Dilin Mevzuatla Korunması: Ülke Örnekleri

93
Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Cilt: 11, Sayı:2, 2009
Dilin Mevzuatla Korunması:
Ülke Örnekleri
Erdem Erdenk
I. GİRİŞ
Bir dilin artık kimse tarafından konuşulmamasına "dil
ölümü" denilmektedir. Geçmiş olaylar, dilin iki yolla öldüğünü
göstermektedir: konuşanların ortadan kalkması ve dil değişimi
(dilin terk edilmesi). Dünyada -çoğunluğunu üst dillerin yazı
diline henüz geçmemiş kollarının oluşturduğu- altı bin civarında
dil bulunmaktadır. Bunların yüzde yetmişinden fazlasının, yirmi
birinci yüzyıl sonunda ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalacakları
tahmin edilmektedir. Ölüm tehlikesi sınırının, bir dilin yeni
kuşaklarca öğrenilmediği1 ve onlara aktarılmadığı için sahipsiz
kaldığı noktada geçilmiş olduğu kabul edilmektedir.2
Dilde ölüm tehlikesi sınırının aşılmasının temel
nedenlerinden birisi "dil teması"dır. Dil teması, bir toplumun
kendisine yabancı bir kültürle "eşit olmayan şartlarda"
temasından kaynaklanan kültürel çatışma olarak özetlenebilir.
Söz konusu çatışma asıl olarak diller arasında gerçekleşir ve
1
Çocukların %30’unun öğrenmemesi tehlikenin baş gösterdiğine işaret
olarak kabul edilmektedir.
2 Ferhat Karabulut, “Dil Ölümü Sürecinde Kazak Türkçesinin Durumu”,
Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:2004,
Cilt:2, Sayı:1, Manisa, http://www.bayar.edu.tr/-
sosyal/dergi/dergi3/DilOlkumu.pdf. 29.08.2006, s.68-73.
94
güçlü olan kültürün dili güçsüz olanınkini baskılar. Gücün
ölçütleri çeşitlidir: ekonomik güçlülük, askeri güçlülük ya da
kalabalık nüfus olabilir. Böylelikle devam edegelen dil teması
zamanla insanların kafa yapılarım ve dünya görüşlerini
etkileyecektir. Temas öncesinde doğal iletişim vasıtası olarak
anadillerini kullanan insanların bilinçaltlarında anadillerine
duydukları saygı azalacak, güçlü ve baskın kültürün diline ilgi
belirecektir. Sürecin ilerleyen safhalarında aileler çocuklarım
baskın kültürün dilini öğrenmeye teşvik edeceklerdir. Zaman
içinde çocuklarda ve genç kuşakta kendi dilini hor görme
eğiliminin belirmesiyle yeni bir evreye girilecektir. Artık her
yeni kuşakta güçlü kültürün dilinin baskıladığı diğer dil daha da
zayıflayacak ve nihayet tehlike sınırına girerek ölecektir. Kulağa
bilim kurgu öyküsü gibi gelen bu süreç, bazı baskın kültürler
tarafından -örneğin eski Sovyetler Birliği, Çin- yüzyıllardır
başarıyla geliştirilmiş yöntemlerle sistemli biçimde
uygulanmıştır. Ekonomik, siyasi, kültürel veya askeri çeşitli
baskılarla, dil temasının tek yanlı bir kelime ödünçleme
mekanizmasını doğurması sağlanmıştır. Hele baskı altındaki
kültürün geleneksel bir yazı dili yoksa tehlike eşiğinin daha hızlı
aşılması söz konusu olur. Örneğin İspanyadaki Bask dili, iki yüz
yıldan kısa bir sürede Romence ve Latinceden binlerce kelime
ödünç almış ve binlerce kelimesini de böylelikle kaybetmiştir.3
Türkiye'nin yukarıda özetlenen sürecin neresinde olduğu
ortaya koymak gerekmektedir. Küreselleşmenin ve Avrupa
Birliği'ne tam üyelik sürecinin etkisiyle, yabancı kültürlerin
dilleriyle -özellikle İngilizceyle- son zamanlarda eşit olmayan
şartlarda temasa geçildiğini söylemek yanlış olmaz. Yabancılara
mülk satışının serbest bırakılmasıyla süreçte ivme artmıştır. Kitle
iletişim ve pazarlama araçlarıyla gerçekleştirilen dilin
İngilizceleştirilmesi bir yana, çok kısa süre içinde Kaş, Kalkan,
Didim benzeri yerlerde koloni benzeri bir yaşam tarzı hüküm
sürmeye başlamıştır. Buralarda hayat, Türk vatandaşlarına oranla
daha rahat harcama yapan yabancılara göre tasarlanmakta, ilanlar
3
Karabulut, a.g.e., s.74-75.
