KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALARIN TEFSİR İLMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

db11/1 Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 11, Sayı 1, 2011 ss. 37 -63
Özet
Kur‟ân‟la ilgili tefsir hareketi onun inişiyle başlamıştır. Kur‟ân‟ı ilk tefsir etmeye
başlayan kişi de şüphesiz Hz. Peygamber‟dir. Kur‟ân‟ın ihtiva ettiği anlamları ortaya
çıkarma faaliyeti sahabe ve tâbiînle devam etmiştir. Hicrî ikinci asrın ortalarına
gelindiğinde Kur‟ân‟ın filolojik tefsirini konu edinen garîbu’l-Kur’ân, me‘âni’lKur’ân‟
ve i‘râbu’l-Kur’ân gibi isimler altında dilcilerin kaleme aldığı Kur‟ân odaklı
çalışmalara rastlanır. Bunun yanında müşkilü’l-Kur’ân ve vücûh ve nezâir olarak
nitelendirilen çalışmaların da erken dönemlerden itibaren başladığı görülmektedir.
Bu alanda çalışma yapan müelliflerin eserlerinin çoğu ne yazık ki günümüze
ulaşmamıştır. Biz bu çalışmada filolojik tefsirle ilgili kaleme alınan eserleri tefsir
ilmi açısından değerlendirmeye çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Kur‟ân, tefsir, filolojik tefsir, garîbu‟l-Kur‟ân, Meaâni‟l-Kur‟ân.

An Evaluation of First Philological Studies That Related to Quran In
Terms Of Quranic Commentary
Abstract
The commentary activity related to the Quran started with its descent. Surely,
the first person to comment on the Quran is the prophet Mohammed. The activity
to come out the meanings that the Quran include maintains with ashab and
tabiin. In the middle of second Hijri century, it‟s met with the studies focusing on
the Quran under the names such as garib al-Quran and maani al-Quran that linguists
have written. Besides, it has been seen that the studies desribed as Mushkil
al-Quran and vucuh and nazair has begun from the early centuries.Unfortunately,
many of the studies of the authors doing studies in this area
haven‟t reached today yet. In this study, we are going to deal with the studies
concerning the tafsir.
Key Words: Quran, Tafsİr, Philologic Tafsr, garib al-Quran, maani al-Quran.

* Dr.,Milli Eğitim Bakanlığı, ismailaydinn@yahoo.com.tr
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
38| db
Giriş
Kur‟ân nassının anlaşılmasında en önemli unsurlardan biri, belki
en önemlisi, dildir. Çünkü dil, Kur‟ân‟la ilgili doğru yorum ve
sonuçlara ulaşmanın en güvenilir yollarından biridir. Mücâhid‟in,
“Allah’a ve ahiret gününe inanan birinin Arapların dilini bilmeksizin
Allah’ın kitabı hakkında konuşması helal değildir”
1 şeklindeki sözü,
Kur‟ân‟ı yorumlamada dilin önemini vurgulamaktadır. Bu hususta
Mâlik b. Enes‟in de, “Arap dilini bilmediği halde, Allah’ın kitabını
tefsir eden bir kimse bana getirilse, ona mutlaka ibretlik bir ceza veririm”
2 dediği nakledilir. Sahabeden başta İbn Abbâs olmak üzere
tâbiîn ve tebei tâbiîn müfessirlerinin çoğunun ayetleri tefsir ederken
filolojik argümanlara sık sık müracaat etmeleri de, dilin Kur‟ân‟ın
anlaşılmasında vazgeçilmez bir yere sahip olduğunu gösterir.
Öncelikle Kur‟ân‟ı anlamaya duyulan ihtiyacın yanı sıra, hicri
ikinci asrın ortalarına kadar devam eden süreçte Arap dili ile ilgili
çalışmaların önemli bir düzeye erişmesi Kur‟ân tefsirinde dilin egemen
bir unsur haline gelmesini sağlamıştır. Böylece hicri ikinci
asırdan itibaren Kur‟ân‟ı dile dayalı anlamanın sonucu olarak filolojik
tefsir hareketi doğmuştur. Filolojik tefsirle ilgili ilk ürünler hicri
ikinci asrın ortalarına doğru verilmeye başlamış ve dördüncü asrın
sonlarına kadar yoğun bir şekilde süren tedvin faaliyetiyle filolojik
yöntem bir disiplin haline gelmiştir. Bu alanda Ebû Ubeyde (ö.
210/825), Ferrâ (ö. 207/822) ve Zeccâc (ö. 311/923) gibi dilciler,
yazdıkları filolojik tefsirlerle alanın öncüleri olmuşlardır. Konuyla
ilgili olarak filolojik tefsir hareketini ortaya çıkaran etkenler üzerinde
durmanın yararlı olacağı kanaatindeyiz.
A. Kur’ân’la İlgili Filolojik Çalışmaların Yapılmasını
Sağlayan Etkenler
Tarih sahnesinde ortaya çıkan herhangi bir hareketin tek bir
sebeple izah edilmesi mümkün değildir. Meydana gelen gelişmelerde
siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel vb. olgular belirleyici birer
unsur olabilmektedir. Bu bağlamda ifade etmek gerekirse, tüm ilmî
gelişmelerde olduğu gibi filolojik tefsir hareketini tetikleyen birden
fazla etkenden söz etmek mümkündür. Biz, birbiriyle ilişkili en

1 Zerkeşî, Bedruddîn Muhammed b. Bahâdır b. Abdullâh, el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân,
(Tahk.: Komisyon), Dâru‟l-Ma‟rife, Beyrût, 1994, I, 396; Suyûtî, Celâluddîn
Abdurrahmân b. Ebû Bekr, el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân, (Nşr.: Mustafâ Dîb el-Bugâ),
Dâru İbn Kesîr, Dimeşk, 2006, II, 1209.
2 Zerkeşî, el-Burhân, II, 302.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 39
önemli etkenler üzerinde durarak konuyu temellendirmeye çalışacağız.
Bu etkenler; dilde bozulma, Kur‟ân‟ı anlamaya duyulan ihtiyaç
ve dil ekolleri arasındaki mücadele olarak özetlenebilir.
1. Dilde Bozulma (Lahn)
Genel olarak, Hz. Peygamber ve sahabe döneminde Kur‟ân‟ı dile
dayalı anlamada bir problemin varlığından söz edemeyiz. Vahyin
tenzili döneminde Kur‟ân‟la ilgili ortaya çıkan müşkiller Hz. Peygamber
tarafından giderilmekteydi. Sahabe döneminde de dil henüz
olumsuz etkilere maruz kalmadığından sonraki dönemlere göre
problemlerin varlığından çok söz edemeyiz. Bununla birlikte
Kur‟ân‟ı anlama konusunda ortaya çıkan problemler Abdullâh b.
Abbâs (ö. 68/687), Abdullâh b. Ömer (ö. 74/693) ve İbn Mes‟ûd
(ö. 35/655) gibi sahabenin önde gelen müfessirleri tarafından çö-
züme kavuşturuluyordu. Ancak fetih hareketleriyle birlikte Arapların
farklı milletlerle karşılaşmaları, onların kültürleriyle tanışmaları
ve yabancı unsurların İslam‟a katılmasıyla birlikte Arap dilinde bozulmalar
baş gösterdi. Bunun sonucunda dili yanlış kullanma anlamına
gelen lahn3 ortaya çıktı. Lahn hareketlerine bağlı olarak
Kur‟ân‟la ilgili yanlış okumaların görülmeye başlaması, dil ile ilgili
bazı kuralların konmasını zaruri hale getirmiş ve devam eden süreç-
te Kur‟ân‟ı anlama noktasında karşılaşılan problemlerin artmaya
başlaması Kur‟ân‟ın tefsiri ile ilgili yöntem arayışlarını da hızlandırmıştır.
İşte bu nokta filolojik tefsir hareketinin çıkış noktasıdır.
İbnü‟l-Esîr (ö. 606/1209) ve Kâtib Çelebi (ö. 1067/1657) gibi âlimlerin
garîbu’l-Kur’ân ilminin, şehirlerin fethedilip Arapların diğer
milletlerle karışmasından sonra meydana geldiğini belirtmeleri,
Kur‟ân‟ın filolojik tefsirine yönelik çalışmaların Arapçanın bozulmaya
başlamasına endeksli geliştiğini göstermektedir.4
Dildeki bozulma, âlimleri Kur‟ân‟ın anlamlarını muhafaza etmeye
yöneklik çalışma yapmaya sevk etmiştir. Bu Amaçla Ebû
Mâlik Amr b. Kerkere, Ebû Ziyâd el-Kilâbî, Ebû Sirâr el-Ganevî,
Ebu‟ş-Şumh, Ebû Hayra, Muhallem eş-Şeybânî ve Ebû Mishal gibi

3 Lahn, sarf ve nahiv kurallarına aykırı biçimde konuşmada tahrif doğuran dil kusurudur.
Tüncî, Muhammed – Esmer, Râcî, el-Mu’cemu’l-Mufassal fî Ulûmi’l-Luga, Dâru‟lKütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 2001, I, 497.
4 İbnü‟l-Esîr, Mecduddîn Ebû‟s-Saâdât el-Mübârek b. Muhammed el-Cezerî, en-Nihâye
fî Gârîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, (Nşr.: Ebû Abdurrahmân Salâh b. Muhammed b. Avîda),
Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1997, I, 9; Kâtip Çelebi, Hâcî Halîfe Mustafâ b.
Abdullâh, Keşfü’z-Zünûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Fünûn, Dâru İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî,
Beyrût, Trs., II, 1203.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
40| db
âlimler dil ile ilgili topladıkları kelime ve kullanımları yazdıkları
eserlerle kayıt altına almışlardır. Örneğin, Amr b. Kerkere ve Ebû
Muhallem eş-Şeybânî Kitâbu’l-Hayl, Ebû Ziyâd el-Kilâbî ve Ebu‟ş-
Şumh Kitâbu’l-İbil, Ebu‟l-Hayra Kitâbu’l-Haşerât ve Ebû Mishal ise
Kitâbu’n-Nevâdir isimli eseri telif etmiştir.5 Yine Amr b. el-Alâ (ö.
154/770), Yûnus b. Habîb (ö. 182/798), Nadr b. Şümeyl (ö.
204/820), Asmaî (ö. 216/831) ve Ebû Zeyd el-Ensârî (ö. 215/830)
gibi kimseler bedevilerden dildeki kelimeleri öğrenmek maksadıyla
çöllere yaptıkları seyahatlerle meşhur olmuşlardır. Ahmed Emîn‟in
(ö. 1954) de belirttiği gibi âlimlerin, lafızların anlamlarını tespit
etmeye yönelik sergiledikleri çabanın yegâne sebebi, Kur‟ân‟ın dildeki
kelimelerin en önemli kaynağı olmasıdır. Bu sebeple âlimler
ondaki kelime ve kullanımların anlamlarını öğrenmek için çöle seyahat
etmişlerdir.6
Yukarıdaki gelişmeler Kur‟ân tefsiriyle ilgili ortaya çıkan ilk faaliyetlerin
mucem/sözcük tarzında ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu
bağlamda ortaya konan ilk çalışmaların nevadir türü eserlerle hayl,
ibil, nebât ve matar gibi sadece bir alana ilişkin konulu sözlük çalışmaları
şeklinde oluşturulduğunu görmekteyiz. Bu sahada
Kitâbu’n-Nevâdir ismiyle ilk eseri Amr b. el-Alâ‟nın yazdığı ifade
edilmektedir.7 Kur‟ân‟ın anlamlarını muhafaza etmeye yönelik olarak
icra edilen bu faaliyetler, filolojik tefsir hareketinin temelini
atmıştır. Zira sözü edilen çalışmalar sayesinde dil araştırmaları gelişmiş
ve bunun sonucunda bu alanla ilgili önemli bir müktesebat
meydana gelmiştir. Bu ilerleme sayesinde, klasik yöntemden ayrı
olarak Kur‟ân dil perspektifinden tahlil edilmeye başlamıştır. Nitekim
Arapçanın en temel kaynağı kabul edilen Sibeveyh‟in (ö.
180/796) el-Kitâb‟ında, dille ilgili meselelerde Kur‟ân ayetlerinden
şahitler getirilmesi ve ayetlerin anlamlarını açıklama hususunda
gösterilen gayret sebebiyle bu eserin filolojik tefsir hareketini hazır-

