ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU

db14/1
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi
Cilt 14, Sayı 1, 2014
ss. 191 -214
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
Yaşar DAŞKIRAN*
Özet
Yeni kelimeler ve terimler türetme bu makalenin temel konusunu teşkil etmektedir. Bilimsel çalışmaların anahtarı konumunda olan terimler bilgi transferinde
önemli bir etkendir. Terimler modern dil sorunlarından biridir. Araştırma bu
yönde yapılan çalışmalara ışık tutmaktadır. Araştırmada Arapçadaki kelime tü-
retme yollarından hareketle terim sorunu değinilmektedir. Her gün artarak devam eden terim akışına iştikâk, ta‘rîb, naht gibi yöntemlerle karşılık bulma çabaları devam etmektedir. Sonuçta Arapça zengin türetme gücüne sahip bir dil olarak terim sorununu aşmada önemli bir yol almıştır.
Anahtar Kelimeler: bilimsel ve teknik terimler, türetme, metot, çeviri, iştikâk, Arapça.

The Issue of Scientific Terms in Arabic
Abstract
Terminology and modern neologisms are the main theme of this paper. Terminology is an essential compound of information transfer. The research aims to
shed light on the issue of unifying the scientific term since it is one of its important issues.The main aim of this paper is to investigate the applicability of
some methods put forward by early Arab grammarians to create and introduce
new Arabic terms. The study is based on a comparative study between these
methods, derivation, arabicization to see their workability and suitability in handling the problem of finding Arabic equivalents of foreign terms. The results
showed that each methods could play its role in solving the inevitable penetration of foreign terms.
Key Words: scientific and technical terminology, neologism, method, translation,
derivation, Arabic.
* Yard. Doç. Dr. Yaşar Daşkıran, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve
Belagatı Anabilim Dalı, ydaskiran@hotmail.com.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
192| db
Arapça sözlüklerde, ıstılâh kelimesine kaynaklık eden s-l-h
( )صلحfiili, f-s-d (’)فسدnin zıddı olarak kullanılmıştır. Istılâh ittifak
etmek, fikir birliği içinde olmak1 anlamındadır. Lisanu’l- ‘Arab’ta; َ صلَ َ ح
َ و َ صلُ َ ح و أصلح و اصطلح و صالح تصالحşeklinde geçmektedir.2 Terimin karşı-
lığı olan mustalah kelimesine bu anlamın kaynaklık ettiği anlaşılmaktadır. Terimin arapça kaynaklarda tanımları yapılmıştır.
Cürcâni, terimi; “sonradan kazandığı anlamla bir şeyi ifade eden
ibaredir” şeklinde tanımlamıştır.3 el-Kefevî, Külliyât adlı eserinde,
“maksadı ifade etmek için, sözcüğü, sözlük anlamının dışında bir
anlamda kullanmaktır” şeklinde ifade eder.4 et-Tehânevî ise “özel
bir tanım” şeklinde tarif etmiştir.5 Kahire Dil Kurumu’nun çıkarmış
olduğu el-Mu’cem el-Vecîz adlı sözlükte terim, “bir ilim veya sanat
dalında özel anlamda kullanılan kelimedir” 6 şeklinde tarif edilmiş-
tir.
Terimler, bilimsel araştırmanın araçları olup bilginler arasında
anlaşmayı sağlayan dildir. Terimler dilin gelişen yüzüdür. Bilimilim-kültürün geliştiği, ilerlediği her gün terimler de gelişir, yerleşir
ve anlamları netleşir. Bu gelişmelere dil terimlerle ayak uydurmak
ve onu takip etmek zorundadır. Terimle bilimin beraber yürümediği
bir bilimsel gelişmeden bahsetmek zordur.7 Dillerin bilimsel değeri
biraz da terimleriyle ölçülür. Bilim dili, dilin gelişmesine paralel
olarak gelişir. Bilimlerin tarihini terimlerde bulmak mümkündür.8
Bir dil çeşitli alanlara ait terimleri öz varlığından oluşturmuşsa, işte
o zaman söz konusu dil bilimsel nitelikli sayılır.9
1 İbn Manzur, Ebu'l-Fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensârî, Lisanu'l-Arab, nşr.
Emîn Muhammed ‘Abdulvehhâb vd., Dâru’t-Turâs el-‘Arabî, Beyrut, 1414/1999,
c.VII, 384.
2 İbn Manzur, Lisânu’l- Arab, VII, 384.
3 el-Cürcâni, Ebü'l-Hasan Seyyid Şerif Ali b. Muhammed b. Ali, et-Ta'rifat, Dâru'lKütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1983, s.44.
4 Kefevî, Ebu’l-Bekâ Eyyub b. Musa el-Huseyin, el-Külliyât, Bulak matba‘ası, Kahire,
s.145.
5 Tehânevî, Muhammed, Keşşâfi Istılâti’l-Funûn ve’l-‘Ulûm, neşr. Refîk el-‘Acem
vd.,Mektebetu Lubnan Nâşirûn, Beyrut, 1996,c. I, 7.
6 Ahmet Şefik el-Hatib, “Menheciyyetu Binâi’l-Mustalahât ve Tatbîkuha”, Mecelletu
Mecmeu’l-Luga Arabiyye bi Dımeşk, LXXV,sayı:3, s.502.
7 Komisyon, el-Mustalahâtu’l-‘İlmiyye Elletî Ekarrahâ el-Mecma‘, Kahire, 1981, c.II, 3.
8 İbrahîm Medkûr, el-‘Arabiyye Lugatu’l-‘İlm ve’t-Teknolojiyye, MMLA, Kahire, 1974,
XXXIII, s.16.
9 Hamza Zülfikar, Terim Sözlükleri ve Çalışmalarıyla İlgili Bibliyografya, Tdk., Ankara,
2006, s.6.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 193
Hiç kuşkusuz dilin en karakteristik yanı, onun toplusallığıdır.
Genel olarak dilin gelişmesiyle toplumsal kurumların evrimi arasında bir etkileşim mevcuttur. Özel olarak ise, tek tek doğal dillerle
onları konuşan toplulukların kültürleri arasında güçlü bir bağ bulunduğu görülmektedir. Düşünce tarihinde dilin toplumsallığını
vurgulayan çok sayıda örnek arasında ilk akla gelen filozoflar W.
Von Humboldt ve L. Wittgenstein’dir. Humboldt dil ile o dili konu-
şan ulus arasında diyalektik bir bağ olduğunu savunmaktadır. Ona
göre her dilde o dile özgü bir dünya görüşü saklıdır. Witgenstein da
“dil oyunları” ve “hayat formları” kavramlarıyla, belirli bir doğal dil
ile o dili konuşan toplumun kültürel kurumları arasındaki ilişkiye
dikkat çekmektedir.10 Dil medeniyetin bir yansımasıdır. Arap dilinin
gelişmesi toplumsal gelişmenin bir sonucudur.11
Terim konusu kelime türetmeyle iç içe olduğundan aslında kelime türetme konusunda söylenen birçok şey bu konuyu yakından
ilgilendirmektedir. Arapça kelime kalıplarının zengin olması, terim
türetmeye elverişli bir dil olduğunun delilidir.12 Terimlere, kaynaklık eden sözcükler ve ifade ettikleri kavramlar açısından bakmak
gerekir.
Terim Sözcük İlişkisi
Bir dilin kelimeleri o dilin ait olduğu kültür hakkında ipuçları
verir. Fakat yine de herhangi bir kelimeyi akıl yapısındaki bir imgenin birebir karşılığı olarak görmek yanlıştır. Kelimeler düşüncelerimizi depoladığımız birer kalıptır. Kelime ile imgesi arasındaki ilişki
madenî parayla, bunun eriyik halindeki madeni arasındaki ilişki
gibidir. Eriyik ancak para döküldükten sonra kullanıldığı gibi, imgeler ve düşünceler de ancak kelimeler sayesinde hayat bulabilir.13
Bir dilin kimliği sadece adlandırmalar ve kelimelerle de ortaya
konmamaktadır. Amerikalı bir bilim adamı şu tespiti yapmıştır:
Japonca sözlükteki bütün kelimeleri öğrenebilseniz bile, Japon gibi
düşünmeyi öğrenmedikçe, yani gerisin geriye düşünceleri alt-üst
ederek Japonca konuşmakla düşüncelerinizi Japonlara anlatamaz-
10 Atakan Altınörs, Dil Felsefesine Giriş, İnkılâp yay., İstanbul, 2003, s.19.
11 Abdullatif Muhammed Hamâse, el-Luga ve Binâu’ş-Şi‘r, Mektebetu’z-Zehrâ, Kahire,
1992, s.291.
12 Saî‘d Hîbetullah Kâmil, “el-İmkâniyyeti’l-Mevdui‘yye ve’t-Darûreti’l-Mulihha li
Tedvîli’l-Mustalahiyyeti’l-‘Arabiyye”, el-Lisânu’l-‘Arabî, 1994, XXXVIII, s.294.
13 Soner Gündüzöz,“Arapçada Kültür Dil İlişkisi: Arapça’nın Yapılanmasında ve Algı-
lanmasında Etkili Ögeler”, Dinbilimleri Akademik Araştırmalar Dergisi V (2005), sayı:
2, s.219.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
194| db
sınız. Bu tespit dillerin kendine özgü yapısı göze alındığında her dil
için geçerlidir. Bu yüzden temel bir kural olarak bir dilden diğerine
tam bir çeviri yapılamayacağı şeklindeki Romalılara ait traduttore
traditore (her çevirmen bir yalancıdır) sözü dilbilim çevrelerinde
tutunmuştur. Çünkü bir dilin oluşumunu, içinde yaşadığı toplumun
kültürü koşullandırmaktadır. Örneğin Batı dillerinde din anlamında
kullanılan religion ile zekât anlamındaki charity aslında mefhum
olarak İslâm kültüründeki din ve zekât kelimelerinden farklıdırlar.
