APOLLO GRUBU: BİR MODERN ARAP ŞİİRİ EKOLÜ

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi
47, 2 (2007) 61-81
APOLLO GRUBU: BİR MODERN ARAP ŞİİRİ
EKOLÜ
Derya Adalar*
Özet
Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Modern Arap Edebiyatında bir
yenileşme süreci başlamıştır. Ebû Şâdî ve arkadaşları tarafından kurulan Apollo
Grubunun bu yenileşme sürecinde Arap şiirinin gelişimine büyük katkıları olmuştur.
Bu makalede Apollo Grubunun amaçları ve Arap şiirine getirdikleri yenilikler ele
alınmaktadır. Ayrıca isimleri Apollo Grubuyla özdeşleşen şairler hakkında da bilgi
verilmekte ve bu şairlerin şiirlerinden örnekler sunulmaktadır.
Anahtar sözcükler: Apollo, Serbest Vezin, Ahmet Şevki, Ebû Şâdî, İbrahîm
Nâcî, ‘Alî Mahmûd Tâhâ, Romantizm, Sembolizm
Abstract
Apollo Society: A Modern Arabic Poetry School
Following the first quarter of the twentieth century, a modernist period
began in the Modern Arabic Literature. In the course of this new period a new
poetic school was established by Ahmad Abu Shadi and his friends. This poetic
school made sizable contributions to the modern Arabic poetry. This paper examines
the aims of the Apollo society and its contributions to the modern Arabic poetry. In
addition to the biographies of the poets of this literary society, examples of their
poems are examined. .
Key words: Apollo, Free Verse, Ahmad Shawqi, Abu Shadi,‘Alî Mahmûd Tâhâ,
Ibrahim Nâgî, Romanticism, Symbolism.

*
Araş. Gör., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı
Anabilim Dalı.
62 Derya Adalar
Giriş
Arap dünyasının Batı ile olan ilişkilerinin 19. yüzyılın ikinci yarısından
itibaren daha hızlı bir gelişme sürecine girmesiyle Arap edebiyatı da hem şiir
hem de nesir alanında bir modernleşme sürecine girmiştir. Bununla birlikte
yeni sürecin meyvelerini alabilmek için yirminci yüzyılın ilk çeyreğini
beklemek gerekmiştir. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Arap şiiri, gerek
şekil, gerekse konu açısından klâsik dönemden çok farklı bir çizgiye
yönelmiştir. Batı’da öğrenim görmüş, Batı edebiyatlarını okumuş ve
bunların etkisinde kalmış şair ve yazarların sayısı Arapça konuşan dünyanın
pek çok yerinde her geçen gün artıyordu. Özellikle Mısır, Arap
neoklâsizminin öncülerini yetiştirmiş olmanın yanı sıra, şiirde
modernleşmeyi savunan ve yeni bir şiir eleştirisi geliştiren gruplara da ev
sahipliği yapıyordu. Arap edebiyatında serbest şiiri gündeme getiren ve Arap
şiir sanatına ilişkin eleştirel yayınlar yapan ilk edebi topluluk niteliğindeki
Apollo grubu, bu süreçte öne çıkan önemli oluşumlardan biridir.
Bu çalışmada, Arap şiirinde modernizmin kilometre taşlarından biri
niteliğindeki Apollo grubu ve bu grubun yayın organı Abullû (Apollo)
dergisi üzerinde durulacaktır. Dergide dile getirilen “yeni şiir” anlayışı, bu
anlayışa ürünleriyle katkıda bulunan belli başlı şairler çalışmanın kapsamı
içinde bulunacaktır.
Modern Arap şiirinin “yenileşme” sürecinde önemli bir dönüm
noktasını oluşturan Apollo Grubu, 1930’lu yıllarda Arap şiirine egemen olan
edebî bir oluşumdur. Bir şair ve eleştirmen olan Mısırlı Ahmed Zekî Ebû
Şâdî (1892–1955)’nin girişimleriyle oluşan bu grup, Kuzey Amerika’daki
göçmen şairlerin etkisiyle romantik bir edebiyat anlayışına sahipti
(Brugman, 1984:151).
Ahmed Zekî Ebû Şâdî’nin yanı sıra, İbrâhîm Nâcî (1898–1953), ‘Alî
Mahmûd Tâhâ (1901–1949), Muhammed Abdulmu‘tî el-Hemşerî (1908–
1938) ve dönemin genç şair ve ediplerinden oluşan bu grup, Eylül 1932’de
Apollo dergisinin ilk sayısını çıkartmışlardır. Birçok şair ve edebiyatçının
edebi ürünlerini yayımlamış olduğu bu ilk sayıda, ayrıca, Apollo Grubu’nun
amaçlarını belirleyen maddelerin sıralandığı bir de tüzük yer almaktadır.
İlginç olan şu ki dergi Eylül ayında Apollo derneğinin yayını olarak
görünüyor olsa da derneğin ilk resmi toplantısı daha sonraki bir tarihe aittir.1

1
Grubun bazı kurucuları çeşitli sebeplerle (iş, eğitim gibi) 1927–1931 yılları arasında
Mansûra şehrinde bir araya geliyorlardı. Burada yaptıkları toplantılarda Batı edebiyatından
örnekler okuyarak görüş alışverişinde bulunuyorlardı. Apollo grubunun üyelerinden biri olan
şair ve biyografi yazarı Sâlih Cevdet de o tarihte Mansûra’da okumaktaydı. el-Feşvân
(1980:63), Sâlih Cevdet’in Belâbil mine’ş-Şark adlı kitabından bir bölüm sunar ve Sâlih
Cevdet’in aşağıdaki cümlelerini aktarır: “el-Hemşerî’yle okuldan çıkar, bizden yaşça büyük
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 63
Bu toplantı 12 Ekim 1932’de “Şairlerin Prensi” lakaplı Ahmed Şevkî’nin
evinde ve onun başkanlığında yapılmıştır.
Ahmed Şevkî’nin birkaç gün sonra beklenmedik ölümü üzerine derin
bir hüzün yaşayan grup üyeleri bir hafta sonra, 22 Ekim 1932’de tekrar
toplanarak bu kez Halîl Mutrân’ı (1872–1949) gruba başkan olarak seçerler.
Şevkî’nin başkanlığında yapılan ilk toplantıda belirlenen esaslar ve amaçlar
bu toplantıda da aynen kabul edilir. Bunlar arasında, Arap şiirini yüceltmek
ve bu konuda şairleri yönlendirmek, şiir dünyasında sanatsal reformu
savunmak, şairlerin toplumsal ve edebi düzeyini yükseltmek bulunmaktadır.
Derneğin kapıları, başta şairler olmak üzere edebiyatçılar ve edebiyatı
sevenlere açıktı. Apollo dergisi, her ay düzenli olarak yayımlanıyordu. Bu
derginin modern Arap şiirinin gelişimi bakımından edebî değeri büyüktür.
Çünkü Arap dünyasında şiir ve şiir eleştirisi üzerine yoğunlaşan ve bu
amaçla yayınlar yapan ilk dergi olma özelliği taşımaktadır (Şeref ve Hafâcî,
1999:9).
Şevkî, bu dergide yayımlanacak şiirlerin İslam öncesi Arap şiirini
anımsatacak biçimde olmasını isterken, Ebû Şâdî başta olmak üzere derginin
eleştirmenleri serbest nazımdan yana olmuşlardır ( Er, 2004:20).
Derginin ilk sayısının baş yazısında Ebû Şâdî şöyle der:
Şiirin ve şiirle uğraşanların sanatsal açıdan düştüğü kötü durum, milliyetçilik
ruhuna acı vermektedir. Şiir için Arap dünyasında bir ilk olan bu özel dergiyi
oluşturmakta ve şiire hizmet için bağımsız bir heyet olan Apollo Grubunu
kurmakta tereddüt etmedik. Bunu, şiiri eski düzeyine çıkarmak ve şairler
arasında yardımlaşma sağlamak isteğiyle yaptık (Şeref ve Hafâcî, 1999:9).
Burada Şâdî, şiiri eski düzeyine çıkarmak derken, gördüğü ilgi
bakımından şiiri eski düzeyine çıkarmayı kastediyor olmalıdır. Aksi takdirde
bu ifadelerin, şiirde yenileşmeyi ve serbest nazım anlayışını savunan bu
grubun hedefleriyle bir çelişki oluşturacağı tabiîdir.
Ebû Şâdî bu yazısının sonunda;
Yunan Mitolojisinin, şiir, müzik ve güneş tanrısı Apollo ile zenginleştiği gibi
biz de şairleri ve Arap şiirini yücelten evrensel değerleri koruyarak
zenginleşiyoruz
diyerek derginin ismiyle Yunan tanrılarından Apollo arasında bir bağ
kurar. Erhat’ın ifade ettiği gibi, “Yunan mitolojisinde Apollon, aydın,

