Ahmet YALAR ile Röportaj

e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
159
Ahmet YALAR ile Röportaj
Ahmet Yalar Hoca, Diyarbakır’da uzun yıllar imamlık yapmış hem medrese mezunu
hem üniversite mezunu bir zat. Bölgenin ilmi geleneğine uygun olarak önce medrese tahsilini
tamamlamış, Arapça ve Farsça’yı çok iyi öğrenmiş olan Yalar Hoca, üniversite okumak
suretiyle klasik tahsilin yanında modern eğitim kurumlarında da kendini geliştirme imkanı
bulmuştur. İmamlık görevinin yanında ders vermek suretiyle eğitim faaliyetlerini aksatmamış
olan hocamız emekli olmasına rağmen hala verdiği Arapça ve Farsça dersleriyle faaliyetlerini
devam ettirmektedir. İşte bu söyleşimizde hem hocanın kendisini hem de içinde yetiştiği ilmi
geleneği yakından tanımak için hocaya yönelttiğimiz soruların cevaplarını bulacaksınız.
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Bismillahirrahmanirrahim. Ben Ahmet Yalar Molla Abdusselam’in oğlu. Babam;
molla Abdusselam-i Mermeri olarak tanınmıştı, Hezanlı Şeyh Muhammed selim’in yeğeni
yani Şeyh Abdulkadir’in torunudur. Diyarbakır’a bağlı Mermer nahiyesinde 1951 veya 1952
yılında doğdum.
Babamın babası Molla Hüseyin; annesi ise Hezan’lı Şeyh Abdülkadir’in kızı Safiyye
Hanım’dır. Dedem Molla Hüseyin Resulan’lı olup, Norşin Şeyhi Abdürrahmané Taxi’nin
emri üzerine kayınbabası Şeyh Abdülkadir ile birlikte yaklaşık 1880-1890 yıllarında Lice’ye
bağlı Hezan Nahiyesine yerleşmişlerdir. Resulan Muş’a bağlı tarihi bir köydür.
Babam medrese tahsilini bitirdikten sonra fahri imam olarak mermerde hocalığa
başlamıştır. Başlamasıyla beraber gördüğü bir rüya üzerine o zamanın çok zor şartlarında bir
medrese açmıştır. Her dönem, takriben 30-40 civarında talebeleri bulunurdu. Böylece çokça
talebe yetiştirmiştir. Hatta babam medresesi hakkında şunları söylüyordu: “o zaman çok dar
ve sıkıntılı şartlar altında ancak bir samanlığı medrese olarak kullanıyorduk. Bir samanlıkta
30-40 tane faqi yetiştiriyorduk”.
Babamın oldukça disiplinli bir eğitim metodu vardı. Onun bu disiplinli eğitim anlayışı
Şeyh Ahmedi Xani’nin bu alandaki yaklaşımından etkilendiğini tahmin ediyorum. Şeyh
Ahmedi Xani bu konuda şöyle der:
“Muallim bıla dıl weki berbıtın
Dıvétın ku şagırd dilber bıtın”
Yani öğrencinin başarılı bir eğitim elemanı olması isteniyorsa hocanın eğitirken pasif
değil taş yürekli olarak çok ciddi olması gerekir.
Bu konuda babamdan bir örnek: Bir gece dışarıda duvarın kenarında ağabeyimle
birlikte zorunlu metin ezberlemesi tekrarını yaparken, meğerki bir ara sohbete dalmışız.
Gizliden bizi kontrol eden babam aniden ortaya çıkıp “Be hey soytarılar, sizi metin okumaya
mı, laklaka yapmaya mı gönderdik!” dedi ve her birimize bir iki sert tokat attı.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
160
Mermer’de İlkokulu bitirir bitirmez medrese tahsiline başladım. İlk okul yıllarında
anne ve babamdan Kuran-ı Kerim , Mevlüt ,Nübihar gibi başlangıç kitaplarını okumuştum.
