ANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ

MEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 7
ANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN ARAPÇA YAZAN
ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
Mehmet Yavuz
*
Özet: Bu çalışmada Anadolu Selçukluları devrinde Arapça eser
yazan müelliflerin önde g elenleri tanıtılmaya çalışılmıştır. Bunlara
g eçmeden önce de devrin siyasi, sosyal ve kültürel durumu ele
alınmış, g erek Anadolu Selçukluları, g erekse aynı dönemlerde
Anadolu’nun farklı bölg elerinde hüküm süren Artuklular,
Danişmendliler ve Mengücükler g ibi beyliklerin yöneticilerinin
sosyal ve kültürel alanda g erçekleştirdikleri faaliyetler hakkında
bilg i verilmiştir.
Anahtar kelimeler: Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Arapça
yazar, Anadolu
Preeminent Arabic Writers of Anatolian Seljukids Era
Summary: This article aims to introduce the pre-eminent Arabic
writers of the Anatolian Seljukids era. Before doing so, a short
sketch of the political, social and cultural conditions of the
same period was g iven and also some information was g iven
about social and cultural works conducted by the rulers of
Anatolian Seljukids also the Anatolian principalities of the
other areas of Anatolia as Artukids, Danishmends and
Mangujiks.
Keywords: Seljukids, Anotolian Seljukids, Arabic writers,
AnotoliaANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN
ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
8 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003
Büyük Selçuklular devrinde Türklerin Anadolu’ya yapmış oldukları
akınların hiç birinden kesin ve nihaî sonuç alınamamıştır. Ancak h. 463 (m.
1071) yılında Malazg irt
1
’in Büyük Selçuklu komutanı Alp Arslan (455-
465/1063-1072)
2
tarafından fethedilmesinden sonra Türkler artık bu topraklarda
bir daha g eri dönmemek üzere yerleşmeye başlamışlardır. Bu fethi müteâkip
Anadolu’ya büyük bir nüfus göç etmekle beraber, esas ikinci göç, Moğol
istilâsı önünden Orta Asya ve İran’ı terkeden Türkler meydana g etirmiştir.
Esas unsurunu göçebelerin teşkil ettiğ i bu göç hareketinin içerisinde çiftçi,
tüccar, sanatkar, edip ve âlimler de bulunmaktaydı.
Anadolu Selçukluları
3
’nın ilk sultanı Kutalmış oğ lu Süleyman (467-
479/1074-1086)
4
, Büyük Selçukluların hakimiyetini tanımak suretiyle Orta
Anadolu’da bir devlet kurarak h. 471 (1078) yılında İznik’i kendisine merkez
yaptı. Aynı dönemlerde Alp Arslan’ın komutanlarından Emir Dânişmend (ö.
497/1104)
5
, başta Malatya olmak üzere Kayseri, Kastamonu, Tokat, Niksar ve
Amasya civarında, Mengücük Gâzi (v. 512/1118’den önce)
6
, Erzincan, Kemah,
Divriğ i ve Şark-i Karahisar havalisinde birer emaret kurmuşlardı. Bunların
dışında yine aynı dönemde Diyarbakır (Amid), Mardin, Hısn-ı Keyfâ ve
Harput’da Artuk Oğulları
7 bulunuyordu. Bu emâretler Anadolu Selçuklularını
metbû tanımakla beraber zaman zaman aralarında mücadeleler olmuş ve
nihâyet en g eç. XIII. asır ortalarına kadar varlıklarını sürdürebilmişlerdir.
Anadolu Selçuklu devletinin ilk yılları bölg enin istilası ile g eçmiş, ilk önce
Bizans ve arkasından Haçlılarla uğ raşılmış ve nihâyet XII. asrın son yarısında
mücadeleler eski hızını kaybetmiş ve yerini her bakımdan bir imar faaliyetine
bırakmıştır. XII. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’daki dâhilî istikrâra dış
siyasetteki başarıların da eklenmesiyle Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilmî ve
içtimâî bakımlarından kalkınması için g erekli zemin teşekkül etmiştir ki, bu II.
Kılıç Arslan (550-588/1155-1192)
8 ve oğ lu Rukneddin Süleyman (598-600/1192-
1203)
9 zamanlarında başlamıştır
10
.
Bu iki hükümdar ve onları takip eden vezir ve beyler Anadolu’daki ilmî ve
sosyal müesseselerin ve kültürel hayatın yükselmesi için âdetâ birbirleriyle
yarışmışlardır. Gelişen bu fikrî hayat, Kuzey İran, Irak ve Suriye g ibi zamanın
belli başlı ilim merkezlerinden bir hayli ilim adamını Anadolu’ya çekmiştir.
Bunlar arasında hususiyle çağ ırılanlar olduğu g ibi, elçilik vazifesi ve başka
sebeplerle kısa bir süre kalmak için g elen bilg in ve edipler de vardır. Bunların
büyük bir kısmı Anadolu Selçuklu beylerinden gördükleri yüksek himâye ve
iltifat üzerine g eri dönmeyip temelli olarak Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Zira
g erek Anadolu Selçukluları g erekse diğ er beylikler, hakim oldukları bölg elerde
önceki asırlardan kendilerine tevarüs eden g elişmiş bir bilim ve kültür birikimi
ile karşılaşmışlardır. Bazılarının ilim ve kültüre doğ rudan bir ilg isi ve merakı
olmasa da orta çağ İslam hükümdarlarının g eleneklerine sadık kalarak hem ilim
ve sanat adamlarını himaye etmişler hem de sosyal ve kültürel müesseseleri
oluşturmaktan g eri durmamışlardır. Öyle ki bunlar arasından başta Arap dili veMEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 9
edebiyatı ile İslâmî ilimler olmak üzere diğ er ilim ve sanat dallarına vakıf devlet
adamları çıkmıştır.
Münevver bir hükümdar olan II. Kılıç Arslan ve aynı hasletlerle sahip olan
oğullarının vali bulundukları bölg elerde ilme ve ilim adamlarına gösterdikleri
rağbet, muhitlerinde ilmî ve edebî mahfillerin g elişmesine yardımcı olmuştur.
Daha ziyâde felsefî eserleriyle tanınan Şihâbuddîn Suhreverdî (v. 585/1189)
11
Anadolu’ya g eldiğ i zaman II. Kılıç Arslan’ın fevkelâde hüsn-i kabul ve iltifâtını
görmüştür. Sühreverdî, Farsça Pertevnâme
12 adlı felsefî eserini II. Kılıç
Arslan’ın oğ lu Niksar emiri Berkyaruk (581-?/1185-?)’a, el-Elvâhu’l-‘İmâdîye
13
adlı Arapça felsefî eserini de Artukoğullarından Harput emiri İmâduddîn Ebû
Bekir Karaarslan’a (581-630/1185-1233) ithaf etmiştir. Sultan II. Kılıç Arslan
namına müteaddit eserler kaleme almış olan Tiflisli Ebu’l-fazl Hüseyin (Hubeys
b. İbrahim) b. Muhammed. (v.629/1232)
14
, Farsça Kâmilu’t-ta‘bîr
15 adlı rüya
tabirnamesi ile Arapçadan Farsçaya çevirdiğ i Melhame
16
’sini bu sultan adına
yazmıştır.
