Hadis Edebiyatının Oluşumu

Hadis Edebiyatýnýn Oluþumu
Ömer Özpýnar
Ankara: Ankara Okulu Yayýnlarý, 2005. 460 sayfa.
Hadis edebiyatýnýn oluþumunu etkileyen gerek ilmî gerekse siyasi unsurlarýn tespitinin, bu edebiyatýn daha iyi anlaþýlmasýna katký saðlayacaðý muhakkaktýr. Bu sebeple tasnif dönemi sürecinde hadis edebiyatýnýn nasýl geliþtiði,
ona þekil veren etkenlerin neler olduðu ve bu süreçte telif edilen eserlerin hangi sorunlarý çözmeye yönelik kaleme alýndýðý gibi sorulara cevap arayýþýnýn bir
ürünü olan Hadis Edebiyatýnýn Oluþumu isimli araþtýrma, önem arz etmektedir. Tasnif Dönemi Hadis Edebiyatýnýn Oluþumunda Ýlmî ve Fikrî Hareketlerin Etkisi (Buhârî Örneði) adýyla doktora tezi olarak hazýrlanan araþtýrma,
bu alandaki hissedilir boþluðu doldurmaya yönelik önemli bir adýmdýr.
Eser “Önsöz”, “Giriþ”, üç bölüm, “Sonuç” ve “Bibliyografya”dan oluþmaktadýr. Müellif, eserin birinci ve ikinci bölümlerinde fýkýh, kelâm, tefsir ile Arap
dili ve yazýsýndaki geliþmelerin ve tasavvufun, hadis edebiyatýnýn oluþumuna olan etkilerine deðinmekte ve ilmî/fikrî hareketlerin hadis musannefâtýnýn
geliþimindeki etkilerini incelemektedir. Eserin birinci ve ikinci bölümlerinde
ortaya konan mezkûr ilmî/fikrî hareketlerin bir kýsmý “Üçüncü Bölüm”de
Sahîh-i Buhârî özelindeki örneklemelerle müþahhas hale getirilmektedir. Sö-
zü edilen hususlarýn bir kýsmý aðýrlýklý olarak Sahîh-i Buhârî’deki Kitâbü’l-
Ýmân, Kitâbü’t-Tevhîd ve Kitâbü’l-Ý‘tisâm gibi itikada ve kelâmî tartýþmalara
müteallik konularla sýnýrlandýrýlmaktadýr. Yazar Sahîh-i Buhârî’deki mezkûr
kitaplarýn bâb baþlýklarýnýn, dönemin hangi kelâmî tartýþmalarýna katký sað-
lama mahiyetinde zikredildiðini, þarihlerin açýklamalarýna dayanarak tespit
etmeye çalýþmaktadýr.
Ýslâm Araþtýrmalarý Dergisi, Sayý 13, 2005, 129-168
© ÝSAM, Ýstanbul 2005
KÝTÂBÝYAT
Hadis edebiyatýnýn oluþumunu etkileyen her bir ilmî ve siyasi unsurun ortaya çýkarýlmasý ve hadis edebiyatýndaki etki alanlarýnýn tespit edilmesi, farklý
çalýþmalarý gerekli kýlmaktadýr. Nitekim hadis edebiyatýnýn oluþumunu etkileyen ilmî ve siyasi faaliyetleri, genellikle “ehl-i rey/ehl-i hadis” ekseninde ele
alan yazarýn kendisi de eserinin sonuç kýsmýnda: “En çok iliþkide bulunduðu
söylenen fýkýh ile hadisin, tasnif sistematiði noktasýnda nasýl bir etkileþim içinde olduklarý hususunun bile aydýnlanmadýðýný tespit etmiþ bulunuyoruz.” demektedir (s. 431). Bu kadar geniþ bir konuyu tek çalýþmada incelemek mümkün olmayacaðý için yazar, bazen birkaç örnekle bazý genellemeler yapmakta,
bazen de kaynak olarak son dönem araþtýrmalarýna müracaat etmektedir.
