Semantiðin Arap ve Batý Dünyasýndaki Serüveni*

259
Semantiðin Arap ve Batý
Dünyasýndaki Serüveni*
ABDULKERÎM MÜCAHÝD
ÇEVÝREN: CELALETTÝN DÝVLEKCÝ
AR. GÖR., ANKARA Ü. SOSYAL BÝL. ENST.
e-posta: cdivlekci@hotmail.com
Dil, dýþ yapýsý itibariyle bir takým anlamlar ifade eden sesler topluluðudur. Bu
yüzden dile iliþkin araþtýrmalarýn özü, lafýz ve anlam unsurlarý arasýndaki iliþ-
kinin incelemesini temel alýr. Zira hiçbir hedef birim (dinleyici) yada kaynak
birim (mütekellim) lafýz-anlam ekseninin dýþýnda deðildir. Ayný þekilde, kaçý-
nýlmaz olarak her bilgi, lafýzlar aracýlýðýyla taþýnan bir takým fikir ya da anlamlardan ibarettir. Bu sebeple lafýzlar anlamlarý itibariyle, dilbilimcilerin yaný
sýra edîp, eleþtirmen, fakih, filozof, sosyolog, psikolog, antropolog, hukuk ve
siyaset adamlarýnýn yapmýþ olduðu çeþitli incelemelere konu olmuþtur. Çünkü insanlar arasý iliþkiler ve düþünce alýþveriþine iliþkin incelemelerin temelini
oluþturan bu olgular, sadece dille ilgili incelemelerin konusu olmayýp, ayný
zamanda insanlýða ait düþünce problemlerinin bir parçasýdýr da…
Anlama yönelik incelemelerden dolayý lafýzlarýn delaletine önem verilmesi, Batýda geç bir dönemde, 19.yy.ýn sonlarýnda baþlamýþ; 20.yy.ýn baþlarýndan itibaren yavaþ yavaþ geliþmiþ, ancak günümüzde dil çalýþmalarý alanýnda hak ettiði yeri alabilmiþtir. Halbu ki Arap Dünyasýnda oldukça erken
bir dönemde, “müþkilü’l-Kuran”, “i’cazü’l-Kuran”, “garibu’l-Kuran” ve Kuran
ahkâmýnýn çýkartýlmasýna dair araþtýrmalarýn baþladýðý dönemde baþlamýþ-
týr. Fýkýh ve usul âlimleri, bu türden incelemeleri geliþtirenlerin baþýnda gelAÜÝFD 47 (2006), sayý 2, s. 259-265
* Dr.Abdulkerim Mucahid’e ait, ed-Delâletu’l-Lugaviyye ýnde’l-Arab, (Dâru’d-Dýya, t.y.) adlý eserin,
“Ýlmu’d-delâle beyne’l-Arab ve’l-Garb” baþlýklý giriþ kýsmýnýn çevirisidir. Eserdeki dipnot verme
tekniði, bütünlük arz etmesi ve okura kolaylýk olmasý bakýmýndan ülkemizdeki yerleþik olan
þekline uyarlanmýþtýr. (*) la gösterilen açýklamalar mütercime aittir.
260 AÜÝFD 47 (2006), sayý II
mektedir. Nitekim usulle ilgili bir eser yoktur ki, bahisleri içinde konumuz
olan araçlara iliþkin dille ilgili bir bahis olmamýþ olsun.
Arap Dilbilimcileri, lafýz ve anlamla ilgili meselelerin önemini ve bunlarýn Kuran’a ve Ýslam Dinine hizmette ne tür bir önem arz ettiðini kavramalarý hasebiyle ve Arap Dili’nin safiyetini koruma amacýyla konuyla ilgili incelemelere yakýndan ilgilenmiþlerdir. Arap Dünyasýnda anlamla ilgili çalýþmalar
tetkik edildiðinde, iki kýsma ayrýldýðý görülecektir.
Birinci kýsým; kelimeler arasýndaki delalet iliþkilerine yönelik teorik incelemeleri konu edinir. Mevzunun ilerleyen bölümlerinde, bu teorik incelemelerin zýt anlamlýlýk, eþ anlamlýlýk, hakikat ve mecaz, hâs ve âmm gibi
konular etrafýnda çok erken dönemlerde baþladýðý üzerinde duracaðýz. Etimoloji; ortaya çýkan yeni düþünce ve kavramlara karþýlýk bulmak üzere, Arap
Dilinde kelime üretme fonksiyonunu üstlenmiþtir. Dün olduðu gibi bu gün
de etimoloji eski ve yeni pek çok inceleme ve eserin ilgi odaðý olagelmiþtir.