Tokat ve havalisi emiri ve daha sonra Konya’da tahta çıkan II. Kılıç
Aslan’nın oğ lu Rukneddîn Süleyman Şah (593-601/1196-1205)
17
, diğ er
kardeşleri g ibi şiir ve edebiyatla ilg ilenmiş hatta bizzat kendisi Farsça şiirler de
terennüm etmiştir. Saltanatı müddetince âlim, şâir ve sanatkarları daima himaye
etmiş, zaman zaman da kendilerini değ erli hediyelerle taltif etmiştir. Aynı
zamanda Konya’da babasının başlattığ ı ve fakat yarım kalan Altun Aba
medresesini ikmal ettirmiştir. H. 597 (m.1201) yılında Malatya’yı fethettiğ inde
bu şehre mensub Mehmed b. Gâzî’yi himaye etmiş, o da yazdığ ı Farsça
Ravzatu’l-‘ukûl ( nşr. H. Masse, Paris l939) adlı terbiyevî eserini bu emire ithaf
etmiştir
18
. Yine bu devirde Kemaleddin Ebu Bekir b. İsmail, h. 558 (m.1163)
yılında yazmış olduğu Farsça Ravzâtu’l-menâzır li’l-meliki’n-Nâsır adlı
tasavvufî eserini Niksar emiri Berkyaruk’a, Abdülkerim b. Ebû Bekir de el-
İhtiyârât fi mecma‘i’r-rubâ‘iyyât’ını II. Kılıç Arslan’ın diğ er oğ lu Ankara emiri
Muhyeddîn Mesud (510-551/1116-1156) adınadır
19
.
Rukneddin Süleyman Şah’ın h. 601 (m. 1205) yılında vefat etmesiyle h. VI.
(m. XII.) yüzyılda fikir hareketlerini temsil eden eserlerin başlıcaları bunlardan
ibaret olup, h. VII. (m.XIII.) yüzyılın ilk yarısında ise bunlara nazaran daha
mebzûl olarak artık ilmî, edebî ve tasavvufî eserleri g örmekteyiz. Bu ve daha
sonraki devirlerde Anadolu’ya yerleşmiş yabancı âlimlerle bunların arasında
görülmeye başlayan yerli âlimlerden Anadolu’nun bazı Müslüman
merkezlerinde aydın bir çevrenin bulunduğunu ve büyük bir etkinlik
gösterdikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca bu asrın ilk yarısı, Orta Asya’daki Moğol
istilası sebebiyle buralardan Anadolu’ya bir çok ilim adamının hicret etmeleri
bakımından da pek mühimdir. Bu g elenler arasında Mevlânâ Celâleddin
Rûmî’nin babası Bahauddin ile onun talebesi Burhâneddin Muhakkik-i Tirmizî
(v. 638/1240)’de vardır. H. VII. (m. XIII.) yüzyılda Anadolu’da Vahdet-i
vücûd
20
felsefesinin inkişaf etmeye başladığ ı, şiir, edebiyat ve tasavvufun fikir
hareketleri içerisinde oldukça revaçta olduğu da görülmektedir.ANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN
ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
10 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003
II. Kılıç Arslan’ın en küçük oğ lu olup, h. VII. (m. XIII.) yüzyıl başlarında
Anadolu Selçuklu sultanı olan I. Gıyaseddin Keyhüsrev (602-607/1205-1211)
21
,
Farsçadan başka Rumca ve Latince biliyordu. O da diğ er kardeşleri g ibi g erek
emir, g erekse sultanlığ ı devrinde kültür faaliyetlerini teşvik ve himâye etmiştir.
Babasının döneminde başlayan maddî ve mânevî tekâmül ve imar faaliyetleri
onun kısa süren saltanat devresinde daha da artmış, şiir ve edebiyat oldukça
rağbet görmüştür. Mehmed b. Ali Râvendî’nin h. 599 (m.1202) senesinde
yazmış olduğu Selçuklu tarihine dâir Farsça Râhatu’s-sudûr ve Âyeti’s￾sürûr
22
’u, I. Gıyaseddin Keyhüsrev nâmınadır.
I. Gıyâseddin Keyhüsrev’in oğ lu İzzeddin Keykâvus I. (607-616/1210-
1220)
23
’da Anadolu Selçuklularının büyük sultanlarından biridir. Sağ lam
iradesi ve devlet siyasetindeki kudreti ve isabetli g örüşleri sayesinde
etrafındaki hükümetlerin ihtilaflarından faydalanarak zaferler kazanmış ve
devletinin hudutlarını g enişletmiştir. İktisâdî bakımdan da devletini en yüksek
seviyeye ulaştırmıştır. Kendisi âlim ve şâir bir şahsiyet olup, siyâsî ve iktisâdî
g elişmelerle parelel olarak ilmî ve kültürel faaliyetlerde büyük ilerlemeler olmuş,
âlim ve sanatkarlar himaye edilmiştir. Bunun h. 614 (m. 1217) yılında yaptırdığ ı
Dâru’ş-şifâ aynı zamanda bir tıp okulu olup içinde tabipler, cerrahlar ve g öz
hekimleri çalışmaktaydı. Babası devrinde olduğu g ibi, bunun devrinde de şiir
ve edebiyat g elişmeye devam etmiş, çeşitli vesilelerle kendisini metheden
şâirler çok değ erli câizelerle ödüllendirilmiştir. Malatya kadısı Ebû Nâsır b.
Mes‘ud el-‘Anevî’nin, Firdevsî’nin Şahnâme’si tarzında kaleme aldığ ı ve bir
nevi halifeler tarihi olan ve özellikle Gazneliler ve Anadolu Selçukluları’na dair
önemli bir kaynak olan Farsça manzum Enîsu’l-kulûb
24
’u ile I. Gıyâseddîn
Keyhüsrev’in veziri Malatyalı Mehmed b. Gâzi’nin büyüklerin vecîzelerinden
bahseden Farsça Berîdü’s-sa‘âde adlı eseri I. İzzeddin Keykâvus adına yazılan
eserlerdendir
25
. Malatyalı Mehmed b. Gâzi aynı zamanda İzzeddin
Keykavus’un hocalığ ını yapmış ve kendisine Arapça’nın g ramerini
öğ retmiştir
26
. Devrinin âlim ve edipleri arasında veziri Mâcidüddin Ebu Bekr ile
Tuğ râî Şemseddin Hamza ve sonradan vezir olan Şemseddin İsfahânî (ö.
646/1249) g ibi şahsiyetler vardır.
I. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in ikinci defa tahta g eçmesinden sonra Anadolu
Selçukluları’nın kültürel politikalarında önemli bir payı olan Şeyh Mecduddîn
İshâk da bu devrin önemli şahsiyetlerinden biridir. Zira bu devirde onlarca alim
ve edib bunun vesilesiyle Anadolu’ya g elmiştir. Bunlar arasında Muhyeddîn
İbnü’l-Arabî, Şeyh Evhadüddîn Kirmânî, Muhaddis Ebu’l-Hasan Ali
İskenderânî ve Cemâleddîn el-Vâsîtî g ibi ilim ve fikir adamları vardır. Bunlardan
el-Vâsitî, tıb ve hendese sahasında meşhur olup Malatya’da hocalık ve
Konya’da da uzun yıllar kadılık yapmıştır. Yine bu devirde Anadolu’da İran
kültür ve edebiyatı oldukça revaç bulmuştur. Bunda Vezir Mehmed b. Gâzî,
Şeyh İzzeddîn Ebu’l-Kâsım el-Hamû‘î, Şeyh Ebû Tâhir el-İsfahânî ve
Muhammed b. Ebû Bekr et-Tirmizî g ibi bilg inler rol oynamıştır
27
.MEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 11
I. Alâeddin Keykubat (617-635/1220-1237)
28 devri şüphesiz Anadolu
Selçuklularının fikir hareketleri ve iktisâdî durum itibariyle en parlak ve en
mesut devrini teşkil eder. Siyâsî, askerî ve idârî sahalarda yorulmaz g ayret ve
meşguliyetlerine rağmen, ilim ve sanatla alakasını kesmeyen Alaeddin
Keykubat, aynı zamanda şâir, ressam ve mâhir bir oymacı idi. Kendisi çok
okuyan bir kimse olarak da sarayında yapılan ilmî münâzaraları yakından
takibederdi. Memleketinin kültür hayatını yükseltmek g ayesiyle şöhretini
duyduğu âlim, edip, tabîb ve sanatkarları payitahta davet etmiş ve kendilerine
bolca ihsanlarda bulunmuştur. Şeyh Sadreddin Konevî (v. 672/1275),
Celâleddin Rûmî (v. 670/1273), Necmeddin Dâye (v.654/1256) ve Burhaneddin
Muhakkik-i Tirmizî (v. 638/1240) g ibi yüksek mutasavvıflar, bunun devrinde
yaşamış ve kendisinden büyük sayg ı ve hürmet g örmüşlerdir. Ayrıca
Muhyeddîn İbnü’l-‘Arabî (v. 638/1240), bu devirde Anadolu’ya g elerek
Konya, Sivas ve Erzincan taraflarını dolaşmış ve kendi g örüşlerini yayma
imkanı bulmuştur. Necmeddin Dâye, h. 620 (m.1223) yılında Sivas’ta yazmış
olduğu tasavvufa dâir Farsça Mirşâdü’l-‘ibâd mine’l-mebde’ ile’l-mi‘âd
29
(nşr. M. Emin Riyâhî, Tahran 1352 H.Ş.) adlı eserini bu hükümdara ithaf
etmiştir. Diğ er taraftan Bahâeddîn Veled, Ahi Evran ve Kâniî-i Tûsi g ibi
bilg inler de bunun zamanında Anadolu’ya g elmişlerdir.
Alâeddin Keykubat’ın h. 635 (m. 1237) yılında vefatından sonra Moğol
felaketi sebebiyle fikir hareketlerinde bir duraklama olmasına rağmen, ilmi
faaliyetler yavaş da olsa h. VIII. (m. XIV.) yüzyıl başlarına kadar devam
etmiştir. Bu fikir hareketleri bir yandan da kültürel ve sosyal müesseselerin
kurulup g eliştirilmesinde fevkalâde önemli bir rol oynamıştır.
Bu asırdaki (m. XII. asrın ikinci yarısı ile XIII. asır) müesseselerin en
önemlileri Erzurum, Erzincan, Niksar, Malatya, Sivas, Tokat, Amasya, Kayseri,
Konya, Beyşehir ve Antalya g ibi önemli kültür merkezlerinde bulunmaktaydı.
Bu şehirler arasında da Konya, Sivas Tokat ve Amasya’daki ilmî ve sosyal
müesseseler başta g elmekteydi. Batı Anadolu henüz bu sıralarda Bizans
İmparatorluğu'nun elinde bulunduğundan önceki devir müesseselerinden
istifade edememiştir. Oralardaki ilmî faaliyetler ancak XIV. asırda başlamış ve
süratle g elişmiştir.
Aynı devirlerde Anadolu Selçukluları yanında Dânişmendliler,
Mengücükler ve Artukoğulları da ellerinde tuttukları yerlerde âlim ve edipleri
teşvik ve himâye, ilmî ve ictimâî müesseseler yaptırmak suretiyle Anadolu'daki
kültürel hayatın oluşmasına ve g elişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Dânişmendli emirlerinden bilhassa Kayseri Emiri Mehmed Bey (528-538/1134-
1143), Anadolu'da İslam dininin yayılmasına çalışmış ve başta ‘Abdulmecîd b.
İsma‘îl el-Herevî (v. 537/1143)
30 olmak üzere bir çok âlimi dâvet ederek
Anadolu'ya g etirtmiş ve kendi sağ lığ ında da Kayseri Ulu Cami'ini
yaptırmıştır.Yine bu sülâleden Malatya emîri Alâeddin Zülkarmeyn (550-
557/1155-1162) ilim ve fikir adamlarını himâye eden münevver bir hükümdardı.
O da selefleri g ibi sarayında âlim ve sanatkarları toplamış ve çalışmalarındaANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN
ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
12 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003
kendilerine her türlü kolaylığ ı sağ lamıştır. Bunlar arasında tabîb İbrâhim b.
Sa‘îd el-‘Alâ‘î (v. 546/1161)
31
, bir kaç sene bunun sarayında çalışmış ve tıbba
dâir Arapça Takvîmu'l-edviye el-mufrede
32 adlı eserini bu emire ithaf etmiştir.
Yine bu devrin önemli müelliflerinden biri olan Ebû Alî b. Ebu'l-Hasan es-Sûfî
(v. 538/1143)
33 de Astronomi ile ilg ili Urcûze fî suveri'l-kevâkibi's-sâbite adlı
eserini Artuklu emiri Fahreddîn Karaarslan adına yazmıştır.
Yine bu devirde bilimsel ve kültürel faaliyetlere önem veren bir şahsiyet
olarak bilinen Mengücük emirlerinden Fahreddîn Behramşah (557-622/1162-
1225) da âlim ve sanatkarları himaye etmiş ve kültür faaliyetlerine ehemmiyet
vermiştir. Genceli Nizâmî (v. 597/1201), h. 572 (m. 1176) yılında yazmış olduğu
ahlâkî-terbiyevî bir mesnevî olan Mahzenu'l-esrâr ( Tahran 1313/1895)
34 adlı
eserini bu emire ithaf etmiş ve karşılığ ında oldukça değ erli hediyeler almıştır.
Yine Mengücüklerden Erzincan-Kemah emiri Alâeddîn Davut b. Behram Şah II
(622-625/1225-1228)'da adeta sarayını bir medrese haline g etirerek ilim ve fikir
adamlarını sarayına almış ve onlara g ereken her türlü imkanı sağ lamıştır. Çok
yönlü bir alim olan meşhur tabib ve filozof ‘Abdullatîf b. Yusuf el-Bağdadî (v.
629/1231)
35
, uzun bir süre Davud'un sarayında yaşamış ve eserlerinden
bazılarını ona ithaf etmiştir.
Bu devirlerde Anadolu'daki kültürel müesseselerin en önemlilerini
şüphesiz medreseler teşkil etmekteydi. Bu eğ itim müesseseleri Büyük
Selçuklular döneminden başlayarak, İslam dünyasında yayılmış ve görevli
sınıfını yetiştiren resmi kurumlar haline g elmişlerdi. Anadolu Selçukluları da
seleflerinden edindikleri bilg i ve tecrübelerini burada daha da g eliştirerek, yeni
yerleştikleri bu bölg elerde kültürel ve sosyal müesseseleri oluşturmakta
g ecikmemişler ve toplumun hem dînî ve hem de sosyal ihtiyaçlarını karşılamak
üzere bir hayli önemli tesisler kurmuşlardır. Bunlar ve benzeri müesseselerin
vakıf şartları, daha sonra g elen sultan ve emirler tarafından aynen kabul
edildiğ i için bunların faaliyetlerinin sürekliliğ i sağ lanmış ve nitekim bu minval
üzere de Osmanlılara intikal etmiştir.
Anadolu'da bu devirde en azmedreseler kadar önemli olan camilerin adedi
binleri g eçmekte olup, şehirlerdeki medreselerin sayısı da bunlardan az
değ ildi
36
. Ancak buna rağmen bu müesseselerin, g erek sayı, g erekse kalite
bakımından diğ er İslam dünyasının önemli ilim ve kültür merkezlerindekilerle
mukayese edilemeyeceğ i açıktır. Zîrâ bu devirlerde Yakın Doğu'daki Arap ve
İran kentlerinde medreseler o kadar yayg ındır ki, meselâ Halepli tarihçi İbn
Şeddâd (v. 684/1245)
37
, h. VII. (m. XIII.) asrın ortalarında Halep'te kırk tane
medrese bulunduğunu kaydetmiştir
38
.