İslâm’da din; ibadet, ahkâm ve ahlâkın bir birleşimi iken, Batıda bu
kadar kapsamlı bir din tasavvuru bulunmaz. İslam’da zekât mefhumu, yoksulu zenginin malına zorla ortak etmek gibi bir nükteye
işaret ederken, zekâtın batılı yorumu hiç de böyle değildir.14 Toplumların yaşama düzenleri ve dünyayı algılayış biçimleri ayrı ayrı
olduğundan, bunları yansıtan sözcüklerin oluşturduğu anlamlar
düzeni de başka olmaktadır.15
Sözcükler insanlar arasında bir uyuşma, anlaşma ürünüdür.
Sözcükle sözcüğün gösterdiği nesne arasında ses açısından bir ilişki,
hiçbir bağlantı yoktur. Örneğin kapı sözcüğü dilimizde belli bir
kavramı karşılığıdır; Türkler bu kavramı bu sözcükle dile getirirler.
/k/, /a/, /p/, /ı/ seslerinin birleşiminin, kapı dediğimiz nesneyle
ses açısından bir ilgisi düşünülemez. Bu yüzden kapıyı anlatan
sözcükler dilden dile, toplumdan topluma değişir; örneğin Fransızcada porte, Almancada tür, Arapçada bâb, Farsçada der sözcükleri
aynı kavramı anlatan değişik ses bileşimleridir. Ancak yansıma adı-
nı verdiğimiz olayın çerçevesi içine giren takırtı, şıkır şıkır, çınlamak gibi sözcüklerde bu ilişki düşünülebilir.16
Terim türetilirken öncelikle uygun bir sözcük bulunmaya çalışı-
lır. Terimle sözcük arasında bir anlam ilişkisi olması gözetilir. Bu
ilişkiyi sağlayan bir mecaz olabilir. Terim ifade ettiği kavramın bü-
tün özelliklerini taşıması gerekmez. Örneğin otomobil ( ) سيارةifade
ettiği kavramın özelliklerinden bir kısmını karşılamaktadır. Dilbilimciler sözcükle anlam arasında uyumun gerekliliğinde hemfikirdirler.17 Terimleşen kelime asli anlamından ziyade yeni bir anlam
14 Gündüzöz, “Arapçada Kültür Dil İlişkisi: Arapça’nın Yapılanmasında ve Algılanmasında Etkili Ögeler”, V (2005), sayı: 2, s.220.
15 Özcan Başkan, Dilde Çeviri İşlemi, Türk Dili, Ankara, 1978, sayı:322, s.28.
16 Neşe Atabey vd., Sözcük Türleri, Tdk. Yay., Ankara, 1983, s.16.
17
. Suyûtî, Abdurrahman Celâleddin, el-Muzhir fî ‘Ulûmi’l-Luga ve Envâihâ, thk. Muhammed Ahmed Câd el-Mevlâ vd., Mektebetu Dâru’t-Turâs, 3.baskı, Kahire, ty., c.II,
s.47.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 195
kazanır. Terimleştikten sonra asli anlamına işaret eden bir şey olsa
da onu engelleyen bir karine olması gerekir. Terimin anlamının
sonradan keşfedildiğini varsayarak terimle sözcük arasındaki uyumun birebir olması gerekmez.18
Terimlerin ifade ettikleri kavramları kısa yoldan ifade etmeleri
tercih edilir. Örneğin, Arap ülkelerinde Osmanlı döneminden kalan
bazı terimler yerine bugün daha kısa terimlerle değiştirilmektedir.
Denizaltı ( )َ تَْ َ ت البَ ْ حرolarak ifade edilirken, bugün َ غَّ وا َ صةterimi kullanılmaktadır. Hasta bakıcılık ( ) ِ حْف ُ ظ ال ِ ص َّ حةyerine التمريضkullanılmaktadır.19 Uluslararası ( )بََْ يْ المِلَِ لterimi ;ُ دَ وِلdaru’l-funûn ( )َ داُ ر الُ فنونterimi
الجَاِ معةolarak değiştirilmiştir.20
Kelimeyle terim arasındaki farklardan biri de, terimin anlamı
değişmezken, sözcüğün kullanıldığı yere göre farklı anlamlara gelebilmesidir. Arapça ayn ( ,)عيْkelimesi kullanıldığı yere göre farklı
anlamlar ifade etmektedir.‘ يشكو زيد من ألم في عينه اليسرىZeyd sol gözünden şikayet ediyor’, ‘ لم تجد هند عينا بالدارHind, evi gösterecek birini bulamadı’, ‘ حضر عيْ القوم الحفلGrubun lideri, törene geldi’, ضجر بكر من عيْ
‘ تلاحقهBekir, kendini takip eden casustan rahatsız oldu’, وافق الطبيب عينه
ينصح الأطباء بعدم النظر إلى عيْ ,’ ‘Doktorun kendisi ilacı onayladıعلى الدواء
‘ الشمسDoktorlar, güneş ışınlarına bakmamayı tavsiye ediyor’, شربنا من
‘ عيْ ماءها عذبTatlı bir kaynaktan su içtik. Cümlelerde kullanılan, ayn
( )عيْkelimesinin farklı anlamlarda kullanıldığı görülmektedir.
Arapçada, bu şekilde kullanılan çok sayıda sözcük vardır.
Terim Kavram İlişkisi
İnsanlar dil gücünün, dil yetisinin yanında, çevresine, yaşadığı
dünyaya ait sürekli deneyimler edinme, tanıma yetisine de sahiptir.
Çocuk, dilini edinirken aynı zamanda örneğin süt sözcüğüyle birlik-
18 Abdulkerim Halife, “Vesâilu Tatvîri’l-Lugati’l-‘Arabiyyeti’l-‘İlmiyye”, el-Lisânu’l-‘Arabî,
1975, XII,s. 54.
19 Muhammed Fehmi Huveyda, “Müşkilâtu tercemetü’t-Ta’birât ve’l-Istılâhât”, etTerceme ve Devruhâ fî Tefâuli’l-Hadârât, Camiatu Ezher, Dâru’ş-Şifâ li’n-Nezâfeti
ve’n-Neşr, Kahire, I, s.650.
20 Abdulvehhâb ‘İzâm, “Sılâtu’l-Luga el-Arabiyye ve’l-Lugâtu’l-İslâmiyye, MMLA, Kahire, 1953, V, s.234.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
196| db
te onun içilen beyaz bir sıvı olduğunu, ekmek’in bir yiyecek, kuş’un
uçan bir hayvan olduğunu öğrenir. Böylece, zamanla çocuğun zihninde bir takım ses bileşimlerine, sözcüklere bağlı biçimde, deneyimlerin de ürünü olarak kavramlar oluşur. Bardak, kedi, soba,
elma gibi somut nesnelerin yanında, zamanla kıskançlık, özlem,
rüya gibi doğrudan doğruya dile dayanan soyut kavramlar da edinir.
İnsan zihninde var olan bir yeti, dünyadaki nesneleri sınıflandı-
rarak genel kavramlara ulaşmayı sağlar. Menekşenin, gülün, sardunyanın, ortak niteliklerine dayanılarak yapılan bir sınıflama çiçek
kavramına, köpek, inek, at, tilki, tavşan… gibi yaratıklar hayvan
genel kavramına ulaştırır bizi. Böylece bir sınıflandırmayla canlı,
bitki, memeli… gibi genel kavramlar oluşur. İlk kez Lyons’un ortaya
attığı hyponymy terimi bu olguyu dile getirir.
Bugün her ne kadar hiç kimse, ilk konuşan insanın nasıl ilk
sözcüklerini kullandığını bilmiyorsa da dildeki gelişmelerin izlenmesiyle başlangıçta bir nesne, bir devinim, bir olay için ses bileşiminin, bir sözcüğün kullanıldığını, bunların zamanla yeni anlamlar,
yeni türevler kazandıklarını kestirebilir. Gökteki ayı gören insanoğ-
lu, onu bir göstergeyle adlandırmış, ondan söz edeceği zaman kullandığı bu gösterge bir topluluk, bir toplum tarafından benimsenmişse bir dilin sözcüğü olmuştur. Ancak hemen belirtelim ki her dil
birliği, kavramları kendi algılaması ve anlatımıyla değişik yollardan,
değişik kavramlarla ilişki kurarak oluşturur.
Kavramlar insanın çevresindeki nesnelere, olay ve durumlara
ait, kişisel gözlem ve deneyimlere dayanan tasarımların zihinde yer
eden ve bir soyutlamayla (abstraction) dile dönüşen yönüdür, göstergelerin gösterilen yanıdır. Bir dilin sözvarlığını temel alarak da
kavramı genel bir tanımla bir sözlükte madde başı olarak yer alan
sözcükler biçiminde niteleyebiliriz.21 Bir dildeki sözlerin toplamı, o
dilin sözvarlığını oluşturur. Sözvarlığına dilin bütün sözleri girer.
Dilin sözvarlığında yerli ve yabancı sözlerin yanında, bilim-teknik
terimleri ile tek bir söz gibi kullanılan söz grupları da yer alır.22
Ancak bunlardan bir bölümü de bir olayı, bir oluş ya da devinimi
21 Bkz. Derya Subaşı, Sözlük Verilerine Dayalı Görünümleriyle Arapçada Kavram Oluş-
turma Yolları, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2010.
22 Kaken Ahanov, , Dilbilimin Esasları, çev.: Murat Ceritoğlu, , Tdk, Ankara, 2008,
s.147.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 197
gösterir. Kavramlar insanoğlunun yetiştiği çevrede, birikimlerine ve
ruhsal yapısına göre bireyden bireye ayrım göstermekle birlikte aynı
dil birliği içindeki insanlarda, aşağı yukarı belli bir niteliğe sahiptir.