Yazara göre, “mihne” olayýndan sonra, Mütevekkil’in uygulamalarýna bir
karþýlýk olarak hadisçiler, siyasi otorite ile uzlaþma arayýþýna girmiþ, siyasi
otoriteye baðlýlýk ve itaati pekiþtiren rivayetlerin nakli yaygýnlaþmýþtýr. Ashâ-
bü’l-hadis’in imamý Ahmed b. Hanbel’in, zalim idarecilere karþý ayaklanma
ile ilgili hadisleri rivayet etmeyi yasaklamasý ve siyasi idareye karþý tavýr takýnmayý teþvik eden hadislerin Müsned’inden çýkarýlmasýný istemesi de bu
þartlar altýnda deðerlendirilmelidir (s. 145). “Ahmed b. Hanbel’in, zalim idarecilere karþý ayaklanma ile ilgili hadisleri rivayet etmeyi yasaklamasý” sözü,
çaðdaþ hadis âlimlerinden Muhammed Zâhid el-Kevserî’ye aittir. Kevserî, Ýbn
Asâkir’in Tebyînu kezibi’l-müfteri isimli eserine yazdýðý mukaddimede herhangi bir kaynak göstermeksizin mezkûr cümleyi kaydetmekte1, yazar da
Kevserî’nin bu fikrini kaynak olarak göstermektedir. Baþka bir ifadeyle bu fikir Kevserî’ye ait olup araþtýrdýðýmýz kadarýyla klasik kaynaklar tarafýndan
desteklenmemektedir.
Müellif, Sünen türü hadis edebiyatýndan bahsederken, büyük kýsmý kaybolmuþ veya elimizde bulunmayan ilk Sünen’lerin müellifleri arasýnda Ýbn
Cüreyc, Süfyân es-Sevrî, Ýbn Ebû Zi’b ve Zâide b. Kudâme’yi zikretmektedir.
Onun Ýbnü’n-Nedîm’e dayandýrdýðý bu bilgiye göre, eserlerini Sünen türünde
tasnif eden söz konusu müellifler, ayný zamanda birer Sünen sahibidirler (s.
87, 202). Fakat araþtýrdýðýmýz kadarýyla ne Ýbnü’n-Nedîm2 ne de ilgili diðer
kaynaklar Süfyân es-Sevrî’nin herhangi bir Sünen’inden bahsetmektedir.3
1 Ýbn Asâkir, Tebyînu kezibi’l-müfteri, Beyrut 1984, Kevserî’nin mukaddimesi, s. 15.
2 Bkz. Ýbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, thk. Rýza Teceddüd, Tahran : [y.y.], 1971, s. 281.
3 Kettânî, er-Risâletü’l-mustatrefe, Dimaþk 1946, s. 32-37; Fuad Sezgin, GAS, Leiden 1967,
I, 518-519.
Ýslâm Araþtýrmalarý Dergisi
130
Müellif, Câmi‘ türü hadis edebiyatýný anlatýrken ise “Câmi‘ler, Sünen tü-
rünün muhteviyatýný oluþturan fýkýh konularýndaki hadislerin yaný sýra,
Kitâbü’s-Sünne türü fikrî/itikadî konulara müteallik hadisleri de ihtiva edecek þekilde tasnif edilmiþlerdir” (s. 222) demektedir. Oysa ki, gerek
Dârimî’nin gerekse Ýbn Mâce’nin Sünen’lerinin mukaddimeleri, Resûlullah’ýn
sünnetine ittiba etmenin gerekliliði, bid‘at ve cedelden uzak kalma, re’y ve
kýyastan kaçýnma, fetva vermenin mekruhluðu, fetvasý sorulan her meselede
fetva veren kimsenin durumu, re’ye uymanýn mekruhluðu, âlimlere uyma,
iman, kader, sahabenin fazileti, Hâricîler, Cehmiyye’nin inkâr ettikleri4 gibi
fikrî/itikâdî konularla ilgili hadisleri içermesi bakýmýndan birer Kitâbü’s-Sünne niteliðindedir.5 Diðer taraftan Ebû Dâvud’un Sünen’inin 34. bölümünün
ismi “Kitâbü’s-Sünne” olup “Kur’an’a Ýliþkin Tartýþmalardan Uzak Durmak”,
“Sünnete Ýttiba Etmek”, “Sahabenin Fazileti”, “Ýmanýn Azalýp Artmasý”, “Kader”, “Ru’yetullah”, “Cehmiyye”, “Hâricîler”6 gibi baþlýklarla ayný konularý
ihtiva etmektedir. Bu, Sünen türü eserler hakkýnda verilen hükmün genelleme
olduðunu göstermektedir.