iki şairle buluşurduk. Gelecekte sahip olacakları başarı o günden belli bu iki şair, doktor
İbrâhîm Nâcî ve mühendis ‘Alî Mahmûd Tâhâ’ydı. Dördümüz Nil kıyısında oturur; şiir,
sohbet ve güzelliklerle dolu en güzel geceleri birlikte geçirirdik.” Bu ifadelerden derginin
temellerinin Mansûra’da bu tür sohbetlerle atıldığı anlaşılmaktadır.
64 Derya Adalar
durgun, ölçülü gücü simgeler; ışıktır, doğayı görme, varlığı akılla algılama
ve akıl yetisine dayanan yöntemlerle biçimlendirme gücü ve yeteneğidir.
Birçok ozanın babası da sayılan Apollon’un sanat ve müzik yeteneği üzerine
de pek çok efsane anlatılır (1989:48, 53-54). Bütün bunları göz önüne
aldığımızda, Grup üyelerinin, evrensel bir platform olması, Arap şairlerinin
ve yazarlarının duygularını yansıtması isteği ve umuduyla dergiye bu ismi
vermiş oldukları ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte Grup, yayımlanacak
derginin “Apollo” adında çıkacağını öğrenen ünlü Dîvân Ekolü şairi ‘Abbâs
Mahmûd el-‘Akkâd’ın bu ada karşı çıkan ve adın değiştirilmesini isteyen bir
yazısını da hemen ilk sayısında yayımlamaktan da çekinmemiştir. Grubun
bir üyesi olmayan el-‘Akkâd, söz konusu eleştirel yazısında Apollon’un,
Yunan mitolojisinde şiir ve edebiyatla değil, tarım ve hayvancılıkla
ilişkilendirilen bir tanrı olduğunu, oysa Arapların ve Keldânîlerin
Apollon’dan önce ‘Utarid adında bir sanat ve edebiyat tanrılarının olduğunu,
doğuya ait bir isimlendirmenin Arap edebiyatına ve Araplara daha uygun
olacağını ifade etmiş ve dergiye Apollo adının verilmesini eleştirmiştir. Bu
eleştirilere editör imzasıyla cevap veren Ebû Şâdî, Apollo isminden önce, bir
çok isim üzerinde durduklarını ancak Apollo’yu evrensel ve kulağa hoş
gelen bir sözcük olduğu için seçtiklerini belirterek, Roma mitolojisindeki
‘Utarid’in Yunan mitolojisindeki Hermes olduğunu, her iki tanrının da sanat
yanı sıra tarımla ilişkilendirildiğini, öte yandan Apollon’un ise tam tersine,
şiir ve sanat tanrısı olduğunu açıklamıştır (Şeref ve Hafâcî, 1999:54-56). Bu
açıklama, Ebû Şâdî’nin, yayımlayacakları Apollo dergisinin mevcut şiir
dergileri yanında işgal edeceği konum ile Yunan mitolojisinde güneş tanrısı
Apollon’un diğer tanrılar yanındaki konumu arasında benzerlik kurmaya
çalıştığını göstermektedir.
Diğer yandan 29 Aralık 1932 tarihli el-Belağ gazetesinin edebiyat
eleştirisi sayfasında da, Apollo sözcüğünün Yunanca olması ileri sürülerek,
dergiye böyle bir yabancı sözcüğün ad olarak verilmesi eleştirilmiştir.
Gazetede, bahsi geçen ‘Ukaz veya ‘Utarid sözcüklerinin de aslen Yunanca
olduğuna dikkat çekilmiş; ayrıca derginin adının, Taberî’nin tarihinde geçtiği
biçimiyle Apollon olarak bile kullanılmamış olmasının bir hata olduğu
savunulmuştur. Ebû Şâdî, derginin altıncı sayısında (Şubat 1933) yer alan
editör yazısına bu gazetedeki eleştirileri koymuş, daha sonra da bu
eleştirilere şu şekilde cevap vermiştir:
Derginin sanatsal yapısına uyan evrensel bir isim taşıması ferdi bir görüştür. Apollo
kelimesi Apollon’a nazaran daha hafif, güzel ve uygun bir sözcüktür. Bunda Arapçanın
saygınlığına zarar veren bir şey yoktur. Hatta dilimizde kullanılan “ustâz” kelimesi bile
Yunanca kökenlidir. Bu dergi Arap edebiyatına hizmet etmektedir ve şerefli dilimizin
saygınlığını korumaktadır.
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 65
Ebû Şâdî bu cümleleriyle derginin isminin eleştirilmesi konusunda
kimseye fırsat vermeyeceğini de göstermektedir.
Derginin ilk sayısında Ahmed Şevkî’nin bu grubun ve derginin
kurulmasını selamlayan bir şiiri yayımlanır (Şeref ve Hafâcî, 1999:2):
ابوللو!! مرحبا بك يا ابوللو فانك من عكاظ الشعر
عكاظ أنت للبلغاء سوق على جنباا رحلوا حلو

عسى تأتيننا بــمعلقات تروح على القديم ا تد
Apollo !! Merhaba sana ey Apollo
Sen şiir Ukaz’ının bir gölgesisin.
Ukaz ve sen,
Ediplerin kenarlarına göç edip oturdukları
Bir panayır yerisin.
---
Umulur ki bize eskiyi canlandıran
Muallakalar’ı getirirsin.

Ahmet Şevki bu şiirinde, muallakalar2
tadında bir edebi zevk beklentisi
içinde olduğunu açıkça göstermektedir. Buna paralel olarak derginin ilk
sayılarında klasik döneme ait şairler ve edipler hakkında yazılan makaleler
bulunmaktadır. Dergide yazılar yazan şair ve edebiyatçılar, Batı
edebiyatındaki romantizmi yakından izlemekte, yaptıkları çeviriler
vasıtasıyla Arap edebiyatının bu ürünlerle tanışmasını amaçlamaktadırlar.
Böylece dergide Fransız edebiyatından Arapça’ya tercüme edilmiş parçalar,
Fransız edebiyatçıları ve Yunan mitoloji karakterleri ile ilgili bilgiler
yayımlanır. Hatta o günlerin basılı kitaplarında görmeye hiç alışık
olunmayan nü resimlerin bu dergide yer alması da ilginçtir (Şeref ve Hafâcî,
1999:130, 579).
Apollo dergisi, çok geçmeden Mısır ve diğer Arap ülkelerinde
tanınmaya başladı. Şiir ve şiir eleştirisinde büyük bir üne kavuştu. Bundan