Zihnimiz bize yalnızca tek tek sözcüklere bağlı olarak kavramları
tanıma olanağına değil, aynı zamanda onların ilişkili oldukları baş-
ka kavramlarla bağlantı ve ayrımlarını tanıma olanağı da verir;
ayrıca kavramların başka öğelerle ortaya koydukları kuruluşları
tanımlama ve çözme yetisine de sahiptir.23
Terim türetilirken, kavramın özellikleri dikkate alınır. Bunları
şu şekilde sıralamak mümkündür:
1. Kavramın şekli: Yuvarlak kurtcukları ifade eden, anellides terimi, anell (yuvarlak) sözcüğü ile id (şekil) ekinden türetilmiştir.
2. Kavramın şekli ve büyüklüğü: Kan hücrelerini ifade eden,
globule, daire şeklini ifade eden glob sözcüğü ile, hacmin küçüklü-
ğünü ifade eden, ul ekinden türetilmiştir.
3. Kavramın rengi: Renginden dolayı, chlorophylle terimi, chlor
(yeşil renk) ve phyll (yaprak) sözcüklerinden oluşmuştur.
4. Kavramın görevi: Phagocyte terimi phag (yemek) sözcüğü ile
cyt (hücre) sözcüklerinden meydana gelmiştir.
5. Kavramın hareketi: Suda hareketli canlıları ifade etmek için
plancton terimi plact sözcüğünden türetilmiştir.
6. Canlının yaşadığı yere ve yerin özelliği dikkate alınması.
7. İsimlendirmede araştırmacının ismi kullanılır: syndrome de
Brown-Sequad terimi, Fransız sinir hastalıkları uzmanı BrownSequard’ın bir icadına verilen isimdir.
Terimlerin taşıması gereken hususları dikkate alınarak Arapçanın yeni terimler türetmeye elverişli olması konusunda şu altı özelliği sayılabilir:
a. Arapça isim, fiil ve sıfat türlerinde eş anlamlı çok sayıda sözcük içermektedir. Eş anlamlı sözcükler dil için bir zenginliktir. Örneğin Arapçada susuzluğu ifade etmek için - الأوام - الصدى - العطش - الظمأ
الهيامsözcükleri kullanılmaktadır. ( العطشsusuzluk hissetmek), الظمأ
23 Doğan Aksan, Anlambilim, Engin yay., Ankara, 1999, ss.40-42.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
198| db
(susuzluk hissinin biraz daha artması), ( الصدىsusuzluğun daha da
artması) kelimelerinin anlamları birbirine yakındır.
b. Arapçada çok sayıda kullanılmayı bekleyen kalıp ve sözcük
vardır. Bunların kullanılması dile bir zenginlik sağlar. Arapça klasik
metinlerde, şiirlerde geçen bu tür sözcükleri tespit edip terimleştirmek mümkündür.
c. Sözcüklerin iştikâk ve kıyas türünde türetmeye uygun olmaları. Kıyas kısaca bilinenden bilinmeyene gitmektir. Kullanılan bir
kalıptan hareketle yeni sözcükler türetmektir. Arapçada her zaman
için geçerli bir türetme yolu olan kıyas, hicri dördüncü asırda, Ebu
Ali el-Fârisî ve öğrencisi İbn Cinnî tarafından geliştirilmiştir.
d. Arapçada naht, kısaltma gibi yollarla yeni sözcükler türetme
imkanı vardır.
e. Yabancı sözcükler ta‘rîb yoluyla Arapçaya aktarılabilir.
Arap dilinde terim türetmede kullanılan yöntemleri, işlevselliği
açısından iştikâk, mecaz, ta‘rîb ve naht olarak sıralamak mümkündür.
İştikâk Yoluyla Terim Türetme
Arapçada terim türetme daha çok iştikâk yöntemi kullanılarak
yapılmaktadır. İştikâk, Arapça kelime kalıplarına dayanmaktadır.
Terim türetmede kullanılan kalıplar incelendiğinde, Arapçanın kelime kalıbı açısında zengin bir dil olduğu görülür. Meşhur terim
bilimci Mustafa eş-Şihâbi, terim türetmede uyguladığı metodu ifade
ederken izleği yöntemi şöyle sıralamıştır; Eğer yabancı kelimenin
karşılığı Arapçada yoksa iştikâk, mecaz, naht ve ta‘rîb yöntemleri
sırasıyla uygulanır.24 Kurallı ve kuralsız olarak ifade edilebilecek
olan bu kalıplar terim türetmede kullanılmaktadır. Onlarca kelime
kalıbı içerisinde terim türetmede çokça kullanılanlar vardır. Bunların yanında kullanılmayan çok sayıda kalıp vardır.
İştikâkta, kök sözcükten, sözcüğün temel anlamına yakın yeni
kelimeler türetilir. İştikâk yönteminde sözcüğün baş, orta ve sonuna
harf eklenir veya ses değişikliği yapılır.25 Arapça sözlükler kelime
24 Mahmut Ahmed es-Seyyid, “el-Mebadu’l-Esâsiyye fî Vadi’l-Mustalah ve Tevlidihi”,
Mecelletu Mecmeu‘’l-Luga el-Arabiyye bi Dımeşk, LXXV, sayı:3, s.630.
25 Latife İbrahim en-Neccâr, Devru’l-Binye es-Sarfiyye fî Vasfi Zâhirati’n-Nahviyye ve
Tak‘idihâ, Dâru’l-Beşîr, I. baskı, 1994, s.90.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 199
kalıpları açısından başvurulacak kaynakların başında gelir. Özellikle
Lisânu’l-A‘rab, kendinden önce yazılmış beş önemli sözlüğün muhtevasını içermesi açısından önemlidir.26Ayrıca Arapça bir iştikâk dili
olduğu için, öncelikle kelime türetmede kullanılan kalıpların tespit
edilip ihtiyaca göre bu kalıpların sayısı artırılmalı, kalıpların anlamları özelleştirilmelidir. Örneğin batı dillerinde sonu -scope ile biten
kelimeler ِمْفعالkalıbında Arapçaya aktarılabilir. hygroscope> ;ِمْرطاب
spectroscope> ِمطيافolarak Arapçaya çevrilmiştir.27
Kelime kalıbı açısından zengin olan Arap dilinde yeni sözcük
türetmede kullanılan kalıplardan bazıları şunlardır:
1. فْ عللKalıbı: Yabancı kökenli kelimelerin Arapçalaştırılmasında kullanılan bir kalıptır. Kahire Dil Kurumu, bu kalıbın muarreb
isimlerden fiil türetmede kullanılmasını kararlaştırmıştır. ورنشfiili
varnish28 ( أَ ْ ستَ َ ل ;)ورنيشfiili, acetyl29 ( )الأستيلkelimesinden; ( َ درَ جنto
hydrogenate); كحلل30 (to alcoholyse; بَلْمر31 (to polymerise); بَروم32(to
brominate) kelimeleri bu kalıpta türetilmiştir.
2. فُعالve :فعيلFeî‘l/ Fuâ‘l mastarları sesleri ifade etmek için kullanılır. Bu kalıpta kullanılan الهدير، الضجيج، الصهيل، النهيقkelimeleri örnek olarak verilebilir. Kahire Dil Kurumu bu kalıba kıyasla yeni
kelimeler türetmiştir.33
3. فََ علKalıbı: Arapçada hastalık ve kusurlarla ilgili terim türetmede kullanılan bir kalıptır. َرط ,الهيج ,الحَبَط , البََ دد
َلم
اgibi tıbbî terimler bu
kalıpta türetilmiştir.
26 Amine Salih ez-Zea‘bî, , Masadiru’l- Ef‘âl es-Sulâsiyye fi’l-Lugati’l-Arabiyye, Muessetu
Râm li’t-Teknolojiye ve’l-Kompeter, Amman, 1996, s.10.
27 Cevâd Husnî Semâ‘a, “Tatvîru Menheciyyeti Vadi‘l-Mustalahi’l-‘Arabî ve Bahsu Subuli
Neşri’l-Mustalahi’l-Muvahhed ve İşâetihi”, el-Lisânu’l-‘Arabî, 1994, XXXVIII, s.306.
28
, Mahmud Fehmî Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, Dâru’l-Garîb li’tTıbaa‘ti ve’n-Neşr, s.47.
29 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.47.
30 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.48.
31 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.49.
32 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.50.
