ARAP DİLİ VE EDEBİYATINDA MESELLER, DİL VE BELÂGAT YÖNÜNDEN ÖZELLİKLERİ

TC.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI
ARAP DİLİ VE BELÂGATI BİLİM DALI
ARAP DİLİ VE EDEBİYATINDA MESELLER,
DİL VE BELÂGAT YÖNÜNDEN
ÖZELLİKLERİ
(YÜKSEK LİSANS TEZİ)
DANIŞMAN
Dr. Ayhan ERDOĞAN
HAZIRLAYAN
İdris PULLU
KONYA-2007
I
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ........................................................................................................................... IV
TRANSKRİPSİYON...................................................................................................... VI
KISALTMALAR...........................................................................................................VII
GİRİŞ…………………………………………………………………………………….1
BİRİNCİ BÖLÜM
MESEL; MAHİYETİ, ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ ......................................... 3
1- MESEL KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ......................................................... 3
1.1. Meselin lügat ve Istılah Anlamları....................................................................... 3
1.2. Mesel-Hikmet İlişkisi .......................................................................................... 5
2- MESELLERİN KATEGORİLERİ........................................................................... 7
2.1. YAPILARINA GÖRE MESELLER ..................................................................... 7
2.1.1. Veciz Meseller ............................................................................................. 7
2.1.2. Kıyasi Meseller............................................................................................ 8
2.1.3. Hurafi Meseller............................................................................................ 9
3. ÇIKIŞ YERLERİNE GÖRE MESELLER ............................................................ 10
3.1. Bir Hadiseden Doğan ve Hadiseden Sonra Yaygınlaşan Meseller...................... 10
3.2. Bir Kıssa Hakkında Rivayet Edilen Meseller...................................................... 11
3.3. Teşbih Yapmaktan Doğan Meseller .................................................................... 11
3.4. Hikmetten Doğan Meseller.................................................................................. 12
3.5. Şiirden Doğan Meseller ....................................................................................... 12
3.6. Kur'an'dan Doğan Meseller.................................................................................. 13
3.7. Hadisten Doğan Meseller..................................................................................... 13
4. DEVİRLERE GÖRE MESELLER......................................................................... 13
4.1. CAHİLİYE DÖNEMİ MESELLERİ................................................................... 13
4.2. İSLÂMİ DÖNEM MESELLERİ......................................................................... 16
II
4.2.1. Kur'an Meselleri......................................................................................... 16
4.2.2. Hadis Meselleri.......................................................................................... 21
4.2.3. Sahabe Meselleri........................................................................................ 26
4.3. MUVELLED MESELLER................................................................................... 31
5. MESELLERİN TEDVİNİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR ..................................... 34
6. MESELLERDE ELE ALINAN KONULAR ......................................................... 41
6.1. İlim, Âlim, Bilgi, Cehalet, Akıl ........................................................................... 41
6.2. Hayır Konuşmak, Susmak, Yerinde Konuşmak, Sır Saklamak, Söz Vermek..... 44
6.3. Edep, Ahlak, Hayâ, Günah, Tevbe ...................................................................... 50
6.4. Yalan, Doğru, Nasihat, Övmek, Yermek............................................................. 52
6.5. Adalet, Zulüm, İyilik, Kötülük, Hilm, Öfke ........................................................ 56
6.6. Arkadaşlık, Dostluk, Düşmanlık, İyi Geçinmek, Komşuluk ............................... 62
6.7. Kadın, Sevgi, Aşk, Aile, Evlilik .......................................................................... 67
6.8. Zenginlik, Fakirlik, Cömertlik, Cimrilik, Kanaat ................................................ 72
6.9. Tecrübe ................................................................................................................ 76
6.10. Cesaret, Korku ................................................................................................... 77
6.11. Oburluk .............................................................................................................. 78
6.12. Hayat, Ölüm, Kader, Savaş, Sabır ..................................................................... 79
6.13. Şaka, Mizah ....................................................................................................... 81
6.14. Dua, Beddua....................................................................................................... 82
İKİNCİ BÖLÜM
MESELLERİN DİL VE BELAGAT ÖZELLİKLERİ ............................................. 84
1. DİL ÖZELLİKLERİ ................................................................................................ 84
1.1. Mesellerde Hazf.................................................................................................... 88
1.2. Mesellerin Ortaya Çıkışında Şiirin Etkisi............................................................. 92
2. MESELLERDE KULLANILAN BELAGAT SANATLARI .............................. 94
2.1. ANLAM SANATLARI ...................................................................................... 95
2.1.1. İcaz............................................................................................................ 95
III
2.1.2. Mecaz........................................................................................................ 97
2.1.3. Teşbih...................................................................................................... 102
2.1.3.1. Mesellerde Kullanılan Teşbihlerde Geçen Hayvan İsimleri ve
Özellikleri ................................................................................................................. 109
2.1.4. Kinaye..................................................................................................... 110
2.1.5. İsabeti Mana............................................................................................ 115
2.2. LAFZA DAYALI SÖZ SANATLARI........................................................... 117
2.2.1. Cinas ....................................................................................................... 117
2.2.2. Seci.......................................................................................................... 120
2.2.3. Aks.......................................................................................................... 123
2.3. MANAYA DAYALI SÜSLEME SANATLARI........................................... 124
2.3.1. Tıbak, Mukabele, Tenasüb...................................................................... 124
SONUÇ ........................................................................................................................ 129
BİBLİYOGRAFYA .................................................................................................... 132
IV
ÖNSÖZ
Milletlerin gücü, dilleriyle ölçülür. Dillerini kaybetmiş milletlerin tarih
sahnesinden kaybolduğu; dillerine sahip çıkan, dillerini koruyan ve kullanan milletlerin
ise tarihteki yerlerini aldıkları bir gerçektir. Bu sebeple, günümüzdeki eski ve büyük
medeniyetlere bakıldığında, bu büyüklüğün arkasında güçlü bir dilin var olduğu
görülür.
Arap dili ise, günümüze kadar kalabilmiş, kendisini korumuş ve diğer milletlerin
dillerini de etkilemiş ender dillerdendir. Edebiyata ve dile verdikleri önem, Arap
milletinin, diğer milletler arasında tanınmasına ve takdir edilmesine vesile olmuştur.
Arap milletinin, geleneklerine ve atalarının mirasına bağlı bir millet olması, atalarının
hayat tecrübelerinin ürünü demek olan "mesel" lerin de Arap edebiyatında önemli bir
yer teşkil etmesini sağlamıştır. Halkın genelinin kabulünü görmüş olması, edebî
metinlerde ve şiirlerde çokça kullanılmış olması mesellerin önemini daha da arttırmıştır.
Bütün milletlerin kullandığı, kendilerine ait kalıplaşmış atasözleri vardır. Bu
sözler, dilin en canlı kısmını oluşturur. Meseller, değiştirilmeden kuşaktan kuşağa
aktarılmış, vecîz, bir şeyin bir başka şeye benzetilmesine dayalı, daha çok açık bir
ifadeyle değil de dolaylı bir anlatıma sahip, anlamca isabetli, nesir ifade şekilleridir.
Mesellerin taşıdığı belâgat özellikleri, kullanılmasını kolaylaştıran ve hafızada
kalmasını sağlayan kısa ve özlü ifade şekli, mesellerin kullanımını yaygınlaştırmış ve
kendisine haklı bir şöhret kazandırmıştır. Meseller konusunda yazılmış olan eserlerin
çokluğu, mesellerin ortaya çıktıkları dönem veya kişiler hakkındaki sağlam bilgileri,
mesellerde ele alınan konular, mesellerin dil ve belâgat özellikleri bizi, mesel
konusunda çalışma yapmaya yönlendirmiştir.
Çalışmamızın birinci bölümünde, meselin lugat ve ıstılah anlamlarıyla beraber
mesel konusunda ifade edilen görüşleri verdik. Ardından, şekil itibariyle mesele
benzeyen ve zamanla bir kısmı mesel haline gelen hikmet ile mesel arasındaki ilişkiye
değindik. Daha sonra meselleri, yapılarına, çıkış yerlerine ve dönemlerine göre
kategorilere ayırdık. Meselleri, dönemlere göre incelerken İslâmî dönem mesellerini
ayrı başlıklar altında verdik. Hadis mesellerini verdikten sonra bu mesellerin hadis
kitaplarındaki yerlerini de belirttik. Akabinde, mesellerin tedvîni, bu konuda yapılmış
çalışmaları, tarihi seyir içerisinde ele alıp, ülkemizde bu konuda yapılmış çalışmalarla
birlikte zikrettik. Birinci bölümde, bunlara ilave olarak, mesellerde geçen konuları
V
birbirleriyle ilgili başlıklar altında toplayıp, meselleri konularına göre ayırdık.
Kullandığımız mesellerin Araplar arasındaki kullanım yerlerini, bazı mesellerin
hikâyesini kaynaklara sadık kalarak vermeye çalıştık. Bazen de mesellerden
anlaşılabilecek olan mesajları kısa cümlelerle ifade ettik.
Çalışmamızın ikinci bölümünde ise, mesellerin dil özelliklerini, kalıplarının asla
değişmeyişini, mesellerin dilde şahit olarak kullanılmalarını, mesellerdeki hazfi, şiirin
mesellere etkisini inceleyip ardından mesellerde kullanılan belâgat sanatlarını, anlam
sanatları ve lâfzî sanatlar olmak üzere örneklerle beraber inceledik.
Türk dilini ve kültürünü de etkileyen Arap dili ve edebiyatındaki meseller, ortak
bir inanç ve tarih içerisinde yoğrulduğundan, bize iki kültür arasındaki etkileşim
hakkında da bilgi verebilecektir. Özellikle birbirinin aynı ya da benzeri olan atasözleri
bu iki kültür arasındaki ortak noktaların en büyük göstergesidir.
Konu tespitinde ve kaynak temininde yardımlarını esirgemeyen,
çalışmanın mahiyeti konusunda bana yardımcı olan hocalarım, Sayın Dr. Ayhan
ERDOĞAN, Sayın Prof. Dr. Tacettin UZUN beyefendilere ve bölümümün diğer
hocalarına teşekkürü borç bilirim.
İdris PULLU
2007
VI
TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ
Çalışmamızda, aşağıda geçen transkripsiyon alfabesi kullanılmıştır.
SESLİLER
: أa, e : إı : أu, ü
: ûــو : îى : âآ
SESSİZLER
: ḍ, żض ’ : ء
: ṭط : bب
: ẓظ : tت
‘ : ع : ẟث
: ğغ : cج
: fف : ḥح
: ḳق : ẝخ
: kك : dد
: lل : ẕذ
: mم : rر
: nن : zز
: vو : sس
: hه : şش
: yي : ṣص
Yukarıda verilen transkripsiyon sisteminden farklı olarak:
a) Harf-i tarif ile gelen kelimenin başındaki şemsî ve kamerî harflerin okunuşu
belirtilmiştir. Örnek: Ed-Defteru'l-Kebîr.
b) İzafet terkîbi şeklinde bulunan ibarelerde (şahıs adı, kitap adı vb.) ve vasl
gerektiren yerlerde muzafın i'rabı, yazıda gösterilmiştir. Örnek: Dāiretu’l-İlm.
ā Ā ẟ ẞ ḥ Ḥ ḫ Ḫ ẕ Ẕ ṣ Ṣ ż ḍ Ż Ḍ ṭ Ṭ ẓ Ẓ ġ Ġ ḳ Ḳ ū Ū ī Ī
VII
KISALTMALAR
a.s. : Aleyhisselam
a.g.e. : Adı geçen eser
b. : Bin
DİA. : Diyanet İslâm Ansiklopedisi
h. : Hicrî
Hz. : Hazreti
İst. : İstanbul
m. : Mîlâdî
ö. : Ölümü, ölüm tarihi
s. : Sayfa
s.a.v. : Sallalahu aleyhi vesellem
thk. : Tahkik eden
tsz. : Tarihsiz
v.b. : Ve benzeri
y.y. : Yayın yeri yok.
1
GİRİŞ
Arap dilindeki meseller, nesir türünün en önemli ürünlerindendir. Mesellerin
kısa ve özlü oluşu, halkın meselleri daha kolay benimsemesini ve günlük hayatlarında
karşılaştıkları durumlarda sıkça kullanmasını sağlamıştır. Fakat mesellerin ortaya
çıktıkları dönemlerde yazılı değil de sözlü kullanımı, zaman içerisinde mesellerin büyük
bir kısmının kaybolmasına ya da değişmesine sebep olmuştur. Bununla beraber,
özellikle Emevîler döneminde başlayan ve Abbâsîler döneminde hız kazanan mesel
tedvin çalışmaları sayesinde, meseller günümüze kadar aktarılabilmiştir.
Çalışmamızda, ağırlıklı olarak, bu dönemlerde yazılan ve daha sonraki
dönemlerde de mesel konusunda vazgeçilmez kaynaklardan olan el-Meydânî
(ö.518/1124)'ye ait Mecmau'l-Emẟâl, ez-Zemaḫşerî (ö.538/1144)'ye ait el-Mustaḳṣâ,
el- Askerî (ö.400/1009)'ye ait Cemheratu'l-Emẟâl, Ebû Ubeyd el-Ḳâsım bin Sellâm
(ö.224/838)'a ait Kitâbu'l-Emẟâl adlı eserlerden faydalandık.
Mesel konusunda yapılan çalışmalar genellikle ilk kaynaklardan derlemeler ya
da belli yörelerde kullanılan ve yaygınlaşan meselleri tedvin şeklinde olmuştur. Bu
çalışmaların bir kısmında mesellerin dil özelliklerine değinilmiş, bir kısmında
mesellerin Arap edebiyatının diğer türleriyle aralarındaki ilişki incelenmiştir.
Biz ise çalışmamızda mesellerin metinlerini ana kaynaklarda geçtiği şekilde
verdikten sonra mesel hikayeleri ve şerhlerine sadıl kalarak tercümelerini verdik.
Ardından mesellerin kullanım yerleri ve farklı anlamları konusunda kısa bilgiler
aktardık. Meseli ilk söyleyen kişi ve meselin söylendiği olay ve yer konusunda ise yer
yer bilgi verdik.
Bu çalışmayı hazırlamaktaki amacımız; Arap dili ve belâgatı içerisinde meselin
önemini ortaya koymak, bu konuda ifade edilen düşünceleri derlemek, yapılan
çalışmalar ve ortaya konan eserleri kısmen tanıtmak, mesellerde ele alınan konular
hakkında etraflı bilgi vermek, mesellerin dil özellikleri ve mesellerde kullanılan belâgat
sanatları hakkında örnekler vererek konuya açıklık getirmektir.
2
Çalışmamızda konu başlıkları altında verdiğimiz meselleri, zaman zaman
sanatları incelerken de kullandık. Özellikle belâgat sanatları konusunda ele aldığımız
mükerrer mesellerde; meselin kullanım yerleri, hikâyesi ve kime ait olduğu konusunda
fazla bilgi vermedik.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
MESEL; MÂHİYETİ, ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ
1. MESEL KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ
1.1. Meselin Lügat ve Istılah Anlamları
" " م ث لkökünden türeyen " مِثْلُ ," مَثَلkelimesi ile aynı anlama gelmekte olup
kelimenin çoğulu " "أمثالşeklindedir. Benzeşmek anlamına gelen " تماثلve " ماثلfiilleri
de " " مََثلkökünden türemiştir. Ayakta dikilmek, bulunduğu yerden ayrılmak, faziletli
olmak, benzetmek veya benzemek anlamlarına gelir. Ayrıca bir şeyin benzeri, sıfat,
hüccet, delil, hikâye, kıssa, ibret alınacak şey, alamet olarak da ifade edilmiştir.1
Kelime olarak birkaç şekilde tarif edilse de mesel kelimesinin مِثالkökünden geldiği
genel kabuldür. Kelimenin تماثلkökünden gelmiş olabileceği de ifade edilmiştir.
Bunlardan farklı olarak Tacettin UZUN, meselin Habeşçe’de mesl, Arami dilinde masla
ve İbranice’de masal olduğunu belirtir.2
Terim olarak ise: “Bir şeye benzetilip onun gibi olan, kendisiyle misal getirilen
şey anlamlarına gelir.3
Mesel hakkında şu görüşler ifade edilmiştir;
el-Meydânî(ö.518/1124) el-Muberred’den(ö.285/898) mesel hakkında şunu
nakleder: “Mesel, kendisiyle ikincinin hali birinciye benzetilen yaygın sözdür. Bunda
aslolan sözdür".4
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm (ö.224/838)'a göre: “Meseller, Arapların
cahiliye ve islâmî dönemlerdeki hikmetleridir. Onunla ifade etmek istedikleri şeyleri
doğrudan doğruya değilde dolaylı bir şekilde ve ihtiyaçlarına göre ifade ettikleri
sözleridir".5
1
ez-Zemaḫşerî, Ebu’l-Ḳâsım Maḥmûd b.Ömer Cârullâh, Esâsu’l-Belâġa, Beyrut-1965, s. 366; elFîrûzâbâdî, el-Ḳâmûsu’l-Muḥîṭ, Beyrut-1987, s. 91.
2
Tacettin UZUN, Arap Dilinde Meseller, Konya -1996, s.10.
3 İbn Manẓûr, Ebu’l-Faḍl Cemâleddîn Muḥammed b. Mukerrem el-Mıṣrî, Lisânu'l-Arab , Beyrut-1996,
XI, 610.
4
el-Meydânî, Ebu'l-Faḍl Aḥmed bin Muḥammed, Mecmau’l-Emẟâl (Thk.Muḥammed Muḥyiddîn
Abdulḥamîd), Ḳâhire-1959, I, 6.
5
Ebû Ubeyd el-Ḳâsım bin Sellâm, Kitâbu'l-Emẟâl(Thk. Abdulmecîd Ḳaṭâmış) Mekke-1980, s. 34.
4
İbnu's-Sikkît (ö.244/858)'e göre: "Mesel, kendisi hakkında söylenilen şeyden
lafız itibariyle ayrılan, ona manaca uygunluk gösteren sözdür".6
el- Askerî (ö.400/1009)'ye göre: "Meselde aslolan konuşurken iki şey arasında
benzetme, mukayese ve karşılaştırma yapmaktır".7
es-Suyûṭî (ö.911)'ye göre: "Mesel doğuşuna sebep olan bir hal ve hadiseden
alınarak, olduğu gibi nakledilen, halk tarafından kabul gören, lafzı değiştirilmeyen,
bununla beraber lâfzî ve zahiri yönüyle doğuşuna sebep olan olaya bağlı ancak maksadı,
manası bakımından benzeri her yerde lâfzen bir değişikliğe uğramadan nakledilen
yaygın sözdür".8
İbn Miskeveyh (ö.461)'e göre: "Meseller hislerimizle anlayamayacağımız şeyleri
anlaşılır hale getiren, ilimlerimiz içinde eşsiz bir yeri olan nesir türüdür. İnsanoğlu
kendisine söylenen ve vehme dayanan, gözüyle görmediği ve işitmediği şeyler hakkında
bilgi sahibi olmak ister. Bu tür durumlarda onlara yakınlarından bir şeyle örnek
getirmek ve onunla tasvir etmek gerekir. Ancak böyle yapılırsa bu konu daha iyi
anlaşılır. Mesel getirilince konu aklen ve hissi olarak daha açık hale gelir. İşte mesel
getirmek bu ihtiyaçtan doğmuştur".9
İbn Abdi Rabbih (ö.328/940)'e göre: "Meseller, sözün nakışı, lafzın özü ve
mananın süsü, Arapların ve Acemlerin tercih ettiği her zaman ve her dilde kendisiyle
konuşulan şeylerdir. Onlar şiirden daha kalıcı, hitabelerden daha üstündür. Hiçbir şey
onlar kadar daha yaygın hale gelmemiş, onlar kadar umumileşmemiştir".10
Muḥammed Reşîd Rıża (ö.1354/1935)'ya göre: "Manayı ifade eden cümle
çeşitlerinin hepsi zihne kapalı ve anlaşılmaz gelir. Cümleyi tamamen anlamak bazen
güçleşir. Ayrıca ifadede söylenmek istenen gizli bir anlam bulunur. İşte mesel bu tür
kapalılıkları açıklar, şüpheleri giderir ve meseleyi anlaşılır hale getirir. Bu yüzden mesel
belâğatın terazisi ve mihengidir".11
6
el-Meydânî, a.g.e., s. 16.
7
el-Askerî, Ebû Hilâl, Cemheretu’l-Emẟâl (Thk. Muḥammed Ebû’l-Fażl İbrâhîm,Abdulmecîd
Kaṭâmış), Ḳahire-1964, s. 7.
8
es-Suyûṭî, El-Muzhir fî ulûmi’l-Luġa ve Envaihâ, Ḳâhire-tsz.
9
Abdulmecîd Ḳaṭâmış, el-Emẟâlu’l-Arabiyye, Dırâse, Târîḫiyye Taḥlîliyye, Daru’l-Fikr, Dımaşḳ-1408,
s. 250.
10İbn Abdi Rabbih, Kitâbu'l-Ikdi’l-Ferîd, (Hazırlayan: Aḥmed Emîn İbrâhîm el-İbyârî, Abdus-selâm
Hârûn), Ḳâhire- 1377/1968, III, s. 63.
11
Ḳaṭâmış, a.g.e., s. 225.
5
İbrâhîm en-Naẓẓâm (ö.231/845)'a göre: "Meselde başka sözlerde olmayan dört
özellik bir arada bulunur. Bunlar icazı lafz, isabeti mana, hüsnü teşbîh ve kinâyedir. İşte
bunlar belâğatın son noktasıdır".12
Bütün bu açıklamaların ışığında şöyle bir tarif yapabiliriz: Mesel; benzetmeye
dayalı, bahse konu olduğu olayı en iyi şekilde ifade eden Arapların ve onların dışındaki
milletlerin genel kabulünü görmüş, anlatılan olaydaki kapalı tarafları zihne iyice
yerleştiren, aslı herhangi bir değişikliğe uğramadan nesilden nesile aktarılmış, ifade
etmek istediği şeyi kinâye yoluyla ifade eden, mana doğruluğu herkesçe kabul görmüş,
ilk söyleyeni çoğu zaman belli olmayan anonim vecîz ifadelerdir.
Türkçe’de ise meselin karşılığı eski dilde "sav", Osmanlılar döneminde "darb-ı
mesel" günümüz Türkçe’sinde ise "atasözü"dür. Numan Yazıcı eserinde Osmanlılar
dönemine ilişkin bu konuda iki eserden bahseder. Bu eserler; Şinâsî’nin Ḍurûb-u
Emẟâl-i Oẟmâniye (İst.1280) ve Ahmet Refik Paşa’nın Turk-î Ḍurûb-i Emẟâl (İst.
1288) adlı eserleridir.13
Türkçe’de de atasözlerinin tarifi hususunda birçok şey söylenmiştir.
Ö.Asım Aksoy: “Atalarımızın, uzun denemelerine dayanan yargılarını genel
kural, bilgece düşünce ya da öğüt olarak düsturlaştıran ve kalıplaşmış biçimleri bulunan
kamuca benimsenmiş özsözler” şeklinde bir tarif yapmıştır.14 Salih Sarıca ise
“Atalarımızın uzun yaşam deneyimlerinden sağduyusuyla bulup çıkardığı, yargılarını
bilgece düşünce ya da öğüt olarak kurallaştıran, güzel ve söyleyişte kalıplaşıp
kesinleşen, söyleyeni belli olmayan özlü sözler” şeklinde tarif etmiştir.15
Türkçe’deki atasözü tarifine bakıldığında Arapça’daki mesel tarifiyle büyük
çapta örtüştüğünü görürüz. Bu tariflerin ortak noktalarından birisi ve üzerinde fikir
birliği olmuş yönlerinden olan icaz yani sözün vecîz olması, akla mesel ile hikmet
arasındaki ilişkiyi akla getirebilir. Bu ilişkiyi anlamak için hikmetin ne olduğunu tarif
etmek ve aradaki benzerlikleri ve farkları belirtmek gerekir.
1.2. Mesel ve Hikmet ilişkisi
Hikmet:
Lügat olarak, engin ve kapsamlı düşünce, özlü söz, işleri sağlam ve kusursuz
yapmak demektir.
12
Aynı Yer.
13
Numan Yazıcı, Arapça-Türkçe,Türkçe-Arapça Atasözleri ve Deyimler, Rağbet Yayınları, İstanbul-
2003, s. 25.
14 Ömer Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, İnkılap, İst.,1988, I, s. 37.
15
Salih Sarıca, Konularına Göre Atasözleri ve Özdeyişler Sözlüğü, Fil Yayınevi, İstanbul-1997, s. 6.
6
Terim olarak, en değerli varlıkları, en yüce bilgi ile bilmek olarak tarif
edilmiştir.16
Ḳaṭâmış “Hayatın tecrübe ve deneyimleri sonucu anlamını bulan, doğru ve derin
manalar içeren, amacı öğüt ve nasihat olan vecîz sözlere hikmet denir” diye tarif
yapmıştır.17
Türkçe’de ise hikmet yerine vecîze veya özdeyiş ifadesi kullanılmıştır. Salih
Sarıca, hikmeti “Bir düşünceyi kısa, doğru, özlü olarak veren söyleyeni belli, nasihat
amaçlı güzel sözler” şeklinde tarif etmiştir.18
Mesel ile hikmet arasındaki başlıca farklar ise şu şekilde sıralanmıştır:
1- Mesellerde esas olan teşbîhtir. Benzerlik kurulmuştur. Ancak hikmette teşbîh
aranmaz, esas amaç manada isabettir.
2- Mesellerde genellikle icaz vardır. Fakat hikmetler mesellere oranla daha
uzundur.
3- Mesellerde asıl amaç istişhaddır. Yani bir benzer olay örnek getirilerek konu
açıklanır. Hikmetin temel amacı ise uyarı ve öğüttür. Ayrıca hikmetler, meseller gibi
sıradan bir olaydan doğmazlar.
4-Hikmetli sözlerin sahibi belli ve seçkin kişilerdir. Meseller ise topluma aittir.
Çoğunlukla ilk söyleyenleri bilinmez.19
Ancak şunu belirtmeliyiz ki hikmetler de zaman içerisinde kullanıla kullanıla
halk tarafından kabul görmüş, bazen ilk söyleyeni hatırlanmakla beraber, bazen de
anonimleşmiş ve mesel halini almıştır. Hz. Peygamberin, sahabenin ve toplum
tarafından rağbet görmüş âlimlerin ve bilginlerin sözleri bu tür meselleşmiş hikmetlere
verilebilecek en güzel örneklerdir. Tacettin Uzun bu durumu kitabında hikmeti
yaygınlaşıp mesel haline gelen hikmet, yaygınlaşıp mesel haline gelemeyen hikmet
şeklinde bir sınıflandırmaya giderek ortaya koymuştur.20
Hikmet haricinde "tabir" diyebileceğimiz bazı ifadeler ve günlük dilde kullanılan
bazı dua ve temenni kalıplarının da mesel ile ilişkisi üzerinde durulmuştur. Bu tür
ifadelere mesel kitaplarında yer veren ve onları meselden sayanlar olduğu gibi, bu
ifadeleri meselden görmeyip mesel materyali olarak tarif edenler de olmuştur. Bu tür
ifadeler meselin aslını oluşturan teşbîh unsurunu taşımadıkları halde mesel gibi telakki
16
Lisânu’l- Arab, XII, 143.
17
Ḳaṭâmış, a.g.e., s. 18.
18
Sarıca, a.g.e., s. 12.
19
Arap Edebiyatı Tarihi, Cahiliye Dönemi, Kenen Demirayak, Ahmet Savran, Erzurum-1996, s. 129.
20
Uzun, a.g.e., s. 15.
7
edilmiş ve kitaplarda yerini almıştır. Bedrettin Çetiner’e göre bazı dua kalıplarını
eserine ilk alan kişi Ebû Ubeyd el- Ḳâsım b. Sellâm (ö.224/838)’dır. Daha sonraki
müelliflerde de bu duruma rastlanır. Ebû Hilâl el-Askerî (ö.400/1009) mecâzî analık
babalık bildiren Ebû Oẟmân (Yılan), Ummu’l-Ḳura (Mekke) gibi tabirleri emẟâlden
saymış, Ḫamza el-Iṣfehânî (ö.351/962) bunları emẟâlden saymamıştır. Abdulmecîd
Ḳaṭâmış ise bunların meselden sayılamayacağını, mesel özelliği taşımadıklarını ancak
mesel materyali olarak isimlendirilebileceğini ifade eder.21
Netice olarak şunu söyleyebilriz: Meselin aslı ve amacı, teşbîh ve kinâyeli
anlatım olmasıyla beraber zaman içerisinde bu iki özelliği taşımadığı halde kendisiyle
misal getirilen, vecîz ve maksada uygun birçok söz mesel haline gelmiş ve mesel
kitaplarında zikredilmiştir. Bunun temel sebebi bu ifadelerin de mesel gibi yaygın hale
gelmesi ve halk tarafından benimsenip kullanılmış olmasıdır. Bu türden olan hikmetin
bir kısmını meselden ayırmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Tabir veya dua,
temenni ifadeleri de anonimleşmiş ve meselin ayrılmaz bir parçası halinde
kullanılagelmiştir.
Araplar millet olarak mesellere önem vermişler ve onları günlük hayatlarında
kullanmışlardır. Özellikle Arapların ümmî oluşu, onları ezbere yöneltmiş ve meseller
genellikle yazıyla değil de sözlü olarak aktarılmıştır. Bu durum neticesinde mesellerin
büyük bir çoğunluğu kaybolmuş, zamanımıza sadece bir bölümü aktarılabilmiştir. Fars
asıllı olan Ḫamza el-Iṣfehânî (ö.351/962) Arap mesellerinin Fars mesellerinin on katı
olduğunu, Ebû Ubeyde (ö.124/838)’nin Aḥmed b. Saîd el-Baḫilî'ye 14000 mesel
rivâyet ettiğini kaydeder.22 Günümüze kadar ulaşan mesel sayısı ise 6000 civarındadır.
2. MESELLERİN KISIMLARI
Arap mesellerini birkaç farklı boyutta incelemek mümkündür. İlk tasnif
mesellerin yapılarına göre yapılmıştır.
2.1. YAPILARINA GÖRE MESELLER
2.1.1. Vecîz Meseller
21
Diyanet İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul,2004, Mesel Maddesi,
Bedrettin Çetiner, s. 293.
22
Ḥamza el-Iṣfehânî, ed-Durretu’l-Fâḫira fî Emẟâli’s-Sâira,(Thk.  Abdulmecîd Ḳaṭâmış), Ḳâhire-1971,
I, 3.
8
Manası doğru vecîz sözler bu grupta değerlendirilmiştir. Temel prensip
istişhaddır. Yani sonradan ortaya çıkan bir olayın benzerini zikrederek benzerlik
kurmaktır. أفعل منkalıbındaki, en üstün anlamında kullanılan meseller bu gruba girer.
Günümüze ulaşan mesel kitaplarından Ḥamza el-Iṣfehânî (ö.351/962)’ye ait olan edDurretu’l-Fâḥira adlı eser tamamen bu kalıptaki meselleri toplamıştır. Ayrıca el-
Askerî (ö.400/1009) Cemheretu’l-Emẟâl adlı eserini alfabetik sıraya göre düzenlemiş,
daha sonra bâb sonlarında bu kalıptaki meselleri zikretmiştir. el-Meydânî (ö.518-1124)
Mecmau’l-Emẟâl adlı eserinde meselleri alfabetik sırayla tasnif etmiş, daha sonra bu
kalıptaki meselleri sıralamıştır.23 Ayrıca halk tarafından kabul görmüş ve anonimleşmiş
peygamber, sahabe, filozof ve bilginlere ait hikmetli sözler de bu gruptan sayılmıştır.
Vecîz mesellere örnekler:
أثقلُ من أُحُدٍ
''Uhud’dan daha ağır" 24
أجودُ من حاتِم
" Ḥâtem’den daha cömert"25
- Cörmetliği ile bilinen bir kişidir.
أحمقُ من هَبَنّقَة
"Habenneḳâ’dan daha ahmak"26
- Ahmaklığı ile bilinen bir kişidir.
السِرُّ أمانة
"Sır emanettir".27
2.1. 2. Kıyâsî Meseller
Daha çok zihnî meseleleri tarif etmek, soyut düşünceyi somutlaştırıp tasvir
etmek amaçlı, bir konudaki fikri ya da delilleri açıklama amacı güden Kur'ân-ı Kerîm ve
hadislerde bolca kullanılan bir mesel türüdür. Temsil diye de adlandırılabilir. Bu tür
mesellerin kendine has özellikleri vardır. Vecîz mesellere kıyasla oldukça uzun
23
Arap Edebiyatında Kaynaklar, Sadi Çöğenli-Kenan Demirayak, Erzurum-1994, s. 103,104.
24
el-Meydânî, I, 156.
25
Aynı Eser, I, 182.
26
Aynı Eser, I, 217.
27
el- Askerî, I, 416.
9
mesellerdir. Kıyâsî meseller genellikle “meẟelu, kemeẟeli, kemâ vb". ifadelerle başlar.
Meselleri toplayan kitaplarda bu tür mesellere pek rastlanmaz.28
Kıyâsî mesellere örnekler
مَثَلُهُمْ آَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللَّهُ بِنُورِهِمْ وَتَرَآَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ لا
يُبْصِرُونَ
"Onların örneği ateş yakmaya çalışan adamın örneği gibidir. Ateş etrafını
aydınlatınca Allah onların nurunu götürür ve onları karanlıklar içerisinde göremez bir
halde bırakıverir. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler ve onlar hakkı göremezler".29
إنما مثَلِي ومَثَلِ الدنيا آمثل راآِب في ظِلّ شَجَرَةٍ في يوم صائِفٍ ثم راح وتَرَآَها
"Benim ve dünyanın örneği sıcak bir günde [geniş bir arazide yol alırken] bir
ağaç [görüp de] altında gölgelenip rahatlayan, dinlenen ve orayı terk edip giden kişinin
örneği gibidir". 30
Kıyâsî mesellere islâmî dönem meseller adı altında bolca örnek verilecektir.
2.1. 3. Hurâfî Meseller
Arapların çoğunlukla hayvanlar olmak üzere insanların dışındaki varlıkların,
cansızların dilinden aktarılan, eğitme, ahlaki ders ve öğüt verme veya mizah ve latife
amaçlı küçük sembolik hikâyeler veya ifadelerdir. Edebiyatımızda bu türe “intak” adı
verilmiştir. Bu tür “fabl” olarak da isimlendirilmiştir. Özellikle Beydâbâ’nın Kelile ve
Dimne’deki hayvan hikâyeleri ve La Fontaine'nin fablları bu türe örnek olarak
verilebilir.31
Hurâfî mesellere örnekler:
قيل لها إحْمَلي فقالت أنا طائِر فقيل لها طِيرِي فقالت أنا بَعِيرٌ
"Deve kuşuna yük taşı denilince “Ben kuşum” diye cevap vermiş. O halde uç
denilince “Ben deveyim” diye cevap vermiştir".32
لا ولكنه طَبْعِي
28
Ḳaṭâmış, a.g.e., s. 28,30; Bedrettin Çetiner, “Mesel”, DİA, XXIII, s. 294.
29
Bakara; 17.
30
el-Beyhaḳî, Ebû Bekr Aḥmed bin Ḥuseyin, Şuabu'l Îman, (Thk,Muḥammed Saîd),Beyrut-1991, II,
166; Ḥâkim en-Nîsâbûrî, Muḥammed bin Abdullah, el-Mustedrek alaṣ-Ṣaḥîḥayn, Beyrut-1990, IV, 344.
31
Uzun, a.g.e., s. 16.
32
el-Iṣfehânî, II, 553.
10
"Hayır ama bu benim tabiatım".
Rivâyete göre bir adam soğuktan neredeyse donmak üzere olan bir yılan bulur
ve ısınsın diye elbisesinin altına sokar. Yılan ısınıp kendine gelince adamı ısırır. Adam
“Yazık sana, yaptığımın karşılığı bu mu olmalıydı” deyince yılan “Hayır ama bu benim
tabiatım” diye cevap vermiştir.33
يَا شَاةُ أيْنَ تَذْهَبين ؟ قَالَتْ : أجَزُّ مَعَ المَجْزُوزِينَ
Koyuna, nereye gidiyorsun denilince "Koyun kırpanlarla beraber koyun
kırpmaya gidiyorum". diye cevap vermiştir. Bu mesel kalabalığa uyan ve yaptıklarını
sorgulamayan ahmak kişiler için kullanılır. 34
اطَّلَعَ الْقِرْدُ فِي الْكَنِيفِ فقَالَ : هَذِهِ المِرْآةُ لِهَذَا الْوَجْهِ
Maymun, helâdaki su birikintisine bakıp kendisini görünce “Bu güzel ayna bu
güzel yüz içindir” demiştir. Herkes kendisisini beğenir anlamındadır.35
البيت ضَيِّقٌ والحِمارُ رَقَّاصٌ
"Ev dar, eşek rakkâseliğe soyunuyor".36
Elindeki imkânlara bakmadan işe soyunanlar için kullanılır.
حتي يَحُجَّ البَرْغوث
"Pire hacca gidince"37
Bu mesel bir şeyin imkânsızlığını ifade etmek için kullanılır.
زَمَانُ أرَبَّتْ بِالِكلاَب الثَّعَالِبُ
"Zaman, tilkilerin köpekleri yönettiği zaman olmuş".38
Her şeyin birbirine karıştığı, herkesin kendi görevî dışındaki işlere bulaştığı ve
düzenin kalmadığı zamanlar için kullanılır.
3. ÇIKIŞ YERLERİNE GÖRE MESELLER
3.1. Bir hâdiseden doğan ve hâdiseden sonra yaygınlaşan meseller
Bu tür mesellerde bir olay cereyan eder ve olayın sonunda söylenen söz mesel
haline gelir.
33
Ebû’l- Ḳâsım Maḥmûd b. Ömer Cârullâh ez-Zemaḫşerî, el-Mustaḳṣâ fî Emẟâli'l- Arab, Beyrut-
1408/1987, II, 352.
34
ez-Zemaḫşerī, II, 406.
35
Hasan Akdağ, Arap Dilinde Deyimler ve Atasözleri, Konya-1999,s. 64.
36 İlyas Karslı, Temel Sözlük(el-Mucemu'l-esâsî Arabî, Türkî), İstanbul-1997,s. 962.