Anadolu'da kurulduğu bilinen en eski ünlü medreseler arasında;
Konya’da II. Kılıç Arslan devrinde (550-588/1155-1192) yapılan Altun Aba
Medresesi, Dânişmendlilerden Şemseddin Yağ ıbasan (v. 559/1164) tarafından
h. 552 (m. 1157) yılında Niksar’da yaptırılan medrese, Mardin Artuklu emiri
Artuk Arslan tarafından h. 602 (m. 1205) tarihinde yaptırılan HatuniyeMEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 13
Medresesi, Hamidoğullarından Dündar Bey’in h. 634 (m. 1297)’de Eğ ridir’de
yaptırdığ ı medrese, h. 638 (m. 1240) yılında Amasya’da yaptırılan Gök
Medrese, yine aynı tarihlerde Konya’daki Şerif Mesud Medresesi ile h. 647 (m.
1247)’de Tokat’ta yaptırılan Çukur Medrese sayılabilir.
Bunlardan başka Anadolu Selçukluları devrinde yapılmış olan bazı
medreselerle camileri bulundukları şehirlere göre şöyle sıralayabiliriz.
Harput: h. 561 (m. 1166) tarihli Kara Arslan Câmi’i.
Mardin: Artuk Arslan tarafından yaptırılan h. 601 (m. 1204) tarihli
Düneysir (Kızıltepe) Ulu Cami’i.
Konya: Alâeddin Câmi, İzzeddin Keykâvus I tarafından h. 616 (m. 1219)
tarihinde yapımına başlanmış ve Alâeddin Keykubat tarafından bir yıl sonra
tamamlanmıştır. Selçuklu veziri Celâleddin Karatay tarafından h. 646 (. 1251)’de
yaptırılan Karatay Medresesi ile Vezir Fahreddîn Sâhib Ata’nın (v. 684/1285)
yaptırdığ ı İnce Minareli Medrese.
Sivas: Dânişmendliler devrinde (464-573/1071-1177) yaptırılan Ulu Cami,
İzzeddin Keykâvus’un yaptırdığ ı Çifte Minâre, Hibetullah Burûcurdî adında bir
zatın yaptırdığ ı Burûciye Medresesi, vezir Fahredden Sahib Ata’nın yaptırdığ ı
Gök Medrese.
Erzurum: H. 575 (m. 1179) yılında yaptırılan Ulu Câmi, h. 651 (m. 1253)’de
yaptırılan Çifte Minare, Olcayto Hudâbende Muhammed’in zevcesi tarafından,
h. 710 (m. 1310) yılında yaptırılan Yâkutiye Medresesi, h. 714 (m. 1314) tarihli
Ahmediye Medresesi, Sultaniye Medresesi.
Kayseri: H. 589 (m. 1193)’de yaptırılan Hoca Hasan Medresesi,
Dânişmendliler’den Melik Mehmed Gâzi’nin (v. 538/1143) yaptırdığ ı Ulu Cami,
I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından h. 602 (m. 1205) yılında yaptırılan Gıyâsiye
ve Şifâiye Medreseleri.
Divriğ i: Mengücük emirlerinden Şahin Şah tarafından h. 576 (m.1180)
yılında yaptırılan Hisar Câmi ile bu zatın torunu Ahmed Şah’ın yaptırdığ ı Ulu
Câmi.
Kırşehir: Caca Bey tarafından h. 671 (m.1272) yılında yaptırılan Caca Bey
Medresesi, Alâeddin Keykubat II tarafından yaptırılan Alâeddin Câmi,
Mengücüklerden Fahreddin Benramşah (v. 622/1225)’ın oğ lu Muzafferuddin
Mehmed’in yaptırdığ ı Muzafferiye Medresesi.
Buradaki amacımız Anadolu’da tesis edilen kültürel ve sosyal
müesseseleri ele almak olmadığ ından, sadece, Anadolu Selçukluları’nın
kültürel ve sosyal müesseselere verdikleri ehemmiyeti ifade etmesi bakımından
bazı önemli merkezlerdeki belli başlı müesseseler zikredilmiştir. Şüphesiz
bunların dışında bugün ayakta kalan veya tamamen ortadan kalkmış olan daha
bir çak kültürel ve sosyal müessesenin varlığ ı bilinmektedir.ANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN
ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
14 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003
Bu öğ retim müesseselerinde tedris dilinin Arapça olduğu hususunda
herhang i bir ihtilaf yoktur. Büyük Selçuklular devrindeki g eleneksel eğ itim
sistemi bu devirde de değ işmemiş, medreseler başta olmak üzere diğ er eğ itim
kurumlarında Arapça yine bilim dili olarak varlığ ını devam ettirmiştir. Eğ itim
müesseselerinde g erek okutulmak üzere g erekse bilimsel ve entelektüel
alanlarda yazılmış çeşitli ilim dallarına âit eserlerin Arapça oluşu bunu
göstermektedir. Nitekim bugün elimizde Arapça olarak yazılmış ve
medreselerde okutulmuş bu devirlere mahsus bir çok eser bulunmaktadır. Bu
devirlerde Arapça yazmış ve Anadolu’nun dini ve kültürel hayatının
oluşmasına ve g elişmesine katkıda bulunmuş bir çok müellif vardır. Ancak
bunlar arasından bazıları g erek eserleriyle g erekse kişilikleriyle öne
çıkmışlardır. Bunlar aşağ ıdaki şekilde kronolojik olarak verilmiştir.
Ebû Sa‘îd Abdulmecîd b. İsmâ‘îl b. Muhammed el-Herevî (v. 537/1143)
39
İlme ve ilim adamlarına büyük değ er veren Danişmendli emirlerinden Melik
Gazi’nin oğ lu Malatya emiri Mehmed (528-538/1134-1143) tarafından
Anadolu’ya davet edilen bilg inlerdendir. Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde
uzun seneler hocalık yaptıktan sonra seksen yaşlarında Kayseri’de vefat etti.
Fıkıh, fıkıh usulü ve tarih sahasında eserleri vardır. Tarihe dair el-İşraf ‘alâ
ğavâmıdi’l-hükûmât adlı bir eseri vardır. Bunun dışında hutbeleri, risaleleri ve
şiirleri vardır.
Şihâbeddîn Sühreverdî el-Maktûl (v. 587/1191)
40
Esas adı Şihâbuddîn Ebu’l- feth Yahya b. Habeş olan müellif İran’nın
Sühreverd şehrinden olup tahsilini kendi memleketinde ve Merag a şehrinde
tamamlamıştır. Daha sonra İsfahan’a g iderek burada Zahîruddîn el-Fârisî’den
bazı tasavvufî eserleri okudu. Feylesofların düşünce, sufilerin de keşif yoluyla
ulaştıkları neticelere varmak amacıyla çetin ve uzun süreli bir inziva
döneminden sonra felsefî konular başta olmak üzere değ işik meselelerde
düşünme melekesi kazandı. Hayatının büyük bir kısmını değ işik ülke ve
şehirlerde seyahatlerle g eçiren Sühreverdî, II. Kılıç Aslan devrinde
Anadolu’ya g eldi. Anadolu’nun değ işik şehirlerinde bir müddet kaldıktan
sonra Halep’e g itti. Buradaki bilg inlerle değ işik konularda tartışmalara g irişti.