5 Bkz.: İbnü‟n-Nedîm, Ebû‟l-Ferec Muhammed b. Ya„kûb İshâk, el-Fihrist, (Nşr.: Yûsuf
Alî Tavîl), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 2002, s. 69-75.
6 Emîn, Ahmed, Duha’l-İslâm, Mektebetü‟l-Üsra, Kâhire, 1997, II, 255.
7 Nassâr, Huseyn, el-Mu’cemu’l-Arabî Neş’etuhû ve Tetavvuruhû, Mektebetü Mısr, Yrs.,
1988, I, 109; İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullâh b. Müslim, Kitâbu’l-Cerâsîm,
(Tahk.: Muhammed Câsim el-Hamîdî), İhyâu‟t-Türâsi‟l-Arabî, Dimeşk, 1997, (Nâşirin
mukaddimesi), I, 23; Tayyâr, Müsâid b. Süleymân b. Nâsır, et-Tefsîru’l-Lügavî li’lKur’âni’l-Kerîm,
Dâru İbni‟l-Cevziyye, Riyâd, 2000, et-Tefsîru’l-Lugavî, s. 114; Durmuş,
İsmail, “Nevâdir”, DİA, İstanbul, 2007, XXXIII, 30; Tayyâr, et-Tefsîru’l-Lugavî, s.
114.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 41
layan kaynaklardan biri olduğu dile getirilmiştir.8 İbn Kuteybe (ö.
276/889) ve Nehhâs (ö. 338/949) gibi âlimlerin eserlerini kaleme
alırken müfessirlerin eserleri yanında dilcilerin eserlerinden de yararlandıklarını
belirtmeleri9, filolojik tefsirlerin telif edilmesini sağ-
layan muharrik unsurlardan birinin dil sahasındaki çalışmalar oldu-
ğunu göstermektedir. Bu eserleri yazanların birer dilci olması da
filolojik tefsir hareketini ortaya çıkaran amillerden birinin dilde
meydana gelen ihtisaslaşma olduğu düşüncesini teyit etmektedir.
2. Kur’ân’ı Anlamaya Duyulan İhtiyaç
Kur‟ân‟la ilgili filolojik çalışmalar yapan âlimleri bu faaliyete
sevk eden temel faktörlerden biri Kur‟ân‟ın anlamlarını açıklamak
suretiyle ona hizmet etme düşüncesidir. Bu alanda en önemli çalışmaları
yapan Ebû Ubeyde, Ferrâ ve Zeccâc gibi dilcilerin eser telif
ederken Kur‟ân‟a hizmet etme gayesiyle hareket ettikleri ortak bir
kanaattir.10 Filolojik tefsir hareketinin önemli temsilcilerinden
ْر َفو ,Zeccâc‟ın
َفأ َف َف َف َّب ُر َفو الُر
11 ayetinde Kur‟ân‟ı tedebbür etme ve araş-
tırmanın teşvik edildiğini belirttikten sonra, Allah‟ın Kitabı‟nın açıklanması
gerektiği ve bunu yapacak kişi için filolojik yöntem dışında
bir yol olmadığını söylemesi12 bu olguyu desteklemektedir. Filolojik
tefsirlerin yazılmasına konu olan olaylar da bu hususu teyit etmektedir.
Örnek olarak Ebû Ubeyde‟nin Mecâzü‟l-Kur‟ân isimli eserini
kaleme alma sebebiyle ilgili nakledilen hadiseyi zikretmek yararlı
olacaktır.
Bermeki veziri Fazl b. Rebî„in (ö. 208/823) huzurunda bulunduğu
sırada, bir adam Ebû Ubeyde‟ye, 13 طينِ اَشيَّ ال شُ ؤوُ رُ ُهَّن
َ
ُعهَا َكأ
ْ
ل
-ayeti طَ

8 Catlâvî, el-Hâdî, Kadâye’l-Luga fî Kütübi’t-Tefsîr, Dâru Muhammed Alî el-Hâmî, Tunus,
1998, s. 51.
9 İbn Kuteybe, Tefsîru Garîbi’l-Kur’ân, (Tahk.: Ahmed Sakr), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 1978, s. 4: Nehhâs, Ebû Ca„fer Ahmed b. Muhammed b. İsmâîl, Me‘âni’lKur’âni’l-Kerîm,
(Tahk.: Muhammed Alî es-Sâbûnî), Merkezü İhyâi‟t-Türâsi‟l-İslâmî,
Mekke, Trs, I, 42.
10 Rüfeyde, İbrâhîm Abdullâh, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, ed-Dâru‟l-Cemâhîriyye, Yrs.,
Trs., I, 140, 411; Sağîr, Mahmûd Ahmed, el-Edevâtü’n-Nahviyye fî Kütübi’t-Tefsîr,
Dâru‟l-Fikr, Dimeşk, 2001, s. 23; Deyre, Ahmed, Dirâse fi’n-Nahvi’l-Kûfî min Hilâli
Me‘âni’l-Kur’ân li’l-Ferrâ, Cem‟iyyetü‟d-Da‟veti‟l-İslâmiyyeti‟l-Âlemiyye, Trablus, 2003,
s. 106; Nehhâs, Me‘âni’l-Kur’ân, I, 9 (Muhakkikin mukaddimesi); Aydın, İsmail, Filolojik
Tefsirin Doğuşu ve Gelişimi, D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış
Doktora Tezi), İzmir, 2010, s. 48.
11 „Kur’ân’ı iyice düşünmüyorlar mıi?‟ Nisa, 4/82.
12 Zeccâc, Ebû İshâk İbrâhîm b. es-Sirrî, Me‘âni’l-Kur’ân ve İ’râbuh, (Tahk.: Abdülcelîl
Abduh Çelebi), Dâru‟l-Hadîs, Kâhire, 2005, I, 163.
13 „Meyveleri şeytan başları gibidir.‟ Sâffât, 37-65.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
42| db
nin anlamını sorarak şöyle devam eder: “Vaad ve korkutma ancak
bilinen şeylerle yapılır. Hâlbuki burada bilinmeyen şeyle yapılmıştır.”
Bu soruya Ebû Ubeyde şu karşılığı verir: “Allah Araplara kendi sözleriyle
hitapta bulunmuştur. İmriü’l-Kays’ın (ö. 540 m.) şu sözünü
duymadın mı?
ِل
َ ْغ َىا
يَا ِب أ
نْ
َ
ِجِعي َو َم ْسنُىنَةٌ ُز ْر ٌق َكأ
َم ْش ِرفِ ُّي ُم َضا
ْ
نِي َوال
ُ
تُل
يَقْ
َ
أ
„Kılıç ve şeytanın dişleri gibi sivriltilmiş mavi mızrak benimleyken
beni öldürecek mi?‟
14
Onlar şeytanı görmemişlerdir. Ancak şeytan onlar için korkunç
bir varlık olduğu için onunla korkutmuşlardır.” Bu cevap Fazl b.
Rebî„ ve soru soranın hoşuna gitti. Daha sonra Ebû Ubeyde şöyle
der: “O günden sonra bu ve benzeri konularda Kur’ân’la ilgili ihtiyaç
duyulabilecek bir kitap yazmaya karar verdim. Basra’ya dönünce de
Mecâz olarak isimlendirdiğim kitabı yazdım.”
15 Bu olay dilci müfessirlerin,
eserlerini Kur‟ân‟ın anlamlarını açıklama gayesiyle yazdıklarını
göstermektedir
3. Dil Ekolleri Arasındaki Mücadele
Basra ekolünün kurucusu Ebu‟l-Esved‟le (ö. 69/688) başlayan
ilk dil çalışmaları, bu ekole mensup dilcilerin omuzlarında yükselmeye
devam etmiş ve Kûfe mektebinin ortaya çıkışına kadar bu ekol
hâkimiyetini sürdürmüştür. Bu ekolün ilk temsilcileri arasında yer
alan Ebu‟l-Esved nahvin temellerini atmış, Ebû İshâk el-Hadramî (ö.
127/745) illetlerini belirlemiş, Îsâ b. Ömer (ö. 149/766) ilk eseri
telif etmiş, Halil b. Ahmed (ö. 175/791) günümüze ulaşan şekliyle
nahiv kurallarını belirlemiş ve ondan öğrendikleriyle Sibeveyh en
mükemmel yapıt olan el-Kitâb isimli eseri telif etmiştir. Basra ekolünün
teşekkül etmeye başlamasından yüz yıl sonra kurulan Kûfe
ekolüyle birlikte filolojik çalışmalar yeni bir boyut kazanmıştır. Esas
itibariyle Kûfe ekolünün kurucularını yetiştirenler Basra ekolüne
mensup olan âlimlerdir. Mesela, Kufe ekolünün kurucusu kabul

14 İmriü‟l-Kays, İbn Hacer b. el-Hâris b. Amr, Dîvân, (Şrh.: Ömer Fâruk et-Tabbâ‟),
Dâru‟l-Erkam, Beyrût, Trs., s. 124.
15 İbn Hallikân, Ebû‟l-Abbâs Şemsuddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebû Bekr, Vefeyâtü’lA’yân
ve Enbâu Ebnâi’z-Zemân, (Tahk.: İhsân Abbâs), Dâru Sâdır, Beyrût, Trs., V,
236; Yâkût el-Hamevî, Ebû Abdullâh Şihâbuddîn Yâkût b. Abdullâh, İrşâdu’l-Erîb ilâ
Ma’rifeti’l-Edîb (Mu„cemu‟l-Üdebâ), (Nşr.: İhsân Abbâs), Dâru‟l-Garbi‟l-İslâmî, Beyrût,
1993, VI, 2707; Kıftî, Cemâluddîn Ebû‟l-Hasen Alî b. Yûsuf, İnbâhu’r-Ruvât alâ
Enbâhi’n-Nuhât, (Tahk.: Muhammed Ebû‟l-Fadl İbrâhîm), Dâru‟l-Fikri‟l-Arabî, Kâhire,
1986, III, 277-278.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 43
edilen Ebû Ca„fer er-Rüâsî (ö. 187/803), Îsâ b. Ömer‟den, Kisâî (ö.
189/804) de Halîl b. Ahmed‟ten ders almıştır. Zaten Kûfe‟yi Basra‟ya
karşı bir ekol haline getiren şahsiyetler Kisâî ve talebesi
Ferrâ‟dır. Bu hususa işaret ederken İbnü‟l-Enbârî (ö. 577/1181)
şöyle der: „Bağdat ve Kûfelilerin Kisâî ve Ferrâ’dan başka Arapçada
âlim kimseleri olmasaydı, onlarla tüm insanlara karşı övünmeleri
yeterli olurdu.‟
16
Kûfe mektebinin kuruluşundan itibaren, Ebû Ca„fer er-Rüâsî ile
Halîl b. Ahmed arasında hafifçe başlayan iki ekol arasındaki tartış-
malar Kisâî ve Sibeveyh‟le şiddetini arttırmıştır. Daha sonra Sa„leb
(ö. 291/903) ve Müberred (ö. 285/898) bu mücadelelerin sembol
isimleri olmuşlardır. Sözü edilen dil ekolleri arasındaki mücadele,
zünbûriyye17 olarak bilinen meşhûr tartışmada doruk noktasına
ulaşmıştır. Bu mücadele ve münazaralar her ekol mensubunu bağlı
olduğu anlayışı savunmaya yönelik telif yapmaya sevk etmiş ve