2
Cahiliye döneminde ‘Ukaz panayırında düzenlenen şiir yarışmalarında birinci seçilip
Kabe’nin duvarlarına asılan kasideler.
66 Derya Adalar
sonra gruba çok sayıda şair ve eleştirmen katıldı. Aralarında İliyyâ Ebû Mâdî
(1889-1957), İlyâs Ebû Şebeke (1903-1947), Şefîk el-Ma‘lûf (1905-1977),
Riyâd el-Ma‘lûf (1912-2002) gibi mehcer şairlerinin de bulunduğu pek çok
şair ve yazar Apollo dergisinde yayınlarını sürdürdü. Ebû Şâdî, Apollo
dergisinde bir araya gelmiş olan bu grubu, derginin Nisan 1933 sayısında
Medresetu Abûllû (Apollo Okulu) olarak adlandırdı. O, bu adlandırmayla,
Apollo şiir hareketinin bir ekol olması arzusunu ifade ediyor gibiydi:
“Apollo ekolü, yardımlaşma, adalet, reform ve yenilenme ekolüdür.”
Modern Arap şiirinin “Nil Şairi” lakaplı ünlü şairi Hâfız İbrâhîm,
Apollo dergisinin yayın hayatına başlamasından iki ay önce, “Şairlerin
Prensi” lakaplı Ahmet Şevkî ise derginin çıkışından bir ay sonra ölmüştü. Bu
iki önemli şahsiyeti anmak amacıyla dergide çok sayıda makale ve ağıt
yayımlandı. Aralık 1932 sayısı da Ahmed Şevkî için hazırlandı.
Bu grup içinde, Halîl Mutrân, ‘Alî Mahmûd Tâhâ, Halîl Şeybûb gibi
Fransız şiir ekolünden etkilenen şairler, modern Mısır şiirinin 1.Dünya
Savaşı sonrasında romantizmin egemenliğine girmesinde etkili oldular.
Özellikle Mutrân’ın klasik kaside tarzındaki şiirlerinde belli yenilenmeler
görüldü.
Apollo grubuna mensup şairlerin şiirleri öz bakımından olduğu kadar
şekil bakımından da şiire yenilik getirdi. Bu ekolün romantizm anlayışı
Batıdaki romantizmden farklı değildi.3
Hatta şairleri ve edebiyatçıları şiirsel
gelenekte devrime, seçkinliğe, sıcak bir duygusallığa, ruhun kendini hür
bırakmasına, konu, anlam ve fikir olarak serbest bir sanatsal anlayışa
çağırıyorlardı (Şeref ve Hafâcî, 1999:16).
Apollo ekolüne göre şiir, duyguların özgürce anlatımıydı. Bu yüzden bu
ekol çeşitli münasebetlerle söylenen şiire karşı savaş açmış, şairleri şiir
yazarken yaratıcı olmaya çağırmıştır (Şeref ve Hafâcî, 1999:18). Apollo
grubu, kasidede konu bütünlüğünü savunuyordu. Onlara göre insan
vücudunun her organı nasıl uyum içindeyse kasidenin her parçası da böyle
uyum içinde olmalıydı.
Apollo şairleri, şiirlerinde aşka ve tabiata da yer verdiler. Şehrin boğucu
havasından kaçıp, tabiatın özgürlüğüne sığınıyorlardı. Tabiatla ilgili
gözlemlerinin yarattığı duygusal yoğunluk, ürünlerine de yansımıştır.
Şiirlerindeki aşk ise, Emeviler döneminde uzri gazel şairlerinin şiirlerinde
gördüğümüz platonik aşka benzemektedir. Sevgiliden uzak olmaktan dolayı
çekilen çileyi, sevgilinin yurduna olan özlemi şiirlerinde dile

