Kumuk Türkçesine Arapça ve Farsçadan Geçen Kelimelerdeki Ses Olayları

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 53
Kumuk Türkçesine Arapça ve Farsçadan Geçen
Kelimelerdeki Ses Olayları
Fonetic Changes in the Words Passed From Arabic and Persian in to
Kumyk Turkish
Çetin PEKACAR *
Özet
Kumuk Türkçesinde Arapça ve Farsçadan geçen çok sayıda kelime bulunmakta ve bunlar hâlâ
canlı bir şekilde kullanılmaktadır. O. Uyanık’ın Kumuk Ağızları İncelemesi adlı doktora tezi
ağızlar üzerine olduğu için bir yana bırakılırsa, B. Scherner dışında bu alıntı kelimeler üzerinde
pek durulmamıştır. B. Scherner’in araştırması, Kumuk Türkçesi yazı dilindeki Arapça ve
Farsça alıntı kelimelerdeki ses ve anlam değişmeleri üzerine yapılmış kapsamlı bir çalışmadır.
Ancak Scherner, bazı tarihî bilgileri göz ardı ettiği için, araştırmasında birtakım eksiklikler
görülmektedir.
Bu makalede Kumuk Türkçesi yazı dilindeki Arapça ve Farsça alıntı kelimelerde görülen ses
olayları, başta tarihî olaylar göz önünde bulundurulmak üzere, söz konusu kelimelerin geçiş
dönemleri ve geçiş yolları dikkate alınarak incelenmiş; elde edilen sonuçlar ışığında Kumuk
Türkçesinin oluşumunda Hazar Türklerinin de rol oynadığına dair yeni bir delil ortaya konulmuştur..


Anahtar Kelimeler
Kumuk Türkçesi, Arapça, Farsça, alıntı kelimeler, ses olayları

Abstract
There are pretty many Arabic and Persian loan words in Kumyk Turkish which are still used.
Apart from O. Uyanik’s PhD thesis about Kumyk Dialects, phonetic changes in these words
weren’t studied deeply except B. Scherner. B. Scherner’s search is a great work on semantic
and phonetic changes of the Arabic and Persian loan words in Kumyk Turkish. But some
deficiencies are seen in his work because of he hasn’t been noticed some historical events.
Phonetic changes of the Arabic and Persian loan words in Kumyk Turkish were studied first in
the light of historical events by taking note of passing periods and ways of these words in this
article. At the end of this work, a new evidence has been brought up about Khazar Turks had a
role on formed Kumyk Turkish..

Key Words
Kumyk Turkish, Arabic, Persian, loan words, phonetic changes

*
Doç. Dr., Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
54 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

GİRİŞ
Öteki Türk lehçelerinde olduğu gibi Kumuk Türkçesinde de oldukça çok
sayıda Arapça ve Farsça alıntı kelime vardır ve bunlar tabii olarak ses ve anlam
bakımından kaynak dillerdeki şekillerine göre az veya çok değişmiştir. Başlı
başına bir araştırma konusu olabilecek anlam değişmeleri bir yana bırakılacak
olursa, Kumuk Türkçesine geçen Arapça ve Farsça kelimelerdeki ses değişmelerinin
her zaman ve her kelimede veya seste sistemli olarak gerçekleşmediği gö-
rülür. Meselâ; aslî olarak Türkçede bulunmayan /f/ ünsüzünü barındıran
Arapça ve Farsça alıntı kelimelerde bu ünsüz genellikle /p/ sesine dönüşmüş-
tür: pahmu “kabiliyet; istidat”, pasat “kötü, ahlâksız; pasaklı; ihmalkâr”, pasıq
“günahkâr; ahlâksız, terbiyesiz”, payda “fayda, yarar”, capa “cefa, azap, ıstırap”,
sipte “siftah, başlangıç; teşebbüs”, vb. Fakat şu kelimelerde /f/ ünsüzü korunmuştur:
ittifaq “ittifak, birlik; mutabakat”, izafat “izafet”, ma'rifat “tahsil, öğrenim,
maarif, eğitim; kültür, medeniyet; bilim, marifet”, mufti “müftü”, munafiq
“riyakâr, ikiyüzlü; hain”, tafsir “tefsir”, tarif “tarife”, ufuq “ufuk”. Aslında normal
olarak bu kelimelerdeki /f/ ünsüzlerinin de /p/ ünsüzüne dönüşmesi beklenirdi.
Diğer Arapça ve Farsça alıntı kelimelerde de buna benzer sistemsiz gibi
görülen ses değişmeleri vardır. İşte Kumuk Türkçesine geçen söz konusu alıntı
kelimelerdeki ses değişmelerini doğru yorumlayabilmek için onların geçiş dö-
nemlerini ve geçiş yollarını tespit etmek gerekmektedir.
Kumuk Türkçesindeki Arapça ve Farsça alıntı kelimeler üzerinde bir çalış-
ma yayımlayan B. Scherner’e göre, bu dillerden Kumuk Türkçesine kelime geçişi
iki ayrı dönemde olmuştur. Birincisi, XII. yüzyılda başlayıp XIV-XV. yüzyıla
kadar süren ve Dağıstan’ın İslamlaştırıldığı eski dönem; ikincisi ise ülkenin XVIXVII.
yüzyıllarda Fars (Safevî) egemenliği altında bulunduğu sırada güney
komşuları olan Azerî Türkleriyle sıkı temas hâlinde oldukları yeni dönem.
Scherner bu görüşünü, Kumuk Türkçesine Arapça ve Farsçadan geçmiş olan
kelimeler üzerinde yaptığı anlam ve ses bilgisi incelemeleriyle desteklemekte;
Arapça veya Farsçadaki denklerine göre anlamca ve sesçe daha fazla değişiklik
görülen kelimelerin eski dönemde, öbürlerinin ise yeni dönemde geçtiğini ileri
sürmektedir.1
Hatta Scherner’in de belirttiği gibi bugünkü Kumuk Türkçesinde
aynı alıntı kelimenin sesçe ve anlamca birbirlerinden farklı olan çiftlerine de
tesadüf olunması, söz konusu iddiayı pekiştirmektedir. Mesela; ma'rifat “tahsil,