Ýbn Cinni’nin “el-Hasâis”i, Ýbn Fâris’in “es-Sahibî” adlý eseri, es-Seâlebî’nin
“Fýkhu’l-Lüga”sý ve Suyûti’ye ait “Müzhir” gibi dille ilgili temel kitaplara göz
atýldýðýnda, etimolojiyle ilgili konulara, baþka konular için söz konusu olmadý kadar geniþ yer verildiði görülecektir.
Bu olgularýn günümüzde yapýlan Arap Diline dair araþtýrmalarda önemli
bir yer tutmasý gayet tabiidir. Zira modern dil araþtýrma ve incelemelerinin
büyük çoðunluðu kimi sebeplerden dolayý Kadîm Arap Kültürü etrafýnda
þekillenmiþtir. Bu sebepler þunlardýr:
a) Yeni nesilleri Ýslam Kültür Mirasý hakkýnda bilgilendirmek.
b) Modern dil düþüncesi karþýsýnda bu mirasý ayýklamaya tabi tutmak.
c) Dil-kültür dünyasýnda Araplarýn oynadýðý rolü ortaya koymak.
d) Hayatýn bütün yönlerine tesir etmesi hasebiyle, büyük bir önemi haiz
olan modern dil çalýþmalarýna katkýda bulunmak.
Lafýz ve anlam etrafýndaki çalýþmalarýn, dil ve belagata dair yapýlmýþ olan
eski ve yeni pek çok çalýþmanýn ortaya çýkmasýnda temel bir sâik olduðunu
rahatlýkla söyleyebiliriz.
Ýkinci kýsým; anlamla ilgili çalýþmalarýn pratiðe yönelik tarafý olup, kendisini dille ilgili araþtýrmalarda önemli bir akým olan sözlük çalýþmalarýnda
gösterir. Sözlük çalýþmalarý aþaðýda belirteceðimiz alanlarda verilen ürünlerle baþlamýþtýr.
a) Kelime düzeyinde izahlarýn aðýrlýkta olduðu garibu’l-Kuran ve garibu’l-Hadis’e dair risaleler.
b) Hayvan, bitki ve lehçelere dair kitaplar.
c) Fýkhî terimlerin –sözlük anlamlarý yaný sýra- terim anlamlarýný konu
alan kitaplar.
261
d) Arapçalaþmýþ (dahîl, muarrab) kelimeleri ve az kullanýlan (nevâdir)
kelimeleri konu alan kitaplar.1
Bu risale ve kitap fikrinin geliþmesi gayet normaldi. Nitekim bu geliþmeyi Halil b. Ahmed el-Ferâhîdî, Arap Dilini muhafaza etmek gayesiyle ortaya
koyduðu geniþ bir sözlük çalýþmasýyla gerçekleþtirmiþtir. Halil b. Ahmed,
sözlüðü “ayýn” harfinden baþlayarak ve harflerin boðazdan çýkýþ yerini esas
alarak tertip etmiþtir. Bu yüzden sözlüðe “Mu’cemu’l-Ayn” denmiþtir. Anlamý açýk olan kelimeler yaný sýra kapalý olanlara da yer verilen sözlükte, her
alanda müsta’mel ve mühmel** olan kelimeler de ayýrt edilmiþtir. Halil b.
Ahmed’in sözlüðünü, Ezherî’nin Tehzîb’i, Ýbn Düreyd’in Cemhere’si , Ýbn Fâ-
ris’in Mekâyis’i, Cevherî’nin Sýhah’ý Ýbn Manzûr’un Lisanu’l-Arab’ý ve el-Fî-
ruzâbâdî’nin el-Kâmus’u takip etmiþtir. Sözlük çalýþmalarý bununla da sýnýrlý
kalmadý; konulu ya da anlam alanýna göre tertip edilmiþ sözlükler diyebileceðimiz türden sözlükleri de içine alacak þekilde geliþti. Bu vasýfta sözlük
telif edenlerin en meþhuru “el-Muhassas” adlý eseriyle Ýbn Sîdeh’tir. Söz konusu sözlük çalýþmalarý daha da geliþerek çift dilli sözlüklerin telifine baþ-
lanmýþ ve böylece sözlüklere dair yapýlan çalýþmalar, sözlük yapýmý, sözlük
incelemeleri ve araþtýrmalarý þeklinde günümüze kadar süregelmiþtir.