3
Batıdaki romantizmle ilgili bilgi için bkz, Aytaç, Gürsel, Genel Edebiyat Bilimi, İstanbul,
1999, s.178
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 67
getirmekteydiler. Bu şairlerin şiirlerinde mahrumiyet, pişmanlık, hüzün,
sıkıntı, varlık ve yokluk duyguları yaygındır. Bunun yanında endişe,
şaşkınlık ve kötümserlikten oluşmuş bir doku vardır.
Apollo Topluluğu, serbest nazmı savunarak kimi zaman “şi‘r mursel”,
kimi zaman “şi‘r hurr”, kimi zaman “şi‘r mutlak” diye adlandırılan yeni bir
akım başlatmış, kasidenin yapısında bir devrim gerçekleştirmiştir. Ölçüleri
çeşitlendirmiş, bunda da yeniliğe gitmiştir. Apollo dergisinin Kasım 1932
sayısında yayımlanan, Halîl Şeybûb’un eş-Şirâ‘ (Yelkenli) isimli şiiri bu
açıdan önem taşımaktadır.
جلست ذات مساء مرسلا بصري
إلى هذه الآفاق هو بواسم
توقد النار عزمى فكري
عواطف صدري أن مضارم
Oturdum akşamın birinde
bakışlarım ufuklara dalmış gülümserken
düşüncelerim ve benliğimdeki ateşi tutuştururken
göğsümdeki duygu meşaleleri
“Şi‘r mutlak” ya da “ şi‘r hurr” ifadesi ilk kez bu şiirle ilgili olarak,
editör tarafından yapılan yorumda yer almıştır. Burada serbest şiir, vezin ve
kafiye gibi bağlayıcılardan kurtarılarak secili bir nesir şeklinde yazılmış şiir
olarak tanımlanmıştır. Bu yeni tür, etkileyici sanatsal bir ruh taşıdığı için
editör tarafından övgüyle selamlanmıştır (Şeref ve Hafâcî, 1999:227,231).
Apollo dergisi, 1932 yılı Eylül ayından 1934 yılı Aralık ayı dahil olmak
üzere, toplam yirmi sekiz sayı olarak yayımlandı. 1934 yılında Ebû Şâdî’nin
Kahire’den İskenderiye’ye taşınmasıyla belki ekonomik nedenlerden dolayı,
belki merkezin İskenderiye’ye nakledilememesinden dolayı dergi kapandı ve
bir daha hiç çıkmadı.
Apollo dergisi son 1934 Aralık sayısından sonra bir daha görünmese de,
derginin şiir dünyasında oluşturduğu havanın etkileri sürmeye devam etti.
Üstelik bu seferki etki, derginin yayımlandığı dönemde yarattığı etkiden
daha fazlaydı. Derginin iki yıl, üç ay gibi çok kısa bir yayın hayatı olmasına
rağmen Arap edebiyatında hâlâ belli bir saygıyla anılıyor olması, herhalde
kurucuların kendilerine önemli misyonlar yükleyerek, iddialı çıkışları
sayesindedir. Misyonlarını büyük bir coşkuyla tanıtmış, kendilerini şiir ve
68 Derya Adalar
şiir eleştirisi alanında farklı bir yere oturtmuş olan grup üyeleri ister bu
misyonu yerine getirmiş olsunlar, ister yerine getiremedikleri için
eleştirilsinler dönemin diğer edebiyatçılarından farklı bir adım atmışlardı.
Üstelik Apollo dergisinde yayımladıkları gerek şiirler, gerekse eleştiri
yazıları, onların samimi düşüncelerinin ve gerçek duygularının ifadeleriydi.
Grubun Arap şiirinin gelişimine yaptığı katkıyı daha iyi kavrayabilmek
için, grubu oluşturan belli başlı şairler üzerinde durmak yerinde olacaktır.
Apollo grubunda yer alan şairler arasında Ahmed Zekî Ebû Şâdî, İbrahîm
Nâcî, ‘Alî Mahmûd Tâhâ, Muhammed ‘Abdulmu‘tî el-Hemşerî ve Mahmûd
Hasan İsma‘îl’in biyografisi üzerinde burada durulacak olması, bu şairlerin
adlarının diğerlerine nazaran bu grupla daha çok özdeşleşmiş olmasından
kaynaklanmaktadır. Derginin yaşamı kısa sürmüş olsa da, bu şairlerin
adlarının günümüze dek bu dergiyle anılıyor olması, derginin misyonunu
yerine getirip getirmediğiyle ilgili sorulara da bir cevap niteliği taşımaktadır.
1. Ahmed Zekî Ebû Şâdî (1892–1955)
Apollo grubunun kurucusu, modern Arap edebiyatında serbest nazmın
gelişiminde önemli bir yere sahip Ebû Şâdî, 9 Ocak 1892’de Kahire’de
doğdu. Ebû Şâdî’nin babası Muhammed Ebû Şâdî milliyetçi görüşleriyle
tanınan bir avukattı. Ayrıca, yayımlanmış bazı şiir koleksiyonları vardı
(Brugman, 1984:158). Annesi ise şair Mustafa Necîb’in kızıydı, o da şiir
yazıyordu (Dayf, 1992:145).
Babası, Halîl Mutrân ve Hâfız İbrahîm gibi ünlü edebiyatçıların da
ziyaret ettiği bir salonun yöneticiliğini yapıyordu. Ebû Şâdî’yi saran bu edebî
ortam, daha küçük yaşlarda şiir yazma yeteneğini ortaya çıkardı. Şiir
derlemeleri yayımlamaya başladı. İngiliz edebiyatından birçok kitap okudu
(Brugman, 1984:159). 1912 yılında babası onu tıp öğrenimi görmesi
amacıyla İngiltere’ye gönderdi. 1915’de Londra Üniversitesi Bakteriyoloji
bölümünden mezun oldu. Yedi yıl bu alanla ilgili olarak İngiltere’de çeşitli
laboratuarlarda çalıştı. Orada bulunduğu sırada İngiliz bir bayana âşık oldu
ve onunla evlendi. Bu süre zarfında arılarla ilgili araştırmalar yapmış ve The
Bee World (Arı Dünyası) adında bir dergi çıkarmıştır. Bunun yanı sıra
edebiyattan da kopmayan Ebû Şâdî, İngiliz edebiyatını yakından takip etme
imkanı bulmuştur. Mısır edebî çevresiyle de ilişkilerini koparmamış,
Mısır’daki gazete ve dergilere bağış yapmış, makalelerini ve şiirlerini
yollamıştır. 1922 yılı Aralık ayında babasının ağır hasta olduğunu öğrenince
eşiyle beraber Mısır’a gelmiş ve babasının ölümünün ardından Mısır’a
yerleşmiştir. İki yıl geçmeden Nâdî’n-Nahli’l-Mısrî’yi (Mısır Arıcılık
Kulübü) kurmuş, 1923’te Kahire Üniversitesi, Tıp Fakültesinde dekan
vekilliği yapmıştır. Memleketu’n-Nahl, ed-Decâc, es-Sınâ‘atu’z-Zira‘iyye
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 69
adlarında çeşitli dergiler de yayımlayan Ebû Şâdî, boş zamanlarında genç
şairlerle bir araya geliyor, edebi sohbetlere katılıyordu. 1932 yılında Apollo
Grubunu kurdu. Grubun yayın organı olarak Apollo dergisini de çıkaran Ebu
Şâdî, 1934 yılında belki de ekonomik sıkıntılar nedeniyle hem grubu hem de
dergiyi kapattı. Sonra iki dergi daha çıkarttı. Bunlar, el-Edebî ve el-İmâm
adlı dergilerdir. Bu iki dergi Apollo’nun yakaladığı tiraja ulaşamamış, kısa
zamanda unutulup gitmiştir.
İskenderiye Üniversitesi kurulduğunda, Ebû Şâdî, Bakteriyoloji
bölümüne öğretim üyesi olarak atandı. Ancak 1946 yılında eşinin ölümünün
ardından Amerika’ya döndü. Orada bir edebiyat grubuna katıldı ve el-Huda
adlı bir Arap gazetesinde yazılarını yayımladı (Brugman, 1984:163). Savtu
Amerika (Amerika’nın Sesi Radyosu)’nın Arapça bölümünde bir süre çalıştı.
Apollo Grubu tarzında olan Cemâ‘atu Minyerifa adlı derneği kurdu (ezZiriklî,
1990:C.I, 127-128). New York’ta Asya Enstitüsünde Arapça dersler
verdi. 1955 yılı Nisan ayında Washington’da öldü.
Hayatı boyunca çok sayıda bilimsel makale üreten Ebû Şâdî, Mısır’da
modern şiir hareketinin öncülerinden biriydi. Kendisini İngiliz romantik şair
William Blake ile karşılaştırırdı. 1912 öncesinde mutsuz bir aşk macerası
yaşadı. Sevdiği kız, önce aşkına karşılık vermiş daha sonra başka biriyle
evlenmişti. Bu aşk macerası ‘Endau’l Fecr’ (Fecrin Çiğ Taneleri) adlı
dîvânında topladığı şiirlerinin ilham kaynağı olmuştur. Bu dîvânda erken
romantizmin izleri vardır. 1924 yılında Zeyneb adlı dîvânını yayımlar. Bu
dîvânda yaşadığı aşk acısına ve tabiatın güzelliklerine değinir. Sonra Enîn ve
Renîn ve Şi‘ru’l-Vicdân adında iki dîvân daha yayımlar. Bu iki dîvânda milli
duygular hâkimdir. Mısriyyât adlı dîvânında İngiltere sömürgesi ve
zulmünden kurtulmaya çalışan Mısırlıların sıkıntılarını anlatan şiirler
bulunmaktadır. 1926 yılında yayımlanan Vatanu’l-Fir‘avn (Firavun’un
Ülkesi ) adlı dîvânında Mısırcılık ve firavunculuk düşünceleri hâkimdir
(Brugman, 1984:163).
Şâdî’nin Modern Arap şiirine en önemli katkısı, Apollo grubunu
kurması olmuştur. Şi‘r mursel veya şi‘r hurr diye isimlendirdiği serbest şiir
hareketini savunmuştur (Moreh, 1968:28). 1920’li yıllarda yayımladığı eş-
Şefeku’l-Bâkî (Ağlayan Günbatımı) adlı şiir koleksiyonu, bu türe geçiş
aşamasında cesur bir çalışma olmuştur. Öyle ki Ebû Şâdî, yaptığı açıklamada
serbest şiirin, şairin kafiyeleri kullanmak açısından hür olması değil,
gerektiğinde karma vezinli şiirler yazmak konusunda hür olması demek
olduğunu vurgulamıştır. 1931 yılında Eşi‘‘a ve Zılâl (Işıklar ve Gölgeler),
1933’te eş-Şu‘le (Meşale), Atyâfu’r-Rebî‘ (Bahar Hayalleri) adlı dîvânlarını
yayımlar. 1934’te Yenbû‘ (Pınar), 1935’te Fevka’l-‘Ubâb (Köpüklerin
Üzerinde ), 1936’da ‘Avdetu’r-Râ‘î (Çobanın Dönüşü) yayımlanır. Eşinin
70 Derya Adalar
ölümünden sonra Amerika’ya döndüğünde orada yayımladığı Mine’s-Semâ
(Gökyüzünden, 1949) adlı dîvânında deniz ve tabiat temalarına değinir.
Apollo dergisinin Ekim 1932 sayısında yayımladığı er-Reşâka (Zarâfet)
adlı şiiri romantik şiirin bir örneği sayılabilir. Bu şiirin girişi şöyledir:
قل للرشاقة : هذه مرآك رقصت على الأزهار الأشواك
عزفت لها الأنغا هي كأا نغم من الأحلام الادراك
ذابت كذوب النهر بين خمائل النهر بين تسلسل تباكى
اللحن يضحك تارةََ, هنيهة يبكى, فيلعب بالفؤاد الباكى
Zarafete söyle:
Görüntülerindir bunlar senin,
Çiçekler ve dikenler üzerinde dans eden,
Melodiler çalınan kendisi için;
Düş ve gerçek arasında.
Eriyen, eriyişi gibi ırmağın,
Sazlıklar arasında;
Gâh durgun akan,
Gâh çağlayan ırmağın.
Öyle bir beste ki bu,
Kimi zaman gülen, bazen ağlayan,
Dolayısıyla,
Ağlayan gönlü dağlayan.
Ebû Şâdî, Mısır halkının duygularını hisseden bir şairdi. İlk dîvânında
bulunan en-Nâs adlı şiirinde Mısır halkının düşmanlarını, yaşadıkları acıları,
yakarışlarını ustalıkla anlatmaktadır. Şiirlerinde Mısır’ın siyasi ve günlük
hayatından örneklere de yer verir. Mısır liderlerinden Sa’d Zaglûl
öldüğünde, onun için bir ağıt yazmıştır.
Ebû Şâdî’nin yazdığı hikâyeler de vardır. Bunlar arasında
Mufâheretu’r-Reşîd (Reşid’in Övünmesi, 1925) ve Abduh Bek ve Mehâ
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 71
(Abduh bey ve Meha) vardır. Ancak Ebû Şâdî, şiirde yakaladığı başarıyı
hikâyelerinde yakalayamamıştır.
Brugman’ın “60’lı yıllarda bile onun birçok dîvânının ilk baskısını
kitapevlerinden alabiliyordum” sözleri, kitaplarının ilk baskılarının 20’li
yıllardan itibaren yapıldığı düşünüldüğünde, dîvânlarının pek de fazla ilgi
görmediğinin bir göstergesi olabilir (Brugman, 1984:164). Fakat diğer
Apollo şairlerini bir araya getirme ve Arap şiirini iyi bir seviyeye
çıkarmadaki rolü göz ardı edilemez. Özellikle diğer şairlerin biyografilerine
dikkat edilecek olursa hepsinin şiire olan merakının Ebû Şâdî’nin desteği ve
teşvikiyle başlamış olduğu ve meyvelerini Apollo dergisinde verdiği
görülecektir.
2. İbrahîm Nâcî (1898- 1953)
Apollo grubunun önemli temsilcilerinden biri olan İbrâhîm Nâcî, 31
Aralık 1898’de Kahire’nin Şubra semtinde, Mısırlı kültürlü bir ailenin oğlu
olarak doğdu. 1917 yılında lise diploması aldıktan sonra aynı yıl Tıp
Fakültesine (Medresetu’t-Tıbb) girdi ve buradan 1923’te mezun oldu
(Kehhâle, 1957:C.I,77). Bir süre Kahire’de muayenehane çalıştırdıktan sonra
Mısır Demiryollarında pratisyen hekim olarak göreve başladı. Önce Sûhâc,
ardından Minye ve 1927’de de Mansûra’ya atanmış olan Nâcî, burada ‘Alî
Mahmûd Tâhâ, el-Hemşerî ve Sâlih Cevdet gibi genç şairlerle tanıştı ve
bunlar da ileride, kendisi gibi, Apollo grubunun üyeleri olacaktı. 1931’de
tayini Kahire’ye yapılan Nâcî, kısa süre sonra Kahire valisinin kızı ile
evlendi. Muhtemelen kayınpederinin aracılığıyla taşraya tayin edilmekten
kurtuldu ve Vakıflar Bakanlığı Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığına getirildi.
Bundan sonra Kahire’de bohem hayatı süren Nâcî için evliliği, çıkar aracı
olmanın ötesinde bir anlam taşımıyordu (Brugman, 1984:170). Özellikle
aktrisler ve kabare sanatçıları ile yaşadığı çok sayıda macerası bilinmekteydi
ve şair, kimi şiirlerini bu sanatçılara ithaf ediyordu. 1951’de kitap hâlinde
yayımlanan Leyâlî el-Kâhira (“Kahire Geceleri”) adlı koleksiyonunda
bohem hayatından kesitler içeren pek çok şiiri bulunmaktadır. Şeker hastası
olmasına rağmen alkolü hiç bırakmamış olan İbrâhîm Nâcî, Temmuz 1952
devriminden hemen sonra başlatılan tasfiye hareketi kapsamında erken
emekliliğe ayrılmak zorunda kalınca sağlık durumu daha da kötüye gitti.
Çünkü hayatı boyunca hiçbir tasarruf yapmamış olan Nâcî, emeklilikle
birlikte ekonomik yönden darboğaza girmişti. Son yıllarında ailesiyle ilişkisi
kopuk olan Nâcî, emeklilikten sonra son aşkı Zâzâ dışındakilerce adeta izole
edilmiş ve daha fazla yaşamayarak 25 Mart 1953’te Kahire’de hayata
gözlerini kapamıştır.
72 Derya Adalar
İbrâhîm Nâcî’nin edebiyata yönelmesinde babasının önemli bir katkısı
vardır. İngilizce, Fransızca ve İtalyanca bilen baba Ahmed Nâcî, bir İngiliz
şirketi olan Mısır Telgraf Şirketinde Genel Sekreterliğe kadar yükselmiş,
varlıklı ve edebiyat meraklısı bir kişiydi.4
Evde çok zengin bir kütüphane
vardı ve bu kütüphane İbrahim Nâcî’nin edebiyata ilgi duymasında önemli
bir rol oynayacaktı (Brugman, 1984:167-168; Dayf, 1992:154). Ahmed
Nâcî, aileye sadece Nehcu’l-Belâga ve el-Hamâse gibi klasik Arap
yapıtlarını değil, aynı zamanda Oliver Twist gibi Batılı yazarlardan da
okuyordu. İbrâhîm Nâcî ilkokul bitirme sınavlarında başarı gösterince babası
ona Charles Dickens’in David Copperfield’ini hediye etmiş, Nâcî bu
kitaptan son derece etkilenmiş ve yaşamını âdeta kendi Dora’sını arayarak
geçirmiştir.
İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve Almanca bilen İbrâhîm Nâcî’nin
edebiyat dergilerinde ilk görünüşü, 1926 Aralık’ında, Lamartine’den yaptığı
Le Lac (Göl) çevirisiyle oldu. Birkaç ay sonra İlâ Nesemâti’r-Rabî’ ve
Sahratu’l-Multekâ adlı kendi şiirleriyle okuyucu karşısına çıktı. Her üç
çalışma da, Muhammed Huseyn Heykel’in Kahire’de çıkarttığı es-Siyâse
gazetesinin haftalık eki es-Siyâse el-Usbû‘iyye’de yayımlandı. 1927’de
atandığı Mansûra’da geçirdiği yıllar, onun bir şair olarak yeteneğini
geliştirdiği yıllardı. Burada genç şairlerle olan birlikteliklerinde Shelley,
Keats ve Wordsworth’u konu ediniyorlar, bolca bu şair ve eleştirmenlerden
okuyorlar, böylece İngiliz romantiklerinin etkisine giriyorlardı. 1931’de
Kahire’ye döndüğünde Ebû Şâdî Apollo için uygun bir ortam oluşturmuştu
ve Nâcî de bu oluşumda önemli bir şair olarak yerini aldı. Apollo dergisinin
gelişimine, şiirlerinin yanı sıra bazı İngiliz edebiyatçıları hakkındaki
araştırmalarını da yayımlayarak önemli katkılarda bulundu.
Apollo dergisinin Ekim 1932 sayısında yayımladığı el-‘Avde (Dönüş)
adlı şiiri hem romantizmden hem de sembolizmden izler taşımaktadır. Şiirin
ilk bölümü bir çerçeve hikâyeyle başlamaktadır.
عاد الشاعر إلى منـزل صباه فوجده تغيرت معالمه تنكرت, فكتب القصيدة التالية:
هذه الكعبة كنا طائفيها المصلين صباحا مسا !
كم سجدنا عبدنا الحسن فيها كيف باالله رجعنا غرباء؟!
دار أحلامي حبي لقيتنا جمود مثلما تلقي الجديد