1
B. Scherner, “Arabische und neupersische Lehnwörter im Kumükischen”, Central Asiatic Journal,
Otto Harrassowitz, Vol. XVII, Wiesbaden 1973, s.243–252.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 55
öğrenim, maarif, eğitim; kültür, medeniyet; bilim, marifet” kelimesi de böyledir
ve maripat “kültürlülük; eğitim, terbiye, nezaket” şekli ile birlikte yaşamaktadır.
Açıkça anlaşılıyor ki, f > p değişmesinin görüldüğü, ilave olarak ayın sesinin
düştüğü maripat şekli eski dönemde; bu değişmenin gerçekleşmediği ve
ayın sesinin kesme işaretiyle karşılanarak bir bakıma kendini koruduğu ma'rifat
şekli ise yeni dönemde Kumuk Türkçesine girmiştir. Kumuk Türkçesindeki
Arapça ve Farsça alıntı kelimelerde görülen bu ve buna benzer ses ve anlam
değişmelerine dayanarak söz konusu kelimelerin farklı dönemlerde Kumuk
Türkçesine geçtiği anlaşılmaktadır.
Biz B. Scherner’den farklı olarak Arapça alıntı kelimelerin Kumuk Türkçesine
Farsçanın aracılığının henüz söz konusu olmadığı çok daha eski dönemlerde
girmeye başladığını düşünüyoruz. Konuya açıklık getirmek bakımından Kumuk
Türklerinin vatanı olan Dağıstan’ın tarihine kısaca bakmakta fayda var.
Tarih bilgilerimize göre, Müslüman Arap akınları daha Sahabe devrinde
Dağıstan’a ulaşmıştı. İlk olarak Selman b. Rebîa komutasındaki Arap ordusu,
bölgeye hâkim olan Hazarlarla savaşarak Hicrî 32’de (652–653) Derbent’i fethetti.
Emevî halifesi Hişam b. Abdülmelik devrinde (724–743) halifenin kardeşi
Mesleme, fetihleriyle bölgede İslam hâkimiyetini kurmayı başardı. Bu fetih, nihaî
fetih olmasa da o tarihten itibaren Dağıstan sürekli Arap akınlarına maruz
kalmaya devam etti. XI. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklu Türkleri bölgenin bir
kısmını hâkimiyetleri altına aldılar. Dağıstan 1222’de Moğol istilasına uğradı.
XI-XIII. yüzyıllarda Karadeniz’in kuzeyinde ve Kafkaslarda hüküm süren Kumanlar
(Kıpçaklar) Dağıstan’a kadar sokularak bölgenin Türkleşmesinde önemli
rol oynadılar. Daha sonra sırasıyla İlhanlılar, Altın Orda Hanlığı, Timurlular,
Şirvanşahlar ve Safevîler Dağıstan’a hâkim oldular. Dağıstan, 1578–1606 yılları
arasında Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Safevîlerin Dağıstan’daki hâkimiyetleri
1607’de Şah I. Abbas’ın Şamahı kalesini Osmanlılardan almasıyla başlamış ve
XVIII. yüzyılın ilk yarısının sonuna kadar değişen oranlarda etkisini sürdürmüştür.
Dağıstan uzun süre İranlılar, Ruslar ve Osmanlılar arasında nüfuz mü-
cadelesine sahne oldu. Ruslar 1747’den itibaren Dağıstan’da nüfuz kazanmaya
başladılar ve 1859’da Şeyh Şamil’in esir düşmesiyle bölgeye hâkim oldular.2
Kanaatimizce bugünkü Kumuk Türkçesinde görülen Arapça alıntı kelimeler,
işte bu ilk Arap akınlarının başlamasıyla birlikte girmeye başlamıştır. O dö-
nemde Arapça kelime girişinin yazı dili yoluyla değil, konuşma dili yoluyla
gerçekleştiğini düşünüyoruz. Çünkü Arap akınlarının Dağıstan’a ulaştığı dö-
nemde buraya hâkim olan ve Kumuk Türklerinin oluşumunda Kıpçaklarla bir-

2
Ziya Musa Buniyatov, “Dağıstan” mad. TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 8, s. 404–405.
56 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
likte pay sahibi olarak görülen Hazarların, bugünkü bilgilerimize göre yazı dili
gelenekleri yoktu; olsa bile Arapçayı bilmiyorlardı. Dolayısıyla Arapça kelimeleri
yazı dili yoluyla değil, konuşma dili yoluyla almış olsalar gerek. İşin bu
cephesi bir yana onlar, öteki Türk boyları gibi Arapça kelimeleri Farslar aracılı-
ğıyla değil, doğrudan Arapların kendilerinden alıyorlardı. Bu konudaki başlıca
delilimiz, Kumuk Türkçesindeki /u/ ünlüsü ile biten tek heceli Arapça alıntı
kelimelerdir ki bunların Arapça asıllarında son seste çift ünsüz bulunmaktadır:
ilmu “ilim” (Tespitlerimize göre Kumuk Türkçesinde bu şekilde Arapça kökenli 21 kelime
vardır. Nitekim konuyu inceleyen Scherner, bu hususta daha önce
Benzing’in3
bu kelimelerin böyle kullanılmasına Arapça isimlerin yalın hâl şekillerinin
etki etmiş olabileceği tahmininde bulunduğunu naklederek, “Bu tahmin
muhtemelen isabetlidir.” demektedir. Benzing’in tahminine katılan ve anılan
kelimelerin ses ve anlamca tekabül ettikleri Arapça kökenli ismin yalın hâl çekimleri
ile hemen hemen örtüştüğünü belirten Scherner, onların Kumuk Türkçesine
veya onun teşekkülünde pay sahibi olan Hazar Türkçesine giriş dönemi
konusunda herhangi bir yorumda bulunmamıştır. Esasen o, VII. yüzyılda baş-
layan Arap akınlarından da hiç söz etmemektedir. Hâlbuki Arapça kelimeler
daha o dönemde, öteki Türk lehçelerinden bağımsız olarak ve Farsçanın aracılı-
ğının söz konusu olmadığı yıllarda Hazar Türkçesine geçmeye başlamış olmalıdır.

Bütün bu açıklamalardan çıkarılacak sonuç şudur: Arapça alıntı kelimeler,
Kumuk Türkçesine 3 ayrı dönemde girmiştir: 1) Dağıstan’ın Arap akınlarına
maruz kaldığı, İslamiyetin yayılmaya başladığı ve Farsçanın aracılığının söz
konusu olmadığı ilk dönem (VII-X. yy); 2) Selçukluların Dağıstan’a girdikleri
yıllardan Timurlular zamanına kadar süren ve Arap tesirinin doğrudan söz konusu
olmadığı ikinci dönem( XI-XV. yy); ve 3) Dağıstan’da Osmanlı ve Safevî
hâkimiyetinin hüküm sürdüğü yeni (son) dönem (XVI-XIX. yy). Bu dönemlerden
ilkinde sadece Arapça kelimeler girmiş, ikinci ve üçüncüsünde ise hem Arapça
hem de Farsça kelimeler girmiştir. Bu kelimelerin girişinde aracılık eden diller;
ilkinde doğrudan Arapça, ikincisinde ve üçüncüsünde Osmanlı Türkçesi, Azerbaycan
Türkçesi, Farsça ve Arapça olmuştur. Giriş yollarının ise; ilk dönemde
ağırlıklı olarak konuşma dili yoluyla Arapça; ikinci ve üçüncü dönemlerde ilim
dili olarak kitaplar yoluyla yine Arapça; edebiyat dili olarak Osmanlı Türkçesi,