37
ez-Zemaḫşerī, I, 58.
38
Aynı Eser, I, 110.
11
الصيفَ ضيعتِ اللبنَ
“Sen sütü yazın kaybetmiştin".39
Rivâyete göre yaşlı ve zengin kocası olan bir kadın, kocasından boşanır. Daha
genç fakat fakir birisiyle evlenir. Belli bir zaman sonra yiyecek bir şeyleri kalmayıp
sıkıntıya düşünce kadın, eski kocasına gidip biraz süt ister. Kocası ise yukarıdaki
ifadeyle cevap verir. Yani sen bu hale gelmeden önce düşünseydin, beni boşamakla
hakkını kaybettin demek istemiştir. Bu olaydan sonra mesel yaygınlaşmıştır.
3.2. Bir kıssa hakkında rivayet edilen meseller
Cahiliye döneminde meşhur olan savaşlar ve hikâyeler vardı. Daha sonra o
günün ismi zikredilince olan olaylar ve hikâyeler anlaşılır hale geldi. Aynı şekilde
Kur'ân-ı Kerîm’deki peygamber kıssaları da bu türden sayılmıştır. Peygamber kıssaları
dilden dile dolaşınca ortaya bu tarz meseller çıkmıştır. Örneğin: عصا موسىdenilince
Hz. Mûsâ (a.s.)’nın hikâyesi anlaşılırdı.40
3.3. Teşbîh yapmaktan doğan meseller
Bu meseller, aralarındaki benzerlikten dolayı bir şeyi bir şeye benzetmekten ve
bu benzetmenin yaygınlaşmasından doğmuştur.
أحلمُ من أَحْنَفٍ
“Aḥnef’ten daha yumuşak huylu".41
Bu zatın asıl ismi Ebû Baḥr Ṣaḫr b. Ḳays’tır. Rivâyete göre yalnız başına
dolaştığı bir gün karşısına çıkarak kendisine edepsizce sözler söyleyen kötü niyetli
birine sükûtla karşılık verir. Yoluna devam eder fakat adam onun peşini bırakmayarak
edepsizce konuşmalarına devam eder. Gide gide Aḥnef’in akrabalarının olduğu bir yere
doğru yaklaşırlar. Bu esnada Aḥnef bu adama doğru dönerek “Biraz ilerlediğimiz
takdirde dostlarıma tesadüf edeceğiz. Küfürlerinin kalanını onların yanında yapacak
olursan sana zarar verirler. Bana söyleyeceklerin varsa oraya gitmeden söyle” diyerek
adamı uyarır. Kendisine kötü davranan bu kişiye karşı tavrı insanların onu mesel
yapmasına sebep olmuştur.
أبخلُ من مادِرٍ
39
el-Askerî, a.g.e., II, 422.
40
Numan Yazıcı, a.g.e., s. 37.
41
Muallim Nâcî,Ṣânihatu’l-Arab,(Hazırlayan: Ömer Hakan Özalp), İstanbul-2002, s. 27.
12
“Mâdir’den daha cimri".
Bu şahsın gerçek ismi Mâdir değildir. Hilâl oğullarından olan bu zat,42 rivâyete
göre bir keresinde kuyudan devesini suladı. Kuyunun dibinde az bir su kalınca bu şahıs,
kendisinden sonra kimse suyu kullanamasın diye suya pisledi ve pisliğini elleriyle
kuyunun kenarlarına sürdü. Bu durumu gören kişiler bu hareketi onun cimriliğine
yordular ve mesel haline gelen yukarıdaki sözü zikrettiler. Gerçek ismi Muḥârik olan bu
kişiye pisliğini eliyle bulaştıran anlamındaki Mâdir denilmiştir.43
3.4. Hikmetten doğan meseller
Peygamber, şair, filozof gibi seçkin kişilerin mesel haline gelmiş sözleri bu tür
meselin kaynağını oluşturur.
سِرُّك أَسيرُك فإذا تَكَلَّمْت به صِرْتَ أسِيرَه
"Sırrın esirindir. Konuştuğunda sen onun esiri olursun".44
Bu söz Hz. Ali (ra)’ye aittir. Bu söz gibi, sözleri mesel haline gelmiş birçok
sahabe ve tabiun bulunmaktadır.
3.5. Şiirden doğan meseller
Arap mesellerinin bir kısmı şiire dayanır. Arap edebiyatı içerisinde şiirin
vazgeçilmez bir yeri vardı. Bu yüzden şiir, her tarafta okunur ve halk tarafından
kullanılırdı. Şiirde hoşa giden ve olaylara tevafuk eden lafızlar halk arasında kullanıla
kullanıla zamanla mesel haline gelmiş ve şiirden alındığı bazen zikredilmekle beraber
çoğu kere zikredilmeden kullanılmıştır. Bedrettin Çetiner, el-Atâhiye’nin kasidelerinin
hepsinin zamanla mesel haline geldiğini ve şairin “Ẕâtu’l-Emẟâl” adlı kasidesinin 4000
mesel içerdiğini kaydeder.45
Örnekler:
يُدْرَكُ من لَحْظِ الفَتى أسرارُه إن الجَواد عيْنُه فِرارُه
"Gencin bir anlık duruşundan gizledikleri anlaşılır. Doğrusu asil kişinin dışı içini
gösterir".46
قد قيل ما قيل إن حَقا وإن آِذْبا فما إعْتِذارُكَ من شيء إذا قيلا
42 İbn Ḫalliḳân, Vefâyâtu’l-Âyân, Ḳâhire, 1994, I, 450.
43
ez-Zemaḫşerî, I, 13; el- Askerî, a.g.e., I, 246.
44
el-Bekrî, Ebû  Ubeyd, Faṣlu'l-Maḳâl fî Şerḥi Kitâbi'l-Emẟâl, (Thk, İḥsân  Abbâs, Abdu'l-Mecîd
Abidîn), Beyrut-1997, I, 58.
45
Bedrettin Çetiner, “Mesel”, DİA, 294.
46
el-Askerî, I, 78; ez-Zemaḫşerî, I, 315.
13
"İster doğru ister yalan, söylenen söylendi. Söz söylendikten sonra özür
dilemenin ne faydası var".47
3.6. Kur'ân’dan doğan meseller
Bu tür mesellerin bir kısmı tamamen âyettir. Bir kısmı ise âyetlerden iktibas
yapılmıştır.
Örnek:
أفْرَغُ مِنْ فُؤادِ أمِّ مُوسى
"Mûsâ'nın annesinin kalbinden daha boş, daha yalnız".48
3.7. Hadisten doğan meseller
Bu tür meseller de Kur'ân meselleri gibi ya tamamen hadisten oluşan ya da
kısmen hadisten iktibas yapılmış mesellerdir.
Örnek:
من حسْنِ إسْلامِ المَرْءِ تَرْآُه ما لا يَعْنيه
"Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi kişinin Müslümanlığının
güzelliğindendir". 49
4. DEVİRLERE GÖRE MESELLER
4. 1. CAHİLİYE DÖNEMİ MESELLERİ
İslâm’ın doğuşundan önceki döneme ait mesellere Cahiliye dönemi meseli denir.
Bu tür meseller genellikle şiir menşeli ya da bir kıssa veya olaydan kaynaklanan
mesellerdir. Özellikle Araplar arasındaki savaşları anımsatan ve Yevmu Ḥalîme,
Yevmu'l-Beẟûẟ, Yevmu Dâhis, Yevmu Ġabra gibi ifadelerle mesel kitaplarına geçmiş
“Eyyâmu’l-Arab” ile ilgili meseller bu tür mesellerin önemli bir bölümünü oluşturur. Bu
tür meseller, Arap tarihi açısından da önemli bir yer teşkil eder. Cahiliye mesellerinin
bir kısmının doğuş hikâyesi muhafaza edilmiş, bir kısmının ise zamanla hikâyesi
kaybolmuş ve yeni hikâyelerle aktarılmıştır. Bir meselin cahiliye dönemine ait olup
olmadığı meselde geçen şahıs isimlerinden, zikredilen “Eyyâmu’l-Arab” ile ilgili
ifadelerden ya da çöl hayatı, çöl hayvanı, çöl bitkisi vb. eski Araplar için önem taşıyan
47
Numan Yazıcı, a.g.e., s. 38.
48
Ḳaṣaṣ;10; ez-Zemaḫşerî, I, 271.
49
Aḥmed b. Ḥanbel, el-Musned, Ḳâhire-1313, I, 201; et-Tirmîzî, Muḥammed b.Îsâ, Sunen-u Tirmîzî,
(Thk, Aḥmed Muḥammed Şâkir),Beyrut, tsz, Kitâbu'z-Zuhd, 11.
14
şeylerin isimlerinden anlaşılır. Bazen de mesel kitaplarında meselin hangi döneme ait
olduğu belirtilerek bu tür mesellere işaret edilmiştir. Özellikle gramerde istişhad olarak
kullanılan meseller, cahiliye mesellerinden seçilmiştir. Çünkü cahiliye dönemi henüz
Arapların diğer milletlerle çok fazla etkileşime girmediği ve dillerinin bozulmadığı
dönem olarak kabul edilir.50
Cahiliye dönemine ait mesellerden örnekler:
أوَّلُ الصَّيْد فَرَعٌ
"Avların ilki Fara’dır".
Fara: Cahiliye devrinde Mekkelilerin ilahlarına kurban olarak kestikleri
hayvanlarına verdikleri addır.51 el-Meydânî, bu meselin daha önce hayırlı bir iş
yapmamış ve ilk defa hayrı görülen kişiler için kullanıldığını belirtir.52
اَلْبِضَاعَةُ تُيَسرِّ الْحَاجَةَ
"Mal insanın sıkıntısını kolaylaştırır". .53
Küçük bir hediye ya da rüşvet zor durumdan kurtarır anlamında kullanılır. Bu
meselin rüşveti teşvik için kullanıldığı aktarılır. Rüşvet ise cahiliye kokan bir âdettir
صَكّا ودِرْهَماك لك
"Kuvvetle yap, iki dirhemi hak ettin".54
Rivâyete göre iki dirhem karşılığında erkeklerle yatan bir hayat kadını vardı.
Yine bir gün bu kadın aynı ücret karşılığında bir erkekle beraber oldu. Kadınla ilişkiye
giren adam, kadının yaptığı işten memnun kalınca, kadına işini güzel yaptığını ifade
etmek için bu sözü söylemiştir. Zaman içerisinde bu mesel, işini güzel yapıp kazandığı
parayı hak eden herkes için söylenir olmuştur.
مَرَّةً عَيْشٌ وَمَرَّةً جَيْشٌ
"Bazen yaşam, bazen ölümsün".55
Anlatıldığına göre ünlü şair İmruu’l-Ḳays, bir grup arkadaşıyla içki
meclisindeyken kendisine babasının ölüm haberi gelir. İmru’l-Ḳays, bir gelen haberi, bir
de içinde bulunduğu âlemi düşünür ve bu sözü söyler.
يومُ عُكاظ
50
Bedrettin Çetiner, a.g.m., s. 295.
51
Lisânu’l-Arab, XIII, 250.
52
el-Meydânî, I, 25.
53
ez-Zemaḫşerî, I, 344; el-Askerî, a.g.e., I, 232.
54
el-Meydânî, I, 407.; el-Askerî, I, 579.
55
ez-Zemaḫşerî, II, 344.
15
" Ukâz günü"
Ukâz, Mekke yakınlarındaki bir su ismidir. Aynı zamanda, Mekke yakınında
bulunan çarşılardan birinin adıdır. Araplar yılda bir kez bir ay boyunca Ukâz’da
toplanır, alışveriş yapar, eğlenir ve şiir yarışmaları düzenlerlerdi.56
إذا زَنَيْت فازْنِ بالحُرَّة وإذا سَرَقْت فاسْرِقِ الدُّرَّة
"Zina edeceksen hür kadınla et, çalacaksan inci çal".
Bu mesel kinâyeli söylenmiş olsa bile, meselde kullanılan ifadeler(Zina-çalmak)
meselin cahiliye dönemine ait olduğunu gösterir.Bu meselin daha sonra farklı anlamda
kullanılır hale gelmesi muhtemeldir. Muallim Nâcî, bazı âlimlerin bu meseli edebe
aykırı bulduklarını, ancak bu meselin bir işte gayretli olmayı ve en güzelini yapmayı
teşvik için kullanıldığını belirtir. Meselin söyleniş şeklini korumakla beraber, kullanım
yerlerinin değiştiği görülmektedir. Ayrıca Muallim Nâcî, Mevlânâ’nın bu meseli
Mesnevî’sinde irşat amaçlı kullandığını da ekler.57
أحْسَنُ من الزُُّونِ58
“Putların yapıldığı yerden daha güzel".
Meselde geçen ِ الزُونifadesi, meselin cahiliye dönemine ait olduğunu açıkça
ortaya koyar.
أنومُ من فَهْد ٍ 59
“Pars’tan daha uykucu".
Pars, Araplar arasında uykuculuğu ile bilinen bir çöl hayvanıdır.
4.2. İSLAMİ DÖNEM MESELLERİ
Kur'ân-ı Kerîm’deki bazı âyetlerden ve Hz. Muḥammed(s.a.v.)’in hadislerinin
bir kısmından oluşan meseller ise İslâmî dönem meselleri olarak değerlendirilmiştir.
Ayrıca sahabe ve tabiunun büyüklerine ait ve halk tarafından genel kabul görmüş
hikmetli sözler de bu grup içerisinde değerlendirilebilir. İslâmî dönem meselleri
içerisinde genellikle İslama ait kavramların kullanıldığı ve çoğunlukla االلهlafzının
kullanıldığı mesellerdir. Bu tür mesellerde kendi içerisinde üç kısımda
değerlendirilebilir.
56
el-Meydânî, a.g.e., II, s. 431.
57
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 35.
58
ez-Zemaḫşerî, I, 153.
59
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 153.
16
4.2.1. KUR'ÂN MESELLERİ
Tefsir usulü ve Kur'ân ilimlerinde Kur'ân-ı Kerîm’deki meseller ve bu
mesellerden bahseden ilim için “Emẟâlu’l-Ḳur'ân” tabiri kullanılmıştır. Meṣel ya da
Emṣâl kelimesi, Kur'ân-ı Kerîm’de birçok yerde kullanılmıştır. Emẟâlu’l-Ḳur'ân:
“Âyetlerdeki mana ya da maksadın insan ruhunda iz bırakan ve hayranlık uyandıran bir
biçimde kısa ve özlü olarak ifade edilmesidir".60 şeklinde tarif edilmiştir. İmam Şâfiî (
) bu ilmi, müçtehitlerin bilmesi zorunlu olan ilimler arasında sayar. Mâverdî
(ö.450/1058) ise Emẟâlu’l-Ḳur'ân adlı eserinin mukaddimesinde bu ilmin Kur'ân
ilimlerinin en önemlilerinden biri olduğunu belirtir.61
Kur'ân-ı Kerîm’in sahip olduğu fesâhat ve belâgat, Arapları büyük ölçüde
etkilemiştir. Özellikle Kur'ân-ı Kerîm’in indirilişinden sonra Arap edebiyatı yöntem
değiştirmiş ve eskiden şiirle yapılan istişhad, yerini Kur'ân-ı Kerîm’e bırakmıştır.
Kur'ân üslubundaki mesel getirmeler ve peygamber kıssaları Arapların dikkatini çekmiş
ve günlük mesel kullanımında bu yeni türler kullanılmaya başlanmıştır. Kur'ân-ı
Kerîm’deki temsiller ve bu temsillerdeki benzetmeler çok fazla beğenilmiş ve halk
arasında mesel olarak kabul görmüştür.
Kur'ân-ı Kerîm’in özellikle temsil dediğimiz mesel türü, diğer mesellerden çok
ayrı bir türdür. Çünkü bu meseller, normal meselin aksine çok uzun biçimdedir ve
genellikle şahıslar ile değil de düşünce şekilleri ve toplum özellikleri ile ilgili
karşılaştırmalar yapar. Mesellerde asıl olan benzetme hususu ise temsillerde hemen
hissedilir.
Bedrettin Çetiner, mesel kelimesinin Kur'ân-ı Kerîm’de başlıca şu manalarda
kullanıldığını belirtir:
1) Misal, örnek, benzer: Bu, meselin en yaygın anlamıdır. (Rad; 13-17,
İbrâhîm; 24-26, Rûm; 58, Zumer; 27)
2) Hâl, sîret, durum: Geçmiş kavimlerin halleri, inkârcı tutum ve davranışları, bu
yüzden başlarına gelen belâlar birer mesel olarak zikredilmiştir. (Bakara; 214, Arâf;
176, Zuḫruf; 8)
60
Mennâ el-Kettân, Mebaḥiẟ fî Ulûmi’l-Ḳur'ân, Riyad-1401/1981, s. 283.
61
Hasan Keskin, Emẟâlu’l-Ḳur'ân, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
1986, s. 8.
17
3) İbret: Bazı geçmiş kavimlerin hayatı ve hikâyeleri ibret anlamında
zikredilmiştir. (Zuhruf; 56-59)
4) Vasıf, özellik: Birçok âyette mesel, bir şeyin vasfı ve özellikleri anlamında
kullanılmıştır. (Ra’d; 35, Muḥammed; 15)62
Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm’deki mesellerin amaçları ise şu şekilde sıralanmıştır:
a) Bilgi vermek
b) İkna
c) Özendirme, caydırma
d) Eğitim
e) Medḥ, Zem
f) Tefekkür
g) Edep ve hayâyı korumak63
Ahmet Bulut ise çalışmasında Emẟâlu’l-Ḳur'ân’ı üç bölüme ayırır:
1- Kur'ân’dan i’rad edilen meseller: Âyetin birebir aynısının kullanıldığı
mesellerdir.
2- Kur'ân’dan mesel haline gelen lafızlar: Âyetin bir bölümü iktibas edilerek
kullanılan mesellerdir.
3- Gizli meseller: Anlam olarak Kur'ân-ı Kerîm’deki âyetlerle aynı anlamda
kullanılan mesellerdir.64
Ayrıca bu tür meselleri, insanların Kur'ân-ı Kerîm âyetlerini mesel gibi
kullanması ve Kur'ân-ı Kerîmin kendisinin kullandığı meseller şeklinde de ele alabiliriz.
İnsanların mesel şeklinde kullandığı âyetlere örnekler:
أَدنى مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“Şah damarından daha yakın”65
أخسر من حَمّالَة الحَطَب
“Odun taşıyandan daha ziyankâr”66
أفرغ من فُؤادِ أُمِّ موسى
62
Bedrettin Çetiner, a.g.m., s. 300.
63
Aynı Yer.
64
Ahmet Bulut, Arap Dili ve Edebiyatında Emsâl, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul-1984, s. 110.
65
ez-Zemaḫşerî, I, 110.
66
Leheb; 4; ez-Zemaḫşerî, I, 100.
18
“Hz. Mûsâ’nın annesinin kalbinden daha boş”67
الآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ
“Şimdi gerçek (hak) ortaya çıktı”68
أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ
“Sabah yakın değil mi?”69
قُلْ آُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاآِلَتِهِ
“De ki: (Ey Nebi) Herkes meşrebi, mizacı ne ise ona göre hareket eder".70
وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلا الْبَلاَغُ
“Resûle düşen ancak tebliğdir".71
لا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلا وُسْعَهَا
“Allah hiç kimseye güç yetiremeyeceği şeyi teklif etmez, yüklemez".72
آُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
“Allah her gün yeni bir iştedir".73
آُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
“Yeryüzünde bulunan tüm canlılar bir gün yok olacaktır".74
آُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ
“Her nefis, ölümü tadıcıdır".75
وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ
“Olur ki bir şey hoşunuza gitmezken o sizin için hayırlıdır".76
آَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً آَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّه
“Nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle çok kalabalık gruplara galip gelmiştir".77 ِ
ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ
“İsteyen de aciz, istenen de”78
هَلْ جَزَاءُ الإِحْسَانِ إلا الإِحْسَانُ
“İyiliğin mükâfatı, iyilikten başka bir şey midir?”79
67
Ḳaṣaṣ; 10; ez-Zemaḫşerî, I, 271,
68
Yûsuf; 51; Muallim Nâcî, a.g.e., s. 398.
69
Hûd; 81; Aynı Eser, s. 398.
70 İsrâ; 84; Aynı yer.
71
Mâide; 99; Aynı Eser, s. 399.
72
Bakara; 286; Aynı yer
73
Raḥmân; 29; Aynı yer.
74
Rahmân; 26, Aynı Eser, s. 400.
75 Âli İmrân; 285, Aynı Eser, s. 398.
76
Bakara; 216; Bulut, a.g.e., s.108.
77
Bakara; 249; Aynı Yer.
78
Ḥacc; 23; Aynı Yer.
19
وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ
“Evlerin en zayıfı örümceğin evidir".80
Kur'ân-ı Kerîm'de mesel olarak kullanılan âyetlere örnekler:
أَلَمْ تَرَ آَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مثلا آَلِمَةً طَيِّبَةً آَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ
“Allah’ın güzel sözü, dalları gökte, kökü sabit, güzel ağaca benzetmesini
görmedin mi?”81
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْءَانِ مِنْ آُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَآَّرُونَ
“Muhakkak ki bu Kur'ân’da insanlar iyice düşünsünler diye her türlü meseli
getirdik".82
وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مثلا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ
“(Ve hatırla ki) Bir zamanlar Meryem’in oğlu bir delil olarak anlatıldı da senin
kavmin hemen inat etti".83
إِنَّ اللَّهَ لا يَسْتَحْيِي أَنْ يَضْرِبَ مثلا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا
“Şüphesiz ki Allah bir sivrisineği veya daha üstününü misal getirmekten
sakınmaz".84
Ayrıca Kur'ân’da bulunan bu tarz âyetleri şöyle belirtebiliriz:
Bakara; 2/17-20-26-171-174-261-264-265-266-267
Âl-i İmrân; 3/59-116-117
Enâm; 6/122
Arâf; 7/40-59-175-176-179-193
Yûnus; 10/24
Hûd; 11/24
Rad; 13/17
İbrâhîm; 14/18-24-25-26
Naḫl; 16/58-60-74-75-76-92-112
İsrâ; 17/47-48-49
Kehf; 18/32-45-54
Ḥacc; 22/30-31-73-74
79
Raḥmân; 60; Aynı Yer.
80
ez-Zemaḫşerî, I, 445.
81 İbrâhîm; 24.
82
Zumer; 27.
83
Zuḫruf; 57.
84
Bakara; 26.
20
Nûr; 24/34-35-38-39-40
Furḳân; 25/9-33-39-44
Ankebût; 29/41-43
Rûm; 30/27-28-58
Yâsîn; 36/13-27-77-81
Zumer; 39/27-29
Zuḫrûf; 43/8-17-56-57-59
Taḥrîm; 66/10-11-12
Muddeẟẟir; 74/31-49-51
Kur'ân meselleri konusuna birçok tefsirde değinilmiş ve özel bölümler
ayrılmıştır. Ayrıca Emẟâlu’l- Ḳur'ân konusunda birçok müstakil eser telif edilmiştir. Bu
eserlerin bir kısmını şu şekilde sıralayabiliriz:
-Ḥuseyn b. Fażl el-Becelî; el-Emẟâlu’l-Kâmine fi’l- Ḳur’âni’l-Kerîm. Bu eser
Ali Ḥuseyn el-Bevvâb’ın tahkikiyle neşredilmiştir. Riyad, 1412/1992
-Ḥakîm et-Tirmîzî; el-Emẟâl mine’l-Kitâb ve’s-Sunne. Muṣṭafâ Abdulkâdir
Atâ’nın tahkikiyle neşredilmiştir. Beyrut, 1409/1989
- Mâverdî, Emẟâlu’l- Ḳur'ân. Yazma nüshası Bursa Eski Yazma ve Eserler
Kütüphanesinde bulunmaktadır.
- İbn Ḳayyım el-Cevziyye; el-Emẟâl fi’l-Kur'âni’l-Kerîm. Saîd Muḥammed
Nemr el- Ḥaṭîb tahkikiyle neşredilmiştir. Beyrut, 1403/1983
- Muḥammed Râfet Saîd; Delâlâtu’l-Emẟâl fi’l-Ḳur'âni’l-Kerîm, Ḳâhire, 1988.
-Abdurraḥmân Ḥasân Ḥabenneḳa el-Meydânî; Emẟâlu’l-Ḳur'ân ve Suverun min
edebihi’r-Refî
, Dımaşḳ, 1992
- Muḥammed Bekîr İsmâîl; el-Emẟâlu’l-Ḳur'âniyye, Ḳâhire, 1986
- Muḥammed Abdurraḥîm; el-Emẟâl fi’l-Ḳur'ân-il-Kerîm, Beyrut, 1423/2003
- Hasan Keskin; Emẟâlu’l-Ḳur'ân, Marmara Ünv. Sosyal Bil. Enst. Yüksek
Lisans Tezi, 1986
- Yusuf Yurt; Kur'ân Meselleri, Selçuk Ünv. Sosyal Bil. Enst. Yüksek Lisans
Tezi, 1991
- Veli Ulutürk; Kur'ânda Temsîlî Anlatım, Emsâlu’l-Kur'ân, İstanbul, 1995
21
4.2.2. HADİS MESELLERİ
Hadis literatüründe Hz. Peygamberin meselleri, “Emẟâlu’l-Hadîẟ” tabiriyle
ifade edilir. Hz. Peygamber Arapça’yı çok güzel kullanır, zaman zaman meseller
söylerdi. Abdullah b. Amr b. Âs, peygamberimizden bin tane mesel ezberlediğini
Rivâyet eder.85
Hadislerdeki meseller iki tür olarak ele alınmış ve incelenmiştir. Birinci grup
meseller, Hz. Peygamberin “Cevâmiu’l-Kelîm” özelliğinden sadır olmuş vecîz
konuşmalardan ibarettir. İkinci tür hadis meselleri ise Kur'ân-ı Kerîm’deki temsile
benzeyen, anlaşılması zor konuların mukayeseye dayalı ifadelerinden oluşan mesel
türüdür. Bu tür meseller, آمثل, مثلgibi ifadelerle başlar. Bu meseller, hadis kitaplarında
bir başlık altında toplanmış değildir. Genellikle bu tür meseller dağınık şekildedir.
Ancak Tirmîzî, bu mesellerden on dört tanesini “Kitâbu’l-Emẟâl an Rasûlillah” başlığı
altında bir araya getirmiştir.86
Hz. Peygamber insanlar tarafından gerek sözleri gerek fiilleri yönünden model
alındığından sözlerinin bir kısmı yaygınlık kazanmış ve mesel haline gelmiştir. Hz.
Peygamberin kullandığı mesellerin hepsi, kendisinin ilk defa kullandığı meseller
değildir. Bazen cahiliye döneminde kullanılan güzel ve İslam’a aykırı olmayan
meselleri kullandığı da olmuştur.
Ṭarafe b.Abd(ö.60/564)’in “Azık vermediğin kimse sana haber getirir".
meselini, peygamberin mesel olarak kullandığı görülür.87
ستُبْدِي لكَ الأيامُ مَا آُنْتَ جاهلاً ويأتِيكَ بالأخبارِ من لم تُزَوِّدِ
"Gelecek günler bilmediğin konularda seni aydınlatacak. Azık vermediğin kimse
sana haberler getirecek". Bu şiirin ikinci kısmı mesel haline gelmiştir.88
Mesel kitaplarında ise Hz. Peygamberin meselleri farklı şekillerde yer almıştır.
el-Meydânî (ö.518/1124) eserinin otuzuncu bölümünü Hz. Peygamberin mesellerine ve
bazı sahabenin sözlerine ayırmıştır. Ebu Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm (ö.223/837) ise
eserinin başlangıcında Hz. Muhammed’in mesellerinin bir kısmını zikrederek kitabına
başlar. Diğer mesel kitaplarında da Hz. Muhammed’in mesellerine rastlanır. Ancak
85 İbn Ḥanbel, IV, 200.
86
Tirmîzî, Kitâbu'l-Edeb, s. 76-82.
87
Tirmîzî, Kitâbu'l-Edeb, 71; İbn Ḥanbel, VI, 31.
88
ez-Zemaḫşerî, II, 404.
22
bunlar, genellikle dağınık halde verilmiştir. Ana kaynaklar haricinde bu tür meseller ile
ilgili müstakil çalışmalar da yapılmıştır.
Mesel kitaplarından ve Emẟâlu’l-Ḥadîẟ kitaplarından derlediğimiz peygamber
mesellerine ait örnekler:
إنّ مِنْ شِرَار الناس مَنْ أآرَمَه الناسُ إتّقاءَ لِسانِه
“İnsanların en kötüsü kendisinin dilinden korunmak için diğer insanların
kendisine ikramda bulunduğu kişidir".89
الصَّبْر عند الصَّدْمَةِ الأولى
“Sabır, belanın geldiği ilk anda olmalıdır".90
أنْفِقْ بِلالُ ولا تَخْشَى مَنْ ذي العَرْشِ إقْلال
“İnfak et Bilâl, Arşın sahibinin azaltmasından korkma".91
العلماء أمَان االله على خلقه
“Âlimler, Allah’ın kulları üzerindeki kefilleri, sorumlularıdır".92
لا يَشْبَعُ عالِمٌ من عِلْم حتى يكون مُنْتَهاهُ الجَنَّةُ
“Âlim son durağı cennet oluncaya kadar ilme doymaz".93
الان حَمِيَ الوَطِيسُ
“Tandır (savaş) şimdi kızıştı". Bu sözü, Huneyn savaşında savaşın şiddetlenmesi
üzerine söylemiştir.94
الكَيِّسُ مَن دانَ نَفْسَه وعَمِلَ لِما بَعْد الموت
“Akıllı(kişi), nefsini düşünmeyip ölümden sonrası için çalışandır".95
آُلُّكُمْ راعٍ وآلكم مَسْؤول عَن رَعِيَّتِه
“Hepiniz çobansınız ve maiyetinizdekilerden sorumlusunuz".96
وإنَّ مما يُنْبِت الرَبيعُ ما يَقْتُلُ حَبَطا أو يَلِمُّ إلا فاعِلُها
“Baharın ortaya çıkardığı bitkilerde ya karın şişliğinden ölüm ya da yiyene acı
vardır".97
89
el-Buḫarî, Ebû Abdillâḥ Muḥammed b. İsmâīl, el-Câmiu’ṣ-Ṣaḥîḥ, Kitâbu'l-Edeb, 372; İbn Sellâm,
a.g.e., s. 158.
90 İbn Ḥanbel, III, 130; İbn Sellâm, a.g.e., s. 162.
91
et-Ṭâberânî, ẞuleymân b. Aḥmed, el- Mucemu’l-Kebîr, (Thk. Ḥamdi b.Abdulmecîd), Musul-1983, I,
157; İbn Sellâm, a.g.e. s. 164.
92 İbn Ḥanbel, I, 104; el-Meydânî, II, 448.
93
El-Kużaî, Muḥammed b. Seleme, Musnedu'ş-şihâb, (Thk. Ḥamdi Abdulmecîd), Beyrut-1986, II, 68;
el-Meydânî, II,448.
94
Muslim, Saḥiḥ-i Muslim, (Thk. Muḥammed Fuâd Abdu'l Bâkî), Ḳâhire-1955, Kitâbu'l-Cihâd, s. 76;
ez-Zemaḫşerî, I, 320.
95 İbn Ḥanbel, IV, 124; el-Meydânî, II, 448.
96
Tirmîzî, Kitâbu'l-Cihâd, 27; el-Meydânî, II, 448.
23
-el-Meydânî(ö.528), Hz. Peygamberin, bu meseli dünyaya çok düşkün olanları
uyarmak için kullandığını ifade eder. O dönemde develer baharın gelmesiyle birlikte
yetişen otların çokluğuna ve güzelliğine dayanamaz, ölçüsüz yerlerdi. Daha sonra
güneşte dinlenen develerin karınları, çok yemekten şişer, bir kısmı dayanamaz ölürdü.
Ölmeyenler ise karın ağrısından ne yapacaklarını şaşırırlardı. Hz. Peygamber, sınırsız
tüketen aç gözlü insanları bu develere benzetmiştir.
جَدَعَ الحَلالُ أنْفَ الغِيرَةِ
“Helal, kıskançlığın burnunu kessin".98
Hz. Muhammed bu sözü Hz. Fatma ile Hz. Ali (ra)’nin evlendiği gece
söylemiştir.
إنما مثلي ومثل الناس آمثل رجل إسْتَوْقَدَ نارا فلمّا أضاءَتْ ما حَوْلَه جَعَلَ الفِراشُ وهذه الدواب التي
تقع في النار يقعن فيها فجعل ينزعهن ويغلبنه فيقتحمن فيها فأنا آخذ بحجزآم عن النار وأنتم تقحمون فيها
“Benim ve sizin örneğiniz ateş yakan adama benzer ki ateş etrafı aydınlatınca
sinekler ve kelebekler büyük bir iştahla o ateşe girmeye çalışırlar. Ben sizi ateşten
engelleye çalışıyorum, siz ise ısrarla o ateşe girmeye çalışıyorsunuz".99
مثل المؤمن آمثل النَحْلَة أَآَلَتْ طَيّبا ووَضَعَت طيبا وإنّ مثل المؤمن مثل القِطْعَة الجيدة من
الذَّهَب أُدْخِلَت النار فنُفِخَ عليها فخَرَجَت جيدة
“Müminin hâli arıya benzer. Yediği beslendiği güzel, ortaya koyduğu ürünü
güzeldir. Ve yine müminin meseli güzel bir altın parçasına benzer ki ateşe konulup
eritilip üflenince yine güzel ve yeni olarak çıkar".100
مثل المؤمن القَوِيِّ مثلُ النَّخْلَة ومثل المؤمن الضعيف آَخَامَةِ الزَّرْعِ
“Güçlü mümin hurma ağacına benzer. Zayıf mümin ise olgunlaşmamış ekine
benzer".101
مثل المنافق آمثل الشّاةِ العائِرَة بين الغَنَمَيْن تَعير إلى هذه مرة وإلى هذه مرة لا تَدْرِي أيَّهما
تَتْبَعَ
“Münafık, iki koyun arasında kalan, bazen o koyuna bazen de diğer koyuna
gidip gelen ve hangisine uyacağını bilemeyen şaşkın koyun gibidir".102
97
Buḥârî, Kitabu'z-Zekât , 46; el-Meydânî, I, 8.
98
el-Meydânî, I, 163.
99
Abdurraḥmân b. Ḫallâd er-Râmhurmûzî, Kitâbu'l-Emẟâli’l-Ḥadîẟ, (Thk.Aḥmed Abdulfettaḥ
Temmâm), Beyrut-1409/1988, s. 26; Buḫârî, Kitâbu'r-Riḳâḳ, 26.
100
Ḥakim en-Nîsâbûrî, Mustedrek, I, 147; er-Râmhurmûzî, a.g.e., s. 67.
101
el-Ḳużâî, Musnedu'ş-şihâb, II, 280; er-Râmhurmûzî, a.g.e., s. 79.
102
Muslim, Sıfatu'l-Munâfiḳîn, 17; Ebû Bekr Abdurrezzaḳ, Muṣannefu Abdurrezzâḳ, (Thk. Ḥabîbu'rRaḥman el-Azmî), Beyrut-1989, II, 435; er-Râmhurmûzî, a.g.e., s. 83.
24
إن مثل العلماء في الأرض مثل النجوم في السماء يُهْتَدَي بها في ظلمات البَرِّ والبَحْر فإذا
انْطَمَسَت النجوم أَوْشَكَ أَنْ يَضِلَّ الهُداة
“Âlimlerin yeryüzündeki durumu, yıldızların gökteki konumu gibidir. Denizde
ve karada karanlıkta bu yıldızlarla yol bulunur. Yıldızlar kaybolunca rehber bile
şaşırabilir".103
مثل الذي يسمع الحكمة و لا يحمل إلا شرَّها آمثل رجل أتى راعِيا فقال يا راعِيا أجْزُرْني شاةً مِن غَنَمِك
فقال اذْهَبْ فَخُذْ بأُذُنِ شاةٍ منها فانطلق فأخذ بأذن آَلْب الغَنَم104
“Hikmetli sözleri işitip de ondan yanlış anlam çıkaran kişi şuna benzer: Bu adam
bir çobana gelir ve bana bir koyun kes der. Çoban ise git ve istediğin koyunu
kulağından tut ve getir diye karşılık verir. O da gider ve o kocaman sürü içinden sürü
köpeğinin kulağından tutar onu getirir".
Hz. Peygamberin meselleri konusunda “Emẟâlu’l-Ḥadîẟ” adı altında birçok
müstakil çalışma yapılmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir:
- Kitabu Emẟâli’l-Ḥadîẟ,Abdurraḥmân b. Halad; Er-Râmhurmûzî, Tahkik
Aḥmed Abdulfettaḥ Temmâm, Beyrut, 1409/1988. Bu eserde Hz. Peygamberin çeşitli
konularda söylemiş olduğu 140 adet mesel âyet, hadis ve şiirle şerh edilerek
toplanmıştır. Kitap toplam yedi cüzden oluşur.
- Kitâbu'l-Emẟâl fi’l-Ḥadîẟi’n-Nebevî, Ebu’ş-Şeyḫ; 373 adet meseli ihtiva eden
eser Abdulâli Abdulḥamîd Ḥamîd tarafından neşredilmiştir. Bombay, 1408/1987
- el-Emẟâl ve’l-Ḥikem, Mâverdî; Eserde 300 hadis, 300 hikmet ve 300 beyit
bulunur. Eser, Fuad Abdu’l-Munim tarafından yayımlanmıştır. İskenderiye,
1402/1981
- el-Emẟâl fi’l-Ḥadîsi’n-Nebevi'ş-Şerîf, Muḥammed Câbir Feyyâż el-Alvânî.
Eser, bir doktora çalışmasıdır. Riyad, 1414/1993
- el-Emẟâlu’n-Nebeviyye, Muḥammed el-Ġaravî. Çağdaş Şiî âlimlerinden olan
müellif Sünnî ve Şiî kaynaklarından derlediği 655 meseli şerh ederek iki cilt halinde
neşretmiştir. Beyrut, 1401/1980
- Naẓârât Fıkḥiyye ve Terbeviyye fî Emẟâli’l-Ḥadîẟ,Abdulmecîd Maḥmûd
Abdulmecîd, Ḳahire, 1395/1975
103 İbn Ḥanbel, III, 157; er-Râmhurmûzî, a.g.e., s. 87.