Müellif, Müsned türü hadis edebiyatýnýn tasnif edilme sebebinin “sadece
Hz. Peygamber’e ait hadislerin toplanmasý isteði” olmadýðýný, ayný zamanda o
dönemin ilmî ve fikrî âmillerinin de etkili olduðu kanaatini ifade etmektedir. Bu
etkiler arasýnda “Ýmam Þafiî’nin sünnetin kaynaðý olarak müsned hadise vurgu yapmýþ olmasý”ný (s. 229) dile getirdikten sonra, bu konuda Ýmam Þafiî’yi
öðrencisi Ahmed b. Hanbel’in takip ettiðini belirtmektedir (s. 232). Ayrýca Þafiî’nin sadece müsned hadise vurgusu sebebiyle ashâbü’l-hadisin geliþiminde
önemli bir rol oynadýðý ve onlar nazarýnda otoriter bir kiþiliðe sahip olduðu da
yazar tarafýndan kaydedilmektedir. (s. 231) Yazar eserinin baþka bir yerinde
ise ashâbü’l-hadisin imamý Ahmed b. Hanbel’in, Þafiî’nin kitaplarýný, özellikle
er-Risâle’sinin yazýlmasýný yasakladýðýný, hatta onun eserlerini kastederek:
“Bu kitaplar bid‘attýr. Siz hadise sarýlýn.” dediðini hatýrlatýp hadis rivayetleriyle fakihlerin görüþlerinin bir arada yer aldýðý kitaplarý, kendi (ashâbü’l-hadis)
4 Dârimî, “Mukaddime” 16, 19, 20, 21, 24, 35; Ýbn Mâce, “Mukaddime” 1, 7, 8, 9, 10, 11,
12, 13.
5 Mukaddimelerde yer alan mezkûr bâb baþlýklarý Ahmed b. Hanbel ve Ýbn Ebû Âsým’ýn
Kitâbü’s-Sünne’siyle karþýlaþtýrýlabilir. (Bkz. Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’s-Sünne, thk. Muhammed b. Saîd el-Kahtânî, Demmâm 1994, I, 106-123, 229, 270, 307; II, 454, 618; Ýbn
Ebû Âsým, Kitâbü’s-Sünne, Beyrut 1980, I, 31, 55, 140, 188-93; II, 461-62, 569-75, 580,
587).
6 Ebû Dâvud, “Sünne” 4, 6, 17, 19, 20, 21, 30, 31.
Kitâbiyat
131
ilkeleri açýsýndan kabul edilemez bir olgu olarak deðerlendirdiðini (s. 235) ifade etmek suretiyle çeliþkiye düþmektedir. Fýkhýn kaynaklarý ile ilgili tartýþmalarda bir ilke olarak hadisin sünnet, sünnetin de hadis olduðunu, hadisin sabit olmasýyla sünnetin tespiti için baþka bir þeye ihtiyaç olmayacaðýný, hadisin
yerel uygulama, icmâ ve re’y iddiasýyla terk edilemeyeceði gibi kýyasa dayanýlarak da terk edilemeyeceðini ýsrarla vurgulayan (s. 230) Þafiî’nin erRisâle’si, niçin Ahmed b. Hanbel tarafýndan bid‘at olarak telakki edilsin? Ayrýca “Hadis bizâtihi yeterlidir” anlayýþýný savunan Þafiî, Ahmed b. Hanbel’in
iddia ettiði gibi re’y ile amel ediyor (s. 234) ise ashâbu’l-hadisin nazarýnda
hangi gerekçeyle otoriter bir þahsiyet olarak telakki edilmiþtir? Ya da Þafiî’yi
otoriter olarak kabul eden ehl-i hadis kimlerdir?
Yazara göre Müsned türü edebiyatýn doðuþunu gerekli kýlan ve tartýþmalar baðlamýnda ele alýnmasý gereken etkenlerden bir diðeri de “üçüncü asýrda
hadislerin sýhhat deðerlendirilmesine hýz verilmesi”dir (s. 231). Fakat onun
bu baðlamda zikrettiði örnekler, hadislerin sýhhat açýsýndan deðerlendirilmesine hýz verilmesi deðil, farklý asýrlarda sýhhat þartlarýnýn deðiþmesine delâlet
etmektedir. Mesela, Ýmam Mâlik’in “haber-i âhâd”ýn bir türü olan mürsel hadislerin, özellikle sika râvilerin mürsellerinin, müsned rivayetler kadar itibara
þayan olduðunu; dolayýsýyla hüccet kabul edilmesi ve kendileriyle amel edilmesi gerektiðini benimsemesi örneði (s. 231), Hicrî ikinci asýrdaki sýhhat anlayýþýnýn böyle olduðunu göstermektedir. Nitekim yalnýz Ýmam Mâlik’in elMuvatta’ý deðil, ayný dönemde tasnif edilen Câmi‘ (s. 218) türü hadis edebiyatýnýn da mürsel ve munkatý’ rivayetlerden oluþmasý, muttasýl rivayetlerin
azýnlýkta kalmasý ve “Musannef”lerin mevkuf ve maktû‘ haberleri de ihtiva
etmesi (s. 237) bunu göstermektedir.