3 Benzing, J, “Das Kumükische”, PhTF I, 1959, s. 391–406. O. Uyanık da bu tür kelimelerdeki /u/
ünlülerini türeme olarak nitelemiştir (Osman Uyanık, ”Kumuk Ağızlarının Yeni Bir Tasnifi”,
Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 12, Konya2002, s. 238).
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 57
Azerbaycan Türkçesi ve Farsça kitaplar; sınırlı olarak da konuşma dili vasıtasıyla
aynı diller olduğu anlaşılmaktadır.
Kumuk Türkçesindeki Arapça ve Farsça alıntı kelimelerin macerasını bu
şekilde özetledikten sonra, onlardaki ses değişmelerinin veya nispeten kaynak
dildekine yakın şekilde korunmalarının sebebini anlamak daha kolay olacaktır.
Söz konusu dillerden geçen kelimeler ve onlardaki ses olayları, kaynak dile gö-
re farklı özellikler arz ettiğinden bazıları her iki dil için de müşterek, bazıları da
her birine göre farklı özelliklerle karşımıza çıkmaktadır. Onun için burada işlenecek
ses olaylarına ait konu başlıklarının bazılarında her iki dilin adı, bazılarında
ise bu dillerden birinin adı yer alacaktır.
1. /U/ ÜNLÜSÜ İLE BİTEN ARAPÇA ALINTI KELİMELER
Yukarıda, Kumuk Türkçesindeki Arapça ve Farsça alıntı kelimelerde ses
olayları konusuna yapılan giriş kısmında bu tür kelimelerin Kumuk Türkçesindeki
durumları izah edilmişti. Kumuk Türkçesine Arapçadan ilk dönemde ge-
çen ve Scherner’in anılan makalesinde birkaç örneğini verdiği bu tür kelimelerin
tam listesini aşağıda sunuyoruz:
ahlü “aile; sakin, oturan; eş, karı, zevce”; aslu “kök, esas, asıl; asıl, nesil;
boy”; asru “asır, yüzyıl”4
; hukmu “hüküm, karar; mütalâa, fikir, düşünce; egemenlik,
hâkimiyet, hüküm”; ilmu “ilim, bilim”; iznu “izin, müsaade”; kasbu “ihtisas,
meslek; zanaat; meşgale”; naslu “nesil, kuşak”; nazmu “şiir, nazım”; nazru
“adak, nezir; ant, ahit; yemin töreni”; pahmu “kabiliyet, yetenek; istidat”; pikru
“fikir” (Bu kelimenin pikir “fikir, düşünce; görüş, mütalaa” şekli de bulunmaktadır.);
qahru “hiddet, öfke, gazap, kızgınlık; sertlik, şiddet” (Bu kelimenin qahar
“kızgınlık, hiddet, gazap, öfke, zaptolunmazlık, çılgınlık” şekli de bulunmaktadır.);
qutbu “kutup”; rahmu “merhamet, acıma”; sihru “büyü, sihir”; şi'ru “şiir;
manzum”; üzrü “muhtaç; mazeret, makbul sebep” (Bu kelimenin üzürü şekli de
bulunmaktadır.); zarbu “marka, damga; darp, darp etme; nakış, desen, motif;
tasvir”; zikru “zikir” (Bu kelimenin zikir “zikir” şekli de bulunmaktadır.); zulmu
“zulüm”.
Farsça zahru “zehir” kelimesinde de sonda /u/ ünlüsünün görülmesi ilgi
çekici olup muhtemelen anolojiktir.
Scherner’in istisnalar notunu düştüğü rızqı “başlıca yiyecek, zaruri yiyecek,
gıda” ve waqti “vakit, zaman; süre, müddet; an; devre” kelimelerinde ise sonda
/u/ değil de /ı/ ve /i/ görülmesi, bu kelimelerde Azerbaycan Türkçesi telaffuzunun
etkisi olarak kabul edilebilir. Çünkü Azerbaycan Türkçesinde aynı

4
asru kelimesi, Kumıksko-Russkiy Slovar’ (Kumukça-Rusça Sözlük)da bulunmamakla beraber bugün
canlı dilde kullanılmaktadır.
58 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
nitelikte olan Arapça alıntı kelimelerin telaffuzunda sonda /ı/ veya /i/ ünlüsü
duyulur.
Öte yandan tek heceli ve çift ünsüzle bittikleri hâlde sonunda /u/ ünlüsü
bulunmayan Arapça alıntı kelimeler de vardır. Bunların bir kısmında tek heceli
kelimenin sonundaki çift ünsüz, araya giren bir ünlü ile açılmıştır. Bu tür kelimelerin
ikinci dönemde Kumuk Türkçesine girdikleri anlaşılıyor:
adil “adalet, hak, doğruluk”; ayıp “kabahat, hata, suç; kusur, noksan, eksiklik;
ayıp; utanılacak şey; yüz karası, rezalet”; haqıl “akıl; zekâ”; ömür “ömür,
hayat”; pikir “fikir, düşünce; görüş, mütalaa” (Bu kelimenin pikru şekli yukarıda
verilmişti.); qabur “kabir”; sabur “sabır, kendine hâkim olma, nefsine hâkim olma”;
şayıx “şeyh”; zikir (eski dil) zikir (Bu kelimenin zikru şekli yukarıda verilmişti.).

Diğer bir kısmında ise herhangi bir ünlü türemesi görülmemektedir. Bunların
da yeni, son dönemde Kumuk Türkçesine girdikleri söylenebilir:
arz “şikâyet”; cıns “nesil, kuşak; cins; çeşit, nevi; soy”; dars “ders”; harp
“harf”; mülk “varlık, mal, mülk”; naps “esas, ruh, öz, nefs; yaratık; kişi, şahıs;
fert, birey; şehvet, hırs; ihtiras, tutku”; parz “farz; vecibe; vazife, görev, ödev”;
sarp “sarf, sarf etme, harcama; israfçılık, müsriflik”; sulh “sulh, barış”; şarq “do-
ğu, şark”; şawq “büyük ilgi, merak; şevk, meyil, gönül akışı, heves, tutku; zevk,
lezzet, haz; hayranlık”.
2. ARAPÇA VE FARSÇA ALINTI KELİMELERDEKİ ÜSTÜNLÜ SESLER
Arapça ve Farsça alıntı kelimelerin çoğunda, üstünlü sesler Kumuk Türkçesinde
/a/ ünlüsü ile karşılanmıştır. Bunlardan bazılarını aşağıda örnek olarak
veriyoruz.
accal “ecel, ölüm zamanı”, acdaha “ejderha; yaratık; ucube”, adabiyat “edebiyat”,
adam “adam; insan, kişi, kimse”, ahamiyat “ehemmiyet, önem”, alam “evren,
kâinat, âlem; dünya”, alat “alet”, asar “eser; emek, iş; etki, tesir”, asta “sessizce,
gürültüsüzce, yavaşça, yavaştan”, aşxana “lokanta; yemekhane” awliya
“aptal, ahmak, budala, akılsız”, awwal “ilk önce, ilkin, ilk olarak, evvela; önce,
evvel”, axırat “ahiret, öbür dünya”, aybat “güzel, sevimli”, azal “ezel, ezeliyet,
öncesizlik; önce, evvelce”, aziyat “eziyet”, balah “bela”, baliki “belki”, camiyat
“cemiyet”, cawap “cevap”, cumla “cümle”, çara "çare, tedbir", dalil “delil”, daraja
“derece”, dawam "devam”, har “her”, hawaslı “hevesli, istekli”, hikmat “hikmet;
gizli his; esrar; hikmet”, hukumat “hükümet; hâkimiyet, iktidar”, huriyat “hürriyet”,
kasbu “meslek”, madaniyat “medeniyet”, madrasa “medrese”, mal'un “melun,
lanetli”, maşhur “meşhur”, mawlet “mevlit”, mujallat “cilt”, muştari “müşteri;
meraklı, hevesli”, naslu “nesil, kuşak”, nawruz “nevruz, yeni yılın ilk günü”,
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 59
pahmu “kabiliyet; istidat”, qıyamat “kıyamet”, qubba “kubbe”, quwat “kuvvet,
güç”, rasul “resul, peygamber”, sawap “sevap; iyi iş, iyilik, hayır”, şahar “şehir”,
şayıx “şeyh”, talap “talep, istek”, ta’min “temin, sağlama”, tarbiya “eğitim, terbiye”,
toba “tövbe; yemin”, wakil “vekil”, xandek “askeri siper”, xaraba “harabe”,
xıyanat “hıyanet”, zabun “zebun, zavallı”, zawx “zevk, lezzet, haz”.
Bu kelimelerin yanında, Arapça ve Farsça kelimelerin bir kısmında üstünlü
sesler ince /e/ ünlüsüne dönüşmüştür. Kalın ünlünün beklendiği yerde bu şekilde
ince ünlülerin görülmesi, Scherner’in de belirttiği gibi5
, bu tür kelimelerin
Azerbaycan Türkçesi aracılığıyla Kumuk Türkçesine girdiğinin işareti sayılabilir:
bereket “bereket”, dert “dert, acı, keder, ıstırap, üzüntü”, edep “edep, terbiye;
nezaket, zarafet, incelik; ahlak”, kerim “kerim, cömert, eli açık; yüce gönüllü”.
Scherner’e göre keremet “asillik, neciplik, âlicenaplık; cömertlik, el açıklığı”,
ve seket “zekât” şekilleri yeni olup Azarbaycan Türkçesinden Kumuk Türkçesine
geçmiştir. Bunların karamat “keramet, harika, mucize; sihirli, büyülü güç,
mucizevî güç” ve zakat “zekât” şekilleri ise eskidir.6
Bazı kelimelerdeki üstünlü sesler, uzun oldukları hâlde ince /e/ ünlüsüne
dönüşmüşlerdir: aşkere “aşikâr, ayan, açık, sarih” (Bu kelimenin ayan “ayan,
açık, aşikâr, sarih; alenî; apaçık, bariz” şekli de korunmuştur.), awlet “zürriyet;
evlat, çocuk”, Azireil “Azrail, ölüm meleği”, delel “simsar, komisyoncu, tellal,
aracı”, peleket “felaket”, pelen “falan, filan” (Bu kelimenin palan şekli de korunmuştur.),
sipte “siftah, başlangıç; teşebbüs”, tüken “dükkân”.
3. ARAPÇA VE FARSÇA ALINTI KELİMELERDEKİ ÖTRELİ SESLER
Arapça ve Farsça kelimelerdeki ötreli sesler Kumuk Türkçesinde genellikle
/u/ ünlüsü ile karşılanmıştır:
buhtan “bühtan”, durus “doğru, dürüst”, duşman “düşman”, gunah “günah”,
hujum “hücum”, hukmu “hüküm, karar”, hukumat “hükümet; hâkimiyet, iktidar”,
huriyat “hürriyet”, ma'lum “malum, açık, belli” (Fakat aynı zamanda bu
kelimenin malim şekli de yaşamaktadır.), munafiq “riyakâr, mürai, ikiyüzlü; hain”
Munkarnakir “Münker ve Nekir”, murakaplı “mürekkep, bir araya getirilmiş”,
murid “mürid”, musul'man “Müslüman”, muştari “müşteri; meraklı, hevesli”.