95
genellikle yabancı dilde yapılmaktadır. Belirtilen bölgelerde dilde
tehlike sınırı yüksek olup, bir kaç kuşak içinde, önce çift dilliliğin
yaygınlaşması, ardından ise hakim kültürün dili olan İngilizcenin
diğerini baskılaması ihtimal dahilindedir. Bahsedilen koloni
benzeri yerler dışında da süreç -daha yavaş olmakla birlikte- genel
olarak ayın şekilde işlemekte, Türkiye topyekün bir "dilini
unutma" sürecine girmiştir.
Türkiye'nin "dilini unutma" sürecine girdiğinin en açık
kanıtı, Türk Dili hakkında duyarlı olan kimselerin toplumda
genellikle "müstehzi bir gülümseme" ile karşılanmaya
başlanmasıdır. Söz konusu durumun iki temel sebebi olabilir: Ya
toplumda Türkçeye duyulan saygı azalmıştır ya da saygı halen var
olmakla birlikte korunabileceğine dair bir inanç kalmamıştır. Her
iki durumda da dil temasının Türkçe aleyhine sonuçlarının somut
olarak ortaya çıkmaya başladığım teslim etmek gerekir. Böyle bir
gidişe elden gelen tüm imkânlarla müdahale edilmelidir ve
mevzuat çıkarma da bunlardan birisidir. Kuşkusuz yazının
amacının dil temasını engellemek değil, Türkçe aleyhine sonuçlar
doğurabileceği ortamı ortadan kaldırmak olduğunu eklemek
gerekir.
I) DİL MEVZUATLA KORUNABİLİR Mİ?
Dilin mevzuat yoluyla korunmasının "polisiye tedbir"
olduğu, böylelikle dilin korunamayacağı, dilin korunmasına
yönelik olarak yapılacak yasal düzenlemelerin durumu daha da
karıştıracağı görüşü hayli yaygın olarak seslendirilmektedir.
Örneğin SİRMEN, kimsenin doğru konuşmadığı, yanlış dil
politikalarına maruz kalan Türkçenin yasa zoruyla kurtarılmasının
"nafile bir çaba" olduğu görüşündedir4. HIZLAN da benzer
görüşü seslendirdiği bir yazısında Kazakistan'da dilin korunması
için savcıların harekete geçmesini eleştirmekte ve eğitimden
4
Ali Sirmen, "Hapı Yuttu Tansu!", 04.01.1997 Tarihli Milliyet
Gazetesi, http://www.milliyet.com.tr/1997/01/04/ yazar/sirmen.html.
29.08.2006.
96
özelleştirme politikalarına kadar bir dizi uygulama sonucunda dilin
gerilediğini ve "iş yasalara, yaptırımlara düştü mü dil elden
gitmiş demektir" ifadesini kullanmaktadır5.Örnekler çoğaltılabilir6
Bir ülkede adam öldürmek suç olduğu halde cinayetler
artarak devam ediyorsa, adam öldürmek suç olmaktan çıkarılmalı
mıdır? Yoksa bir yandan adam öldürmek fiili suç olmaya devam
ederken diğer yandan diğer ekonomik ve sosyal tedbirler alınmaya
mı çalışılmalıdır? Dilin mevzuatla korunması konusuna böyle
yaklaşılması gerekir. Dilin mevzuatla korunması yaklaşımı, diğer
eğitim, kültür ve iktisat politikalarının geliştirilmesini
dışlamamaktadır.
Öte yandan HIZLAN'ın gösterdiği Kazakistan örneği,
korunmayan bir dilin ne durumlara düşebileceğinin değerli bir
kanıtıdır. KARABULUT Kazakçanın "dil ölümü" sürecinde
yaşadıklarını beş evreye ayırarak incelemiştir. Birinci evrede Rus
ve Kazak toplumları arasında kültürler ve diller arası temas
artmaya ve baskın kültür olan Ruslar lehinde gelişmeye başlamış,
ciddi anlamda kelime ödünçlemeleri oluşmaya başlamıştır. Halk
henüz tek dilli olup kırsal bölgelerde Rusçanın etkisi henüz
hissedilmemektedir. Ancak Ruslarca kurulmuş olan Ürenburg ve
Almatı gibi şehirlerde yaşayan Kazaklar Rusçayı zorunlu olarak
öğrenmeye başlamışlardır7. İkinci evrede Rus okulları
yaygınlaşmaya başlamış, Kazak aydınları genellikle Rus
okullarında yetiştirilmeye başlanmıştır. Böylelikle tek dillilikten
5
Dogan Hızlan, "Dili Savcılar Koruyamaz!", 15.02.1999 Tarihli
Hürriyet Gazetesi, Alındıgı Yer: Vitrindeki Kitaplar Sitesi,
http://www.vitrindekikitaplar.coml/di128-29.htm. 29.08.2006.
6
Kamuoyunu yönlendirmekte etkin iki büyük gazetenin “ciddi
sayılabilecek”' iki önemli yazarının "dilin mevzuatla korunmasını"
eleştiren görüşlerinin zikredilmesi yazının amacı açısından yeterli
görülmüştür.