Yazar, eserinin bazý yerlerinde bir veya iki örneðe dayanarak genellemeler yapmaktadýr. Müsned türü hadis edebiyatýnýn oluþmasýnda rol oynayan
etkenlerden birisini, “ashâbü’l-hadis’in tasnif olayýna kendi ilkeleri açýsýndan
yaklaþmasý” olduðunu belirten yazarýn, bu baðlamda sýraladýðý örneklerin neredeyse bütünü Ahmed b. Hanbel ile ilgilidir. (s. 233-35). Yazar, mezkûr baþlýk
içerisinde Ahmed b. Hanbel’e ait örnekleri zikrettikten sonra: “Müsned türü
eserlerin, yukarýda özetlenen ashâbü’l-hadis anlayýþýný yansýtan yegâne hadis edebiyatý türü olduðu açýktýr.” (s. 235) diyerek bu genellemeyi pekiþtirmektedir.
Diðer taraftan yazar, yine Ahmed b. Hanbel örneðinden yola çýkarak, hadisçilerin Müsned türü eserler telif etmelerinin sebebini, hadislerin “kitâb” ve
Ýslâm Araþtýrmalarý Dergisi
132
“bâb”lar þeklinde tasnif edilmesine karþý olmalarýyla açýklamaya çalýþmaktadýr (s. 235). Ayrýca o, üçüncü hicret asrýna gelindiðinde hadisçilerin, sadece
Hz. Peygamber’e ait olan rivayetleri, “ale’r-ricâl” metotla tasnif etme eðilimine girdiklerini belirtmektedir (s. 238). Oysa bilindiði gibi Dârimî, Buhârî, Ýbn
Mâce, Ebû Dâvûd ve Tirmizî gibi müellifler ashâbü’l-hadisten sayýldýklarý ve
Ahmed b. Hanbel’in akraný olduklarý halde, eserlerini “kitâb” ve “bâb”lar halinde tasnif etmiþlerdir.
Yazara göre Ahmed b. Hanbel’in, Biþr b. Giyâs el-Merîsî’yi kastederek:
“Biþr el-Merîsî öldü, yerine Kerâbîsî kaldý” demesi ayný zamanda ashâbü’lhadisin “lafz”7 meselesindeki bakýþ açýsýný yansýtmaktadýr (s. 384). Yukarý-
daki örneklerde olduðu gibi yazar, bu konuda da Ahmed b. Hanbel örneðine
dayanarak bir genelleme yapmaktadýr. Fakat Eþ‘arî’nin verdiði bilgiye göre
Kur’an’ýn okunuþu ve telaffuzu itibariyle mahlûk olduðu görüþünü benimseyen ve “Lafziyye” diye tanýmlanan grup, ehl-i hadistendir.8 Nitekim yazarýn
da eserinin farklý bir yerinde deðindiði gibi Ýbn Hacer, “lafz” anlayýþýnýn
Kerâbisî’den baþka, baþta Buhârî olmak üzere el-Muhâsibî, Zâhirî mezhebinin
kurucusu Dâvud b. Ali el-Ýsfehânî ve pek çok ehl-i hadis tarafýndan kabul
edildiðini haber vermektedir.9 O halde Ahmed b. Hanbel’in mezkûr sözüne
dayanarak: “Bu, ashâbü’l-hadisin lafz meselesindeki görüþünü yansýtmaktadýr.” cümlesindeki “ashâbü’l-hadis” tabiriyle yazar kimleri kastetmektedir?
Þayet bu tabirle Ahmed b. Hanbel’in taraftarlarý veya ayný görüþü paylaþan
âlimler kastediliyorsa bu kiþilerin bütün “ashâbü’l-hadis”i temsil etmediði bilinen bir husustur.