4
http://www.diwanalarab.com/spip.php?article3846, 22.01.2008
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 73
أنكرتنا هي كانت إن رأتنا يضحك النور إلينا من بعيد!
Şair çocukluğunun geçtiği eve döndü. Evin çehresi değişmiş, tanınmaz
hale gelmişti. Bunun üzerine şu kasideyi yazdı.
Etrafında dönüp durduğumuz,
Sabah akşam namaz kıldığımız bu Ka’be,
Nice secde ettiğimiz,
Güzelliğe nice taptığımız bu Ka’be,
Nasıl oldu da yabancı oldu bize
Karşıladı bizi, kayıtsızca,
Düşlerimin ve aşkımın evi,
Karşılar gibi yeni birini,
Tanımamıştı bizi,
Tanısaydı şayet,
Gülücükler saçardı bize ışıkları,
Tâ uzaktan.
Şairin böyle bir çerçeve hikâyeyle başlaması, okuyucuyu konuya
hazırlamak, anlatımı zenginleştirmek ve mesajı ustaca aktarmak bakımından
başarılı bir tekniktir.
İbrahîm Nâcî şiire kendi duygularını yükleyen, iyimser bir şairdi. İlk
şiir dîvânı Varâ‘u’l Gamâm (Bulutların Arkası, 1934) daha çok Apollo
dergisinde yayımlanan şiirlerinden oluşmaktadır. Nâcî bu dîvânda İngiliz
romantiklerinden etkilenmiştir. Tâhâ Huseyn’in bu dîvâna yaptığı sert
eleştiriler nedeniyle şiir yazmayı bıraktığını söylese de, bu sözünün
üzerinden bir yıl geçmeden İleyhâ (O kıza) adlı şiirini yayımlamıştır. İkinci
şiir dîvânı Leyâli Kâhire (Kahire Geceleri, 1951)’de Kahire gece hayatından
motifler yer almaktadır. Son şiirleri ölümünden dört yıl sonra et-Tâir elCerîh
(Yaralı Kuş) başlığı altında toplanmıştır. Bu dîvânda, son aşkı Zâzâ
için yazdığı şiirlerin yanı sıra bohem hayatından izler de vardır. Nâcî’nin
çalışmaları 1961’de Sâlih Cevdet, Ahmed ‘Abdu’l-Maksûd Heykel ve
Muhammed Nâcî tarafından toplanmıştır. Ancak bu dîvânda çoğu şiirinin
eksik olduğu bazılarının da kendisine nispet edildiği söylenmektedir
(Brugman, 1984:169-171). En ünlü kasidesi el-Atlâl (Harabeler) ünlü şarkıcı
Umm Kulsûm tarafından seslendirilmiştir.
74 Derya Adalar
Nâcî’nin batı edebiyatlarından Arapça’ya yaptığı çeviriler arasında
İngiliz Sheely’nin Ode to the West Wind (Batı Rüzgarının Şarkısı), Fransız
Lamartine’in Le Lac (Göl) şiirleri bulunmaktadır.
3. ‘Alî Mahmûd Tâhâ (1901–1949)
1901 yılında Mansûra’da doğdu. Babası onu kuttâb (köy okulu)’a
gönderdi. ‘Alî Mahmûd orta öğrenimini tamamlayamasa da Medresetu’lFunûn
et-Tatbîkiyye (Teknik Lise)’de bir dönem kurs gördü ve bunun
sonucunda 1924’te buradan mimarlık dalında bir diploma aldı. Özellikle
gençlik yıllarında adına sıkça iliştirilen “mühendis” nitelemesi muhtemelen
bu diploması dolayısıyladır. Uzun yıllar Mansûra’da hükümet bünyesinde
mühendis olarak çalışan ‘Alî Mahmûd Tâhâ burada diğer Apollo şairlerinden
İbrâhîm Nâcî ile tanışmış ve şair olarak ondan çok etkilenmiştir (ez-Ziriklî,
1990:C.V,21), (Dayf, 1992:161).
1930’lu yıllarda Nâci’yle aynı zamanda Kahire’ye tayini çıktı.
Bayındırlık Bakanlığında bir göreve getirildi. Birkaç yıl sonra, Ticaret
Bakanlığı Müzesi’nin müdürlüğüne atandı. Daha sonra Mısır hükümet
temsilciliği sekretaryasında görev yaptı. 1944 yılında Savaş sonrası sebep
göstermeksizin buradaki görevinden ayrıldı. 1949’da Mısır Milli
Kütüphanesi müdür yardımcılığına getirildi, ancak burada uzun süre
çalışmadı. Aynı yılın Kasım ayında Kahire İtalyan Hastanesi’nde hayata
veda etti. Ölmeden önce kütüphanesindeki tüm kitapları milli kütüphanenin
Mansûra şubesine hediye etmiştir. Hayatı boyunca hiç evlenmemiştir
(Kehhâle, 1957:C.II,530), (Brugman, 1984:173-174).
İlk şiirini henüz 17 yaşındayken es-Sufûr adlı dergide 1918 yılında
yayımladı. Âlâm eş-Şa‘ir (Şairin Sızıları) adını verdiği bu şiire Ahmed
Zeyyât tarafından bir giriş yazılmıştı. Şüphesiz bu giriş okuyucunun ilgisini
çekebilmek, şairi yüreklendirmek ve onu edebiyat dünyasına tanıtmak için
yazılmıştı. Bazı eleştirmenler onun ilk şiirinin 1918 yılında es-Sufûr’da
yayımlanan Âlâm eş-Şâ’ir değil de ‘Ugniye Rîfiyye (Köy Türküsü)
olduğunu söylemektedir (Brugman, 1984:176). Bu şiirden bir bölüm aşağıda
sunulmaktadır:5