7
Belki ülkemizde Kaş, Didim gibi yerlerde yaşanan yabancı yerleşimleri
sonucu yaşananlarla Kazakçanın dil ölümü sürecindeki ilk evresinde
yaşananların benzer yönler taşıyıp taşımadığı tartışılabilir.
97
çift dilliliğe geçiş hızlanmış; hatta 19I5'lerde her şehirlerde her
Kazak her iki dili de anadili gibi konuşur hale gelmiştir.
Hayvancı1ıkla uğraşan kırsal kesim ise, özellikle olumsuzlaşan
iklim koşullarının meraları azaltması ve I.Dünya Savaşı nedeniyle
açlığın eşiğine gelmiş ve şehirlere doğru göç artmıştır8. Ayın
dönemde Rus göçmenlerinin Kazak şehirlerine göçü de ivme
kazanınca "Kazak Halla Rusçayı bilmenin refah içinde yaşamak ile
aynı olduğu kanaatine varmaya" başlamıştır9. Ancak hala insanlar
kendi dillerini daha çok önemsemektedirler. Üçüncü evrede ise
ekilenlerin biçilmesi ve anadilin kullanım alammn giderek
daralması söz konusudur. Artık şehirlerdeki iki dillilik Kazakça
aleyhine bozulmakta, Rusça hayatın her alamnda kullamlmakta,
insanlar Rusça bildikleri için kendileriyle gurur duymaya
başlamaktadırlar. Kırsal kesimdeki halkın kurulan büyük
çiftliklerde (kolhozlarda) çalıştınlmasıyla da şehirlerdeki bozulma
sürecinin kırsal kesimdeki dönüşümle tamlanmasına çalışılmıştır.
Dördüncü evre ibret vericidir: Artık aileler çocuklarıyla Rusça
ilişki kurmaya başlamışlardır. Çünkü çift dillilik artık Rusça lehine
tek dilliliğe dönüşmektedir ve ailelerde Kazakça öğretiminin
"çocuklarının düzgün Rusça öğrenerek toplumda iyi bir yer sahibi
olmalarına" ket vuracağı görüşü hâkim olmaya başlamaktadır.
Böylelikle yetişen Kazakçası zayıf kuşağın yetiştirdiği bir sonraki
kuşakta dönüşüm Rusça lehine büyük ölçüde tamamlanmıştır.
1990'lara varıldığında şehirlerde yaşayan halkın yaklaşık %80'i
Rusçayı anadil olarak görmektedir. Kazakistan'daki yedi milyonluk
Rus nüfusunun ise ancak elli üç bini Kazakça bilmektedir. Beşinci
evre, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından Kazakların dil
bilincinin tekrar canlandırılması için çabalandığı, Kazakçanın halk
nezdinde tekrar itibar kazanmaya başladığı dönemdir. Kazakistan
devleti Kazakça eğitim veren okulları artırma ve üniversiteler
8
Bu durumun Türkiye'nin kırsal nüfusunun "Avrupa Birliği ölçütlerine
indirilmesi” adı altında tarım desteklerinin kaldırılması ve uzun yıllardan
beri yaşanan köyden kente göçün daha da teşvik edilmesi ile benzerlikler
taşıyıp taşımadığı tartışılabilir
9
Karabulut, a.g.e., s.82.
98
kurma uğraşı içindedir10. Zaten bu yüzden HIZLAN, eski Kültür
Bakam tarafından kendisine gönderilen bir açıklama üzerine
Kazakça ile ilgili bir takım doğruları öğrendiğini belirterek şu
ifadeyi kullanmıştır: "Ancak her ülkenin kendine özgü kültürel
koşullarının varlığını düşünürsek, bütün dil bilim kuramlarının ve
kurallarının her yerde, kültür politikaları ve millileşme süreci
açısından geçerliliğini koruyamayacağını, uygulanamayacağını
kabul ederim"11. O halde Kazakistan'ın temel sorunu dilin mevcut
her imkanla korunması gerektiğinin ayırtına çok geç varması ya da
bunun egemen başka güçlerce engellenmesidir.
Nihayet, bir hukuk kuralı çıkarılırken en önemli nokta,
ilgili düzenlemenin gerçekleştirilmesi için itici "sosyal kuvvetin"
ortaya çıkmasıdır12. Türkçenin mevzuatla başta İngilizce olmak
üzere yabancı ülkeler dillerine karşı korunmasına yönelik istek -en
azından belli bir yaşın üstündekilerde- hala yok olmuş değildir.
Ancak bunun nasıl hayata geçirileceği konusu belirsizdir.
Dolayısıyla mevzuatla koruma düşüncesinin sosyal bir zemini
bulunmaktadır. Kaldı ki mevzuatla korumaktan amaç yabancı
dilde konuşan herkesin cezalandırılması değildir. Hazırlanacak
akılcı yasalarla yabancı dillerin egemenliğinin azaltılması adım
adım başarılabilir.