Buna mukabil aynı ünlü bazı kelimelerde /ü/ olmuştur. Bu tür kelimelerin
Azerbaycan Türkçesi aracılığıyla Kumuk Türkçesine girdiği anlaşılıyor; çünkü
Arapça ve Farsçadan geçen kelimelerdeki kısa kalın ünlüler, Azerbaycan Türk-

5
Scherner, agm., s. 249.
6
Scherner, agm., s. 249.
60 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
çesinde ince karşılıklarına dönerler:7 güman “şüphe, kuşku; farz, zan, tahmin”,
hüner “hüner”, hürmet “hürmet, saygı”, şükür “şükür”.
Şu kelimelerdeki uzun /u/ ünlüleri de incelerek /ü/ olmuştur: mahrüm
“mahrum”, nür “ışık; aydınlık, nur, parıltı”, qayüm “vasi” (< Ar. qayyûm).
4. ARAPÇA ve FARSÇA ALINTI KELİMELERDEKİ /I/ ve /İ/ ÜNLÜLERİ
Arapça ve Farsça kelimelerdeki /i/ ünlüsü, bazı kelimelerde ilerleyici veya
gerileyici ünlü benzeşmeleri sonucunda kalınlaşarak /ı/ olmuştur. Bu tür kelimeler
ilk veya ikinci dönemde Kumuk Türkçesine girmiş kelimelerdir.8
ajayıp “hayretamiz, acayip; fevkalâde bir şekilde, olağan üstü”, asıl “kıymetli,
değerli, pahalı; asîl, necip, soylu; yüksek ahlâklı”, axır “son, nihayet; sonuç,
netice”, haqıqat “hakikat”, qabrıstan “kabristan”, tasdıq “tasdik”, mısğal “miskal”
(Bu kelimenin misqal şekli de yaşamaktadır.), sınaja “cenaze sedyesi, ölü teskeresi”
(Bu kelimenin şinaza şekli de yaşamaktadır.).
Aynı ünlüler, yeni dönemde Kumuk Türkçesine giren kelimelerde /i/ olarak
korunmuştur. Scherner’e göre, korunma x, q, c ünsüzlerinin komşuluğunda
görülür9
. Fakat başka ünsüzler yanında da /i/ ünlüsünün korunduğu anlaşılmaktadır:

/x/ yanında: ixtilat “şaka, latife, eğlence”, ixtisar “ihtisar, kısaltma”, ixtiyar
“irade, istek, arzu, ihtiyar; müsaade, izin; yetki, salahiyet”, tarix “tarih”, tawarix
“tarih, tarihî; tarihçi, tarih bilgini; eski zamanların erbabı”.
/q/ yanında: munafiq “riyakâr, mürai, ikiyüzlü; hain”, tariqat “tarikat”,
tanqit “tenkit, kritik, eleştiri”,
/c/ yanında: cin “cin; kötü ruh”, cinayat “cinaî, cinayet sayılabilyecek; cinayet”,
hicrat “hicret; göç”, şinaza “cenaze sedyesi, ölü teskeresi” (< Ar. cenāze)
(krş. sınaja), haci “hacı”.
/z/ yanında: hayiz “hayız, aybaşı”, hazir “hazır, amade”, razi “razı; muvafık,
mutabık; memnun, hoşnut”.
/s/ yanında: hasil “özet, hülasa; netice”, insaniyat “insanlık, insaniyet”,
israpçı “israfçı, savurgan, müsrif”, istilah “kaide; ıstılah, terim”, misqal “yaklaşık
5 gramlık ağırlık ölçüsü birimi; çok az, pek az, kıt; küçük miktar” (krş. mısğal).
/n/ yanında: inqılap “inkılap, devrim”.
/r/ yanında: qadir “kadir; güçlü”.