Yazar cerh ve tadil edebiyatýnýn oluþumunda, râvilerin fikrî/itikâdî yöneliþlerinin de dikkate alýnarak tenkid edildiklerini belirttikten sonra, onlarýn
“ideolojik yönelimlerini” ortaya koyan vasýflarýnýn anlaþýlmasý için hadisçilerin
birtakým esaslar belirlediðini kaydetmektedir ( s. 247). O, bu esaslarý 1. Râvilerin yalancý olmalarý (kizbü’r-râvi) veya yalancýlýkla itham edilmeleri (ittihâmü’r-râvi bi’l-kizb), 2. Amele müteallik büyük günah iþlemeleri veya küçük
günahlarda ýsrarcý olmalarý (fýsku’r-râvi), 3. Fikrî ve itikâdî noktada sapma
göstermeleri (bid‘atü’r-râvi), 4. Þahýslarýnýn veya vasýflarýnýn bilinmemesi
7 “Lafz” meselesiyle, Kur’an’ýn, Allah’ýn kelâmý olmasý hasebiyle mahlûk olmadýðý, ancak
onun okunuþunun ve telaffuzunun mahlûk olduðu düþüncesi kastedilmektedir. (bk. Eþ‘arî,
Makâlâtü’l-Ýslâmiyyîn (nþr. Helmut Ritter), Weisbaden 1963, s. 602).
8 Eþ‘arî, a.g.e., s. 602.
9 Ýbn Hacer, Fethu’l-bârî, Beyrut t.y., XIII, 492.
Kitâbiyat
133
(cehâletü’r-râvi) gibi kavramlarla özetlemektedir (s. 247). Mezkûr kavramlardan “bid‘atü’r-râvi” doðrudan ideolojik yönelimler ile alakalýdýr. “Kizbü’r-râvi”
ve “fýsku’r-râvi” kavramlarýný bir þekilde fikrî/itikâdî yöneliþler ile alakalandýrmak10 mümkün olsa bile “cehâletü’r-râvi” kavramýnýn ideolojik yönelimler ile
herhangi bir alâkasý bulunmamaktadýr. Zira gerek kimliði gerekse vasfý meç-
hul olan râvinin herhangi bir ideolojik yöneliminden bahsetmek mümkün de-
ðildir. Nitekim yazarýn kendisi de böyle bir baðlantý kurmamaktadýr.
Yazar Hicrî üçüncü asýrda fikrî/itikâdî yöneliþlerin cerh ve tadil edebiyatý-
nýn oluþumuna etkileri baðlamýnda, bazý kimselerin muteber kabul edilen kimi râviler hakkýnda þüphe uyandýracak kitaplar tasnif ettiklerini belirtmekte
(s. 254) ve bu kitaplara örnek olarak Hüseyin b. Ali el-Kerâbîsî’nin (ö.
245/859) Kitâbü’l-Müdellisîn isimli eserini kaydetmektedir. Yazarýn bu kitap
hakkýnda “þüphe uyandýracak” þeklindeki yargýsý, Ahmed b. Hanbel’in: “Delil bulamadýklarý konularda hadis muhalifleri için bilgiler toplanmýþ. Bundan
uzak durun” sözlerine ve bu bilgiyi aktaran Ýbn Receb’in (ö. 795/1393): “Bu
kitaptaki bilgiler, Mu‘tezile gibi hareketler tarafýndan, ehl-i hadise karþý kullanýlmýþtýr. Hatta iþin aslýný bilmeyen kimi ehl-i hadis bile, bu kitaptaki bilgilerden yararlanabilmiþtir” þeklindeki görüþüne dayanmaktadýr (s. 254). Gü-
nümüze ulaþmadýðý için içeriðiyle ilgili herhangi bir bilgiye sahip olmadýðýmýz
bu gibi kitaplar hakkýnda, farklý görüþleri benimseyen kiþilerin deðerlendirmesine dayanarak hüküm vermek, insaný çoðu zaman saðlýklý sonuca götürmez. Nitekim deðinildiði üzere, Ahmed b. Hanbel, Kerâbîsî’yi “lafz” meselesi
sebebiyle eleþtirmiþ ve: “Biþr el-Merîsî öldü, yerine Kerâbisî kaldý.” diyerek
onu Mu‘tezilî düþünceyi benimseyen birisine benzeterek itham etmiþtir (s.