Mevzuatla koruma önemli bir yöntemdir: Doğru
kullanılırsa sosyal olayların gelişimini olumlu ya da olumsuz
yönde etkileyebilir. Örneğin ilkokullarda yabancı dilde eğitim
yapılmasına ilişkin bir yasa çıkarılması halinde, ne kadar kötü
10
Karabulut, a.g.e., s.80 - 85.
11
Dogan Hızlan, "Dil Bilincinin Yerleşmesi Üzerine” 19.02.1999
Tarihli Hürriyet Gazetesi,
http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/99/02/19/yazarlar 8yaz.htm,
29.08.2006.
12
Hamide Topçuoğlu, Hukuk Sosyolojisi, Cilt:I, 3.Baskı, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları (Yay.No:174), Ankara, 1969,
s.246.
99
uygulanırsa uygulansın, söz konusu yasa birkaç kuşak içinde
Türkçenin günlük yaşamdan silinmesine yol açabilir. Tersine,
yabancı dilde eğitimi tamamen yasaklayarak sadece yabancı dil
eğitimini serbest bırakan bir yasanın, uzun vadede yabancı
ülkelerin dillerini anadillerine üstün tutan genç kuşakların
yetişmesini yavaşlatacağını söylemek mümkündür. Öte yandan,
dilin korunmasına yönelik mevzuat hazırlanmasında bazı başka
ülkelerde yapıldığı üzere bir çeşit "dil gümrüğü" uygulamasına
gitmek de akılcı olabilir. Dil gümrüğü, yeni bir buluşun veya
icadın yapılır yapılmaz, yabancı dilde herhangi bir sözcük henüz
dilde yerleşmeden uygun bir sözcüğün bulunarak yaygınlaşması
için çaba sarf edilmesidir. Böylelikle yabancı sözcüklerin dilimize
yerleşmesine fırsat vermeden yeni türetilecek sözcüğün kalıcı
olması için -en azından- ortam yaratılabilecektir13. Yabancı
kökenli şirketler ve daha önceden sicile kayıtlı olanlar hariç Türk
sicillerine hiç bir yabancı isimli şirket kaydının yapılamayacağına
yönelik bir kuralın işletilmesi de mümkündür: Bazı yazarların
savunduğu gibi "dil polisliği" ya da "ceberutluk” değil makul bir
koruma önlemidir. Bir başka önlem işyeri isimlerinin ve
tabelalarının veya ticaret unvanlarının Türkçe olması zorunluluğu
olabilir. Kuşkusuz istisnaları olacaktır; ancak belli bir milat kabul
edilip sonrasında anılan kuralın uygulanması mümkündür.
Örnekler çoğaltılabilir. Kaldı ki başta Fransa olmak üzere çok
sayıda ülke, dillerini korumak için başka politikaların yanı sıra
mevzuatla koruma yönteminden yararlanmaktadır. İzleyen
bölümde söz konusu ülkelerin mevzuat uygulamalarına genel
hatlarıyla değinilecektir.
II) DİLİN MEVZUATLA KORUNMASINDA ÇEŞİTLİ
ÜLKELERİN UYGULAMALARI
Dilin korunmasına yönelik olarak mevzuat politikaları
13
Cahit Kavcar, "Türkçenin Güncel Sorunları", Turkischweb Eğitim ve
Dil Portalı http://www.turkischweb.com/Tuerkce /seite31.htm.
29.08.2006.
100
benimseyen ülkeler içinde Fransa örneği önemi nedeniyle ayrı bir
yazı konusudur14. Aşağıda, Fransa dışında dillerini korumak için
özel olarak yasa çıkaran bazı ülkelerin uygulamaları hakkında
alfabetik sırayla kısaca bilgi verilecektir.
A) Andora
Andora' da dilin korunmasına yönelik olarak "16 Aralık
1999 Tarihli Resmi Dilin Kullanımının Düzenlenmesi Hakkında
Kanun" yürürlüktedir. Anılan Kanun uyarınca resmi dil
Katalanca'dır (md.1). Tüm Andora'lıların Katalan dilini bilme ve
yasalara ve hukuki teamüllere uygun olarak kullanma
yükümlülüğü vardır (md. 4). Uluslararası nitelikteki toplantı ve
sempozyum benzeri etkinlikler hariç, her türlü kamusal ve sosyal
faaliyetin genel ifade dili Katalanca'dır (md.l2). Turizme yönelik
büro ve hizmetlerde iletişimi en çok kolaylaştıran dil hangisiyse o
dil kullanılır. Anılan bürolarca basılıp dağıtılan broşür ve
yayınlarda Katalanca dışındaki diğer diller kullanılabilir (md. 13).
