinde de durum
فَإِمَّا تَمُنُّونَ aslı Cümlenin. kullanılmıştır yerine fiillerinin mastarları مَنًّا ve فِدَاءً Yani. aynıdır
8 فَضَرْبَ الرِّقَابِ bulunan ayette aynı Yine. şeklindedir مَنًّا وَإِمَّا تَفْدُونَ فِدَاءً
(Boyunlarını vurun.)
cümlesinde َبْرَض kelimesi mafzuf fiilin mefulü mutlakıdır. Fiil hazfedilerek mastar,
mastar, hazfedilmiş Fiil. dir‘اِضْرِبُوا الرِّقَابَ ضَرْبًا aslı Cümlenin. kullanılmıştır yerinde onun
onun yerine getirilerek, mefulüne muzaf edilmiştir. Bu misallerde de mastarlar
fiilerinin yerinde kullanıldığı için tekid ifade etmemektedirler. Eğer fiilleri de
kullanılsaydı, bu mastarlar tekid ifade etmiş olacaklardı
9
.
e. Bu türden sayılan bazı mastarlar da vardır ki, yine mahzuf olan fiillerinin
yerinde kullanıldıkları için, mahzuf olan o fiili tekid etmezler. Ancak kendilerinden
حَقًّا ,cümlesinde هذَا عبدُ االلهِ حَقًّا :Mesela. ederler tekid manasını cümlenin geçen önce
هذَا عبدُ االلهِ أحِقُّ حَقًّا ,aslı Cümlenin. kullanılmıştır olarak mutlakı mefulü fiilinin أُحِقُّ mahzuf
şeklindedir. Mastar bu mahzuf fiilin yerinde kullanıldığından, onu tekid
edememektedir. Ancak makablindeki cümlede varsayılan şüpheyi giderdiği için, onu
önce, de الْحَقَّ kullanılan olarak marife cümlesinde هذَا عبدُ االلهِ الْحَقَّ لاالْبَاطِلَ .etmektedir tekid
geçen cümleyi tekid etmektedir. Yine كَلْوَقَلاُ َ القول اَهذ cümlesinde de durum aynıdır.
لا’dan sonra gelen mastar, önceki cümleyi tekit etmektedir. Cümlenin aslı ُولُلآاقُ ولَالق ذاَه
َكَلْوَق şeklinde olup, Benim sözüm gerçektir, senin gibi batıl konuşmuyorum,
manasındadır. Dolayısıyla bu cümledeki mastar, mefulü mutlak olarak makablindeki
cümleden şüpheyi bertaraf ettiği içi, tekid ifade etmektedir10.
f. Kur’an-ı Kerim’in muhtelif surelerinde mensub olarak geçen ve fiillerinin
yerini tutan şu mastarlar da kendilerinden önce geçmiş olan cümlelerin manalarını
وَعْدَ االلهِ ;Mesela. gibi 15فِطْرَةَ االلهِ ,14 صِبْغَةَ االلهِ,13آِتَابَ االلهِ ,12 صُنْعَ االلهِ 11وَعْدَ االلهِ :etmektedirler tekid

5
İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, 1/ 114; el- Ehdel, Muhammed b. ‘Ahmed, el- Kevakibu’d- Dürriyye, I, 14, elHârzîmî,
Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 301- 302; el- Endelüsî Cemaleddîn Muhammed, Şerhu’tTeshîl
, II,187. 6
Radiyyudîn Muhammed b. el- Hasan, Şerhu’r- Radî ‘ale’l- Kafiye, I, 315- 331; el- Hârzîmî, Kasım
b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 301- 302; el- Hemedânî, Bahauddîn Abdullah, Şerhu İbn-i Akîl, I,
569; İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 115; İbn Hişam, Cemaleddîn b. Yusuf, Evdahu’l- Mesalik, II,
222. 7
Muhammed, 47/ 4.
8
Muhammed, 47/ 4.
9 İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 115; el- Hemedânî, Bahauddîn Abdullah, Şerhu İbn-i Akîl, I, 568; İbn Hişam,
Cemaleddîn b. Yusuf, Evdahu’l- Mesalik, II, 222; el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 304;
el- Endelüsî, Şerhu’t- Teshîl, II, 188, Said Havva, el- Esâs fi’t- Tefsîr, IX, 5601; ed- Derviş Muhyiddin,
İ’rabu’l- Kuran’il- Kerîm, IX, 199. 10 İbn-i Ya’iįş, Şerhu’l- Mufassal, I, 116; el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 305. 11 Rûm 30/ 6. 12 Neml 27/ 88.