384). Dolayýsýyla Ahmed b. Hanbel’in itham ettiði birisinin eseriyle ilgili olarak ön yargýlý davranmasý ihtimal dýþý deðildir. Ayrýca, zikri geçen eser ile ilgili, Ahmed b. Hanbel’in görüþünü aktaran Ýbn Receb bile, Þerhu Ýleli’t-Tirmizî isimli kitabýnda, Kerâbîsî’nin müdellis râvilerle ilgili bazý görüþlerine yer
vermekte ve onlarý farklý âlimlerin görüþleriyle teyit etmektedir.11 Diðer taraftan Alâî, Ýbnü’l-Acemî ve Ýbn Hacer gibi, müdellis râviler ile ilgili eser kaleme
alan müteahhirûn hadis âlimleri, Kerâbîsî’nin bu eserinden istifade etmiþlerdir.12 Hatta mezkûr üç müellifin yalnýz Kerâbîsî’nin görüþüne dayanarak
10 Bkz. Mücteba Uður, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüðü, Ankara 1992, s. 97, 187-188.
11 Bkz. Ýbn Receb, Þerhu Ýleli’t-Tirmizî, thk. Nureddin Itr, Dimaþk 1978, II, 744, 746.
12 Alâî, Câmi‘u’t-tahsîl, Beyrut 1986, s. 107; Ýbnü’l-Acemî, et-Tebyîn, Beyrut 1994, s. 116;
Ýbn Hacer, Tabakâtu’l-müdellisîn, thk. Âsým b. Abdullah Karyûtî, Zerka 1983, s. 83-84,
118, 160.
Ýslâm Araþtýrmalarý Dergisi
134
Tâvûs b. Keysân el-Yemânî’yi müdellis râviler arasýnda zikretmesi,13 onun
eserinin âlimler arasýndaki deðerini ortaya koyan önemli bir göstergedir.
Yazar eserinin “Ýkinci Bölüm”ünde rivayete ve dirâyete dayalý hadis edebiyatý türlerinin oluþumu ve geliþiminde, ilmî ve fikrî hareketlerin etkisini tespit etmeyi amaçladýðýný kaydetmektedir (s. 8). Fakat dirâyete dayalý “ilelü’lhadîs” edebiyatýnýn oluþumunda herhangi bir ilmî ve fikrî hareketten bahsetmemekte ve sadece söz konusu edebiyat türünün hangi bilgi çeþidini kapsadýðýný ve bu dalda uzman olan âlimlerin, hadislerin illetlerini saptamak için
hangi metotlarý kullandýklarýný zikretmekle yetinmektedir (s. 258-263).
Sonuç olarak birkaç tespit hatasý veya bazý örneklere dayanýlarak yapýlan
genellemelere raðmen eser, ehemmiyetli bir konuya ýþýk tutmasý ve gerek tasnif dönemi gerekse sonrasýnda telif edilen hadis edebiyatýna yönelik araþtýrmalara örnek olmasý bakýmýndan önem arz etmektedir. Özellikle fýkýh, kelâm,
tefsir, tasavvuf ve Arap dili gibi hadis edebiyatýnýn geliþimini etkileyen, ona
yön veren amillerin tespiti ve mezkûr ilim dallarýyla etkileþim noktalarýnýn ortaya konulmasý, eserin kayda deðer özellikleri arasýndadýr. Ayrýca hadis tarihi ve edebiyatý ile ilgili diðer eserlerden farklý olarak hadis edebiyatýnýn olu-
þum sürecini, dönemin sosyo-kültürel, ilmî ve siyasi ortamý baðlamýnda ele
alan bu eser hicrî II. ve III. asýrlarda telif edilmiþ Câmi‘, Sünen, Musannef ve
Müsned türü eserlerin tasnifi ve muhtevasýnýn arka planýnýn daha iyi anlaþýlmasýna ciddi katkýlar saðlamaktadýr.
Namig Abuzerov
Ezelî Hikmet ve Dinler: Dinler Tarihinde Tradisyonel Perspektif
Hüseyin Yýlmaz
Ýstanbul: Ýnsan Yayýnlarý, 2003. 412 sayfa.
“Önsöz”, “Giriþ”, üç bölüm, “Sonuç” “Kaynakça”, “Ýndeks” ana baþlýklarýndan oluþan ve Dinler tarihi sahasýnda yapýlan bir doktora tezine dayanýlarak hazýrlanan bu eser, Geleneksel Ekol’ün kavramsal ve felsefî tasvirini, din
anlayýþýný, dinin modernite ve bilim, teknoloji ve rasyonellik ile iliþkisini ve
13 Bkz. Alâî, a.g.e., s. 107; Ýbnü’l-Acemî, a.g.e., s.116; Ýbn Hacer, a.g.e., s.83-84.
Kitâbiyat
135

Konular