Batýya gelince; lafýz anlam olgularý Batýda “semantics” ismi altýnda toplanmýþ, Firth’in belirttiðine göre; “Anlama iliþkin araþtýrmalar, Batýda Trench’den itibaren baþlamýþ; Mayhew, Skeat, Darmester, Breal ve nihayet De
Saussure’e gelinceye kadar devam etmiþtir. Semantik, tarih içinde anlamda
meydana gelen deðiþiklikleri, anlam geniþlemesi, anlam daralmasý, anlam
deðiþmesi ve mecaz baþlýklarý altýnda ele almýþtýr.”2 Bu anlamý, Margaret
Borman’ýn, Hayakawa’dan semantiðin tanýmýna dair naklettiði;”Semantik,
aslýnda kelimelerdeki anlam deðiþikliðini tarihi olarak incelemeyi amaçlar”3
sözü de pekiþtirmektedir. Ullmann þöyle der:”Bu noktada etimolojinin gö-
rev almasý mümkün olan baþka alanlar da vardýr.”4 Ullmann, muhtemelen,
kelimenin aslýný ve anlamýný tanýmak, bir dilden diðerine geçerken, kazanSematiðin Arap ve Batý Dünyasýndaki Serüveni
1 Bkz.Huseyn Nassar, el-Mu’cemu’l-Arabiyy neþethu ve tatavuruhû, Dâru’l-Kitabi’l-Arabiyy, Mýsýr,1956,
1/40–190.
** Müstamel: Kelime ve harficer gibi, gerek yapýsý gerekse oluþturduðu harf dizgesi itibariyle Arap
Dilinde bir gösterileni karþýlayan anlamlý harf dizgesi ya da birimi. Mühmel: Kelime yapýsýna
sahip olmakla birlikte, oluþturduðu harf dizgesi itibariyle Arap Dilinde karþýlýðý, gösterileni
bulunmayan harf birliktelikleri.
2 Firth (J.R) Papers in Linguistics, (The technique of semantics), Oxford Universty Pres, London,-
1957,s. 8.
3 Gorman,General Semantics and Contemprary Thomism, Universty of Nebraska Pres, Lincoin,19-
62,s. 6.
4 Ullmann, The Prensiples of Semantics, Basil Blackwell, Oxford, 1957,s. 1.
262 AÜÝFD 47 (2006), sayý II
dýðý ve kaybettiði anlamlarý ortaya koymak için ayný dil ailesi içerisinde yapýlan mukayeseli anlam incelemelerine iþaret etmektedir.
Semantik kavramý bu anlam çerçevesiyle de sýnýrlý kalmamýþ; Bronislaw
Malinowski, biçimle anlam arasýndaki iliþkinin incelenmesi gerektiðini kavramasý üzerine, semantikle, psikoloji, antropoloji ve felsefe arasýnda var olan
alakalarý derinleþtirerek, kavramýn anlam alanýný geniþletmiþtir.5
Daha sonra-Ullmann’ýn dediði gibi- mantýk, belagat, sosyoloji, psikoloji
ve felsefe gibi pek çok ilim ve disiplinin semantiðe dâhil olmasý sebebiyle,
semantik araþtýrmalarý, art arada gelen zorluklarla karþý karþýya kalmýþtýr.
Zira semantik, artýk gösterenle gösterilen arasýndaki iliþkiyi incelemekle
yükümlü genel bir terim olarak fonksiyon icra etmeye baþlamýþtýr.6
Semantik, müellifi dilbilimci olmayan çok sayýda inceleme ve araþtýrmanýn ilgi odaðý olmuþtur.7 Ogden ve Richards’ýn ortaklaþa kaleme aldýklarý
“The Meaning of Meaning” adlý yapýt gösterge konusunun ehemmiyetine dikkat çeken belli baþlý eserlerdendir. Kitapta anlam probleminin tabiatýna ve
kapalýlýðýna iþaret edilmiþ ve P.W.Bridgman gibi, farklý uzmanlýk alanýna sahip ilim adamlarý, bu problemi farklý bir bakýþ açýsýyla ele almaya teþvik
edilmiþtir. Adý geçen Bridgman, günlük dilde kullanýlan pek çok kelimenin,
uzman nazarýnda farklýlýk arz ettiðini mülahaza etmiþtir. Öyle ki bu mülahaza sonucunda, “tasavvurlar tecrübe etmiþ olduðumuz aktivitelere eþdeðerdir.”(The concept is synonymsous with the operations by which you test for it)8
prensibini temel alan, “tanýmlara yönelik uygulama ve icraat metodu” diyebileceðimiz yeni bir araç teklif etmiþtir.