226 arapça’da fiillerinin yerine mansub...
ifadesinden önce Allah, ahirette müminleri sevindireceğini bildirmiştir. Bu ise bir
va’ddır. Dolayısıyla ِااللهَ دْعَو , bu cümleyi tekid etmektedir. ِااللهَ عْنُص’ dan önce geçen
ayette ise, Allah’ın dağları bulutlar gibi yürüttüğü açıklanmakta ve bu hareketliliğin
kendisi tarafından verildiği beyan edilmektedir. Böylece ِااللهَ عْنُص ise, makablindeki bu
manayı tekid etmektedir. ِااللهَ ابَتِآ’ dan önce ise Cenab-ı Hak, nikahı haram olan
kadınları saymıştır. Bu yasaklamanın ardından ِااللهَ ابَتِآ derken sanki şöyle demektedir:
Bu nikahı haram olanları Allah böylece size yazmıştır. Dolayısıyla bu mastar da
makablini tekid etmektedir.Diğer mastarlarda da durum aynıdır
16.
g. Yine bu mastarlardan kabul edilen yani fiilleri mahzuf ama tesniye olarak
kullanılan mastarlar da vardır. Bu mastarların tesniye olarak kullanılması, bildirdiği
işin iki defa meydana geldiğini belirtmek için değildir. Aksine bu mastarlar teksir yani
tür bu حَنَابَيْكَ, لَبَّيْكَ, سَعْدَیْكَ, دَوَالَيْكَ, هَذَاذَیْكَ, هَجَاجَيْكَ .ederler ifade bulduğunu vuku çok işin
mastarlardandır. Bu mastarlar da mahzuf fiillerin mefulü mutlaklarıdır. Fiillerinin
manasında ve onların yerinde kullanıldıkları için, tekid ifade etmezler. Ancak biraz
önce de belirtildiği gibi çokluk ve mübalağa ifade ettikleri için, bunları tekid sayanlar
da vardır. Mesela; َكْبَّيَل ,emret, sana karşı boynum kıldan ince, ne istersen devamlı
,muhtacım devamlı şefkatine , حَنَابَيْكَ ,halindeyim itaat sana, سَعْدَیْكَ .demektir, yapayım
هَجَاجَيْكَ ,terkedeyim için senin istersen neyi, هَذَاذَیْكَ ,yapayım aralıksız tekrar tekrar, دَوَالَيْكَ
de bu manada kullanılmaktadır. Bu son iki kelime isim fiil emir olarak terket, bırak
manasında da kullanılmaktadır
17.
mastarlarının سُبْحَانَ مَعَاذَ ve bulunan başında terkiplerinin سُبْحَانَ االلهِ, مَعَاذَاللهِ .h
âmilleri hazfolunmuş ve bu mastarlar onun yerine getirilmiştir. Bunlar da fiillerin
أُسَبِّحُ االلهَ سُبْحَانًا, اَعُوذُ بِااللهِ مَعَاذًا Asılları. etmezler ifade tekid kullanıldıklarından yerinde
şeklindedir. Fiiller hazfedilmiş ve bu mastarlar o fiillerin mefulüne muzaf edilmiştir. Bu
son iki mastarın bir özelliği de gayr-ı mutasarrıf mastar olmalarıdır. Yani bunların
başına lam-ı tarif getirilemez, mensub irabın dışında merfu veya mecrur halde
kullanılamazlar18.
C. Âmili olmayan ama mensub olarak kullanılan mastarlar da vardır. Mesela:
beddua gibi تَعْسًا لَهُ ,بَهْرًا لَهُ ve دَفْرًا لَهُ .türdendir bu دَفْرًا لَهُ, بَهْرًا لَهُ, اُفَّةً, تُفَّةً, وَیْحَكَ, وَیْبَكَ, وَیْلَكَ, وَیْكَ
verenler manasını olsun yazıklar gibi تَبًّا لَهُ ya ’بَهْرًا لَهُ .manasındadır geberesice, olarak
de vardır. ve ًفَّةُأً فَّةُت ise öf manasına olup, bir şeye karşı kızgınlık ifade eder. َكَحْیَو ile
َكَبْیَو acıma ifade eden ve yazık, nedir bu başa gelenler, manalarına gelen, birincisi
büyükler için, ikincisi de çocuklar için kullanılan mastarlardır. َكَبْیَو ve َكَلْیَو yazıklar
olsun anlamındadırlar.