Ticari isimlerin, firma isimlerinin ve mağaza tabelalarının
Katalanca kaleme alınması mecburidir. Tanıtıma, bilgilendirmeye
veya ticari amaca yönelik her türlü kamusal ya da özel yazı da aynı
şekilde Katalanca olmalıdır (md.15). İş sözleşmeleri, katılma
sözleşmeleri ve diğer her türlü sözleşmelerin tarafları Katalanca
sözleşmek yükümlülüğündedirler (md.22). Yasa hükümlerine
aykırı davranışlar hakkında 20.000 peseta ile 500.000 peseta
arasında para cezası öngörülmüştür (md.38).
14
Fransa'daki uygulamalar hakkında bkz.: Erdem Erdenk, "Fransız Dilinin
Kullanımına ilişkin Yasa", Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Türk Dili Özel Sayısı, Cilt:7, Sayı:2, 2005, s.23-43,
http://www.sbe.deu.edu.tr/YAYINLARI/DERGI/2005/2005sayi2/erden
k.pdf, 29.08.2006.
101
B) Cezayir
Cezayir'de dilin korunmasına yönelik olarak "91-05 Sayılı
ve 16 Ocak 1991 Tarihli Arap Dilinin Kullanılması ve
Yayınlaştırılması Hakkında Kanun" yürürlüktedir. Anılan Kanun,
ulusal hayatın çeşitli alanlarında Arap Dilinin Kullanılması, teşviki
ve korunması hakkında genel kurallar getirme amacını taşımaktadır
(md.1). Arap dili ulusun sabit değeri ve özgün kişiliğinin bir
bileşeni olup, kullanımı bağımsızlığın göstergesidir (md.2). Arap
dilinin kullanımı kamu düzenini ilgilendirir ve düzgün
konuşulması, yükseltilmesi ve korunması tüm kurumların
sorumluluğundadır. Arapçanın Arap alfabesi dışındaki harflerle
yazıya dökülmesi yasaktır (md.3). Yabancı dil eğitimine ilişkin
özel durumlar dışında kamu ya da özel tüm sektörlerde her türlü
eğitim, öğretim, mesleki eğitimin Arap dilinde yapılması gerekir
(md. 15). Herhangi bir faaliyetin ilanına ilişkin olan veya bir
işyerine, kuruma, işletmeye derneğe ait her türlü tabelanın,
panoların, sloganların işaretlerin, ilan tahta1arının, ışıklı yazıların
sadece Arap dilinde estetik ve düzgün ifadeler içermesi zorunludur.
İstisnaen, yıldız sahibi turizm merkezlerinde Arap dilinin yanı sıra
diğer yabancı dillerin kullanımı mümkündür (md.20). Yasayla,
Arapça dışında herhangi bir dille kaleme alman her türlü resmi
belgenin hükümsüz sayılacağı belirtilmektedir. Ayrıca Yasa
hükümlerine aykırı hareketler hakkında 1.000 ile 100.000 Cezayir
Dinarı arasında para cezaları uygulanacaktır (md. 29 vd.).
C) Estonya
Estonya'da dilin korunmasına yönelik olarak "21 Şubat
1995 Tarihli Dil Yasası" yürürlüktedir. Anılan Kanuna göre
Estonya'nın resmi dili olan Estonca'nın resmi kullanımının temeli,
belirlenecek usul ye esaslara uygun edebi Estonca ölçütüne dayanır
(md.1). Herkes, merkezi ve yerel kamu kurumlarıyla kar amacı
güden ve gütmeyen her türlü özel kurumlarla Estonca iletişim
kurmayı talep hakkına sahiptir (md. 4). Tarihi veya kültürel
nedenlerle ayrıca izin verilen istisnalar dışında yer isimleri Estonca
konulur (md.19). Eston vatandaşlarının isim ve soy isimlerinin
102
resmi yazılışı Latin - Eston Alfabesi ile olur (md.20). Tabelaların,
işaret levhalarının, ilanların ve kamusal alanlardaki reklâmların da
hükümetçe belirlenecek istisnalar dışında Estonca hazırlanması
zorunludur (md.23). Yasanın uygulanmasının sağlanmasına
yönelik usul ve esasların hükümet tarafından belirlenmesi
kararlaştırılmıştır (md.28).
D) Kolombiya
Kolombiya'da dilin korunmasına yönelik olarak "14 Sayılı
ve 5 Mart 1979 Tarihli İspanyol Dilinin Savunulmasının
Düzenlenmesi ve Kolombiya Dil Akademisinin Yetkilendirilmesi
Hakkında Kanun" yürürlüktedir. Anılan Yasa uyarınca, başta
tabelalara, ticari, mesleki, sınai ve sanatsal ilanlara veya giyim
sanayiye ait işlemler olmak üzere, resmi işlemlere ilişkin her türlü
belgenin İspanyolca ifade edilmesi ve kaleme alınması zorunludur.