Thruman Arnold, bir idareci ve hukuk adamý olarak, “The Folklore of Capitalism” adlý çalýþmasýný ortaya koyar. Yazar, sembolizm problemini bu meyanda kötü kullanýlan kelimeler yüzünden karþýlaþmýþ olduðumuz problemleri tartýþýr.
Alfred Korzybski ise; anlama yönelik incelemeleri, bütün sosyal problemlerin çözümü olarak görür. Çünkü sosyal problemlerin büyük çoðunlu-
ðu –ona göre- kategorize edilmesi, doðru ya da yanlýþ þeklinde nitelendirilmesi zor olan kapalý kavramlardan kaynaklanmaktadýr. Bunlar izafi bir alanda, belirsiz bir þekilde ortaya çýkarlar. Böylelikle sembol ya da kelimeler,
kendilerini doðru kullanmayan kimseler vasýtasýyla, hayatýmýzý yönlendiren
soyut kavramlara dönüþür.
5 Gorman,General Semantics, s. 2.
6 Ullmann, The Prensiples of Semantics, s. 1-3
7 Margaret Shlauch, The Gift of Tongues, George Allen&Unwill Ltd. ,London,1943,s.128-131.;
Gorman,General Semantics and Contemprary Thomism, s. 1-126, Mahmud es-Sarân, Ilmu’l-Luga,
Giriþ, Mýsýr, 1962, s. 318-326.
8 Shlauch, The Gift of Tongues, s. 129.
263
Stewart Chase de “The Tyranny of Words” adlý kitabýnda, hocasý Korzybski’den daha cesur bir çýkýþ yapar ve sosyal problemlerin çözümünü, açýk,
net tanýmlara ulaþmamýzda ve anlamsýz kelimeleri bir tarafa atmamýzda
görür.
Hans Sperber, anlama yönelik tarihsel incelemeler konusunda, Freud’un
bakýþ açýsýndan hareketle, kendine yeni bir yol bulmaya çalýþýrken9 Jost Trier, ayný anlam alanýna ait kimi kelimelerin, anlama iliþkin tarihsel bir incelemesini ortaya koyar. Onu, Chaucer’de ahlakî deðerleri gösteren kelimelerin
anlamlarýna dair yapmýþ olduðu çalýþmayla Heraucourt takip eder.10 Öte
yandan, gerek dilbilimcilerin gerekse diðer bilim adamlarýnýn yaptýðý anlam
incelemelerine ait bu geniþ alanda, yeni bir yaklaþým ortaya çýkmýþtýr. Ýsveç-
li Dilbilimci Ferdinand De Saussure’ün ileri sürdüðü bu yaklaþým; anlama
yönelik olsun ya da olmasýn, dile dair incelemelerde sergilenen eþzamanlý
(synchronic) bir yaklaþým olup, geleneðe baðlý tarihsel bir yaklaþým olan
artzamanlý (diachronic) yaklaþýma bir tür tepkidir. Eþzamanlý anlam incelemesi, anlamý, önceki ya da sonraki durumunu göz önüne almaksýzýn, belirli
bir zaman dilimi içerisinde ve sýnýrlý bir alanda ele alýr.