İlk okuldan sonra sarf kitaplarına başladım. Dersimi artık yalnızca babam veriyordu. Aldığım
kitapları sıralamaya gerek yok malümdur; emsile ,bina , izzi gibi kitaplar. Medrese
tahsilimde Molla camii’ye kadar babamın yanında okudum. Ondan sonra 2-3 ay kadar
ağabeyim Molla Mehmed ile birlikte değişik yerlerde okumaya gittik. O zamanlar ben Molla
Camii kitabını abim ise daha üst kitapları (Molla Camiinin Şerhlerini ) okuyordu. Babam bize
, “artık sizi başka yerlere göndermem gerekiyor bundan sonraki dersleri baba yanında değil
farklı ve daha iyi yerlerde okumanız gerekir” dedi. Bu süre içinde birkaç değişik medresede
kaldık , babam bize iyi bir yer bulmak için arayış halindeydi.
Molla Cami kitabına kadar babanızın yanında okudunuz. Yeri gelmiş iken
sohbetimize babanız hakkında devam edebiliriz. İlk olarak öğrenmek istediğim
babanızın nerede ders aldığı.
Babam Hezan ve civarındaki değişik müderrislerden ders almıştı. Sarf ilmini Seyda-i
Molla Abdullah-i Memani’den almış. Ondan çok bahs ederdi, onun derslerinin iyi olduğunu
sıkça anlatırdı. Babamın sarf bilgisi çok kuvvetliydi ve sarf ilmine hakimdi.
Molla Abdullah-i Memani hakkında bir bilgi biliyor musunuz?
Hezan’a yakın Balıcné köyünde hocalık yapıyordu. Babam da orada ondan sarf
derslerini alıyordu. Onun hakkında çok fazla bilgi sahibi değilim. Aslı itibarıyle Memani’den
gelmiş, serhat bölgesinden Hezan’a gelmiş tam emin değilim memani Muş iline bağlı bir
köydür. Ayrıca babam büyük abisi Molla Salih’ten de ders almış. Ayrıca Seyda-i haci fettah
(Rh. A) ten ders almış. Seda-i haci’nin küçük kardeşi Molla Mehmet Zait’ten de bir müddet
ders almış.
Dayısı Şeyh Muhammet Selim’den ders almış mı?
Dayısından azda olsa ders almış, fakat sistematik değil az bir miktar almış. Saydığım
hocalardan daha fazla ders almış.
O zaman bu eğitim camiası Hezan çevreli olarak görülüyor. Seyda-i molla Hüseyin-i
Küçük de, Seyda-i Haci de Hezan’dan etkilenen bir gelenekten geliyor.
Evet Hezan ve Norşin geleneğinden geliyor.
Babanız Seyda-i Li’ci Şeyh Muhammet Hadi den hiç bahs ediyor muydu ?
Babamın onu görüp görmediğini hatırlamıyorum, fakat Seyda-i haci ondan çok bahs ediyordu.
Ve onu çok seviyordu ayrıca ondan derste de almıştı. Ben de Seyda-i Haci’nin medresesinde
iken seydanın çokça sözünü ettiği Seyda-i Lici’nin şiir divanını ve yine kendi eseri olan
Kuran Tecvidinin bir nüshasını elimle yazdım.
Hezan konusu açılmışken babanız Seyda-i Xasi (Hoca Xasi veya Molla-i Xasi )
hakkında bir şeyler anlatıyor muydu?
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
161
Babam Molla-i Xasi iyi tanıyordu. Babamdan yaş olarak büyüktü. Alim,müttaki , takvalı
ilmiyle amel eden ve ilmi şahsiyeti yerinde olan bir zat idi. Fetvaları meşhur idi. Aynı
zamanda çalışıyordu, kendi işinde bahçe ve tarlada çalışıyordu. Hatta babam şunu
anlatıyordu; bir gün yabancı biri Hezana gelip “ben Hoca-i Xasi’yi görmek istiyorum” dedi.
Ona Hoca Xasi gösterildiğinde hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü onun giyim kuşamı bir
rençber kıyafeti görünümündeydi. Yani ilmi kıyafetten çok mütevazi olduğu için rençber
kıyafeti giyiyordu.
Onun kimin yanında ders aldığını biliyor musunuz?
Bilmiyorum, ama o Lice ilçesinde resmi kadılık ve müftülük yapmıştı bütün görevlerini
bırakıp Hezan’a yerleşmişti.
Babanızın icazet verdiği kişiler var mıydı?
Babam icazet almadığı için icazet vermiyordu, sadece ileri dereceye kadar ders veriyordu.