Özel isimlerin veya İspanyolca'ya çevrilmesi sağlıklı veya
mümkün olmayan yabancı ticari işletme isimlerinin yer aldığı
işlemler kapsam dışındadır (md. 1/1). Tüm Kolombiya ticari sanayi
ürünlerinin, isimlerinin altında ulusal menşei belirtir bir işaret
taşıması zorunludur (md.l/4).
E) Kosta Rika
Kosta Rika'da dilin korunmasına yönelik olarak "7623
Sayılı ve 29 Ağustos 1996 Tarihli İspanyol Dilinin ve Kosta Rika
Yerlilerinin Dillerinin Savunulması Hakkında Kanun"
yürürlüktedir. Anılan Kanun uyarınca, şirketlerin ticaret
unvanlarının ve kar amacı gütmeyen örgüt isimlerinin, ticari
unvanların, berat ve markaların, etiketlerin, ilanların, reklamların,
slogan1arın, amblemlerin, ambalajların, ürünlerin ve tüketiciyi
bilgilendirmeye yönelik her türlü basılı broşürün, kamusal ve resmi
nitelikli belgeler ile yayınların ve turizm amaçlı broşürlerin,
İspanyolca veya Kosta Rika yedilerinin dillerinde düzgün olarak
kaleme alınması gerekir (md. 1). Turizm amaçlı broşürlerde başka
dillilerdeki çeviriler de yer alabilir. Aynı şekilde, etiket ve ilanlarda
İspanyolca metni gölgede bırakmamak kaydıyla başka dillerdeki
103
çevirilerin yer alması mümkündür (md.2). Resmi makamlar
belirtilen hükümlere aykırı nitelikteki belgelere dayanan
başvurulan reddetmekle yükümlüdür (md.3). İspanyol dilinin
dilbilgisi, yazım ve her türlü kurallarına Kamu idaresince riayet
edilmesi mecburidir (md. 4). Yasa'nın 5.maddesiyle, İspanyol
dilinin korunmasına yönelik olarak "Dilin Savunulması Ulusal
Kurulu" kurulması kararlaştırılmıştır. Yasa hükümlerine aykırı
davranış durumunda sorumlulara, ihlalin ağırlığına göre aylık
asgari ücretin bir ile beş katı arasındaki meblağlara eş değer bir
para cezası kesilerek Hazineye gelir yazılacaktır. Daha sonra
Hazine'de bu şekilde toplanan tüm paralar, İspanyolca'nın düzgün
kullanımına yönelik görevlerini yapabilmesi için, Dilin
Savunulması Ulusal Kurulu bütçesine aktarılacaktır (md.9).
F) Makedonya
Makedonya'da dilin korunmasına yönelik olarak "1998
Tarihli Makedon Dilinin Kullanılması Hakkında Kanun"
yürürlüktedir. Anılan Yasa'da bahsi geçen Makedon dilinden,
"Edebi Makedonca" ve onun "Kiril Alfabesi" anlaşılmaktadır (md.
1). Yasa uyarınca Makedon dilinin vatandaşlarca resmi dil olarak
kullanılması hem bir hak hem de bir ödevdir (md. 2). Hem tüm
devlet kurum ve kuruluşlarında hem de:
 ticari şirketler, işletmeler ve işyerleri ile kayıtlı diğer tüzel
kişiliklerde,
 Tüzel kişilerin adlandırılmasında, tanıtımında ve ilan
panolarında,
 ürünler için adlandırmada, açıklayıcı bilgi
hazırlanmasında, etiketlendirmede, faturalandırmada,
ambalajlamada vs.,
 kamusal alanların adlandırılmasında,
 filmlerin alt yazılandırılmasında veya dublajında,
 ve benzer hallerde,
Makedon dilinin kullanımı gerekir (md.5). Yasa
hükümlerinin ihlali halinde 1.000 ile 200.000 Makedonya Dinarı
arasında para cezaları ve bazı durumlarda ihlal konusu mallara el
104
konulması söz konusudur (md. l3).
G) Polonya
Polonya'da dilin korunmasına yönelik olarak "14 Sayılı ve
5 Mart 1979 Tarihli lspanyol Dilinin Savunulmasının
Düzenlenmesi ve Kolombiya Dil Akademisinin Yetkilendirilmesi
Hakkında Kanun" yürürlüktedir. Anılan Kanunun başlangıç
kısmında, Polonya Cumhuriyeti Meclisi'nin, Leh dilinin Polonya
ulusal kültür ve kimliğinin anayasal bir öğesi olduğunu dikkate
alarak; "Polonya tarihi boyunca yabancı yönetici ve işgalcilerin
Leh dilini baskı altında tuttukları ve Leh milletinin ulus niteliğini
bozdukları olgusunu göz önünde tutarak"; "günümüz küresel
ortamında ulusal kimliğin korunmasının kaçınılmaz olduğunu
görerek"; Leh kültürünün kültürel farklılıklara sahip tek bir
Avrupa yaratılmasına katkıda bulunduğunu ve bu kültürün ancak
Leh dili muhafaza edilerek korunup geliştirilebileceğini görerek;
ve dilin korunmasının tüm Polonya vatandaşlarının yanı sıra bütün
kamu kurum ve kuruluşlarının sorumluluğunda olduğu görüşünü
benimseyerek, bu kanunu kabul ettiği belirtilmektedir.