33 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.47.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
200| db
4. فُعالKalıbı: Tıpta yan dalların gelişmesi ve yeni keşifler sonucu terimlere olan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Kahire Dil Kurumu bu kalıba kıyasla lazım (geçissiz) fiillerden yeni kelimeler
türetmeyi kararlaştırmıştır. İngilizce sonu –osis’le biten kelimelere
karşılık bu kalıptan Arapça yeni kelimeler türetilmiştir. Birçok tıp
terimi bu kalıptan türetmişlerdir. ُ بُاح , بُوال , ،ُ زحار، ُ كساح , ُ صداع ,ُ ز كام , ُ سعال
ُ .34كباد , قُحاب ,
5. فُْ علَةKalıbı: Kusur ve eksiklik ifade eden terimlerin türetilmesinde çokca kullanılan bir kalıptır. ُ ح ْ كلة , ُ حبْسة ,لُغْثةgibi konuşmadaki
kusurları ifade eden terimler bu kalıpta türetilmiştir.35
6. فَعالةKalıbı: Modern dönemde bu kalıptan türetilmiş çok sayı-
da terim vardır. 1973’te düzenlenen Ta‘rîb kongresi’nde fizik alanındaki كفاءة,كثافة ,قصافة ,جهارةgibi terimler onaylanmıştır.36
7. )فََ علانKalıbı: Arap dilbilimcileri bu kalıbın kıyasi olup olmaması konusunda ihtilaf etmiş olsalar da Kahire Dil Kurumu bu kalıptan, sıkıntı, değişim anlamına gelen terimler türetilebileceği kararını almıştır. Kurum bu kalıpta türetilen خلجان ,ثَ وران ,هذيان ,سيَلان
gibi tıp terimlerini onaylamıştır.37
8. ُ مفاعلةKalıbı: Sosyal bilimler ve edebî araştırmalar alanında bu
kalıpta türetilen çok sayıda terim bulmak mümkündür. ،ُ مُادثة، ُ مسابقة
ُ مشاورة، ُ مضاعفة، ُ مبادرة، ُ مواجهة، ُ مفاوضة، ُ معالجة، ُ معادلة، ُ مساواة، ُ مباراة، ُ مساهمة، ُ مساعدة
terimleri bu kalıpta türetilmiştir.38
9. تَ فُّ علKalıbı: Özellikle tıp terimlerinin türetilmesinde bu kalıptan çokça istifade edilmektedir. تَصلُّب، تَ َ كُّ هفterimleri tefau‘l kalıbın buتَ َ شُّ وه الأطراف ,تَ َ ش ُّ مع الكبد ,تَ َ صلُّب الشريان , َ تََثُّر الدم .da türetilmiş terimlerdir
kalıpta türetilmiş terimlerden birkaçıdır. 39
34 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.48.
35 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.48.
36 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah., s.49.
37 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, ss.49-50.
38 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.50.
39 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.52.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 201
10. )تفاعُلKalıbı: Arap Dil Kurumları tarafından düzenlenen
Ta‘rîb kongrelerinde, terim birliğinin sağlandığı sözlüklerde bu kalıpta türetilen çok sayıda terim vardır. 40
11. تْفعالKalıbı: Bu kalıp üzerinde uzun süre çalışan Kahire Dil
Kurumu, mübalağa ve çokluk ifade eden bir kalıp olarak kullanılmasına kararlaştırmıştır. Yine Kahire Dil Kurumu’nun aldığı bir
karara göre özel isimlerden bu kalıpta yeni kelimeler türetilmektedir. Kurumun kararına göre bu kalıpla ihtiyaç durumunda özel isimlerden terimler türetilebilmektedir.41 Kahire Dil Kurumu’nun almış
olduğu bu karara binaen Mahmud el-Cîlî İngilizce ve Fransızca tıbbî
terimlerden “–hyper” ekiyle başlayan bazı terimleri تَْفعالkalıbında
çevirmiştir. Hyperacidity, Hyperacidite ( ,)َتَْحاضheperactivity, heperactivite ( ,)تَنْشاطheperalgesia, hyperalgia ( ,)تَأْلامhyperkeratosis,
hyperkeratose ().تْ قران42
Kahire Dil Kurumu, “-hyper ve –hypo” eklerini karşılığı olarak
“ ”فَْرطve “ ”َ هبْطkelimelerinin kullanılması kararını almış olup, bu
konuda bir birlik sağlanmıştır. Yukarıdaki hyperacidite (,)فرط الحموضة
heperactivity, heperactivite ( ,)فرط النشاطheperalgesia, hyperalgia ( فرط
,)الألمhyperkeratosis, hyperkeratose ( )فرط التقرنterimleri bu şekilde
çevrilmiştir.43 Kahire Dil Kurumu’nun iki kelimeden oluşan bir terimi tercih etmesinde terimlerde bulunması gereken anlaşılırlık ilkesi
dikkate alınmıştır.44
12. Sınaî Masdar: Arapçada isimlerin sonuna ( ) ية- يeki getirilerek üretilen kelimelerdir. Düşünce ve bilimsel akımları ifade etmede çokça kullanılan bir kalıptır. Bu kalıpta ismi fail ( ,)فاعليةismi
عنصرية، ( ), camid isimالأكثرية، الأغلبية( ), ismi tafdilمسؤولية، معكوسية( meful
,)الماركسية، الناصرية( ), özel isimجمهورية، قومية( ), çokluk ifade eden isimفردية
40 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.54.
41 Mecma‘u’l-Lugati’l-‘Arabiyye, Mecmua‘tu’l-Kararâat el- ‘İlmiyye ve’t-Tekniyye, Mecma‘u’l-Luga ‘Arabiyye, Kahire, 1963, s.30
42 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.55.
43 Ali Kasimî, Ali, İlmu’l-Mustalah Ususuhu en-Nazariyye ve’t-Tatbikiyye el- ’İlmiyye,
Mektebetu Lübnan, Beyrut, 2008, s.397.
44 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.55.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
202| db
sarih masdardan ( ,)تأثُِّ رية، انعكاسيةbirleşik kelimeden ( )رأسماليةve yabancı
kelimelerden ( )ديناميكية، كلاسيكيةterimler türetilmektedir. Klasik dö-
nemde örneğin adaletle ilgili bir şeyse ,على وجهة العدلkötülükle ilgili
bir ifade , على وجهة الشرiyilikle ilgili bir ifade على وجهة الخيرşeklinde dile
getiriliyordu. Sonraki dönemlerde masdar-ı sınaî kalıbıyla çok sayı-
bu kalıptaالفروسية ,اللصوصية ,الخصوصية, الماهية ,الكيفية .da terim türetilmiştir
türetilmiş bazı terimlerdir. Kahire Kil Kurumu, bir kelimeden masdar türetilmek istenildiğinde kelimenin sonuna ( )يةgetirilir kararını
almıştır.
Modern dönemde sınaî masdarın kullanımı artmıştır. Mahmut
Fehmî el-Hicâzî, bilimsel terimlerde bu kalıbın kullanıldığı alanları
şu şekilde tasnif etmiştir:45
الفردية، المادية، الثُّنائية ,الجمهورية ,المِلْ ِ كيَّة ,الرأسمالية ,المادية :a. Düşünce Ekolleri
الفوضوية، الرأسمالية، الاشتراكية، الجماعية، الإقطاعية، العنصرية، النقابية، الملكية، الجمهورية، التصورية،
.الحتمية، الثنائية
. الملكية، النوعية، الكمية,الحُرية ,المسؤولية :b. Ahlakî alan
الفلورية، الكهربية، المضغوطية ,الفسفورية ,الكهربية :c. Maddenin özellikleri
.الفسفورية، المعكوسية، المضغوطية، الممدودية، المطروقية، المصاصية، الانضغاطية،التوصيلية،
الاستشحامية، اللقاحية، الببغائية، الصدفية ,الببغائية ,الاستشحامية :d. Hastalık adları
.الصدفية
.46البشرية، القسيسية القسيسية ,البشرية :e. Çoğul ifade etmek için
.47المغناطيسية، الكهربية الكهربية ,)المغناطسية :f. Bilimsel adlandırmalar
13. Âlet İsmi Kalıpları: Arapça dilbilgisi kitaplarında en çok ge-
çen âlet ismi kalıbı (’)ِمْفَ عل- ِمْفعالdir. Arapça bu iki kalıptan çokça
istifade etmesine rağmen bu kalıplarla, sülasi (kökü üç harfli fiil)
fiillerden kıyasla ismi âlet türetilmesi konusunda ihtilaf vardır. Fa-
45 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.60.
46 Kâsimî, İlmu’l-Mustalah Ususuhu en-Nazariyye ve’t-Tatbikiyye el- ’İlmiyye, s.396.
47 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.58-59.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 203
kat Kahire Dil Kurumu, bu iki kalıbın kıyasî kullanılabileceğine dair
karar almıştır.
Arap dili üzerine yapılan araştırmalar, dilde yukarıda geçen iki
kalıptan farklı âlet ismi kalıplarının varlığını ortaya koymuştur. Bu
kalıplara ek olarak, ( )فََّ عالة- فِعال- فا ِ علة- فاعولkalıpları kullanılmaya
başlanmıştır. Bu kalıplarda türetilen terimlerden bazıları şunlardır;
.48دَّرا َ جة، ِ سنان، إَراث،ساقية، حاِملة، ساطور، ناعور
Sonu “-scope” ekiyle biten terimlere karşılık olarak ِمْفعالkalıbı
kullanılmaktadır. Eğer yabancı terimi karşılayacak bir âlet ismi tü-
retilemezse, ِمكشافkelimesiyle tamlama yapılır. Bu kural gereği,
stethoscope terimine karşılık olarak, ِمسماعterimi türetilmiştir. Aynı
şekilde Kahire Dil Kurumu, atomiser terimini karşılayan ِمزدادterimiِ bu kalıptaمدساس ِمرطاب،ِمرقاب، ِمرواز، ِمكثاف، ِمهماز، ِمعقام .ni onaylamıştır
türetilen terimlerdendir. Tamlama olarak kullanılan terime ise flueroscope terimini karşılayan ِمكشاف اللوريةterimini örnek olarak verilebilir.49
ِمْفعلKalıbı: Klasik ve modern dönemde bu kalıptan türetilmiş
.ِمرصد ,ِمِْهر ,ِمُْجم ,ِمثقب ,ِمعجن ,ِمِرش ,ِمنجر ,ِمنقر ,ِمبرد .çok sayıda kelime vardır
.ِمهماز ,ِمزلاج ,ِمُراث ,ِمنشار ِمصباح ,ِمفتاح :ِ Kalıbıمْفعال
Hayruddin Hakkî, Arap kültüründe ölçüm ve keşif aletleri genellikle bu kalıpta türetildiği tespitinde bulunarak ölçümle ilgili
ِ terimlerin gibi terimlerin türeمرطاب ,مطياف ,ِمرياح ,ِم ْ ضغاط مسراع ,ممطار ,ِمُرارtilebileceğini söyler.50 Aletin türünü belirtmek için kelimenin sonu.ِمكشاف مغنطيسي ,ِمكشافكهربائي .na nisbet ye’si getirilir
ِمْفَ علَةKalıbı: Bu kalıpta türetilmiş çok sayıda kelime vardır. ,ِمكنسة
مقلمة ,مسطرة ,مُفظة ,مروحة ,معصرة
48 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.64.