Ancak aleyhinde oluşturulan dedikodular neticesinde Halep emiri Melik ez￾Zâhir’in emriyle h. 587 (m. 1191) yılında idam edildi.
Velud bir müellif olan Sühreverdî daha çok tasavvuf ve felesefe
konularında eserler yazmıştır. Bazı eserlerini Farsça yazan müellifin Arapça
eserleri arasında Kitâbu’l-meşâri‘ ve’l-muhtârat (nşr. H. Corbin), Kiâb el￾Mukâvemât (nşr. H. Corbin), Kitâb heyâkîli’n-nûr (Kahire 1355) vardır.
Ancak bunlar arasında Artuklu Harput Emiri İmâdeddîn Ebû Bekir Karaaslan’a
ithaf ettiğ i el-Elvâhu’l-‘İmâdîye adlı eseri en önemlilerindendir.
Fahreddîn el-Mardînî (v. 594/1198)
41MEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 15
Tam adı Fahreddîn Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdisselâm olan müellif
h. 512 (m.1118) yılında Mardin’de doğdu. Devrinin önde g elen bilg inlerinden
okuyarak özellikle felsefe ve tıb sahasında ün yaptı. Şam ve Halep’e
seyahatlerde bulundu. Buralarda tedris faaliyetleriyle meşgul olduktan sonra
yeniden Mardin’e dönmüş ve hayatının sonuna kadar burada hocalık yaparak
bir çok öğ renci yetiştirmiştir. Bunlar arasında Mardinli İbnu’r-Rakîka ile
Şihâbuddîn Sühreverdî g ibi ünlü bilg inler vardır. Müellif buradaki ilmi
faaliyetlerinde Artuklu Emiri Necmeddîn ilg âzi’den büyük ilg i ve destek
görmüştür.
Kaynaklarda günümüze kadar g elmeyen iki eserinden bahsedilir.
Bunlardan biri İbn Sînâ’nın el-Kasîdetü’l-‘aynîye şerhi, diğ eri de muhaliflerine
karşı kendini savunmak amacıyla kaleme aldığ ı bir risalesidir.
Ebû Hafs Ömer b. Hızır İlalmış b. Durmuş et-Türkî (v. 610/1233)
42
:
Kaynaklarda hayatı hakkında fazla bir bilg i yoktur. Kızıltepe (Düneysir)’ li
olup buranın tarihi ve buraya mensup rical hakkında yazdığ ı Hilyetü’s￾sirriyyîn fî havâssi’d-Düneysiriyîn
43 adlı eseri ile tanınmıştır.
Zeyneddîn ‘Abdurrahîm el-Cevberî (v. 613/1216)
44
:
Şam yakınlarındaki Cevber’de doğdu. Tahsilini kendi memleketinde
yaptıktan sonra Mısır, Hicaz, Bahreyn ve Kıbrıs’a seyahatlerde bulundu. Daha
sonra Anadolu’ya g elen el-Cevberî, Urfa, Diyarbakır, Antakya ve Konya g ibi
devrin önemli kültür merkezlerini dolaştıktan sonra Hısnıkeyfâ Artuklu Emiri
Melik Mesud’un (619-628/1222-1231) himayesinde buraya yerleşti. Mesud’un
sarayında tertip edilen bilimsel taplantılara iştirak etti ve Melik’in takdirini
kazandı. Vefatına kadar burada tedris ve telif faaliyetleriyle meşgul oldu.
el-Cevberî’nin kaynaklarda yer alan ve g ünümüze kadar g elen en önemli
eseri bizzat Melik Mesud’un emriyle kaleme aldığ ı Arapça el-Muhtâr fî keşfi’l￾esrâr ve hetki’l-estâr adlı eseridir. Bu eserin konusu çeşitli vesilelerle halkı
aldatan ve onlardan çıkar sağ layan sahtekarlar ve kullandıkları metodlara
dairdir. Eser, Dimaşk (1302/1885) İstanbul (tsz) ve Kahire’de (1306/1888)
basılmıştır. Bunların dışında Stefan Wild de eserin bilimsel bir neşrini yapmış
ve Almanca’ya çevirmiştir. El-Cevberî’nin Astroloji’ye dair es-Sırâti’l￾müstakîm fî ‘imi’t-tencîm’i ile falcılığ a dair Keşfu estâri’l- muhtâlîn adlı
eserleri günümüze kadar g elmemiştir.
Ebu’l-fazl Hubeyş b. İbrâhim et-Tiflisî (v. 629/1232)
45
:
Hayatı hakkında fazla bilg i bulunmayan müellif Tiflis’te doğmuştur.
Tahsilini kendi memleketinde yapmış ve devrinin g eçerli ilimlerinde oldukça
ileri bir seviyeye çıkmıştır. Çok velud bir müellif olan Ebu’l-Fazl Hubeyş, g erek
Arapça, g erekse Farsça yazdığ ı eserlerine bakıldığ ında özellikle tıb, Astronomi,
düş yorumculuğu, dini ilimler ve dil ve edebiyat alanlarında temayüz ettiğ i
anlaşılmaktadır.ANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN
ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
16 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003
II. Kılıç Arslan ‘nın (1155/1192) Azerbeycan’dan Aksaray’a g etirdiğ i
bilg inlerdendir. Burada Sultanın dostluğunu kazanmış ve ondan büyük ilg i
görmüştür. Başta Aksaray ve Malatya olmak üzere Sultan g ittiğ i her yere bunu
da götürmüş ve huzurunda yapılan ilmi toplantılara katılmıştır. Tiflisî, aynı
şekilde II. Kılıç Aslan’nın oğ lu Kutbeddin Melikşah’ın da iltifatlarına mazhar
olmuştur.
Bazılarını II. Kılıç Aslan ve oğulları adına kaleme aldığ ı eserleri arasında
şunlar vardır: Tıbba dâir klasik kaynaklardan yararlanarak yazdığ ı Takvîmu’l￾edviyeti’l-müfrede, Edviyetü’l-edviye, Kitâbu sıhhati’l-ebdân, Tahsîlu’s￾sihha bi’l-esbâbi’s-sitte, Astroloji’ye dair Kitâbu beyâni’n-nücûm, Kur’an
ilimlerine dair Kitâbu telhîsi ‘ileli’l-Kur’ân. Farsça eserleri arasında ise II.
Kılıç Aslan’a ithaf ettiğ i düş yorumculuğuna dâir Kâmilu’t-ta‘bîr (Tahran
1265, 1284, 1302, 1346, 1352, 1355; Bombay 1302). Kifâyetü’t-tıb adlı eserini de
II. Kılıç Aslan’nın oğ lu Kutbeddîn Melikşâh’a takdim etmiştir.
Yusuf b. Ahmed (b. Ebî Sa‘îd) es- Sicistânî (v. 638/1240)
46
:
Aslen İranlı olup, tahsilini kendi memleketinde yaptıktan sonra
Anadolu’ya g elmiş ve Alâeddin Keykûbât devrinde bazı resmi görevlerde
bulunmuştur. Hayatı boyunca Anadolu’da yaşayan bu fakih, Sivas’ta vefat
etmiştir. Fıkha dair Arapça olarak Munyetu’l-muftî ve Gunyetu’l-muftî (Konya
Yusuf Ağ a Ktp. Nr. 402; Yeni Cami nr. 684/7) adlı iki eser yazmıştır.