16 İbnü‟l-Enbârî, Ebû‟l-Berekât Abdurrahmân b. Ebi‟l-Vefâ Muhammed b. Abdullâh b.
Saîd, Nüzhetü’l-Elibbâ fî Tabakâti’l-Üdebâ, (Tahk.: Muhammed Ebu‟l-Fadl İbrâhîm),
Dâru‟l-Fikri‟l-Arabî, Kâhire, 1998, s. 83. Aynı bilgi için bkz.: Yâkût el-Hamevî,
Mu’cemu’l-Üdebâ, VI, 2814; Zehebî, Ebû Abdullâh Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed
b. Osmân, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, (Nşr.: Hassân Abdilmennân), Beytü‟l-Efkâri‟dDevliyye,
Yrs., Trs, III, 4164.
17 Hârûn Reşdi‟in emriyle, Yahyâ b. Hâlid‟in huzurunda Kisâî ve Sibeveyh arasında
yapılan tartışma şudur: Kisâî, Sibeveyh‟e رِ
ُى
ِم َن ال ُّسنْ
َ ُّ لَ ْس َعةًة
َ
َر َب أ
َعقْ
ْ
َّ ال
َ
ُّن أ
ُ َ
sözünden َ ْ ُكنْ ُ أ
َى ِ َي sonra
َ ا ُ
ِ
ِيَّا َا yahut فَ
َى إ
َ ا ُ
ِ
َف şeklindeki ifadenin mi doğru olduğunu sorar.
َى ِ َي ,Sibeveyh
َ ا ُ
ِ
َف şeklinde olmalı diyerek bu durumda nasbın caiz olmayacağını ifade
eder. Bunun üzerine Kisâî, Sibeveyh‟e hata ettiğini söyleyerek şöyle bir soru daha
sorar: َ
ِو القَااِ
قَااِ ُ اَ
ْ
َ ا َ ْ ُ ِ ال
ِ
َف ُ جْ رَ َ cümlesi hakkında ne dersin? Sibeveyh şöyle dedi: Bu
ifadenin tümü mansûb değil merfû‟ okunur. Bu cevap üzerine Kisâî şöyle dedi: „Bu,
Arapların kullanım tarzı değildir. Araplar bu tür cümlelerin tümünde merfû‟ ve
mansûb okur.‟ Sibeveyh, Kisâî‟ye karşı kendi görüşünü savununca Yahyâ b. Hâlid
şöyle dedi: „Kendi memleketinizin reisleri olarak ihtilafa düştünüz. Aranızda kim hakem
olsun?‟ Kisâî şöyle dedi: „Şu, kapınızda duran ve her bölgeden yanınıza gelen,
insanların en fasihi, Kûfe ve Basra‟nın itimad ettiği ve onlardan nakilde bulunduğu
şu Araplar gelsin ve onlara sorulsun.‟ Bunun üzerine Yahyâ b. Hâlid, Kisâî‟ye, „âdil
davrandın‟ diyerek onların çağrılmasını emretti. Onlar içeri girdiklerinde aralarında
Ebû Ziyâd, Ebu‟l-Cirâh ve Ebû Servân gibi kimseler de vardı. Kisâî ve Sibeveyh arasında
geçen tartışmalar onlara sorulduğunda Kisâî‟yi haklı çıkararak onun söylediğini
doğru kabul ettiler. Bunun üzerine Yahyâ, Sibeveyh‟e dönerek şöyle dedi: „Ey adam!
Duydun.‟ Sibeveyh sustu ve bu arada Kisâî, Yahyâ‟ya dönerek şöyle dedi: „Allah
emirin işlerini rast getirsin. O, memleketinden bir arzuyla geldi. Dilersen onu boş çevirme.
Bunun üzerine Yahyâ b. Hâlid, Sibeveyh‟e on bin dirhem verilmesini emretti.
Sibeveyh oradan çıkıp İran‟a yöneldi ve Basra‟ya dönmeksizin vefat edene kadar orada
kaldı. (Zeccâcî, Ebu‟l-Kâsım Abdurrahmân b. İshâk, Mecâlisü’l-Ulemâ, (Tahk.:
Abdusselâm Muhammed Hârûn), Matbaatü Hukûmeti Küveyt, Küveyt, 1984, s. 10;
İbn Hişâm, Cemâluddîn Abdullâh b. Yûsuf b. Abdullâh el-Ensârî, Muğni’l-Lebîb an
Kütübi’l-E‘ârîb, (Tahk.: H. Fâhûrî), Dâru‟l-Cîl, Beyrût, 1991, I, 154-155; İbn Hallikân,
Vefeyâtü’l-A’yân, III, 464; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, II, 2966. )
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
44| db
neredeyse her âlimin başta Arap dili ve grameri olmak üzere
Kur‟ân‟la ilişkili olarak müşkil, me„ânî ve garîb ilimlerine yönelik
eserler kaleme almaya sevk etmiştir. Basra‟ya mensup Yûnus b.
Habîb, Ahfeş (ö. 215/930), Ebû Zeyd el-Ensârî, Ebû Ubeyd Ebû
Ubeyd, Müberredve Zeccâc Me‘âni’l-Kur’ân, Müerric b. Amr esSedûsî
(ö. 195/810) ve Nadr b. Şümeyl Garîbu’l-Kur’ân, Kutrub (ö.
206/821) Müşkilü’l-Kur’ân ve İ’râbu’l-Kur’ân, Ebû Ubeyde ise
Mecâzü’l-Kur’ân isimli eseri telif etmiştir. Kûfe ekolüne bağlı Ebû
Ca„fer er-Rüâsî, Kisâî, Ferrâ ve Sa„leb gibi âlimler Me‘âni’l-Kur’ân
yazmışlardır.
B. Filolojik Tefsirle İlgili Ortaya Çıkan Disiplinler ve
Telif Edilen Eserler
1. Garîbu’l-Kur’ân ve Bu İlmin Tefsirle İlişkisi
Garîb, uzaklaşma anlamına gelen bir sözcüktür. Vatandan uzak
olmaya da gurbet denmiştir.18Ebû Hayyân (ö. 745/1344), Tuhfetü’lErîb
isimli eserinde lafızları iki kısma ayırmıştır. Birincisi: Sema/gök
ve arz/yer gibi anlamı herkes tarafından bilinen kelimeler. İkincisi
ise: Arapçanın inceliklerine vakıf ve bu dili derinlemesine bilen
uzman kişilerin bilebildiği kelimeler.19 İşte garîbu‟l-Kur‟ân‟ın konusu
ikinci grupta ifade edilen kelimelerdir. Kur‟ân‟ın farklı lehçelerden
lafızlar içermesi ve yabancı dilden Arapçaya geçen bazı kelimelerin
Kur‟ân‟da yer alması bu ilmin var oluş gerekçeleridir. İlim olarak
garîbu’l-Kur’ân, anlamı bilinemeyen bazı lafızların anlamlarını Arap
dili açısından açıklamayı gaye edinen bir ilimdir. Kısacası, tefsir
ilminde anlaşılması zor olan garîb kelimeleri açıklamak amacıyla
garîbu‟l-Kur‟ân ilmi doğmuştur. Kur‟ân‟daki gârib kelimelerin tefsirine
yönelik faaliyet, filolojik tefsirin ilk merhalesi kabul edilir.
Kur‟ân‟ın nüzûlüyle birlikte bu ameliye, Kur‟ân‟daki bazı kavramları
Hz. Peygamber‟in tefsir etmesiyle başlamıştır.20

18 İbn Fâris, Ebu‟l-Huseyn Ahmed b. Zekeriyyâ, Mücmelü’l-Luga, (Nşr.: Muhammed
Ta‟me), Dâru İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrût, 2005, غرب mad.
19 Ebû Hayyân, Tuhfetü’l-Erîb bimâ fi’l-Kur’âni mine’l-Garîb, Matbaatü‟l-İhlâs, Yrs.,
1345, s. 3.
20 Mekkî b. Ebî Tâlib, Tefsîru Müşkili’l-Kur’ân, (Tahk.: Hâtim Sâlih ed-Dâmin), Dâru‟nNûri‟l-İslâmî,
Beyrût, 1988, s. 52 (Muhakkikin mukaddimesi); İbnü‟l-Yezîdî, Ebû
Abdurrahmân Abdullâh b. Yahyâ b. el-Mübârek, Tefsîru Garîbi’l-Kur’ân, (Tahk.:
Abdürrezzâk Huseyn), Müessesetü‟r-Risâle, Beyrût, 1987, (Nâşirin mukaddimesi), s.
8; Yaşar, Hüseyin, Kur’ân’da Anlamı Kapalı Ayetler, Beyan Yayınları, İstanbul, 1997,
s. 159; Kırca, Celal, Kur’ân’a Yönelişler, Tuğra Neşriyat, İstanbul, Trs., s. 169-170.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 45
Kur‟ân‟daki lafızların anlamları konusunda zanna dayalı hareket
edilmemesi ve ilim ehlinden sahih nakille gelen bilgilere dayalı
olarak söz söylenmesi gerektiği belirtilmiştir.21 Bu durum, Kur‟ân‟ın
anlamlarını çözümlerken öncelikle lafızların delaletlerini belirlemenin
önemini ihsas etmektedir. Bu şekilde Kur‟ân‟daki genel anlamlara
ulaşmak için lafızların manalarını belirleme faaliyetinin tefsirde
icra edilen en önemli faaliyetlerden biri olduğu düşünülürse,
garîbu‟l-Kur‟ân ilminin tefsirle olan sıkı ilişkisi anlaşılmış olacaktır.
Sözü edilen ilişkiyi belirtirken Râgıb el-İsfehânî (ö. 425/1033) şöyle
der: “Kur’ân ilimlerinde meşgul olunması gereken ilk şey, lafzî ilimlerdir.
Lafzî ilimlerde ise yapılması gereken şey, müfred lafızların anlamlarını
ortaya çıkarmaktır. Kur’ân’ın anlamlarına ulaşmak isteyen
kişi için ilk yardımcı, müfred lafızların anlamlarının belirlenmesidir.
Bu, tıpkı bir binayı inşa etmek isteyen kişinin tuğlalarla işe başlaması
gibidir. Üstelik bu husus sadece Kur’ân ilimleri açısından değil, tüm
şer’î ilimler açından faydalıdır.”
22 Kur‟ân‟ın anlamlarını açıklamada
taşıdığı önem sebebiyle pek çok âlim garîbu‟l-Kur‟ân‟la ilgili eserler
telif etmiştir. Bu alanda eser telif eden âlimler ve eserlerini şöyle
sıralayabiliriz:
Abdullâh b. Abbâs (ö. 68/687): Garîbu’l-Kur’ân23.
Zeyd b. Ali b. Huseyn (ö. 122/739): Tefsîru Garîbi’l-Kur’ân.
Ebân b. Tağlib el-Cerîrî (ö. 141/758): Garîbu’l-Kur’ân.
24
Alî b. Ebî Talha el-Hâşimî (ö. 143/760): Sahîfetü Alî b. Ebî Talha25.

Ebu‟n-Nadr Muhammed b. es-Sâib el-Kelbî (ö. 146/763):
Garîbu’l-Kur’ân26.
Mâlik b. Enes b. Ebî Âmir (ö. 179/795): Garîbu’l-Kur’ân27.

21 Bkz.: Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref, et-Tibyân fî Âdâbi Hamalati’l-Kur’ân,
(Tahk.: Muhammed el-Haccâr) Dâru İbn Hazm, Beyrût, 1996, s. 166; Suyûtî, el-
İtkân, I, 354.
22 Râgıb el-İsfehânî, Huseyn b. Muhammed b. Mufaddal, Müfredâtü Elfâzi’l-Kur’ân,
(Tahk.: Safvân Adnân Dâvûdî), Dâru‟l-Kalem, Dimeşk, 1992, el-Müfredât, s. 54 (Mü-
ellifin mukaddimesi).
23 Sezgin, Fuad, Târîhu’t-Türâsi’l-Arabî (GAS), (Çev.: Mahmûd Fehmî Hicâzî), İdâretü‟sSekâfe,
Riyâd, 1991, I, 74.
24 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Üdebâ, I, 38
25 Suyûtî, el-İtkân, II, 1230; Edirnevî, Ahmed b. Muhammed, Tabakâtu’l-Müfessirîn,
(Tahk.: Süleymân b. Sâlih el-Huzzî), Mektebetü‟l-Ulûm ve‟l-Hikem, Medîne, 1997, s.
24.
26 Bulut, Ali, “Kur‟ân Filolojisiyle İlgili Üç İlim Dalı (Garîbu‟l-Kur‟ân, Me„âni‟l-Kur‟ân,
İ‟râbu‟l-Kur‟ân) ve Bu Dallarda Eder Veren Müellifler”, OMÜİFD, Sayı; 12-13, Samsun,
2001, s. 400.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
46| db
Müerric b. Amr es-Sedûsî (ö. 195/810): Garîbu’l-Kur’ân28.
Ebû Muhammed Yahyâ b. Mübârek el-Yezîdî (ö. 202/817):
Garîbu’l-Kur’ân.
Nadr b. Şümeyl (ö. 203/818): Garîbu’l-Kur’ân29.
Ebû Ubeyde Ma„mer b. el-Müsennâ (ö. 210/825): Mecâzü’lKur’ân30.
Ebû Saîd Abdülmelik b. Kureyb el-Asmaî (ö. 216/830):
Garîbu’l-Kur’ân31.
Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellâm (ö. 224/838): Garîbu’l-Kur’ân32.
Ebû Abdullah Muhammed b. Sellâm el-Cumahî (ö. 231/845):
Tabakâtü’ş-Şuarâ.
33
Ebû Abdurrahmân el-Yezîdî (ö. 237/851): Tefsîru Garîbi’lKur’ân.
İbnü‟s-Sikkît (ö. 244/858): Garîbu’l-Kur’ân34.

27 İbn Ferhûn, Ebu‟l-Vefâ Burhâneddîn İbrâhîm b. Muhammed, ed-Dîbâcu’l-Mezheb fî
Ma‘rifeti A‘yâni Ulemâi’l-Mezheb, (Tahk.: Me‟mûn b. Muhyiddîn el-Cennân), Dâru‟lKütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 1996, s. 75; Şevvâh, Alî İshâk, Mu’cemu Musannefâti’lKur’âni’l-Kerîm,
Dâru‟r-Rifâî, Riyâd, 1983, III, 295.
28 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 339; Dâvûdî, Şemseddîn Muhammed b. Alî, Tabakâtu’lMüfessirîn,
(Tahk.: Alî Muhammed Ömer), Mektebetü Vehbe, Kâhire, 2008, II, 281.
29 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-Zünûn, II, 1207.
30 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 54, 84.
31 Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, I, 321; Suyyûtî, Buğyetü’l-Vuât fî Tabakâti’l-Lugaviyyîn
ve’n-Nuhât, (Tahk.: Ebû‟l-Fadl İbrâhîm), Dâru‟l-Fikr, Yrs., II, 113. Asmaî‟nin garîbu‟lKur‟ân
yazdığı şeklinde nakledilen bu bilgiyi şüpheyle karşılamaktayız. Zira kaynaklar
ittifakla Asmaî‟nin, dile dayalı olarak Kur‟ân ve hadisleri tefsir etmekten kaçındı-
ğını haber vermektedirler. Bu konuyla ilgili Müberred, Asmaî‟nin Kur‟ân‟a muvafık şiirleri
tefsir etmediğini belirtmiştir. Ebû Hâtim de şöyle demiştir: “Asmaî‟ye ةُ
َّب

ِّر
ال kelimesinin
„insanlardan bir cemaat‟ anlamına geldiğini söylediğimde o susup bir şey söylemedi.
Bu kelimenin Kur‟ân‟da نوَ
ُّي
ِّر
بِّ رِ (Âl-i İmrân, 3/146.) şeklinde geçmesi üzerine yorum
yapmadığını anladım.‟ Kur‟ân‟ı tefsir edenleri şiddetle eleştiren ve Kur‟ân‟a muvafık
her hangi bir sözü tefsir etmekten itinayla kaçınan Asmaî‟nin, Garîbu’l-Kur’ân
yazması onun temsil ettiği anlayışla bağdaşmamaktadır. Bkz.:Sîrâfî, Ebû Saîd elHasen
b. Abdullâh, Ahbâru’n-Nahviyyîne’l-Basriyyîn, (Tahk.: Tâhâ Muhammed ezZeynî-Muhammed
Abdulmun‟im Hafâcî), Matbaatu Mustafâ el-Bâbî, Kâhire, 1955, s.
47; Müberred, Ebû‟l-Abbâs Muammed b. Yezîd, el-Kâmil, (Tahk.: Muhammed Ahmed
ed-Dâlî), Müessesetü‟r-Risâle, Beyrût, 1997, II, 928; İbn Düreyd, Ebû Bekr Muhammed
b. el-Hasen el-Ezdî, Cemheretü’l-Luga, (Nşr.: İbrâhîm Şemseddîn), Dâru‟lKütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 2005, II, 760; Ebu‟t-Tayyib el-Lugavî, Abdülvâhid b. Alî elHalebî,
Merâtibu’n-Nahviyyîn, (Tahk.: Muhammed Azb), Dâru‟l-Âfâki‟l-Arabiyye,
Kâhire, 2003, s. 64.
32 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 113; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 31.
33 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, 54; Şevvâh, Musannefâtü’l-Kur’ân, III, 301.
34 Bağdâtlı, İsmâil Paşa, Hediyyetü’l-Ârifîn Esmâü’l-Müellifîn Âsâru’l-Musannifîn, Dâru
İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrût, 1955 (İstanbul baskısı esas alınmıştır.), II, 536; Şevvâh,
Musannefâtü’l-Kur’ân, III, 302.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 47
Muhammed b. Abdullâh el-Varrâk (ö. 249/863): Garîbu’lKur’ân35.
Ebu‟l-Abbâs Muhammed b. el-Hasen b. Dînâr (ö. 259/873):
Garîbu’l-Kur’ân36.
Abdullah b. Müslim b. Kuteybe (ö. 276/889): Tefsîru Garîbi’lKur’ân37.
Ebu‟l-Abbâs Ahmed b. Yahyâ (Sa„leb) (ö. 291/903): Garîbu’lKur’ân38.

Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed b. Hârûn (ö. 311/923):
Tefsîru’l-Garîb39.
Ebû Bekr b. Düreyd (ö. 321/933): Garîbu’l-Kur’ân40.
Ahmed b. Sehl Ebû Zeyd el-Belhî (ö. 322/933): Mâ Uğlika min
Garîbi’l-Kur’ân41.
Ebû Abdullâh İbrâhîm b. Muhammed b. Arafe b. Süleymân elVâsıtî
(ö. 323/934): Garîbu’l-Kur’ân.
42
Ebu‟l-Hasen el-Arûzî (ö. 336/947): Garîbu’l-Kur’ân43.
Ahmed b. Kâmil b. Halef b. Şecere (ö. 350/961): Garîbu’lKur’ân44.
Ebû Ca„fer Ahmed b. Muhammed b. Rüstem b. Yezdiyâr etTaberî
(ö. 350/961): Garîbu’l-Kur’ân45.
Muhammed b. el-Hasen b. Muhammed b. Ziyâd Ebû Bekr enNakkâş
(ö. 351/962): el-İşâre fî Garîbi’l-Kur’ân46.
Alî b. Îsâ er-Rummânî (ö. 384/994): Garîbu’l-Kur’ân47.

35 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 55.
36 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 55, 126.
37 Bkz.: İbnü‟l-Enbârî, Nüzhetü’l-Elibbâ, s. 185; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, II, 63.
38 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemu’l-Üdebâ, II, 553; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, I, 397; Dâvûdî,
Tabakâtü’l-Müfessirîn, I, 100.
39 Şevvâh, Musannefâti’l-Kur’âns. 295.
40 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 97; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 102.
41 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 55, 223; Safedî, Ebu‟s-Safa Salahaddîn Halîl b. Aybek,
Kitâbu’l-Vâfî bi’l-Vefeyât, (Tahk.: Ahmed el-Arnaûd – Türkî Mustafâ), Dâru İhyâi‟tTürâsi‟l-Arabî,
Beyrût, 2000, VI, 252.
42 Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, I, 38; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, I, 429.
43 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 55.
44 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 50.
45 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 54-55, 94.
46 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 52; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 112.
47 Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, II, 295.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
48| db
2. Me‘âni’l-Kur’ân ve Bu İlmin Tefsirle İlişkisi
Me‘ânî, sözden kastedilen anlamı48 ifade eden mana kelimesinin
çoğuludur. Râgıb el-İsfehânî, lafzın içerdiği manayı ortaya çı-
karmak anlamına gelen me‘ânî kelimesinin, aralarında fark olmakla
birlikte tefsirle yakın anlama sahip olduğunu söylemiştir.49 Terim
olarak me‘âni’l-Kur’ân, Kur‟ân‟ın lafız, i„râb ve ifadelerinin filolojik
yöntemle açıklanmasını konu edinen ilimdir. Diğer bir ifadeyle
Me‘âni’l-Kur’ân, Allah‟ın murad ettiği anlamı açıklamayı hedef edinen
ilme ve bu alandaki eserlere verilen isimdir.
Me„âni‟l-Kur‟ân‟lar, Kur‟ân‟ın mana ve maksatlarını ortaya çı-
karmak için onun kelime ve ifadelerini tahlil eden eserlerdir. Bundan
ötürü sözü edilen eserlerde anlamın belirginleşmesine hizmet
eden tüm vasıtalara yer verilir. Örneğin kelimelerin şerh edilmesi,
cümle yapılarının çözümlenmesi, kıraat vecihlerinden yararlanılması,
şiir ve Arap kelamı gibi argümanlara sık müracaat edilmesi bu
eserlerin başlıca hususiyetleridir. Kısacası, Kur‟ân‟la ilgili anlamların
belirlenmesine yönelik olarak bu eserlerde ağırlıklı olarak nahiv,
sarf, iştikâk vb. filolojik yöntemlere fazlaca yer verilir. Nitekim Îsâ
Şehhâte, bu eserlerin me‘ânî şeklinde nitelendirilmesinin, Kur‟ân
nassındaki i„râb ve tefsîr problemlerinin münakaşasını konu edinmelerine
bağlamıştır.50 Me„âni‟l-Kur‟ân alanında yazılan eserler
şunlardır:
Vâsıl b. Atâ el-Basrî el-Gazzâl (ö. 131/748): Me‘âni’l-Kur’ân51.
Ebân b. Tağlib el-Cerîrî (ö. 141/758): Me‘âni’l-Kur’ân52.
Muhammed b. Hasen er-Rüâsî (ö. 170/786): Me‘âni’l-Kur’ân53.
Ebû Abdurrahmân Yûnus b. Habîb ed-Dabbî (ö. 182/798):
Me‘âni’l-Kur’ân54.
Ali b. Hamza el-Kisâî (ö. 189/804): Me‘âni’l-Kur’ân.
55
Müerric b. Amr es-Sedûsî (ö. 195/810): Me‘âni’l-Kur’ân56.

48 Zebîdî, Muhibbuddîn Ebû‟l-Feyz Seyyid Muhammed Murtazâ, Tâcü’l-Arûs min
Cevâhiri’l-Kâmûs, (Tahk.: Alî Şeyrî), Dâru‟l-Fikr, Beyrût, 1994, XIX, 711.
49 Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât, s. 591.
50 Şehhâte, Îsâ, ed-Dirâsâtü’l-Lugaviyye li’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru Kubâ, Kâhire, 2001, s.
91.
51 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Üdebâ, VI, 2795; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 293.
52 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 367; Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, I, 21.
53 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 102; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 111; Suyûtî,
Buğyetü’l-Vuât, I, 109.
54 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 66; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 317.
55 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 104; Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, II, 42;
56 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 54, 76; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 281.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 49
Ebû Alî Muhammed b. el-Müstenîr (Kutrub) (ö. 206/821):
Me‘âni’l-Kur’ân57.
Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ (ö. 207/822): Me‘âni’l-Kur’ân.
Ebû Muâz en-Nahvî (ö. 211/826): Me‘âni’l-Kur’ân58.
Ebu‟l-Hasen el-Ahfeş (ö. 215/830): Meâ‘ni’l-Kur’ân.
Uyeyne b. Abdurrahmân Ebu‟l-Minhâl (ö. 214/829): Me‘âni’lKur’ân59.
Ebû Zeyd el-Ensârî (ö. 215/830): Me‘âni’l-Kur’ân60.
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm (ö. 224/838): Me‘âni’l-Kur’ân61.
Ebû Muhammed Seleme b. Âsım en-Nahvî (ö. 270/883):
Me‘âni’l-Kur’ân62.
Abdullâh b. Müslim b. Kuteybe Ebû Abdullâh ed-Dîneverî (ö.
276/889): Me‘âni’l-Kur’ân63.
Ebû İshâk İsmâîl b. İshâk b. İsmâîl b. Hammâd b. Zeyd b. Dirhem
el-Ezdî (ö. 282/895): Me‘âni’l-Kur’ân64.
Ebu‟l-Abbâs el-Müberred (ö. 285/898): Me‘âni’l-Kur’ân.
65
Mufaddal b. Seleme ed-Dabbî (ö. 290/902): Ziyâu’l-Kulûb fî
Me‘âni’l-Kur’ân ve Garîbihî ve Müşkilih66.
Ebu‟l-Abbâs Ahmed b. Yahyâ (Sa„leb) (ö. 291/903): Me‘âni’lKur’ân67.
Muhammed b. Ahmed b. İbrâhîm b. Keysân Ebu‟l-Hasen enNahvî
(ö. 299/911): Me‘âni’l-Kur’ân68.
Ebû İshâk ez-Zeccâc (ö. 311/923): Me‘âni’l-Kur’ân ve İ’râbuh.
Muhammed b. Ahmed b. Mansûr Ebû Bekr b. el-Hayyât enNahvî
(ö. 320/932): Me‘âni’l-Kur’ân69.

57 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 83; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 212.
58 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 54; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, II, 245.
59: İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 54, 76, 173.
60 Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, II, 35.
61 Ebû Ubeyd‟in Me‘âni’l-Kur’ân isimli eserini Hacc ve Enbiya suresine kadar yazdığı
ancak Ahmed b. Hanbel‟in ona gönderdiği mektup sebebiyle bu eseri tamamlamadığı
nakledilir. Kâdî İyâz, Ebu‟l-Fazl İyâz b. Mûsâ es-Sebtî, Tertîbu’l-Medârik ve Takrîbu’lMesâlik
li Ma’rifeti A’lâmi Mezhebi Mâlik, (Tahk.: Muhammed b. Tâvît et-Tabhî),
Matbaatü Fedâle, Ma‟rib, 1983, IV, 292; İbn Ferhûn, ed-Dîbâcu’l-Mezheb,s. 154.
62 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemu’l-Üdebâ, III, 1385; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, I, 596; Kıftî,
İnbâhu’r-Ruvât, II, 56.
63 Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, II, 63.
64: İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 340.
65: İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 93
66 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 54, 116; Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, III, 306; Dâvûdî,
Tabakâtu’l-Müfessirîn, II, 270.
67 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 118; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, I, 397; Zehebî, Siyeru
A’lâmi’n-Nübelâ, I, 1032; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, I, 100.
68 Bkz.: İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 129; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, I, 19.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
50| db
Muhammed b. Osmân b. Sebh Ebû Bekr eş-Şeybânî en-Nahvî
(ö. 320/932): Me‘âni’l-Kur’ân70.
Abdullâh b. Muhammed b. Süfyân el-Hazzâz Ebu‟l-Hasen enNahvî
(ö. 325/936): Me‘âni’l-Kur’ân71.
Ebû Bekr Muhammed b. el-Kâsım b. Beşşâr el-Enbârî (ö.
328/939): Kitâbu’l-Müşkil fî Me‘âni’l-Kur’ân72.
Ebû Ca„fer Ahmed b. Muhammed b. İsmâîl b. Yûnus en-Nehhâs
(ö. 338/949): Me‘âni’l-Kur’ân.
Ebû Muhammed Abdullâh b. Ca„fer b. Dürüsteveyh (ö.
347/958): Kitâbu’l-Me‘ânî fi’l-Kur’ân73.
Muhammed b. el-Hasen b. Muhammed b. Ziyâd Ebû Bekr enNakkâş
(ö. 351/962): el-Muvaddih fi’l-Kur’ân ve Me‘ânîh74.
Muhammed b. Abdullâh b. Eşteh Ebû Bekr el-Asbahânî (ö.
370/980): Riyâdatü’l-Elsine fî İ‘râbi’l-Kur’ân ve Me‘ânîh75.
3. İ‘râbu’l-Kur’ân ve Bu İlmin Tefsirle İlişkisi
İ’râb, içte olanı açıklamak/ibâne ve beyan etmek/ifsâh anlamlarına
gelen bir sözcüktür.76 Bu anlamla ilişkili olarak, فَ
َف َف
ْر
ْر َف َف ا
َف
ifadesi
„lafızdaki manayı ortaya çıkarma‟ anlamına gelmektedir.77 Terim
olarak i„râb, “Taşıdıkları görevlere veya bir âmile bağlı olarak
kelimelerin sonlarında -lâfzen veya takdîren- harf, hareke, sükûn ve