7
Scherner, agm., s. 249.
8
Scherner bu kelimelerin eski tabakaya ait olduğunu söyler. agm., s. 247.
9
Scherner, agm., s. 247.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 61
5. ARAPÇA ALINTI KELİMELERDE AYIN VE HEMZE10
Arapça alıntı kelimelerdeki hemze ve ayın, Kumuk Türkçesinde çeşitli şekillerde
gelişmiştir. Bu olaylar aşağıda açıklanmıştır:
a) Ayını veya hemzesi kesme ile karşılanan ayınlı veya hemzeli kelimeler

Arapça alıntı kelimelerde bulunan hemze ve ayınlardan bir kısmı Kumuk
Türkçesinde kesme ile karşılanmıştır. Bunların yeni (son) dönemde alındıkları
anlaşılıyor. Bu tür kelimelerdeki kesme işareti, bugünkü Kumuk yazısında, Rus
alfabesindeki kalınlık (sertlik) işaretiyle gösterilmektedir. Bu çalışmada ise
kesme işaretiyle karşılanmıştır:
ma’dan “maden; mineral” (Ar. macden); ma’lum “malum, açık, belli” (Ar.
mac
lūm. Qumuq Orfografiyası wa Orfografiya Sözlügü (KOS)’nde yer almayan bu
kelimenin malim şekli de vardır.); ma’lumat “haber, bilgi; bilgiler, malumat” (Ar.
mac
lūmāt); mal'un “melun, lanetli” (Ar. melcūn); ma’na “anlam, mana” (Ar.
macnā); mas’ala “mesele, dava; problem” (Ar. mes’ele); mu’jiza “mucize” (Ar.
muccize. Bu kelime KOS’ta yer almamıştır.); muti’ “muti” (Ar. mutīc
. Bu kelime
KOS’ta yer almamıştır.); ni’mat “bolluk, zenginlik, servet; hayır, nimet, iyilik,
saadet, mutluluk” (Ar. nicmet); şi’ru “şiir” (Ar. şicr); ta’min “temin, sağlama”
(Ar. te’mīn); ta’sir “tesir, etki” (Ar. te’šīr); ta’zir “ceza” (Ar. taczīr. Bu kelime
KOS’ta yer almamıştır.); waba’ “kolera” (Ar. vebā’); wa’da “söz, vaat, taahhüt;
anlaşma, sözleşme” (Ar. vacde); wa’za “nasihat, öğüt; vaaz, dinî öğüt” (Ar. vacž);
ya’ni “yani” (Ar. yacnī. Bu kelime KOS’ta yer almamıştır); ma’rifat “tahsil, öğrenim;
maarif, eğitim; kültür, medeniyet; bilim, ilim, marifet” (Ar. macrifet.
KOS’ta yer almayan bu kelimenin maripat şekli de vardır.).
b) Ayını veya hemzesi tamamen düşen ayınlı veya hemzeli kelimeler
Kumuk Türkçesine geçen Arapça kelimelerden bazılarında hemze ve ayın
düşmüştür. Bu kelimelerin eski dönemde Kumuk Türkçesine girdiği anlaşılı-
yor:
aquba “ağır ceza, işkence; kötü akıbet” (Ar. cāqıbet); ayıp “kabahat, hata, suç;
kusur, noksan” (Ar. cayb); Azireil “Azrail” (Ar. azrā’il); cuma “hafta” (Ar. cumca);

10 Çeşitli Türk lehçelerindeki “ayınlı” alınma kelimelerin durumuna dair daha önceden bazı çalışmalar
yapılmıştır. Bu çalışmalar hakkında geniş bilgi edinmek isteyenler için, bunların künyelerini
vermenin yararlı olacağını düşünüyoruz: Yakup Karasoy, "Türkmen Türkçesine Arap-
çadan Geçen Ayınlı Kelimelerdeki Ses Değişmeleri", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 5,
Ankara, Bahar 1998, s. 397–432; Yakup Karasoy, "Tatar Türkçesine Arapçadan Geçen Ayın'lı Kelimelerdeki
Ses Değişmeleri", Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Dr. Himmet Biray
Özel Sayısı, Ankara, 1999, s. 106–116.
62 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
daim “daim, daima” (Ar. dā’im); dua “dua” (Ar. ducā’); ibadat “ibadet; dua” (Ar.
c
ibādet); kaaba “Kâbe” (Ar. kacbe); qala “kale; şehir adlarına eklenir” (Ar. kalca);
macmua “koleksiyon, derme, derleme; mecmua” (Ar. mecmūca. Bu kelime
KOS’ta yer almamıştır.); maişat “geçim parası, maişet” (Ar. mac
īşet); maripat
“kültürlülük; eğitim, terbiye, nezaket” (Ar. macrifet); muallim “muallim, öğretmen”
(Ar. mucallim); nal “nal” (Ar. nac
l); nalat “lanet” (Ar. lacnet); ömür “ömür”
(Ar. cömr); pana “fani, geçici” (Ar. fenā’); raiyat “tebaa” (Ar. rac
ıyyet); sual “soru,
sual” (Ar. su’āl); şair “şair” (Ar. şāc
ir); şam “mum” (Ar. şemc
); şapaat “koruma,
arka olma, kayırma; iyilik, ihsan, hizmet; merhamet, af, bağışlama” (Ar. şefācat.
KOS’ta yer almayan bu kelimenin şabağat şekli de vardır); şariat “şeriat” (Ar.
şerīcat); tabi “tâbi, bağlı” (Ar. tābic
); tabiat “tabiat, doğa; mizaç, huy, tıynet, karakter”
(Ar. tabīcat); tabii “doğal, tabiî” (Ar. ţabīc
ī); dam “tat” ((Ar. tacrīf); umumi “genel, umumî; birleşik, müttehit, yekpare, umumî, genel
(Ar. cumūmī).
c) Ayını veya hemzesi /h/ ünsüzüne dönüşen ayınlı veya hemzeli kelimeler

Bir kısım Arapça alıntı kelimedeki ayın ve hemzeler /h/ ünsüzüne dönüş-
müştür:11
balah “belâ” (Ar. belā’); habas “boş, beyhude; faydasız” (Ar. cabeŝ); hankabut
“örümcek” (Ar. cankebūt); haqıl “akıl; zekâ” (Ar. caql); haraqı rakı; vodka (Ar.
a
crāq); harasat “karışıklık, telaş, endişe, panik, tehlike” (Ar. caraśāt); harsız “arsız,
edepsiz, yüzsüz” (Ar. cār); haşıq “âşık” (Ar. cāşıq); matah “ev eşyası; değerli şey,
kıymetli şey; zenginlik, servet” (Ar. metāc
); sahat “saat” (Ar. sācat); salah “cuma
günü öğle namazına davet” (śalā’); talih “talih” (Ar. ţālic
) (Bu kelimenin aynı
anlamda talay şekli de yaşamaktadır.); damah “iştah, istek, arzu; çekici şey, önü-
ne zor geçilir arzu” (Ar. ţamac
); umpahat “menfaat, fayda; kâr, kazanç” (Ar.
menfacat).
Scherner’e göre, kelime başındaki ayının Kumuk Türkçesinde /h/ ile karşı-
lanmasını, bu tür kelimelerin Arapçadan yeni alınan kelimelerin bir belirtisi
olarak kabul etmek hususunu ihtiyatla karşılamak gerekir; çünkü Kumuk Türk-
çesine ait başka kelimelerde de başta /h/ türemesi görülmektedir. Bunun yanında,
Kıpçak Türkçesinde de ön sesteki ayın sesi bazen /h/ ile ifade edilebilmektedir.
Yine ona göre balah “belâ” kelimesindeki /h/ türemesi, kelimenin
“çocuk” anlamındaki bala kelimesiyle karıştırılmasını; salah “cuma günü öğle

11 O. Uyanık, Kumuk Ağızlarında tespit ettiği bu tür kelimelerdeki söz konusu olayı türeme olarak
nitelemiştir (Uyanık, O.: agm., s. 240).
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 63
namazına davet” kelimesindeki /h/ türemesi ise kelimenin “soylu, asilzade”
anlamındaki sala kelimesiyle karıştırılmasını önlemiştir.12
ç) Ayını veya hemzesi /y/ ünsüzüne dönüşen ayınlı veya hemzeli kelimeler