Cezerî İsmail b. Rezzâz(VI/XII-XIII. Asır)
47
Tam adı Bedîuzzaman Ebu’l-‘İzz İsmail b. Rezzâz el-Cezerî olan müellifin
hayatı hakkında fazla bilg i yoktur. Otuz yıl kadar Diyarbakır (Amid)’da (1181-
1206) Artuklu beylerinin hizmetinde bulundu. Bize kadar g elmiş olan mihanik
ilmine dair ünlü eseri Kitâbu câmi‘u’l-‘ilm ve’l-‘amel (K. Fî ma‘rifeti hiyeli’l￾hendesîye)’ini Artuklu Emiri Fahreddîn Karaaslan’nın torunu Nasîruddîn
Mahmûd’un emriyle kaleme almıştır. Eser adında da anlaşılacağ ı üzere pratik
bir takım el aletlerine dairdir. Eserde başta su saatleri, yeme ve içmede
kullanılan kaplar, mekanik müzik aletleri olmak üzere daha başka bir çok aletin
şekli çizilmiş, bunların montajları ve kullanımına dair bilg iler verilmiştir.
Bu eserin bazı bölümleri ilk olarak E. Wiedmann ve F. Hauser tarafından
Almanca’ya çevrilerek 1908-1921 yılları arasında yayınlanmıştır. Eserin tamamı
daha sonraları Donald R. Hill tarafından İng ilizce’ye çevrilerek neşredilmiştir (
The book of Knowlodge of Ingenious Mechanical Devices, Dordecht 1974).
Eserin son neşri ise Ahmed Yûsuf el-Hasan tarafından yapılmıştır (Halep
1979).
Efdaluddîn Muhammed. b. Namvâr al-Hûnacî (v. 646/1248)
48
:
Bu da aslen İranlı olup, tahsilini kendi memleketinde yapmıştır. Daha
ziyade mantık ve felsefe sahasında mütehassıs olan el-Hunâcî, Mısır’ın bazı
şehirlerinde kadılık yapmış ve daha sonra Anadolu’ya g elmiştir. AlâeddinMEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 17
Keykûbât ve Keyhusrev II. zamanında Anadolu’daki fukahanın başkanlığ ını
yapmış ve Moğolların Anadolu’yu istilâları üzerine tekrar Mısır’a dönmüştür.
Önemli eserleri arasında mantık ilmine dâir şu üç eseri sayılabilir. Keşfu’l-esrâr
an gavâmızi ‘l-efkâr
49
, el-Cumel
50 ve el-Mûcez
51
.
Kemaluddîn Ebû Sâlim Muhammed b. Talhat en-Nusaybînî (v. 652/1254)
52
Aslen Nisaburlu olan müellif tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra
bir çok ülkeye seyahatler yapmış ve buralarda resmi görevler üstlenmiştir.
Daha sonra Anadolu’ya g elen müellif Nusaybin’de kadılık yapmıştır. Dini
ilimlerden özellikle fıkıh ve hadis sahasında öne çıkmıştır. Ahlak ve siyasete
dair el-‘İkdü’l-ferid li’l-Meliki’s-Said adlı eserini Artuklu emiri Necmeddin
Alpı’ya takdim etmiştir.
Necmeddîn Ebû Bekr b. Muhammd er-Râzî (v. 654/1256)
53
:
Daha ziyade Necmeddîn Dâye diye bilinen bu zat, Anadolu’da tasavvufa
dâir yazdığ ı eserleriyle meşhurdur. VIII. Asırda Moğol istilasından kaçarken h.
618 (m. 1221) yılında Alâeddin Keykubat’ın dâveti üzerine Malatya’ya g elmiş
ve burada Şihâbeddîn Sühreverdi ile görüşmüştür. Burada bir müddet kalan
Necmeddîn Dâye daha sonra Kayseri’ye g elmiş ve ilmî faaliyetlerini burada
sürdürmüştür. H. 602 (m. 1205)’de meşhur tasavvufî eserleri Mirsâdu’l-
‘ibâd’ını (Keşf. II, 1655) yazarak Alâeddin Keykubât’a ithaf etmiştir. Daha
sonra yine tasavvufa dair Sirâcu’l-kulûb adlı eserini yazan müellifimiz,
Anadolu’da büyük bir ün yapmıştır. Bunu, Mirsâdu’l-‘ibâd’ın Anadolu’da
oldukça yayg ın olması ve aynı zamanda Türkçe’ye çevrilmiş olmasından da
anlamaktayız
54
. Daha sonra Necmeddîn Dâye, Celâleddin Rûmî (v. 672/1273)
ve Sadreddin Konevî (v. 673/1274)’yi tanıdığ ı Konya’ya yerleşmiş ve ömrünün
sonuna kadar burada yaşamıştır.
Ebû ‘Abdillâh Muhammed b. Ebî Bekr b. ‘Abdulkâdir er-Râzî (666/1268)
55
İran’ın Rey şehrinde doğmuştur. Tahsili ve hocaları hakkında kaynaklarda
bilg i yoktur. Ancak ilk önce Mısır, sonra Şam’a (651/1253yılında) g eldiğ i
bilinmektedir. Bu tarihten sonra Anadolu’ya g elen er-Râzî Mardin ve Konya
g ibi Anadolu’nun bazı şehirlerine seyahatler yapmıştır. Bu seyahatlerinin en
azından bazılarını tahsil amacıyla yapmış olmalıdır. Nitekim Konya’da
Sadreddîn Konevî’nin derslerine devam ederek tasavvufî konularda
kendisinden büyük ölçüde istifade etmiştir. Bu tarihlerde Mardin’de Artuklu
beylerinden es-Sa‘îd Necmeddîn Gâzî (637-658/1239/1260) hüküm sürmekteydi.
Müellifin Konya’da ne kadar kaldığ ı bilinmese de hayatının son yıllarını
Mardin’de bu hükümdarın hizmetinde g eçirdiğ i anlaşılmaktadır.
Çok yönlü bir bilg in olan er-Râzî, Arap dili ve Edebiyatı başta olmak üzere
lug at, belâğ at, fıkıh ve dînî ilimlerde eserler vermiştir. Böylece O, hem
eserleriyle hem öğ retim faaliyetleriyle Anadolu’nun kültürel hayatının
g elişmesine katkı sağ lamıştır.ANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN
ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
18 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003
Eserleri arasında Muhtâru’s-sıhâh adlı meşhur sözlüğü, Kunûzu’l-berâ‘a
adlı Makâmâtı Harîrî şerhi, Zemahşerî’nin Rebî‘u’l-ebrâr’ının muhtasarı
Zehru’r-rebî‘ min Rebî‘u’l-ebrar’ı, Sadreddîn Konevî’nin Kırk Hadis şerhi
v.s.vardır. Ayrıca Artuklu Emiri Melik Mansûr Necmeddîn Gâzî’ye takdîm
ettiğ i belağ ata dair Ravzatu’l-fesâha’sı da önemli eserlerinden biridir.
Sadreddin Muhammed b. İshak al-Konevî (v. 673/1274)
56
:
Nisbesinden de anlaşılacağ ı g ibi Konya’lı olup, babası Mecduddîn İshâk
(v. 618/1221’den önce) g ibi İbnu’l-‘Arabî (v. 638/1240)
57
’nin
öğ rencilerindendir. Kendi memleketinde esaslı bir eğ itim gördükten sonra,
daha ziyade tasavvufla iştig al etmiş ve Anadolu’da Arapça yazan en ünlü
mutasavvuflardan biri olmuştur. Müridleri arasında, Anadolu’da yaşayıp da
şöhretleri ülkenin sınırlarını aşan Sa‘îd el-Ferg ânî (v. 699/1299) g ibi önemli
şahsiyetler vardır. Tasavvufî tefsir sahasında yazdığ ı İ‘câzu’l-beyân fi keşf
esrâri ummi’l-Kur‘ân
58
’ı ile tasavvufa dair Miftâhu’l-ğayb
59
, Nusûsu
mefâtîhi’l-‘ulûm el-ilâhîye, Hakâ’ik fi şerh esmâ Allâh el-husnâ
60 ve hadise
dair Şerh erba‘îna hadisan
61
’nı önemli eserlerinden bazılarıdır.