İcazete yakın dersleri veriyordu ondan sonra talebelerine ben icazet almadığım için icazet
vermiyorum derdi. Fakat babam özellikle fıkıhta, sarf , nahiv ,siyer ilminde ve İslam tarihinde
çok ileri durumdaydı. Çok hoş anlatım sahibiydi, işlediği konuları çok güzel anlatıyordu. Yani
üstün hitabet ve fesahat yeteneğine sahipti. Oldukça espirili ve nüktedanca konuşmaları vardı.
Bunun yanında babanız çok hazır cevap birisiydi, değil mi ?
Evet , onun dilden dile dolaşan hazır cevaplıkla ilgili fıkraları var.
Hatırladığınız bir tanesini anlatabilirmisiniz?
Bir defasında ağabeyim Camide ayakkabısını çaldırmıştı. Eve gelip ayakkabısını
çaldırdığından şikayet etti. Babam o günlerde yeni ayakkabı almıştı. Yeni ayakkabısını
ağabeyime verdi ,ve ona “hayırlı olsun , artık benim ayakkabım çalındı deme, babamın
ayakkabısı kayboldu , çalındı de “ dedi.
Tekrar medrese tahsilinize dönersek , babanız sizin için arayış içinde idi , daha sonra ne
yaptınız.
2-3 ay kadar değişik yerlerde okumaya gittik. Daha sonra babam bizi Hazro’ya
Seyda-i Hacı Fettah’ın yanına gönderdi. Abim 6-8 ay kadar bir süre okudu ve icazet aldı.
Çünkü dersleri ilerideydi. Fakat ben Seyda’nın yanında 3 sene kadar kaldım, Molla
Camii’nin akabinden icazete kadar Seyda’nın yanında kaldım. Hatta hastalığı ve yaşlılığı
sebebi ile Seyda, son birkaç ay bana ders veremez duruma düştü. O süreyi Seyda-İ Molla
Abdullah Düşünücü ile tamamladık. Seyda-i Molla Abdullah o yıllarda Hazro Müftüsü olup
büyük seydanın (Seyda-i Hacı Fettah) dayısı oğlu idi. Seyda-î Molla Abdullah alim, Salih ve
müttaki bir şahsiyete sahiptir.
Hangi yıllarda ?
Seyda-i Hacının medresesinde 1968-1969 yılları arasında okudum.1969 yılında, yani 18 veya
19 yaşlarında iken icazet aldım. Seyda-i Hacı’nın yanında okurken sıra kitaplarından farklı
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
162
olarak, yoğun Farsça tahsili aldım. Benim de Farsça’yı öğrenme konusunda fazlaca bir çabam
oldu. Tahsilden sonra İran’dan Farsça dergi, gazete ve kitap getirterek modern Farsça’yı da
ekledim. Yıllarca, Dicle Üniversite’si Fen Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri bölümünde Fars
dili ve Arap dili bölümünde Arapça ve Farsça Dersleri verdim. 7-8 yıldan beridir Şarkiyat
Derneğinde Farsça dersleri veriyorum.
Talep üzerine zaman zaman orta ve lise kurumlarında, Dicle Üniversitesinde Türkçe, Türk
Dili ve Edebiyatı derslerini de verdim.
Seyda-i Hacı’nın yanında aldığınız farsça kitaplar nelerdi?
Şeyh Sad-i Şirazinin Bostan, gülistan, Mevlana camiinin Baharistan ve Yusuf-u züleyha adlı
kitapları ders olarak verdi. Bu kitap Hz.Yusuf İle Züleyha arasındaki macerayı anlatması
yanında, yeri gelince farklı konulara da geniş ve güzel açıklamalar yapan çok güçlü bir
edebiyat kitabıydı. Ayrıca Seyda Farsça’nın sarf ve Nahiv konuları ile ilgili olarak çok notlar
tutturdu. Bunları yanında olan kaynaklardan yazdırdı.
Bu notları nereden veriyordu?
Yanında olan bazı kaynaklardan veriyordu.
O dönemde Hazro’da kaç medrese vardı?
O dönemde Hazro’da 3 medrese vardı. Molla Enver, Molla Tayfur ve bizim bulunduğumuz
Seyda-i Hacı medreseleri. Diğer medreseler küçüktü 3-4 civarında talebeleri vardı. Gerçi
bizim medresede eskisi gibi fazla talebe yoktu çünkü Seyda artık yaşlanmıştı. Şunu
diyebilirim Seyda’nın en son talebesiydim. Kesin biliyorum benden sonra hiçbir insana ders
vermedi.