49 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.65.
50 Hayruddin Hakkî, “İmkânâtu’l-‘Arabiyye: Cevânibu’d-Dikka ve’l-Gumûd fi’l-Mustalah
el-‘İlmî el-‘Arabî el-Cedîd”, el-Lisânu’l-‘Arabî, 1975, II, 26-35.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
204| db
فَّ عالةKalıbı: Bu kalıp yeni keşfedilen aletleri ifade etmek için
.رضاعة , غسالة ,قطارة ,ثلاجة,كسارة ,فتَّاحة .kullanılan bir kalıptır
14. İsmin Sonuna Nisbet Ye’si Eklenmesi: Nisbet ye’si ( )يeklenerek çok sayıda bilimsel terim türetilmiştir. Örneğin tıp alanında
terimleriإب ِ طي، َ ع ُ ضدي، َ جْوفي، ُ سباِتِ، تا ِ جي، َ كب ِ دي، قَطَِنِ، ظَهِ ري، ِ د ْ هليِ زي bu yolla
türetilmiştir.
15. İsm-i Tasgîr: Arapçada terim türetmede kullanılan kalıplardan biri de ism-i tasgîr (küçültme) kalıbıdır. فَُ عيْل، فَُ عيْعِل، فَُ عيْعيلkalıpları
ismi tasgîr kalıplarıdır. Fizik terimi olarak ; ُ ج َ سيْ ٌ م، ُ شَ عِْ يرةbotanik terimi
بُ َ صيْلة، عَُ قيدة، أذَيْنة، ُ سطَيح، بُطيْ، ُ ; biyoloji terimi olarakخبَيَْزة، ُ خَريْزة، ُ زَ هْيرة، olarak
قُرينterimleri türetilmiştir. 51
16. أَفْعلKalıbı: Dişili ) (فعلاءolarak gelen sıfat-ı müşebbehe kalıbı
şu anlamları ifade etmektedir:
.أجذم ,أقرع ,أ ْ عور ,أحول ,أصلع ,أقطع اليد ,أعرج :a. Bedensel ve Ruhsal Kusur
.52أصهب ,أشقر أسمر , أزرق ,أدكن ,أخضر ,أحمر ,أبيض :b. Renk
17. فِعالةKalıbı: Meslek adları ve bir meslek sahibi kimse için kul ِ .53صحافَة , ِ حجامة , ِ جزارة , ِ جراحة ,ِ وراقة ,خياطة , ِ حدادة ,ِنِارة .lanılır
18. فََّ عالKalıbı: Mübalağa anlamı katan bu kalıp, bir mesleğe ve
zanaata mensup kimseleri ifade etmek için de kullanılmaktadır. ,جمَّال
.صراف ,حمالBir şeyin üreticisini ifade etmek için فََّ عالkalıbı kullanılırken, satıcısını ifade etmek için kalıbın sonuna nispet ye’si getirilir.
( َزَّ جاجcam üreten), ( زجاجيcam satan) kimsedir.54
Mecaz Yoluyla Terim Türetme
İnsanlar sınırsız anlamları sınırlı sözcüklerle ifade etmektedirler. Dile yeni kelimeler katmak, var olan kelimelere yeni anlamlar
51 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.68.
52 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah s.69.
53 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.70.
54 Hicâzî, el-Usus el-Lugaviyye li ‘İlmi’l-Mustalah, s.71.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 205
yüklemek dili zenginleştirme yollarındandır. Mecaz bu yollardan
biridir. Mecaz, aralarındaki bir ilişkiden dolayı bir kelimeyi asıl
anlamının dışında bir anlamda kullanmaktır. Terim türetmede bu
yöntemden yararlanılmaktadır. İbn Cinnî’nin ifadesiyle dilin ekseriyetini oluşturan mecaz Arapçanın hayat damarlarından biridir.55
Arapçada bu yolla çok sayıda terim türetilmiştir. غواصة ,دبابة ,طيارة ,سيارة
gibi terimler bu yöntemle türetilmiştir.
Arapça yeni gelişmeler karşısında yeterliliğini ortaya koymuş
bir dildir. İslamiyetin gelmesiyle beraber ortaya çıkan yeni terimlere
uygun karşılık bulmada sıkıntı yaşanmamıştır. İzzet ve şeref ifade
eden مِدkelimesi, daha önce, hayvanın karnını doyurmak anlamına
geliyordu. قضىkelimesi kesmek anlamından hüküm, karar vermek
anlamına, الاسلوبyol anlamından söz sanatı anlamında kullanılmış-
tır.56
Mecaz yoluyla terim türetme farklı bilimsel alanlarda kullanılmaktadır. Bu gün posta البريدdenilince, iki mesafe arasındaki uzaklı-
ğı; telefon الهاتفdenilince sesin uzaktan gelmesini; العدسةdenilince,
,طيارة ,سيارة ,مصنع ,/ دراجة ,عنصر ,ذرة ,طيف .mercimek tanesi anlaşılmıyor
gibi terimler mecaz yoluyla türeمستقبل ,برق ,مِلة ,جريدة ,دبابة ,مصرف ,بندقيةtilen terim örnekleridir.57 Yağın sütten çıkarılması anlamındaki
/ فصاحةfesahat sözcüğünden belâgat terimi türetilmiştir. Cisme zarar
veren şevket / شوكةdiken, sözcüğünden tereddüt ve şüphe anlamında
yeni sözcükler türetilmiştir. Karanlık anlamına gelen إبهامsözcüğünden, kapalılık anlamında sözcük türetilmiştir. Örnek terimlerde
kelimelerin asıl anlamları da dikkate alınarak bir türetme yoluna
gidildiği görülmektedir.
Birçok dini terim bu yolla türetilmiştir. İman, küfür, şehadet,
salât, zekât, hac, cihad, imamet, hilafet, akîde terimleri mecaz yöntemiyle türetilmiş terimlerdendir. ’كفرnin toprağı örtmek, ’شهدnin
55 İbn Cinnî, Ebu’l-Feth Osman, el-Hasâis neşr.: Muhammed Ali en-Neccâr , c.II, s.447.
56 Mahmut Ahmed es-Seyyid, “el-Mebadu’l-Esasiyye fi Vadi‘l-Mustalah ve Tevlidihi”,
Mecelletu Mecmeu’l-Luga Arabiyye bi Dımeşk, LXXV, s.640.
57 Ahmet Şefik el-Hatib, , “Menheciyyetu Binai’l-Mustalahat ve Tatbikuha”, Mecelletu
Mecmeu’l-Luga Arabiyye bi Dimeşk, LXXV, s.514.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
206| db
yakîn bilgi ifade etmesi, ’زكىnın temizlik ve arınma, ’جهدnin çalışma
ve gayret gösterme anlamlarına gelmesi dikkate alınırsa mecazda
teşbihin öne çıktığı görülür.
Mecazın bazen genel dilde kullanım sonucu, bazen de terimbilimciler veya uzmanların sözcüğe yeni bir anlam yüklemeleri sonucu gerçekleştiği gözlemlenmektedir.58 Dil bilimciler terimlerle ilgili,
bilimsel bir alanda bir kavramın birden fazla terimle karşılanmaması, bir terimin birden fazla kavramı ifade etmemesi ilkesine uymaları gerektiği için mecaz konusunda zorluklarla karşılaşmaktadırlar.
Başka bir ifadeyle bilim dilinde terimlerin netliğini sağlamak için
çok anlamlılıktan kaçınılmaktadır. Mecaz yöntemiyle yeni kelime
türetmek çok anlamlılığı zorunlu kılmaktadır. Bundan dolayı terimbilimciler, dilde bir şekilde kullanılmış olan sözcükleri diriltmeyi
tercih etmektedirler. Bir başka açıdan dile yakın anlamlı kelimeler
katmak, yakın anlamlı kavramları ve terimleri ifade etmek için
önemli bir kaynaktır. Böylece terimbilimci yakın anlamlı her bir
kelimeyi, yakın anlamlı terimleri ifade etmek için kullanır. Örneğin
Arapçadaki طواقة، حواقة، عموديةkelimeleri helikopter kelimesini ifade
etmek için kullanılır.59 Eğer bu kelimeleri helikopter çeşitlerinden
birini ifade etmek için kullanılırsa yakın anlamlılığın bilim dilinde
yardımcı bir durum olduğu görülür.
Ta‘rîb Yoluyla Terim Türetme
Yabancı kökenli terimlerin Arapçaya giriş serüvenine kısaca göz
atacak olursak, Arap dünyasında erken dönemden itibaren bu çalışmaların başladığı görülür. Hicri birinci asırda, Halid b. Yezid b.
Muaviye gözetiminde astronomi, tıp ve kimya kitaplarının Arapçaya
tercüme edilmeye başlanmıştır. Hicri ikinci asırda felsefe, matematik, astronomi, biyoloji gibi alanlardaki kitaplar Arapçaya çevrilmiş-
tir. Hicri üçüncü asırda, bilimsel çalışmalar hız kazanmıştır. İslam
düşünürleri farklı alanlarda ufuk açıcı çalışmalara imza atmışlardır.
Hicri onuncu asra gelindiğinde, İslam dünyasında geliştirilen ilimlerin artık Batı’ya geçişi başlamıştır. Başta Endülüs olmak üzere farklı
yollarla, İslam dünyasında geliştirilen ilimler Batı’ya nakledilmeye
başlanmıştır. Hicri on üçüncü asırda Arap dünyasında bir durgun-
58 Stephen Ullman, Devru’l-Kelime fi’l-Luga, çev. Kemal Muhammed Beşîr, Mektebetu’ş-
Şebâb, Kahire, 1986, s.151.