Bu mastarların tekid etme özellikleri yoktur. Çünkü bunların lafızlarından
fiilleri yoktur ki, onlarla beraber kullanıldıklarında tekid ifade edebilsinler. Yani Araplar

13 Nisâ 4/ 24. 14 Bakara 2/ 138. 15 Rûm 30/ 30. 16 İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 117; el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 308; el- Halebî,
Ahmet b. Yusuf, ed-Durru’l- Mesûn, IX, 33; et- Tabatâbî, Muhammed Hüseyin, el- Mizan fî Tefsiri’l- Kur’an,
XV, 403. 17 İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 119; el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 309- 310; elEndelüsî,
Şerhu’t- Teshîl, II, 186; Muhammed b. ‘Ahmed, el- Kevakibu’d- Dürriyye, II, 114; İbn-i Manzur,
Cemaleddîn Muhammed, Lisanu’l- ‘Arab, bkz. İlgili maddeler. 18 İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 120; el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, I, 311- 312; el- Ehdel,
el- Kevakibu’d- Dürriyye, II, 114., İbn-i Manzur, Lisanu’l- ‘Arab, bkz. İlgili maddeler.
selahattin yılmaz 227
halinde izafet mastarları وَیْلٌ ve وَیْبٌ, وَیْحٌ .kullanmamışlardır türetip fiil mastarlardan bu
kesilip izafetten şeklinde وَیْبٌ لَهُ, وَیْحٌ لَهُ, وَیْلٌ لَهُ Fakat. olurlar mensub kullanıldıklarında
lâm ile kullanıldıklarında, müpteda olarak merfu olurlar19.
BİBLİYOGRAFYA
- İbn Ya’îş b. Ali, Şerhu’l- Mufassal, 1975, Beyrut.
- el- Hârzîmî, Kasım b. Hüseyin, Şerhu’l- Mufassal, 1990, Mekke.
- İbn Hişam, Cemaleddîn b. Yusuf el- Ensarî, Şerhu Katri’n- neda ve Belli’s- Sedâ,
1994, Beyrut.
- Radiyyüddîn Muhammed b. el- Hasan, Şerhu’r- Radî ale’l- Kâfiye, 1996, Bingazi.
- ez- Zemahşerî, Mahmud b. Ömer, el- Müsteksâ fî Emsali’l- A’rab, 1987, Beyrut.
- el- Ahdab, İbrahim b. Ali, Feraidu’l- Le’al fî Mecmei’l- Emsal, 1312, Beyrut.
- el- Kurtubî, Muhammed b. Ahmed, el- Cami’ li ‘Ahkami’l- Kur’ân, 1985, Beyrut.
- ed- Derviş, Muhyiddîn, İ’rabul- Kur’ân’il- Kerîm, 1994, Şam.
- Behcet Abdulvahit Salih, İ’rabu’l- Mufassal, 1993, Umman.
- el- Ehdel, Muhammed b. Ahmed, el- Kevakibü’d-Dürriyye, 1995, Beyrut.
- el- Endelüsî, Cemaleddîn Muhammed, Şerhü’t- Teshîl, 1990, Kahire.
- Sa’id Havva, el- Esas fi’t- Tefsîr, 1991, Kahire.
- el- Halebî, Ahmed b. Yusuf, ed- Dürrü’l- Mesûn, 1986, Şam.
- et- Tabâtâbî, Muhammed Hüseyin, el- mizan fî Tefsîri’l- Kur’ân, 1991, Beyrut.
- İbn Manzur, Cemaleddîn Muhammed, Lisanu’l- ‘Arab, 1994, Beyrut.
- İbn Hişam, Cemaleddîn b. Yusuf el- Ensarî, Evdahu’l- Mesalik, 1967, Mısır.
- el- Hemedanî, Bahaüddîn Abdullah, Şerhu İbn Akîl, 1964, Mısır.

19 İbn-i Ya’įş, Şerhu’l- Mufassal, I, 120- 121; Kasım b. Hüseyin el- Hârzîmî, Şerhu’l- Mufassal, I, 313- 314;
İbn-i Malik, Şerhu’t- Teshîl, II, 179- 183; İbn-i Manzur, Lisanu’l- ‘Arab, bkz. İlgili maddeler.

Konular