Seyda kaç yaşındaydı?
O zaman 80 yaşlarındaydı.
Seyda kaç yılında vefat etti?
1975. Hazro’da medfundur.
Seyda-i Hacı’nın resmi bir görevi var mıydı?
Hayır.
Seyda-i Hacı’nın ilmi durumu nasıldı?
Benim anlatmama ihtiyaç duymayacak kadar ilmi şöhret sahibiydi. Bir çok talebeleri
Türkiye’nin her tarafına yayılmış. Müftüler, Vaizler yetiştirmiştir. Bunlarda bazıları ; eski
İzmir Müftüsü Haydar Hatipoğlu , Molla Ahmet Meylani ,Molla Mehmet Bilici , Molla
Ahmet Bilici ,Molla Halit Korkusuz , Seyda-İ Molla Abdullah Düşünücü ve şu anda Uludağ
İlahiyat Fakültesinde Profesör Dr. olan Molla Mehmet Yalar gibi…
Sarf ve Nahiv yanında Seyda mantıkta, belagatte, fıkıhta ve bütün İslami ilimlerde uzman
bir şahsiyete sahipti. Ayrıca çok edebi bir lisanı vardı. Arapça , Kürtçe ve Farsça şiirleri var.
Bu şiirler, divan halinde el yazma olarak bastırılıp dağıtılmıştır.Piyasada bulunuyor.Talebesi
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
163
olduğum dönemlerde onun divanını el yazımla bir Nusha’sını yazdım. Ben Seyda’yı
edebiyatta, İslam tarihinde ve medreselerde okutulan ilim dallarında çok birikime sahip olarak
gördüm. Derslere ve konulara oldukça hâkimdi. Çok halim, güler yüzlü, bazen mizahlı, bazen
ciddi ve oldukça mütedeyyin bir üstün şahsiyet sahibiydi
Seyda-i Hacı’nın Çocuğu olmadığı için bütün enerjisini ilme vermiştir.
Evet ,evet çocuğu yoktu aile yapısı çok basit olduğu için ta gençliğinden yani Silvanlı Molla
Hüseyin Büçuk’tan icazet aldıktan sonra bütün ömrünü ,gençliğini tabi ki ilim hizmetine verdi
Hazro’daki medresesinde ömrü boyunca tedrisata devam etti. Çok icazetler verdi. Fakat
bunların hepsini çok mütevazi şekilde yapıyordu. İcazet verirken herhangi bir tören bir
merasim yapmıyordu. Seyda icazet vereceği talebesine Hocalarım beni bu konuda ehil görüp
bu icazeti verdiler bende seni ehil görüyorum der ve kendi icazetnamesini talebesine verir ‘al
bunları yaz’ derdi. Talebe ilk kısımlarını yazdıktan sonra Seyda son kısmını kendisi yazar ve
imzalardı. Sade bir şekilde icazet verirdi.
Seyda-i Haci’nin hocaları kimlerdi ?
Seydanın belli başlı hocaları Seyda-i Li’ci Şeyh Muhammed Hadi- zargiki, Seyda-i Molla
Ahmet Meylani’nin babası Molla Abdullah Vehbi ve sonunda da Seyda-i Molla Hüseyin-i
küçük’ten ders almış.
Seyda-i Hacı’nın divan dışında başka yazılı eseri var mı ?
Oldukça kabarık şiirleri yanında bir fıkıh kitabı var , Arapça yazdığı bir akaid kitabı ve ayrıca
Arapça yazdığı edebi nükteleri var, şiir dışında inşa ve makale şeklinde olan yazıları ve diğer
eserleri bulunmaktadır. Çok güzel bir anlatımı var.
Peki o kitaplar basılı mı?
Şiirlerinin divan halinde çoğaltıldığını biliyorum, fakat diğerleri basılmamış. Bende bütün
eserlerinin birer nüshaları bulunmaktadır.
Seyda-i Hacı’nın zühd ve takvası gibi konularda müşahedeniz varmı?
Seyda gerçekten muttaki , Salih bir insandı. Dünya malına ve dünya kazancında hiç çabası
olmayan i tamamen kendini İslami ilimlere adamış biriydi. Dünya malından da hiçbir şeyi
yoktu , o tedrisatının karşılığında hiçbir menfaat , para veya bedel beklemiyordu. Osmanlı
döneminde kendisine verilen bir müderrislik belgesinden dolayı sembolik, çok cüzi bir maaşı
vardı. Zaten alimlik belgesi ile askerlik görevinden de muaf tutulmuştu.