59 Kâsimî, Ali, İlmu’l-Mustalah Ususuhu en-Nazariyye ve’t-Tatbikiyye el-İlmiyye, ss.373-
374.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 207
luk yaşanmıştır. Hicri on dördüncü asırda yeniden canlanma baş-
lamıştır.
20. yüzyıla gelindiğinde terim çalışmaları hız kazanmıştır. 1919
yılında Şam’da Tıp Fakültesi açılmış, dersler Arapça olarak verilmeye başlanmıştır. Bu dönemden itibaren terim alanındaki çalışmaların daha metodik bir şekilde yürütülmeye başlanmıştır. Bu süreçte
yabancı dillerden Arapçaya geçen muarreb terimler, terim türetme
açısından üzerinde durulmaya değer bir konudur.
Ta‘rîb ( )التعريبve taarrub ( )التعربtefîl vezninden türemiş masdardır. el-Cevheri ta‘rîbi, Arapların kendi sesleriyle ifade ettikleri
yabancı isimlerdir şeklinde ifade etmiştir.60 Klasik sözlüklerde
ta‘rîble dahîl eş anlamlı olarak kullanılmıştır. İbn Manzur Lisan’ında
dahîl için; bir kimsenin ait olmadığı bir aileye, gruba kendisi dahil
etmesine dahil denir. Dahîl sözcüğüne gelince, Arapçada kullanılan
yabancı kelimelerdir şeklinde tarif etmiştir.61 Bazı Arap bilginleri bu
iki kelimenin bir birinden farklı olduğu görüşündedir.
Celalettin es-Suyûtî Muzhir’inde Arapçaya geçmiş yabancı kelimeleri üç grupta toplar: 1.Arapların Arapça vezninde Arapçaya
kattıkları yabancı kelimeler. Bu kelimeler درهمve بهرجkelimelerinde
olduğu gibi kök, zaid harfler ve kalıp açısından Arapçaya benzetilir.
2. Arapların, Arapça kalıba aktarmadan kullandıkları yabancı
kelimeler. Bu kelimeler önceki kelimelerden farklıdır. آجرve سفسير
kelimelerinde olduğu gibi.
3. Ses dışında bir değişiklik yapmadıkları kelimeler. ُ خَّرم ,خراسان
gibi.62
el-Cevalikî ise, Arapçadaki yabancı kelimeleri, elif lam (lam-ı
tarif) kabul edip etmemeleri açısından ikiye ayırır. Lam-ı tarif kabul
eden kelimeler, kelime yapısı açısından Arapça kelimeler gibi kabul
edilir. / الديباجelbise kelimesinde olduğu gibi. Lam-ı tarif kabul etme-
60 Ebû Nasr İsmail b. Hammad el-Cevherî, , es-Sıhah, thk.: Şihabüddin Ebû Amr, Dâru’lFikr, Beyrut, 1998, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1998, c. I, s.204.
61 İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, دخلmad.
62 Abdurrahman Celâleddin Suyûti, el-Muzhir fî ‘Ulûmi’l-Luga ve Envâihâ thk. Muhammed Ahmed Câd el-Mevlâ vd., Mektebetu Dâru’t-Turâs, 3.baskı, Kahire, ty. c.I,
271. Bu konuda ayrıntılı bilgi için Kemal Paşa Zade’nin “Risaletun fi’t-Tarib” eserine
bakılabilir.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
208| db
yen kelimeler yabancı kelime olarak kabul edilir. موسىkelimesinde
olduğu gibi.
Klasik dilcilere göre muarreb, istişhad döneminden önce Arap-
ça kelime kalıba sokulan veya bazı harfleri değiştirilerek farklı dillerden Arapçaya geçen, mana ve yapı olarak yabancı kelimeleri
ifade etmektedir. Rifâil Nahla’nin tespitine göre, klasik dönemdeki
sözlüklerde muarreb kelimelerin sayısı yaklaşık 2515’tir.63 Bugün
Arapçada 8000’den fazla muarreb kelimenin olduğu tahmin edilmektedir.64 Kuran’da ve Cahiliyye şiirinde var olan benzeri türden
her kelime muarreb kelimelerden kabul ettiler. ،جلسان، بنفسج
ve benzeri kelimelerاستبرق،سجنجل، بستان، صراط، قرطاس، أساطير، مشكاة، زنِبيل
muarrab kelimelerdendir. Klasik dönemde yazılmış bilimsel eserlerde muarreb kelimelerin çok kullanılmıştır. İbn Sina’nın tıp alanında
yazdığı eserlerde muarreb kelimelerin oranı yüzde 30’dan az değilالدسنتريا، البرسام، القولنج، الماخوليا، الورشكيْ، القيفال، الأنيسون، البلبوس، الاسفيداج، ?.dir
bu terimlerden bazılarıdır. İbnu’lالأقليميا، القراصيا، السقمونيا، الصندل، الفاريقونBaytar’ın el-Câmi‘ eserindeki terimlerin %46’i, Ebu Cafer el-Kâfî’nin
Kitâbu’l-Edviye el-Mufrede’deki terimlerin %65’i muarrabtır.65 Böyle olmasına rağmen Arapça bir eser olarak bilim dünyasında önemli
bir yere sahip olmuştur.
Dilin yeni gelişmelere açık olması gerekir. Dilin gelişmesini
dondurma gayreti, eski kelimelere sıkıca sarılıp yeni sözcük türetmekten kaçınma faaliyeti düşünceyi engellemektir. Eğer önceki
Arap bilginleri bunu yapsaydılar, Arapça ifade gücünü kaybederdi.
Aksine onlar, kelimelere yeni anlamlar kazandırmanın yanı sıra,
Arapçaya Latince, Yunanca ve Farsçadan binlerce kelime kattılar.66
63 Cevad Husnî Semâ‘a,“Menheciyyetu Vadi‘’l-Mustalahi’l-‘Arabî ve Tecelliyâtihâ fi’lMu‘cemi’l-Muhassas”, Nedvetu’d-Diraasât el-Mustalahiyye ve bi’l-‘Ulûmi’l-İslâmiyye,
Fas, 1993, I, 88. “Ba‘du’l-Istalâhât Yunâniyye fi’l-Lugati’l-Arabiyye” (MMLA, III, 330-
348) makalede klasik dönemde Arapçada bulunan Yunanca terimlerin sayısı 700 olarak verilmiştir.
64 Muhammed Altuncu, el-Mu‘arreb ve’d-Dahîl fi’l-Lugati’l-‘Arabiyye ve Edâbihâ, Dâru’lMaarife, Beyrut, 2005, s.1.
65 Ahmed Şefik el-Hatib, “Min Kadaya’l-Luga el-Arabiyye ve Meşâkiluha fi Mecâli’tMustalahat el-İlmiyye, MMLA, LXXXVII,s. 215.
66 Faruk Şûşe, Lugatunâ el-Cemîle, Mektebetu’l-Usre, Kahire, 1999, s.119.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 209
Arapçada kullanılan kelimeler incelendiğinde Farsça, Yunanca,
Türkçe gibi dillerden geçen çok kelimeye bulunur.67
Memduh Muhammed Hasâre, Arapçada kullanılan muarreb ve
dahîl kelimelerin oranını tespit etmek için farklı alanlarda altı bilimsel dergideki makaleler üzerinde bir araştırma yapmıştır. Dışarı-
dan gelen kelimelerden yaklaşık olarak yarısının muarreb, yarısının
da dahîl şeklinde Arapçaya geçtiğini tespit etmiştir. Araştırmacı,
dahîl kelimelerin muarreb kelimelere oranının zamanla azaldığını
gözlemlemiştir.68
İslâm öncesi dönemde bir medeniyet ve kültür dili olmayan
Arapça, çeşitli şekillerde ilişki içerisinde olduğu Samî dil ailesinden
Aramca (Süryanice), Habeşçe ve İbraniceden; Hint Avrupa dil ailesinden Hintçe (Sanskritçe) ve Farsçadan (Pehlevice); ayrıca Yunanca ve Latinceden kelimeler almıştır. Söz konusu kelimeler, Cahiliye
dönemi olarak adlandırılan devrin şiirlerinde ve Kur’an-ı Kerim’de
kullanılmıştır. Arapçaya geçen yabancı kelimelerin gerek dönemin
Arap şiirinde gerekse Kur’an’da kullanılması o dilin öz varlığı olarak
kabul edildiğinin bir göstergesidir.69 Kur’an’daki yabancı kelimelerle
ilgili ilk çalışma İbn Abbas (ö.68/687)’a aittir. Suyûti’de Kur’an’daki
yabancı kelimelere ilişkin el-Muhezzeb fî Mâ Vaka‘a fi’l-Kur’ân mine’l-Mu‘arreb adında bir kitap kaleme almıştır. Suyûti bu eserinde
Kur’an’daki mu‘arreb kelimelerin alfabetik sıraya göre dökümünü
verir.
Rafael Nahle el-Yesui’ye göre Cahiliye döneminde Aramcadan
980, Farsçadan ise 850 kelime Arapçaya geçmiştir. Bu rakam yukarda sözü edilen diğer dillerden geçen kelimelere oranla oldukça
fazladır. Farsçadan Arapçaya İslâm öncesi dönemde 850 kelime
geçmesi ve bu kelimelerin din, siyaset, tarım, ticaret, sosyal yaşam
alanları (giysiler, kumaşlar, kap kacak), yemekler, içecekler vb.)
ilgili olması Araplarla Farslar arasındaki ilişkinin boyutunu göstermektedir. Söz konusu dönemdeki şiir dilinde yukarıda sözü edilen
dillerden çeşitli kelimeler kullanılmasına rağmen Türkçeden herhangi bir kelimenin kullanılmaması Türklerle Araplar arasında
67 Mârî el-Kermelî, Nuşûu’l-Lugati’l-‘Arabiyye ve Numuvvuha ve İktimâlihâ, Mektebetu’sSekâfe ed-Dîniyye, Kahire, ty., s.92.