69 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 130; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, I, 48.
70 Bkz.: İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 130; İbnü‟l-Enbârî, Nüzhetü’l-Elibbâ, s. 268. Kıftî,
İnbâhu’r-Ruvât, II, 135; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 162.
71 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 132; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, II, 55.
72 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 132; İbnü‟l-Enbârî, Nüzhetü’l-Elibbâ, s. 231; Suyûtî,
Buğyetü’l-Vuât, I, 214.
73 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 100; İbn Dürüsteveyh, Ebû Muhammed Abdullâh b.
Ca„fer, Tashîhu’l-Fasîh ve Şerhihî, (Tahk.: Muhammed Bedevî el-Mahtûn), Vezerâtü‟lEvkâf,
Kâhire, 2009, s. 18. (Muhakkikin mukaddimesi)
74 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 52; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 112.
75 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 54; Dâvûdî, Tabakâtü’l-Müfessirîn, II, 132.
76 ِ
َ ا ُا َ ِن ال َّشْي
ِافْ
َوا
ِا َانَةُ
ِا ْ َرا ُب ا
اFerâhidî, Ebû Abdurrahmân Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-Ayn
alâ Hurûfi’l-Mu’cem, (Trb. ve Tahk.: Abdülhamîd Hindâvî), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 2003, رب mad.; Ezherî, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed, Tehzîbü’l-Luga,
(Tahk.: Abdüsselâm Hârûn), Dâru‟s-Sâdık, Yrs., Trs., II, 362; İbn Fâris, Mu’cemu
Mekâyîsi’l-Luga, (Nşr.: İbrâhîm Şemsuddîn), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1999, II,
256; Fîrûzâbâdî, Mecduddîn Muhammed b. Ya‟kûb,el-Kâmûsu’l-Muhît, (Tahk.:
Mektebü Tahkîki‟t-Türâs fî Müesseseti‟r-Risâle), Müessesetü‟r-Risâle, Beyrût, 2005,
.mad رب
77 İbn Sîde, Ebu‟l-Hasen Alî b. İsmâîl, el-Muhkem ve’l-Muhîtu’l-Â’zam, (Tahk.:
Abdülhamîd Hindâvî), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 2000, II, 126.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 51
hazf bakımından gerçekleşen değişikliklerdir.”
78 İşte i„râb, kelimelerdeki
bu değişime bağlı olarak anlamın belirginleşmesini ve konuşanın
kastının anlaşılır hale gelmesini sağlayan bir ilimdir. En geniş
anlamda i„râb “hatasız konuşma, anlamları temyiz edebilme, cümlenin
ögelerini ve tamamlayıcı unsurlarını bilme”
79 demektir. Kelimenin
ihtiva ettiği bu anlama uygun olarak i‘râbu’l-Kur’ân, içerdikleri
anlamları ortaya çıkarmak için ayetleri gramer yönünden inceleyen
bir ilimdir. İ„râbu‟l-Kur‟ân‟ların yazılmasının sebebi de i„râbın manayı
anlama ve terkibi çözmenin yegâne yolu olmasıdır.80 Arap dilinin
en önemli hususiyetlerden biri olan i„râb‟ın Kur‟ân‟ın anlaşılması ve
doğru anlama ulaşılması bakımından en gerekli ilimlerden biri olduğu
pek çok âlim tarafından vurgulanmıştır.81 Manaya vukufiyetin
i„râb‟la gerçekleştini söyleyen Suyûtî (ö. 911/1505), aynı zamanda
mananın temyizi ve konuşanın kastının anlaşılır hale gelmesinin de
bu ilimle mümkün olduğunu belirtmiştir.82 Bu da, anlamla en yakın
ilişki içinde olan ilmin i„râb/nahiv olduğunu göstermektedir.
Kur‟ân‟ı anlamanın bir vesilesi ve doğru manaya isabet ederek yanlıştan
sakınmak için onun terkiplerini tahlil etmenin bir yolu olması
bakımından tefsir ile i‘râbu’l-Kur’ân arasında sıkı bir ilişki olduğu
açıktır.83 Bu açıdan, ayetlerdeki söz dizimi ve cümle yapısını ele
alarak Kur‟ân‟ı filolojik yönden tahlil eden ve kastedilen anlamları
ortaya çıkarmayı hedefleyen bir ilim olan i„râbu‟l-Kur‟ân‟ın, diğer
ilimler içinde en fazla ilişkili olduğu alanın tefsir olduğunu söylemek
mümkündür. İ„râbu‟l-Kur‟ân sahasında kaleme alınan eserleri
şöyle sıralayabiliriz:
Ebû Alî Muhammed b. el-Müstenîr (Kutrub) (ö. 206/821):
İ‘râbu’l-Kur’ân84.

78 Suyûtî, Hem’ul-Hevâmi’ fî Şerhi Cem’i’l-Cevâmi’, (Thk., Ahmed Şemseddîn), Dâru‟lKütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 1998, I, 41; Tüncî, Muhammed– Esmer, Râcî, el-Mu’cemu’lMufassal,
I, 75.
79 Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 140.
80 Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 140-141.
81 İbn Fâris, es-Sâhibî fî Fıkhi’l-Lugati’l-Arabiyye ve Mesâilihâ ve Süneni’l-Arabi fî
Kelâmihâ, (Tahk.: Ömer Fâruk et-Tabbâ‟), Dâru Mektebeti‟l-Ârif, Beyrût, 1993, s. 75;
İbn Hişâm, Muğni‟l-Lebîb, I, 11; İbn Haldûn, Abdurrahmân b. Muhammed, elMukaddime,
(Nşr.: Étienne Marc Quatremère), Mektebetü Lübnân, Beyrût, 1992
(Eserin basımında 1858 Paris baskısı esas alınmıştır.), III, 279.
82 Suyûtî, el-İtkân, I, 575.
83 Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 148.
84 Bkz.: Zerkeşî, el-Burhân, (Muhakkikin mukaddimesi), s. I, 44; Zeccâc, İ’râbu’l-Kur’ân
el-Mensûb ile’z-Zeccâc, (Tahk.: İbrâhîm el-Ebyârî), Müessesetü‟r-Risâle, Kum, 1995,
III, 1092 (Muhakkikin mukaddimesi); Birışık, Abdülhamit, “İ‟râbu‟l-Kur‟ân”, DİA, İstanbul,
2000, XXII, 377.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
52| db
Abdülmelik b. Habîb (ö. 238/852): el-Vâdıha fî İ‘râbi’l-Kur’ân85.
Ebû Hâtim es-Sicistânî (ö. 248/862): İ‘râbu’l-Kur’ân86.
Ebû Muhammed Abdullâh b. Müslim b. Kuteybe (ö. 276/889):
İ‘râbu’l-Kur’ân87.
Ebu‟l-Abbâs Muhammed b. Yezîd el-Müberred (ö. 285/898):
İ‘râbu’l-Kur’ân88.
Ebu‟l-Abbâs Ahmed b. Yahyâ (Sa„leb) (ö. 291/903): İ‘râbu’lKur’ân89.
Ebû Abdullâh İbrâhîm b. Muhammed b. Arafe b. Süleymân elVâsıtî
(ö. 323/934): İ‘râbu’l-Kur’ân90.
İbrâhîm b. es-Sirrî b. Sehl Ebû İshâk es-Zeccâc (ö. 311/923):
İ‘râbu’l-Kur’ân el-Mensûb ila’z-Zeccâc.
Ebû Ca„fer Ahmed b. Muhammed en-Nehhâs (ö. 338/949):
İ‘râbu’l-Kur’ân.
Ebû Abdullâh el-Huseyn b. Muhammed b. Hâleveyh en-Nahvî
(ö. 370/980): İ‘râbu Selâsîne Sûre mine’l-Kur’âni’l-Azîz.
Ahmed b. Fâris b. Zekeriyyâ b. Muhammed b. Habîb (ö.
395/1004): Garîbu İ‘râbi’l-Kur’ân91.
4. Müşkilü’l-Kur’ân ve Bu İlmin Tefsirle İlişkisi
Ş-k-l kelimesinin türevlerinin çoğu genel olarak mümasele, yani
benzerlik anlamına racidir.92 İbn Düreyd (ö. 321/933), bu kelimeden
türeyen فَ فَ رْ فَ kelimesini 'karışık hale gelme' şeklinde açıklamış-
tır.93 Kelimedeki „karışık hale gelme‟ anlamının, benzerliğe raci olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim bu kelimenin, benzer biçimlere giren

85 Bkz.: Kâtib Çelebi, Keşfü’z-Zünûn, II, 1996; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, II, 2565.
86 Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, I, 201; Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, II, 62; Zehebî, Siyeru
A’lâmi’n-Nübelâ, II, 1902; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, 606; Tantâvî, Muhammed,
Neş’etü’n-Nahv ve Târîhu Şeherati’n-Nuhât, Âlemu‟l-Kütüb, Beyrût, 2005, s. 66.
87 Bkz.: İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 124; Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, I, 231; Suyûtî,
Buğyetü’l-Vuât, II, 63; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-A’yân, III, 42. Ayrıca bkz.: Akş, Ömer
Müsellem, İbn Kuteybe ed-Dîneverî ve Cuhûduhu’l-Lugaviyye, el-Mecmeu‟s-Sekâfî,
Abûdabî, 2005, s. 100-101.
88 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 93; Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, III, 251; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât,
I, 270.
89 Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, I, 151;
90 Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, I, 38; Suyûtî, Buğyetü’l-Vuât, I, 429.
91 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemu’l-Üdebâ, I, 411; Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, I, 60; İbn
Fâris, es-Sâhibî, s. 18. (Muhakkikin mukaddimesi)
92 İbn Fâris, Mu’cemu Mekâyîsi’l-Luga, I, 621.
93 İbn Düreyd, Cemheretü’l-Luga, II, 233. Benzer anlam için bkz.:Ezherî, Tehzîbü’l-Luga,
X, 22.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 53
şeyler için kullanıldığı ve benzeri meydana gelen şeyler için kullanı-
lan فَ فَ رْ فَ kelimesinden alındığı belirtilmiştir.94 Terim olarak müşkil,
“Kendisinden murad olunan manadan emin olunamayan, benzerlerinden
ancak bir delil ile teviline ulaşılabilen şey”
95 biçiminde tarif
edilmiştir. Bu anlamla ilişkili olarak müşkilü’l-Kur’ân ise, insan zihnine
karışık ve çelişkili gelen bazı ayetlerdeki problemleri gidermeyi
konu edinen bir ilimdir. Yani, bu ilmin temel konusu ayetler arasında
vehmedilen tearuz ve zıtlıklardır.96 Ayetlerde dilden kaynaklanan
belirsizliklerin ve çelişkilerin giderilmesi gayesi güden bu
ilmin tefsirle yakın ilişki içinde olduğu ortadadır. Müşkilü‟lKur‟ân‟la
ilgili eserleri şöyle sıralayabiliriz:
Mukatil b. Süleyman (ö. 150/767): el-Cevâbât fi’l-Kur’ân97.
Süfyân b. Uyeyne (ö. 198/814): Cevâbâtu’l-Kur’ân98.
Ebû Alî Muhammed b. el-Müstenîr (Kutrub) (ö. 206/821):
Müşkilü’l-Kur’ân ve’r-Red ala’l-Mülhidîn fî Müteşâbihi’l-Kur’ân99.
Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855): er-Red ala’l-Cehmiyye ve’zZenâdika.
Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kuteybe (ö. 276/889):
Te’vîlü Müşkili’l-Kur’ân.
5. Vücûh ve Nezâir ve Bu İlmin Tefsirle İlişkisi
Vücûh, vech kelimesinin çoğulu olup, sözlükte yönelme anlamı-
na gelir.100 Sözle ilgili kullanılan vechü’l-kelâm ifadesi, „sözün yöneldiği
yahut onunla kastedilen anlam‟ demektir.101 Bu bağlamda
vücûhu’l-Kur’ân, Kur‟ân‟daki kelimelerin anlamlarını ifade eden bir
terimdir.102Nezâir kelimesinin kökü olan, n-z-r sözcüğünün türevleri
ise teemmül etme ve gözlemleme anlamlarına racidir. Terim olarak
„vücûh; aynı kelimenin Kur‟ân‟ın farklı yerlerinde farklı anlamlara
gelmesi (çokanlamlılık) nezâir; farklı anlamlarda kullanılan kelime-