Bir kısım Arapça alıntı kelimedeki ayın ve hemzeler /y/ ünsüzüne dönüş-
müştür:
ajayıp “acayip; olağanüstü” (Ar. cacā’ib); malayik (gerçek ve mecaz manada)
“melek // melek -(s)i” (Ar. melā’ik); payda “fayda” (Ar. fā’ide); qayda “1) kaide,
kural; 2) suret, tarz, usûl; üslûp” (Ar. qāc
ide); saniyat “sanat”, (Ar. śanīcāt); taypa
“1) kabile, uruk, boy; nesil; 2) grup, takım” (Ar. ţā’ife); zayıp “zayıf” (Ar. żac
īf).
d) Ayını /ğ/ ünsüzüne dönüşen ayınlı kelime
Bir kelimede ayının /ğ/ ünsüzüne dönüştüğü tespit edilmiştir: şabağat
“mükâfat, ödül; teşvik; merhamet, ihsan, iyilik, nimet, hayırlı iş, yardım” (Ar.
şefācat). Aynı kelimenin şapaat “koruma, arka olma, kayırma; iyilik, ihsan, hizmet;
merhamet, af, bağışlama” şekli de vardır. Bu kelimenin iki ayrı şeklinin
olması, her birinin farklı kanallardan geçtiğini düşündürmektedir.
e) Ayını /x/ ünsüzüne dönüşen ayınlı kelime
Bir kelimede de ayının /x/ ünsüzüne dönüştüğü tespit edilmiştir. Muhtemelen
bu kelimeki /x/ ünsüzü /ğ/ aşamasından gelişmiştir: ixtibar “itibar, nü-
fuz; güven, itimat” (Ar. i
c
tibār)
6. ARAPÇA VE FARSÇA ALINTI KELİMELERDE F>P (>B) DEĞİŞMESİ
Diğer pek çok Türk lehçesinde olduğu gibi Kumuk Türkçesinde de alıntı
kelimelerdeki /f/ ünsüzleri /p/ olmuştur. Bu olayın görüldüğü onlarca örnekten
birkaçı: payda “fayda” (Ar. fā’ide), qapilya “kafile” (Ar. qāfile) taypa “kabile,
boy; nesil; grup, takım” (Ar. ţā’ife), topan “taşkın, su baskını; fırtına, tufan. (F.
tōfān), umpahat “menfaat, fayda; kâr, kazanç” (Ar. menfacat), zayıp “zayıf” (Ar.
żac
īf).
f>p değişmesi, bazı alıntı kelimelerde tonlulaşma ile /b/ aşamasına da
gelmiştir: gebin “kefen” (Ar. kefen), tübek “tüfek” (F. tufeng), şabağat “mükâfat,
ödül; teşvik; merhamet, ihsan, iyilik, nimet, hayırlı iş, yardım” (Ar. şefācat; krş.
şapaat “aa”.).