104 İbn Mâce, Sunen-u İbni Mâce,(Thk. Muḥammed Fuâd Abdulbâkî),Ḳahire-1952, Kitâbu'z-Zuhd , 15;
er-Râmhurmuzî, a.g.e., s. 92.
25
- el-Emẟâlu’n-Nebeviyye ve’l-Ḥukemâ,AliAbdulfettaḥ, Ḳahire, 1413/1993
- el-Emẟâl ve’ş-Şevâhid fi’l-Ḥadîẟi’ş-Şerîf, Yaḥya b.Abdullah el-Muallimî,
Riyad, 1414/1994
4.2.3. SAHABE MESELLERİ
Sahabe, Hz. Peygamberden sonra Müslümanların önem verdikleri ve örnek
aldıkları onunla beraber olup islamı direkt olarak peygamberden öğrenen kuşaktır. Bu
sebeple bu kişilerin sözleri de Müslümanlar için bir önem taşımakta ve yer yer
kullanılmış bulunmaktadır. Ancak bu kişilere ait mesel haline gelen sözler Kur'ân ve
Hadis mesellerinin gölgesinde kalmıştır. Bununla beraber dört büyük halîfe özellikle
Hz. Ali(ra), Hz.Âişe,Abdullah b. Mesûd,Abdullah b.Abbâs, Muâviye b. Ebî
Sufyân,Amr b. Âs,Ömer b.Abdulazîz gibi seçkin kişilerin hikmetli sözleri mesel
olarak kullanılmış ve mesel kitaplarında yer almıştır.
Örnekler:
ما تَكَلّمْتُ بكلمة مُنْذُ آذا وآذا حتى أَخْطِمَها و أَزُمَّها
“İyice tartmadan ve düşünmeden hiçbir konuda şöyle şöyle demedim.(demem)”
Bu söz Şeddâd b. Evs el-Enṣârî’ye aittir. Bu sahabi Hz. Osmân şehit edilince bir
köşeye çekilmiş ve yalnız bir hayat sürmeye başlamıştır. Ebu’d-Derdâ onun hakkında
“Her ümmetin bir fakihi vardır. Bu ümmetin fakihi ise Şeddâd b. Evs’tir".
buyurmuştur.105
أذْآُرْ غائبا تَرَهُ
“Yanında bulunmayanı an, onu görmüş gibi olursun".106
Bu mesel Abdullah b. Zubeyr’e aittir.
لِلْيَدَيْنِ وَلِلْفَمِ
“Ağzı ve elleri yerde sürünsün".107
Bu mesel Hz.Âişe’ye aittir. Kendisine Hz. Ali (ra)’nin komutanlarından Mâlik
el-Eşter’in ölüm haberi verilince bu sözü söylemiştir.
إِذَا حَكَكْتُ قَرْحَةً أدْمَيْتُها
“Ben bir yarayı kaşımaya başlarsam onu kanatırım". 108
105
ez-Zemaḫşerî, II, 320; İbn Sellâm, a.g.e., s. 39.
106
Aynı Eser, I, 169.
107 İbn Sellâm a.g.e., s. 77.
26
Bu mesel Amr b.Âs’a aittir. Hz.Oẟmân’ın hilafeti zamanında insanlardan ayrı
bir hayat sürmeye başladı. Kendisine Hz.Oẟmân’ın evinin kuşatıldığı ve öldürüldüğü
haberi verilince böyle bir olayın olabileceğini, kendisinin önceden söylediğini ifade
eder. Ve ardından bu sözü zikreder.
ملكتَ فاسْجِعْ
“Kazandın, galip geldin şimdi güzel davran".109
Mesel Hz.Âişe’ye aittir. Bu sözü Cemel savaşında Hz. Ali(ra) kendisine galip
gelince söylemiştir. Bunun üzerine Hz. Ali(ra) beraberine kırk kadın ve birçok mal
vererek onun Medine’ye güvenli bir şekilde ulaşmasını sağlamıştır.
السعيد من وُعظَ بغيره
“Mutlu kişi başkasından kendisine ders çıkaran kişidir". 110
Mesel Abdullah b. Mesûd’a aittir. Bu meseli bir hutbesinde kullanmıştır.
إنما أُآِلْتُ يوم أُآِلَ الثورُ الأبيض
“Ben, beyaz öküzün yenildiği gün yenilmişim".111
Hz. Ali(ra) bu sözü yaşanılan karışıklıklar üzerine söylemiş ve ardından “Ben
Osmân’ın öldürüldüğü gün yorgun ve çaresiz kaldım, cesaretim kırıldı” demiştir. Bu
sözüyle Hz.Oẟmân’a destek olmamız ve onu daha iyi korumamız gerekirdi, sıranın
bize geleceği belliydi demek istemiştir.
لا أآون مثل الضَبْع تسمع اللَّدْمَ فتخرجَ فتُصادَ
“Ben taş sesini işitip aldanan ve kafasını yuvadan çıkarıp avlanan sırtlan gibi
olmayacağım".112
Mesel Hz. Ali (ra)’ye aittir. Bu sözü oğlu Ḥasan’a karşı söylemiş ve kendisine
tuzak kurulduğunu ifade etmek istemiştir.
بحمد االله لا بحمدكَ
“Allah’a hamd ediyorum, sana değil".113
Mesel Hz.Âişe’ye aittir. Bu sözü ifk hadisesinden dolayı inen âyeti kendisine
haber veren Hz. Muhammed’e karşı söylemiştir.
إن لِلّه جنودا منها العَسَلُ
108
ez-Zemaḫşerî, I, 124.
109
ez-Zemaḫşerî, II, 348; İbn Sellâm, a.g.e., s. 154.
110 İbn Sellâm a.g.e., s. 227.
111
ez-Zemaḫşerî, I, 417.
112 İbn Sellâm, a.g.e., s.126.
113
el-Meydânî, I, s. 96.
27
“Allah’ın askerleri vardır. Bal da onlardandır".114
Mesel, Muâviye b. Ebî Sufyân’a aittir. Kendisine Mâlik b. Eşter’in bal yiyerek
zehirlendiği ve bunun neticesinde öldüğü haberi verilince bu sözü söylemiştir.
إذَا جاءَ الْحَيْنُ حارَتِ العَيْنُ
“Kader anı, zamanı geldiğinde göz görmez olur".115
Mesel,Abdullah b.Abbâs’a aittir. Kendisine “Sen, Hüdhüd sıçradığında
kendisine en yakın olan suyu kolayca görebiliyordu, fakat tuzak olan kafesi
görmüyordu". diyorsun, bu nasıl olur? diye sorduklarında bu sözle cevap vermiştir.
إنها ليست بخُدْعَة الصبيّ عن اللبَنِ
“Bu iş, çocuğu sütten kesmek için onu kandırmaya benzemez". “Bu iş çocuk
oyuncağı değil".116
Mesel, Muâviye b. Ebî Sufyân’a aittir. Hz. Ali (ra), Cerir b.Abdillâh elBecelî’yi Muâviye’ye kendisine biat etmesini bildirmek için elçi olarak göndermiştir.
Elçiyi dinleyen Muâviye, aceleye gerek olmadığını ifade ettikten sonra bu sözü
söylemiştir.
قول الحق لم يَدَعْ لي صديقا
“Doğru sözlü olmak, yanımda hiçbir arkadaş bırakmadı". 117
Mesel, Ebû Ẕer el- Ġifârî’ye aittir. Kendisi özellikle Emevîler döneminde
konuşmaları sebebiyle çok sıkıntı çekmiştir.
إسْمَحْ يُسْمَحْ لَكَ
“Müsamaha göster ki sana da müsamaha gösterilsin".118
Mesel Abdullah b. Abbâs’a aittir.
السكوت اخو الرضا
“Susmak, rıza göstermekle aynı şeydir".119
Mesel, Hassân b. Ṣâbit’e aittir. Bu sözü Hz. Ali (ra)’ye karşı, onun Hz.
Oẟmân’ın öldürülmesi meselesinde sessiz kaldığını düşündüğü için söylemiştir.
الشَّاةُ المَذْبُوحَةُ لاَ تألَمُ السَّلْخ
“Ölmüş koyuna derisinin yüzülmesi acı vermez".120
114
ez-Zemaḫşerî,I , 43.
115
el-Askerî, I,18; ez-Zemaḫşerî, I, 123.
116
el-Meydânî, I, s. 60.
117
Aynı Eser, II, s.109.
118
ez-Zemaḫşerî, I, 172.
119
Aynı Eser, I, 325.
120
Aynı yer.
28
Abdullah b. Zubeyr, Ḥaccâc b. Yûsuf Kâbe’yi muhasara altına alınca “Ben
öldürülmekten korkmuyorum fakat uzuvlarımın kesilip işkence yapılmasından
korkuyorum". deyince Esmâ binti Ebî Bekr bu sözü söyleyerek endişesinin yersiz
olduğunu ifade etmiştir.
لا جديد لمن لا خَلِقَ له
“Eskisi olmayanın yenisi olmaz".121
Hz. Âişe, bu meseli eski olan malın tamir edilmesi gerektiğini ifade için
söylemiştir.
أحرِصْ علي الموت تُوهَب لك الحياة
“Ölüme karşı istekli ol ki sana hayat bahşedilsin".122
Hz. Ebû Bekr, Ḫâlid b. Velîd’i ridde ehline karşı gönderirken ona cesaret
vermek için söylemiştir.
من لم يعرف الشرَ آان أجدرُ أن يقَع فيه
“Kötüyü tanımayan kişi, ona düşmeye en müsait kişidir".123
Mesel, Hz.Ömer (ra)’e aittir.
لو أن الصبر والشكر بَعِيران ما بالَيْتُ أيَّهما رآبتُ
“Eğer şükür ve sabır iki deve olsaydı, hangisine bineceğime aldırmazdım".124
Hz.Ömer (ra) bu meseli, şükür ve sabrın önemini ifade etmek için kullanmıştır.
Her biri en az diğeri kadar önemli ve kıymetlidir anlamındadır.
من عَظَّم صِغار المصائب ابتلاَه االله بكِبارها
“Kim küçük sıkıntıları, dertleri gözünde büyütürse, Allah onu daha büyük
dertlerle imtihan eder".125
Mesel, Hz. Ali(ra)’ye aittir. Sıkıntılara karşı sabretmek gerektiğini ifade etmek
için kullanmıştır.
وما لإبن آدم والفخرُ وإنما أوله نطفة وآخرُه جِيفَة
“Âdemoğluna ne oluyor ki övünüyor. Onun başlangıcı bir damla pis kan, sonu
leş değil mi? "126
121
ez-Zemaḫşerî, II, 261.
122
el-Meydânî, I, 364.
123
Aynı Eser, II, 451.
124
Aynı yer.
125
Aynı Eser, II, 453.
126
Aynı yer.
29
Hz. Ali(ra) bu sözü ile insanların aslını unutmaması gerektiğini ve aslında
herkesin aciz olduğunu ifade etmek istemiş ve bu durumda olan insanların kendilerini
övmelerini ise anlamsız bulmuştur.
الدهر يومان فيوم لك ويوم عليك فإذا آان لك فلا تَبْطَرْ وإن آان عليك فلا تَضْجَرْ
“Zaman iki çeşittir. Bazen lehine bazen aleyhine. Zaman lehine olduğunda
mağrur olma, aleyhine olduğunda ise tasalanma".127
Bu mesel de Hz. Ali(ra)’ye aittir.
مِلاكُ أمرِآُم الدِّينُ وزينتكم العِلْمُ وحصونُ أعراضِكم الأدَبُ وعزُّآم الحِلْمُ وحليتُكم الوفاء
"İşlerinizin temeli din, süsünüz ilim, huylarınızın kalesi edep, şerefiniz yumuşak
huylu olmak, zinetiniz ahde vefadır".128
Bu mesel Abdullah b.Abbâs’a aittir.
لا يكنْ حُبُّكَ آَلَفا ولا بُغْضُك تَلَفا
“Birine olan sevgin yük olmasın, öfken yok etmesin".129
Hz.Ömer (ra)’e ait olan bu mesel, işlerde dengeyi ve orta yolu teşvik için
kullanılır.
Görüldüğü gibi sahabeye ait sözler, mesel kitaplarında yer yer zikredilmiş ve bu
mesellerin söyleniş sebepleri de açıklanmaya çalışılmıştır. Bu alanda müstakil eserler
çok azdır. Özellikle Hz. Ali (ra)’nin sözlerinin yaygınlaşması, bu konuda eserlerin
ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Muallim Nâcî, Hz. Ali (ra)’nin mesellerinden 280
kadarını derlemiş ve Emẟâl-i Ali adıyla Türkçeye çevirmiştir. (İst. 1303) el-Meydânî
(ö.518/1124) eserinin otuzuncu bölümünde Hz. Muḥammed (s.a.v.)'e ait meselleri
sıraladıktan sonra sahabeye ait meselleri zikreder. Ebû Manṣûr es-Seâlibî (ö.429/1038)
ise et-Temẟîl ve’l-Muḥâżara adlı eserinde sahabe ve tâbiûna ait sözleri eserinin birinci
bölümünde zikreder.130
4.3. MUVELLED MESELLER
Lügat olarak; icad edilen, sonradan ortaya konan, yeni demektir.131
İbn Manẓûr (ö.711/1311) müvelledi “Her şeyin yenisidir. Şairlerden muvelledun
da böyledir. Sonradan, yeni oldukları için böyle isimlendirilmişlerdir". diye tarif eder.132
127
Aynı yer.
128
el-Meydânî, II, 455.
129 İbn Sellâm, a.g.e., s. 178.
130
el-Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 296.
131
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 101-105.
30
es-Suyûṭî (ö.911/1505) ise “Lafızları delil olarak kabul edilmeyen, müvelled
kişilerin ortaya çıkardığı şeydir". şeklinde açıklar.133
Tacettin Uzun’a göre “Hicri II. yüzyılın sonuna kadar şehirlilerin hicri IV.
yüzyılın sonuna kadar da bedevi Arapların kullanmadığı, sonradan ortaya çıkmış
lafızlara muvelled mesel denir".134
Tacettin Uzun’un ifade ettiği devirler, Arapların diğer milletlerle kaynaşmaya ve
ilişki kurmaya başladıkları devirlerdir. Bu devirlerden önceki Arap edebiyatı ürünleri
istişhad dönemi ürünleri olarak kabul ediliyordu. Demek ki müvelled meseller, diğer
milletlerle etkileşimin başladığı ve dilin bozulduğu dönemle başlayan ve daha sonraki
dönemlerde ortaya çıkan mesellerdir. Muvelled mesel tarifindeki şehirli ve bedevi
ayrımı ise bedevi Arapların dillerini daha çok korudukları ve yeniliklere zamanla
alıştıklarını göstermektedir.
Arap mesellerinde Arabî (kadîm)-muvelled ayrımını ilk yapan kişi Hamza elIṣfehânî (ö.360/970)’dir. el-Iṣfehânî, ed-Durretu’l-Fâḫira adlı eserinde 29. bölümü bu
tür mesellere ayırmış, أفعل منformundaki 440 muvelled meseli açıklamıştır. Ebû Hilâl
el-Askerî (ö.400/1009), Cemheretu’l-Emẟâl adlı eserinde muvelled mesellere
değinmekte, el-Meydânî(ö.528) ise eserinde her bölümün sonunda o harf ile başlayan
muvelled meselleri zikretmektedir.135
Bu tür meseller genellikle garip kelimelerin bulunmayışı, ibarelerin yalın ve
anlaşılır olması, secî, izdivâc, ṭıbâḳ ve muḳabele gibi lafzî sanatlar içermesi bakımından
kadîm mesellerden ayrılırlar. Bu tür meseller daha çok mahalli meseller olduğu için
kadîm meseller kadar yaygınlık kazanmamıştır.
Muvelled mesellere örnekler:
إن للحِيطان آذانا
“Duvarların kulağı vardır".136
إذَا ذَآرْتَ الذِّئْبَ فَأَعِدَّ لَهُ الْعَصَا
“Kurdu andığında sopanı hazırla".137
132 İbn Manzur, III, 470.
133
Ebu’l-Fażl Abdurraḥmân b. el-Kemâl Ebû Bekr Celâleddîn es-Suyûṭi, el-Muẓhir fî Ulûmi’l-Luġa
ve Envâiha, (Şerh Muḥammed Câdu’l-Mevlâ ve Arkadaşları), tsz, I, 304.
134
Uzun, s. 19.
135
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 104.
136
el-Meydânî, I, 87.
137
Aynı yer.
31
إِذَا شاوَرْتَ العاقِلَ صَارَ عَقْلُهُ لَكَ
“Akıllı kişi ile istişare ettiğinde onun aklı senin olur".138
إِذَا افْتَقَر الْيَهُودِيُّ نَظَرَ في حِسابِهِ الْعَتيق
“Yahudi fakirleşmeye başlarsa eski hesapları karıştırır".139
إذا جاء أجل البعير حام حول البير
“Devenin eceli geldiğinde kuyunun etrafında dönmeye başlar".140
إذا اصْطَلَحَ الفَأْرَةُ والسِّنَّوْرُ خَرِبَ دُآَّانُ البَقَّالِ
“Kedi ile fare anlaşırsa, bakkal dükkânının hali harap olur".141
التَّعْبِيرُ نِصْفُ التّجَارَةِ
“Tezgâhtarlık,(malın reklâmı), ticaretin yarısıdır".142
أجرأ الناس على الأسد أآثرهم له رُؤْيَةً
“İnsanların arslana karşı en cüretkârı onu en çok görendir".143
الحَسُودُ لاَ يَسُودُ
“Kıskanç mutlu olamaz".144
دَخَلَ فُضُولِيُّ النَّارَ فَقَالَ : الحَطَبُ رَطْبٌ
“Lüzumsuzu cehenneme atmışlar, odun yaş demiş".145
رأس الخطايا الحرصُ والغضبُ
“Hataların başı,hırs ve öfkedir".146
صاِحُب الحَاجَةِ أعْمَى
“İhtiyaç sahibi kördür".147
القَصَّابُ لا تَهُوْلُه آَثْرَةُ الغَنَمِ
“Koyunların çokluğu kasabın gözünü korkutmaz".148
زآاة البدن العِلَلُ
“Bedenin zekâtı hastalıklardır".149
138
Aynı yer.
139
Aynı yer.
140
Aynı yer.
141
Aynı yer.
142
el-Meydânî, I, 150.
143
Aynı Eser, I, 190.
144
Aynı Eser, I, 230.
145
Aynı Eser, I, 274.
146
Aynı Eser, I, 317.
147
Aynı Eser, I, 417.
148
Aynı Eser, II, 129.
149
Aynı Eser, I, 327.
32
5. MESELLERİN TEDVÎNİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR
Arap meselleri Emevîler döneminde tedvin edilmeye başlanmış ve daha sonraki
dönemlerde de bu çalışmalar devam ederek günümüze kadar aktarılmıştır. Emevîler
döneminden önce de mesellerin yazıldığı bazı kaynaklarda ifade edilmiş ancak bu
eserlere ulaşılamamış ya da bu eserler zaman içerisinde kaybolmuştur. Kaybolan ve aslı
bulunmayan bu eserlere, elimizdeki mesel kitaplarında atıfta bulunulmuş ve isimleri
zikredilmiştir. Meseller hakkında yapılmış çalışmaları şu şekilde belirtebiliriz.
1- Ṣuḥar b. Ayyâş el Abdî (ö.40/660) Kitâbu'l-Emẟâl150
2- en-Naḥḥâr b. Evs (ö.60/680), Kitâb fi’l-Emẟâl151
3-Ubeyd b. Şarya el-Curhumî (ö.67/686), Kitâbu'l-Emẟâl.152 Elli sayfalık bir
eser olduğu ifade edilmiştir.
4- İlâḳa b. Kurşum el-Kilâbî; Kitâbu'l-Emẟâl.153
5- Ebû Amr b. el-Alâ (ö.154/770), Kitâbu'l-Emẟâl.154 Bu eser kendinden
önceki mesel kitaplarından kıssalar yanında lügat ve gramer konularına yer vermesiyle
ayrılır.
6- eş-Şarkî b. el-Ḳuṭâmî (ö.158/774), Kitâbu'l-Emẟâl.155
7- el-Mufażżal eż-Żabbî (ö.170/786), Kitâbu'l-Emẟâl. Bu eser günümüze ulaşan
en eski mesel kitabıdır. Fazla hacimli olmayan eser 170 mesel ihtiva eder. Bu mesellerin
80 tanesi أفعل منkalıbındadır. Mesellerin çoğu cahiliye dönemi savaşları, şairleri, ileri
gelen kimseleri hakkında söylenmiş olup, mesellerin izahında cahiliye dönemi
eyyamından geniş açıklamalar yapılmış, bol miktarda şiirle istişhad edilmiştir. Bu
bakımdan eser, cahiliye dönemi hakkında önemli bir kaynaktır.156
Daha sonraki müelliflere de kaynak olan eser 1300 yılında İstanbul’da basılmış,
1327 yılında da Ḳahire’de tekrar neşredilmiştir.
8-Aṭâ' b. Musab el-Milt (ö.170/786), Kitâb fi’l-Emẟâl157
9-Ebû Abdurraḥmân Yûnus b. Ḥabîb eż-Żabbî (ö.182/798), Kitâbu'l-Emẟâl158
150 İbn Nedîm, el-Fihrist, Beyrut-tsz., s. 132.
151
el-Cahıẓ, Kitâbu'l Ḥayavân, (Thk, A.Hârûn, M.el-Bâlî el-Ḥalebî), Ḳahire, tsz, III, 29.
152 İbn Nedim, a.g.e. s. 32.
153
Aynı Eser, s. 152.
154
el-Meydânî, I, 4.
155
Aynı yer
156
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 100.
157
el-Meydânî, I, 4.
158 İbn Nedim, a.g.e. s. 63.
33
10-Ebû’l-Feyd Muarric es-Sedûsî (ö.195/810), Kitâbu'l-Emẟâl. Bu eser hacimli
olmayıp 104 mesel ihtiva eder. Bu meseller de Arapça söylenmiş olmakla birlikte mesel
olmayan sözlerle karışık bir durumdadır. Müellif bazen bir meseli ele alır ve garip
kelimeleri şevahid ile zikreder, bazen garip bir kelimeyi izah eder. Daha sonra bu
kelimenin geçtiği meseli zikreder. Bu sebepten eserde, herhangi bir metot yoktur.
Bunun yanı sıra müellif dil ile ilgili açıklamalara da özen gösterir. Mesellerin söyleniş
sebebi, tarihi ve kişilerle ilgili bilgilere ise nadiren değinir. Eser, şiir bakımından zengin
olup 140 adet şiir ihtiva eder.
Eser, Aḥmed Muḥammed eż-Żabîb tarafından tahkik edilerek 1970 yılında
Riyad’da, Ramażan Abduttevvâb tarafından tahkik edilerek 1971 yılında Ḳahire’de
neşredilmiştir.159
11- En-Nażr b. Şumeyl el-Basrî (ö.203/819), Kitâbu'l-Emẟâl160
12-Amr el-Kelbî el-Kûfî el-Bağdâdî (ö.204/820), Kitâbu'l-Emẟâl161
13- Ebû Ubeyde Mamer b. El-Muẟennâ (ö.209/825), Kitâbu'l-Emẟâl. Eserde
lügat ve gramere ağırlık verilmiştir. Ayrıca kıssa, şiir ve müvelled mesellere de yer
verilmiştir.162
14- Ebû Zeyd el-Enṣârî (ö.216/831), Kitâbu'l-Emẟâl163
15- el-Eṣmaî (ö.216/831), Kitâbu'l-Emṣâl164
16-Ebû’l-Ḥasân el-Lıḥyânî (ö.215/830), Kitâbu'l-Emẟâl165
17-Ebû Oẟmân Sâdân b. el-Mubârek (ö.220/835), Kitâbu'l-Emẟâl166
18-Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm (ö.224/838), Kitâbu'l-Emẟâl. Bu eser kendi
alanındaki en orijinal ve önemli kaynaklardan biridir. Kitabına mukaddime ile başlayan
müellif daha sonra Hz. Peygamberin mesel mahiyetindeki sözlerini zikretmiş, daha
sonra da derlediği meselleri konularına göre tasnif etmiştir. Eser, 19 ana bölüm ve
bunların alt bölümlerinden oluşmaktadır. Müellif mesellerin kaynağı, söyleniş sebepleri,
garip kelimelerin izahı, istişhad gibi hususlara önem vermiştir. Esere Ebû’l-Fażl elMunẕirî (329/940) tarafından ilaveler yapılmış olup eser Ebu’l-Muzaffer Muḥammed b.
Âdem el-Herevî (414/1023) tarafından da şerh edilmiştir. Endülüs’te ise Ebû Ubeyd el-
159
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 100.
160
Abdulmecîd Ḳatâmış, a.g.e., s. 121.
161 İbn Nedîm, a.g.e., s. 141.
162
el-Meydânî, I, 4.
163
Aynı yer.
164
Aynı yer.
165
Abdulmecîd Ḳatâmış, a.g.e. s. 71.
166 İbn Nedîm, a.g.e. s. 105.
34
Bekrî (487/1094) Faṣlu’l-Maḳâl fî Şerḥ-i Kitâbi’l-Emẟâl adı ile şerh etmiştir. Kitap
hakkında başka çalışmalar da yapılmış,Abdulmecîd Ḳatâmış tarafından tahkik edilerek
(1400/1980) yılında Mekke’de neşredilmiştir.167
19- Ali el-Eṣmâî (ö.216/831), Kitâbu'l-Emṣâl168
20- İbnu’l-Arabî (ö.230/844), Kitâbu'l-Emṣâl169
21- Ebû Muḥammed et-Tevvâzî (ö.238/852), Kitâbu'l-Emẟâl170
22- Ebû Yûsuf Yakûb b. İsḥaḳ es-Sikkît (ö.244/858), Kitâbu'l-Emẟâl171
23- Muḥammed b. Ḥabîb el-Bağdâdî (ö.245/860), Kitâbu'l-Emẟâl alâ Efal172
24- Ebû Cafer Muḥammed b. Ḥabîb el-Baṣrî (ö.245/860), Kitâbu'l-Emẟâl.173 Bu
eserin bir bölümünü Muḥammed Ḥamîdullah neşretmiştir.
25- Ebû İsḥâḳ İbrâhîm b. Sufyân ez-Ziyâdî (ö.249-863), Kitâbu'l-Emẟâl174
26- Ebû İkrime Âmir b. İmrân eẓ-Żabbî (ö.250/864)
Bu eser küçük hacimli olup yaklaşık 120 mesel ve sözü ihtiva etmektedir. EdDabbi eserine meseller ile mesel olmamakla birlikte Araplar açısından yaygın olan
sözleri karışık olarak almış, bunlardan hangisine mesel hangisinin söz olduğunu
belirtmemiştir. Müellif, mesel ve sözlerdeki garip kelimeleri dil ve nahiv açısından izah
etmeye büyük özen göstermiş, bunu yaparken de dil ve edebiyat âlimlerinin görüşlerini
serdetmiş, şiirle istişhad yapmıştır. Eser, Ramażan Abduttevvâb tarafından tahkik
edilerek neşredilmiştir.175
27- Ebû Oẟmân Amr b. Baḥr el-Câḥıẓ(ö.255/869), Kitâbu'l-Emẟâl176
28-Ebû Muḥammed Abdullah b. Muslim b.Ḳuteybe ed-Dîneverî (ö.276/889),
Kitâbu Hikemi’l-Emẟâl177
29- Ebû’l-Abbâs Aḥmed b. Yaḥyâ Saleb (ö.291/903), Kitâbu'l-Emẟâl178
30- Ebû Ṭâlib el-Mufażżal b. Seleme b. Âsım el-Kûfî (ö.290/902), Kitâbu'lFâḫir
167
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 101.
168 İbn Nedîm, a.g.e. s. 87.
169
Aynı Eser. s. 103
170
Abdulmecîd Ḳatâmış, a.g.e. s. 122.
171 İbn Nedîm, a.g.e. s. 108.
172
Aynı Eser, s. 155.
173
Aynı yer
174
ez-Zirikli, el-Alâm, Beyrut-1980, I, 40.
175
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 102.
176
Abdulmecîd Ḳatâmış, a.g.e., s. 122.
177 İbn Nedim, a.g.e., s. 115.
178
Aynı eser, s. 121.
35
Müellif, meseller ile Araplar arasında yaygın bir kullanıma sahip sözleri bir
arada toplamış, anlamlarını izah etmiştir. Eser, 270’i mesel olmak üzere 521 söz ihtiva
etmektedir. Eserde meseller ile sözler arasında bir ayrıma gidilmemiş, bununla beraber
dilci ve edebiyatçıların sözleri ve şiirden istişdah yoluyla garip lafızları açıklamaya,
meseller ile ilgili hadisleri zikretmeye özen göstermiştir.
Eser, önce müsteşrik âlim Storey tarafından tahkik edilerek 1915 yılında
neşredilmiş, daha sonra Abdulalîm eṭ -Ṭaḥavî tarafından tahkik edilerek 1960 yılında
Ḳahire’de yayımlanmıştır.179
31- Ebu’l-Abbâs eş-Şeybânî (ö.291/904), Kitâbu'l-Emẟâl180
32- Ebû Muḥammed el-Enbârî (ö.304/917), Kitâbu'l-Emẟâl181
33-Aṭahiyyâ el-Ezdî el-Baṣrî (ö.321/933), el-Emẟâlu’n-Nebeviyye182
34- Ebû Abdillâh İbrâḥîm b. Arafa Nafṭavayhî (ö.323/934), Kitâbu'l-Emẟâl183
35-Ebû Bekr Muḥammed el-Enbârî (ö.327/938), Kitâbu’ż-Żâhir fî Meâni
Kelimeti’n-Nâs
Eserde mesellerden başka namaz, dua, tesbih vb. de kullanılan ve manası
herkesçe bilinmeyen sözler de toplanmış ve âlimlerin görüşleriyle şiirden istişhad ile bu
mesel ve sözlerin manası izah edilmiştir. Eserde yaklaşık 834 mesel ve söz açıklanmış,
müellif yanlış kullanılan sözleri belirterek doğrusunu göstermiştir.
Eser, Ḥatim Ṣâliḥ eż-Żamîn tarafından tahkik edilerek 1979 yılında Bağdat’ta
neşredilmiştir.184
36- Ebû Abdillah Ḥamza b. el-Ḥasan el-Iṣfehânî (ö.351/962), ed-Durretu’lFâḫira fi’l-Emẟâl elletî alâ Ef al
Müellif bu eserinde أفعل منkalıbındaki meselleri derlemiştir. Eser 30 bölüme
ayrılmış ,28 bölümde أفعل منkalıbındaki meseller alfabetik olarak tasnif edilmiş, 29.
bölümde müvelled eserler, 30. bölümde ise mesel yerine kullanılabilecek sözler ele
alınmıştır. Bu eser, أفعل منkalıbındaki meselleri derleyen en hacimli kitaptır.
Kendisinden sonra yazılan 'Cemheretu’l-Emẟâl, Mecmau’l-Emẟâl ve Mustaḳṣâ'
adlı eserlere kaynak olan bu eser, Abdulmecîd Ḳaṭâmış tarafından tahkik edilerek 1971
yılında Ḳahire’de neşredilmiştir.185
179
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 102.
180 İbn Nedîm, a.g.e. s. 111.
181
Aynı eser, s. 112.
182
Aynı eser, s. 61.
183
Aynı eser, s. 121.
184
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 102.
36
37- Ebû Aḥmed el-Ḥasan Saîd el-Askerî (ö.381/933), Kitâbu'l-Ḥikem ve’lEmẟâl186
38- Ebû Bekr el-Ḫavârizmî (ö.382/993), Kitâb fi’l-Emẟâli’l-Muvellede
39- el-Ḥuseyn b.Muḥammed er-Rafîḳî el-Ḫâlî (ö.388/998), Kitâbu'l-Emẟâl187
40- Ebû Hilâl el-Ḥasan b.Abdillâh b. Sah el-Askerî (ö.400/1009), Cemheretu’lEmẟâl
Eser, meseller hakkında telif edilmiş en hacimli kitaplardan biridir. Mesellerin
önemi, diğer edebi sanatlar içerisindeki yeri vb. hakkında bilgi verdiği mükemmel bir
mukaddimeden sonra müellif, eserini 29 bölüme ayırmış, ilk 28 bölümü alfabetik olarak
mesellere, 29. bölümü de لاharfi ile başlayan mesellere tahsis etmiştir. Müellif önce her
bölümde meselleri alfabetik olarak sıraya koymuş, bundan sonra أفعل منveznindeki
meselleri sıraya koymuş, daha sonra da açıklanması gereken meselleri açıklamıştır. Eser
yaklaşık 300 mesel ihtiva etmektedir. Bu mesellerin 800’ü أفعل منveznindedir. Müellif
mesellerin 1972’sini izah etmiş, diğerlerini izah etmeye gerek görmemiştir. Müellifin,
meselleri bir âlim gözüyle, lafız ve mana açısından tenkit etmesi, Kur'ân, hadis ve
şiirden yaptığı istişhad, dilcilerin görüşlerine verdiği önem, rivâyetler arasında yaptığı
mukayese, mesellerin eski, müvelled, avamca vb. oluşlarına işaret etmesi de esere
büyük bir ehemmiyet kazandırmaktadır.
Eser, Muḥammed Ebu’l-Fażl İbrâḥîm ve Abdulmecîd Ḳaṭâmış tarafından
tahkik edilerek iki cilt halinde 1964 yılında Ḳahire’de neşredilmiştir.188
41- Ebu’l-Ḥasen Ḥabîb el-Baṣrî el-Mâverdî (ö.450/1058), Kitâbu'l-Emṣâl ve’l-
Ḥikem189
42- Ebu’l-Ḥasan el-Vâḥidî (468/1076), Kitâbu'l-Vaṣîṭ fi’l-Emẟâl190
43- Ebu’l-Fażl Aḥmed b. Muḥammed el-Meydânî (ö.518/1124), Mecmau’lEmẟâl
Müellif eserini 30 bölüme ayırmış, ilk 28 bölümde meselleri, yalnızca ilk
kelimelerinin ilk harflerini göz önüne alarak tertip etmiştir. Her bölümde ele aldığı
mesellerin açıklamasını yapar. Bundan sonra, bu harfle başlayan mesellerden أفعل من
vezninde olanları zikredir. Daha sonra da el-Muvelledûn başlığı altında muvelled
185
Aynı eser, s. 103.
186 İbn Ḥalliḳân, a.g.e. I, 364.
187
 Abdulmecîd Ḳatâmış, a.g.e. s. 122.
188
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 103.
189 İbn Ḥalliḳân, a.g.e., I, 444.
190
Aynı Eser, I, 464
37
meselleri zikreder. Ancak muvelled mesellerin anlam ve söyleniş sebepleri hakkında
bilgi vermez. Müellif eserin 29. bölümünde cahiliye ve İslâmî dönemde Araplar
arasından cereyan eden ve Eyyâmu’l-Arab olarak bilinen savaşların isimlerini zikredip
kısa bilgiler verir. 30. bölümde ise Hz. Peygamberin bazı hadisleri ile dört halife,
İbnAbbâs, Ebû Ẕer ve Ebû’d-Derdâ’nın seçkin sözlerini zikreder. el-Meydânî bazı
meselleri, tafsilatlı bir şekilde açıklarken bazılarını da özet bilgilerle verir. Müellif, daha
fazla mesele yer vermek için şiir ve ahbara fazla temas etmemiştir. Eserde mevcut olan
6000’den fazla meselin 1000 kadarı muvelleddir. İhtiva ettiği meseller bakımından eser,
Emẟâl kitaplar içerisinde en hacimli olanıdır.
Âlimlerce çok beğenilen Mecmau’l-Emẟâl, müellifin öğrencilerinden Ebû
Yakûb Yûsuf b. Ṭâhir tarafından Ferâidu’l-Ḥarâid fi’l-Emẟâl ve’l-Ḥikem adı ile ihtisar
edilmiştir. eş-Şeyḫ İbrâhîm el-Aḥdab (ö.1308/1890)’da eserde yer alan meselleri
manzum hale getirerek Ferâidu’l-Leâl fî Mecmai’l-Emẟâl (Beyrut, 1312) adlı eserini
telif etmiştir. Çeşitli baskıları bulunan Mecmau’l-Emẟâl, Muḥammed
MuḥyiddînAbdulḥamîd tarafından tahkik edilerek iki cilt halinde Beyrut’ta,
Muḥammed Ebû’l-Fażl İbraḥîm tarafından da tahkik edilerek dört cilt halinde 1978
yılında Ḳahire’de neşredilmiştir. 191
44- Ebu’l-Ḳâsım Cârullah Maḥmûd b. Ömer ez-Zemaḫşerî (ö.538/1144), elMustaḳṣâ fî Emẟâli’l-Arab
Eser, önemli mesel kitaplarından günümüze ulaşanların belki sonuncusudur. EzZemaḫşerî eserini 28 bölüme ayırmış, alfabetik sıraya tam olarak riâyet etmiştir. Bu
sebeple أفعل منveznindeki meseller için ayrı bir bölüm ayırmamış, harf tertibi
içerisinde sırası geldikçe vermiştir. Müellif, meselleri izah ederken bu mesellerin
söyleniş sebeplerini, kaynaklarını açıklamaya ve şiirden istişhada büyük özen gösterir.
Ancak dil ve nahivle ilgili olarak eserine aldığı görüşlerin hangi âlimlere ait olduğunu
belirtmez.
3461 mesel ihtiva eden el-Mustaḳṣâ, 1962 yılında Haydarâbâd’da
neşredilmiştir.192
45- Ebû Abdillah Muḥammed b. Ḳayyîm el-Cevziyye el-Ḥanbelî (ö.751/1350),
Kitâbu Emsâli’l-Kur'ân193
46- Ebu’l-Meḥâsin Abdârî eş-Şaybî (ö.837/1433), Kitâbu Timẟâl el-Emẟâl194
191
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 105.
192
Arap Edebiyatında Kaynaklar, s. 106.
193
ez-Zirikli, a.g.e., VI, 280.