94 Cürcânî, Alî b. Muhammed b. Alî, Kitâbu’t-Ta’rîfât, (Tahk.: Âdil Enver Hızır), Dâru‟lMa‟rife,
Beyrût, 2007, s. 195.
95 Ceremî, İbrâhîm Muhammed, Mu’cemu Ulûmi’l-Kur’ân, Dâru‟l-Kalem, Dimeşk, 2001,
s. 269; Cürcânî, Kitâbu’t-Ta’rîfât, 195.
96 Zerkeşî, el-Burhân, II, 176; Suyûtî, el-İtkân, II, 724.
97 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 312; Dâvûdî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, II, 272.
98 Yerinde, Adem, “Müşkilü‟l-Kur‟ân” DİA, İstanbul, 2006, XXXII, 165.
99 İbnü‟n-Nedîm, el-Fihrist, s. 83.
100 İbn Fâris, Mu’cemu Mekâyîsi’l-Luga, II, 622; İbn Sîde, el-Muhkem, IV, 396.
101 İbn Düreyd, Cemheretü’l-Luga, I, 571; İbn Sîde, el-Muhkem, IV, 397.
102 Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, XIX, 114; Komisyon, el-Mu’cemu’l-Vasît, Çağrı Yayınları, İstanbul,
Trs.,وجه mad.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
54| db
nin farklı anlamlarından herhangi birinin Kur‟ân‟da tekerrür etmesi
demektir.‟103
Bir lafzın Arap dilindeki genel anlamı ile bu lafzın farklı bağ-
lamlara göre kazandığı anlamın bu genel anlam ile ilişkisi vücûh ve
nezâir ilminin konusudur. Bu da tefsir ile vücûh ve nezâir arasında
kuvvetli bir ilişkinin varlığını gösterirr.104 Belirtilen bu ilişkiden
dolayı Kâtib Çelebi (ö. 1067/1657), vücûh ve nezâir ilminin, tefsirin
bir kolu olduğunu söylemiştir.105 Bu ilimde yöntem olarak lafzın
bağlamına göre bir anlam takdir etmek esastır.106 Bu itibarla, sözü
edilen alanla ilgili telif edilen eserler aynı lafzın farklı bağlamlara
göre alabileceği anlam olgusunu incelerler. Dolayısıyla bu kitaplar,
filolojik tefsirin sadece bir yönüyle ilgili çalışmalardır. Hicri ikinci
asırdan itibaren vücûh ve nezâir ilmi ile ilgili kaleme alınan eserleri
şöyle sıralayabiliriz:
Mukâtil b. Süleymân (ö. 150/767): el-Vücûh ve’n-Nezâir.
el-Huseyn b. Vâkıd Ebû Ali el-Mervezî (ö. 159/775): Vücûhu’lKur’ân107.
Hârûn b. Musâ el-A‟ver (ö. 170/756): el-Vücûh ve’n-Nezâir108.
Ebû Sa„lebe Yahyâ b. Sellâm el-Basrî (ö. 200/815): Tefsîru’lKur’ân
mimmâ İştebehet Esmâuhû ve Tesarrafet Me‘ânîh. (Bu eser etTesârîf
adıyla da bilinmektedir.)
Ahmed b. Fâris b. Zekeriyyâ b. Muhammed b. Habîb (ö.
395/1004): Efrâdü Kelimâti’l-Kur’âni’l-Azîz.
Ebu‟l-Abbâs Muhammed b. Yezîd el-Müberred (ö. 285/898):
Mâ İttefeka Lafzuhû ve İhtelefe Ma‘nâhu mine’l-Kur’âni’l-Mecîd.
C. Filolojik Tefsir Disiplinlerinin Ayrışması ve
Yazılan Eserler Arasındaki Farklar
1. Disiplinlerin Ayrışması
Yukarıda belirtildiği gibi, Kur‟ân‟ın filolojik tefsirini konu alan
disiplinler ve bu alanlarda yazılan eserler garîbu‟l-Kur‟ân, me„âni‟lKur‟ân,
i„râbu‟l-Kur‟ân, müşkilü‟l-Kur‟ân, vücûh ve nezâir gibi adlar

103 Karagöz, Mustafa, “Vücûh ve Nezâirin Terimleşme Süreci”, Tarihten Günümüze
Kur’ân İlimleri ve Tefsir Usulü, İlim Yayma Vakfı, İstanbul, 2009, s. 443-444.
104 Tayyâr, et-Tefsîru’l-Lugavî, s. 96.
105 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-Zünûn, II, 2001.
106 Bkz.: Yahyâ, b. Sellâm, Tefsîru’l-Kur’ân mimmâ İştebehet Esmâuhû ve Tesarrafet
Me‘ânîhi (et-Tesârîf), (Tahk.: Hind Çelebi), el-Mektebetü‟t-Tûnûsiyye, Tunus, 1979,
s. 25.
107 Tayyâr, et-Tefsîru’l-Lügavî, s. 173.
108 Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, XVII, 123.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 55
almışlardır. Bazı eserlerde bu isimlerden bir kaçının birlikte kullanıldığı
da görülmektedir. Mesela, - eserin mukaddimesinde yer aldığı
ِسو َف َف َف ِسا ِسي ,üzere - Ferrâ‟nın eserinin asıl adı
ْر
لُر
ْر
ْر َف ِس ا
ِس
ِس ُر ُر ْر ِس ِس
َف ْر
„Kur’ân’ın i‘râb müşkillerinin ve anlamlarının tefsiri‟ şeklindedir.
Eserin ravisi Muhammed b. Cehhm b. Hârûn es-Simmerî‟nin ٌ فَ سِ
َفهذَف
ِسو
ْر
لُر
ْر
şeklindeki sözü eserin isminde kısaltma yapılarak أِس ِسي َف َف ِسا ا
Me‘âni’l-Kur’ân dendiğini göstermektedir.109 Aynı şekilde Zeccâc‟ın
eseri, Me‘âni’l-Kurân ve İ’râbuh adını taşımaktadır. Bu durum,
Kur‟ân‟ı dil kurallarına göre açıklama gayesiyle yazılan eserlerin
başlangıçta birlikte olduklarını ve henüz bu disiplinler arasında bir
ayrışmanın gerçekleşmediğini göstermektedir. Bazı âlimler,
me„âni‟l-Kur‟ân‟ların tefsir eserlerinin ilk türü olduğunu söylemiş-
lerdir.110 Ancak yukarıda temas edildiği üzere, Kur‟ân merkezli ilk
dil çalışmaları mucem/sözcük tarzında gelişmiş ve bu alanda kaleme
alınan ilk eserler konulu sözlük çalışmaları şeklinde ortaya çıkmıştır.
Bu durum garîbu‟l-Kur‟ân eserlerinin diğerlerinden daha
önce ortaya çıkmasını sağlamıştır. Zeyd b. Alî (ö. 122/739), Tefsîru
Garîbi’l-Kur’ân isimli eserle bu alanda öncü olan şahsiyettir.Daha
sonra Ebû Ubeyde, Mecâzü’l-Kur’ân isimli eserinde lugavî delalete
ağırlık vermek suretiyle bu ilmin müstakil hale gelmesinin temellerini
atmıştır. İbnü‟l-Yezîdî‟nin (ö. 237/851)Garîbu’l-Kur’ân isimli
eseriyle bu ilim me„âni‟l-Kur‟ân ve i„râbu‟l-Kur‟ân‟lardan ayrılma
yönünde önemli bir aşama katetmiş ve İbn Kuteybe‟nin (ö.
276/889)Garîbu’l-Kur’ân‟ıyla bu ayrışma tamamlanmıştır. Zira o,
eserin mukaddimesinde konuyla ilgili ayrı bir eser telif etmesi sebebiyle
Kur‟ân‟ın müşkillerine değinmeden sadece garîb lafızlar üzerinde
duracağını beyan etmiştir.111 Bu şekilde İbn Kuteybe, ayrı
olarak kaleme aldığı Garîbu’l-Kur’ân ve Müşkilü’l-Kur’ân isimli eserleriyle
bu iki ilmi birbirinden tamamen ayırmıştır. Daha sonra Muhammed
b. Uzeyz es-Sicistânî (ö. 330/941) bu alanda bir yenilik
gerçekleştirerek daha önce surelerin tertibine göre kaleme alınan
bu tarz eserlerde alfabetik sistemi uygulamıştır.
İ„râbu‟l-Kur‟ân‟la ilgili ilk eseri Kutrub telif etmiştir.112 İlk dö-
nemlerde eser isimlerinde kullanılan garîb, me„ânî ve i„râb

109 Bkz.: Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd, Me‘âni’l-Kur’ân, (Tahk.: Muhammed Alî
en-Neccâr – Ahmed Yûsuf Necâtî), Âlemü‟l-Kütüb, Beyrût, 1983, I, 1.
110 Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 149; Nassâr, el-Mu’cemu’l-Arabî, I, 42.
111 İbn Kuteybe, Tefsîru Garîbi’l-Kur’ân, s. 3.
112 Bkz.: Zerkeşî, el-Burhân, (Muhakkikin mukaddimesi), s. I, 44; Zeccâc, İ’râbu’l-Kur’ân,
III, 1092 (Muhakkikin mukaddimesi); Birışık, Abdülhamit, “İ‟râbu‟l-Kur‟ân”, DİA,
XXII, 377.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
56| db
şekindeki sözcükler aynı minval üzere kaleme alınmış eserler için
ortak kullanılan isimler olduklarından bu ilmin Kutrub ile müstakil
hale geldiği sonucuna varmak zordur. Bu itibarla, i„râbu‟l-Kur‟ân
ilminin diğer ilimlerden hicri dördüncü asırda Ebû Ca„fer en-Nehhâs
ile ayrıldığı görüşü hâkimdir.113 Esas itibariyle i‘râbu’l-Kur’ân eserleri
nahvin ulaştığı merhale bakımından her türlü münazara ve
sonuca ulaşılacak bir noktadan çıkış yaparak meydana gelmişlerdir.114
Kanaatimizce Zeccâc‟ın yaşadığı dönem bu tasvire uygun
düşmektedir. Her ne kadar ona, İ’râbu’l-Kur’ân adlı bir eser nisbet
edilse de kitabın muhakkiki İbrâhîm el-Ebyârî, eserin Zeccâc‟a aidiyeti
konusunda ciddi şüpheler ileri sürmüştür.115 Ayrca Zeccâc‟ın
hayatını konu edinen biyografi eserlerinin böyle bir kitaptan söz
etmediğini de belirtmek gerekir. Bu değerlendirmelerden sonra
i‘râbu’l-Kur’ân‟la ilgili telif hareketinin, me„âni‟l-Kur‟ân‟lardan sonra
olduğu ve bunun nahvin tekâmül ettiği dönemden sonra gerçekleş-
tiği sonucuna varmak mümkündür. Bu iki ilim daha önce bir arada
iken bir yandan mananın açıklanması deruhte edilirken diğer taraftan
cümlelerin i„râb özellikleri açıklanmaktaydı. Ancak daha sonra
i„râbu‟l-Kur‟ân, Zeccâc‟ın çağdaşı ve talebesi olan Nehhâs ile müstakil
bir ilim haline gelerek me„âni‟l-Kur‟ân‟larda ele alınan hususlardan
sadece nahivle ilgili olanı konu edinmiştir.116 Bu ayrışmanın
fiilen Nehhâs ile gerçekleştiği, sözü edilen iki ilimle ilgili kaleme
aldığı eserlerin mukaddimesinde yer alan ifadelerden anlaşılmaktadır.
O, Me‘âni’l-Kur’ân isimli eserin mukaddimesinde Kur‟ân‟ın anlamlarını
ve garîb lafızlarını açıklamayı gaye edindiğini belirtirken117,
İ‘râbu’l-Kur’ân isimli eserinde ise i„râb konuları üzeinde duracağını
beyan etmektedir.118 İbrâhîm Rüfeyde de, söz konusu ayrışmanın
Kutrub‟un İ‘râbu’l-Kur’ân isimli eseriyle başladığını,
Nehhâs‟ın İ‘râbu’l-Kur’ân isimli eseriyle de olgunluk seviyesine ulaş-
tığını belirtir.119

113 Bkz.: Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 130; Tayyâr, et-Tefsîru‟l-Lugavî, s. 261.
114 Catlâvî, Kadâye’l-Luga, s. 63.
115 Bkz.: Zeccâc, İ’râbu’l-Kur’ân, III, 1095-1098. (Muhakkikin mukaddimesi).
116 Krş.: Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 145, 147, 149; Zeccâc, İ’râbu’l-Kur’ân,
III, 1091 (Muhakkikin mukaddimesi).
117 Nehhâs, Me‘âni’l-Kur’ân, I, 42.
118 Nehhâs, İ‘râbu’l-Kur’ân, (Tahk.: Züheyr Gâzî Zâhid) Âlemü‟l-Kütüb, Yrs., 1985, I,
165.
119 Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 130, 145, 147, 149.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 57
2. Disiplinlere Bağlı Eserler Arasındaki Farklar
Filolojik tefsir disiplinlerine bağlı olarak telif edilen eserler, ortak
yönlere sahip olmakla birlikte her bir türü diğerinden ayıran
temel özelliklere sahip olduğunu belirtmek gerekir. Mesela,
garîbu‟l-Kur‟ân eserleri kelime tahlillerine odaklı çalışmalar iken,
me„âni‟l-Kur‟ân eserleri garîbu‟l-Kur‟ân‟lardan farklı olarak i„râb, sarf
ve kıraatlerle ilgili konulara daha geniş yer verir. Edip kişiliğiyle
öne çıkmış Vâsıl b. Atâ gibi kimseler istisna edilecek olursa,
me„âni‟l-Kur‟ân eserleri nahiv ilminde temayüz etmiş –Ferrâ, Ahfeş
ve Zeccâc gibi- kimseler tarafından kaleme alınmışlardır. Garîbu‟lKur‟ân
eserleri ise, -Ebû Ubeyde gibi- daha çok lugat/sözcük ilminde
uzman olan kimseler tarafından kaleme alınmış çalışmalardır.
İ„râbu‟l-Kur‟ân‟lar, Kur‟ân‟ın anlamlarını gramer açısından inceleyen
eserlerdir. Filolojik tefsirle ilgili yazılan müşkilü‟l-Kur‟ân kitapları-
nın temel konusu kelime ve cümlelerdeki anlam problemleri ile
ayetler arasında çelişkili görünen hususlardır. Vücûh ve nezâir eserleri
ise, lafızların sözlük anlamı dışında bağlama göre kazandıkları
anlam olgusu üzerinde dururlar.
D. Filolojik Tefsir Çalışmalarını Diğer Tefsirlerden
Ayıran Hususlar
Kur‟ân‟la ilgili yapılan filolojik çalışmaları sonraki dönemlerde
telif edilen tefsir kitaplarından ayıran pek çok özellik mevcuttur.
Her şeyden önce dilcilerin kaleme aldıkları bu eserler, tamamen
Kur‟ân‟ın filolojik tahliline odaklanmış çalışmalardır ve bu eserlerde
klasik tefsir kitaplarında sıkça karşılaştığımız Kur‟ân‟ın sünnet ve
rivayetlerle, sebeb-i nüzûl ve israiliyat gibi haberlerle tefsir edilmesi
gibi hususlarla fazlaca karşılaşılmaz. Kur‟ân‟ı kendine konu edinen
bu çalışmalarda öne çıkan en önemli husus filolojinin imkânlarından
yararlanılarak garîb kelimelerin tefsir edilmesi, nahiv, sarf ve
Arapçanın deyim ve üslüplarına dayanarak ayetlerin dilsel bağlamda
tahlil edilmesidir. Catlâvî‟nin ifadesiyle, filolojik tefsirlerin en
önemli yönü içerdiği anlama ulaşmak için nassın dil açısından irdelenmesidir.120
Yine bu eserlerde diğerlerinde olduğu gibi kelâmî, fıkhî ve
mezhebî gayeler güdülmeksizin Kur‟ân‟ın dile dayalı anlamlarını
ortaya çıkarma amacıyla hareket edilir. Bu yapılırken de şiir, Arap
kelâmı ve kıraat vecihleri gibi argümanlardan büyük ölçüde yarar-