Sizin okuduğunuz dönem Seydanın son dönemi idi, medresenin masraflarını kim
karşılıyordu?
O zaman medresenin gideri yani iaşe ve ibatesi çok basit usule bağlanmıştı. Mesela her bir
talebenin tain denilen bir öğünlük yemeği Hazro halkından biraz durumu müsait olan biri,
üzerine alıyordu. O aile kendileri için yaptıkları yemekten bir tabak yemeği belirlenen faqi’ye
verirdi. Talebeler evlerden getirdikleri bu yemekleri ortaya bırakır ve birlikte yerlerdi.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
164
Yalnız kahvaltı için biz fırından ekmek getiriyorduk , bazen çay oluyordu bazen olmuyordu
ve yalnız ekmek ve su ile kahvaltı yapıyorduk. Kesinlikle peynir , zeytin gibi şeyler yoktu.
Son yıllarda Hazro’da açılan lokantalar da bir veya ikişer talebeye öğle yemeği verdiği
oluyordu.
Medresede tahsiliniz bitirdikten sonra ne yaptınız?
Medreseyi bitirdikten sonra orta ve lise diplomalarını almak için İmam Hatip Lisesine
müracaat ettim.2 -3 sene zarfında İmam Hatip Lisesi diplomasını aldım. Bu işlerin iyi
gittiğini düşünerek İmam Hatip Lisesinden sonra üniversite sınavına girdim. O zamanın
sıkıntılı şartlarına rağmen yüksek bir puan aldım. Çok iyi bir puan almama rağmen o zamanlar
İmam Hatip Lisesinin önünde engellerden dolayı bir çok Tıp, Mühendislik , Eczacılık gibi
bölümleri tutmasına rağmen ancak Eğitim Enstitüsüne Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kayıt
yaptırarak okuyarak yüksek öğretimimi tamamladım. Mezuniyetten sonra Edebiyat
öğretmenliğine tayinim çıktı ama o dönemin koşulları nedeniyle Diyarbakır’dan ayrılamayıp
İmam Hatiplik görevime devam ettim. Yaklaşık 30 yıl imamlık yaptıktan sonra 2002 yılında
emekli oldum.
O zamanlar bölgemizde ilahiyat fakültesi yoktu olsaydı müracaat eder miydiniz?
Evet, Konya yüksek İslam enstitüsüne ön kayıt yaptırdım fakat ailevi ve ekonomik şartlardan
dolayı asıl kaydımı yaptıramadım. Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilatı bünyesinde bir ömür
hizmet verdiğim için İlahiyat Fakültesini okumuş olsaydım çok daha iyi olabilirdi.
İmam hatip diplomasını aldıktan sonra imamlık yapmak istiyor muydunuz?
Evet daha öncede imamlık kadrosu ile görev almak istiyordum. Bir gün eve geldiğimde
babam müftülükten dönmüş ve elinde bir yazı vardı. O zamanki Diyarbakır Müftüsü olan
Seyda-i Molla Salih Tanrıverdi babama; ” işittim ki senin oğlu medresede tahsilini bitirmiş
ve icazet almış, bu gibilerin üzerimizde hakkı var bu yazı ile gitsin Kavas-i Sağir Caminde
vekil imamlığa başlasın “ demiş. Ben de bu yazı üzerine adı geçen camide vekaleten imamlığa
başladım. İlk maaşımda 100 lira idi.
Ne zaman ?
1969 yılının Eylül ayında başladım. O zaman henüz İmam Hatip Lisesi diplomasını
almadığım için vekil imam olarak olarak işe başladım. Daha sonra diplomayı verip asaleten
kadroya atandım.
Babanız ile Müftü Molla Salih Tanrıverdi ders arkadaşlıkları varmıydı?
Hayır , babamla ders arkadaşlığı yoktu sadece babam o zaman dört ayaklı minare cami imamı
idi. Müftü Bey onu oradan tanıyordu. Mesai arkadaşlığı dışında hocalık arkadaşlığı vardı. O
da medrese mezunuydu ve gerçekten iyi ve şahsiyetli bir alim idi.
Onun ilmi nasıldı ?