Yasa, Polonya Cumhuriyeti toprakları içinde Leh dilinin
yargıda görülen davalarda ve kamuda korunması ve kullanılması
hakkında olup, dini kurumlarla Devlet arasındaki ilişkiler ile etnik
gruplar ve azınlık haklarına ilişkin özel kanun hükümleri kapsam
dışında kalmaktadır (md. 1, md.2). Yasaya göre Leh dilinin
korunması aşağıdaki ilkelere dayanır:
 Kullanıcılar Leh dilini temel kurallarına uygun olarak
kullanmalı, dile ilişkin yetkinliklerini geliştirmeye yönelik
çaba sarf etmeli ve insani iletişim aracı olarak dilin en
uygun şekilde gelişmesini kolaylaştırıcı koşulların
oluşturulması için çaba göstermelidirler.
 Kullanıcılar dilsel bayağılık ile mücadele etmelidirler.
 Kullanıcılar dilin kültürel işlevini ve dille ilgili bilgileri
yaymalıdırlar.
 Kullanıcılar bölgesel lehçe ve deyimlere saygı göstermeli
ve muhafazaya gayret etmelidir.
 Kullanıcılar Leh dilini tüm dünyada savunup
105
desteklemelidirler.
 Kullanıcılar Polonya içinde ve dışında Leh dilinin
öğretimini savunup desteklemelidirler (md.3).
Aynı şekilde, Polonya Cumhuriyeti topraklarında, taraflarından
sadece birinin Polonyalı olduğu haller dahil, Polonyalı gercek ya
da tüzel kisilerin her türlü yasal faaliyetinde (özellikle mal ve
hizmet isimlerinde, Vanlarda, ???? kullanım kılavuzlarında, mal
ve hizmetlerin özelliklerine ilişkin bilgilendirmelerde, garanti
koşullarında,
faturalarda ve makbuzlarda) Leh dilinin kullanılması gerekir.
"Polonyalı gerçek ya da tüzel kişi" deyiminden, "Polonya
Cumhuriyeti içinde sürekli olarak ikamet eden tüm kişiler" ile
"Polonya Cumhuriyeti toprakları üzerinde işletilen tüzel kişiler ile
hukuki statüye sahip olmayan şubeler" anlaşılır (md. 7). Belirtilen
yükümlülükler, Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Bürosu ve
Ticari Denetim Bürosu tarafından takip edilerek denetlenir.
Kanuna göre, bir Polonyalı gerçek ya da tüzel kişi, Polonya
Cumhuriyetinde yerine getirilecek bir sözleşmenin tarafı ise, o
sözleşmenin Leh Dilinde yapılması gerekir. Lehçe bağıtlanıp
kaleme alınan bir sözleşmeye bir veya daha fazla yabancı dildeki
nüshalarının eşlik etmesi mümkündür. Aksine anlaşma olmadıkça,
ileride yorum gerektirecek durumlarda Leh dilindeki metne öncelik
tanınır. Bağıtlanan bir sözleşmenin bu maddeye aykırılık taşıması
durumunda, Medeni Kanun (Kloz 74, madde 1, paragraf 1), ve
(Kloz 74, madde 2)'de yer alan ''yabancı di/de kaleme alınmış
hiçbir yazılı sözleşmenin yasal değer taşımadığı" yönündeki
hükmün de ihlal edildiği kabul edilir (md.8).
Ayrıca, kamu ve özel sektör okullarında, devlet
üniversitelerinde, özel üniversitelerde ve bütün eğitim
kurumlarında aksine özel düzenleme olmadıkça her türden tezin
yanı sıra eğitimde ve sınavlarda Leh dilinin kullanılması gerekir
(md.9).
Yasanın gerektirdiği müeyyidelerin belirlenmesi ve
uygulanmasının takip edilerek, Leh dilinin korunmasına dair bir
106
raporun her iki yılda en az bir defa olmak üzere Meclise sunulması
görevi ise Dil Konseyi'ne verilmiştir (md. 12). İlgili kurumlar,
faaliyetleriyle ilgili olarak dilin kullanımına ilişkin ciddi şüpheye
düştükleri durumlarda danışma amacıyla Konsey' e başvuruda
bulunabilirler. Ayrıca, sanayiciler, ithalatçılar ve dağıtımcılar
ürettikleri mal veya hizmetler için uygun isim bulamamaları
durumunda danışma amacıyla Konsey'e başvuruda bulunabilirler
(md. 14).