120 Catlâvî, Kadâye’l-Luga, s. 43.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
58| db
lanılır. Diğer bir husus da, Kur‟ân‟la ilgili filolojik çalışmalar yapan
âlimlerin diğer müfessirlerden farklı olarak Arap dilini kendileri için
uğraş alanı seçen birer dilci/filolog olmalarıdır. Yani filolojik tefsirler
bizzat dilciler tarafından kaleme alınmış çalışmalardır. Bunun
yanı sıra, Ebû Ubeyde ve Ferrâ gibi âlimler dil malzemesinin rivayetle
derlenip toplandığı bir dönemde yaşadıklarından ötürü
Kur‟ân‟ı bizzat Araplardan duyduklarıyla tefsir etmişlerdir. Hâlbuki
sonraki müfessirler ayetleri tefsir ederken menkul rivayetlere dayanmışlardır.
Ayrıca Kur‟ân‟ın filolojik tefsirini konu edinen eserlerin
tümünde her sureden belirli ayetlerin tefsirine yer verilirken
sonraki tefsirlerde Kur‟ân‟ın bütün ayetleri tefsir edilmiştir.
E. İlk Fiololojik Tefsir Çalışmalarının Sonraki Tefsir
Hareketlerine Etkisi
Tarih sahnesinde ortaya çıkan her gelişmenin farklı alanlara etki
etmesi kaçınılmaz bir durumdur. Bu açıdan düşünüldüğünde,
kuşkusuz filolojik tefsir hareketi Kur‟ân‟ı anlamaya yönelik sonraki
gelişmelere önemli bir yön vermiştir. Herşeyden önce Kur‟ân‟ı dil
kurallarına dayalı anlama faaliyeti, İbrâhîm Rüfeyde‟nin belirttiği
gibi aklî tefsir yönteminin temellerini atmıştır.121 Zira bu eserlerde
anlama ulaşmak için kelime ve cümlelerin tahlil edilmesi, kıraat
vecihlerinden delil getirilmesi, hüküm inşa ederken filolojik argü-
manlara dayanılması ve eleştirel tutum sergilenmesi gibi aklî gayretin
mahsulü olan hususlar bu tefsirlerde yoğun şekilde mevcuttur.
Hangi kategori içinde değerlendirilirse değerlendiririlsin daha sonraki
dönmelerde ortaya çıkan tüm tefsir kitaplarında bu etkinin
izlerini görmek mümkündür.
Ayrıca, garîb kelimelerin açıklanmasını konu edinen garîbu‟lKurân,
sarf, nahiv ve Arap kelamına dayalı olarak ayetleri tefsir
etmek için me„âni‟l-Kur‟ân, müşkil hususları çözüme kavuşturmak
için i„râbu‟l-Kur‟ân ve müşkilü‟l-Kur‟ân, lafzın bağlamına göre kazandığı
anlamla ilgili vücûh ve nezâir gibi disiplinlerin deruhte ettikleri
görevlerin tümünün daha sonra telif edilen geniş hacimli
tefsir kitaplarında yer bulması bu etkinin göstergelerinden biridir.
Rivayet, dirayet veya diğer yöntemlerden biriyle kaleme alınan tefsir
eserlerinde kelimelerin iştikak ve anlamlarıyla ilgili geniş şerhlere,
i„râb müşkilleri ve anlama dayalı sorunlarla ilgili sayfalar dolusu

121 Rüfeyde, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, I, 9, 148.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 59
izahlara ve çoğu yerde lafızlarla ilgli takdiri anlamlara rastlanması
bu olguyu desteklemektedir.
Sonraki devirlerde kaleme alınan büyük hacimli tefsir eserlerinde
özellikle dil ile ilgili konularda Ebû Ubeyde, Ferrâ ve Zeccâc
gibi dilci müfessirlerin yazdıkları filolojik tefsirlerin en önemli referans
olarak öne çıkması122 sözü edilen etkinin bir başka ifadesidir.
Üstelik bu eserler sadece tefsir kitapları için değil, sözlükler ve dil
kitapları için de birincil kaynaklar olmuşlardır.
Sonuç
Hz. Peygamber‟le başlayan tefsir hareketi toplumsal gelişim ve
değişimin etkisiyle zenginleşerek devam etmiş, dille ilgili araştırmalar
sonucunda Kur‟ân tefsiriyle ilgili yeni bir yönelim ortaya çıkmış-
tır. Hicri ikinci asrın ortalarında başlayan tedvin döneminde, telif
edilen eserlerde Kur‟ân‟a dil penceresinden bakılmaya başlanmış,
onun anlamları filolojinin ilke ve kurallarına göre belirlenmeye
çalışılmıştır. Bu amaçla farklı isimler altında pek çok eserin kaleme
alındığını müşahede etmekteyiz. Bu durum, Kur‟ân tefsirinde dilin
önemli bir konum ihraz ettiğini göstermektedir.
Filolojik tefsirle ilgili yapılan çalışmaların ağırlıklı olarak
garîbu‟l-Kur‟ân ve me„âni‟l-Kur‟ân sahalarında kaleme alındıkları
göze çarpmaktadır. Bu alanda çalışma yapan müelliflerin eserlerinin
çoğu ne yazık ki günümüze ulaşmamıştır. Bununla birlikte, filolojik
tefsirle ilgili en önemli yapıtları meydana getiren Ebû Ubeyde,
Ferrâ, Ahfeş, Zeccâc ve Nehhâs gibi büyük dilcilerin eserleri bugüne
ulaşan önemli kaynaklardandır. Yaptığımız bu çalışmanın, özellikle