Seyda-i molla Salih iyi bir alimdi, gerçekten iyi bir hoca idi. Her alanda diyebilirim ki bütün
İslami ilimler alanında uzman idi.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
165
O resmi olarak bir okul okumuş muydu?
Hayır , tam medrese mezunu ve bir ilk okul mezunu olarak müftü olmuştu. İlk okulu da
dışarıdan almıştı.
O kimin talebesi idi bu konuda bir bilginiz var mı ?
O Duderya’dan çok bahs ediyordu. Duderya alimlerinden hocalarından bahs ediyordu, aynı
zamanda Dudreya alimleri onun kayınbabasının tarafıydı. Duderya Diyarbakırın Kulp ilçesi
ile Muş ili arasında bir köydür.
İmamlık görevinizde hangi camilerde bulundunuz?
İmamlık görevine ilk başladığım Kavas-i Sağir Camisinde 4,5 yıl kadar kaldım , 4 ay kadar
Hani Ulucaminde görev yaptım daha sonra askerlik için görevimden ayrıldım. Askerlik
dönüşü Eğil ilçesinin Kızılan köyüne atamam yapıldı , fakat Diyarbakır Müftüsü Seyda-i
Molla Salih benim müftülükte çalışmamı istedi. Bir sene kadar il müftülüğünde çalıştım.
Daha sonra Seyda’ya imamlık yapmak istediğimi rica ettim. Bunun üzerine Parlı Safa
Camine halk arasında Palu diye bilinen camiye atandım. 1977 Temmuz ayından, emekli
oluncaya kadar bu camide kaldım. Caminin yan tarafında bir küçük hücre vardı orada 5-6
civarında talebem vardı ders veriyordum.
Talebeleriz gündüz gelip gidenler miydi?
Yatılı olan da vardı. Daha çok imam arkadaşlardan gelip ders alanlar vardı. Hatta emekli bir
iki hoca talebem dahi vardı. Gerek Arapça ve Fıkıh, gerekse Farsça dersleri alıyorlardı.
Emekli olmadan önce geçici görevle 7-8 yıl Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Doğu
Dilleri bölümünde Fars dili ve Arap dili bölümünde Arapça ,Farsça ve Türk Dili ve Edebiyatı
dersleri verdim.
O yıllarda Diyarbakır’da belli başlı hocalar kimlerdi.?
O dönem göze çarpan hocalar Seyda-i Molla Ahmet Meylani, Seyda-i Molla Salih, Molla
Şefik-i Karazi , Molla Şükrü Erim, Molla İbrahim-i Şeddadi (Lalebey camisinde imamdı),
Molla Abdulhalık Duran , benden önce Palu camisinde kalan Seyda-i Molla Said-i Cemzerki ,
Molla Zahid Meylani, Molla Mehmet Zahit Yazıcı , babam , Hanzade camisinde Molla
Abdulhakim , ve daha çok Seyda vardı ama şu an hepsini hatırlamıyorum. Mesela Molla
Sadrettin Öztoprak , Molla Sait Ergin, Molla Mahmut Alpak, Molla Abdulbari Tiryaki şuan
aklıma gelen bir kaçı...
Peki bunların ders alan talebeleri varmıydı?
Küçük çapta 3-4 civarında talebeleri vardı. Daha çok köylerde daha fazla medrese talebeleri
bulunuyordu.
Medreseler hakkında genel olarak bir değerlendirme yapabilirmizsiniz:
Medreseler; İslam tarihi boyunca Müslüman topluluklarında Medreselerin eğitim ve kültür
alanında çok büyük hizmetleri olmuştur. Bu medreselerde İslami ilimlerin yanında matematik,
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
166
astronomi, coğrafya edebiyat gibi alanlarda hizmetler vermiştir. Ünlü bilginler yetiştirmiş ve
çok sayıda önemli eserler meydana getirilmiştir. Bununla ilgili listeler oldukça kabarıktır.
Tüm Müslüman topluklar arasında olduğu gibi, bizim toplumuzda da İslam tarihi boyunca ve
yakın tarihimize kadar da medreselerin eğitim ve öğretimde çok büyük rolü olmuştur. Hatta
tek alternatif olarak uzun yıllar bu eğitim kurumları arasında çok büyük ağırlığı ve faaliyet
alanları süre gelmiştir.