Sirâceddîn Mahmûd b. Ebû Bekr al-Urmevî (682/1283)
62
:
Aslen Azarbeycan’ın Urûmiye kasabasından olup, tahsilini Musul’da
tamamlamıştır. Daha ziyâde fıkıh usulü ve mantık sahasında temayüz eden
müellif, bir müddet Şam’da tedris faaliyetleriyle iştig al ettikten sonra Konya’ya
g elmiş ve Sadreddin Konevî’ye intisab etmiştir. Hayatının sonuna kadar
burada ilmî faaliyetlerini sürdüren el-Urmevî Konya’da vefat etmiş ve haklı
olarak Anadolu’da büyük bir şöhret yapmıştır. Önemli eserleri arasında şunlar
zikredilebilir: Şâfi fıkhına dâir Şerhu’l-Vecîz li’l-Gazâlî
63
, Fahreddin Râzî’nin
fıkıh usülüne dair Mahsûl adlı eserinin muhtasarı olan et-Tahsîl
64
, mantık
ilmine dair telif ettiğ i meşhur Metâli‘u’l-envâr
65
ile yine bu sahada İbn
Sînâ’nın el-İşârât ’ının şerhi
66
.
‘Afîfeddîn Süleyman b. ‘Ali et-Tilimsânî (690/1291)
67
:
Divan sahibi (nşr. Yûsuf Zeydân, Kahire 1990) sûfi bir şair oluşunun
yanısıra, kuvvetli bir dil ve edebiyat âlimidir. Kendisi Kuzey Afrikalı olup,
İbnu’l-‘Arabî ve Sadreddîn Konevî’nin talebelerindendir. Hayatının büyük bir
bölümünü Anadolu’da g eçirmiş ve daha sonra da Şam’a yerleşerek orada
vefat etmiştir. İbnu’l-‘Arabî ekolünün Anadolu’daki en ünlü temsilcilerinden
biridir. Eserlerinden bazıları şunlardır: Tasavvufa dâir Şerhu’l-Mevâkıf li’n￾Nefrî
68
, Şerh Fusûsu’l-hikem69
, Şerh Menâzili’s-sâ’irîn
70
, İbn Sînâ’nın
Kasîdetü’l-‘aynîye şerhi
71
ile aruza dair Risale fî ‘ilmi’l ‘aruz.
Sa‘deddîn Sa‘îd b. ‘Abdullâh el-Ferg ânî (699/1299)
72
:
Sadreddin Konevî’nin Anadolu’daki talebelerinden olup ünlü bir
mutasavvıftır. Tasavvufa dâir eserleri arasında şunlar vardır: FarsçaMEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 19
Menâhicu’l-‘ibâd ile’l-me‘âd (İstanbul 1990)
73
,Arapça Muntaha’l-medârik
74
(İstanbul 1293/1876).
Kutbeddîn Muhammed b. Mes‘ûd eş-Şîrâzî (v. 710/1310)
75
:
Tabib ve feylesof bir zat olup, Şiraz’da doğmuştur. Tahsilini Horasan’da
tamamladıktan sonra Bağdat, Şam ve Mısır g ibi önemli ilim merkezlerini
dolaşmış ve daha sonra Anadolu’ya g elerek Sadreddîn Konevî’nin talebesi
olmuştur. Uzun bir süre Anadolu’da yaşayan Kutbeddîn Şîrâzî, Sivas ve
Malatya’da kadılık görevlerinde bulunmuştur. Ömrünün sonura doğ ru
Tebriz’e g itmiş ve orada vefat etmiştir. Şîrazî’nin astroloji’ye dair bazı Arapça
eserleri ile Farsça bir ansiklopedisinden başka, belag ata dâir Şerhu’l-Miftâh
76
Gurratu’t-tâc
77
, felsefeye dair Şerh Hikmat el-işrâk
78
, tıbba dair Şerh
Külliyâti’l-kânûn
79
, astronomiye dair Nihâyetu’l-idrâk ve tefsire dair de
Fethu’l-mennân
80 eserlerinin başlıcalarıdır.
 Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim
Dalı. (elmek: meh.yavuz@mynet.com)
1 Malazgirt için bk. İbrâhim Kafesoğlu, "Malazgirt", İ.A (İslam Ansiklopedisi,I-XIII,
İstanbul 1940), VII, 239-248.
2 Hayatı ve şahsiyeti hk. geniş bilgi için bk. Mükrimin Halil Yinanç, "Alp Arslan" ,İ.A., I,
384-386.
3 Bk. İbrahim Kafesoğlu, "Anadolu Selçukluları" İ.A., X, 279.
4 Hk. bk. Osman Turan, "Süleyman b. Kutalmış", İA, XI, 201.
5 Bk. Abdülkerim Özaydın, "Danişmendliler", DİA, VIII, 469-474.
6 Hk. bk. Fâruk Sümer, "Mengücükler", İA, VII, 713-718.
7 Bk. M. Fuad Köprülü, Artukoğulları, İA, I, 617-625.
8 Hayatı ve şahsiyeti için bk. Osman Turan, "Kılıç Arslan II", İA, VI, 688-703.
9 Hayatı ve şahsiyeti için bk. Osman Turan, "Süleyman II", (İA, XI, 219-231).
10
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I-VIII, Ankara l988, I, 22.
11 Hk. bk. Tahsin Yazıcı, "Suhreverdî", İA, XI, 88-90.
12 Bk. Keşf (Katip Çelebi, Keşfü'z-zunûn ‘an esâmi'l-kütüb ve'l-fünûn, I-II, İstanbul l941),
I, 239. Bize kadar ulaşan bu eserin bir nüshası Fatih, nr. 5426/6'da mevcuttur.
13 Bk. Keşf., I, 159. Bu eserin günümüze kadar gelen nüshaları arasında şunlar vardır:
Ayasofya nr. 2384, Esad ef. nr. 1933/5, Mahmud Paşa nr. 304/2.
14 Hk. bk. GAL Suppl. (Carl Brockelmann, Geschichte der Arabischen litteratur,
Supplementband, I-III, Leiden 1937-l939), I, 893; Omer Rıza Kehhâle, Mu‘cemü' l￾mü‘ellifîn, I-XV, Beyrut), III, 189.
15 Bk. Keşf., II, 1379, Eser günümüze kadar gelmiş olup Tahran'da neşredilmiştir (1348
H.Ş.). Ayrıca Ayasofya nr. 2007, Fatih nr. 3654'de iki yazma nüshası mevcuttur.
16 Bk. Keşf. ,II, 1818.
17 Hk. bk. Osman Turan, "Rukneddîn Süleyman" ,İA, XI, 219-231.
18 Bk. Claude Cahen, Anadolu'da Türkler, (trc. Moran YILDIZ), İstanbul l984, s. 248.
19 Bk. Aynı eser, aynı yer.
20 Varlığın birliği yani, gerçek varlığın bir tane olup bunun dışındaki varlıkların, onun birer
tecellisinden ibâret olduğu görüşü. Geniş bilgi için bk. İA, VIII, 549-550.
21 Hayatı ve devri için bk. Ali Sevim, "I. Gıyaseddin Keyhüsrev", DİA, XXV, 347-349.
22 Bu eser Ahmet Ateş tarafından Türkçeye çevrilmiş ve T.T. Kurumu tarafından I. c.
1957, II. c. 1960 yılında basılmıştır.