38
47- Celâleddîn Abdurraḥmân b. Ebî Bekr es-Suyûṭî (ö.911/1505), Risâle fî
Żarbi’l-Meẟel195
Ayrıca çağdaş yazarlardan Emil Bedi Yâḳub’un Mevsûâtu Emẟâli’l-Arab
(Beyrut, 1415/1995) ve Mevsûâtu Emẟâli Lubnâniyye (Beyrut, 1989), Afîf
Abdurraḥmân’ın Mucemu’l-Emẟâli’l-Arabiyyeti’l-Ḳadîme’si (Riyad, 1405/1985) son
dönem çalışmalara örnek olarak verilebilir.
Ülkemizde ise mesellerle ilgili yapılmış çalışmaları şu şekilde sıralayabiliriz:
48- Tacettin Uzun; Arap Dilinde Meseller, Konya, 1996
49- Numan Yazıcı; Arapça-Türkçe, Türkçe-Arapça Atasözleri ve Deyimler,
İstanbul, 2003
50- Hasan Akdağ; Arap Dilinde Deyimler ve Atasözleri, Konya, 1999
51- Tacettin Uzun-M.Said Şimşek; Arapça-Türkçe Deyimler, Kalıp İfadeler,
Atasözleri, İstanbul, 1991
52- Kazım Ürün; Arapça Hikmetli Sözler, Konya, 1998
53- İlyas Karslı; Temel Sözlük. Yazar sözlüğün son kısmında atasözleri ve kalıp
ifadeler diye bir bölüm açmıştır. İstanbul, 1997
54- Ahmet Bulut; Arap Dil ve Edebiyatında Emsâl, Basılmamış doktora tezi,
Marmara Ünv. Sosyal Bilimler Enst., İstanbul, 1984
Ahmet Bulut, çalışmasında emsâl hakkında yapılmış çalışmaları zikrederken 247
adet yazar ve eserden bahseder. Ayrıca derleyeni meçhul 48 adet, nüshaları mevcut
olmayan ve hüviyeti tam tesbit edilmemiş, konuyla ilgili dokuz eder hakkında malumat
verir.
194
Aynı Eser, VII, 179.
195
Aynı Eser, IV, 71.
39
6. MESELLERDE ELE ALINAN KONULAR
Meseller, Arap edebiyatının en önemli ürünlerinden olduğu için geçmişten
günümüze gerek cahiliye gerekse de İslâmî dönem Arap yaşamı hakkında birçok bilgi
vermektedir. Mesellerin, özellikle uzun hayat tecrübeleri sonucunda ortaya çıkışı,
manalarının isabetli oluşu, ifade şekillerinin belâgatli olması mesellere verilen önemi
daha da arttırmıştır.
Edebiyat ve örfe son derece bağlı olan Araplar, atalarından kendilerine miras
kalan ve belâgat yönleri güçlü olan mesellere sahip çıkmışlar, meselleri günlük
hayatlarında ve edebi metinlerinde sıkça kullanmışlardır. Mesellere bakıldığında,
mesellerde işlenen konuların hayatın bütün safhalarını ihtiva ettiği görülür. Sıradan
günlük olaylardan tutun, toplumun genelini ilgilendiren ahlak kuralları, aileyi
ilgilendiren meseleler, inanç ile ilgili durumlar, Arapların çöl hayatlarıyla ilgili bilgiler
……v.b. bir çok konu mesellerde ifade edilmiştir.
Çalışmamızın bu kısmında, günümüze kadar ulaşmış en eski mesel
kitaplarından ve daha sonraki dönemlerde derlenmiş olan eserlerden bazı meselleri konu
başlıkları altında derlemeye çalıştık. Birbiriyle alakalı ve yakın olan başlıkları ve
meselleri beraber verdik. Böylelikle mesellerde ele alınan konuları ve bu konular
hakkında ortaya konan meselleri daha düzenli bir şekilde ele almayı amaçladık.
Konu başlıklarının son kısmında ise mesel kitaplarından derlediğimiz dua ve
beddua kalıplarını verdik.
6.1. İLİM-ÂLİM-BİLGİ-CEHALET-AKIL
رأيُ الشيخ خير من مَشْهَد الغلام
1)"Yaşlıların düşüncesi (fikirleri) gençlerin görüşlerinden daha iyidir
(isabetlidir)"196
- Yaşlı kimselerin hayat boyunca edindikleri tecrübeler ve bunun neticesindeki
kanaatleri, gençlerin düşüncelerinden ve kararlarından daha isabetlidir.
إِنَّ العَالِمَ آَالحَمَّةِ يَأْتِيها البُعَداءُ ويَزْهَدُ فيها القُرَباء
196
el-Meydânî, I,292; ez-Zemaḫşerî, I, 91.
40
2)"Doğrusu âlim uzakta bulunan insanların şifa bulmak amacıyla gelip
yıkandıkları, yakınında bulunan insanların ise bihaber kaldığı sıcak kaynak suyu
gibidir"197.
-Alimlerin kıymeti ailesi, çevresi ve toplumu tarafından fazla bilinmez.
- Bir şey yakında ve elde edilebilecek konumdayken değeri anlaşılmaz, rağbet
görmez, fakat uzakta ve ulaşılması zor ise kıymete biner.
- Bazen de şöyle bir durum ortaya çıkar: İlim sahibi kişiler hep başkalarına
anlatır onlarla uğraşırlar ve bu esnada ailelerini ve yakınlarını ihmal edebilirler.
إذَا زَلّ العَالِمُ زَلَّ بِزَلَّتِهِ عَالَمٌ
3)"Âlimin ayağı kayarsa, onun ayağının kaymasıyla âlemin (etrafındaki
insanların) ayağı kayar".198
-Alim örnek ve önder insandır. Bu yüzden bu tür kişilerin hataları normal
insanlara benzemez. Sıradan bir insanın hatası yalnız kendisini bağlar, ancak önder
insanların davranışları topluluklarını da ilgilendirir. Bu yüzden âlimin bir hatası birçok
kişinin hatasına, yanlış bir fetvası toplumun yanlışına sebep olur
أزْهَدُ الناسِ في العالم أهلُه
4)"İnsanların âlimlere en uzak olanları aileleridir".199
- İnsan, ailesi içindeki güzelliğin ve kıymetin değerini bilmeyebilir.
الحكمة ضالة المؤمن
5)"Hikmet, müminin yitik malıdır".200
-Bu söz Hz. Peygambere aittir. İnsanlar kaybettikleri şeylere tekrar kavuşmak
için ellerinden geleni yaparlar. Bu sözle ilmin de yitik bir mal gibi aranması ve elde
edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
إِنما النفسُ آالزجاجةِ والعلمُ سراجٌ وحكمةُ اللَّه زيتُ فإِذا أشرقتْ فإِنكَ حيٌ وإِذا أظلمَتْ فإِنكَ مَيْتُ
6)"Nefis cam, ilim lamba, Allah’ın hikmeti ise yağdır. Lamba yandığında sen
dirisin, söndüğünde ise sen ölüsün".201
197
el-Meydânî, II, 283; ez-Zemaḫşerî, I, 407; İbn Sellâm, s. 207.
198
Aynı eser, I, 44.
199 İbn Sellâm, s. 209.
200
Muslim, Kitâbu'l-Mesâcid, 79; Tirmîzî, Kitâbu'l- İlim, 19.
201
Maḥmûd İsmail Ṣînî, Nâṣıf Muṣṭafâ  Abdu'lazîz, Muṣṭafâ Aḥmed Suleymân, Mucemu Emṣâli'l
Arabiyye, Beyrut-1992, s. 94.
41
- Hayatın ve yaşamın amacı Allah’ın hikmetini öğrenip bilgi sahibi olmak ve bu
bilgiyle etrafı aydınlatıp insanlara faydalı olmaktır. Eğer insanlar bu görevî yapmıyorsa
insanın hayatının, var olmasının anlamı yok demektir. Sanki o kişi ölü gibidir.
العِلْم بئر والسؤالُ دَلْوُها
7)"İlim kuyu, soru sormak ise kuyunun kovasıdır".202
- İlim bir hazinedir. İlimden faydalanmanın, onu öğrenmenin yolu merak etmek
ve soru sormaktır. Soru sormadan bilgi elde edilmez.
العلم والغِناء يَسْتُران آُلَّ عَيْبٍ والجهل والفقر يَكْشِفان آل عيب
8)"İlim ve zenginlik her türlü ayıbı (eksikliği) örter. Cehalet ve fakirlik her türlü
ayıbı ortaya çıkarır".203
- İnsanın ilim sahibi olması onun hata yapmasını engeller bu yüzden hataları
daha az olur. Cehalet ise hataları çoğaltır.
- Zenginlik, insanların sizin kusurlarınızı görmesine engel olur. Fakat fakirlik de
cehalet gibidir, insanı hataya ve yanlışa sürükleyebilir. Aynı zamanda fakir kişilerin
başkalarının dikkatini çekecek malı da olmadığı için insanlar onların hatalarını daha
kolay görür ve eleştirir.
مَن صاحَبَ العلماء وُقِّر ومن عاش السفهاء حُقِّر
9)"ilim sahibi kişilerle arkadaşlık eden yücelir. Değersiz (sefih) kişilerle
arkadaşlık eden alçalır".204
- Beraber olduğumuz insanlar bizim kimliklerimiz ve değer ölçülerimizdir. Bu
sebeple iyilerle beraberlik bize değer katar fakat akılsız insanlarla birliktelik bizi onlara
benzetir ve değersizleştirir.
أول العلم مُرٌّ و آخره حُلْوٌ
10)"İlmin başı acı, sonu tatlıdır".205
- İlim elde etmek çok çaba ve gayret gerektirir. Bu yüzden başlangıcı insana zor
gelir. Fakat ortaya ilmin ürünleri çıkmaya başlayınca insan mutlu olur..
أينما سادت القوة إختفى العقل
11)"Kuvvetin (gücün) hüküm sürdüğü yerde akıl yok olur".206
202
Mubeyyîż Muḥammed Îd, el-Ḥikem ve'l-Emẟâlu'ş-Şabiyye fi'd-Diyâri'ş-Şâmiyye, Ḳatar-1986, s.
208.
203
Muḥammed Ṣafvet, el-Emẟâlu'ş-Şabiyye, Ḳahire-1982, s. 54.
204
Kazım Ürün a.g.e. s. 87.
205
Ebû Żayf el-Medenî, Kunûzu'l-Ḥikme, Ḳahire-1981, s. 39.
206 İlyas Karslı, a.g.e., s. 962.
42
- Güç, kuvvet ve zorbalıkla yönetilen yerlerde yöneticilerden akıllıca bir iş
yapmaları beklenemez.
دليل عقل المرء فعله و دليل علم المرء قوله
12)"Kişinin yaptığı iş aklının, sözü de ilminin kanıtıdır".207
- İnsanların davranışları fikirlerinin, düşüncelerinin sonucunda oluşur. Akıllı kişi
doğru amellerde bulunur.
- Ayrıca konuşmalarımız da davranışlarımız gibi belli bir fikirsel düşünmeden
sonra ortaya çıkar. Konuşmalarına bakarak insanların bilgi seviyesi hakkında kanaat
edinilebilir.
ظن العاقل خير من يقين الجاهل
13)"Akıllı kişinin zannı, cahilin kesin bilgisinden iyidir".208
- İlim sahibi kişilerin kanaati, cahil, ilimden bihaber kişilerin görüşünden daha
hayırlı ve isabetlidir.
آل شيئ إذا آثر رَخُصَ ، إلا العقلَ فإنه آلما آَثُرَ غَلا
14)"Akıl haricinde her şey çoğaldıkça ucuzlar, değeri azalır. Ancak akıl
çoğaldıkça değer kazanır".209
- Maddi olan şeylerin büyük bir kısmının miktarı arttıkça fiyatı düşer ya da
değersiz hale gelir. Ancak akıl bu kuralın dışındadır. Kişi aklı ile değer kazanır.
6.2. HAYIR KONUŞMAK, SUSMAK, YERİNDE KONUŞMAK, SIR
SAKLAMAK, SÖZ VERMEK
واالله الذي لا إله غيره ما شيء أحق بطول سجن من لسان
1)"Kendisinden başka ilah olmayan (Allah)’a yemin olsun ki yeryüzünde dilden
daha çok hapsedilmeyi hak eden başka bir şey yoktur".210
- Çok konuşmak ve yersiz konuşmak iyi değildir. Bu yüzden dilimize sahip
olmalı ve gerekmedikçe konuşmamalıyız.
التقي ملجم
2)"Sakınan ağzına gem vurmuş gibidir".211
207
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 209.
208
Aynı eser, s. 336.
209
Aynı yer.
210
ez-Zemaḫşerî, I, 324.
211
el-Meydânî, I, 139.
43
- İnsan, başına olumsuz şeylerin gelmesini istemiyorsa başından itibaren kendini
korumalı ve sakınmalıdır.
َعَقر َرَفْغَتسا ْنَمو َقَرَخ َباَتْغا ْنَم
3)"Kim gıybet ederse dinini bozmuş, inancında bir gedik açmış olur. Kim de
bağışlanma dilerse dinini düzeltmiş ve gediği kapatmış olur".212
ِهْيَّكَف َنْيَب ِلُجَّرلا ُلَتْقَم
4)"İnsanın ölümü iki çenesi arasındadır".213
- Bazen insanların konuştukları başına bela olur ve hatta ölümüne bile sebep
olabilir.
لْوَص نم ذفْنأ ٍلوق بُر
5)"Nice söz vardır ki, birçok hamleden daha etkileyicidir".214
يقُو ْدَقَف ِهِبَذْبَذَو ِهِبَقْبَقَو ِهِقَلْقَل َرش ُلُجَّرلا يقُو اَذإ
6)"Kişi dilinin, karnının ve cinsel uzvunun başına açacağı kötülüklerden
korunmuşsa muhakkak ki kendisini her türlü kötülükten korumuş olur".215
- Dil, nefis ve cinsel arzu insanı yanlışa ve günaha sürükleyen temel etkenlerdir.
Bunlara sahip olan kendisini korumuştur.
طقسأ رثكا نم
7)"Çok konuşan çok yanılır".216
َةَّبَحَمْلا ُهَلْهأ ُبِسْكُي ُتْمَّصلا
8)"Susmak, sessiz kalmak, sahibine muhabbet kazandırır".217
-Çok konuşmayan ve yerinde konuşan kişiler daha çok sevilir.
هلعاف ليلقو ةمكح تمصلا
9)"Susmak hikmettir, ancak yapan azdır".218
- İnsanların içinde diline sahip olabilen çok az insan vardır.
ْفِرْعَت ال اَمِب ْفِرْهَت َال
10)"Bilmediğin şeyi fazla övme.219 "
212
Aynı yer, II, 297; ez-Zemaḫşerî, II, 233.
213
el-Askerî, II, 228; ez-Zemaḫşerî, I, 346; İbn Sellâm, s. 40.
214
el-Meydânî, I, 290; ez-Zemaḫşerî, II, 246.
215 İbn Sellâm, s. 42; ez-Zemaḫşerî, I, 129.
216
el-Askerî, I, 494; el-Meydânî, II, 297; İbn Sellâm, s. 43.
217
el-Meydânî, I, 402.
218 İbn Sellâm, s. 44; ez-Zemaḫşerî, I, 328.
219
el-Meydânî, II, 219; el-Askerî, II, 278.
44
- Hakkında kesin kanaat sahibi olmadığımız kişiler ve konular hakkında ileri geri
konuşmaktan sakınmak gerekir.
أَملكُ النَّاسِ لنَفْسِهِ مَنْ آَتَمَ سِرَّهُ مِنْ صَدِيِقِهِ وَخلِيِلهِ
11)"İnsanların nefsine en çok sahip olanı sırrını arkadaşından ve dostundan bile
gizleyen kişidir".220
- İnsan arkadaşlarıyla ve dostlarıyla her şeyi paylaşır. Ancak onlara bile sırlarını
söylemeyen birisi varsa o kişi diline sahip olabiliyor demektir.
الحديث ذو شجون
12)"Konuşma birçok sıkıntı barındırır".221
- Konuşmaların ve ifadelerin insanın başına neler açabileceği belli değildir.
Birçok probleme sebep olabilirler. İyice düşünüp sonra konuşmak gerekir.
رب سامع قفوتى لم يسمع عذرتى
13)"Sözlerimi işiten nice insan var ki (o sözlerimdeki hatalarımdan dolayı sarf
ettiğim) ölürlerimi duymadılar".222
- Kötü söz çabuk yayılır, sonradan pişmanlık ve özür hatayı telafi etmez.
- İnsanlar kötüyü daha çabuk dinler ve onu yayarlar fakat özürleri görmezlikten
gelirler.
رب ملوم لا ذنب له
14)"Nice azarlanan kişinin suçu yoktur".223
- İnsanlar bazen suçsuz yere kınanır ve hor görülürler. Bunun sebebi kesin bilgi
sahibi olunmayan konularda konuşulmasıdır.
ةَلِع ُءاقرَخ ُمِدْعَت ال
15)"Acemi kusursuz olmaz".224
-İnsanlar bazen kötü niyetten değil de, işi bilmeyişlerinden ya da tam
kavrayamamaktan dolayı bir konuda hoş olmayan sözler söyleyebilirler. Bu tür insanları
affetmek ve acemiliklerine vermek gerekir.
آفَةُ المُرُوءَةِ خُلْفُ المَوْعِدِ
16)"Verilen sözde durmamak yiğitliğin sonudur (olmayışını, bitişini
gösterir.225)"
220 İbn Sellâm, s. 59; ez-Zemaḫşerî, I, 367.
221
Aynı yer; el-Meydânî, II, 287.
222
el-Askerî, I, 474; İbn Sellâm, s. 62.
223
el-Meydânî, I, 305.
224
el-Askerî, II, 379; el-Meydânî, II, 213.
225
el-Meydânî, I, 59; İbn Sellâm, s. 71.
45
البلاء موآل بالمنطق
17)"Bela ağızdan çıkan söze bağlıdır".226
- Hayır konuşmak insana hayır kazandırır. Bir şeyi kötü yorumlamak ya da kötü
söz sarf etmek belaya sebep olabilir.
َش ْنِم ْرَخْسَت َالَكِب َرْوُحَيَف ٍءْى
18)"Bir şeyle alay etme başına gelir".227
- İnsanları bazı noktalarda eleştirirken dozu kaçırmamak ve işi alaya
götürmemek gerekir. Unutulmamalıdır ki hayat her şeye gebedir. Bugün kınama sebebi
olan şeyin yarın başımıza gelip gelmeyeceği belli değildir.
َكَّبَس ْنَم ؟ : ُلَاقُيَف َكَغَلب يِذَّلا
19)"Sana kim sövdü (diye sorulunca): O lafı sana ulaştıran, aktaran
denilmiştir".228
- İnsanlar arasında söz taşımak, özellikle de olumsuz şeyleri götürüp getirmek en
kötü huylardandır.
- Sana laf taşıyan o sözü söyleyen kadar çirkin bir iş yapmıştır. Çünkü o kötü
sözü sana aktararak seni üzmüştür.
إنما المرء بأصغريه بقلبه ولسانه
20)"İnsan iki küçük organıyla insandır; Dili ve kalbi ile.229"
- Bu iki organ doğru ve düzgün çalıştığında insanın tüm amelleri doğru ve güzel
olur. Ancak ikisinin bozuk olması durumunda tüm ameller bozulur.
إذا سمعت الرجل يقول فيك من الخير ما ليس فيك فلا تأمن أن يقول فيك من الشرّ ما ليس فيك
21)"Birisinin sende bulunmayan iyiliklerden bahsettiğini duyarsan o kişinin
sende olmayan kötülüklerden de bahsetmesinden emin olma".230
- Güvenilecek insanlar sana karşı dürüst olan insanlardır. Sürekli pohpohlayan
insanlar başka bir durum ya da zamanda insanı kötüleyebilirler. Dalkavuklara güven
olmaz.
رُبَّ طَرْفٍ أفْصَحُ مِنْ لِسَانٍ
22)"Nice bakış var ki manası, konuşmaktan daha açıktır".231
226
ez-Zemaḫşerî, I, 305; el-Askerî, I, 207.
227
ez-Zemaḫşerî, II, 255.
228
el-Meydânî, II, 314.
229
ez-Zemaḫşerî, II,345.
230
ez-Zemaḫşerî, I, 296.
46
- Bazen insan, bakışlarıyla konuşmadan daha çok şey anlatır.
صَاحِبُ سِرٍِ فِطْنَتُهُ فِي غُرْبَة
23)"Sır sahibinin aklı gurbettedir".232
- Sır sahibi olan kişi sırrını saklayamaz. Sırrı saklama düşüncesi kendisini
rahatsız eder. Bu yüzden düşüncelere dalar ve sürekli dalgın gözükür.
آلُّ خَاطِبٍ عَلى لِسَانِهِ تَمْرَةٌ
24)"Her hatibin dilinde hurma vardır".
"Her hatibin dilinden bal damlar".233
- İnsanları etkileme gücüne sahip olan hatipler ve vaizler o kadar güzel
konuşurlar ki insanlara bu kişilerin sözleri çok tatlı ve güzel gelir.
قول الحق لم يدع لي صديقا
25)"Doğru söz bana bir tane bile arkadaş bırakmadı".234
- Doğruyu söylemek bazı şeyleri göze almayı gerektirir. Çünkü doğru söz
herkesin işine gelmeyebilir. Bu sebeple etrafımızdan arkadaşlarımız bile uzaklaşabilir.
آَلاَمٌ آالعَسَلِ وَفِعْلٌ آالأسَلِ
26)"Söz bal gibi, davranış ise mızrak ucu gibi".235
- Söyledikleri ile yaptıkları birbirine uymayan kişiler için söylenir.
أطِعْ اَمْرَ مُبْكِيَاتِكَ لاَ اَمْرَ مُضْحِكَاتِكَ
27)"Seni ağlatanların sözlerini dinle, güldürenlerin sözlerini değil".
- Sana karşı doğruları söyleyen ve üzüldüğünü bile bile doğruyu söylemeye
devam edenlerin sözlerini dinle, dediklerini yap. Ancak gerçekleri saklayıp sürekli sana
iyi taraflarından bahseden kişilerin sözlerine itaat etme. Çünkü gerçek dostlar hakkı
söyler.
إن آنت في الصلاة فاحفظ قلبك، و إن آنت في الطعام فاحفظ خُلْقَك، و إن آنت في يبت الغير
فاحفظ عينك، و إن آنت بين الناس فاحفظ لسانك
28)"Namazda isen kalbini, yemekte isen boğazını, başkasının evinde isen
gözünü, insanların arasında isen dilini muhafaza et".236
جرحات اللسان لها إلتِئام ولا يُلتأمُ ما جرح اللسان
231
el-Meydânî, II, 74.
232
el-Meydânî, I, 403.
233
el-Meydânî, II,153.
234
el-Meydânî, II,109.
235
Muallim Nâcî , a.g.e., s. 350.
236
Ebû Żayf el-Medenî, a.g.e., s. 39.
47
29)"Dildeki yaraların tedavisi mümkündür, fakat dilin sebep olduğu yaraların
tedavisi mümkün değildir".237
- Bazı sözler vardır ki insanın gönlünü yaralar ve bir daha bu yara kapanmaz.
سِرُّكَ أسيرُكَ فإنْ نَطَقتَ بِهِ فأَنْتَ أَسيرُهُ
30)"Sırrın esirindir. Birine söylediğinde artık sen o sırrın esiri olursun".238
اِجْعَلْ هذَا فِي وِعَاءٍ غَيْرِ سَرِبٍ
31)"Bunu su sızdırmayacak bir kaba koy".239
- Bu mesel sırrın herkese söylenmeyeceğini, ancak sır saklamasını bilen ve
başkalarına deşifre etmeyen kişilere söylenmesi gerektiğini ifade eder.
اَلنَّدَمُ عَلَى السُّكُوْتِ خَيْرٌ مِنْهُ عَلَى القَوْلِ
32)"Susmaktan kaynaklanan pişmanlık, konuşmaktan kaynaklanan pişmanlıktan
iyidir".240
مَا اتَّقَى االلهَ أَحَدٌ حَقَّ تُقَاتِهِ حَتَّى يَحَزُنَ مِنْ لِّسَانِهِ
33)"Diliyle söylediklerinden dolayı pişman oluncaya kadar hiç kimse Allah’a
karşı gerektiği şekilde takva göstermiş olmaz".241
- İnsan yanlış şeyler söylemiş olabilir. Ancak pişman olması ve yanlışını
görmesi onun iyi bir kul olmasının temel şartıdır.
لَيِّنُ الكلامِ قيد القلوب
34)"Sözün kibarı, yumuşak olanı, kalplerin bağıdır".242
Kibar ve yumuşak söz insanların sevgisinin kazanılmasına vesile olur. Güzel söz
kalpleri birbirine bağlar.
من نقل إليك نقل عنك
34)"Sana başkalarına ait sözleri taşıyan, senden de başkalarına taşır".243
- Söz taşıyan insanlara hiçbir şekilde güven olmaz.
الإحسان يقطع اللسان
35)"İhsan etmek, dili keser".244
237
Muḥammed Ṣafvet, a.g.e., s. 91.
238
Ṣînî, a.g.e., s. 46.
239
ez-Zemaḫşerî, I, 7.
240
Aynı Eser, I, 353.
241
Aynı Eser, I, 310.
242
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 372.
243
Aynı Eser, s. 408.
244
Aynı Eser, s. 25.
48
- Birine iyilik yapman, ikramda bulunman, o kişiden sana gelebilecek olumsuz
sözleri engeller
إذا تم العقل نقص الكلام
36)"Akıl tam olduğunda, söz azalır".245
- İnsanların ilmi arttıkça, bilgileri çoğaldıkça sözleri azalır. Bu tür insanlar çok
konuşmaktan çekinirler. Az ve öz konuşurlar.
ترك الجواب على الجاهل جواب
37)"Cahile cevap vermemek en güzel cevaptır".246
- Cahil kimselerle diyaloga girmemek ve onlara cevap vermemek gerekir. Cevap
verilince bu tür kimselere değer verilmiş olur.
6.3. EDEP, AHLAK, HAYÂ, GÜNAH, TEVBE
تَرْكُ الذَّنْبِ اَيْسَرُ مِنَ الاِعْتِذَارِ
1)"Günahı terk etmek, özür dilemekten (tevbe etmekten) daha kolaydır".247
- Bir işin başında iken önlem almak, sonuçlarına katlanmaktan daha kolay ve
zahmetsizdir.
آُنْ وَسَطاً وَامشِ جَانِباً
2)"Mutedil ol, kenardan yürü".248
- Bu mesel insanları ahlaklı olmaya çağırmak için kullanılırdı. Ahlakın
mütevazi, yürüyüşün edepli olsun anlamında kulanılmıştır.
وافق شنا طبقه
3)"Tabaka Şenne uydu.(Kap ile Kapak birbirine uydu)"249
- Bu mesel ahlakı, huyu birbirine denk olan iki insan tanışınca denkliği ifade için
kulanılır.
لا تَكُنْ حُلْواً فَتُسْتَرط ولا مُرا فَتُعْقِىَ
4)"Tatlı olma yutulursun, acı olma tükürülürsün".250
- İnsanlar ahlaklarında dengeli ve ölçülü olmalıdır. Çok yumuşak insanlar ezilir
ve hakları gasb edilir. Çok sert mizaçlı insanlar ise dışlanır ve yalnız kalırlar.
245 İlyas Karslı, a.g.e., s. 938.
246
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 145.
247
ez-Zemaḫşerî, II, 24.
248 İbn Sellâm, s. 157.
249
Aynı Eser, s. 177.
250
el-Meydânî, II, 232; el-Askerî, II, 377.
49
آل شاة تُناطُ بِرِجْلِها
5)"Her koyun kendi bacağından asılır".251
- Hiç kimse başkasının günahından dolayı sorumlu tutulamaz.
جَوَاهِرُ الأخْلاقِ يَتَصَفَّحُها المُعاشِرُ
6)"Ahlakın mahiyetini ilişkiler ortaya çıkarır".252
- İnsanların gerçek ahlakı ve huyları beraber yaşayınca ortaya çıkar. Birlikte
yaşarken birçok şey paylaşılacağından her türlü huy bilinir.
من ساء خلقه ضاق رزقه
7)"Ahlakı kötü olanın rızkı sıkıntılı (az) olur".253
العِفَّة جَيشٌ لا يُهْزَمُ
"İffet (Hayâ) yenilmez bir ordudur".254
أآرم الأدب حسن الخلق، أفقر الفقر الحمق، أوحش الوحشة العُجْبُ ، أغنى الغنى العقل
8)"En yüce edep güzel ahlak, en kötü fakirlik ahmaklık, en yadıganan şey
kendini beğenmek, en güzel zenginlik akıldır".255
في سِعة الأخلاق آنوز الأرزاقِ
9)"Güzel ahlak rızkın bolluğuna sebeptir".256
أدب المرء خير من ذَهَبهِ
10)"Kişinin edebi, altından (malından) daha kıymetlidir".257
على الغريب أن يكون أديبا
11)"Yabancı( veya kimsesiz ) kimse edepli olmalı"258
- Misafirliğe ya da uzak bir yere giden yabancı kimse bulunduğu yerde yabancı
olduğunu unutmamalı ve edeple hareket etmelidir.
-Kimsesiz kişi edepli olursa başkaları ona sahip çıkarlar.
6.4. YALAN, DOĞRU, NASİHAT, ÖVMEK, YERMEK
مَنْ عُرِفَ بِالصِّدْقِ جَازَ آَذِبُهُ وَمَنْ عُرِفَ بِالْكَذِبِ لَمْ يَجُزْ صِدْقُهُ
251 İbn Sellâm, s. 274.
252
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 204.
253
Mubeyyîż, a.g.e., s. 295.
254
Aynı Eser, s. 296.
255
Muḥammed Ṣafvet, a.g.e., s. 42.
256
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 318.
257 İlyas Karslı, a.g.e., s. 937.
258
Aynı Eser, s. 956.
50
1)"Doğruluğu ile bilinen birinin yalan söylemesi mümkündür. (Ancak)
yalancılığı ile bilinen birisinin doğru söylemesi mümkün değildir".259
- Bu mesel yalancıların düzelmiyeceğine işaret etmek için kullanılır.
الكَذِبُ دَاءٌ والصِّدْقُ شِفاءٌ
2)"Yalan söylemek hastalık, doğru söylemek ise şifadır".260
إن البُغاث بأرضنا يستنسر
3)"Küçük av kuşları topraklarımızda kartallaşır".261
-Bu mesel, bir topluluğun asalet ve şeref yönünden övülmesi amacıyla kullanılır.
-Bazı mesel kitaplarında ise meselin; "Başkarına gelince seslerini
çıkaramayanlar sıra bize gelince birden kahramanlık gösterisi yapmaya kalkıyorlar".
Anlamında kullanıldığı rivayet edilmiştir.
هو أشهر من فرس الأبلق
4)"O, alaca attan daha meşhurdur".262
- Çok tanınan birini övmek için kullanılır.
آل فتاة بأبيها معجبة
5)"Her genç kız, babası tarafından beğenilir".263
- Her kes elindekini, sahip olduğu şeyi beğenir İnsanlara yakınındakiler daha
güzel görünür.
من يمدح العروسَ الا أهلُها
6)"Ailesinden başka kim gelinini över ki".264
- Kişiye kendi akrabaları ve yakınları daha iyi görünür. Bu yüzden herkes
kendinden olanları över.
أخوك من صَدَقَك لا من صدّقك
7)"Kardeşin sana doğruyu söyleyendir. Senin her şeyini tasdikleyen değil".265
- Gerçek kardeş, insanın hoşuna gitmese bile doğruyu söyleyendir. Her şartta
bizi doğrulayan değil.
إن نَجَّى آِذْبٌ فَصِدْقٌ أجْدَرُ وأولى بالنتيجة
8)"Yalan kurtarsa da doğruyu söylemek sonuç bakımından daha güzeldir".266
259 İbn Sellâm, s. 47; ez-Zemaḫşerî, I, 123.
260
el-Meydânî, II, 266.
261 İbn Sellâm, s. 90.
262
el-Meydânî, I, 379.
263 İbn Sellâm, s. 143; el-Meydânî, II, 134.
264
ez-Zemaḫşerî, II, 364.
265 İbn Sellâm, s. 185; el-Meydânî, I, 23.
51
- Eninde sonunda yalan ortaya çıkar ve yalan söyleyeni sıkıntıya sokar.
قَدْ يَعْثُرُ الجَوَادُ
9)" Asil at da tökezleyebilir".267
-Her kes hata yapabilir. Hataları sebebiyle insanları gözden çıkarmak doğru
değildir.
إنَّ خَصْلَتَيْنِ خَيْرُهُمَا الْكَذِبُ لَخَصْلَتَا سَوْءٍ
10)"İyisi yalan olan iki huy ne kötü huylardır".268
- Bu mesel sebepsiz yere görevîni yapmayan bir de bu durumu yalan söyleyerek
kurtarmaya çalışan kişiler için kullanılır. Görevini yapmaması suçların biri, yalan
diğeridir.
أّخُوكَ مَنْ صَدَقَكَ النَّصِيحَةَ
11)"Kardeşin, sana doğru nasihat veren kişidir".269
أآلا وذما
12)"(Bir taraftan) yiyiyor (diğer taraftan) kötülüyor".270
-Bu mesel bir şeyi kötülediği halde ondan faydalanan ve aynısını yapmaktan geri
durmayan kişiler için kullanılır.
إنَّ آَثِيرَ النّصِيحَةِ يَهجُمُ عَلَى آَثِيرِ الظِّنَّةِ
13)"Çok nasihat etmek, sana karşı zannı arttırır".271
-Bazen birine çok nasihat etmek olumsuz sonuçlar doğurur. Karşıdaki kişinin senin
hakkında olumsuz kanaatler beslemesine sebep olur. Her şeyin aşırısından kaçınmak
gerekir.
ظاهر العتاب خير من باطن الحقد
14)"Açıkça azarlamak, gizliden gizliye kin duymaktan iyidir".272
-İnsanların yüzüne karşı doğruyu söylemek ve eleştirmek, kin duymaktan iyidir.
النصح بين الملأ تقريع
15)"Kalabalık içinde verilen nasihat azardır".273
266
el-Meydânî, I, 69.
267
ez-Zemaḫşerî, I, 309.
268
ez-Zemaḫşerî, II, 374.
269
ez-Zemaḫşerî, I, 112.
270
el-Meydânî, I, 29.
271
el-Meydânî, I, 67.
272
el-Meydânî, I, 445.
273
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 418.
52
-Her şeyi yerinde ve zamanında yapmak gerekir. Bazen yanlış ortamda nasihat etmek
arzu edilen sonuçtan ziyade zarar doğurur.
لا تنصح أحدا بالزَّوَاج أو الذَّهَاب للحرب
16)"Evlenmek üzere olana ve savaşa gidene nasihat etme".274
- Bu durumlarda bulunan kişiler sizi dinleyecek ve anlayacak pozisyonlarda
değildir. Kendi kararlarını vermişlerdir. O saatten sonra başkalarını dinlemezler.
طَعَامُ فُلاَنٍ الْفَقْعَاءُ وَالتَّأْوِيْلُ
17)"Falancanın yemeği kafâ ve te’vîldir".275
Kafâ: Dikenli bir ağaç; Te’vîl: Daha çok eşeklere yem olarak verilen bir çeşit
bitki.
- Bu mesel, söz ve hareketlerinde budalaca hareket eden kişileri yemek için
kullanılır.
إنَّهُ لَفي حُورٍ وفي بُورٍ
18)"O, şaşkınlık içinde ve yok olmayla karşı karşıyadır".276
- Bu mesel, bir şeyi isteyip de, bunun gerçekleşmesi için gerekli şeyleri
yapmayan kişileri yermek için kullanılır.
إنَّكَ لاَ تَعْدُو بِغَيْرِ أُمكَ
19)"Sen ancak Annene zarar veriyorsun".277
- Bu mesel, gayretini gerekli yerlerde değil de, başka yerlerde harcayanlar için
kullanılır.
عَلَيْهِ مِنَ اللّهِ لِسَانٌ صَالِحَةٌ
20)"Allah ona doğru söyleyen bir dil versin".278
- Doğru söylemeyi övmek ve bunu teşvik için kullanılırdı.
أَوَّلُ الْحَزْمِ الْمَشُورَةُ
21)"Basiretin başı istişaredir".279
- İşlerimizde ve kararlarımızda doğru neticeye ulaşabilmek için yakınımızda
bulunan ehil kişilerle istişare etmek gerekir.
274 İlyas Karslı, a.g.e., s. 961.
275
el-Meydânî, I, 76.
276
Aynı Eser, I, 62.
277
Aynı yer.
278
ez-Zemaḫşerî, II, 167.
279 İbn Sellâm, s. 228; ez-Zemaḫşerî, I, 440.
53
الحق أَبْلَجُ والباطل لَجْلَجُ
22)"Hak (doğru) açık, Batıl (yanlış) karma karışıktır".280
- Doğruyu bulmak kolaydır çünkü apaçıktır. Fakat yanlış karışıktır, insanın
aklına ve kalbine sıkıntı verir.
الصِّدْقُ عِزٌّ والكِذبُ خُضُوعٌ
23)"Doğruluk izzet, yalancılık ise zillettir".281
ساقية لا تعكرُ بحرا
24)"Küçük bir derenin suyu, denizi bulandırmaz".282
- Küçük bir hata, yanlış bir söz, doğruların ve iyi tarafların görülmesine engel
olmamalıdır.
6.5. ADALET, ZULÜM, İYİLİK, KÖTÜLÜK, HİLM, ÖFKE
ُهَرَبَخ ٌرْيَجُب َىِسَن ُهَرَجُب ٌرْيَجُب َرَّيَع
1)"Şişman, başkasının şişmanlığını kınadı, kendi halini unuttu".283
- Kendi haline bakmadan, kendi eksikliklerine bakıp, yanlışlarını düzeltmeden,
başkalarının hatalarını eleştiren kişiler için söylenir.
ًاراَصْعإ َتْيَقَال ْدَقَف ًاحْير َتنك ْنإ
2)"Sen rüzgâr isen fırtına ile karşılaşırsın".284
- Başkalarına zulmedersen, sana da zulmedecek birisi çıkar.
اصْطِنَاعُ الْمَعْرُوفِ يَقِي مَصَارِعَ السُّوءِ
3)"İyilik yapmak kötü belalardan korur".285
أتبع السيأة الحسنة تمحها
4)"Kötülüğün ardından hemen bir iyilik yap ki onu silsin".286
-Bu mesel, hadis olarakta kullanılmıştır.