Firth þöyle der: ”De Saussure, anlamdaki deðiþikliðe yönelik incelemelerle, anlam incelemesini deskriptif bir þekilde teknik bir ayrýma tabi tutan
ilk dilbilimcidir. De Saussure yapmýþ olduðu son incelemeye “semioloji” adýný
verir. Ona göre bu tür araþtýrmalarda, bu ilim dalýnýn konularýnýn belirlenmesi ve hakikatlerinin tanýmlanabilmesi için, psikoloji, sosyoloji ve antropolojinin ulaþtýðý sonuçlardan yararlanýlmalýdýr. Yazar, bu ilim dalýnýn (semiolojinin) verilerini dikkate almadan dilbilimin de bir ilim olamayacaðýný
savunur.”11 Ayný þekilde bu ifadede, anlamýn taným ve incelemesini yaparken, toplumsal yönü göz ardý edenlere de bir cevap vardýr. De Saussure’ün
bu tutumu, kendisinin Durkheim’in toplumsal olgulara dair görüþlerinden
etkilenmesi ve dili de bu olgulardan birisi olarak kabul etmesinden ileri
gelmektedir. De Saussure’ün sayesinde dile ait incelemelerde deskriptif eðilimin yaný sýra toplumsal eðilim de ortaya çýkmýþ oldu. Onu “Language” adlý
kitabýyla Vendryes takip eder. Toplumsal eðilim, Firth ve okulunun sayesinde zirveye ulaþmýþtýr. Ýleride temas edeceðimiz üzere; anlam incelemelerinde benimsediði metodun dayandýðý temel düþünce; baðlamdýr. Baðlam; herhangi bir konumda, dile ait olan ve olmayan çeþitli unsurlardan müteþekkil
bir terkiptir. Böylece bu toplumsal anlam, synchronic semantik incelemelerinde hedeflenen gösterge anlama dönüþmüþtür.
Sematiðin Arap ve Batý Dünyasýndaki Serüveni
9 Ullmann, The Prensiples of Semantics, s. 2.
10 Shlauch, The Gift of Tongues, s. 126.
11 Firth (J.R), Papers in Linguistics, s. 17.
264 AÜÝFD 47 (2006), sayý II
Dile ait incelemelerdeki bu toplumsal eðilime muasýr, Bloomfield’in “Language” adlý meþhur eserinde, psikolojideki “davranýþçý okul”dan etkilenerek
ortaya koyduðu bir diðer eðilim vardýr. Bloomfield dili bir davranýþ olarak
kabul etmiþ ve dilin yalnýzca dýþ yapýsýna önem vermiþtir. Bu anlayýþ ise,
ekolü, anlam incelemelerinde, anlamý ihmale götüren bir tavýr içine sokmuþtur. Anlam Bloomfield’e göre; konuþmacýnýn bir kelime ya da cümle
söyleyip, hedef birimden geri ileti aldýðý konumdur.12 Ona göre anlam, pratik iki olgu olan sözün söylendiði konum ve geri iletiden ibaret olup, cümle
içi unsurlar arasýndaki anlam iliþkilerini dikkate almaz. O yüzden Bloomfield þöyle der:” Herhangi bir anlama yani dilin formlarýndan herhangi birisine dair ince, ilmî bir taným vermek istediðimiz zaman, elimizde konuþmacýnýn
dünyasýna dair ne varsa, her biri hakkýnda, bilimsel düzeyde ve detaylý malumata sahip olmamýz gerekir.”13
Anlam incelemesine yönelik en yeni eðilim, filolojik tahlillerine anlamý
esas bir unsur olarak sokan, öncülüðünü Chomsky’nin yaptýðý, “tahlilci dil
ekolü”dür.” Söz konusu ekol, sonunda dil tahlillerine ya da tavsiflerine “anlam”ý esas bir unsur olarak dahil etme zorunluluðu duymuþlardýr. Hatta ekolün günümüz temsilcilerinden bazýlarý, incelemelerine “anlam”dan baþlamýþ-
lar, bundan hareketle, cümlenin dizim bilim ve biçim bilimine ait terkiplerine
oradan da ses yapýsýna ait terkiplerine geçmiþlerdir. Öncelikle unsurlarýn anlamlarýna dair sistem bütününe ulaþmaya çalýþmýþlar. Ardýndan da anlaþýlýr,
anlamlý bir cümle oluþturabilmek için söz konusu unsurlarýn nasýl bir araya
getirilebileceði üzerinde durmuþlardýr. Bu ise bizzat dil aracýlýðý ile yani cümlelerin söylendiði baðlam yada makama itibar etmeksizin olmuþtur. Çünkü bu
unsur, ilmî olarak incelenmesi zor bir konudur. Bu yüzden bu mesele dil bilginleri içinde dilin toplumsal boyutuyla ilgilenen araþtýrmacýlara býrakýlmýþtýr.”14
Bu, “davranýþçý ekole” karþý bir akýmdýr. Çünkü davranýþçýlarýn son tahlilde
ulaþtýklarý “anlam” kavramýndan hareket etmiþler, ardýndan cümle terkibine
ulaþabilmek için, sentaks, biçimbilim ve fonetik konularýndan geçmiþlerdir.