12 Scherner, agm., s. 246.
64 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Yeni (son) dönemde alınan şu kelimelerde bu değişiklik meydana gelmemiştir:
izafat “izafet” (Ar. iżāfet), ma'rifat ”tahsil, öğrenim, maarif, eğitim; kültür,
medeniyet; bilim, marifet” (Ar. macrifet; Bu kelimenin maripat şekli de vardır ve
eski dönemde geçmiştir.), mufti “müftü” (Ar. muftī), munafiq “riyakâr, mürai, iki
yüzlü; hain” (Ar. munāfıq), tarif “tarife” (Ar. tacrīf), ufuq “ufuk” (Ar. ufuq).
7. ARAPÇA VE FARSÇA ALINTI KELİMELERDE HECE VE KELİME
SONUNDA TONLU ÜNSÜZLER
Alıntı kelimelerde hece ve kelime sonlarında bulunan tonlu ünsüzler, tonsuz
karşılıklarına dönmüştür:
b>p Değişmesi
ajayıp “acayip; olağanüstü” (Ar. cacā’ib), appası “yirmi kopiklik, yirmilik para”
(Ar. cabbasī “İran şahı Abbas tarafından çıkarılan para”), ayıp “kabahat, hata,
suç; kusur, noksan” (Ar. cayb), cawap “cevap” (Ar. cevāb), kitap “kitap” (Ar.
kitāb).
d>t Değişmesi
azat “hür, özgür, azat” (F. āzād), callat “cellat; gaddar, merhametsiz, acımasız”
(Ar. cellād), cılt “cilt” (Ar. cild), murat "murat" (Ar. murād).
ġ>q Değişmesi
çıraq “mum” (F. çerāġ “fitil, mum”)
Aşağıdaki birkaç kelimede tonsuzlaşmanın gerçekleşmemiş olması, bunların
yeni (son) dönemde Kumuk Türkçesine girdiklerinin işareti sayılabilir: abdal
“aptal; münzevi” (Ar. abdāl), ahdnama “yazılı sözleşme; antlaşma” (Ar. cahd + F.
nāme), hac “hac, hac ibadeti” (Ar. hac), ilac “derman, çare; müşkül durumdan
çıkış” (Ar. c
ilāc), mağrib “batı” (Ar. maġrib), maxrac “temiz telaffuz” (Ar. mahrec),
mihrab “mihrab” (Ar. mihrāb), muhtac “muhtaç, yoksul” (Ar. muhtāc), murid
“mürid” (Ar. mürīd), tac “taç” (Ar. tāc).
Tonsuzlaşma
Kelime başında ġ >q Değişmesi
Kumuk Türkçesinde kelime başında /ġ/ ünsüzü bulunmaz; dolayısıyla kelime
başındaki bu /ġ/ ünsüzü tonsuzlaşarak /q/ olmuştur: qayrat “cesaret, yü-
reklilik, atılganlık; yiğitlik; kuvvet, güç, kudret, takat, mecal”, qazap “gazap,
kızgınlık, öfke, büyük hiddet”, qazawat “gaza, gazavat”, qıybat “gıybet; iftira”.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 65
8. ARAPÇA VE FARSÇA ALINTI KELİMELERDE UZUN ÜNLÜLERİN
KISALMASI
Arapça ve Farsça alıntı kelimelerdeki uzun ünlüler Kumuk Türkçesinde kı-
salmıştır: axır “son, nihayet; sonuç, netice” (Ar. āxir), azat “hür, özgür, azat” (F.
āzād), Azireil “Azrail” (Ar. azrā’il), murat "murat" (Ar. murād), murid “mürid”
(Ar. mürīd), selder “il idarecisi; vali” ().
Birkaç alıntı kelimedeki uzun /a/ ünlüsü, /y/ ünsüzü türemesiyle diftonglaşmıştır:
milyadi “Hristiyan takvim sistemi, miladi” (Ar. mīlādī), wilyayat “vilayet,
il”, billyahi “billahi”.
Birkaç alıntı kelimedeki uzun ünlüler korunmuştur: tabii “doğal, tabiî” (Ar.
ţabīc
ī).
9. ÜNLÜ DÜŞMESİ
Şu kelimelerde görülür: aşkere “aşikâr, aan, açık, sarih” (Bu kelimenin ayan
“ayan, açık, aşikâr, sarih; alenî; apaçık, bariz” şekli de korunmuştur.), aşna
“dost, ahbap; tanıdık, bildik; sevgili”, tarx “tarih; rakam, miktar, sayı, tutar”.
10.ÜNSÜZ DÜŞMESİ
Son Seste /t/ Düşmesi
Farsçadan alıntı şu kelimelerin son seslerinde /t/ ünsüzleri düşmüştür: dos
“dost, ahbap” (F. dōst), durus “doğru, dürüst” (F. durust), ras “karşılaşma, tesadüf,
rastlayış, rastlaşma” (F. rāst), tax “taht” (F. taxt).
/h/ Düşmesi
Birkaç kelimede görülen bir hadisedir: astağpirulla “estağfurullah”, bismilla
“bismillah”, inşalla “inşallah” (Bu kelimenin inşaallah şekli de vardır), peliwan
“pehlivan” (Bu kelimenin pehliwan şekli de vardır.), sipte “siftah, başlangıç; te-
şebbüs” (11. ÜNSÜZ İKİZLEŞMESİ
Birkaç alıntı kelimede görülür: assi “çabuk kızan, sinirli, asabî; itaatsiz,
dikbaşlı, asi”, bezzer (Başımnı bezzer etme “canımı sıkma; aklımı karıştırma” deyiminde
kullanılır.), bussahat “şimdi, şu an, şimdicik; bugün; hemen, derhal”,
tazza “çok, pek, gayet; fevkalade, son derece”.
12. İKİZ ÜNSÜZLERİN TEKLEŞMESİ
Bazı alıntı kelimelerde bulunan çift ünsüzlerin teki düşmüştür: delel “simsar,
komisyoncu; tellal, aracı”, hamam “hamam” (Ar. hammām), huriyat “hürri-
66 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
yet”, murapa, muraba “reçel” (Ar. murabbā), qayüm “vasi”, quwat “kuvvet, güç”,
xasap “mezbaha” (Ar. qassāb), zaqum “zehir” (Ar. zaqqūm).
Bazı kelimelerdeki ikiz ünsüzler korunmuştur: taccal “deccal; kötü kalpli;
gaddar, acımasız kimse”, zawwal “tam, tamı tamına”, zurriyat “zürriyet”.
13. ÜNLÜ TÜREMESİ
Alıntı kelimelerde Türkçede hece ve kelime sonunda bulunmayan ünsüz
çiftlerinin arasında ünlü türemesi olmuştur: atir “güzel koku, ıtır” (Ar. c
ıtr), ajiz
“zayıf, kuvvetsiz, âciz”, ayıp “kabahat, hata, suç; kusur, noksan” (Ar. cayb), haqıl
“akıl; zekâ”, ömür “ömür” (Ar. cömr), qawum “kavim”, şahar “şehir” şayıx
“şeyh”.
Aynı özellikleri taşıyan Arapça alıntı kelimelerin sonunda bir /u/ ünlüsü
bulunduğu ve bu tür kelimelerin ilk dönemde Kumuk Türkçesine geçtiği yukarıda
açıklanmıştı. Yine aynı yerde açıklandığı üzere benzer bazı kelimelerin
pikir, pikru “fikir, düşünce” (Ar. fikr) örneğinde olduğu gibi ikişer şekli de olabilmektedir.
Bunlardan sonunda /u/ ünlüsü bulunanların ilk dönemde, diğerlerinin
daha yeni dönemlerde Kumuk Türkçesinde girdiği söylenebilir.
Türkçe kelime başında bulunmayan /r/ ve /l/ ünsüzleri önünde de ünlü
türemesi olmuştur: oraza “oruç”, iliyaqlı “güler yüzlü, hoş tavırlı, latif, sevimli,
samimi, nazik” (fakat: layıqlı “layık, değer, şayan; uygun, makbul, münasip”).
Buna mukabil başta /r/ ve /l/ ünsüzü bulunan diğer bazı kelimelerde ünlü
türemesi görülmemektedir. Kumuk Türkçesi Sözlüğünde böyle olan kelimelerin
sayısı on ikidir: raiyat “tebaa” (Ar. rac
ıyyet), ramazan “ramazan”, ras “karşı-
laşma, tesadüf, rastlayış, rastlaşma” (F. rāst), razi “razı; muvafık, mutabık;
memnun, hoşnut” (Ar. rāżī), rabbi (ya rabbi “Ya Rabbi!”), rahat “rahat, sakin”,
rahmat “rahmet, af, bağışlama”, rahmu “merhamet, acıma”, rasul “resul, peygamber”,
renk “renk”, rızqı “yiyecek, gıda; başlıca yiyecek, zaruri yiyecek”, ruh
“haleti ruhiye, maneviyat; ruh”; lezzet “zevk, lezzet, haz”, limon “limon”, lötü
“hilekâr, düzenbaz, dolandırıcı, dalavereci”, lül “sarhoşluk durumu”.
Aşağıdaki kelimelerde iç seste ünlü türemesi görülmektedir: Azireil “Azrail
(Ar. azrā’il), baliki “belki”, hasiret “ateşli arzu, hasret; kasvet, hüzün, iç sıkıntısı,
can sıkıntısı”, keriwan “kervan”, majigit “mescit, cami”, tastımal “kapkacak bezi”
(Fars. dast-māl).
umpahat “menfaat, fayda; kâr, kazanç” (Ar. menfacat) kelimesinde ise kelime
başında ünlü türemesi görülmektedir.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 67
14. FARSÇA OLUMSUZLUK ÖN EKİ BĪ
Olumsuzluk bildiren Farsça bu ön ek, Kumuk Türkçesinde biy olmuştur:
biyabur “çok ayıp, utanç verici, yüz karası, rezil”, biyhaya “hayasız, utanmaz,