إذ1 داعب الماء ظلَّ الشجر غازلت السحب ضوء القم
رددت الطير أنفاسها خوافق بين الندى الزهر
ناحت مطوقة بالهوي تناجي الهديل تشكو القدر
مر على النهر ثغر النسيم يقبل كل شراع عبر

5 Şiirin çevirisi Er’den (2004:47) alınmıştır.
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 75
هنا لك صفصافة الدجى كأن الظلام ا ما شعر
أخذت مكاني ظلها شريد الفؤاد كئيب النظر
Su oynaştığında ağacın gölgesiyle
Flört ettiğinde bulutlar ay ışığıyla,
Kuşlar alıp verirken nefeslerini,
Kanat çırparak, çiğ taneleri ve çiçekler arasında,
Aşk acısıyla öterken güvercin,
Aktararak içini ötüşüne, dert yanarak kaderden.
Esintinin ağzı uğradığında nehre,
Her geçen yelkeni öpmek için.
Bir söğüt ağacı vardı orada karanlıkta,
Sanki hissetmemişti karanlık, varlığını.
İşte onun gölgesinde aldım yerimi
Gönlüm uzaklarda, bakışlarım kederli.
Tâhâ şiirlerini ilk dîvânı el-Mellâhu’t-Tâ’ih’te (Şaşkın Denizci, 1934)
toplamıştır. Buradaki şiirlerin çoğu romantizm yüklüdür. İkinci dîvânı Leyâli
el-Mellâh et-Tâih (Şaşkın Denizcinin Geceleri, 1940), şairin şöhretini daha
da artırmıştır (Brugman, 1984:177). Ervâh Şâride (Asi Ruhlar, 1941) adlı
eseri ise İngiliz ve Fransız edebiyatıyla ilgili makalelerinden oluşmaktadır.
1942 yılında yazdığı uzun kasidesi Ervâh ve Eşbâh (Ruhlar ve Hayaletler)
onun Yunan mitolojisinden, Tevrat anlatılarından seçtiği şahıslar arasındaki
felsefi ve şiirsel konuşmalardan oluşmaktadır. 1943’te Zehr ve Hamr (Çiçek
ve Şarap) adlı dîvânı yayımlandı (Dayf, 1992:166). Bazı eleştirmenlere göre
Ali Mahmûd Tâhâ şiirsel yetisinin zirvesine bu dîvânla ulaşmıştır (Brugman,
1984:177). 1945 yılında lirizmin hâkim olduğu, eş-Şevk el-‘Â’id (Geri
Dönen Arzu) adlı dîvânıyla okuyucu karşısına çıktı. Dîvânında, II. Dünya
Savaşından önce İtalya, İsviçre, Almanya, Fransa gibi ülkelere yaptığı bazı
seyahatleriyle ilgili anılarından bahsetti. 1949’da gittiği Berlin için de özel
bir kaside yazarak bunu Beyne’l Hubb ve’l-Harb (Aşk ve Savaş Arasında)
olarak isimlendirdi. Dîvânlarının sonuncusu 1947’de yayımladığı Şark ve
Garb (Doğu ve Batı)’dır.
76 Derya Adalar
‘Alî Mahmûd Tâhâ Fransızca’yı ve İngilizce’yi kendi kendine
öğrenmiş, böylece bu dillerde yazılan edebi eserleri okuma ve inceleme
olanağına kavuşmuştur. Fransızca yazanlar arasında özellikle
Baudelaire’den, İngilizce yazanlar arasında ise özellikle Caroline’den
etkilenmiştir. Lamartine’in, çok sevdiği Le Lac (Göl) adlı şiirini 1926’da
Arapça’ya çevirmiş, bu çevirisini ve Alfred de Vigny’nin La maison du
berger (Çoban Evi)’in de arasında bulunduğu daha pek çok çevirisini
Apollo’dan önce es-Siyâse gazetesinin haftalık eki el-Siyâse el-‘Usbu‘iyye’de
yayımlamıştır. Aynı şiirin birkaç hafta sonra yine aynı dergide bu kez
İbrâhîm Nâcî’nin çevirisiyle yayımlanması, Lamartine’in Apollo grubu
üzerindeki etkisinin belirlenmesi açısından önem taşımaktadır.6