Bir yasal işlem çerçevesinde, Leh dilindeki çevirilerine yer
vermeksizin sadece yabancı bir dilde ürün veya hizmet isimleri,
teklif mektupları, ilanlar, kullanım kılavuzları, mal ve hizmetlere
ilişkin bilgilendirmeler, garanti koşulları, faturalar ve makbuzlar
kullanan tüm gerçek veya tüzel kişiler -10.000 zloty' u aşmayacak
bir- para cezasına mahkûm edilebilir.
G) Romanya
Romanya'da dilin korunmasına yönelik olarak "500 Sayılı
ve 12 Kasım 2004 Tarihli Kamu Kurumları, İlişkileri ve
Alanlarında Romence'nin Kullanılması Hakkında Kanun"
yürürlüktedir. Anılan Kanuna göre yazılan veya telaffuz edilen ve
kamu yararım ilgilendiren her türlü metin, kullanılan deyimler,
gramer, yazım, dilde düzgünlük vb. açılardan yürürlükteki
akademik kurallara uygun olmak zorundadır. Bu türden kamu
yararını ilgilendiren metinlerin yabancı dilde olması halinde
yanında Romence birer çevirisinin veya uyarlamasının bulunması
gerekir (md. 1 ). Söz konusu çeviri ya da uyarlama asıl metinle
ayın görünümde ve harf büyüklüğünde olmalıdır (md.6). Bu
Kanun anlamında "kamu yararını ilgilendiren" metinden, bir
hizmetin verilmesi çerçevesinde kamuya açık alanlarda ya da
medya tarafından kamuyu bilgilendirmek veya doğrudan ya da
dolaylı bir kamusal mesaj vermek için, basılan, yayımlanan, ilan
edilen veya ifade edilen her türlü metin anlaşılır (md.2). Belirtilen
türden metinler hazırlayan, basan, yayan vs. her türlü gerçek ya da
tüzel kişi Kanun hükümlerine uymakla yükümlüdür. Yasa
tasarısında ihlal durumunda ağır ve caydırıcı para cezaları
107
öngörü1müşken Mecliste kabul edilen metinden cezalar
çıkarılmıştır. Kanunun 8.maddesinde, Dini ve Kültürel İşler
Bakanlığınca, yasanın hayata geçirilmesini sağlayacak önlemleri
içeren bir yönetmelik çıkarılacağı öngörülmüştür.
SONUÇ
Dilin "sadece" mevzuatla korunması imkânsızdır ancak
mevzuatla koruma diğer koruyucu politikaların yanı sıra
kullanılabilecek etkin bir yöntemdir. Akılcı, somut mevzuat
uygulamalarıyla ve oranlı yaptırımlarla, yabancı ülkeler dillerinin
günlük yaşamdaki etkinliklerinin azaltılmasına katkı sağlanabilir.
Böyle bir çabanın "dil polisliği" olarak nitelenmesi haksız bir
yargıdır. Birçok ülke dilini korumak için yasalar çıkarmaktadır.
Kaldı ki mevzuat çıkarıldığı halde başarısız olunsa dahi bu durum
küreselleşmenin baskın güçlerinin kültür ve dillerinin
boyunduruğuna girme sonucuna yol açacak şekilde kayıtsızlığı
desteklemekten daha onurludur.
108
Kaynaklar
ERDENK, Erdem, "Fransız Dilinin Kullanımına İlişkin Yasa",
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Türk Dili Özel Sayısı, Cilt:7, Sayı:2, 2005,s.23-43,
http://www.sbe.deu.edu.tr/YAYINLAR /DERGI/ 2005
/2005sayi2/erdenk.pdf. 29.08.2006
KARABULUT, Ferhat, "Dil Ölümü Sürecinde Kazak Türkçesinin
Durumu", Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Yıl: 2004, Cilt:2, Sayı:1, Manisa, s.67 - 87,
http://www.bayar.edu.tr/-sosyal/ dergi/dergi3/DilOlumu. Ddf,
29.08.2006
KAVCAR, Cahit, "Türkçenin Güncel Sorunları", Turkischweb
Eğitim ve Dil Portalı,
http://www.turkischweb.com/Tuerkce/seite31.htm. 29.08.2006
HIZLAN, Doğan, "Dil Bilincinin Yerleşmesi Üzerine",
19.02.1999 Tarihli Hürriyet Gazetesi,
http://arsiv.hurrivetim.com.tr/hur/turk/99/02/19/yazarlar/08yaz.
htm, 29.08.2006
HIZLAN, Doğan., "Dili Savcılar Koruyamaz!", 15.02. 1999
Tarihli Hürriyet Gazetesi, Alındığı Yer: Vitrindeki Kitaplar
Sitesi, http://www.vitrindekikitaplar.com/dil28-29.htm.
29.08.2006
SİRMEN, Ali., "Hapı Yuttu Tansu!", Milliyet Gazetesi,
04.01.1997, http://www.milliyet.com.tr/1997/0l/04/yazar
/sinnen.html, 29.08.2006

Konular