إن الريحَ إذا هَبَّتْ خارجَ ا لبيتِ اسْتَتَرْتَ منها, و إذا آانت في داخل البيت لم يكن إلى الإسْتِتَارِ
سَبِيلٌ
5)"Rüzgâr evin dışında estiğinde ondan korunursun. Ancak rüzgâr evin içinde
ise ondan korunmanın yolu yoktur".
280
ez-Zemaḫşerî, I, 313.
281
Aynı Eser, I, 327.
282
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 243.
283
el-Meydânî, II, 8; ez-Zemaḫşerî, II,175.
284
el-Meydânî, I, 30; el-Askerî, I, 31.
285 İbn Sellâm, s. 168.
286
Aynı Eser, s. 221.
54
- Kötülük, insanların kendi ailesinde veya yakınlarında değil de başkalarında,
uzakta bulunan kimselerde olunca ondan korunmak kolay olur. Ancak kendi ailemizde
ve yakınlarımızda kötü birileri varsa onlara karşı kendimizi korumamız daha zordur.
الخير عادة والشر لجاجة
6)"Hayırda bulunmak güzel bir âdet, şerle uğraşmak ise dikkafalılıktır".287
قد يترك الخيرُ لشرّ يجْلبُ و إن في الشر خيارا يُطلبُ
7)"İçinde bazı kötü taraflar bulunabilir endişesiyle hayırlı işler bazen terk edilir.
Doğrusu kötü gibi görünen şeylerde bile iyi ve arzu edilen taraflar olabilir".288
- Hayır gibi görünen şeyde şer, şer gibi görünen şeyde hayır olabilir.
اغتبا نم نإرشلا ءاقتا ريخلا ء
8)"Şerden sakınma hayrı istemektendir".289
ُهُّرَش ُنَمْؤُي ال ٍبيِرَقَو ُهُّرِب ُدَقْفُي َال ٍديِعَب َّبُر
9)"Nice uzakta olan kişi var ki yaptıkları iyilikler unutulmaz. Yakınımızda olan
nice insan var ki kötülüklerinden emin olunmaz".290
- Birbirini seven insanlar uzak ve ayrı olsalar dahi iyilikleri tükenmez ve
yaptıkları unutulmaz. Kalpler birbirine yakındır. Ancak çok yakın oldukları halde
iyilikte bulunmayan hatta kötülük yapma ihtimali olan birçok insan mevcuttur. İyilik
uzaklaşma ile kesilmez, kötülük yakın olmayla bertaraf olmaz.
بنعلا كوشلا نم ىنجت ال كنإ
11)"Sen dikenden üzüm toplayamazsın".291
-Ne ekersen onu biçersin. İnsanlara zulmettiysen karşılığı farklı olmaz
anlamındadır.
ليس من العدل سرعة العذل
12)"Dinlemeden, anlamadan hemen azarlamak adaletten değildir".292
- İnsanlar bazen iyice araştırmadan ve konuyu öğrenmeden yanlış kararlar
alabilirler. Bu durum zulmü, birilerine karşı haksızlığı doğurur.
إنَّ الرَّثيئَةَ تَفْثَأُ الغَضَبَ
13)"Resie yemeği, kızgınlığı giderir".293
287
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 179.
288
el-Meydânî, II,80; ez-Zemaḫşerî, I, 413.
289
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 120.
290
el-Meydânî, I, 310.
291 İbn Sellâm, s. 264.
292
Aynı Eser, s. 267.
293
ez-Zemaḫşerî, I, 404; el-Meydânî, I, 77.
55
- Rivâyete göre bir şahıs çok kızgın olduğu bir kavme kötü bir niyetle, kavga
amaçlı gider. Fakat bu şahsın karnı çok açtır. Durumu fark eden kavimden bir kadın
resie diye bilinen yemeği getirir ve ona ikram eder. Yemeği yiyen ve keyfi yerine gelen
adamın kızgınlığından eser kalmaz. Bu durum üzerinde kadın bu sözü söyler. Resie ise
ekşi süte şeker karıştırılarak yapılan bir çeşit yemektir.294
- İkram etmek, insanlar arasında muhabbet hasıl eder ve kızgınlıkları unutturur.
َةَظيِفحْلا ُبِهْذُت َةَرِدْقَمْلا َّنإ
14)"Şüphesiz güçlü olmak, kine, kızgınlığa dair düşünceleri unutturur". 295
- Rivâyete göre Kureyş’in büyüklerinden birisi başka birisine karşı çok kin güder
ve intikam için fırsat kollardı. Günlerin birinde çok kızdığı ve kin duyduğu adamı eline
geçirir ve onu etkisiz hale getirir. Fakat herhangi bir kötülükte de bulunmaz ve “Şâyet
güçlü olmak intikamı unutturmasaydı intikamımı alırdım” dedikten sonra yukarıdaki
sözü söyler.
- Güçlü insanlar affedici olur. Büyükler affeder.
إذَا ظَلَمْتَ مَنْ دُونَكَ فَلا تَأمَنْ عَذَابَ مَنْ فوْقَك
15)"Senden (para, güç ve makam) olarak altta bulunanlara zulmedersen,
kendinden üsttekilerin zulmünden emin olma".296
- Herkes yaptığının karşılığını görür.
تلدغ العقربُ وتَصِيء
16)"Akrep hem sokuyor hem bağırıyor".297
- Hem suçlu hem de kendini haklı göstermeye çalışan kimselerin durumunu
ifade için kullanılır.
ِمْوَقلا ةَّدُم ُرِخآ ُىْغَبلا
17)"Azgınlık bir milletin sonunun geldiğini gösterir".298
- Azgınlaşan ve zulme başlayan bir topluluk azabı hak etmiştir. Zulmü sebebiyle
cezaya müstehak olur.
من استرعى الذّئب ظَلم
18)"Kurdu çoban yapmak isteyen zulmetmiştir".299
294
Lisanu'l-Arab, I,120.
295 İbn Abdi Rabbih, Ebû Amr b. Muḥammed el-Endelûsî, Kitâbu'l-ikdi'l Ferîd, Aḥmed Emîn, İbrâhîm
el-İbyârî, Abdu's-selâm Hârûn, Ḳahire-1377/1968, III, 104.
296
el-Meydânî, I, 60.
297
Aynı Eser, I, 126.
298
Aynı Eser, I, 109.
56
- Güvenilemeyecek birine, özellikle düşmanlığıyla bilinen biri sorumluluk
vermek zulümdür. Bu mesel, ayrıca işin ehline verilmesi gerektiğini ifade için de
kullanılır.
سلطان بلا عدل آنهر بلا ماء
19)"Adaletsiz hükümdar susuz nehre benzer".300
- Hükümdarın varlık sebebi adalettir. Eğer hükümdar, halkına karşı adaletli
davranmıyorsa onun yöneticiliğinden bahsetmek imkânsızdır.
سلطان غشوم خير من ثورة تدوم
20)"Zalim hükümdarın varlığı, bitmeyen devrimden daha iyidir".301
- İyi ya da kötü bir idare ve düzen, karışıklıktan, idaresizlikten daha iyidir.
Çünkü idarenin olmadığı, devlet düzeninin yok olduğu yerlerde halkın hepsi olumsuz
bir şekilde etkilenir.
أ لو و نونج بضغلا مدن هرخآ
21)"Öfkenin başı delilik sonu pişmanlıktır".302
- Öfke ile kalkan zararla oturur anlamındadır.
هبدأ عاضأ هبضغ عاطأ نم
22)"Öfkesine yenilen edebini kaybeder".303
- Sinirlenen insanların hareketleri genellikle edebe aykırı olur. Öfke, aklın devre
dışı bırakılmasına sebep olduğundan bu durumdaki insanlardan doğru ve güzel şeyler
beklenmez.
َكَرحب ْئطأط
23)"Denizini sakinleştir".304
- Bu mesel, öfkeli insanlara sakin olmalarını tavsiye için kullanılır.
أذآر اثنين وانس اثنين، أما الذين تذآرهما فاالله والموت و أما الذين تنساهما فإحسانك في حق الغير،
و اساءة الغير في حقك
24)"İki şeyi hatırla, (aklından çıkarma) iki şeyi unut. Hatırlayacakların Allah ve
ölüm, unutacakların ise başkalarına yaptığın iyilik ve başkalarının sana yaptığı kötülük
(olsun)".305
299
ez-Zemaḫşerî, II, 352; el-Meydânî, II, 363.
300 İlyas Karslı, a.g.e. s. 955.
301
Aynı yer.
302
Hasan Akdağ, a.g.e.,s. 103.
303
Hasan Akdağ, a.g.e.,s. 397.
304
el-Meydânî, I, 434.
57
ِعَفْدِا َا ٍدوُعِب َّرَّشلاو عمود
25)"(Sana birisi istemeye geldiğinde) bir tahta parçası veya bir odun dahi olsa
vererek kendinizden kötülükleri def edin".306
Az ya da çok sadaka vermek insanları kötülüklerden korur.
اِصْنَع الْمَعْرُوفَ وَلَو اِلى آَلْبٍ
26)"Köpeğe bile olsa güzelce muamele edin".307
- Tüm canlılara karşı iyi niyetli ve merhametli olunması gerekir. Karşınızdaki
kişi bunu hak etmeyen birisi dahi olsa muameleniz farklı olmasın anında kullanılır.
أذآر النعمة القديمة عليك وانْسَ النعمة الجديدة لك
27)"Sana önceden (eskiden) yapılmış iyilikler hatırında olsun (unutma). Senin
başkalarına yaptığın iyilikleri ise unut"308.
أعط أخاك تمرةً فإن أبى فجَمْرَة
28)"Kardeşine hurma ver. Kabul etmezse o zaman ateş(ver)".309
- Herkesin anladığı dil farklıdır. Kişilere seviyelerine göre muamele etmek
gerekir.
إنَّ الهَوَان لِلَّئيمِ مَرْأمَة
29)"Aşağılık kimseye hakaret ona iyiliktir".310
- Seviyesiz kimseleri muhatap almak onlara önem vermek demektir. Bu tür
kişilere hakaret bile etmemek gerekir. Çünkü bu onları şımartır ve kötülüklerinin
artmasına fırsat aralamış olur.
إذا أَنْتَ أآرمْتَ الكريمَ ملكتَهُ وإنْ أَنْتَ أآرمْتَ اللئيمَ تمرَّدَا
30)"Erdemli kişiye iyilik yaptığında onu kazanırsın. Aşağılık kimseye iyilik
yaptığında ise densizleşir".311
أَحُشُّك وَتَرُوثنِي
31)"Ben sana yem veriyorum, sen ise üzerime pisliyorsun".312
305
Ebû Dayf el-Medeni, a.g.e., s. 38.
306
ez-Zemaḥşerî, I, 217.
307
ez-Zemaḥşerî, II, 212.
308
Hasan Akdağ, a.g.e. s. 43.
309
Aynı Eser, 67.
310
Aynı Eser, 99.
311
Aynı Eser, 39.
312
ez-Zemaḫşerî, I, 67.
58
- Rivâyete göre bu meseli hayvanına yem veren bir adam söylemiştir. O
hayvanını yemlerken hayvan da sahibinin üzerine pislemiş, sahibi de duruma kızarak bu
sözü söylemiştir. İyilik yapılan kimselerden kötülük görüldüğünde bu mesel kullanılır.
الزَّيْتُ في العَجِينِ لاَ يَضِيعُ
32)"Hamurdaki yağ boşa gitmez".313
- Değerli kişilere yaptığın iyilikler asla kaybolmaz. İyi insanlar bu tür şeyleri
asla unutmazlar.
الْخَيْلُ تَجْرِي عَلَى مَسَاوِيهَا
33)"Yarış atları (rahatsız da olsalar) koşarlar".314
- İyilik yapmaya, başkalarına yardıma alışmış olan asil insanlar, şartları kötü bile
olsa bu asaletleri üzere devam ederler.
أحسنْ إلى الناسِ تَسْتَعبِدْ قلوبَهمُ
34)"İnsanlara iyilikle muamele et, kalplerini kazanırsın".315
أَلْمَعْرُوفُ أَوْثَقُ الْحُصُوْنِ
35)"İyilik kalelerin en sağlamıdır".316
- Başkalarına iyilik yaparak kendinizi onlardan gelebilecek tehlikelere karşı
koruyabilirsiniz.
إِنَّا لَنَكْشُرُ في وُجُوهِ أقْوَامٍ وَإِنَّ قُلُوبَنَا لَتَقْلِيهِمْ
36)"Biz onların azlığını istesek bile, yüzlerine karşı tebessüm eder, iyiliklerini
isteriz".317
- Bazılarını sevmesek bile toplumda barış, huzur hakim olsun, sorun çıkmasın
diye onları idare yoluna gitmeli, iyilikle muamele etmeliyiz.
6.6. ARKADAŞLIK, DOSTLUK, DÜŞMANLIK, İYİ GEÇİNMEK,
KOMŞULUK
لاَ تَغْزُ إلاَّ بِغُلاَمٍ قَدْ غَزَا
1)"Daha önce savaşmış birisiyle savaş (acemilerle değil)"318
313
el-Meydânî, I, 324.
314
Aynı Eser, I, 328.
315 İlyas Karslı, a.g.e., s. 937.
316
ez-Zemaḫşerî, II, 348.
317 İbn Sellâm, s. 157.
318
Aynı Eser, s. 107.
59
- Arkadaşlık kurduğun ve beraber olduğun insanları tecrübeli kişilerden seç ki
sana yararları dokunsun. Tecrübeleriyle sana yol göstersinler anlamında kullanılır.
مُعَادَاةُ العَاقِلِ خَيْرٌ مِن مُصَادَقَةِ الأَحْمَقِ
2)"Akıllı kişinin düşmanlığı, ahmak kişinin dostluğundan iyidir".319
- Akıllı kişilerle dostluk kurun. Ahmak dostlar insana faydadan çok zarar verir.
عَدُوُّ الرَّجُلِ حُمْقُهُ وَصَدِيْقُهُ عَقْلُهُ
3)"Kişinin düşmanı ahmaklığı, dostu ise aklıdır".320
مَثَلُ جَلِيسِ السُّوءِ آَالقَيْنِ إلاَ يَحْرِقْ ثَوْبَكَ بِشَررِهِ أو يُؤْذِيكَ بِدُخانِهِ
4)"Kötü arkadaşın örneği demirci ustası gibidir. Demircinin dövdüğü demirin
kıvılcımı elbiseni yakmasa bile kötü kokusuyla seni sıkıntıya sokar".321
- Kötü arkadaşların çevrelerine bir şekilde zararları dokunur. Bu yüzden
kötülerle arkadaşlık yapmamak gerekir.
يا أبا هريرة زُرْ غِباًَّ تَزْدَدْ حُبا
5)"Ey Ebû Hureyre ziyaretlerini aralıklarla yap ki daha çok sevilesin".322
-Arkadaş, dost ve yakınlarla güzel ilişki kurmak istiyorsan sık sık gidip gelerek
onları rahatsız etme. Yerinde ve zamanında ziyaret senin daha çok sevilmene yol açar.
نِصْفُ العَقْلِ بَعْدَ الإِيمَانِ بِااللهِ مُدَارَاةُ النَّا س
6)"Aklın yarısı Allah’a iman, diğer yarısı ise insanlarla iyi geçinmek ve onları
idare etmektir".323
-Akıllı insan aklını kullanarak Allah’a olan inancını sağlamlaştırır. Akıl imanı
gerektirir. Allah ile aklı sayesinde iyi ilişki kuran insan aynı şekilde aklını kullanıp
insanlarla geçinmeyi başarmalı onları idare edebilmelidir.
خالطوا الناس و زايلوهم
7)"(Hayırlı ve güzel işlerde) insanlarla beraber bulunun. (Ancak kötü işlerde)
onlardan ayrılın".324
- Hayır üzere bir araya gelin. Hayrın bulunmadığı yerde beraberlik kurmayın.
إنما المرء بخليله فليَنْظُرِ امرؤ من يُخَالِل
8)"Kişi arkadaşıyla bilinir. Bu yüzden kişi dostluk yaptıklarına dikkat etsin".325
319
ez-Zemaḫşerî, II, 344.
320 İbn Sellâm, s. 125; el-Meydânî, II ,242; el-Askerî, II, 404.
321
Aynı Eser, s. 290; el-Meydânî, II, 266.
322
ez-Zemaḫşerî, II, 109; İbn Sellâm, s. 150.
323 İbn Sellâm, s. 157.
324
Aynı Eser, s. 158.
60
- Arkadaşın ahlakı aynı zamanda bizim de ahlakımızdır. Arkadaşlarımızla bilinir
onlarla değerlendiriliriz.
أحبب حبيبك هونا ما عسى أن يكون بغيضك يوما ما وأبغض بغيضك هونا ما عسى أن يكون
حبيبك يوما ما
9)"Sevdiğini ölçülü sev, belki gün gelir nefret ettiğin birisi olur. Nefret ettiğine
ise ölçülü ol, aşırıya kaçma gün gelir sevdiğin birisi olabilir".326
- Arkadaşlar arası ilişkilerde denge çok önemlidir.
أَسْمِنْ آَلْبَكَ يَأْآُلْكَ
10)"Besle köpeğini seni yesin".327
- İyilik yaptığın arkadaşların sana kötülük yapabilirler anlamında kullanılır.
الذِّئْبُ لِلضَّبُعِ
11)"Sırtlana kurt yaraşır".328
- Kötü insanların kendilerine benzer arkadaşları olur.
صَرَاةُ حَوْضٍ مَنْ يَذُقْهَا يَبْصُقِ
12)"Havuzda bekleyip tadı bozulmuş olan suyu içen kimse, onu tükürür".329
- İnsanlara karşı (aile, komşu, akraba) kötü davranışlarda bulunan kimse bu
kişiler tarafından terk edilir ve yalnız bırakılır.
Arkadaş elbisedeki yama gibidir. Bu yüzden insanlar elbiselerine nasıl bir yama
yaptıklarına dikkat etsin.
إياك وصاحب السوء فإنه آالسيف يحسن منظره ويقبح أثره
13)"Kötü arkadaştan sakın. Çünkü o kılıç gibidir. Görüntüsü güzel fakat
marifetleri kötüdür".330
استكرمتَ فارْبِطْ
14)"Aradığını bulduğunda onu sıkıca bağlı".331
- İyi birisiyle karşılaştığında, anlaşabildiğin birisiyle tanıştığında onunla
ilişkilerini güçlendir. Onu bir daha asla bırakma. İyi insanlar zor bulunur.
325
Ebû Dâvûd, Sunen-u Ebî Dâvûd, (Thk. Muḥammed Muḥyiddîn Abdu'lḥamîd), Ḳahire, tsz. Kitâbu'l
Edeb, 16; el-Askerî, II, 254.
326 İbn Sellâm, s. 178.
327
Aynı Eser, s. 296.
328
el-Meydânî, I, 282.
329
Aynı Eser, I, 407.
330
Kazım Ürün, Arapça Hikmetli Sözler, Konya, 1998, s. 18.
331
ez-Zemaḫşerî, I, 158.
61
اَلإفْرَاطُ في الأُنْسِ يَكْسِبُ قُرَنَاء السُّوءِ
15)"Arkadaşlıkta aşırı yakınlaşma kötü beraberlikler getirir".332
- Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
الأُنْسُ يُذْهِبُ الْمهَابَةَ
16)"Yakınlaşma heybeti ortadan kaldırır".333
- Herkesle yakınlaşmak iyi değildir. Özellikle yönetici pozisyonunda olan lider
insanlar sıradan kişilerle yakınlaşınca insanların gözündeki heybetleri kaybolur ve
sıradanlaşırlar.
المرء مرآة أخيه
17)"Kişi kardeşinin aynasıdır (İnsan insanın aynasıdır)"334
- İnsanların birbirlerine dürüst olmaları ve iyi ve kötü taraflarını olduğu gibi
göstermeleri gerekir. Ayrıca arkadaşlarımız bizim ne olduğumuzu gösterir.
الناس آإبل مائة لا تجد فيها راحلة
18)"İnsanlar, içerisinde binmeye müsait bir tane deve bile bulunmayan 100
deveden oluşan sürüye benzerler".335
- İnsanlar içerisinde iyi kimselerin, gerçek dostların sayısı azdır.
في العتاب حياة بين أقوام
19)"Dostlar arasında sitem, ilişkileri canlı tutar".336
- Dostlar birbirlerini uyarabilir ya da sitem edebilirler. Bu durum ilişkileri
bozmayıp bilakis dostluğa güç katar.
قَرِينُكَ سَهْمُكَ يُخْطِئ وَيُصِيبُ
20)"Arkadaşın, attığın ok gibidir. İsabet de edebilir ıskalayabilir de".337
- Arkadaşlar doğru ya da yanlış işler yapabilirler. Ya da arkadaş seçimi bazen
isabetli olur bazen yanlış.
معاتبة الإخوان خير من فَقْدِهم
21)"Dostların sitemi onları kaybetmekten iyidir".338
- Dostların sitemi bile güzeldir Çünkü sitemlerinde bile bizim için faydalar
bulunur.
332
ez-Zemaḫşerî, I, 298.
333
Aynı Eser, I, 300.
334
Aynı Eser, I, 346.
335
Aynı Eser, I, 352.
336
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 319.
337
el-Meydânî, II, 124.
338
el-Meydânî, II, 317.
62
لا يخلو المرء من وَدُود يمدح وعدوٍّ يقدح
22)"Kişiyi seven dostu da, kendisine söven düşmanı da her zaman bulunur".339
- Herkesin bir şekilde dostu da olur düşmanı da.
الجار قبل الدار والرفيق قبل الطريق
23)"Evden önce komşu, yoldan önce yol arkadaşı lazım".340
- Bir mekana veya hedefe anlam veren şey, oradaki insanların birlikteliği ve
güzel ilişkileridir. İnsanlar arası ilişkiler iyi ise yaşanılan yer ve yaşanılan şeyler daha
güzel olur.
بعت جاري ولم ابع داري
24)"Komşumu sattım evimi değil".341
- Bu mesel komşusundan kurtulmak için evini satan kişilerin durumunu ifade
etmek için kullanılır.
ما ظَنُّكَ بِجَارِك فَقَالَ ظَنِّي بِنَفْسِي
25)"(Adama) komşun hakkında ne düşünürsün diye sorulunca; kendim için ne
düşünürsem onu (diye cevaplamış)"342
-Bu mesel komşuların iyi geçinmesi ve birbirleri hakkında iyi kanaat
beslemelerini teşvik için kullanılır.
إذَا آُنْتَ فيِ قَوْمٍ فَاحْلُبْ في إنَائِهمْ
26)"Bir toplumun içinde bulunduğunda, onların süt sağdığı kaba sen de sağ".343
- Hangi toplulukta bulunuluyorsa o topluluğun inanç, örf ve adetlerine uygun
hareket etmek gerekir. O topluluğun hoşlanmayacağı şeylerden sakınmak ve
hoşlandıkları şeyleri yapmak ilişkileri güçlendirir. Diğer türlü birçok sorun yaşanır.
أَنْتَ تَئِقٌ وَأَنا مَئِقٌ فَمَتَى نَتَّفِقُ
27)"Sen çabuk kızarsın ben ise çabuk ağlarım, biz nasıl bir araya geliriz".344
- Bu mesel kişilikleri farklı insanların anlaşmasının zorluğunu ifade için
kullanılır.
339
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 357.
340 İbn Sellâm, s. 277.
341
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 162; el-Askerî, II, 219.
342 İbn Sellâm, s. 273.
343
el-Meydânî, I, 60.
344
el-Meydânî, I, 39.
63
أَرْضِهم ما دمتَ في أَرْضِهم
28)"Onların içinde bulunduğun sürece onları hoşnut etmeye çalış (razı et)"345
- Özellikle yabancı olduğumuz yerlerde geçinebilmek için yöre insanıyla iyi
ilişkiler kurmak gerekir.
النَّاسُ بْخِيْرٍ مَا تَبَايَنُوا فَإِذا تَسَاوَوْا هَلَكُوا
29)"İnsanlar rütbe ve makam yönünden ayrı oldukları zaman hayırdadırlar.
Herkes aynı konumda olursa bu durum onları helak eder".346
- Bir yerde düzen olması için bazılarının yönetici bazılarının ise yönetilen olması
gerekir. Herkesin pozisyonu aynı olursa birbirlerine düşer ve anlaşamazlar. Aynı durum
meslekler için de geçerlidir.
تعاشروا آالإخوان وتعاملوا آالاجانب
30)"Kardeş gibi yaşayın, yabancı gibi alışveriş yapın".347
- Ticaret ile arkadaşlık dostluk farklı şeylerdir. Özellikle ticari ilişkilerimizde bu
ayrıma dikkat etmeliyiz.
6.7. KADIN, SEVGİ, AŞK, AİLE, EVLİLİK
إياآم و خضراء الدِّمن
1)"Kötü ortamda biten otlardan sakının". 348
"Koyunların otladığı ve dışkılarıyla kirlettiği arazide yetişen bitkilere karşı
dikkatli olun".
"Gübre ile yetişmiş bitkiden sakının".
-Bu meseli Hz. Muhammed (sav) kullanmış, sahabenin meselin anlamını
sorması üzerine:"Kötü ortamda yetişmiş olan güzel kadınlara dikkat edin".şeklinde
cevap vermiştir. İnsanın ailesi, çevresi ve arkadaşları kendisini etkiler. Özellikle de dış
görünüşü güzel olan kadınlara dikkat çeker, fakat her güzel görünene aldanmamak ve
yetiştiği çevreye, ahlâka dikkat etmek gerekir.
من ينكح الحسناء يعطِ مهرا
2)"Güzel kadınlarla evlenen mehri verir".349
345
Aḥmed Ḳabeş, Mecmau'l-Ḥukm ve'l-Emẟâl, Dımeşḳ-1987, s, 256.
346
ez-Zemaḫşerî, I, 351.
347
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 149.
348
el-Meydânî, I,32; el-Askerî, I, 17.
349 İbn Sellâm, s. 243; el-Meydânî, II, 300.
64
- Güzel kızın mehri çok olur. Kendini buna hazırlamalısın.
- Kıymetli ve güzel olan şeyleri elde etmek istiyorsan bunun için gerekli olan
çabayı ve fedakarlığı göze almalısın.
المَرْأةُ السُّوءُ غلٌّ مِنْ حَدِيد
3)"Kötü kadın (eş) demirden boyunduruk gibidir".350
- Boyunduruk, tahtadan olur ve öküzün hareketlerine göre şekil alır, esner.
Ancak demir boyunduruk suçlulara vurulur ve insana ağırlığıyla ve boynu sıkmasıyla
eziyet verir.
- Böyle kadınlardan kurtulmak çok zordur ve varlıkları insana eziyettir.
ثلاثة تطيل العمر: الدار ا لوَ سيعة، والمرأة المطيعة، والفرس السريعة
4)"Üç şey ömrü uzatır: Geniş bir ev, itaat eden kadın (eş), hızlı bir at".351
- Hayatı güzelleştiren, anlam katan ve yaşanılır kılan bazı şeyler vardır. Ev, eş ve
araç bunların başında gelir.
المرأة الحسناء بدون فضيلة آالخمرة الفاسدة
5)"Güzel fakat erdemsiz kadın bozuk şarap gibidir".352
المرأة العاقلة ليس لها عينان و لا أذنان
6)"Akıllı kadın gözü ve kulağı olmayan kadındır".353
-Gerekli olmayan şeyleri görmez ve duymaz.
إمرأة بلا حياء آطعام بلا ملح
7)"Hayâsız kadın tuzsuz yemeğe benzer".354
- Tuz yemeği nasıl değerli ve güzel hale getirirse, hayâ da kadında çok güzel
görünür, ona değer katar.
تَحْسَبُهَا حَمْقَاءَ وَهِىَ بَاخِسٌ
8)"Sen onu aptal sanırsın, ama o (çok) zekidir".355
- Bu mesel erkeklerin bazı konularda kadınları aptal yerine koyup, kadınları
kandırdıklarını düşündüklerini ama aslında kendilerini kandırdıklarını ifade etmek için
kullanılır. Kadınlar sadece kandırılmış görünürler.
حَدِّثْ حَدِيثَيْنِ امْرَأَةً فَإِنْ لَمْ تَفْهَمْ فَأَرْبَعَةً
350
el-Meydânî, II, 293.
351
Kazım Ürün, a.g.e., s. 24.
352 İlyas Karslı, a.g.e., s. 949.
353
Aynı Eser, s. 949.
354
Mubeyyîż, a.g.e., s. 62
355
ez-Zemaḫşerî, II, 2.
65
9)"Kadına bir şeyi iki kere söyle, anlamaz ise dört kere söyle".356
- Bazı konuları kadınlara anlatmak zordur. Anlamak istemeyebilirler ya da o
esnada başka bir şey düşündüklerinden sizi anlamayabilirler. Bu yüzden kavratıncaya
kadar meseleyi tekrar tekrar anlatmak gerekir.
إِذَا صَاحَتِ الدَّجاجَةُ صِياحَ الدِّيكِ فَلْتُذْبَحْ
10)"Tavuk horoz gibi ötmeye başlayınca boynu kesilsin".357
- Be meseli ünlü şair Ferezdaḳ bir kadının şiir söylediğini işitince söylemiştir.
Herkes kendi işine baksın anlamında kullanmıştır. Bu mesel, kadınların erkeklerin işine
karışmaya başladığı yerlerde kullanılır.
للعاهر الحَجَرُ
11)"Zina yapan kadına taş vardır".358
- Bu mesel zina yapan kadının çocuğu değil cezalandırılmayı hak ettiğini ifade
etmek için kullanılır. Böyle bir durum duyulduğunda bu mesel kullanılırdı.
حبك الشيء يعمي ويصم
12)"Bir şeye olan sevgin seni ona karşı kör ve sağır yapar".359
- Kişi sevdiği hakkında söylenen olumsuz sözleri duymaz, sevgilinin kusurlarını
görmez.
لذة الحب عابرة و آآبتُه دائمة
13)"Aşkın tadı geçici, acısı ise kalıcıdır".360
من لعب بالحب أحرقه
14)"Aşk, kendisiyle oynayanı yakar".361
لَيْسَ في الحبِّ مَشُورَةٌ
15)"Aşkta istişare olmaz (Âşık söz dinlemez)"362
يخرج الحب من الباب الذي تدخل منه الريبة
16)"Şüphenin girdiği kapıdan aşk çıkar gider".363
- Sevginin temelinde güven vardır. Güvenin olmadığı yerde sevgi kaybolur.
356
ez-Zemaḫşerî, II, 60.
357
el-Meydânî, I, 61.
358 İbn Sellâm, s. 37.
359
el-Meydânî, I, 196.
360 İlyas Karslı, a.g.e., s. 962.
361
Aynı Eser, s. 967.
362
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 370.
363 İlyas Karslı , a.g.e., s. 970.
66
طُوْلُ التَّنَائِى مَسْلاَةٌ للِتَّصَافِى
17)"Ayrılığın uzun sürmesi, sevgiyi yok eder, götürür".364
- Uzaktaki insanlar zamanla unutulur. Bu sebeple ayrılığı uzatmamak gerekir.
Göz görmeyince kalp katılaşır.
خذ الأصيلة ولو آانت على الحصيرة
18)"Hasır üzerinde bile olsa asil kız al"365
- Asalet insanların değerlendirilmesinde önemli bir kıstastır. Maddi durum ise
bir sonraki değerlendirme kıstasıdır. Evlilik konusunda kızın ailesi çok önemlidir.
أصَحُّ من بيض النعام
19)"Devekuşu yumurtasından daha sağlam".366
- Bu mesel bir kızın bakire olduğunu ifade etmek için kullanılırdı.
النظرة الأولى حمقاء
20)"İlk bakış ahmaklıktır".367
- Bu mesel evlenecek kişilere uyarı anlamındadır. Seçeceğiniz eşinizi bir kere
görme ile değerlendirmeyin, yanılabilirsiniz demek istenmiştir. Böylesine ciddi bir
konuda bir kere görüp karar vermek ahmakça bir harekettir anlamına da gelir.
خَلْعُ الدِّرْعِ بِيَدِ الزَّوْجِ
21)"Evlenmek suretiyle zırhını giy".368
- Evliliğin insanı birçok günahtan ve kötü fiilden koruyacağı anlamında
kullanılır.
لا تبع عنزتك بالجَارة ولا تزوج بنتك لجارة
22)"Keçini sokağındakilere satma, kızını da komşularına verme".369
- Yakınlarla ticaret yapmak ve kız alıp vermek tehlikeli ve risklidir.
- Elinden çıkardığın şeyin gözü arkada kalmasın, hemen dönebilirim diye
düşünmesin. Gittiği yeri kabullensin.
تزوج مبكرا تمت مبكرا
23)"Erken evlen erken ölürsün".370
-Latife amaçla kullanılmıştır.
364
ez-Zemaḫşerî, II, 197.
365
Muḥammed Ṣafvet, a.g.e., s. 37.
366
ez-Zemaḫşerî, I, 205.
367
ez-Zemaḫşerî, II, 353.
368 İbn Sellâm, s. 299.
369
Kazım Ürün, a.g.e., s. 69.
370 İlyas Karslı , a.g.e., s. 957.
67
إنزل السُّلَمَ حينما تختار زوجتك واصعد حينما تختار صديقك
24)"Eş seçerken senden aşağısına, arkadaş seçerken senden yukarda olana (iyi
olana) bak".371
إختر الحصان المُدَرَّبَ والزوجة التي سَتُدَرِّبُها
25)"Eğitilmiş atı ve eğitebileceğin bir kadını seç"372
أعزب دهر ولا أرمل شهر
26)"Bir asırlık bekârlık, bir aylık dulluktan yeğdir".373
تخيروا لنطفكم فإن العرق دَسّاس
27)"Evleneceğiniz kadında asalet arayın. Çünkü damar çeker".374
أحَدَ حِمارَيْكَ فَازْجُرِي
28)"Eşeklerinden birisini azarla, kov".375
- Bu mesel iki eşi olup da onların geçinememesinden şikâyetçi olan kişiler için
söylenilirdi. Eşlerinden geçimsiz olanı boşa anlamında kullanılmıştır.
إن لم يكن وِفاق ففراق
29)"(Eşler arasında) anlaşma olmazsa, ayrılık olur".376
-Boşanmanın kaçınılmaz olduğu durumlar vardır. Hoş görülmemekle beraber
boşanmak bazı durumlarda çıkış yoludur.
لا خير في وُدٍّ يكون بشافع
30)"Aracılarla devam ettirilen sevgide (evlilikte) hayır yoktur".377
إنَّ الْحَمَاةَ أُولِعَتْ بالْكَنَّهْ وَأُولِعَتْ آَنَّتُهَا بالظِّنَّهْ
31)"Doğrusu kaynana gelinine düşkündür. Gelini ise zanna düşkündür".378
- Zan ve töhmet kaynana ve gelin arasında ezeli bir çekişme aracıdır. Bu mesel
gelin ve kaynana arasında bir problem olduğunda kullanılır.
أَصْغَرُ الْقَومِ شَفْرَتُهُمْ
32)"Ailenin küçüğü onların hizmetçisidir".379
- Ailede büyüklere hizmet görevî küçüklerindir.
آل امرىء في بيته صبي
371
Aynı Eser, s. 949.
372
Aynı Eser, s. 937.
373
Aynı Eser, s. 940.
374
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 143.
375
ez-Zemaḫşerî, I, 416.
376
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 93.
377
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 353.
378 İbn Sellâm, s. 81.
379
el-Meydânî, I, 403.
68
33)"Herkes evinde çocuktur".380
- İnsanlar, evlerinde dışarıdaki gibi ciddi davranmazlar. Aileleriyle şakalaşır
onlarla oyunlar oynarlar ve çocuklaşırlar.
لا تَرْفَعْ عَصَاكَ عَنْ أَهْلكَ
34)"Asanı ailenin üzerinden kaldırma".381
- Asâ'dan kasıt aile reisinin otoritesi ve aile terbiyesidir. Ailede otoritenin ve
terbiyenin önemini anlatmak için kullanılırdı.
أذهل خُلي عن فراشي مسجده
35)"Sevgilimin mescidi onu yatağımdan ayırdı".382
- Bu meseli bir kadın, kocasının ibadete çokça dalıp kendisini ihmal etmesi
üzerine söylemiştir. Daha sonra erkekler kadınlarını ihmal ettiğinde bu mesel
kullanılagelmiştir.
6.8. ZENGİNLİK, FAKİRLİK, CÖMERTLİK, CİMRİLİK, KANAAT
اَلْحَمْدُ مَغْنَمٌ وَالْمَذَمَّةُ مَغْرَمُ
1)"Hamd etmek zenginlik, yermek ise mahrumiyettir, fakirliktir". 383
- Hamd eden kişinin sürekli kazançlı çıkacağını, şükretmeyip bunun yerine
sürekli kötüleyen, olumsuz bakan kişilerin ise zararda olduğunu ifade etmek için
kullanılır.
حَسْبُك من غِنىً شِبَعٌ ورِيُّ
2)"Sana zenginlik olarak suya kanmış olmak ve karnı doymuş olmak yeter".384
- Bu sözün İmru’l Ḳays’a ait olduğu Rivâyet edilir. Kimseye muhtaç olmadan
karnını doyurabiliyorsan en büyük zenginlik budur anlamında kullanılır.
خيْرُ الرِّزْقِ مَا يَكْفِي وَخَيْرُ الذِّآْرِ الْخَفِي
3)"Rızkın hayırlısı sana yeten, zikrin hayırlısı ise gizli olandır".385
خير الغنى القنوع وشر الفقر الخضوع
4)"Zenginliğin hayırlısı kanaat, fakirliğin kötüsü ise başkalarına boyun
eğmektir".386
380
ez-Zemaḫşerî, I, 278.
381 İbn Sellâm, s. 38.
382
Kazım Ürün, a.g.e., s. 137.
383 İbn Sellâm, s. 159.
384
ez-Zemaḫşerî, II, 63.
385
el-Meydânî, I, 248.
386
Aynı Eser, I, 244.
69
إنَّ الغَنيَّ طَوِيْلُ الذَّيْلِ مَيَّاسُ
5)"Zenginler yürüyüşlerinde kibirlidirler".387
- Zengin kişiler mütevazi davranamazlar. Sahip oldukları mal giyinişlerinden ve
yaşam tarzlarından belli olur. Rivâyete göre bu meseli Hz.Ömer (ra) valileri hakkında
söylemiştir.