68 Muhammed Hassâra Memdûh, “el-Mu‘arreb ve’d-Dahîl fî’l-Mecellât el-Mutehassasa”,
Mecelletu Mecma’u’l-Luga el-‘Arabiyye bi Dimeşk, 2000, LXXV ,ss. 919-952.
69 Abdurrahman Celâleddin Suyûtî, el-Muhezzeb fî Mâ Vaka‘a fi’l-Kur’an mine’lMu‘arreb, thk. et-Tihâmî er-Râcî el-Hâşimî, Sundûku İhyâi’t-Turâsi’l-İslâmî, Magrib,
ty., s.65.
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
210| db
İslâm öncesinde doğrudan bir iletişimin olmadığını göstermektedir.70
Arap dili İran, Rum, Habeş ve Hint gibi milletlerden ticaret seyahat ve savaş unsurlar neticesinde cahiliye döneminden itibaren
alınan yabancı kelimelerle tanışmıştır. Örneğin Farsçadan , آجر , أبريق
kelimelerini, Yunanca’danفهرست , طابق , زنِبيل , جاموس , بستان , أسطونة
, kelimeleriniياقوت ,موسيقي ,فندق ,فلسفة ,فانوس ,جغرافيا , بطاقة , أسطول , أسطرلاب
Latince’den قيصر ,قنديل ,صراط ,صابون ,دينار ,أصطلkelimelerini almıştır.
Âramcadan Arapçaya geçmiş çok sayıda kelime vardır. Bu kelimeler Arapçaya farklı kültürler vasıtasıyla geçmiştir. ،ُ رمان، الزيت، الخمر
رة
الكبريت، المرجان، البلِْو ، السمkelimelerinin aslı Âramca’dır. Evin kısımlarını
kelimeleri Arapçayaالباب، القفل، الزجاج، الكيس، السكيْ، الخاتم ifade eden
Âramca’dan geçmiştir. السلطان، الأمة، السوق، القسطkelimelerinin aslının
da Farsça olduğu söylenmektedir.
Sami dillerde kullanılan bazı terimler ortak dilin ürünüdür. Hasan Zaza, sami dilleri arasındaki yakınlığı, hepsinin bir asıldan gelmesine bağlamaktadır. Ona göre, Samiler olarak isimlendirilen
milletlerin dilleri birçok yönden birbirine benzemektedir. Mevcut
birçok kelime bu dillerin ortak ürünü olarak kabul edilir. Temelde
kelime kalıpları ve kelime türetme yolları benzemektedir. Sayılan
özellikler bir anlamda bu dillerin tek bir dilden kaynaklandığının
işaretleridir.71
Arapçada Yunanca kökenli kelimelerin sayısı az değildir. ،إبليس
çok eskiden Arapçaya geçen keliالجنس، الزوج، الِ قرطاس، الإزميل، الفندق، اللصmelerden bazılarıdır.”72 Günümüzde özellikle İngilizce ve Fransızcadan Arapçaya geçen terimlerin aslının Yunanca ve Latince olduğu
düşünülürse sayı daha da artmaktadır.
70 Emrullah İşler, “Türkçedeki Arapça Alıntı Kelimelerde Farsça Etkisi”, V. Uluslar arası
Türk Dili Kurultayı, Bildiriler-I, Tdk., Ankara, 2004, s.1409.
71 Hasan Zaza, es-Sâmiyyûn ve Lugatehum, Dâru’l-Kalem, Dımeşk, 1990, s.11.
72 G. Bergstrasser, et-Tatavvur en-Nahvî li’l-Lugati’l-‘Arabiyye, çev.: Ramazan Abduttevvâb, Mektebetu el-Hâncî, Kahire, 2003, ss.222-223.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 211
Naht Yoluyla Terim Türetme
Naht eski ve yeni dilin gereksindiği filolojik bir olgudur. İki ya
da daha çok isim ya da fiilden ihtiyaç durumunda zâid harflere yer
vermeden kök harflerle yapılabilir. Eğer menhût kelime isimse
Arapça kalıpta olması şarttır. Bu tür kelimelerden sıfat, “yâ ilgi” eki
eklemekle elde edilir. Fiilse فَْ علَ َ لya da تََ فْ علَ َ لkalıbında olur. Nahtın
klâsik örneklerine daha çok dînî sloganların söylenmesini ifade
eden fiil formlarında rastlanır. / َ سبْ َ ح َ لsubhânallâh dedi;
/ َ حمَْ دَ لelhamdu lillah dedi. Menhût bir fiil olan َ دْمَ عَزfiilinin aslı ُأَداَ م الله
ُ/ ِ عَّزهAllah izzetini dâim etsin yapısıdır. Bu fiilde Allah lafzının bulunmayışı nahtın kelimeleri nasıl yoğuran bir sistem olduğunu da
ortaya koymaktadır.
Naht bunun dışında bazı sınırlı sayıda özel ismin ilgi adında
’ َ عبْ ُ دال َّ شمسten َ عبْ َ ش ِ ميgibi ve bazı özel isimlerin çoğullarında görülür;
’اِْمُرُ ؤالَ قيْسtan ٌ َ مراَقِ َ سةgibi. Geleneksel olarak nahtı bir iştikâk/türetme
yolu olarak gören dilciler varsa da nahtın semâî olduğu konusunda
ihtilaf yoktur. Oysa Kahire Dil Kurumu zaruret durumlarında bir
türetme şekli olarak nahta başvurulabileceği kararını almış ve uygulama da bu şekilde olmuştur.73
Bilindiği üzere bilimsel gelişmeler ve yenilikler sonucu sayısız
terim türetilmektedir. Günümüzde, türetilen terimlerin çoğu Batı
medeniyeti kaynaklıdır. Pek çok Arap bilim adamı, Batı dünyasının
ulaştığı ileri düzeyi yakalamanın, bilimsel ve teknolojik alanlardaki
kullanılan terimleri türetmekten geçtiğini söylemektedir. Naht yöntemi bu ihtiyacı karşılamak için bazı bilim adamları tarafından bir
çare olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple naht yöntemi daha çok,
Batı dillerinde yer alan bilimsel ve teknolojik terimlerin türetiminde
kullanılmaya başlanmıştır. Ancak bazı bilim adamları, bu yöntemi
uygun görmeyip, Arapçanın yapısına daha uygun diğer türetme
yöntemlerinin kullanılması gerektiğini ifade etmişler, nahtın bir
ihtiyaç değil zaruret anında başvurulabilecek bir türetme yöntemi
olduğunu belirtmişlerdir.
Yirminci yüzyılın başlarında Arapça bilimsel terimler türetilmesinde Sâtı’ el-Husrî’nin çabaları göze çarpmaktadır. Terim türetil-
73 Soner Gündüzöz, “Klasik ve Modern Arapçanın Tarihsel ve Filolojik Sınırları”, Nüsha
Dergisi, Yıl III, sayı:8, Kış, 2003, ss.72-78
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
212| db
mesinde iştikâk ve naht yöntemlerinin en önemli vesilelerden oldu-
ğu kanaatini taşıyan el-Husrî, daha çok birleşik isimler türeterek
düşüncelerini uygulamaya koymuştur. el-Husrî, naht yöntemine
karşı çıkanlara, terim türemek için naht yöntemi kullanılmadığı
takdirde, bilimsel terimlerin ta‘rîb yoluyla Arapçaya girmesinin daha tehlikeli olacağını ifade etmektedir.74 O Batı dillerindeki olumsuzluk anlamında kullanılan “un”, “a”, “an” ön ekleri yerine “”لا
kelimesini kullanmış ve buna bağlı olarak, sınırsız/unlimited/ لا
,مُدودahlakdışı/amoral / ,لا أخلاقيanidrid/anhydride/ لامائيgibi çeşitli
terimler türetmiştir. Ayrıca “pre” ön ekini قبل /قبşeklinde kullanarak, “tarih öncesi/prehistory/ قبتاريخgibi terimler, “dışında, üstünde,
altında” anlamlarına gelen خارج / فوق / تَتzarflarını kısaltarak okuldan mezun/extraschoolar/ ,خامدرسيolağandışı/abovenormal/,فوسوي
bilinçaltı/subconscioue/ تَشعوريgibi terimler türetmiştir. Ön ekler
dışında iki kelimeden oluşturduğu mikrobik canlı/sporozoa/ حيثومة
ve hayal kurmak/daydream/ حاقظةgibi terimleri de naht yoluyla
türetmiştir. İlk terimi “ ”حيوان + جرثومةkelimelerinden ikincisi “حلم + يقظة
” kelimelerinden türetmiştir.75
Sonuç olarak, terim türetme konusunda ortaya çıkan veriler
Arapçanın zengin bir türetme gücüne sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Her zaman güncelliğini koruyan bu konu, araştırmacıları
yeni arayışlara yönlendirmektedir. Dilin sınırlı imkânlarıyla her gün
devam eden terim akışına ayak uydurmak için yeni türetme yollarıyla geliştirilmeye çalışılmaktadır. Arapça bu esnekliğe sahip bir
bilim dilidir. Arapçanın sözcük zenginliğini ortaya çıkarmak için
bugün her zamankinden daha çok çaba sarfetmek gerekmektedir.
Bu görev öncelikle Arap ülkelerinde faaliyet gösteren dil kurumları-
na düşmektedir.