Şevkî Dayf, Dirâsât fî’ş-şi‘ri’l-‘arabiyyi’l-hadîs adlı eserinde ‘Alî
Mahmûd Tâhâ’yı şiirlerini oluşturan sözcüklerin felsefi derinliği olmadığı
gerekçesiyle eleştirir ve bu olumsuzluk yüzünden onun Batı edebiyatlarından
yeteri kadar okumadığına hükmeder. Diğer yandan Dayf, Tâhâ’nın şiirlerini,
günlük hayatı gerçekçi bir biçimde yansıtması, seçilen sözcüklerin okuyanın
veya dinleyenin ruhunu okşar nitelikte olması ve tınısı dolayısıyla başarılı
bulur (Dayf, 1993:198-207).
‘Alî Mahmûd Tâhâ her insanda var olan o duygusal tarafı harekete
geçiren başarılı şiirleriyle bugün bile okuyucuyu etkilemeyi
başarabilmektedir. Burada bir bölümüne yer verdiğimiz “Köy Türküsü” adlı
şiiri ilk çalışması olmasına rağmen teknik açıdan çok başarılıdır. Özellikle
tabiat tasvirleri çok etkileyici ve canlı bir anlatımla sunulmaktadır.
4. Muhammed ‘Abdulmu‘ti El-Hemşerî (1908–1938)
Apollo Grubunun diğer bir romantik şairi Muhammed ‘Abdulmu‘ti elHemşerî’dir.
el-Hemşerî 1908’de Mısır’ın Re’su’l-Berr adlı sahil şehrinde
doğdu. Babasının küçük bir işletme kurduğu, Mansûra yakınlarındaki
Sanbalavîn’de yetişti. el-Hemşerî ortaokula el-Mansûra’da başladı, 20’li
yaşlarında ‘İbrahîm Nâcî’yle ve ‘Alî Mahmûd Tâhâ ile tanıştı. Bu iki şair,
onun İngiliz edebiyatıyla tanışmasında etkin rol oynadı. Bu tanışma büyük
ihtimalle ‘İbrahîm Nâcî’nin Mansûra’da görev yaptığı döneme
rastlamaktadır. Ayrıca el-Hemşerî’nin liseden sonra, dil ve edebiyat eğitimi
almak üzere Kahire’ye gitmesinde de İbrahîm Nâcî’nin 1931 yılında
görevini tamamlayıp Kahire’ye dönmesinin payı vardır.

6
Her ne kadar Nâcî ve Tâhâ’nın tanışmasının Mansûra’da olduğu dile getirilse de
Brugman’ın Nâcî’nin hayatını verirken kullandığı dipnotta belirttiği gibi bu tanışma daha
önce Kahire’de olmuş olabilir. 1926 yılında birkaç hafta arayla aynı şiiri çeviren ve bunu
yayınlayan iki kişi ya birbirinden haberdardır ya da tanışmış olmalıdır (Brugman, 1984:169).
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 77
Öğrenimini tamamlayamayan el-Hemşerî, 1934’te bir ziraat dergisi olan
et-Ta‘avun’un editörlüğünü yaptı. Öğrenimini tamamlayamamasına rağmen
bu göreve getirilmesinde yakın dostu İbrâhîm Nâcî’nin şüphesiz katkısı
olmuştur.
Üniversite’de öğrenciyken Apollo Grubuna katılmış ve burada düzenli
olarak şiirlerini yayımlamıştır. 1938 yılında henüz 30 yaşındayken, geçirdiği
apandisit rahatsızlığı sonucu hayata gözlerini kapamıştır.
İlk şiirlerini 1929’da Dîvân Ekolüne mensup romantik şairlerden Abbâs
Mahmûd el-‘Akkâd’ın editörlüğünü yaptığı el-Belâga el-‘Usbûiyye‘de
yayımlayan el-Hemşerî, el-Siyâse el-Usbûiyye’ye de yayınlarıyla katkıda
bulunmuştur. Ünlü şiiri İlâ Fetâti’l-Fâtine fî Medîneti’l-Ahlâm (Rüyalar
Şehrindeki Büyüleyici Kıza )’da ki gibi sembolik tarzdaki girişimleri onu
romantizmden uzaklaştırmamıştır.
el-Hemşerî İngiliz şiirinden özellikle Shelly’den çok etkilenmiş, onun
bazı şiirlerini el-Muktataf dergisinde Arapça’ya çevirmiştir. Biyografi yazarı
Salih Cevdet’in de ifade ettiği gibi Hollanda ve Mısır arasındaki ulusal
unsurların benzemesi nedeniyle, Hollandalı şair John Russell’a da sempati
duymuştur. Ayrıca Oliver Goldsmith’in The Deserted Village (Terkedilmiş
Köy) adlı şiirini el-Karyetu’l-Mehcûre adıyla Arapça’ya çevirmiştir
(Brugman, 1984:181-182).
el-Hemşerî’nin Ocak 1933’te Apollo dergisinde yayımladığı ‘Asıfe fî
Sukûni’l-Leyl (Gecenin Sessizliğinde bir Fırtına)’den bir bölüm aşağıda
sunulmaktadır:
أشرق كالصبح غراء الجبين انشري نورك يهدي العالمين
اطلعي ليل حزني كوكبا تعصميني من ضلال العاشقين
اطرحي قفر عمري زهرة علَّها تنمو تزكو بعد حين
ابسمي تبسم لنا بيض المنى اضحكي تضحك لنا غر السنين
اهتفي تستيقظ الروح التي طالما غنتك باللحن الحزين
Pırıl pırıl bir sabah gibi doğuver sevgilim,
Saçıver ışığını, ışıtsın dünyaları,
Doğuver hüznümün gecesinde bir yıldız olarak,
Koru beni âşıkların dalaletinden
Bir çiçek bahşet ömrümün kurak toprağına,
78 Derya Adalar
Belki büyür ve koku salar bir süre sonra,
Sen gülümse ki gülümsesin sana beyaz arzular,
Gül ki gülsün bize yeni yıllar,
Neşeyle seslen de uyansın artık,
Sana hep hüzün dolu şarkılar söyleten ruhun…
Şairin romantizm yüklü bu şiiri, fırtınalı bir gecenin ardından sevgilinin
varlığıyla doğan güneşi ve şairin sevgilisine duyduğu aşkı çok etkileyici bir
biçimde dile getirmektedir. El-Hemşerî’nin şiirde yaptığı benzetmeler ve
seçtiği etkileyici sözcükler bakımından arkadaşı ‘Alî Mahmûd Tâhâ’nın
romantik üslubundan etkilendiğini söyleyebiliriz. Bu da henüz 20’li yaşlarda
tanıştığı bu romantik şairin onun kısa süren yaşamında edebiyata ilgisinde ne
denli etkili olduğunu göstermektedir.
5.Mahmûd Hasan İsmâ‘îl (1910–1977)
Mahmûd Hasan İsmâ‘îl 2 Temmuz 1910’da, Yukarı Mısır’da, Asyut’un,
el-Nahîle köyünde doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Kahire ve Asyut’taki çeşitli
okullarda tamamladı. Daha sonra Kahire Üniversitesinin, Dâru’l ‘Ulûm
Fakültesine girdi ve 1936 yılında buradan mezun oldu. Öğrenciliği sırasında
Dil Kurumunda editör olarak çalıştı. Bir süre oryantalist August Fischer’ın
hazırladığı kart indeksi üzerine temellendirilmiş bir sözlük projesinde asistan
olarak çalıştı. Daha sonra orduda çeşitli görevlerde bulundu. Mısır
radyosunda kültür danışmanı olarak uzun yıllar çalıştı. 1965’te şiirleriyle
Devlet Teşvik Ödülüne layık görüldü. Emekli olduktan sonra Kuveyt’e gitti
ve 26 Nisan 1977’deki ölümüne kadar orada danışman olarak çalıştı.
Mısır’da defnedildi.
Mahmûd Hasan İsmâ‘îl, Apollo kurulduğunda 22 yaşındaydı.
Apollo’nun kurucuları arasında kendisinden pek söz edilmemektedir. Ebû
Şâdî’nin Mısriyyât’ında yayımladığı Nakd ve Mulâhazât (Eleştiri ve
Yorumlar, 1923) adlı bir denemesi ile el-Yenbû’da yayımladığı ed-Dibâce fî
şi‘ri Ebî Şâdî (Ebû Şâdî’nin Şiirine Giriş, 1934) adlı denemesinden, onun
30’lu yıllarda Ebû Şâdî’nin taraftarlarından biri olduğu anlaşılmaktadır.
1933’te Apollo dergisinde yayımlanan ilk serbest şiir denemesi Ma’temu’tTabî‘a
(Tabiat’ın Matemi)’nın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından bir
daha bu türe ilgi göstermemiştir. 1933 yılında er-Risâle dergisinin
kuruluşuna katkılarda bulunmuş, 1935 ve özellikle de 1936 yıllarında
çalışmalarını burada yayımlamıştır. Mahmûd Hasan İsmâ‘îl, ilk şiir
koleksiyonu ‘Agânî el-Kûh’da (Kulubenin Şarkıları, 1935) Apollo Ekolünün
romantizm anlayışı egemendir. Bu koleksiyonu tepeler, çiçekler, arılar,
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 79
kuşlar ve hurma ağaçları arasında bir yaşamın özlemiyle yazmıştır. Shelly ve
Keats gibi İngiliz şairlerden yaptığı alıntılar İngiliz romantiklerinin Mahmûd
Hasan İsmâ‘îl’in şiiri üzerindeki etkisini göstermektedir. Örneğin, Mısır
topraklarında arazi tamamıyla düz olmasına rağmen şiirlerinde Shelly ve
Keats gibi tepe tasvirleri yapmaktadır. Ancak ilk koleksiyonuyla istediği
tirajı yakalayamamıştır. Daha sonra ikinci koleksiyonu Hâkezâ Ugannî
(Böyle Şarkı Söylüyorum, 1938) yayımlanır. Mahmûd Hasan İsmâ‘îl bu
dîvânda varlıklara gerçek bir şair gibi bakmadığı, tasvir ettiği şeyi anlatırken
kullandığı ifadelerin konuyla ilgisinin olmadığı gerekçeleriyle Muhammed
Mendûr tarafından er-Risâle dergisinde eleştirilmiştir.7
Şairin el-İntizâr (Bekleyiş) adlı şiirinden bir bölüm aşağıda
sunulmaktadır. 8
انـتظرني هنا مع الليل.. إني
أنـا فـي صدرك المحطَّم سر
هـكذا قالت الشقيةُ واللَّيـ
ـلُ على صدرها نين وشعر
واهـتـزاز كـأنه قُبل العشا
قِ، لـم يـحمها حجاب وستر
ولـهـا نـظـرةٌ كأنَّ بقايا
مـن وداع عـلى الجفون تمر
نعسةٌ، وانتعاشة.. وهنا الشي
الذي قيل عنه للناس: سحر
Geceyle birlikte bekle beni burada,
Senin parçalanmış göğsünde bir sırrım ben,
Öyle söyledi mutsuz kadın,