23 Hayatı ve devri için bk. Faruk Sümer, "I. İzzeddin Keykâvus", DİA, XXV, 352-353.
24 Eser hakkında bk. Davud İbrahimi, "Enîsü'l-kulûb", DİA (Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi), ) XI, 242-243.
25 Bk. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 25.ANADOLU SELÇUKLULARI DEVRİNİN
ARAPÇA YAZAN ÖNDE GELEN MÜELLİFLERİ
20 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003
26 Bk. ay. eser, ay. yer.
27 Bu konuda bk. Mikail Bayram, "Selçuklular Zamanında Malatya'da İlmî ve Fikrî
Faaliyetler", I-II. Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri, 1993 Konya.
28 Hayatı ve devri için bk. Faruk Sümer, "I. Alâeddin Keykûbat", DİA, XXV, 98-399.
29 Bk. Keşf., II, 1655; Bu eser günümüze kadar gelmiş olup, B. Vehbi ef. nr. 740, Fatih nr.
2782 ve 2842'de kayıtlıdır.
30 Hk. bk. Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’ l-‘ârifîn esmâ'u'l-müellifîn ve âsaru'l￾musannifîn, I-II, İstanbul l951), I, 619; Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, VI, 167.
31 Hk. bk. GAL Suppl., I, 890, 1030.
32 Bk. Keşf. , I, 467; GAL Suppl. I, 890; Bize kadar ulaşan bu eserin iki nüshası Ş.A.P. nr.
2021 ve Râşid ef. nr. 689'da kayıtlıdır.
33 Hk. bk. GAL Suppl., I, 863,960.
34 Müellifin hayatı ve eserleri için bk. Ahmet Ateş "Nizâmî", İA, IX, 318-327.
35 Hayatı ve eserleri için bk. Mahmut KAYA, "Abdüllatif el-Bağdâdî", DİA, I, 254-255;
GAL (Carl Brockelmann, Geschichte der Arabischen litteratur, I-II, l943-1949), I, 481;
36 Bk. Anadolu'da Türkler, s. 246.
37 Hk. bk. GAL I, 883; Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, VIII, 209.
38 Bk. Anadolu'da Türkler, s. 246.
39 Hk. bk. İbn Kutluboğa, Tâcü't-terâcim, Beyrut 1992, s. 137; Mu‘cemü'l-müellifîn, VI,
167; el-A‘lâm Kâmûsu't-terâcim, I-VIII, Beyrut l984, IV, 148.
40 Hk. bk. GAL I, 437; GAL Suppl. I, 781-783; Mu‘cemü'l-müellifîn, XIII, 189; S.Van
Den Bergh,"Sühreverdî", İA, XI, 88-90.
41 Hk. bk. Ali DURUSOY ,"Fahreddîn el-Mardînî", DİA, XII, 86-87; GAL II, 234; el￾A‘lâm, VI, 205.
42 Hk. bk. GAL I, 133; el- A‘lâm, V, 45; Mu‘cemü'l-müellifîn, VII, 283-284; Hediyytü'l-
ârifîn, I, 785; Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İst. 1980, s.
447.
43 Keşf. I, 690; Osman Turan, a. g. e., aynı yer.
44 Hk. bk. GAL I, 497; GAL Suppl. I, 910; Mu‘cemu'l-mü’ellifîn, V, 160; Sadettin
ÖKTEM, "Cevberî", DİA, VII, 442-443.
45 Müellif ve eserleri için bk.Cevat İZGİ, "Hubeyş et-Tiflisî", DİA, VIII, 268-270; GAL
Suppl. I, 893: Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, III, 189.
46 Hayatı ve eserleri için bk. GAL I, 473; GAL Suppl. I, 653; Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, XIII,
270; Hayreddîn Zirikli, el-A‘lâm, VIII, 214.
47 Hk.bk. GAL Suppl. I, 902; Osman TURAN, A. g. e., s. 448; Sadettin ÖKTEM, "Cezerî
İsmail b. Rezzâz", DİA, VII, 505-506.
48 Hayatı ve eserleri için bk. GAL I, 380; GAL Suppl. I, 653; el-A‘lam, VIII, 214;
Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, XIII, 270; Ayrıca bk. İbrahim Düzen, Ravzatu’l-‘ukûl, (Basılmamış
doçentlik tezi), Erzurum 1978.
49 Bk. Keşf., II, 1486.
50 Bk. Keşf. ,I, 602.
51 bk. Keşf. , II, 1901.
52 Hk. bk. İbnü'l-'İmâd, Şezerâtü'z-zeheb fî ahbâri men zeheb, I-VIII, Mısır 1931, VII,
447; Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, X, 104, el-A‘lam, VI, 175; GAL I, 463-464; GAL Suppl. , I,
838; Keşf, II, 1152.
53 Hayatı ve eserleri için bk. GAL I, 448; GAL Suppl. I, 803.
54 Bu eser Karahisar'lı Kasım b. Mahmud tarafından h. 825 (m. 1422) yılında Türkçe'ye
çevrilmiş ve II. Murad'a takdim edilmiştir.
55 Hayatı ve eserleri için bk. Abdullah KIZILCIK, "Ebû Bekr er-Râzî Hayatı-Eserleri ve
Ravzatu'l-Fesâha'sı", (Yayımlanmamış doktora tezi, İ.Ü. Ed. Fakültesi, İstanbul 2002.
Ayrıca bk. GAL II, 200-201; GAL Suppl. I, 638; Mu‘cemü'l-müellifîn, IX, 112; el-A‘lâm,
X, 191; Hediyyetü'l-‘ârifîn, II, 127.
56 Hk. bk. GAL I, 449; Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, IX, 43.
57 Hayatı ve eserleri için bk. Ahmed Ateş, "Muhyeddîn İbn el-‘Arabî", İA, VIII, 533-555.
58 Bk. Keşf. , I, 120; GAL Suppl. I, 807.
59 Bk. Keşf. , II, 1768.
60 Bk. GAL Suppl. I, 807.
61 Bk. a. g. e. aynı yer.MEHMET YAVUZ
NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 21
62 Hayatı ve eserleri için bk. GAL I, 467; GAL Suppl. I, 848; Mu‘cemu'l-mü‘ellifîn, XII,
155.
63 Bk. GAL Suppl. II, 607; Keşf. , II, 2002.
64 Bk. Keşf. II, 1615.
65 Eser ve şerhleri için bk. Keşf. II, 1815; Ayrıca bk. GAL Suppl. I, 845.
66 Bk. Keşf. I, 95.
67 Hayatı için bk. F. Krenkov, "Süleyman b. ‘Ali Tilimsânî", İA, XII, 285.
68 Bk. GAL Suppl. II, 326; Keşf. II, 1891.
69 Bk. GAL Suppl. I, 957; Keşf. II, 1264.
70 Bk. GAL Suppl. II, 1323;Keşf. II, 1829.
71 Bk. Keşf. II, 1341.
72 Hayatı ve eserleri için bk. Mahmud Erol KILIÇ, "Fergânî, Sa'duddîn", DİA, XII, 378-
382; GAL I, 450; GAL Suppl. I, 463, 812; Mu‘cemu'l-mu‘ellifîn, IV, 212.
73 Bk. GAL Suppl. I, 1812; Keşf. II, 1846.
74 Bk. GAL Suppl. I, 463; Keşf. II, 1808.
75 Hk. bk. GAL II, 211-212; GAL Suppl. II, 296-297; Mu‘cemü'l-mü‘ellifîn, XII, 20.
76 Bk. Keşf. II, 1763.
77 Bk. GAL II, 1211.
78 Bk. A. g. e. aynı yer.
79 Bk. A. g. e. aynı yer.
80 Bk. Keşf. II, 1235

Konular