Kürtler içinden çıkan Şeyh Ahmedê Xani , Ş. Ahmedê Cezerî , Faqiyê Tayran , Sewadi ,
Seyda-î Li’ci ,Şeyh Abdurrahman Aktepe,Şeyh Fethullah Vernekasi, Siyapoş, Seyda-yi Haci
Fettah ve daha bir çok zevat Kürt medreselerinin ürünlerindendir.
Bu medreselerde Kürtçe olarak Arap dili, mantık , Belagat , Sarf , Nahiv , Fıkıh , fıkıh usulu ,
hadis , kelam, Akaid ve edebiyat alanlarında programlar uygulanmış ve bu çerçevede yüklü
bir eğitim verilmiş. Bunlardan çok parlak sonuçlar elde edilmiştir. Bu medreselerde eğitim
dili Kürtçe olmuştur.
Bu medreselerin inşası , öğrencilerin iaşesi , ibate ve diğer masraflar halk tarafından temin
edilir. Tedrisat da gönüllü Seydalar tarafından bir dünyevi çıkar olmaksızın verilirdi.
Medreselerin, halkın gerek dini gerekse dünyevi kültürel gelişmeleri üzerine çok büyük etkisi
olmuştur.
Medreselerdeki eğitimi üç aşamalı değerlendirebiliriz. Bu aşamaların her birine özgü
program ve eğitim alanı bulunmaktadır.
1. Suhtelik Aşaması
2. Faqilik Aşaması
3. Taliplik Aşaması.
Suhtelik Aşaması : Medreselerdeki ilk öğretim aşamasıdır. Genellikle 6-11 yaş arasındaki
çocuklara bu program uygulanır. Bu aşamada Elifba, Kuran-ı Kerim , Kürtçe Mevlüd, basit
İslam akaidi, ilmihal bilgileri ve kolay Arapça- Kürtçe sözlük dersleri öğretilir. Küçük
öğrencilere medreselerdeki Faqilik aşamasındaki elemanlar ders verir. Bu aşamadaki kız
talebelere evlerde bayan hocalar ders verir. Bu aşamadaki öğrencilere Suhte adı verilir.
Suhteler küçük yaşata olduklarından çoğunlukla uzak medreselere değil de aynı köy ve
şehirde bulunan medreseler ve ev hocalarından ders alırlar.
Faqilik Aşaması: Basit sarf ve nahiv kitaplarından başlayarak , Molla Cami kitabına kadar
olan aşamadır. Bu aşamada sıralı ve programlı ders kitapları okutulur. Asıl olan sarf ve nahiv
kitaplarının yanında kolay fıkıh ve hadis dersleri de verilir. Medreselerin bel kemiğini bu
aşama oluşturur. Genellikle 11-12 yaşlarından sonraki öğrenciler bu aşamada bulunurlar.
Taliplik Aşaması: Molla Cami kitabından sonraki aşamadır. Mantık , İstiare , Belağat,
Edebiyat , Fıkıh Usulu ve Kelam alanlarında kitaplar okutulur ve programlar uygulanır.
Sonunda İcazet verilir. Bu aşamada ki öğrencilere Talip denir. Taliplerin derslerini doğrudan
medrese seydası verir. Faqilik aşamasındaki talebelerin derslerini talipler verir.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, Kasım 2011
167
Hocam son olarak sizin yazdığınız kitap varmı ?
Tercüme olarak Kurtubi Tefsirinin 1. Cildi, Ruhul beyan Tefsininin iki cildini Seyda-i
Meylani ile birlikte ,Fıkıh-ı Şafi kitabını Mehmet Selim Bilge ile çevirdim. Telif eser olarak
tafsilatlı olarak bir Kürtçe tecvit kitabı hazırladım yayınlanması için Nubahar dergisine
gönderdim. Kürtçe basılmamış bir divanım var, arıca yine Kürtçe olarak, Seyda-i Hacinin
yanında iken küçük çaplı üç adet seyehatnamem var. Bunlardan başka Dicle üniversitesinde
Arapça ders verirken hazırladığım “Yeni Arap Edebiyatı Gelişimi Tarihi” adlı eserim var
fakat henüz basılmadı. Ayrıca ünlü Şerefname kitabının Hazro Beyleri ile ilgili kısmını
çıkarıp Farsça’dan Türkçeye çevirdim.
Hocam Çok teşekkür ederiz.
Bende teşekkür ederim.

Konular