أآرم الأدب حسن الخلق، أفقر الفقر الحمق، أوحش الوحشة العُجْبُ ، أغنى الغنى العقل
6)"En güzel edep güzel ahlak, en kötü fakirlik ahmaklık, en yadırganan şey
kendini beğenmek, en iyi zenginlik akıldır".388
الأمن مع الفقر خير من الغنى مع الخوف
7)"Fakirlikle ile beraber emniyet içinde olmak, korku içinde zengin olmaktan
iyidir".389
اَلاِجْتِهَادُ أَرْبَحُ بِضَاعَةٍ
8)"Çalışmak kazançların en kârlısıdır".390
- Bu mesel, her malın ve zenginliğin tükenebileceği ama çalışma duygusunun
asla tükenmiyen bir zenginlik olduğunu ifade etmek için kullanılır.
اَلتَّمْرٌ فِي الْبِئْرِ
9)"Hurma kuyudadır".391
- Kazanç elde etmek isteyen kişi üzerine düşeni yapmalı, gerekli çabayı ve
emeği harcamalıdır. Ancak çalışanlar çok kazanç elde edebilirler. Zenginlik yerinde
oturmakla olmaz.
الحاجةُ خير من غنى من غيرِ حِلِّه
10)"İhtiyaç içerisinde olmak, helal olmayan zenginlikten hayırlıdır".392
- Helal kazanmayı teşvik, haram olan zenginliği de yermek için kullanılır.
إذا أصابك الغنى فكل الناس أقارِبُك
11)"Zengin olunca insanların hepsi senin akraban olur".393
أشرفُ الغنى ترك المُنى
12)"Zenginliğin en değerlisi hayalleri bırakmaktır".394
387
ez-Zemaḫşerî, I, 409; el-Askerî, I, 118.
388
Muḥammed Ṣafvet, a.g.e., s. 42.
389
el-Meydânî, I, 180.
390
ez-Zemaḫşerî, I, 297.
391
Aynı Eser, I, 307.
392
Aynı Eser, I, 309.
393 İlyas Karslı, a.g.e., s. 938.
394
Aynı Eser, s. 939.
70
- En büyük zenginlik gerçekleri görmek ve ona uygun yaşamaktır.
إذا أراد اللّهُ هَلاَكَ النَّمْلَةِ أَنْبَتَ لَهَا جَنَاحَيْنِ
13)"Allah karıncayı helak etmek istediğinde ona iki kanat verir".395
- Çok mal ve zenginlik her zaman hayra delalet etmez. Allah bazen kullarını
sınamak için onlara çokça mal verir.
إن الْعَجْزَ وَالْتَّوَانِيَ تَزَاوَجَا فَأَنْتَجَا الفقْرَ
14)"Acziyet ile yılgınlık evlenmişler fakirlik doğmuş".396
- Bu mesel insanların fakirliğinin onların tembelliği ve çaba göstermeyişlerinin
sonucu olduğunu ifade için kullanılır. Çalışmayan insanlar fakirliği peşinen kabullenmiş
insanlardır.
الخَلَة تدعو إلى السَّلَة
15)"Fakirlik insanı hırsızlığa sürükler".397
- Fakirlik insanın yanlış yapmasına sebep olabilir.
اقنعْ بما قسّم االله تكن غَنِيا
16)"Allah’ın sana verdiğine kanaat et, zengin olursun".398
- Kanaat en büyük zenginliktir. Elindekinin kıymetini bilmeyen bir diğerini elde
edemez.
ظَمأٌ قَرْحٌ خير من رِيٍّ فاضِح
17)"Şiddetli susuzluk rezilce suya kanmaktan iyidir".399
- İnsanın kendine kıt kanaat yeten varlığı, başkasından elde edeceği bolca
maldan hayırlıdır. Başkasının malı kendisinin şerefini alçaltıyor ve rezil ediyorsa ona
tamah etmemelidir.
ذَهَبَ الحِمَارُ يَطْلُبُ قَرْنَيْنِ فَعَادَ مَصْلُومَ الأُذُنَينِ
18)"Eşek kendisine iki boynuz aramaya gitti, kulakları kesilmiş olduğu halde
geri döndü".400
- Elindeki nimetin kıymetini bilmeyen ve daha fazlasını elde etmek için hırs
gösteren insanlar eldeki nimetten de olabilirler.
395
Hasan Akdağ, a.g.e. s. 38.
396
ez-Zemaḫşerî, II, 4O7.
397
ez-Zemaḫşerî, I, 315.
398 İlyas Karslı , a.g.e., s. 941.
399
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 306.
400
Aynı Eser, s. 248.
71
مَا تَبُلُّ إحْدى يَدَيهِ اْلاَخْرى
19)"Bir eli diğerini ıslatmaz (Bir eli diğerine su dökmez)"401
- Mesel, yakınındaki insanlara bile yardım etmeyen cimri kişiler için kullanılır.
الحر يعطي والعبد يألم قلبه
20)"Efendi verir, kölenin kalbi sızlar".402
- Cömert ve iyi niyetli insanlar mallarından insanlara verirler. Fakat bazı
kimseler de var ki kendileri vermedikleri gibi başkalarının vermesini de çekemezler.
مَا عِنْدَهُ خَلٌّ وَلا خَمْر
21)"Onun yanında ne sirke ne de şarap var".403
- İnsanlara hiçbir şekilde faydası olmayan cimriler için kullanılır.
دَمْعَةٌ مِنْ عَوْرَاءَ غَنِيْمَةٌ بَارِدَةٌ
22)"Tek gözden akan yaş, zahmetsiz ganimet sayılır".404
- Cimri kişilerden koparılan mal az da olsa kâr sayılmalıdır. Çünkü çok zor
verirler.
إن الضّجُور قد تحلب العُلْبَة
23)"Sütten kesilmiş deve (bile) ara sıra süt verebilir".405
- Cimri insanlar, ara sıra birilerine yardımda bulunabilirler anlamında kullanılır.
امْرَعتِ العَجْزاءُ
24)"Kum yığınında (bazen) ot biter".406
- Cimriler, bazen cömertleşebilirler. Bu alışıldık bir durum değilse de olabilir.
6.9. TECRÜBE
إِنَّهُ لَشَرَّابٌ بأَنْقٌع
1)"O bataklıklardan su içmiş biridir".407
- Bu mesel hayatın her yönünü tanıma fırsatı bulmuş, iyi kötü birçok olayı
tecrübe etmiş kişilerin durumunu ifade için kullanılır.
قد حَلَبَ فُلاَنٌ الدَّهْرَ أشْطُرَه
401 İbn Sellâm, s. 309.
402
ez-Zemaḫşerî, I, 312.
403 İbn Sellâm, s. 309.
404
el-Meydânî, I, 270.
405
ez-Zemaḫşerî, I, 307.
406
Hasan Akdağ, a.g.e. s. 81.
407
el-Meydânî, I, 35; Muallim Nâcî, a.g.e., s. 51.
72
2)"Falan kişi hayatı her yönüyle sağdı".408
- İyi ya da kötü ne varsa hepsi başına geldi. Feleğin çemberinden geçti.
إنْ آُنْتَ ذُقْتَهُ فَقَدْ أآَلْتُهُ
3)"Sen onun tadına baktıysan ben onu yedim".409
- Bu mesel, bir konuda karşısındaki kişiden daha tecrübeli olduğunu ifade eden
bir kimsenin sözüdür.
تُعْلمني بضَبٍّ أنا حَرَشْتُهُ
4)"Sen, bana avladığım kertenkeleden bahsediyorsun".410
- Yukarıdaki mesel ile aynı anlamda kullanılmıştır.
لا تُعَلِّم اليتيمَ البُكَاءَ
5)"Yetime ağlamayı öğretme".411
إن العَوَانَ لا تُعَلَّم الخِمْرَة
6)"Dul kadına nasıl örtüneceği öğretilmez".412
- Her iki mesel de tecrübeli kişilere iş öğretmeye kalkmayın anlamındadır.
مَن نَهَشَتْه الحَيَّةُ حَذِرَ الرَّسَنَ
7)"Yılanın ısırdığı kimse yulardan korkar".413
- Bir konuda ağzı yanan kimse ona benzeyen tüm durumlarda doğal olarak
dikkatli ve çekingen olur.
قبل الرِّماء تملأ الكَنائن
8)"Ok atmaya başlamadan önce ok torbası doldurulur".414
- Tecrübeli kişiler önceden tedbirlerini alır hazırlıklarını yaparlar.
6.10. CESARET, KORKU
الشجاعُ موقَى والجبانُ مُلقى
1)"Cesur korunmuştur. Korkak ise korktuğu şeyle karşılaşır".415
408 İbn Sellâm, s. 105.
409
ez-Zemaḫşerî, II, 276.
410
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 194.
411
el-Meydânî, II, 236.
412
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 73; ez-Zemaḫşerî, I, 334.
413 İbn Sellâm, s. 223.
414
Aynı Eser, s. 215.
415
Aynı Eaer, s. 115.
73
-Cesareti övmek, korkuyu yapmak için kullanılır. Kişinin en çok korktuğu şey
başına gelir.
تَفْرَقُ مِنْ صَوْتِ الْغُرَابِ وَتُقْدِمُ عَلَى اْلاَسَدِ الْمُشَتَّمِ
2)" Sen karga sesinden korkuyorsun. (İnsanlara saldırmasın diye) ağzı gemlenen
aslana yaklaşıyorsun".416
- Bu mesel, büyük ve tehlikeli şeylere aldırış etmeyip ufak tefek şeylerden
çekinen kişiler için kullanılır.
أسمع جَعْجَعَةً ولا أرى طِحْنا
3)"Değirmen taşının gürültüsünü duyuyorum fakat unu göremiyorum".417
- Etrafına tehditler savurup hiçbir şey yapamayan insanları kınamak için
kullanılır.
أنت آمُبْتَغِي الصيد في عريسة الأسد
4)"Sen aslan yatağında av arayan kimse gibisin".418
- Cesur olmak konusunda ileri gitmiş, kendisini bile bile tehlikeye atan kişileri
uyarmak için kullanılır.
بَرْقٌ لَوْ آانَ لَهُ مَطَرٌ
5)"Şimşek (gibi), bir de yağmuru olsa".419
- Cesaretleri sözlerinde olan, fiillerinde olmayan kişileri yermek için kullanılır.
البَغْلُ الهَرِمُ لا يُفْزِعُهُ صَوْتُ الجُلْجُل
6)"Kocamış katırı çıngıraklar ürkütmez".420
- Kaybedecek bir şeyi olmayan ve hayatı tecrübe etmiş kişiler daha cesur olur.
أطْوَع من ثَوَابٍ
7)"Kılıbıktan daha itaatkâr".421
- Çok korkan ve her şeye itaat eden kişileri kınamak için kullanılır.
416
ez-Zemaḫşerî, II, 30; el-Meydânî, I, 135.
417
Muallim Nâcî, a.g.e. s. 52.
418
Aynı Eser, s. 349.
419
Aynı Eser, s. 66.
420
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 122.
421
ez-Zemaḥşerî, I, 226.
74
6.11. OBURLUK
أقْلِلْ طعاما تحْمدْ مَناما
1)"Yemeği azalt ki uyurken hamd edesin (şükredesin)"422
اَلْبِطْنَةُ تُذْهِبُ الْفِطْنَةَ
2)"Oburluk zekayı bozar (olumsuz etkiler)"423
- Meseller, çok yemek yemenin bedensel ve ruhsal rahatsızlıklara yol açacağını
ifade etmek için kullanılır.
6.12. HAYAT, ÖLÜM, KADER, SAVAŞ, SABIR
منْ حَدَّثَ نَفْسَهُ بِطُولِ البَقَاءِ فَلْيُوَطِّنْ نَفْسَهُ عَلَى المَصائِب
1)"Kimin içinde çok yaşayacağına dair bir düşünce varsa kendisini hayatın
sıkıntılarına karşı hazırlasın".424
- Uzun yaşayan çok görür, birçok imtihanla sınanır. Bu yüzden sabretmesi
gerekir.
إذا جاء القدر عمى البصر
2)"Kader anı geldiğinde, göz görmez olur".425
- İnsan, her türlü tedbiri alsa bile başa gelecek olan gelir. Normal zamanda
düşündüğümüz şey kader anında akla gelmez.
آيف توقى ظهر ما أنت راآبه
3)"Üzerine bindiğin şeyden nasıl korunursun ki".426
- İnsanlar zaman denen olgunun içinde yaşıyorlar. Bunun dışına çıkmaları
imkansızdır. Bu yüzden zaman nelere gebe ise başlarına gelecektir, bu durumdan kaçış
yoktur.
عَلَيكَ بالْجَنَّةِ فإن النَّارَ في الكَفِّ
4)"Sen cenneti kazanmaya bak, cehennem zaten elinde".427
422
Aynı Eser, I, 286.
423
Aynı Eser, I, 304; el-Meydânî, I, 106.
424
Aynı Eser, II, 354; İbn Sellâm, s. 162.
425 İbn Sellâm, s. 320.
426
el-Meydânî, II, 140.
427
Muallim Nâcî, a.g.e.,s. 314.
75
- Cehenneme götüren fiilleri işlemek çok kolaydır, hemen herkesin yapabileceği
ve nefsine güzel gelecek işlerdir. Ancak cennete götürecek olan fiiller nefse zor gelir
bunlar için çaba harcamak gerekir.
إنَّ غدا لِناظِره قريب
5)"Yarın, bekleyen için yakındır".428
- Hayat, zaman vb. kavramlar, şahıslar için farklı anlamlar taşıyabilir. Düşünce
yapılarına ve beklentilere göre hayatın anlamı değişir.
الحرب خَدْعَة
6)"Savaş hiledir".429
- Savaşın hile ve aldatmadan ibaret olduğunu ifade için kullanılır. Savaş
sırasında her türlü hileye başvurulabilir. Ayrıca savaş her iki tarafa zarar verir ve
tarafları aldatır şeklinde yorumlanmıştır.
أول الغزو أَخْرَقٌ
7)"Savaşın başı acemiliktir".430
- Savaşların başlangıç kısmı taraflar için acemiliklerle doludur. Olumsuz şeyler
yaşanabilir fakat sonucu lehe çevirmek mümkündür anlamında kullanılır.
إنْ لَمْ تَغْلِبْ فَاخْلُبْ
8)"Yenemiyorsan hile yap".431
- Savaşta hileye başvurulabilir. Bu da bir çeşit harp sanatıdır.
إِنَّ مَعَ الْكَثْرَةِ تَخاذُلاً وَمَعَ الْقِلَةِ تَماسُكا
9)"Çoklukta başaramama riski azlıkta ise birbirine kenetlenme vardır".432
- Bazı savaşlar çok kişi ile kaybedilmiştir. Ancak bazen de az sayıdaki kişi zafer
kazanmıştır anlamında kullanılır.
بَعْضُ القَتْلِ إحْياءُ لِلْجَمِيع
10)"Bazı ölümler (ölümlerin bir kısmı) toplumun dirilmesi demektir".433
- Bazı durumlarda toplumu bozan zarar veren kişilerin ölmesi toplumun sağlığı,
huzuru ve dirliği için dirilme sayılır. Varlıkları toplumun zararınadır.
مَنْ لَمْ تَنْفَعْكَ حَيَاتُهُ فمَوتُهُ عُرْسٌ
428
el-Meydânî, I,70.
429 İbn Ḥanbel, I,81; el-Meydânî, II,197; ez-Zemaḥşerî, I, 311.
430 İbn Sellâm, s. 107.
431
el-Meydânî, I, 341.
432
Aynı Eser, I, 66.
433
Aynı Eser, I, 289.
76
11)"Yaşamıyla sana fayda vermeyen kişinin ölümü senin için düğündür".434
- Bazılarının ölümü, yaşamından hayırlıdır. Ölmeleriyle toplum rahatlar.
الموت الفادِحُ خير من العِيِّ الفاضِح
12)"Zor bir ölüm, rezil bir yaşamdan hayırlıdır".435
- Şerefli bir ölüm, sıkıntı dolu bir yaşamdan iyidir anlamında kullanılır.
6.13. ŞAKA, MİZAH
الضَّحْكةُ بلا سبب من قلةِ الأدبِ
1)"Sebepsiz yere gülmek edebin zayıflığındandır".436
من آثر هزلُه قلَّتْ هيبتُه
2)"Şakası çok olanın heybeti az olur".437
إيَّاك وَالْمِزَاحَ فاِنَّهُ يَجُرُّ القَبِيْحَةَ وَيُوْرِثُ الضَّغِيْنَةَ
3)"Şakadan kaçının, çünkü şaka kötü şeylere sebep olur ve kin doğurur".438
- Şaka sebebiyle insanların kişiliği ve haysiyeti rencide olabilir. Hatta şaka
yapılan kişi kin duyabilir. Bu sebeplerle dikkat etmek gerekir.
الْمِزاحُ سِبَابُ النَّوْآَى
4)"Şaka ahmak kişilerin işidir".439
- Mesel, işi gücü dalga, eğlence olan insanları yermek için kullanılır. Akıllı
insanlar hayata ciddi gözle bakan insanlardır, ahmak kişiler ise hiçbir şeyi ciddiye
almayan sürekli başkalarıyla uğraşan, komiklik yapan insanlardır anlamında kullanılır.
لا تُمَازِح الشريف فيَحْقِدَ عليك ولا تمازح الوضيع فيَجْتَرِيءَ عليك
5)"Değerli kişilerle şakalaşma sana kin duyar. Değersiz kişilerle şakalaşma sana
karşı cüreti artar".440
- Şaka, her şekilde insana fayda değil zarar verir anlamında kullanılır.
المزاحُ في الكلام آالملحِ في الطعامِ
6)"Konuşmada espirinin yeri, yemekteki tuz gibidir".441
434
Aynı Eser, II, 327.
435
ez-Zemaḥşerî, II, 350.
436 İlyas Karslı, a.g.e., s. 945.
437
Aynı Eser, s. 967.
438
ez-Zemaḥşerî, II, 452.
439
el-Meydânî, II, 287; ez-Zemaḥşerî, I, 346.
440
ez-Zemaḥşerî, II, 259.
441
Kazım Ürün, a.g.e., s. 80.
77
6.14. DUA, BEDDUA
بَلَغَ االلهُ بِكَ أَآْلأَ الْعُمُرِ
1)"Allah sana hayırlı ömür versin"442
بالرِّفَاءِ وَالْبَنِين
2)"Dirlik, düzen içinde mutluluklar ve hayırlı evlatlar dileriz".443
- Bu mesel yeni evlenen kişileri tebrik için kullanılır.
لِلْمَنْخَرَيْنِ
3)"Burnu sürtülsün".444
Beddua için kullanılır. Bu sözün Hz. Ömer (ra)’e ait olduğu rivayet edilir. Bu
sözü oruç tutmayan birisine karşı ifade etmiştir.
رحم االله رجلاً أهدى إلىَّ عُيوبِي
4)"Bana ayıplarımı gösteren kişiye Allah rahmet etsin".445
- Kişiyi yanlışları konusunda uyaran iyi niyetli kişilere karşı kullanılır.
جعل االله رزقه فََوْت فمه
5)"Allah onun rızkını ağzının arasında versin".446
- Hayır dua için kullanılır. Birisinin iyiliği istendiğinde kullanılır.
عَلَيْهِ مِنَ االلهِ لِسَانٌ صالحة
6)"Allah ona doğru söyleyen bir dil versin".447
عَلَيهِ مَا عَلَى الطَّبْل يَوْمَ العِيدِ
7)"Bayram günü davulun başına gelen onun başına gelsin".448
أبادَ االلهُ خَضْرَاءهم
8)"Allah onların ekinlerini harap etsin".449
أبعد االله الأخر
9)"Allah onları yok etsin, helak etsin".450
أَعْلَى اللّهُ آَعْبَه
442
ez-Zemaḥşerî, II, 14; el-Meydânî, I, 299.
443
el-Meydânî, I, 100.
444
ez-Zemaḥşerî, II, 293.
445
el-Meydânî, I, 314.
446
el-Meydânî, I, 175.
447
ez-Zemaḥşerî, II, 167.
448
Muallim Nâcî, a.g.e. s. 314.
449
ez-Zemaḥşerî, I, 7.
450
ez-Zemaḥşerî, I, 25.
78
10)"Allah onun şerefini yüceltsin".451
ذُقْ عُقَقْ
11)"Yaptıklarının cezasını çek".452
نعوذ باالله من الأَيْهَمَيْن
12)"İki beladan (sel ve yangın) Allah’a sığınırım".453
جَدَعَ االلهُ مَسَامِعَهُ
13)"Allah onun kulaklarını koparsın". 454
451
ez-Zemaḥşerî, I, 230.
452
ez-Zemaḥşerî, II, 84.
453
el-Iṣfehânî, a.g.e., II, 529.
454
el-Meydânî, I, 169.
79
İKİNCİ BÖLÜM
MESELLERİN DİL VE BELÂGAT ÖZELLİKLERİ
1. DİL ÖZELLİKLERİ
Arap edebiyatı içerisinde meseller büyük bir edebi değer taşır. Meseller
günümüze intikal etmiş Arap edebiyatı nesir türünün en güvenilir kısmını oluşturur.
Çünkü mesellerin doğuşu en az şiirler kadar eskidir. Bu sebeple mesellerde kullanılan
dil şahid olarak getirilmiştir.
Ebû Hilâl el-Askerî’ye(400/1009) göre meseller başlı başına bir ilimdir. Biraz
Arapça bilmek, bir kasideyi açıklayabilmek ve Arapça bir makale yazabilmek meselleri
şerh etmeye, manalarını açıklamaya ve maksatlarını izah etmeye yetmez. Çünkü
mesellerin ilk söyleniş sebeplerini, ilgili oldukları olayların gerçek yönlerini bir tarih
ilmi niteliğinde bilmek gerekir.455
Arap edebiyatında meselin dil ve belâgat yönünden özelliklerini şöyle
sıralayabiliriz.
1. Meseller Değişmezler ve İlk Duyuldukları Şekilde Kullanılır ve
Aktarılırlar
Meseller, Araplardan geldiği şekilde kullanılır. Kalıbı değiştirilemez. Kadına
karşı söylenmiş olan; " الصيف ضيعتِ اللبنSen sütü yazın kaybetmiştin". meselindeki ت
zamanla hem erkek hem kadın için kullanılmaya başlanmış, ayrıca tekil, tesniye ve
çoğul gibi bir ayrıma gidilmemiştir. Bu mesel hikâye yoluyla aktarıldığı için harekesi
değişmeden kullanılmıştır.456
أعط القوس بَاِريهَا
"İşi ehline bırak". meselinde باريهاifadesindeki يsakindir. Aslında bu harfin
meftuh olması gerekir.457
2. Mesellerde Arapçadaki Gramer Kurallarına Aykırı Durumlar Olabilir.
Bazı mesellerde gramer kurallarına uyulmadığı görülmüştür. Dilcilere göre bu
şaz bir durumdur. Fakat Arap Edebiyatında lafzi sanatlara uygun olsun diye bazı
kurallar çiğnenmiştir. Amaç lafzı güzelleştirmektir. Mesellerin kural dışında gelmesi
irab bakımından olduğu gibi kelimenin yapısı bakımından da olabilir. 458
اسْتَنْوَقَ الجملُ
455
el-Askerî, a.g.e., Muḳaddime, s. 5.
456
el-Askerî, I, 7.
457
Uzun, s. 20.
458
Arap Edebiyatı Tarihi, Cahiliye Dönemi, s. 124.
80
"Erkek deve dişi deveye benzedi".
Bu meselde kullanılan َ اسْتَنْوَقfiil İbn Cinnî'ye (392/1002) göre yanlış
kullanılmıştır. Burada َ اسْتَناَقdenilmeliydi.459
Bazı mesellerde de masdar isimlerde değişiklik yapılmıştır.
أساءَ سَمْعاً فَأساء جَابَةً
"Yanlış anladı bu yüzden yanlış cevap verdi". Bu meselde ً جَابَةaslında ismi
mastardır. Aslı إجَابَةşeklindedir. Ancak lâfzî sanat sebebiyle kaide dışına çıkılmıştır.460
3. Bazı Meseller Değişik Lafızlarla Rivayet Edilmiştir
Bazı meseller farklı lafızlarla aktarılmış ve mesel kitaplarında bu şekilde
geçmiştir. Yani bir mesel kitabında zikredilen mesel değişik bir lafızla başka bir mesel
kitabında da zikredilmiştir.
Lafızların değişim sebeplerini şöyle sıralamak mümkündür.
1- Meseller uzun bir geçmişte ve imkânsız şartlar altında derlenmiştir. Bu iki
sebep lafızları etkilemiş olabilir.
2- Bazen mesellerde telaffuz ve mana yakınlığı olan kelimeler bilerek birbirinin
yerine kullanılmıştır.
3- Meselleri aktaran kişiler istemeyerek lafzı yanlış aktarmış olabilirler.
4- Özellikle edebiyat ve dil özelliklerini bilmeyen avam meseli tahrif edebilir.
5- Mesellerde yer yer asıl anlamı etkilemeyen إن، قدvb. edatlar hazfedilmiş
olabilir.
6- Mesellerde şahıslara delalet eden فلان ، هوgibi ifadeler birbirinin yerini almış
olabilir.
7- Muteradif kelimeler birbirinin yerini almış olabilir. 461
الصيف ضيعتِ اللبن، الصيف ضيحتِ اللبن ، في الصيف ضيعتِ اللبن
Her üç mesel de “Sen sütü yazın zayi ettin". anlamındadır. Fakat harf
değişiklikleri ya da farklılıkları mevcuttur. Mana değişikliği yoktur.462
رب سامع قِفْوَتِي ولم يسمع عِذْرَتِي ، رب سامع بخبري ولم يسمع عذْري
"Sözlerimi işiten nice insanlar o sözlerimden dolayı ifade ettiğim özürleri
duymadılar".463
459
Uzun, a.g.e., s. 20; Numan Yazıcı, a.g.e., s. 39.
460
Aynı yer, s. 21.
461
Bulut, a.g.e., s. 97.
462
el-Askerî, II, 422.
463 İbn Sellâm, s. 61.
81
Her iki mesel de aynı anlamda kullanılmıştır. Meselde قِفْوَتِيve بخبريlafızları
değişikliğe uğramış yakın manalar olmaları sebebiyle mesel değişik lafızlarla
aktarılmıştır.
البِطْنَة تذهب الفِطْنَة ، 464البطنة تَأْفن الفطنة
"Oburluk, zekâyı yok eder, olumsuz etkiler". 465 Bu meselde تذهبve تأفن
lafızları yakın anlamlıdır.
4. Meseller Dilde Kullanılan Kelime Ve Terkiplerde Şahit Olarak
Kullanılabilirler
Şehirli Araplar için hicrî II. yüzyılın yarısına, bedevî Araplar için hicrî IV.
yüzyılın sonuna kadar uzanan ve cahiliye devrinden itibaren başlayan dönem istişhad
dönemi kabul edilmiştir. Bu asırlarda ortaya çıkan meseller kadîm meseller diye
nitelendirilmiştir. Bu yüzyıllarda yaşayan Arapların melezleşmediği dolayısıyla dillerini
bozmadıkları kabul edilmiştir. Bu sebeple o dönemdeki meseller Arapça’nın en güzel
ürünlerinden kabul edilmiştir.
ez-Zemaḥşerî (ö.538/1143) Esâsu’l-Belâġa adlı eserinde mesellerden
faydalanmıştır.
Dil âlimleri meselleri kelimelerin kaynağı konusunda, nahivciler de onları
terkiplerde ve i'rab konusunda şâhit olarak getirmişlerdir. Sîbeveyh'in (ö.180/796) elKitâb’ında on iki, İbn Cinnî’nin (ö.392/1002) el-Ḫaṣâisi'nde on üç ve ibn Hişâm'ın
(761/1360) el-Muğnî’sinde yirmi iki tane mesel vardır. İbn Yaîş (ö.643/1245) Şerḥu'lMufaṣṣal’da doksan tane meselle iştişhad etmiştir.466
Sîbeveyh, emir, nehiy ve duaya delalet ettiğinde mefulu nasb eden fiilin
hazfedilmesinin vacip olduğu hususunda şu meseli şahit olarak getirmiştir.
أمْرَ مُبْكياتك لا أمْر مُضْحكاتك
"Seni ağlatanların sözlerinin dinle, emirlerine itaat et. Seni güldürenlerin
sözlerine itaat etme".467Bu mesel عليك أمْرَ مُبْكياتكtakdirindedir.
İbn Cinnî (ö.392/1002) " أطْرِقْ آَرَى إن النَّعام في القُرَىArtık kendine gel,
deve kuşları köye vardı. (iş işten geçti)"468 meselini munâdâda sonunun hazfinin caiz
464
ez-Zemaḥşerî, I, 304.
465
el-Meydânî, II, 106.
466
Abdu'lmecîd Ḳatâmış, a.g.e., s. 230.
467
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 98; el-Askerî, I, 71.
468
el-Askerî, I, 71.
82
olduğuna şahit yapmıştır. Çünkü آَرَىnın aslı آَرَوَانşeklindedir önce elif ve nun
hazfedilip vav elife kalb olmuştur. Tacettin Uzun konu ile ilgili çalışmasında bu konuda
bir çok örnek vermiştir.469
5. Bazı Mesellerde Kullanılan Kelimeler Açık ve Anlaşılırdır. Bazılarında
İse Garip Kelimeler Kullanılmıştır. Bu Tür Mesellerin Hikâyesi Öğrenilmeden
Mesel Anlaşılmaz.
الندم توبة
"Pişmanlık tevbedir".470
الخلة تدعو إلى السلة
"Fakirlik insanı hırsızlığa davet eder. (zorlar) Bu meseller okununca
anlaşılabilen manaları açık sözlerdir".471
Ancak aşağıda vereceğimiz meseller böyle değildir.
مَرْعًى ولا آالسَّعْدَان
"Mera ama sadan denilen bitki gibi değil".472
Mesel ilk okunduğunda ilk aşamada herhangi bir şey anlaşılmaz. Fakat sadan
kelimesine baktığımızda bu ismin eski Araplar döneminde nadir bulunan ve hayvanların
çok sevdiği hurma dikeni denilen bir bitki olduğu anlaşılır.473 Ayrıca mesel konusunda
şöyle bir hikâye anlatılır. Tay kabilesinden bir kadın İmru'l Ḳays b. Ḥucr el-Kindî ile
evlenir. İmruu'l-Ḳays kızgın tabiatlı biri idi. Bir keresinde hanımına “Ben senin ilk eşine
göre nasılım, ben mi iyiyim yoksa o mu iyiydi” diye sorar. Hanımı ise “Mera ama sadan
denilen bitki gibi değil” diyerek güzel bir ifadeyle kendisinin de iyi olduğunu ama eski
kocasının daha kıymetli olduğunu ifade etmek ister.
آل الصيد في جَوْف الفَرَا
"Bütün av hayvanları yaban eşeğinin karnındadır". 474
(Yaban eşeği bütün av hayvanlarına yeğdir.)
Bu meselin hikâyesi ise şöyledir. Bir defasında bir avcı grubu ava çıkar. Bütün
avcılar tavşan, ceylan, vb. hayvanları avlarlar. Ancak bir tanesi yaban eşeği avlar. Kendi
avının onların avından daha büyük ve kıymetli olduğunu ifade için bu sözü söyler.
Ayrıca el-Meydanî (ö.518/1124) bu meselle ilgili olarak şu hikâyeyi rivâyet eder. Bir
469
Uzun, a.g.e., s. 22-28.
470 İbn Sellâm, s. 221.
471
ez-Zemaḥşerî, I, 315.
472 İbn Sellâm, s. 135.
473
Mucemu'l Vaṣîṭ, Komisyon, s. 33O.
474
ez-Zemaḥşerî, II, 224.
83
gün Ebû Sufyan Peygamberi görmek için gelir. Fakat kapıda bekletilir. Bu esnada
başkaları gelip Peygamberle rahatça görüşüp giderler. Ebû Sufyân Peygamberin
huzuruna çıkınca durumu anlatır ve sitemkâr sözler kullanır. Bunun üzerine Hz.
Peygamber yukarıdaki meseli zikrederek Ebû Sufyân’ın diğer bütün gelenlerden daha
kıymetli olduğunu ifade edip gönlünü alır.
Görüldüğü gibi bazı mesellerdeki garip kelimeler açıklanmadan ve meselin
doğuş hikâyesi anlaşılmadan meselleri anlamak oldukça güçtür.
1.1. MESELLERDE HAZF
Lügatte giderme, kaldırma, zikretme, sözü düşürme anlamına gelir.475 Bir
ifadeyle söylenilmesi şart olmayan kelimelerin bir veya bir kaçını ya da cümlelerin
bazılarının kısaltılmasıyla yapılan söz kısaltmasıdır.476 Hazf birkaç değişik şekilde olur.
Bunlar:
1- Musnedun İleyhin hazfedilmesi
2- Musnedin hazfedilmesi
3- Mefulu bihin hazfedilmesidir.477
Meselerde yapılan hazf daha çok lâfzî sanatlar dikkate alınarak yapılmıştır.
Örnekler:
أمَكْرًا وأنت في الحديد
"Demir prangalar içinde, haline bakmadan bir de tuzak mı kuruyorsun".478
Bu meselde مكراmeful olarak kullanılmış fiil ise hazfedilmiştir. Takdiri تمكر
مكراşeklindedir.
مرعًى ولا آالسعدان
"Mera ama, sadan denilen bitki gibi değil".479 Meselde haber zikredilmiş fakat
mubteda hazfedilmiştir. Takdiri أنت مرعىşeklindedir.
مَن يَمْدَحُ العَروسَ إِلاَ أهْلُهاَ
"Gelini ailesi dışında kim över".480
Bu meselde soru şeklinde bir ifade kullanılmıştır. Verilen cevapta ise hazf
yapılmıştır. Takdiri ََ لا يَمْدَحُ العَروسَ قط إِلاَ أهْلُهاşeklindedir.
475 İbn Manẓûr, a.g.e., IX, s. 39.
476
El-Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 507.
477
Cüneyt Eren, M.Vecih Uuzunoğlu, Arap Edebiyatında Edebi Sanatlar, İzmir-2006, s. 95.
478 İbn Sellâm, s. 102.
479
ez-Zemaḥşerî, II, 344.
480
el-Meydânî, II, 311.
84
يا أبا هريرة زُرْ غِبا تَزْدَدْ حُبا
"Ey Ebû Hureyre ziyaretini aralıklarla yap ki daha çok sevilesin".481 Bu meselde
meful hazf konumundadır. Takdiri زر أصحابكşeklindedir.
ملكْتَ فاسْجِع
"Galip geldin, şimdi güzel davran".482
Meselde sadece fiiller zikredilmiş mefuller hazfedilmiştir. Takdiri ملكت مقاليد
. şeklindedirالأمور فاسجع لنا
حبُّك الشيْءِ يُعْمِي ويُصِم
"Bir şeye olan sevgin kör ve sağır yapar".483 Mefuller hazfedilmiştir. Takdiri
يعميك ويصمكşeklindedir.
سُرِقَ السَّارِقُ فَانْتَحَرَ
"Hırsız soyuldu intihar etti".484 Meselde muzaf hazfedilmiştir. Takdiri َسُرِق
مال السَّارِقşeklindedir.
مَرَّةً عَيْشٌ وَمَرَّةً جَيْشٌ
"Bazen yaşam bazen ölümsün". 485Meselde mubteda hazfedilmiştir. Takdiri أنت
ٌ مَرَّةً عَيْشşeklindedir.
إياآم و خَضْراءَ الدِّمَن
"Gübrenin yeşerttiği bitkiden sakının. (Kötü ortamlarda yetişen güzel kadından
sakının.)486 Bu mesel إياآم أخصُّ بِنُصْحي و أحَذِّرُآم حضراء الدمنtakdirindedir. Meselde
kullanılan vav hazfedilen fiillerin vavıdır
إنَّكَ ما وَخَيْراً
"Sen hayırlı bir iştesin".487 Meseldeki ماzaiddir. Takdiri إنَّكَ وَخَيْرا مجموعان
şeklindedir.
بَرِّقْ لِمَنْ لا يعرفك
"Tanımadığına karşı (gözlerini) parlat (kaşlarını çat)".488 Meselin takdiri برّق
عينيكşeklindedir. Meful hazfedilmiştir.
481
ez-Zemaḥşerî, II, 109.
482 İbn Sellâm, s. 154.
483 İbn Ḥanbel, V,194; el-Meydânî, I, 196.
484 İbn Sellâm, s. 267.
485
el-Meydânî, I, 47.
486
ez-Zemaḥşerî, I, 431.
487
el-Meydânî, I, 51.
488
ez-Zemaḥşerî, II, 8.
85
أَعْوَرُ عَيْنَكَ وَالْحَجَرَ
"(Ey) Tek gözlü gözünü taştan koru".489 Meselin takdiri يا أَعْوَرُ إحفظ عَيْنَكَ واحذر
َ الْحَجَرşeklindedir. Fiiller hazfedilmiştir.
آَسْفاً وَإِمْسَاآاً
"Dert topluyorsun ve sımsıkı tutuyorsun".490 Meselin takdiri تجمع آَسْفاً و تمسك
ً المال إِمْسَاكاşeklindedir. Fiil ve fâil hazfedilmiştir.
صَنْعَةَ مَنْ طَبَّ لِمَنْ حَبَّ
"Sevdiğini tedavi eden tabibin davrandığı gibi davran".491 Meselde إصَنْعfiili
hazfedilmiştir.
ضَرْبَاً وَطَعْناً أو يَمُوتَ الأعْجَلُ
"Gel seninle eceli yakın olanımız ölünceye kadar vuruşup birbirimizi
yaralayalım".492 Meselin takdiri ً نضرب ضَرْبَاً وَ نطعن طَعْناşeklindedir.
جَمَالك
"Sana güzellik verecek şeyle uğraş".493 Meselin takdiri إلْزَمْ ما يورث جمالك
şeklindedir.
ذُقْ عُقَقْ
"Cezanı çek".494 Meselin takdiri ذق جزاء عقوقكşeklindedir.
إِعْقِلْهَا وَتَوَآَّلْ
"Onu sıkıca bağla, sonra (Allah’a) tevekkül et".495 Meselin takdiri وَتَوَآَّلْ على االله
şeklindedir.