edepsiz, yüzsüz”.
15. ARAPÇA VE FARSÇA ALINTI KELİMELERDEKİ DİĞER SES
OLAYLARI
Bunların her biri, birer ikişer kelimede görülen ses olayları olduklarından
buraya alınmaları gereksiz görülebilir; ancak başka araştırmalara katkısı olabilir
düşüncesiyle yazmakta fayda gördük.
DİĞER ÜNLÜ DEĞİŞMELERİ
Yuvarlaklaşma
Sınırlı sayıdaki kelimede rastlanan bu olay, dudak ünsüzlerinin yanında
görülür:
i, ı >u değişmesi
supu “sufi; sofu, dindar”, duwan “mahkeme; duruşma”, pursat “fırsat, uygun
zaman”.
a >o değişmesi
wollah “vallahi”.
e, a>u değişmesi
purman “müsaade, izin; ferman, emir”, sucda “secde”, qahruman “kahraman,
yiğit, alp”, şahbulut “kestane” (Far. şāh-balūt “kestane”).
Düzleşme
ü, u>a değişmesi
alapa “ücret, maaş” (ū>a değişmesi
xoraz “horoz”. (< Far. horūs)
Darlaşma
e > ı değişmesi
çıraq “mum”.
68 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Genişleme
ī >e değişmesi
Farsça alıntı kelimelerde görülen bir olaydır. Muhtemelen bu kelimeler konuşma
dili yoluyla geçmiştir; çünkü Farsçada bu kelimeler uzun /i/ ünlüsünü
gösteren /ى /harfiyle yazılmakta ise de telaffuzlarında /e/’ye yakın bir ses
olarak duyulurlar: dew “dev” (F. dīv), heç “hiç” (F. hīç), pereze “firuze” (fīrūze), sel “sel” (F. sīl).
i >a değişmesi
şahat “şahit”.
DİĞER ÜNSÜZ DEĞİŞMELERİ
v>b Değişmesi
xalbat “sır, giz; gizli, mahrem; inziva, uzlet, ayrı yaşama, yalnızlık”.
r>l Değişmesi
alipler (eski dil) “alfabe”, zaral “zarar, ziyan; hasar”, selder “il idarecisi; vali”
(q>x Değişmesi
xadir “fiyat, kıymet; saadet, mutluluk; talih, baht”, zawx “zevk, lezzet, haz”.
x>q Değişmesi
qor “hor, hakir”.
ġ>w/x/h Değişmesi
baw “bağ, bahçe”, baxça “bostan, bahçe”, dabahçı “debbağ”.
h>y Değişmesi
şayı “beş kapiklik” ().
m>b Değişmesi
busurman “Müslüman”
b>p Değişmesi
xaparsız “birdenbire, ansızın”.
t>d Değişmesi
dam “tat” (Ar. tacm), damah “iştah, istek, arzu” (Ar. ţamac
).
d>t Değişmesi
tastımal “kapkacak bezi” (Fars. dast-māl), turnama “dürbün” (F. dūr-nümā),
tüken “dükkân”.
g>k Değişmesi
kör “mezar, kabir” (F. gūr), tübek “tüfek” (F. tufeng).
z>s Değişmesi
seket “zekât”, zuwap “iyilik, hayır; sevap”.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 69
c>s/ş Değişmesi
sınaja, şinaza “cenaze sedyesi, ölü teskeresi” (< Ar. cenāze).
ş>ç Değişmesi
paça “kral, sultan, hükümdar, padişah”, qumaç “kumaş”.
mb>mm Benzeşmesi
payxammar “peygamber”.
n>m Benzeşmesi
meşim “işlenmiş deri, sahtiyan” (Fars. mēşīn).
Ünsüz Türemesi
/n/ Türemesi: minmara “minare” (Bu kelimenin minara “minare” şekli de
vardır.).
/w/ Türemesi: perdew “zar; gışa; plevra; kaymak” (Bu kelimenin perde “perde;
perde (piyeste)” şekli de vardır).
Ünsüz Düşmesi
/w/ Düşmesi: toba “tövbe, günahtan af dileme; yemin, ant” (Bu kelimenin
yalnızca “tövbe” anlamına gelen tawba şekli de vardır ve bu şekil yeni dönemde
geçmiş kelimelerden olmalıdır.).
/y/ Düşmesi: kepsiz “keyifsiz, rahatsız; hastalıklı, hasta”.
/n/ Düşmesi: tübek “tüfek” (F. tufeng).
Hece kaynaşması
asta “sessizce, gürültüsüzce, yavaşça, yavaştan; yavaşça, usulca”. (Far. āsū-
de)
SONUÇ
Bütün bu bilgiler, Kumuk Türkçesi için ayrı, genel Türkçe için ayrı sonuçlara
ulaşmamızı sağlamaktadır:
KUMUK TÜRKÇESİ İÇİN VARILAN SONUÇLAR:
1. Kumuk Türkçesine Arapça alıntı kelimeler 3 ayrı dönemde girmiştir; 1)
Dağıstan’ın Arap akınlarına maruz kaldığı ve İslamiyetin yayılmaya başladığı
ilk dönem (VII-X. yy); 2) Selçukluların Dağıstan’a girdikleri yıllardan Timurlular
zamanına kadar süren ve Arap tesirinin doğrudan söz konusu olmadığı
ikinci dönem (XI-XV. yy) ve 3) Dağıstan’da Osmanlı ve Safevî hâkimiyetinin
hüküm sürdüğü yeni (son) dönem (XVI-XIX yy). Bu dönemlerin ilkinde sadece
Arapça kelimeler girmiş, ikinci ve üçüncüsünde ise hem Arapça hem de Farsça
kelimeler girmiştir. Bu kelimelerin girişinde aracılık eden diller; ilkinde doğru-
70 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
dan Arapça, ikincisinde ve üçüncüsünde Osmanlı Türkçesi, Azerbaycan Türk-
çesi, Farsça ve Arapça olmuştur. Giriş yollarının ise; ilk dönemde ağırlıklı olarak
konuşma dili yoluyla Arapça; ikinci ve üçüncü dönemlerde ilim dili olarak
kitaplar yoluyla yine Arapça; edebiyat dili olarak Osmanlı Türkçesi, Azerbaycan
Türkçesi ve Farsça kitaplar; sınırlı olarak da konuşma dili vasıtasıyla aynı
diller olduğu anlaşılmaktadır.
2. Kumuk Türkçesine Arapçadan geçen kelimeler, geçtikleri dönemlerin izlerini
taşımaktadırlar. Bu çalışma ile son seslerinde /u/ ünlüsü barındıran kelimeler
sayesinde, daha VII-X. yüzyıllarda Arapçadan kelime geçişinin başladı-
ğı ispatlanmış oluyor.
3. Söz konusu kelimelerin doğrudan Arapçadan geçtiği ispatlanmış oluyor.
GENEL TÜRKÇE İÇİN VARILAN SONUÇLAR:
1. Türkçeye Arapça kökenli kelimelerin önemli ölçüde Farsça aracılığıyla
geçtiği zaten biliniyordu. Bu bilgi, Kumuk Türkçesindeki son seste /u/ ünlüsü
barındıran kelimelerin öteki Türk lehçelerinde görülmemesi ile yeni bir destek
kazanmış oluyor.
2. Türk lehçelerindeki Arapça kökenli kelimelerde görülen ikili şekillerin bu
çalışmada varılan sonuçların ışığı altında yeniden değerlendirilmesi gerekiyor.
©
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 71
KAYNAKLAR
ATA, A.: “Karaçay, Balkar ve Kumuk Türkçelerinin Karşılaştırmalı Ses Bilgisi”, Türkoloji,
Cilt X, Sayı: I, Ankara 1992, s. 227-269.
BAMMATOV, Z. Z (redaktör), Kumıksko-Russkiy Slovar’ (Kumukça-Rusça Sözlük),
Sovetskaya Entsiklopediya izdatelstvosu, Moskva 1969.
BAMMATOV, Z. Z.; Mahammatov, A. H.; Xangişiyev, C. M., (KOS) Qumuq
Orfografiyası wa Orfografiya Sözlügü, Dağıstan oxuw-pedagogika izdatel’stvosu,
Mahaçqala 1989.
BENZING, Johannes, “Das Kumükische”, Philologiae Turcicae Fundamenta I, 1959, s.
391–406.
BUNİYATOV, Ziya Musa, “Dağıstan”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 8, s. 404–405.
DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük, Ankara 1970.
DMİTRİYEV, N[ikolay] K[onstantinoviç], Grammatika Kumıkskogo Yazıka,
Akademiya Nauk Soyuza SSR, İnstitut Yazıka i Pis’mennosti, MoskvaLeningrad
1940.
MAGOMEDOV, A. G., “Kumıkskiy Yazık”, Yazıki Narodov SSSR-II: Tyurkskie yazıki,
1966, s. 194-212.
NEMETH, J., “Kumükisches und Balkarisches Wörterbuch”, KSz., XII, Budapest
1911-1912, 91-274.
ÖLMESOV, N. X, Sravnitel’no-İstoriçeskoye İssledovaniye Dialektnoy Sistemı Kumıkskogo
Yazıka-Fonetika, Morfologiya, Maxaçkala 1997.
SCHERNER, B., “Arabische und neupersische Lehnwörter im Kumükischen”,
Central Asiatic Journal, Otto Harrassowitz, Vol. XVII, Wiesbaden 1973, s.243–
252.
UYANIK, Osman,”Kumuk Ağızlarının Yeni Bir Tasnifi”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi,
Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Sayı: 12, Konya 2002,
s. 229–250..

Konular