7
Muhammed Mendûr’un fî’l-Mîzâni’l-Cedîd adlı eserinde de yer alan bu eleştirel yazıda,
önce Mahmûd Hasan İsmâ‘îl’in üslubu Abbasi şairlerinden Mütenebbî’nin üslubuna
benzetilmekte; Mahmûd Hasan İsmâ‘îl’in benliğini saran “şairane ruh”a ve şiirlerinin
okuyucu üzerinde yoğun duygular oluşturabilecek nitelikte olduğuna değinilmektedir. Ancak;
yazının devamında, şairin yaptığı gereksiz nitelendirmelerden örneklere yer verilir ve teşbihli
üslubu ağır bir dille eleştirilir (Bkz, Mendûr, 1983:93-98). 8
http://www.khayma.com/salehzayadneh/poets/mahmoud_isma3il/mahmoud_isma3il1.htm,
16.01.2008
80 Derya Adalar
Gece göğsünde bir inilti, bir his ve bir titremeyken,
Âşıkların öpücükleri gibi,
Ne bir örtü ne bir perdenin koruduğu,
Öyle bir bakışı var ki,
Bu bakış sanki bir vedanın gözkapaklarındaki izlerini taşıyor.
Uykusuzluk ve zindelik,
İnsanlara sihir diye anlatılan işte bu.
Yazarın diğer koleksiyonları ise Eyne’l-Meferr (Kaçış Nerede, 1947),
Nâr ve’l-Esfâd (Ateş ve Kelepçeler, 1959-1960), La Budd (Gerekli, 1966),
Mûsikâ mine’ş-Şi‘r (Şiirden bir ezgi, 1966), et-Tâ’ihûn (Gidenler, 1967),
Nehru’l-Hakîka (Gerçeğin Nehri, 1972) dır. (Brugman, 1984: 183-184).
Apollo dergisi, modern şiir örnekleri sunmanın yanı sıra ‘Antara, İbn
Zeydûn, ‘Umer Hayyâm gibi klasik dönem şairleri ile ilgili yazılara da yer
vermiştir. Adları bu grupla özdeşleşmiş bu şairlerden başka Apollo dergisine
yazılarıyla katkıda bulunan birçok şair ve edebiyatçı da vardı. Bunlar
arasında derginin ilk sayılarında Abullûn ve’ş-Şi‘ru’l-Hayy (Apollon ve Diri
Şiir) başlıklı bir yazı dizisi hazırlayarak dergiye verilen ismin mitolojik
kökenini açıklayan ‘Alî el-‘İnânî, çok sayıda şiirini dergide yayımlayan Halîl
Mutrân, Muhammed Abduh, dergiye makaleleriyle destek veren Muhammed
Huseyn Heykel, İskender Ma‘lûf, Zekî Mubârek vardır.
Apollo Grubu şairleri, şiiri, klâsik Arap şiirinin kuralcılığından
kurtarmışlar, insanların ruhuna ve duygularına hitap eden yeni bir tarzı
ortaya çıkarmışlardır. Serbest şiiri savunarak Arap şiirinde önemli bir dönüm
noktası oluşturmuşlardır. Onların yenilikçi hareketleri Mısır’la ve hatta
kendileriyle sınırlı kalmamış, tüm Arap ülkelerinden şairler ve edebiyatçılar
bu modern şiir hareketinin etkisiyle kendi duygularını ve şiirsel üsluplarını
Apollo dergisinde yayımlamışlardır. Bu yenilik heyecanı, yaşanan toplumsal
krizler, sıkıntılar onları romantizme götürmüştür. Böylece duygularını daha
özgür ifade edebilme fırsatı bulmuşlardır. İşte Apollo ekolü insanlara bu
duyguları yaşatan bir okul olmuştur. Belki yayın hayatı daha uzun sürse
yepyeni kapılar açabilecekti; ama eski Arap şiirinin ve kuralcılığın
egemenliğini ve baskısını şiirde hissedenler, Apollo şiirinin, şiirden
etkilenen her ruha değişik bir yapı kazandırdığını inkâr edemeyecektir. Bu
yenilik kapısını her ne kadar tamamen değil yarı açık bıraktıkları düşünülse
de onlar en azından bu konuda öncü olmuşlar, okuyucuların serbest şiirle
tanışmasını sağlamışlardır.
Apollo Grubu: Modern Arap Şiiri Ekolü 81
KAYNAKÇA
Kitap
ALLEN, Roger.( 1986). Modern Arabic Literature. New York.
BADAWİ, M.M. (1992). Modern Arabic Literature. Cambridge University
Press.
BRUGMAN, J. (1984). An Introduction to the History of Modern Arabic
Literature in Egypt. Leiden.
DAYF, Şevkî.(1992). el-Edebu’l-‘Arabiyyu’l-Mu‘âsır fî Mısr. Kahire.
DAYF, Şevkî.(1993). Dirâsât fî ‘ş-Şi‘ri’l-‘Arabî el-Mu‘âsır. Kahire.
ER, Rahmi. (2004). Çağdaş Arap Edebiyatı Seçkisi. Ankara: T.C. Kültür
Bakanlığı Yayınları.
ERHAT, Azra. (1989). Mitoloji Sözlüğü. İstanbul.
FEŞVÂN, Sa‘d Muhammed. (1980). Medresetu Abûllû eş-Şi‘rîye fî Dav‘inNakdi’l-Hadîs.
Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif.
KEHHÂLE,‘Umer Rızâ. (1957). Mu‘cemu’l-Muellifîn. C.I, C.II. Dimaşk.
MENDÛR, Muhammed. (1983). fî Mîzâni’l-Cedîd. Kahire.
ŞEREF ve A. Hafâcî. (1999) Mecelletu Abullu, Mecelle Ûlâ. Mısır.
EZ-ZİRİKLÎ, Hayru’d-dîn. (1990). el-A‘lâm, C. I, C.V. Beyrut.
Makale
MOREH, S. ,(1968). “Free Verse (Al-Shi'r Al-Hurr) In Modern Arabic
Literature: Abu Shadi and His School, 1926-46”. Bulletin of the School
of Oriental and African Studies. Vol 31, No:1. University of London.
Web adresi
http://www.khayma.com/salehzayadneh/poets/mahmoud_isma3il/mahmoud
_isma3il1.htm
http://www.diwanalarab.com/spip.php?article3846

Konular