122 Örnek olarak bkz.: Begavî, Muhyi‟s-Sünne Ebû Muhammed el-Huseyn b. Mes‟ûd,
Meâlimu’t-Tenzîl (Tefsîru‟l-Begavî), (Tahk.: Komisyon), Dâru‟t-Tîbe, Riyâd, 1409, Bakara,
2/22, 91, 260; Âli İmrân, 3/152; Nisâ, 4/86; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, elBahru’l-Muhît,
(Nşr.: Komisyon), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1993, Bakara,
2/17, 34, 35, 53, 61, 127, 130, 135, 157, 177, 179, 230; Âli İmrân, 3/45, 97, 113,
147, 182, 183; Nisâ, 4/102, 145; Zuhruf, 43/81; Zâriyât, 51/39; Fahreddin Râzî,
Muhammed b. Ömer b. el-Huseyn, et-Tefsîru’l-Kebîr, Dâru İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî,
Beyrût, 1997, Bakara, 2/150, 208; Âli İmrân, 3/10, 79; En‟âm, 6/73; A‟râf, 7/38;
Zemahşerî, Ebu‟l-Kâsım Cârullâh Mahmûd b. Ömer b. Muhammed, el-Keşşâf an
Hakâiki Gavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vücûhi’t-Te’vîl, (Nşr.: Muhammed
Abdüsselâm Şâhîn), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1995, Fâtihâ, 1/1; Nisâ, 4/43;
A‟râf, 7/149; Ra‟d, 13/35; İbrâhîm, 14/43; Kehf, 18/40, Meryem, 19/59; Mü‟minûn,
23/36; Furkân, 25/77; Sebe, 34/16; Fussilet, 41/3; Mücâdele, 58/19; İbn Atiyye, elKâdî
Ebû Muhammed Abdülhak b. Gâlib, el-Muharrerü’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz,
(Tahk.: Abdüsselâm Abdüşşâfî Muhammed), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 2001,
Bakara, 2/22,195; Nisâ, 4/90; Mâide, 5/6; Yûsuf, 12/23. ayetlerin tefsiri.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
60| db
tefsir alanında araştırma yapan kimselerin dikkatini bu alana çekeceğini
ve yeni araştırmalara kapı açacağını umuyoruz.
Kaynakça
Akş, Ömer Müsellem; İbn Kuteybe ed-Dîneverî ve Cuhûduhu’l-Lugaviyye, el-Mecmeu‟sSekâfî,
Abûdabî, 2005.
Aydın, İsmail; Filolojik Tefsirin Doğuşu ve Gelişimi, D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü,
(Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir, 2010.
Bağdâtlı, İsmâil Paşa (ö. 1338/1920); Hediyyetü’l-Ârifîn Esmâü’l-Müellifîn Âsâru’lMusannifîn,
Dâru İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrût, 1955. (İstanbul baskısı esas
alınmıştır.)
Begavî, Muhyi‟s-Sünne Ebû Muhammed el-Huseyn b. Mes‟ûd (ö. 516/1122);Meâlimu’tTenzîl
(Tefsîru‟l-Begavî), (Tahk.: Komisyon), Dâru‟t-Tîbe, Riyâd, 1409.
Birışık, Abdülhamit; “İ‟râbu‟l-Kur‟ân”, DİA, İstanbul, 2000.
Bulut, Ali; “Kur’ân Filolojisiyle İlgili Üç İlim Dalı (Garîbu’l-Kur’ân, Me‘âni’l-Kur‟ân, İ‟râbu‟lKur‟ân)
ve Bu Dallarda Eder Veren Müellifler”, OMÜİFD, Sayı; 12-13, Samsun,
2001.
Catlâvî, el-Hâdî; Kadâye’l-Luga fî Kütübi’t-Tefsîr, Dâru Muhammed Alî el-Hâmî, Tunus,
1998.
Ceremî, İbrâhîm Muhammed; Mu’cemu Ulûmi’l-Kur’ân, Dâru‟l-Kalem, Dimeşk, 2001.
Cürcânî, Alî b. Muhammed b. Alî (ö. 816/1413); Kitâbu’t-Ta’rîfât, (Tahk.: Âdil Enver
Hızır), Dâru‟l-Ma‟rife, Beyrût, 2007.
Dâvûdî, Şemseddîn Muhammed b. Alî (ö. 946/1540); Tabakâtu’l-Müfessirîn, (Tahk.: Alî
Muhammed Ömer), Mektebetü Vehbe, Kâhire, 2008.
Deyre, Ahmed; Dirâse fi’n-Nahvi’l-Kûfî min Hilâli Me‘âni’l-Kur’ân li’l-Ferrâ, Cem‟iyyetü‟dDa‟veti‟l-İslâmiyyeti‟l-Âlemiyye,
Trablus, 2003.
Durmuş, İsmail; “Nevâdir”, DİA, İstanbul, 2007.
Ebû Hayyân, Esîruddîn Muhammed b. Yûsuf (ö. 745/1344); el-Bahru’l-Muhît, el-Bahru’lMuhît,
(Nşr.: Komisyon), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1993; Tuhfetü’l-Erîb
bimâ fi’l-Kur’âni mine’l-Garîb, Matbaatü‟l-İhlâs, Yrs., 1345.
Ebu‟t-Tayyib el-Lugavî, Abdülvâhid b. Alî el-Halebî (ö. 351/962); Merâtibu’n-Nahviyyîn,
(Tahk.: Muhammed Azb), Dâru‟l-Âfâki‟l-Arabiyye, Kâhire, 2003.
Edirnevî, Ahmed b. Muhammed (ö. 1050/1640); Tabakâtu’l-Müfessirîn, (Tahk.:
Süleymân b. Sâlih el-Huzzî), Mektebetü‟l-Ulûm ve‟l-Hikem, Medîne, 1997.
Emîn, Ahmed (ö. 1954); Duha’l-İslâm, Mektebetü‟l-Üsra, Kâhire, 1997.
Ezherî, Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed (ö. 370/980); Tehzîbü’l-Luga, (Tahk.:
Abdüsselâm Hârûn), Dâru‟s-Sâdık, Yrs., Trs.
Fahreddin Râzî, Muhammed b. Ömer b. el-Huseyn (ö. 606/1209); et-Tefsîru’l-Kebîr, Dâru
İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrût, 1997.
Ferâhidî, Ebû Abdurrahmân Halîl b. Ahmed (ö. 175/791); Kitâbü’l-Ayn alâ Hurûfi’lMu’cem,
(Trb. ve Tahk.: Abdülhamîd Hindâvî), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût,
2003, رب mad.
Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd (ö. 207/822); Me‘âni’l-Kur’ân, (Tahk.: Muhammed
Alî en-Neccâr – Ahmed Yûsuf Necâtî), Âlemü‟l-Kütüb, Beyrût, 1983.
Fîrûzâbâdî, Mecduddîn Muhammed b. Ya‟kûb (ö. 817/1414); el-Kâmûsu’l-Muhît, (Tahk.:
Mektebü Tahkîki‟t-Türâs fî Müesseseti‟r-Risâle), Müessesetü‟r-Risâle, Beyrût,
2005.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 61
İbn Atiyye, el-Kâdî Ebû Muhammed Abdülhak b. Gâlib (ö. 546/1151); el-Muharrerü’lVecîz
fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz, (Tahk.: Abdüsselâm Abdüşşâfî Muhammed), Dâru‟lKütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 2001.
İbn Düreyd, Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasen el-Ezdî (ö. 321/933); Cemheretü’l-Luga,
(Nşr.: İbrâhîm Şemseddîn), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 2005.
İbn Dürüsteveyh, Ebû Muhammed Abdullâh b. Ca„fer (ö. 347/958); Tashîhu’l-Fasîh ve
Şerhihî, (Tahk.: Muhammed Bedevî el-Mahtûn), Vezerâtü‟l-Evkâf, Kâhire, 2009.
İbn Fâris, Ebu‟l-Huseyn Ahmed b. Zekeriyyâ (ö. 395/1004); Mu’cemu Mekâyîsi’l-Luga,
(Nşr.: İbrâhîm Şemsuddîn), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1999; Mücmelü’lLuga,
(Nşr.: Muhammed Ta‟me), Dâru İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrût, 2005; esSâhibî
fî Fıkhi’l-Lugati’l-Arabiyye ve Mesâilihâ ve Süneni’l-Arabi fî Kelâmihâ,
(Tahk.: Ömer Fâruk et-Tabbâ‟), Dâru Mektebeti‟l-Ârif, Beyrût, 1993.
İbn Ferhûn, Ebu‟l-Vefâ Burhâneddîn İbrâhîm b. Muhammed (799/1397); ed-Dîbâcu’lMezheb
fî Ma‘rifeti A‘yâni Ulemâi’l-Mezheb, (Tahk.: Me‟mûn b. Muhyiddîn elCennân),
Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1996.
İbn Haldûn, Abdurrahmân b. Muhammed (ö. 808/1406); el-Mukaddime, (Nşr.:Étienne
Marc Quatremère), Mektebetü Lübnân, Beyrût, 1992 (Eserin basımında 1858
Paris baskısı esas alınmıştır.)
İbn Hallikân, Ebû‟l-Abbâs Şemsuddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebû Bekr (ö. 681/1282);
Vefeyâtü’l-A’yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zemân, (Tahk.: İhsân Abbâs), Dâru Sâdır,
Beyrût, Trs.
İbn Hişâm, Cemâluddîn Abdullâh b. Yûsuf b. Abdullâh el-Ensârî(ö. 761/1360);Muğni’lLebîb
an Kütübi’l-E‘ârîb, (Tahk.: H. Fâhûrî), Dâru‟l-Cîl, Beyrût, 1991.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullâh b. Müslim (ö. 276/889); Tefsîru Garîbi’l-Kur’ân,
(Tahk.: Ahmed Sakr), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1978; Kitâbu’l-Cerâsîm,
(Tahk.: Muhammed Câsim el-Hamîdî), İhyâu‟t-Türâsi‟l-Arabî, Dimeşk, 1997.
İbn Sîde, Ebu‟l-Hasen Alî b. İsmâîl (ö. 458/1065); el-Muhkem ve’l-Muhîtu’l-Â’zam, (Tahk.:
Abdülhamîd Hindâvî), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 2000.
İbnü‟l-Enbârî, Ebu‟l-Berekât Abdurrahmân b. Ebi‟l-Vefâ Muhammed b. Abdullâh b. Saîd
(ö. 577/1181); Nüzhetü’l-Elibbâ fî Tabakâti’l-Üdebâ, (Tahk.: Muhammed Ebu‟lFadl
İbrâhîm), Dâru‟l-Fikri‟l-Arabî, Kâhire, 1998.
İbnü‟l-Esîr, Mecduddîn Ebû‟s-Saâdât el-Mübârek b. Muhammed el-Cezerî (ö.
606/1209);en-Nihâye fî Gârîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, (Nşr.: Ebû Abdurrahmân Salâh b.
Muhammed b. Avîda), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1997.
İbnü‟l-Yezîdî, Ebû Abdurrahmân Abdullâh b. Yahyâ b. el-Mübârek (ö. 237/851);
Garîbu’l-Kur’ân ve Tefsîruh, (Tahk.: Abdürrezzâk Huseyn), Müessesetü‟r-Risâle,
Beyrût, 1987.
İbnü‟n-Nedîm, Ebû‟l-Ferec Muhammed b. Ya„kûb İshâk (ö. 380/990); el-Fihrist, (Nşr.:
Yûsuf Alî Tavîl), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 2002.
İmriü‟l-Kays, İbn Hacer b. el-Hâris b. Amr (ö. 540 m.) Dîvân, (Şrh.: Ömer Fâruk etTabbâ‟),
Dâru‟l-Erkam, Beyrût, Trs.
Kâdî İyâz, Ebu‟l-Fazl İyâz b. Mûsâ es-Sebtî (ö. 544/1149); Tertîbu’l-Medârik ve Takrîbu’lMesâlik
li Ma’rifeti A’lâmi Mezhebi Mâlik, (Tahk.: Muhammed b. Tâvît et-Tabhî),
Matbaatü Fedâle, Ma‟rib, 1983.
Karagöz, Mustafa; “Vücûh ve Nezâirin Terimleşme Süreci”, Tarihten Günümüze Kur’ân
İlimleri ve Tefsir Usulü, İlim Yayma Vakfı, İstanbul, 2009.
Kâtip Çelebi, Hacı Halîfe Mustafâ b. Abdullâh (ö. 1067/1657); Keşfü’z-Zünûn an Esâmi’lKütübi
ve’l-Fünûn, Dâru İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrût, Trs.
İSMAİL AYDIN
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
62| db
Kıftî, Cemâluddîn Ebû‟l-Hasen Alî b. Yûsuf (ö. 646/1248); İnbâhu’r-Ruvât alâ Enbâhi’nNuhât,
(Tahk.: Muhammed Ebû‟l-Fadl İbrâhîm), Dâru‟l-Fikri‟l-Arabî, Kâhire,
1986.
Kırca, Celal; Kur’ân’a Yönelişler, Tuğra Neşriyat, İstanbul, Trs.
Komisyon; el-Mu’cemu’l-Vasît, Çağrı Yayınları, İstanbul, Trs.
Mekkî b. Ebî Tâlib (ö. 437/1045); Tefsîru Müşkili’l-Kur’ân, (Tahk.: Hâtim Sâlih edDâmin),
Dâru‟n-Nûri‟l-İslâmî, Beyrût, 1988.
Müberred, Ebû‟l-Abbâs Muammed b. Yezîd (ö. 285/898); el-Kâmil, (Tahk.: Muhammed
Ahmed ed-Dâlî), Müessesetü‟r-Risâle, Beyrût, 1997.
Nassâr, Huseyn; el-Mu’cemu’l-Arabî Neş’etuhû ve Tetavvuruhû, Mektebetü Mısr, Yrs.,
1988.
Nehhâs, Ebû Ca„fer Ahmed b. Muhammed b. İsmâîl (ö. 338/949); Me‘âni’l-Kur’âni’lKerîm,
(Tahk.: Muhammed Alî es-Sâbûnî), Merkezü İhyâi‟t-Türâsi‟l-İslâmî,
Mekke, Trs.; İ‘râbu’l-Kur’ân, (Tahk.: Züheyr Gâzî Zâhid) Âlemü‟l-Kütüb, Yrs.,
1985.
Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref (ö. 676/1277); et-Tibyân fî Âdâbi Hamalati’lKur’ân,
(Tahk.: Muhammed el-Haccâr) Dâru İbn Hazm, Beyrût, 1996.
Râgıb el-İsfehânî, el-Huseyn b. Muhammed b. Mufaddal (ö. 425/1033); Müfredâtü
Elfâzi’l-Kur’ân, (Tahk.: Safvân Adnân Dâvûdî), Dâru‟l-Kalem, Dimeşk, 1992.
Rüfeyde, İbrâhîm Abdullâh; en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr, ed-Dâru‟l-Cemâhîriyye, Trs., Yrs.
Sağîr, Mahmûd Ahmed; el-Edevâtü’n-Nahviyye fî Kütübi’t-Tefsîr, Dâru‟l-Fikr, Dimeşk,
2001.
Safedî, Ebu‟s-Safa Salahaddîn Halîl b. Aybek (ö. 279/892); Kitâbu’l-Vâfî bi’l-Vefeyât,
(Tahk.: Ahmed el-Arnaûd – Türkî Mustafâ), Dâru İhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrût,
2000.
Sezgin, Fuad, Târîhu’t-Türâsi’l-Arabî (GAS), (Çev.: Mahmûd Fehmî Hicâzî), İdâretü‟sSekâfe,
Riyâd, 1991.
Sîrâfî, Ebû Saîd el-Hasen b. Abdullâh (ö. 368/979); Ahbâru’n-Nahviyyîne’l-Basriyyîn,
(Thk., Tâhâ Muhammed ez-Zeynî-Muhammed Abdulmun‟im Hafâcî), Matbaatu
Mustafâ el-Bâbî, Kâhire, 1955.
Suyûtî, Celâluddîn Abdurrahmân b. Ebû Bekr (ö. 911/1505); el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân,
(Nşr.: Mustafâ Dîb el-Bugâ), Dâru İbn Kesîr, Dimeşk, 2006; Buğyetü’l-Vuât fî Tabakâti’l-Lugaviyyîn
ve’n-Nuhât, (Tahk.: Ebû‟l-Fadl İbrâhîm), Dâru‟l-Fikr, Yrs.,
1979; Hem’ul-Hevâmi’ fî Şerhi Cem’i’l-Cevâmi’, (Thk., Ahmed Şemseddîn), Dâru‟lKütübi‟l-İlmiyye,
Beyrût, 1998.
Şehhâte, Îsâ; ed-Dirâsâtü’l-Lugaviyye li’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru Kubâ, Kâhire, 2001.
Şevvâh, Alî İshâk, Mu’cemu Musannefâti’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru‟r-Rifâî, Riyâd, 1983.
Tantâvî, Muhammed; Neş’etü’n-Nahv ve Târîhu Şeherati’n-Nuhât, Âlemu‟l-Kütüb, Beyrût,
2005.
Tayyâr, Müsâid b. Süleymân b. Nâsır; et-Tefsîru’l-Lügavî li’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru İbni‟lCevziyye,
Riyâd, 2000.
Tüncî, Muhammed – Esmer, Râcî; el-Mu’cemu’l-Mufassal fî Ulûmi’l-Luga, Dâru‟l-Kütübi‟l-
İlmiyye, Beyrût, 2001.
Yahyâ, b. Sellâm (ö. 200/815); Tefsîru’l-Kur’ân mimmâ İştebehet Esmâuhû ve Tesarrafet
Me‘ânîh (et-Tesârîf), (Tahk.: Hind Çelebi), el-Mektebetü‟t-Tûnûsiyye, Tunus,
1979.
Yâkût el-Hamevî, Ebû Abdullâh Şihâbuddîn Yâkût b. Abdullâh (ö. 626/1229); İrşâdu’lErîb
ilâ Ma’rifeti’l-Edîb (Mu„cemu‟l-Üdebâ), (Nşr.: İhsân Abbâs), Dâru‟l-Garbi‟l-
İslâmî, Beyrût, 1993.
KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 11 SAYI 1
db | 63
Yaşar, Hüseyin; Kur’ân’da Anlamı Kapalı Ayetler, Beyan Yayınları, İstanbul, 1997.
Yerinde, Adem, “Müşkilü‟l-Kur‟ân” DİA, İstanbul, 2006.
Zebîdî, Muhibbuddîn Ebû‟l-Feyz Seyyid Muhammed Murtazâ (ö. 1205/1790); Tâcü’lArûs
min Cevâhiri’l-Kâmûs, (Tahk.: Alî Şeyrî), Dâru‟l-Fikr, Beyrût, 1994.
Zeccâc, Ebû İshâk İbrâhîm b. es-Sirrî (ö. 311/923); Me‘âni’l-Kur’ân ve İ’râbuh, (Tahk.:
Abdülcelîl Abduh Çelebi), Dâru‟l-Hadîs, Kâhire, 2005; İ’râbu’l-Kur’ân el-Mensûb
ile’z-Zeccâc, (Tahk.: İbrâhîm el-Ebyârî), Müessesetü‟r-Risâle, Kum, 1995.
Zeccâcî, Ebu‟l-Kâsım Abdurrahmân b. İshâk, Mecâlisü’l-Ulemâ, (Tahk.: Abdusselâm Muhammed
Hârûn), Matbaatü Hukûmeti Küveyt, Küveyt, 1984.
Zehebî, Ebû Abdullâh Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (ö. 748/1347); Siyeru
A’lâmi’n-Nübelâ, (Nşr.: Hassân Abdilmennân), Beytü‟l-Efkâri‟d-Devliyye, Yrs., Trs.
Zemahşerî, Ebu‟l-Kâsım Cârullâh Mahmûd b. Ömer b. Muhammed (ö. 538/1143);elKeşşâf
an Hakâiki Gavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vücûhi’t-Te’vîl, (Nşr.: Muhammed
Abdüsselâm Şâhîn), Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrût, 1995.
Zerkeşî, Bedruddîn Muhammed b. Bahâdır b. Abdullâh, (ö. 794/1391); el-Burhân fî
Ulûmi’l-Kur’ân, (Tahk.: Komisyon), Dâru‟l-Ma‟rife, Beyrût, 1994.


Konular