إن لم يكن وِفَاقٌ فَفِرَاق
"Arada sevgi, anlaşma yoksa en iyisi ayrılmaktır".496 Meselin takdiri فراق أجدر
بالنتيجةşeklindedir.
489
ez-Zemaḥşerî, I,225.
490
el-Meydânî, II, 153.
491
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 283.
492
Aynı Eser, s. 293.
493
Aynı Eser, s. 210.
494
ez-Zemaḥşerî, II, 84.
495
ez-Zemaḥşerî, I, 251.
496
el-Meydânî, I, 51.
86
1.2. MESELLERİN ORTAYA ÇIKIŞINDA ŞİİRİN ETKİSİ
Şiirin gerek cahiliye döneminde gerekse de İslâmî dönemde mesellerin ortaya
çıkışında ve kullanımının yaygınlaşmasında etkisi büyüktür. Şiirin kullanımı çok yaygın
olduğundan Araplar önemli gördükleri konuları şiirle anlatırlardı. Şiirde kullanılan
hikmetli ve vecîz sözler zaman içerisinde o kadar yaygınlaşmış ve halk arasında
kullanılmaya başlanmıştır ki şiirin bir kısmı veya tamamı nesir halindeki mesellere
dönüşmüştür.
Bazı şairler mesellerden meydana gelen kasideler yazmışlardır. el-Atâhiye'nin
(ö.211/826) Ẕât el-Emẟâl adlı çalışması mesellerden ibarettir.497 Bazı şairlerin ise beyit
ve mısraları mesel haline gelmiştir. Zuheyr b. Ebî Sulma, Ṣaliḥ b. Abdulḳuddûs, Ebû
Temmâm, el- Mutenebbî, Ebu'l Alâ el-Maarrî ve Aḥmed Şevkî, beyitleri mesel haline
gelmiş şairlerden bazılarıdır.
Aynı şekilde daha önceden kulanılan mesellerin sonraki dönemlerde şiirlerde
kullanıldığı da olmuştur.
Şair Ṭarafa (ö.60/564) şöyle der:
ستُبْدِي لكَ الأيامُ مَا آُنْتَ جاهلاً ويأتِيكَ بالأخبارِ من لم تُزَوِّدِ
"Gelecek günler bilmediğin konularda seni aydınlatacak. Azık vermediğin kimse
sana haberler getirecek. Bu şiirin ikinci kısmı mesel haline gelmiştir".498
Başka bir şair şöyle demiştir:
إذا آنتَ في آلّ الأمور مُعاتباً صَدِيقَكَ لم تَلْقَ الذي لا تُعاتِبُهْ
"Bütün işlerde arkadaşını kınayıp azarlarsan, azarlamayacağın kişi kalmaz".499
Bu şiir de mesel halinde kullanılmıştır.
el-Hutay'â (ö.30/650) şöyle der:
لِكلِّ جَديدٍ لذَّةٌ غيرَ أنّني رأيتُ جديدَ الموتِ غيرَ لذيذ
"Taze olan her şeyin tadı güzel olur. Ancak ölümün tazesini (erkenini) lezzetsiz
buldum".500
Ebu'l Esved ed-Duelî (ö.69/688) şöyle der:
وما طَلبُ المعِيشَةِ بِالتَّمَنِّي وَلكِنْ أَلْقِ دَلْوَكَ في الدِّلاء
"Maîşet temîni temenni ile olmaz. Sen de kovaların arasına kovanı sal".(Gerekli
gayreti göster) Şiirin ikinci kısmı mesel olmuştur".501
497
Uzun, a.g.e., s. 40.
498
ez-Zemaḥşerî, II, 404.
499
el-Bekrî, a.g.e., s. 223.
500
el-Askerî, II,16.
87
Ayrıca şu şiirlerde de mesel kullanılmıştır.
قد يُدْرَك من لحظ الفتى أسراره إِن الجوادَ عينُه فُِراره
"Gencin bir anlık bakışından gizledikleri anlaşılır. Asil kişinin dışı içini
gösterir". Bu şiirin her iki kısmı da mesel olmuştur".502
أهْدِ لمن تخشى تعشْ هنِيئَةً آم غضبٍ سكنتْ الرَثِيئَة
"Kendisinden korktuğun kişiye hediye ver ki rahat yaşayasın. Nice kişi var ki
resie yemeği yiyince sakinleştiler".503
أشكو مكانا ذلّ فيه الأآبر فيه البُغاثُ دائما يستنْسرُ
"Değerli kişilerin zillete düştükleri yerleri şikâyet ediyorum. Öyle yerler ki
buralarda kuşlar kartallaşmaya çalışıyor".504
2. MESELLERDE KULLANILAN BELÂGAT SANATLARI
Sözlükte belâgat; bir şeyin son noktasına varmak, ergenlik çağına ermek ve
olgunlaşmak anlamlarına gelen belâgat, ıstılah olarak ise sözün konuşulduğu yere,
duruma ve muhatabına uygun olmasının yanında, söylenmek istenen şeyin doğru, açık
bir biçimde ve yeterli sözcüklerle dile getirilmesidir.505
Belâgat ilmi Arap Edebiyatı içerisinde en son müstakil hale gelen bilimlerdendir.
Özellikle belâgat ile ilgili müstakil eserler Emevîlerden sonra özellikle Abbâsîler
döneminde derlenmiştir. Ebû Ubeyd Mamer b. Muẟennâ (ö.210/825) Mecâzu’l
Ḳur'ân adlı eserinde ve yine el-Ferrâ (ö.207/822) Meâni’l Ḳur'ân adlı eserinde Kur'ân-
ı Kerîm’in belâgat yönü üzerinde durur. Bu tarihlere dikkat edildiğinde mesellerin
tedviniyle ilgili çalışmaların da bu dönemlerde ortaya çıktığını görürüz. Belâgat
çalışmaları yapılırken dilciler şiirlerin yanında mesellere de önem vermişler ve
çalışmalarında kaynak olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla mesellerin en az şiirler kadar
edebi yönleri ve Arap dili içerisinde önemli bir yerleri vardır.
Mesel tariflerine baktığımızda belâgatın mesel ile ilişkisi daha iyi anlaşılmış
olur. İbrahim en-Naẕẕâm (ö.231/856) şöyle der: “Meselde başka sözlerde olmayan dört
501
Aynı Eser, I, 64.
502
ez-Zemaḥşerî, I, 315.
503
Aynı Eser, I, 404.
504
Aynı Eser, I, 413.
505
Aḥmed el-Haşîmî, Cevâhiru'l Belağa fi'l- Meani ve'l-Beyân ve'l-Bedî, İstanbul-1984, s. 410; İbn
Manẓur, VIII, 419.
88
özellik bir arada bulunur. Bunlar: Îcaz-ı lafz, isâbet-i mâna, hüsn-ü teşbîh ve
kinâyedir".506 Bu tarifteki özellikler belâgat ilminin konusudur.
Meseller incelendiğinde bu dört özelliğin de çok fazla kullanıldığı ve mesellerin
bu özellikler dikkate alınarak serdedildiği görülür. Burada mesellerde kullanılan edebî
sanatları müstakil bölümler halinde incelemeye çalışacağız. Bu sanatların bir kısmı
manaya dayalı sanatlar, bir kısmı ise lafza dayalı sanatlar şeklinde olmuştur.
2.1. ANLAM SANATLARI
2.1.1. ÎCAZ
Lügatte sözü kısaltmak, kısa tutmak ve vecîz söz söylemektir.507Genel olarak
maksadı, alışılmış ifadeden daha azı ile karşılamak, çok az sözcük ile meramı ifade
etmektir.508 el-Câhıẓ’a göre çok manayı az lafızla ifade etmektir.509
İcaz konusunda Ebû Ubeyd el-Bekrî (487/1094) “Meseller îcaz ve hazf üzerine
kurulmuşlardır".510 der. ez-Zemaḥşerî ise (538/1144) “Mesellerde lafızlar vecîz, manalar
geniş, ibareler kısadır” 511demiştir. Ebû Hilâl el-Askerî (400/1009): “Mesellerin en
güzel taraflarından biri de icaz ile beraber ıtnâb görevî yapmaları ve az bir lafızla birçok
manayı kastetmeleridir” 512der.
Özellikle, halkın konuştuğu sözler arasında meselden vecîzi yoktur denilerek
mesellerin vecîz yönlerine işaret edilmiştir. Mesellerde îcazın hâkim olması zaman
içerisinde hikmet özelliği taşıyan sözlerin de mesel kabul edilmesine ve bu şekilde
kullanılmasına zemin hazırlamıştır.
Örnekler:
"Sır emanettir. "513 السر أمانة
"Savaş barbarlıktır".514 الحرب غَشُوم
506
Abdu'lmecîd Ḳatâmış, a.g.e., s. 255.
507 İbn Manẓûr, V,427; el-Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 679.
508
el-Kaẓvînî,Telḫisu'l Miftâḥ , İstanbul-2001, s. 137.
509
el-Cahıẓ, Ebû Oẟmân, Kitâbu'l Ḥayavân, thk, A.Hârûn, M.el-Bâlî el-Ḥalebî, Ḳahire-1948, III, s. 86.
510
el-Bekrî, a.g.e. s. 48.
511
ez-Zemaḥşerî, Muḳaddime, s. 5.
512
el-Askerî, Muḳaddime, s. 4.
513 İbn Sellâm, s. 58.
514
el-Askerî, I, 289.
89
"Gece kederi gizler".515 الليل أخْفى لِلْويل
"Hayırda bulunmak güzel bir huy, şer ise dik kafalılıktır".516 الخير عادة والشر لجاجة
"Basîretin başı istişaredir".517 أول الحزم المشورة
خَيْرُ الغِنَى القُنُوعُ وَشَرُّ الفَقْرِ الْخُضُوعُ
"Zenginliğin hayırlısı kanaat, fakirliğin kötüsü başkalarına boyun eğmektir".518
Ayrıca meseller içerisinde uzun bir hikâyesi oldukları halde sadece iki veya üç
kelimeler ifade edilen meseller vardır. Bu kısa ifadeler söylendiğinde akla ilgili hikâye
veya olay gelir.
Örnekler:
"Sinimmârın cezası".519 جزاء سِنِمَّار
Rivâyete göre Rum asıllı bir mîmar olan Sinimmâr bir keresinde bir kralın isteği
üzerine ona çok güzel ve dillere destan bir saray inşa eder. Sarayın yapım işi bitince
kral, Sinimmar kendisinden sonra hiç kimseye bu güzellikte bir saray yapmasın diye
onu sarayın en yüksek yerinden aşağı attırarak öldürtür. Krala yaptıklarına karşılık
böyle bir cezaya çarptırılan Sinimmar’ın hikâyesi mesel haline gelir ve bu gibi
durumlarda bu mesel kullanılır.
"Nûh’un kargası"520 غُراب نوح
Rivayete göre bu karga çok yavaş hareket eden ve kendisine verilen görevleri
uzun bir süre sonra yapan bir kuştu. Daha sonra işlerinde yavaş hareket edenler için
mesel olarak kullanılmıştır.
"Urkûbun vaatleri"521 مواعيد عُرقُوب
Anlatılır ki Urkûb diye bilinen şahsa kardeşi bir ihtiyaç için gelir. Gelen
kardeşine hurma ağaçların gösteren Urkûb ona çiçek açınca gel der. Çiçek açma
zamanı gelince adama meyveye durunca gel der. O zaman geldiğinde kardeşine
olgunlaşınca yanıtını verir. Olgunlaşma mevsimi geldiğinde bırak tam hurma olsun öyle
515
el-Askerî, II,181.
516 İbn Sellâm, s. 169.
517
el-Askerî, I,187.
518
el-Bekrî, a.g.e. s. 290.
519
el-Askerî, I, 247.
520
Muallim Nâcî, a.g.e. s. 317.
521
el-Askerî, I, 433; İbn Sellâm, s. 36.
90
gel diyerek tekrar gönderir. Hurmalar olunca da bir gece gizlice tüm hurmaları toplamış
ve kardeşine hiçbir şey vermemiştir. Olaydan sonra söz verip yerinde durmayan ve
başka sözler veren kişiler için bu durum mesel olarak kullanılmıştır.
Özellikle İslâmi dönem meseller içerisinde zikrettiğimiz Hz. Peygamber’in
hikmetli sözleri mesellerdeki icaza verilebilecek en güzel örneklerdir.
2.1.2. MECÂZ
Lügatte geçilen yer, geçilen zaman, gelip geçmek demektir.522 Lafzı bir manadan
başka bir manaya taşımaya da denir.523 Terim olarak ise bir kelimenin, bir ilgiden dolayı
cümledeki mananın dışında, asıl manasının kastedilmesine engel teşkil edecek şekilde
bir karinenin varlığı ile birlikte kullanılmasıdır.524
Mecâz, îcazı en yüksek noktada temsil eden ve ulaştırılmak istenen mesajı
muhataba en yoğun şekilde veren ifade şeklidir. Söze canlılık ve güzellik vermek için
kullanılır.
Mecâzı başlıca şu kısımlara ayırabiliriz:
1) Mecâz-ı Lugavî a) İstiâre
b) Mecâz-ı Mursel
2) Mecâz-ı Aklî525
Örnekler:
وَالَّذي لا إلهَ غَيْرُهُ ما عَلى الأَرْضِ شَئٌ أَحَقُّ بِطولِ سَجْنٍ من لِسَانٍ
"Kendisinden başka ilah olmayana yemin olsun ki yeryüzünde dilden daha çok
hapsedilmeyi hak eden başka bir şey yoktur".526
Bu meselde kastedilen dilin korunması ve gereksiz sözden kaçınmaktır. Ağzın
kapalı tutulması zindana benzetilmiştir. Dil ise mahkûma benzemiştir. Fakat benzetme
taraflarından birisi olmadığı için istiare yapılmıştır.
الكَذِبُ دَاءٌ والصِّدْقُ شِفاءٌ
"Yalan hastalık, doğru söylemek ise şifadır".527
522 İbn Manẓur, VI, 326; el-Curcânî, Delâilu'l İcâz, Beyrut-1995, s. 258.
523
Aḥmed Maṭlûb, Mucemu'l- Muṣṭalaḥati'l-Belâğiyye ve Teṭavvuruhâ, Beyrut-1996, s. 589.
524
es-Sekkâkî, Ebû Yakûb b. Ebî Bekr, Miftaḥu'l-Ulûm, Beyrut-1983, s. 19.
525
Ali el-Cârim, M.Emîn, el-Belağatu'l -Vażıḥa, İstanbul-1992, s. 69.
526
ez-Zemaḥşerî, I, 324
527
el-Meydânî, II, 166; el-Bekrî, I, 37.
91
Meseldeki hastalık ve şifa gerçek anlamda değil de, kötü ve iyi ahlak anlamında
kullanılmıştır. Yalandan kurtulmanın çaresi doğru söylemektir. Mecaz-ı aklîdir.
مَقْتَلُ الرَّجُلِ بَيْنَ فَكَّيْهِ
"İnsanın ölümü iki çenesi arasındadır".528
Bu meselde mecaz-ı aklî vardır. Dilin insanın başına getirebileceği
olumsuzlukları kastetmiştir.
إن البغَاثَ بأرضنا يَسْتَنْسر
"Küçük av kuşları topraklarımızda kartallaşır".529
Mesel gerçek anlamının dışında kullanılmıştır. İlk anlam topraklarımıza gelen,
bizimle yaşayan herkes bizim gibi değerli olur. Bir diğer anlam ise zelil ve hakir olan
kişiler bize gelince kendisine şerefli ve soylu göstermeye çalışıyorlar mealindedir. Her
iki durumda da soylu insanlar kartala, değersiz insanlar küçük av kuşlarına
benzetilmiştir. Benzetmenin taraflarında birisi zikredilmediği için istiare vardır.
قد حَلَبَ فُلاَنٌ الدَّهْرَ أشْطُرَه
"Falan kişi zamanı her yönüyle sağdı".530
Meselde mecâz-ı aklî vardır. Mesel, filan kişi hayatın her yönünü, iyi olsun, kötü
olsun tecrübe etti anlamındadır.
مرْعًى ولا آالسعدان
"Mera ama Sadan denilen bitki gibi değil".531
Sözü ifade eden kadın, yeni kocasını normal meraya, eski kocasını ise nâdir
bulunan ve kıymet verilen hurma dikenine benzetmiştir. Benzetmede yönlerden birisi
bulunmadığı için istiâre vardır.
إنَّما أُآِلْتُ يَوْمَ أُآِل الثَّوْرُ الأبْيَضُ
"Ben beyaz öküzün yenildiği gün yenildim".532
Söz, mecâz-ı aklîdir. Hz. Ali(ra) bu sözüyle Hz. Osmân'ın öldürüldüğü gün
kendisinin zayıf düştüğünü ve o gün çaresiz ve bitkin kaldığını ifade etmiştir.
هُوَ يَرْقمُ فِي المَاءِ
"O, suya yazı yazıyor".533
528
el-Askerî, II, 228.
529 İbn Sellâm, s. 95.
530
el-Meydânî, I, 195; ez-Zemaḥşerî, II, 64.
531
el-Askerî, II, 242; ez-Zemaḥşerî, II, 344.
532
ez-Zemaḥşerî, I, 417.
533 İbn Sellâm, s. 211.
92
Meselde mecâz-ı aklî vardır. O kişi boşuna uğraşıyor, enerjisini olmayacak bir
işte harcıyor anlamındadır.
لا تَكُنْ حُلْواً فَتُسْتَرط ولا مُرا فَتُعْقِىَ
"Tatlı olma yutulursun, acı olma tükürülürsün".534
Söz mecâz-ı aklîdir. Çok yumuşak huylu ve sessiz olma, hakkını yerler. Çok katı
ve kötü de olma, insanlar seni dışlar. İkisinin arası orta huylu birisi ol anlamındadır.
حبك الشيء يعمي ويصم
"Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar".535
Söz mecâz-ı aklîdir. Çok fazla sevmiş olman, onun kötü taraflarını görmene
engel olur, onun hakkında söyleyen uyarı kabilindeki sözlere karşı seni sağır yapar.
Hiçbir şeyi görmek istemez, duymazsın.
بعت جاري ولم ابع داري
"Komşumu sattım evimi değil".536
Söz mecâz-ı aklîdir. Komşumdan o kadar bıktım ve usandım ki bu sebeple evimi
satmak zorunda kaldım. Evimle ilgili bir problemim yoktu. Komşum bana evimi sattırdı
demektir.
إنْ آنتَ ريْحاً فَقَدْ لاَقَيْتَ إعْصَاراً
"Sen rüzgâr isen, fırtına gelir seni bulur".537
Söz mecaz-ı aklîdir. Sen kendini çok güçlü ve büyük görüyorsan, senden de
güçlü birileri vardır. Birgün karşına çıkar anlamındadır.
إِذَا صَاحَتِ الدَّجاجَةُ صِياحَ الدِّيكِ فَلْتُذْبَحْ
"Tavuk horoz gibi ötmeye başlayınca boğazı kesilsin".538
Bu meseli ünlü şair Ferezdaḳ şiir söyleyen bir kadın için söylemiştir. Buna göre
kadının şiir söylemesini tavuğun kendi işini bırakıp horozların işine bulaşmaya
kalkmasına benzetmiştir. Benzetmenin taraflarından birisi olmadığı için istiâre vardır.
رَأَى الكَوْآَبَ ظُهْراً
"Öğlen vakti yıldızları gördü".539
534
el-Askerî, II, 377.
535 İbn Ḥanbel,V, 194; el-Askerî, I, 356.
536
el-Askerî, I,219; İbn Sellâm, s. 277.
537
ez-Zemaḥşerî, I, 373.
538
el-Meydânî, I, 61.
539
el-Meydânî, I, 264.
93
Söz mecâz-ı aklîdir. Gün o kadar sıkıntılı ve zor geçti ki, günü karardı
anlamındadır.
صَاحَتْ عَصَافِيرُ بَطْنِهِ
"Karnının kuşları öttü, (karnı zil çaldı)".540
Söz mecaz-ı aklîdir. Kişinin çok aç olduğunu ve midesinin açlıktan kıvrandığını
ifade için kullanılmıştır.
طأْطِئْ بحرك
"Denizini sakinleştir".541
Bu mesel öfkelenen bir kişiye sakinleşmesini tavsiye anlamındadır. Kişini öfkesi
denize benzetilmiştir. Benzetmenin yönlerinden birisi olmadığı için istiaredir.
آلُّ خَاطِبٍ عَلى لِسَانِهِ تَمْرَةٌ
"Her hatibin dilinde hurma vardır".542
"Her hatibin dilinden bal akar".
Söz mecâz-ı aklîdir. Hatibler çok güzel ve etkileyici konuştukları için bu şekilde
meseller ortaya çıkmıştır. O kadar tatlı konuşurlar ki insanlar onları can kulağıyla dinler
anlamındadır.
من استرعى الذّئب ظَلم
"Kurdu çoban yapmak isteyen zulmetmiştir".543
Mesel güvenilmeyecek kişilere mal, ya da bir görev vermenin zulüm
sayılacağını ifade eder. Çünkü bu o makama ve mala zulümdür. Meselde
güvenilmeyecek kişi kurda benzetilmiş fakat zikredilmemiştir. İstiâre vardır.
عَلَيكَ بالْجَنَّةِ فإن النَّارَ في الكَفِّ
"Sen cenneti kazanmaya bak, cehennem zaten elinde".544
Mesel iyi şeyler yapmanın gereğini ifade için kullanılmıştır. Cehennemin elde
olması, kolayca cehenneme götürecek fiillerin işleneceğine işaret için kullanılmıştır.
Meselde َ النَّارkelimesi cehennem yerine kullanılmış, dolayısıyla mecâz-ı mursel
yapılmıştır.
بيتي يبخل لا انا
"Evim cimrilik yapıyor ben değil".545
540
el-Askerî, I, 583, ez-Zemaḥşerî, I, 210.
541
el-Meydânî, I, 434.
542
el-Meydânî, II, 153.
543
el-Askerî, II, 265.
544
Muallim Nâcî,a.g.e., s. 314.
94
Söz mecâz-ı aklîdir. Mesel, fakirliğin, elde bir şey bulunmayışın insanı
cimrileştirdiğini ifade etmek için kullanılır.
عصفور في قَدْرِك خير من ثَوْرٍ في قَدْر غيرك
"Tabağındaki kuş, başkasının tabağındaki öküzden yeğdir".546
Mesel mecâz-ı aklîdir. İnsanın elindeki az bir malın başkasının malından hayırlı
olduğunu ifade için kullanılmıştır. Ayrıca eldekiyle yetinmenin ve başkalarının sahip
olduğu malı düşünmenin ona fayda vermeyeceğini ifade için de kullanılmıştır.
ذَهَبَ الحِمَارُ يَطْلُبُ قَرْنَيْنِ فَعَادَ مَصْلُومَ الأُذُنَينِ
"Eşek, kendisine iki boynuz aramaya gitti, kulakları kesilmiş olduğu halde geri
döndü".547
Bu meselde elindekilere kanaat etmeyip, daha çok şeyler elde etmek isterken
elindeki imkânlardan da olan akılsız kişiler için söylenir. Benzetme yapılmış ve
taraflardan birisi zikredilmemiştir. İstiâre vardır.
إمش مع الأسد واخدمه ولا تمش مع الكلب و يخدمك
"O’na hizmet etsen bile aslanın yanında yürü.(Ama) sana hizmet etse bile
köpeğin yanında yürüme".548
Meselde iyi arkadaşlar aslana, kötü arkadaşlar ise köpeğe benzetilmiştir. Değerli
ve iyi insanlarla beraber olmanın gereğine, değersiz insanlardan ise uzaklaşmanın
lüzumuna işaret edilmiştir. Benzetme yönlerinden birisi olmadığı için istiâredir.
اَلتَّمْرٌ فِي الْبِئْرِ
"Hurma kuyudadır".549
Hurma elde etmek isteyen kişinin, ağaçlarına bakması, onları sulaması
gerektiğini, ancak böyle yaparsa netice alabileceğini ifade için kullanılır. Kuyudan kasıt
sudur. Mecaz-ı mürsel yapılmıştır.
الحب أعمى
"Aşk(ın gözü) kördür".550
Mesel mecaz-ı aklîdir. Âşık olan hiçbir şeyi görmez anlamındadır.
545
Aynı Eser, s. 141.
546
Mubeyyîż, a.g.e., s. 206.
547
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 248.
548
Mubeyyîż, a.g.e.,s. 62.
549
ez-Zemaḥşerî, I, 307.
550
ez-Zemaḥşerî, I, 309.
95
إن العجز والتوانئ تزاوجا فانتجا الفقرُ
"Acziyet ile yılgınlık evlenmişler, fakirlik doğmuş".551
Mesel, mecâz-ı aklîdir. Bir insanda hem acizlik hem de bıkkınlık varsa o kişinin
fakir olması kaçınılmazdır anlamında kullanılmıştır.
2.1.3. TEŞBİH
Lügatte bir şeyin bir benzerini ortaya koymak, bir şeyi bir başka şeye
benzetmektir.552 Terim olarak ise bir şeyi aralarındaki sıfat ortaklığından dolayı başka
bir şeyine yerine koymaktır. Ayrıca bazı gayeler gözetilerek, benzetme edatı kullanarak
benzetme yönündeki ortaklık dikkate alınarak, bir şeyi başka bir şeye ilhak etmek
demektir.553 Başka bir tanımda ise “aralarında ilgi bulunan iki şeyden zayıf olanın güçlü
olana benzetilmesidir” şeklinde ifade edilmiştir.554
Teşbîh, içerdiği ögelerin durumlarına göre kısımlandırılmıştır. Yani, teşbîhte
benzetme edatı ve benzetme yönünün varlığı ve yokluğu teşbîhi kısımlara ayırmıştır.
Benzetme edatının durumuna göre teşbîh iki kısma ayrılır:
1) Mursel Teşbîh: Teşbîh edatının zikredildiği teşbîh çeşididir.
2) Muekked Teşbîh: Teşbîh edatının zikredilmediği teşbîh çeşididir.
Benzetme yönüne göre teşbîh yine iki kısımda incelenir.
1) Mufassal Teşbîh: Benzetme yönünün açıkça zikredildiği teşbîhtir.
2) Mucmel Teşbîh: Benzetme yönünün açıkça zikredilmediği teşbîhtir.
Bunların haricinde teşbîh edatının ve teşbîh yönünün ikisinin birden
kullanılmadığı teşbîh çeşidi ise teşbîh-i beliğ diye isimlendirilmiştir.555 En güçlü teşbîh
çeşidi budur.
Bu sınıflandırmalardan ayrı olarak benzetme yönünün müfret veya mürekkeb
olmasına göre teşbîhi, teşbîh-i temsil ve teşbîh-i gayri temsil diye iki kısma
ayırmışlardır.
Eğer yapılan teşbîhte bir mesel veya durumla benzetme yönü açıklanmaya
çalışılmışsa bu teşbîh temsil dile adlandırılır. Özellikle Kur'ân-ı Kerîm’deki düşünce
551
ez-Zemaḥşerî, I, 407.
552 İbn Manżûr, VIII, s. 503, el-Fîrûzâbâdî, a.g.e. s. 610.
553
el-Merâğî, Ulûmu'l-Belâğa, Beyrut-1984, s.214.
554
Hasan Aktaş, Modern Türk Şiirinde Edebi Sanatlar, Konya-2002, s. 9.
555
Ali el-Cârim, M.Emîn, a.g.e., s. 25.
96
kipleri ve inşa karşılaştırmalarında ayrıca Peygamber mesellerinin bir kısmında temsile
bolca rastlanmaktadır.
Örnekler:
الكَذْبُ دَاءٌ والصِّدْقُ شِفاءٌ
"Yalan hastalık, doğru söylemek ise şifadır".556
Meselde yalancılık hastalığa, doğru sözlülük ise o hastalığın şifasına
benzetilmiştir. Benzetme edatı ve benzetme yönü açıkça zikredilmediği için teşbîh-i
beliğdir.
هو أشهر من الفرس الأبْلَق
"O, alaca attan daha meşhurdur".557
Araplar arasında alaca at çok bilinir ve meşhur idi. Bu yüzden birisinin çok
tanınmış olduğunu ifade etmek için bu mesel kullanılmıştır. Benzeyen kişi, benzetilen
ise alaca at’tır.
Mesel, benzetme yönü zikredildiği için mufassal, benzetme edatı kullanılmadığı
için teşbîh-i muekked diye isimlendirilir.
آان فلان آُراعاُ فصار ذِراعا
"Falan paça idi, kol oldu".558
Meselde kişinin önceki haliyle sonraki hali karşılaştırılmış ve bu haller koyunun
değişik kısımlarına benzetilmiştir. Yani falanca önce değersiz biri iken şimdi kıymete
bindi denilmiştir.
Meselde kullanılan teşbîhte benzetme edatı ve benzetme yönü bulunmadığından
teşbîh-i belîğdir.
عَدُوُّ الرَّجُلِ حُمْقُهُ وَصَدِيْقُهُ عُقْلُهُ
"Kişinin düşmanı ahmaklığı, dostu aklıdır".559
Meselde ahmaklık düşmana, akıl ise dosta benzetilmiştir. Benzetme edatı ve
benzetme yönü zikredilmediği için teşbîh, teşbîh-i beliğdir.
مَثَلُ جَلِيسِ السُّوءِ آَالقَيْنِ إن لاَ يَحْرِقْ ثَوْبَكَ بِشَررِه يُؤْذِيكَ بِدُخانِهِ
"Kötü arkadaşın örneği demirci ustası gibidir. Dövdüğü demirin kıvılcımı
elbiseni yakmasa bile kokusu sana zarar verir".560
556
el-Meydânî, II, 166.
557
el-Askerî, I, 561.
558
el-Askerî, II, 141.
559
ez-Zemaḥşerî, II, 159; İbn Sellâm, s. 125.
560 İbn Sellâm, s. 290; el-Meydânî, II, 266.
97
Meselde kötü arkadaş demirci ustasına benzetilmiştir. Benzetme edatı açıkça
zikredildiğinden, benzetme yönü ise belirtildiğinden teşbîh, mursel-mufassal olarak
isimlendirilir.
آل امرئ في بيته صَبِىٌّ
"Herkes evinde çocuktur".561
Meselde insanların evlerinde çocuklar gibi olduğu ve daha serbest ve çocukça
hareket ettiğini ifade için kullanılır. İnsanlar çocuklarına benzetilmiştir. Benzetme edatı
ve yönü açıkça zikredilmediğinden teşbîh-i belîğdir.
إِنَّهُ لأَبْصَرُ مِنْ غُراب
"O kuzgundan daha iyi görür".562
Meselde kişi görme yönünden kuzguna benzetilmiştir. Araplar arasında kuzgun
görmesiyle ün sahibi olmuştur. Meselde yapılan teşbîhte benzetme edatı zikredilmemiş,
benzetme yönü ise zikredilmiştir. Teşbîh, muekked-mufassaldır.
إن بني صِبْيَةٌّ صَيْفِيُّون أفلح من آان له رِبْعِيُّون
"Benim oğullarım sayfiyyûndur. Çocukları ribiyyûn olanlar kazançlı çıktı".563
Araplarda eski dönemlerde bir kişi yaşı geçmiş haldeyken çocuk sahibi olursa o
çocuklara sayfiyyûn denilirdi. Eğer kişi genç iken çocuk sahibi olursa o çocuklara ise
ribiyyûn adı verilirdi. Aslında bu isimler deve yavrularına veriliyordu. Baharın doğan
yavrulara ribiyyûn, yazın doğan yavrulara ise sayfiyyûn denilirdi. Meseli söyleyen kişi
kendi çcuklarını ribiyyûn denilen deve yavrularına, başkalarının erken doğan
çocuklarını ise sayfiyyûn denilen deve yavrularına benzetmiştir.
Meselde teşbîh edatı açıkça zikredilmediği ve benzetme yönü belirtilmediği için
teşbîh-i belîğ vardır.
إنْ تَكُ ضَبا فَإِني حِسْلُهُ
"Sen kertenkele isen ben yavrusuyum".564
Mesel kişinin diğerinden daha tecrübeli olduğunu ifade için kullanılmıştır. İki
benzetme yapılmıştır. Meselde benzetme edatı ve benzetme yönü açıkça zikredilmediği
için teşbîh-i belîğ vardır.
النفس زجاجة والعلم سِراج وحكمة االله زيت فإذا أسرقت الزجاجة فأنت حَيّ وإذا أظْلَمَتْ فأنت
مَيِّتٌ
561
el-Meydânî, II, 134.
562 İbn Sellâm, s. 360.
563
ez-Zemaḥşerî, I, 314.
564
Aynı Eser, I, 376.
98
"Nefis cam, ilim lamba, Allah’ın hikmeti ise yağdır. Lamba yandığında sen
dirisin, söndüğünde de ölüsün".565
Meselde üç tane benzetme yapılmıştır. Bu benzetmelerde benzetme edatı ve
benzetme yönü zikredilmediği için teşbîh-i belîğ vardır.
النفس آالطفل إنْ تهْملْه شب على حب الرضاع وإن تَفطمْه ينْفطمُ
"Nefis çocuk gibidir. İhmal edersen süt arzusu ile büyür. Sütten kesersen onu
aramaz".566
Mesel, nefsin isteklerinin zaman zaman yerine getirilmesinin isteklerin devam
etmesine sebep olacağını, bundan kurtulmanın yolunun ise nefsin isteklerini yapmamak
olduğunu ifade eder.
Meselde teşbîh edatı zikredildiği için mursel, benzetme yönü açıklandığı için
mufassal teşbîh vardır.
العلم بئر والسؤال دلوها
"İlim kuyu soru ise kovasıdır".567
Meseldeki benzetmede teşbîh edatı ve benzetme yönü bulunmadığından teşbîh-i
belîğ vardır.
الحياة مدرسة وأستاذها الزمان
"Hayat bir okul, öğretmeni ise zamandır".568
Meselde benzetme edatı ve benzetme yönü bulunmadığı için teşbîh-i belîğ
vardır.
مَثَلُهُمْ آَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللَّهُ بِنُورِهِمْ وَتَرَآَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ لا
يُبْصِرُونَ
"Onların örneği ateş yakan adamın benzeridir. Ateş çevresindekileri aydınlatınca
Allah ışıklarını giderip onları karanlıklar içinde görmez halde bırakıvermiştir".569
Meseldeki benzetmede benzetme edatı ve benzetme yönü vardır. Bu sebeple
teşbîh mürsel-mufassaldır. Ayrıca benzetme yönü temsil ile anlatıldığından teşbîh-i
temsîl diye de adlandırılabilir.
مَثَلُ المُؤمِنِ آَمَثَلِ الخَامَةِ مِنَ الزَّرْعِ تُمَيِّلُها الرِّيحُ مَرَّةً هاهُنَا ومَرَةً هاهُنا وَمَثَلُ الكَافِرِ آَمَثَلِ
الأرْزَةِ المجذيَةِ عَلَى الأرْضِ حَتَّى يَكُونَ انْجعَافُها مَرّة
565
Ṣînî, a.g.e., s. 306.
566
Aynı yer.
567
Mubeyyîż, a.g.e., s. 208.
568
Aynı Eser, s. 110.
569
Bakara; 17.
99
"Müminin örneği ekin sapına benzer. Rüzgâr bir o taraftan gelir onu eğer, bir
diğer taraftan gelir onu eğer (fakat kırılmaz doğrulur). Kâfirin örneği ise toprakta
bulunan sert çam ağacına benzer. Öyle ki rüzgâr onu bir defada söker atar".570
Meselde benzetme edatı ve benzetme yönü zikredilmiştir. Teşbîh murselmufassaldır. Benzetme yönü temsil ile anlatıldığından teşbîh-i temsîldir.
Bu tür teşbîhlerden ayrı olarak افعل منveznindeki teşbîhler mesellerde çokça
kullanılmıştır. Bu çeşit teşbîhlere ise şu örnekleri verebiliriz.
أبلغ من قُصٍّ
"Kuṣṣ’tan daha belîğ".571
Araplarda beliğ konuşan (etkili ve güzel konuşan) kişiler bu konuda mesel olmuş
olan Kuss b. Saideye benzetilirdi.
أبَرُّ من فَلْحَس
"Felḥas’tan daha hizmetkâr".572
Bu kişinin babasını sırtına alarak hac yaptırdığı rivayet edilmiştir. Bu zat daha
sonra büyüklere hizmet konusunda darbı mesel olmuştur.
أبكر من غراب
"Kargadan daha erkenci".573
Araplar arasında karganın en erken kalkan kuş olduğuna inanılır. Bu sebeple bu
konu da mesel haline gelmiştir.
أصنع من سُرْفَة
"İpek böceğinden daha sanatkâr".574
Araplar, ipek böceğinin kozasını örmesine hayran kaldıkları ve yaptığı işi çok
beğendikleri için ipekböceğini sanatkârlıkta mesel olarak kullanmışlardır.
أجمل من البدر
"Ay'dan daha güzel".575
Araplar arasında Ay güzellikte mesel haline gelmiştir. Şiirlerde ve mesellerde
güzel yüzlü kişiler Ay'a benzetilmiştir.
أخنث من طويس
570
Muslim, Kitâbu'l-Munafikîn, 58.
571
el-Askerî, I, 249; İbn Ḥallikân, a.g.e., II, 159.
572
ez-Zemaḥşerî, I, 29.
573
Aynı Eser, I, 28.
574
el-Askerî, I, 583.
575
ez-Zemaḥşerî, I, 52.
100
"Ṭuveys’ten daha kadınsı".
Gerçek ismi Tâus olan bu kişi kadınsı özellikler göstermeye başlayınca Tuveys
diye isimlendirilmiştir. Bu kişinin İslâmî dönemde ilk şarkı söyleyen ve def çalan kişi
olduğu zikredilir. Tuveys kadınsı hareketlerde bulunmakta mesel haline gelmiş ve bu
tarz kişiler ona benzetilmiştir.576
أسرع من نكاح أم خارجة
"Ummu Ḥarice’nin nikâhından daha hızlı".
Bu kadın cahiliyye devrinde yaşamış ve birçok nikâh yapmıştır. Çok sık eş
değiştirdiği için çocuklarının kimden olduğu bile bilinememektedir. Rivâyete göre
kendisine evlenme teklif eden herhangi birisinin teklifini hemen kabul eder onunla
evlenir, evlendiği kişiden hoşlanmazsa onu boşayıp başka birisi ile evlenirmiş.