Anlam incelemelerin tarihine dair bu kýsa gezintinin ardýndan, adý geçen
incelemelerde kullanýlan yöntemleri, en önemlileri itibariyle ana hatlarýyla
zikredelim:
1. Tarihsel/Artzamanlý Metot: Herhangi bir dildeki kelimelerin anlamlarýný; tarihin merhaleleri içerisinde artzamanlý bir inceleme ile anlamda meydana gelen deðiþiklikleri ve bunlarýn sebeplerini gözlemlemek suretiyle inceleyen metottur.
12 Bloomfield, Language, George Allen &Unwin Ltd.,London, 1933, s. 139.
13 Bloomfield, Language, s. 139.
14 Nâyif Harmaz, Advâu’d-Diraseti’l-Lugaviyye, Alemu’l-Marife, Kuveyt,1978,s. 322.
265
2. Tavsifi / Eþzamanlý Metot: Herhangi bir dildeki kelimelerin anlamlarý-
ný belirli, sýnýrlanmýþ bir alanda; belirli bir zaman dilimi itibariyle ele alýp
inceleyen metottur. Dr. Temam Hassan bu iki türe þu þekilde iþaret eder: Art
zamanlý semantik, anlamda meydana gelen deðiþikliði asýrdan asra incelerken; eþzamanlý semantik ise, dilin tarihi merhaleleri içerisinde belirli bir
dönemi esas alarak inceler. Birincisine De Saussure’ün deyimiyle “diachronic” diðerine de “synchronic” denir. Birincisi anlamla ilgili deðiþiklikler üzerinde dururken, ikincisi anlamýn alakalý olduðu þeyler üzerinde durur. Baþ-
ka bir ifadeyle, birincisi deðiþen anlamla, ikincisi ise sabit anlamla ilgilenir.15
3. Karþýlaþtýrmalý Metot: Ayný dil ailesi içindeki iki dil arasýnda yapýlan
anlam incelemesidir. Bu metotla bir dilden diðerine geçmiþ olan kelimenin
anlamýný inceleriz; kelimenin hali hazýrdaki anlamý geldiði dildeki anlamý
mýdýr? Yoksa baþka bir dilden midir? Yada hedef dile yani yeni girdiði dile
mi aittir? Anlamda meydana gelen daralmayý yada tahsisi, anlam kaymasý
ve deðiþikliðini veya ait olduðu asli dildeki anlamý koruyup korumadýðýný
araþtýrýrýz.
Ýmdi, Her ne kadar semantik modern dilbilimin en yeni dallarýndan biri
olsa da16 “Fonetik, fonoloji, sentaks ve sözlükbilime dair incelemelerin son
noktasý, dile ait incelemelerin zirvesi olarak kabul edilir.”17 Bu bizlere, lafýz
ve anlam olgularýnýn gerek Batý Dünyasýnda olsun gerekse Arap Dünyasýnda dil incelemeleri konusunda ne denli önemli olduðunu göstermektedir.
Bu durum, dilin düþünce ve toplum hayatýmýzýn bütün yönleriyle olan güç-
lü irtibatýnýn bir sonucudur. Buradan hareketle Margaret Shlauch’un, “dilbilimcinin hal diliyle anlamla ilgili incelemelerin kýymeti”, baþlýðý altýnda söylediði þu sözü þimdi daha iyi anlýyoruz:”Bir dilci olarak sýnýrlarýmýn dýþýna
çýkmaya gücüm yetmez. Fakat basýn, iktisat ve sosyolojiyle ilgili arkadaþlarý-
mýn, dil konusunda araþtýrma yapmalarý halinde, sunacaklarý katkýyla mutlu
olacaðýmýn bilinmesini isterim. Gerçek þu ki, dile iliþkin bir çalýþma söz konusu
olduðunda, toplumsal hayattaki anlamlarýn belirlenmesi amacýna hizmet etmek üzere sunulacak ilmî bir katkýdan daha deðerli bir þey olamaz.18
Sematiðin Arap ve Batý Dünyasýndaki Serüveni
15 Temam Hassan, Menâhicu’l-Bahs fi’l-Luga, Mektebetu’l-Anglo’l-Mýsrýyye, 1995, s. 240.
16 Shlauch, The Gift of Tongues, s. 126; Ullmann, The Prensiples of Semantics, s. 1.
17 Mahmud Sarân, Ilmu’l-Luga, s. 285.
18 Shlauch, The Gift of Tongues, s. 131.

Konular