74 Mes‘ud Bûbû, fî Fıkhi’l-Lugati’l- ‘Arabiyye, Câmiatu Dımeşk, 1994, s.142.
75 Muhamed Hasan Abdulaziz, en-Naht, Dâru’l-Fikr el-‘Arabî, Kahire, 1990. , ss.25-26.
ARAP DİLİNDE TERİM SORUNU
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
db | 213
Kaynakça
Abdulaziz, Muhamed Hasan, en-Naht, Dâru’l-Fikr el-‘Arabî, Kahire, 1990.
Abdullatif, Muhammed Hamâse, el-Luga ve Binâu’ş-Şi‘r, Mektebetu’z-Zehrâ, Kahire,
1992.
Abdulvehhâb ‘İzâm, “Sılâtu’l-Luga el-Arabiyye ve’l-Lugâtu’l-İslâmiyye, MMLA, V Kahire,
1953, (ss.230-234).
Ahanov, Kaken, terc. Murat Ceritoğlu, Dilbilimin Esasları, Türk Dil Kurumu, Ankara,
2008.
Aksan, Doğan, Anlambilim, Engin yay., Ankara, 1999.
Altınörs, Dil Felsefesine Giriş, İnkılâp yay., İstanbul, 2003.
Altuncu, Muhammed, el-Mu‘arreb ve’d-Dahîl fi’l-Lugati’l-‘Arabiyye ve Edâbihâ, Dâru’lMaarife, Beyrut, 2005.
Başkan, Özcan, “Dilde Çeviri İşlemi”, Türk Dili, sayı:322, Ankara, 1978, (s.26-38).
Bûbû, Mes‘ud, fî Fıkhu’l-Lugati’l- ‘Arabiyye, Câmiatu Dımeşk, 1994.
Cevherî, Ebû Nasr İsmail b. Hammad, es-Sıhah tacü’l-luga ve sıhahi’l-‘Arabiyye, thk.
Şihabüddin Ebû Amr, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1998.
Cürcâni, Ebü'l-Hasan Seyyid Şerif Ali b. Muhammed b. Ali, et-Ta'rifât, Dâru'l-Kutubi'l-
İlmiyye Beyrut, 1983.
ez-Zea‘bî, Amine Salih, Masadiru’l- Ef‘âl es-Sulâsiyye fi’l-Lugati’l- Arabiyye, Muessetu
Râm li’t-Teknolojiye ve’l-Kompeter, Amman, 1996.
G. Bergstrasser, terc. Ramazan ‘Abduttevvâb, et-Tatavvur en-Nahvî li’l-Lugati’l-‘Arabiyye,
Mektebetu el-Hâncî, Kahire, 2003.
Gündüzöz, Soner, “Arapçada Kültür Dil İlişkisi: Arapçanın Yapılanmasında ve Algılanmasında Etkili Ögeler”, Dinbilimleri Akademik Araştırmalar Dergisi, V, sayı: 2,
(2005), (ss.219-134).
Gündüzöz, Soner, “Klasik ve Modern Arapçanın Tarihsel ve Filolojik Sınırları”, Nüsha
Dergisi, Yıl III, sayı:8, Kış, 2003, (ss.69-90).
el-Halife, Abdulkerim, el-Lugati’l-‘Arabiyye ve’t-Ta‘rîb fi’l-‘Asri’l-Hadîs, Mecmeu‘’l-Lugati’lArabiyye el-Urdunî, 1984.
Hasâra, Memdûh Muhammed, “el-Mu‘arreb ve’d-Dahîl fî’l-Mecellât el-Mutehassasa”,
Mecelletu Mecma’u’l-Luga el-‘Arabiyye bi Dimeşk, LXXV, 2000, (ss.919-952).
el-Hatib, Ahmed Şefik, “Min Kadaya’l-Luga el-Arabiyye ve Meşâkiluha fi Mecâli’tMustalahat el-İlmiyye”, LXXXVII, Kahire MMLA, (ss.205-221).
el-Hatib, Ahmet Şefik, “Menheciyyetu Binai’l-mustalahat ve Tatbikuha”, Mecelletu Mecmeu’l-Luga Arabiyye bi Dimeşk, LXXV, sayı:3, ( ss.497-571).
Hayruddin Hakkî, “İmkânâtu’l-‘Arabiyye: Cevânibu’d-Dikka ve’l- Gumûd fi’l-Mustalah el-
‘İlmî el-‘Arabî el-Cedîd”, el-Lisân el-‘Arabî, II, sayı:1, 1975, (ss.26-35).
Helmut Felber, Terminology Manual, Paris, 1999.
Hicazi, Mahmud Fehmi, el-Usus el-Lugaviyye li ‘ İlmi’l-Mustalah, Dâru Garîb li’t-Taba‘ti
ve’n-Neşr ve’t-Tevzi‘, Kahire, 1995.
Huveyda, Muhammed Fehmi, “Müşkilâtu tercemetü’t-ta’birât ve’l-ıstılâhât”, et-Terceme
ve Devruhâ fî Tefau‘li’l-Hadârât, Camiatu Ezher, Dâru’d-Difa’ li’s-Sahafeti ve’nNeşr, Kahire, I, (ss.617-674).
İbn Cinni, Ebu'l-Feth Osman, el-Hasais, nşr. Muhammed Ali en-Neccâr, Kahire, 1952.
İbn Manzur, Ebu'l-Fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensârî,
Lisanu'l-Arab, nşr. Emîn Muhammed ‘Abdulvehhâb vd., Dâru’t-Turâs el-‘Arabî, Beyrut,
1414/1999.
İşler, Emrullah, “Türkçedeki Arapça Alıntı Kelimelerde Farsça Etkisi”, V. Uluslar arası
Türk Dili Kurultayı, Bildiriler-I, TDK, Ankara, 2004, (ss.1409-1420).
J. V. Vendryes, Dil ve Düşünce, çev. Berke Vardar, Multilungual, İstanbul, 2001.
Kâmil, Saî‘d Hîbetullah, “el-İmkâniyyeti’l-Mevdui‘yye ve’t-Darûreti’l- Mulihha li Tedvîli’lMustalahiyyeti’l-‘Arabiyye”, el-Lisânu’l-‘Arabî, XXXVIII, 1994, , (ss.294-302).
YAŞAR DAŞKIRAN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 14 SAYI 1
214| db
Kasimî, Ali, İlmu’l-Mustalah Ususuhu en-Nazariyye ve’t-Tatbikiyye el- ’İlmiyye, Mektebetu Lübnan, Beyrut, 2008.
el-Kefevî, Ebu’l-Bekâ Eyyub b. Musa el-Huseyin, el-Kulliyât, Bulak Matba‘ası, Kahire, ty.
el-Kermelî, Mârî, Nuşûu’l-Lugati’l-‘Arabiyye ve Numuvvuha ve İktimâlihâ, Mektebetu’sSekâfe ed-Dîniyye, Kahire, ty.
Komisyon, el-Mustalahâtu’l-‘İlmiyye Elletî Ekarrahâ el-Mecma‘, Kahire, 1981.
Medkûr, İbrahîm, “el-‘Arabiyye Lugatu’l-‘İlm ve’t-Teknolojiyye”, MMLA, XXXIII, 1974,
(ss.15-26).
en-Neccâr, Latife İbrahim, Devru’l-Binye es-Sarfiyye fî Vasfi Neşe Zâhirati’n-Nahviyye ve
Tak‘idihâ, Dâru’l-Beşîr, I. baskı, 1994.
Atabey vd., Sözcük Türleri, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1983.
Semâ‘a, Cevad Husnî, “Menheciyyetu Vadi‘’l-Mustalahi’l-‘Arabî ve Tecelliyâtihâ fi’lMu‘cemi’l-Muhassas”, Nedvetu’d-Diraasât el-Mustalahiyye ve bi’l-‘Ulûmi’l-
İslâmiyye, I, Fas, 1993, (ss.85-96).
es-Seyyid, Mahmut Ahmed, “el-Mebadi el-Esasiyye fi vadi’l-mustalah ve tevlidihi”, Mecelletu Mecmeu’l-Luga Arabiyye bi Dimeşk, LXXV, sayı:3, (ss.617-648).
Subaşı, Derya, Sözlük Verilerine Dayalı Görünümleriyle Arapçada Kavram Oluşturma
Yolları (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara, 2010.
es-Suyûtî, Abdurrahman Celâleddin, el-Muhezzeb fî Mâ Vaka‘a fi’l- Kur’an mine’lMu‘arreb, thk. et-Tihâmî er-Râcî el-Hâşimî, Sundûku İhyâi’t-Turâsi’l-İslâmî, Magrib, ty.
es-Suyûtî, Abdurrahman Celâleddin, el-Muzhir fî ‘Ulûmi’l-Luga ve Envâihâ, thk. Muhammed Ahmed Câd el-Mevlâ vd., Mektebetu Dâru’t-Turâs, 3.b askı, Kahire, ty.
Şûşe, Faruk, Lugatunâ el-Cemîle, Mektebetu’l-Usre, Kahire, 1999.
et-Tehânevî, Muhammed, Keşşâfi Istılâti’l-Funûn ve’l-‘Ulûm, neşr. Refîk el-‘Acem vd.,
Mektebetu Lubnan Nâirûn, Beyrut, 1996.
Ullman, Stephen, Devru’l-Kelime fi’l-Luga, çev. Muhammed Beşîr, Mektebetu’ş-Şebâb,
Kahire, 1986.
Zaza, Hasan, es-Sâmiyyûn ve Lugatuhum, Dâru’l-Kalem, Dımeşk, 1990.
Zülfikar, Hamza, Terim Sözlükleri ve Çalışmalarıyla ilgili Bibliyografya, Türk Dil Kurumu
yay., Ankara, 2006.


Konular