Evlendiği kişiden hoşlanır ise sabahleyin kalkıp yemek hazırlarmış, hoşlanmazsa yemek
de hazırlamazmış. Kırk küsur erkekle evlendiği ve sayısız çocuğu olduğu zikredilir.577
Mesel hızlı olmakta darb-ı mesel haline gelmiş ve benzeri durumlarda
kullanılmıştır.
Araplar arasında birçok kişi bazı özellikleriyle ün yapmışlar ve bu özellikleriyle
sembol haline gelmişlerdir. Bu sebeple benzer durumlarda bu kişilere benzetme
yapılmıştır. Bu şahısları şu şekilde sıralamak mümkündür:
Sözüne sadık olan kişi es-Semevel’e578
Cömert kişi Hâtim’e579
Adaletli kişi Hz. Ömer (ra)’e
Yumuşak ve ağırbaşlı kimse el-Ahnef’e580
Açık ve düzgün söz söyleyen kişi Sahbân’a
Cesur ve yürekli kişi Amr b. Madikerib’e581
Hikmetli söz söyleyen Lokmân Hekim’e
Zeki kişi İyâs’a benzetilir.582
Araplar arasında bazı kişiler de kötü sıfatlarıyla özdeşleşmişler ve böylece
tanınır olmuşlardır. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
576
ez-Zemaḥşerî, I, 109.
577
Aynı Eser, I, 166; el-Askerî, I, 529.
578 İbn Ḥallikan, a.g.e., V, 189.
579
Aynı Eser, II, 14.
580
Aynı Eser, II, 481.
581 İbn Ḥalliḳân, a.g.e., II, 108.
582
Aynı Eser, VII, 247.
101
Derdini anlatamayan Bâkil’e583
Ahmak kişi Hebenekka’ya584
Pişmanlık duyan kişi el-Kusâî’ye585
Yergide bulunan kişi el-Hutaye’ye586
Sert mizaçlı kişi ise Haccâc’a587 benzetilmiştir.588
2.1.3.1. MESELLERDE KULANILAN TEŞBİHLERDE GEÇEN HAYVAN
İSİMLERİ VE ÖZELLİKLERİ
Şahıslar haricinde özellikle Cahiliyye devrinde birçok hayvan ve o hayvana
nisbet edilen sıfatlar mesellerde çokça kullanılmıştır. Mesellerde kullanılan hayvan
isimlerini ve onlara yüklenen özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz.
Eşek: Cahil ve nankör, sabırlı
Akrep: Cahil
Kertenkele. Uzun ömürlü, şaşkın, hızlı hareket eden, isyankar, susuz, sabırlı
Kartal yavrusu: Yumuşak huylu, sabırlı, sağduyulu
Bukalemun: Sabırlı, basiret sahibi
Sırtlan: Ahmak, çabuk kandırılan
Koyun: Ahmak, düşüncesizce kalabalığa uyan
Devekuşu: Ahmak
Akbaba: Ahmak
Karga, Kuzgun: Uyanık, kendini beğenen, kibirli
Kurt: Uyanık, hileci, uykusu hafif, hain, iyi koku alan, isyankâr, hırslı
Tavus: Güzel
Maymun: Taklitçi, çok zina yapan
Deve: yumuşak huylu, kinci, susuz
Güvercin: Beceriksiz, acemi, susuz, zina yapan, ahmak
Sinek: Cüretkâr, çok hata yapan
Horoz: Kendini beğenmiş
Tilki: Kendini beğenmiş, hileci
583
Aynı Eser, I, 450.
584
Aynı Eser, IV, 321.
585
Aynı Eser, III,100.
586
Aynı Eser, V, 191.
587
Aynı Eser, I, 155.
588
Ali el-Cârim, M.Emîn, a.g.e., s. 67.
102
Kedi: Çok zina yapan
Fare: Hırsız
Köpek: Şükreden, itaatkâr, koku alan, dikkatli
İpekböceği: Sanatkâr
Arı: Sanatkâr
Çekirge: Sıcağı çok seven, soğuğa dayanamayan
Aslan: Gururlu, sert mizaçlı, sağlam
Kartal: İyi uçan
At: İtaatkâr
Yılan: Hain, zalim
Karınca: Susuz, kuvvetli
Dişi katır: Kısır
Domuz: Uyanık, dikkatli, hırslı
Yukarıda sayılan hayvanlar ve özellikleri mesel kitaplarında benzetme amaçlı
kullanılmışlardır. Bu hayvan isimlerine ve yüklenilen sıfatlara bakılarak Arapların
cahiliye dönemindeki kültürel ve sosyal yapıları hakkında bilgi edinilebilir.
Örnekler incelendiğinde ve mesel kitaplarındaki benzetme yapılan mesel
sayılarına bakıldığında şunu söylemek mümkündür. Meselin aslı benzetmedir ve örnek
getirmektir. Mesellerin büyük çoğunluğu bu tarife uymaktadır.
2.I.4. KİNÂYE
Lügatte gizlemek, gölgelemek, açık ifadeyi terk etmek, fikri kapalı ifade etmek
demektir.589 Terim olarak ise asıl manasını kastetmediği sözü söylemek,590 üstü kapalı
veya açıkça söylenmesi uygun olmayan durumlarda söylenen söz,591 gerçek ve mecazi
anlamları olan bir ifadeyi gerçek anlamıyla ifade ederken, mecazi anlamını kast etme
sanatıdır.
Bir cümlede Kinâye olabilmesi için cümlenin hem gerçek anlamının bulunması,
hem de mecaz anlamda kullanılabilmesi gerekir.
Kinâye şu kısımlara ayrılmıştır:
1) Sıfattan Kinâye
589 İbn Manżûr, a.g.e., XV, 232.
590
Aḥmed Maṭlub, a.g.e., s. 568.
591
el-Ḳazvînî,el-Haṭîb, el-Îżaḥ fî Ulûmi'l–Belâğa,Beyrut-1985, s. 300.
103
2) Mevsuftan Kinâye
3) Nisbetten Kinâye592
Örnekler:
بلغ السيل الزُّبَى
"Sel, sınırı aştı (iş çığırından çıktı)".593
Meselde gerçek anlamın yanısıra mecaz anlam kullanılmıştır. Bu ifade kişinin
artık sabrının kalmadığını, sıkıntının had safhaya ulaştığını ifade etmek için kullanılır.
Rivâyete göre Hz. Osmân’ın evi muhasara altına alınınca Hz. Ali (ra)’ye bir
mektup yazar ve mektubunda bu ifadeleri kullanır. Hz. Ali (ra)’ye: "Mektup eline
ulaşınca ister yanımda, ister karşımda ol ancak iş işten geçmeden yardıma gel" diyerek
tembihte bulunur. Bu söz olaydan sonra mesel haline gelir.
إياآم و خَضْراءَ الدِّمن
"Gübrenin bitirdiği yeşil otlardan sakının".594
Daha önce farklı yerlerde kullandığımız bu mesel hem gerçek hem de mecaz
anlama sahiptir. Ancak Peygamberimiz bu sözüyle kötü ortamda yetişen güzel kadınları
kastetmiş ve kinâye yapmıştır.
إني إذا حَكَكْتُ قَرْحَةً أدْمَيْتُها
"Ben bir yarayı kaşımaya başlarsam onu kanatırım".595
Amr b. As’a ait olan bu sözün anlamında kinâye kullanılmıştır. Bu sözüyle daha
önceden dediklerinin çıktığını ve tahminlerinde isabetli olduğunu ifade etmek istemiştir.
من ينكح الحسناء يُعْط مهرها
"Güzellerle evlenen mehri verir".596
Bu mesel güzel ve kıymetli şeylere ulaşmak isteyen çok çaba harcamalı,
zorlukları göze almalı anlamında kullanılmış ve kinâyeye başvurulmuştur.
أحَدَ حِمارَيْكَ فَازْجُرِي
"Eşeklerinden birisini kov".597
Bu mesel hakkında şu rivayet edilir. Adamın birisi iki eş ile evlidir. Fakat
eşlerinden tarafa çok dertli olduğundan bir gün meseleyi arkadaşına açar. Arkadaşı ise
592
Ali el-Cârim, M.Emîn, a.g.e., s. 125.
593
el-Askerî, I, 180.
594
ez-Zemaḥşerî, I, 451.
595
ez-Zemaḥ şerî, I, 124; el-Askerî, I, 17.
596 İbn Sellâm, s. 243.
597
ez-Zemaḥşerî, I, 416.
104
hanımlarından huysuz olanı, sorun çıkartanı boşa anlamında bu sözü kullanır. Meselde
kinâyeye başvurulmuştur.
إذَا آُنْتَ فيِ قَوْمٍ فَاحْلُبْ في إنَائِهمْ
"Bir kavmin içinde bulunduğunda onların süt sağdığı kaba sen de sağ".598
Mesel, onların huy, ahlak ve geleneklerine uygun davranış sergile, aykırı
davranışlarda bulunma anlamında kullanılmış ve kinâye yapılmıştır.
الْحَذَرُ قَبْلَ إِرْسَالِ السَّهْمِ
"Önlem, oku atmadan önce olmalıdır".599
Mesel akıllı ve uyanık kişilerin işlerini önceden hesaplamaları gerektiğini ifade
için kullanılmıştır. İş işten geçtikten sonra alınacak önlemin faydasının olmayacağını
kinâye yoluyla ifade etmiştir.
صَقْرٌ يَلُوْذُ حَمَامُهُ بِالْعَوْسَجِ
"Şahin yavrusu teke dikenine sığınır".600
Bu mesel haşin ve ürkütücü kişilerin hiç olmadık yerlerde barındıklarını,
girilemeyecek yerlere girdiklerini, tehlikelerden ise korkmadıklarını kinâye yoluyla
ifade etmiştir.
صَرَاةُ حَوْضٍ مَنْ يَذُقْهَا يَبْصُقِ
"Havuzda beklemiş ve bozulmuş suyu içen onu tükürür".601
Mesel ahlakı bozuk kişilerin, etrafına kötülük yapan kişilerin hem aileleri hem
de arkadaşları tarafından terk edileceğini ve yalnız kalacaklarını kinâye yoluyla ifade
etmiştir.
إذا زنيتَ فازْنِِ بالحرة وإذا سرقتَ فالسرق الدرةَ
"Zina edeceksen hür kadınla yap, çalacaksan inci çal".602
Mesel, işinizi en iyi şekilde yapın, basit işlerle uğraşmayın anlamındadır. Mesel
cahiliye devrinde farklı yerlerde kullanılmış olmasına karşılık zamanla değerli şeylere
teşvik için kullanılmıştır.
أسمع جَعْجَعَةً ولا أرى طِحْناً
"Değirmenin gürültüsünü işitiyorum, fakat unu göremiyorum".603
598
el-Meydânî, I, 60.
599
ez-Zemaḥşerî, I, 300.
600
ez-Zemaḥşerî, II, 261.
601
el-Meydânî, I, 407.
602
Muallim Nâcî, a.g.e., s. 35.
603
Aynı Eser, s. 52.
105
Bu mesel insanları tehdit ettiği halde hiçbir şey yapmayan, sadece
konuşmalarıyla etrafa korku salmaya çalışan kişilerin durumunu anlatmak için
kullanılmış ve ifadede kinâye'ye başvurulmuştur. Bu mesel bu tür kişileri tariz amaçlı
kullanılırdı.
العوانَ لا تعلم الخمرة
"Dul kadına nasıl örtüneceği öğretilmez".604
Tecrübeli, hayatın çemberinden geçmiş, işinin ustası uzman kişilere işlerinin
öğretilmeye kalkışılmasının yanlış olduğunu mesel kinâye yoluyla dile getirmiştir.
في القَمَرِ ضِياءٌ والشَّمْسُ أضْوَأ مِنْهُ
"Ayda da ışık var ama güneş ondan daha parlaktır".605
Mesel birbirine yakın özelliklerde olan iki insanın birinin diğerinden daha iyi
olduğunu kinâye yoluyla ifade etmiştir.
عَيْرٌ عَارَهُ وَتِدُهُ
"(O şahsın) eşeği bağlandığı kazıktan dolayı öldü".606
Rivâyete göre birisi kaçmasın diyerek eşeğini bir kazığa bağlar ve işini görmek
için oradan ayrılır. Derken bir kurt bağlı duran bu eşeği görür ve ona saldırır. Zavallı
eşek kaçmak için çok çaba harcasa da bağlı olduğu kazıktan dolayı kaçamaz ve kurt onu
parçalar. Eşeğin bu durumunu görenler bu meseli zikretmişlerdir. Ancak bu mesel daha
sonra insanın bel bağladığı, güvendiği yerden zarar görmesinde de kullanılır olmuştur.
Bu anlamda mesel güvenilen yerden zarar gelmesini kinâye yoluyla ifade etmiştir.
يغوصُ البحرَ من طلب اللألئ
"İncileri elde etmek isteyen denize dalar".607
Mesel kıymetli ve güzel şeyleri elde etmenin birçok riski barındırdığını ve gayret
gerektirdiğini kinâye yoluyla ifade etmiştir.
أراك بشراً ما أحار مِشْفرٌ
"Devenin derisi, sana yediği şey hakkında bilgi verir".608
Mesel, insanların suratlarının ve dış görünüşünün iç dünyaları ve maddi
durumları hakkında bilgi verebileceğini kinâye yoluyla ifade etmiştir.
اِصْنَعْ الْمَعْرُوفَ وَلَو اِللى آَلْبٍ
604
Aynı Eser, s. 73.
605
Aynı Eser, s. 327.
606
Aynı Eser, s. 310.
607
Mubeyyîż, a.g.e., s. 332.
608
ez-Zemaḥşerî, I, 140.
106
"Köpeğe bile olsa iyi muamele et".609
Mesel değersiz ve hak etmeyen insanlara bile iyilikle davranılması gerektiğini
kinâye yoluyla anlatmıştır.
استكرَمْتَ فارْبِطْ
"Aradığını (atı) bulduğunda onu sıkıca bağla".610
Mesel sevilen ve anlaşılan bir arkadaş bulunduğunda onu bir daha kaybetmemek
gerektiğini ve ilişkilerin sağlam tutulması gereğini kinâye yoluyla anlatmıştır.
اِلْبَس لكل حالة لبوسها إما نَعيمَها وإما بُوْسها
"Her mekânın uygun kıyafeti neyse onu giy, eğlence için ayrı, yas için ayrı".611
Mesel insanların bulundukları yerlere göre hareket etmeleri gerektiğini, eğlence
ortamında eğlenilmesini, sıkıntılı ve kederli bir ortamda ise yaslı ve ciddi durmanın
doğru olacağını kinâye yoluyla ifade etmiştir.
غَضَبُ الْخَيْلِ عَلَى اللُّجُمِ الدِّلاَصِ
"Atın kızgınlığı geminedir".612
Mesel, kızdığında sadece kendisine zarar verebilen ve başka bir şey yapamayan
kişilerin durumunu kinâye yoluyla ifade etmiştir. Kızgın olmak en çok insanın
kendisine zarar verir anlamındadır.
الشَّاةُ المَذْبُوحَةُ لاَ تألَمُ السَّلْخ
"Kesilmiş koyuna derisinin yüzülmesi zarar vermez".613
Mesel, ölen insanlara işkence yapılsa bile bunun ölüye zarar vermeyeceğini
kinâye yoluyla anlatmıştır. Daha önce zikrettiğimiz bu söz Esma binti Ebî Bekr’e aittir.
لَمْ يَحْمِلْ خَاتَمِي مِثْلُ خِنْصَرِي
"Yüzüğümü parmağım gibi taşıyan olmadı".614
İnsanın kendisine en büyük faydasının yine kendisinden gelebileceği, kendi
imkanları varsa kullanabileceği, başkalarının bir yararının dokunmayacağı
kastedilmiştir. Ayrıca insanın ailesinin de kendisinin sıkıntılarını paylaşabileceği ve
problemlerini omuzlayabileceği meselde söylenmek istenmiş ve bu durum kinâye
yoluyla ifade edilmiştir.
بِعِلَّةِ الزَّرْعِ يُسْقَي القَرْعُ
609
Aynı Eser, I, 212.
610
ez-Zemaḥşerî, I, 158.
611
ez-Zemaḥşerî, I, 304.
612
Aynı Eser, II, 177.
613
Aynı Eser, I, 325.
614
Hasan Akdağ, a.g.e., s. 364.
107
"Ekin sebebiyle kabak da sulanır".615
Hayatta bazı insanların hep birilerinin gölgesine sığınarak yaşadıkları anlar
sebebiyle itibar gördükleri ve hayata tutunup varlıklarını sürdürdükleri kinâye yoluyla
ifade edilmiştir.
السفينة الضخمة تحتاج إلى مياه عَميقَة
"Büyük gemiye engin deniz gerek".616
Yetenekli ve başarılı aynı zamanda kapasiteli insanlar sıradan işler içerisinde
boğulur ve sıkılırlar. Bu tür insanlar karmaşık ve önemli işler rahatlatır. Ancak
kendilerine uygun şeylerle uğraşırlarsa başarılı olur ve rahatlarlar. Bu durum kinâye
yoluyla ifade edilmiştir.
2.1.5. İSÂBET-İ MANA
Mesel tarifi yapılırken mesellerin bir özelliğinin de maksada uygun olması ve
manalarının isabetli olması gereği vurgulanmıştır. Tüm insanlar için geçerli olan,
zamana ve inançlara göre çok fazla değişmeyen evrensel genelgeçer doğrular vardır.
İnsanların huy ve karakterleri, ihtiyaçları, zevkleri, kendilerine mutluluk veren ve acı
hissettiren şeyler çoğunlukla aynı şeylerdir. Meseller ise insanların hayat içerisinde
zamanla yoğrulan tecrübelerinin ürünleridir. Dolayısıyla meseller hayattaki doğrulara
birebir tekabül etmiştir.
Konu ile ilgili örnekler:
أَوَّلُ الْحَزْمِ الْمَشُوْرَةُ
"Basiretin başı istişaredir".617
Bir işte başarılı olmak için o işin ehline danışmak ve ilim sahibi kişilerle istişare
yapmak gerekir. İstişare başarılı olmanın ilk adımıdır.
الحَرْبُ غَشُوم
"Savaş barbarlıktır".618
Savaş ortamında düzen ya da adalet beklemek boş bir hevestir. Savaş ortamında
da akıl ve vicdan ortadan kalkar. Bu mesel gerçekle örtüşmüştür.
البلاء مُوَآَّلٌ بالمَنْطِق
"Bela ağızdan çıkan söze bağlıdır".619
615
Aynı yer, s. 121.
616 İlyas Karslı, a.g.e., s. 944.
617 İbn Sellâm, s. 227.
618
ez-Zemaḥşerî, I, 311.
108
Kaderin insanlar için ne hazırladığı bilinmemektedir. İnsanlar bazen olaylar
olmadan önce olumsuz yorumlarda bulunurlar ve bu yorumları gerçeğe dönüşür. Bu
sebeple hayır düşünmek ve hayır konuşmak gerekir.
آل فتاة بأبيها معجبة
"Her genç kız babası tarafından beğenilir".620
İnsanlar kendilerinden olanı ve kendilerine yakın olanı daha çok sever ve
beğenirler.
حِيْلَةُ مَنْ لاَ حِيْلَةَ لَهُ الصَّبْرُ
"Kendisine hile yapılamayacak tek hile sabırdır".621
-Sabır her türlü sıkıntının anahtarıdır.
مَنْ حَفَرَ مُغَوَّاةً وَقَعَ فيها
"Başkasının düşmesi için kuyu kazan o kuyuya düşer".622
Başkalarına tuzak hazırlayanlar çoğu zaman kendi tuzaklarına düşerler. Kötülük
er geç insanın kendisine döner.
رُبَّ قوْل أَشدُّ مِنْ صَوْلٍ
"Nice söz birçok hamleden daha etkilidir".623
Bazı sözler birçok fiilden daha çok etki bırakır. Güzel ve etkileyici sözlerin
böyle bir gücü vardır.
من يأت الحَكَم وحده يُفْلِح
"Hâkime tek başına gelen kurtulur".624
Karşısındaki hasmı mahkemede olmayan, çok rahat yalan söyleyip hâkimi
kandırabilir. Bu sebeple her iki tarafın dinlenmesi gerekir.
المُحاجزَة قبل المُناجزة
"Barış isteğinde bulunmak savaştan önce olmalıdır".625
Savaş olduktan sonra, insanlar zarar görünce veya yenileceğini anlayınca barış
isteğinde bulunmak olmaz. Bu isteğin savaş başlamadan önce gündeme gelmesi gerekir.
من سلك الجِدَدَ أمن العِثار
"Düzeltilmiş yola giren düşmekten korkmaz".626
619
el-Askerî, I, 207.
620
ez-Zemaḥşerî, I, 278.
621
el-Askerî, I, 352.
622 İbn Sellâm, s. 269.
623
el-Askerî, I, 476.
624
ez-Zemaḥşerî, II, 360.
625
Aynı Eser, s,345.
109
Güzel ve doğru işlerle uğraşan kişiler, başlarına kötü bir şeyin gelmeyeceğinden
emin bir şekilde işlerine devam ederler. Fakat kötü işlerle uğraşan insanların başına er
ya da "eç kötü bir şey gelecektir.
2.2. LAFZA DAYALI SÖZ SANATLARI
2.2.1.CİNÂS
Cinas, yazılışı aynı fakat manaları değişik lafızları bir arada kullanmak veya
iştikakları bir olan lafızları bir arada kullanmaktır.627 Ayrıca söyleyişte birbirine
benzeyen iki lafzın manada birbirinden ayrılması olarak da tarif edilmiştir.628
Cinas şu kısımlara ayrılır:
1) Cinâs-ı Tam: Cinası meydana getiren kelimeler arasında dört yönden de
benzerlik varsa, bu cinas çeşidine tam cinas adı verilir. Bu dört özellik şunlardır:
a) Kelimelerdeki harflerin ne olduğu, iştikak ve neviyyat
b) Harekeler
c) Harf sayısı
d) Harf tertibi629
2) Cinâs-ı İştikak: Aynı kökten gelen kelimelerin türetilerek oluşturulduğu
cinas çeşididir.
3) Cinâs-ı Mutarref: Harflerin sayısından kaynaklanan cinas çeşididir.
Birbirine benzeyen iki lafzın, başında, ortasında veya sonunda telaffuzları yakın olan iki
harfin değişmesidir.630
4) Cinâs-ı Muharref: Lafzın dört özelliğinden sadece harekeleri farklı olan
cinas çeşididir.631
5) Cinâs-ı Musahhaf: Her yönüyle aynı fakat noktaları farklı olan lafızlarla
yapılan cinas çeşididir.632
Örnekler:
رُبَّ قوْل أَشدُّ مِنْ صَوْلٍ
"Bazı söz, bir çok hamleden daha etkilidir".633
626 İbn Sellâm, s. 218.
627
Aḥmed Maṭlûb, a.g.e., s. 269; el-Merâğî, a.g.e., s. 354.
628
Ali el-Cârim, M.Emîn, a.g.e. s. 265.
629
Abdurraḥmân Ḥasan el-Habenneḳa, el-Belâğatu'l-Arabiyye Ususûha ve Ulûmuha ve Funûnuha,
Dımeşḳ-1996, II, 487.
630
Aynı Eser, II, s. 494.
631
Aynı Eser, II, s.491.
632
Aḥmed Maṭlûb, a.g.e., s.274.
110
قوْلve ٍ صَوْلlafızlarında harf sayısı, tertibi ve hareke yönünden birlik vardır.
Ancak baştaki harfler değişik olduğundan bu mesel de cinâs-ı mutarref vardır.
لا تهْرِف بما لا تعرف
"Bilmediğin şeyi fazla övme".634
تهرفve تعرفlafızlarında diğer yönlerde birlik oluşmuş ancak bir harf
değişikliği mevcuttur. Bu sebeple cinâs-ı mutarref vardır.
حَدِّثْ حَدِيثَيْنِ امْرَأَةً فَإِنْ لَمْ تَفْهَمْ فَأَرْبَعَةً
"Kadına bir şeyi iki kere anlat, anlamazsa dört defa anlat".635
ْ حَدِّثveِ حَدِيثَيْنkelimeleri aynı kökten türetilmiş kelimelerdir. Bu yüzden cinâs-ı
iştikak vardır.
إنما المرء بخليله فليَنْظُرِ امرؤ من يُخَالِل
"Kişi dostu ile beraberdir. Bu yüzden kişi kiminle dostluk yaptığına dikkat
etsin".636
يُخَاللve خليلkelimeleri aynı kökten türetilmiş kelimelerdir. Bu meselde cinâs-ı
iştikak vardır.
إذَا زَلّ العَالِمُ زَلَّ بِزَلَّتِهِ عَالَمٌ
"Âlimin ayağı kayarsa onun ayağının kaymasıyla âlemin (insanlığın) ayağı
kayar".637
ٌ عَالَمve ُ العَالِمkelimelerinde harf tertibi, harf sayısı ve neviyyet yönlerinden birlik
vardır. Fakat harekede ihtilaf olmuştur. Bu sebeple meselde cinâs-ı muharref vardır.
ليس من العَدْل سرعة العَذل
"Çabucak (dinlenmeden) azarlama adaletten değildir".638
العَدْلve العَذلkelimelerinde harf tertibi, harf sayısı ve hareke yönünden birlik
mevcuttur. Ancak bir harfte ihtilaf olmuştur. Meselde cinâs-ı mutarref vardır.
سُرِقَ السَّارِقُ فَانْتَحَرَ
"Hırsızın malı çalındı intihar etti".639
633
el-Meydânî, I, 290; ez-Zemaḥşerî, II, 246.
634
el-Meydânî, II, 219; el-Askerî, II, 378.
635
el-Meydânî, I, 192.
636
Ebû Dâvûd, Kitâbu'l Edeb,16; İbn Sellâm, s. 179.
637
el-Meydânî, I, 44.
638 İbn Sellâm, s. 267.
639
Aynı yer.
111
َ سُرِقve ُ السَّارِقkelimeleri aynı kökten türeyen kelimelerdir. Cinâs-ı iştikak
vardır.
أريد حِباءه ويريدُ قتْلي
"Ben onu mükâfatlandırmak istiyorum. O beni öldürmek istiyor".640
أريدve ُ يريدkelimeleri aynı kökten türeyen lafızlar olduğu için cinâs-ı iştikak
yapılmıştır.
في القَمَرِ ضِياءٌ والشَّمْسُ أضْوَأ مِنْهُ
"Ayda da parlaklık varsa da güneş ondan daha parlaktır".641
ٌ ضِياءve أضْوَأkelimeleri aynı kökten türetilen lafızlardır. Meselde cinâs-ı iştikak
vardır.
الموت الفادِحُ خير من العِيِّ الفاضح
"Zor bir ölüm rezil bir hayattan hayırlıdır".642
الفادحve الفاضحlafızları bir harfle birbirlerinden ayrıldıkları için cinâs-ı mutarref
vardır.
مَا اتَّقَى االلهَ أَحَدٌ حَقَّ تُقَاتِهِ حَتَّى يَحْزُنَ مِنْ لِّسَانِهِ
"Diliyle söylediklerinden dolayı pişman oluncaya kadar hiç kimse Allah’a karşı
gerektiği şekilde saygı göstermiş olmaz".643
اتَّقَىve تقا تaynı kökten türeyen lafızlardır. Cinâs-ı iştikak vardır.
أرضِهم ما دُمْتَ في أرْضِهم
"Onların topraklarında bulunduğun müddet onları hoşnut etmeye bak".644
Meselde iki kelime arasında dört yönden benzerlik bulunduğu için tam cinas
vardır.
2.2.2. SECÎ
Lügatte güvercin ve kumrunun aynı tarzda sesini tekrarlayarak ötmesidir. Çünkü
kuşların ses sonları birbirine benzer.645 Terim olarak secî, mensur bir ibarede cümle ya
da cümlecik sonunda bulunan kelimelerin kafiyeli olacak şekilde tertiplenmesidir. Yani
fasılanın bir harfte ittifak etmesidir. Fasıla ise cümle sonundaki kelimelere denir.646
640
el-Meydânî, I, 306.
641
Muallim Nâcî, a.g.e., 327.
642
ez-Zemaḥşerî, I, 350.
643
ez-Zemaḥşerî, II, 310.
644
Aḥmed Ḳabeş, a.g.e., s. 256.
645
Abdurraḥmân Ḥasan el-Habenneḳa, a.g.e., II, 503.
646
Ali el-Cârim, M.Emîn, a.g.e., s. 273.
112
Eski belâgat ulemâsı secînin ancak yerinde kullanıldığında bir belâgat sanatı
olabileceğini ifade etmişlerdir. Secî sanatı daha çok Abbâsî dönemi Arap edebiyatında
kullanılmıştır. Özellikle muvelled mesellerde bu sanata sıkça rastlanır.647
Secî şu kısımlarda incelenmiştir:
1- Murassa Secî: İki cümlede yer alan lafızların lafız, vezin ve revî (son harf)
açısından denk olmasıdır.
2- Mutevazı Secî: Cümlelerin son kelimesi olan fasılaların vezin verevî
yönünden aynı olmasıdır.
3- Mutarref Secî: Secî teşkil eden kelimeler arasında revî bakımından birlik,
vezin bakımından ihtilaf olması demektir.
4- Mastûr Secî: Şiirde kullanılan bir çeşittir.
5- Mutevazın Secî: Secî teşkil eden kelimeler arasında vezin bakımından birlik,
revî açısından ihtilaf olması demektir.
رُبَّ سامع بخَبَرِي ولم يسمع عُذْْري
"Sözlerimi işiten nice insan, özürlerimi işitmediler".648
عذرىve خبريlafızlarında revî açısından birliktelik vardır. Meselde mutarref secî
vardır.
الشجاعُ موقَى والجبانُ مُلقى
"Cesur korunmuştur. Korkağın korktuğu başına gelir".649
Her iki cümlede yer alan lafızlar lafız, vezin ve revî açısından denk olduğu için
murassa secî vardır.
لولا الوِئام هلك اللِّئَامُ
"Eğer anlaşma, barış olmasaydı, kötü ahlaklılar helak olurdu".650
الوئامve اللئامlafızları vezin verevî açısından denk oldukları için mutevazı secî
vardır.
إذا جاء القدر عمى البصر
"Kader anı geldiğinde göz görmez olur".651
القدرve البصرlafızları vezin ve revî yönünden denk olduğu için mutevazı secî
vardır.
647
Cüneyt Eren, M.Vecih Uzunoğlu, a.g.e., s. 193.
648
el-Askerî, I, 474; ez-Zemaḥşerî, II, 95.
649 İbn Sellâm, s. 115.
650
el-Askerî, II, 184; ez-Zemaḥşerî, II, 299.
651
el-Askerî, I, 118.
113
إِنَّ مَعَ الْكَثْرَةِ تَخاذُلاً وَمَعَ الْقِلَةِ تَماسُكا
"Doğrusu çoklukta başaramama riski, azlıkta ise kenetlenme vardır".652
ً تَخاذُلاve ت َماسُكاlafızlarında vezin yönünden denklik olduğu için mütevazı secî
vardır.
إن آنت آَذوبا فكن ذَآورا
"Yalancı birisi isen hafızan güçlü olsun".653
آذوباve ذآوراlafızlarında vezin yönünden denklik olduğu için mutevazı secî
vardır.
خيْرُ الرِّزْقِ مَا يَكْفِي وَخَيْرُ الذِّآْرِ الْخَفِي
"Rızkın hayırlısı yeten, zikrin hayırlısı gizli olandır".654
يَكْفِيve الْخَفِيlafızlarında revî yönünden denklik olduğu için mutarref secîdir.
زوج من عود خير من قعود
"Odundan(basit bir tahta parçasından) da olsa koca, evde oturmaktan iyidir".655
عودve قعودlafızları arasında revî yönünden denklik olduğu için mutarref secî
vardır.
رُبَّ بَعِيدٍ لاَ يُفْقَدُ بِرُّهُ وَقَرِيبٍ لا يُؤْمَنُ شَرُّهُ
"Uzakta olan nice insanların iyilikleri kaybolmaz. Yakında olan nice insanların
ise kötülüklerinden emin olunmaz".656
ُ بِرُّهve ُ شَرُّهlafızlarında revî açısından denklik olduğu için mutarref secî vardır.
ذَهَبَ الحِمَارُ يَطْلُبُ قَرْنَيْنِ فَعَادَ مَصْلُومَ الأُذُنَينِ
"Eşek kendisine iki boynuz aramaya gitti. Kulakları kesilmiş olduğu halde geri
döndü"657
ِ الأُذُنَينve ِ قَرْنَيْنlafızlarında revî açısından denklik olduğu için mutarref secî
vardır.
العلم والغناء يستران آل عيب والجهل والفقر يكشفان آل عيب
"İlim ve zenginlik her türlü ayıbı örter. Cehalet ve fakirlik ise her türlü ayıbı
ortaya çıkarır".658
652
el-Meydânî, I, 61.
653
ez-Zemaḥşerî, I,126; el-Askerî, II, 396.
654
el-Bekrî, a.g.e., I, 290.
655
el-Askerî, I, 409.
656
el-Meydânî, I, 310.
657
Muallim Nâcî, a.g.e., 248.
658
Muḥammed Ṣafvet,a.g.e., s. 54.
114
Meseldeki cümleler vezin, lafız ve revî açısından denk olduğu için murassa secî
vardır.
من صاحب العلماء وُقِّر ومن عاش السفهاء حُقّر
"Alimlerle arkadaşlık yapan yücelir. Beyinsizlerle arkadaşlık yapan alçalır".659
Meseldeki cümleler lafız, vezin ve revî yönünden denk oldukları için murassa
secî vardır.
إذَا ضَرَبْتَ فَأَوْجِع وَإذَا نَعَرْتَ فأاَسْمِعْ
"Vurduğunda acısın, bağırttığında herkes duysun".660
Meseldeki cümlelerin lafız, vezin ve revî yönünden denklikleri olduğu için
murassa secî vardır.
إذَا قَرِحَ الجَنَانُ بَكَتِ العَيْنَانِ
"Gönül yaralandığında göz yaşarır, ağlar".661
ُ الجنانveِ العَيْنَانkelimelerinde revî yönünden denklik olduğu için mutarraf secî
vardır.
إذَا تَلاَحَتِ الْخُصُومُ تَسَافَهَتِ الحُلُوُم
"Hasımlar birbirleriyle kavgaya girdiklerinde, akıllı olan insanlar da
beyinsizleşir".662 Kavga ortamında akıllı kişiler de ortama uyup yanlış işler yapabilirler.
ُ الْخُصُومve الحُلُوُمlafızları arasında vezin verevî açısından denklik olduğu için
mutevazı secî vardır.
بعت جاري ولم أبع داري
"Komşumu sattım evimi değil".663
جاريve داريlafızları arasında vezin ve revî beraberliği olduğu için mutevazı
secî vardır.
2.2.3. AKS
Aks, cümlede bir parçanın önce getirilmesi sonra geri bırakılması,664 aynı
kelimelerle birinci cümle ile ilgili anlamca yakın yeni bir cümle tesis etmek, ters
çevirmek, aks ettirmek, bir mısranın sonunu başa, başını sonuna getirmek demektir.665
659
el-Meydânî, II, 264.
660
ez-Zemaḥşerî, I,123.
661
el-Meydânî, I,76.
662
Aynı Eser, I, 77.
663 İbn Sellâm, s. 227.
664
el-Każvînî, el-Îżâḥ, s. 363.
665
Aḥmed Maṭlûb, a.g.e., s. 533.
115
Örnekler:
مَنْ عُرِفَ بِالصِّدْقِ جَازَ آَذِبُهُ وَمَنْ عُرِفَ بِالْكَذِبِ لَمْ يَجُزْ صِدْقُهُ
"Doğruluğu ile bilinen birinin yalan söylemesi mümkündür. Yalancılığı ile
bilinen birisinin ise doğru söylemesi mümkün değildir" 666
أحبب حبيبك هونا ما عسى أن يكون بغيضك يوما ما وابْغِضْ بغيضك هونا ما عسى أن يكون
حبيبك يوما ما
"Sevdiğini ölçülü sev, gün gelir düşmanın olabilir. Buğz ettiğine ise ölçülü buğz
et, gün gelir sevdiğini birisi olabilir" 667
إذا لم يكن ما تريد فأرد ما يكون
"İstediğin şey olmadı ise, olabilecek şeyi iste". 668
الْحُرُّ عَبْد إِذَا طَمِعَ والْعَبْد حُر إذا قنعٌ
"Efendi tamah ettiğinde köle, köle kanaat ettiğinde efendi (gibi) olur". 669
لا تعش لتأآل بل آُلْ لتعيش
"Yemek için yaşama,bilakis yaşamak için ye".670
فَضْلُ الْقَوْلِ عَلَى الْفِعْلِ دَنَاءَةٌ وَفَضْلُ الْفِعْلِ عَلَى الْقَول مَكْرُمَةٌ
"Sözün fiile üstünlüğü değersiz, fiilin söze üstünlüğü ise değerlidir".671
-Sözün fiilden üstün olduğu iddiası bayağı, dikkate alınmayacak bir iddiadır.
Fiilin sözden üstün olduğu iddiası ise değerli ve doğru bir iddiadır.
Yukarıdaki mesellerde aynı kelimelerin yer değiştirmeleri sonucu farklı anlamlar
çıkmıştır. Ortaya çıkan bu yeni anlamlar ilk cümle ile benzerlik gösteren cümlelerdir.
2.3. MANAYA DAYALI SÜSLEME SANATLARI
2.3.1. TIBÂK, MUKÂBELE VE TENASUB SANATI
Tıbâk, lügatte bir şeyi başka bir şeye uygun hale getirmek demektir. Ayrıca iki
şeyi yapıştırmak, birleştirmek manasına da gelir. Terim olarak iki zıt kavramın aynı
anda bir arada kullanılması veya aralarında tezat veya başka yönden tekabül bulunan
şeyleri bir arada toplamak demektir.672
İki kısma ayrılır:
666 İbn Sellâm, s. 47; ez-Zemaḥşerî, I, 123.
667
Tirmîzî, Kitâbu'l-Birr, 60; Ṭaberânî, M.Evsaṭ, III, 357; İbn Sellâm, s. 178.
668
el-Askerî, I, 305;İbn Sellâm, 237.
669
el-Meydânî, I, 230.
670 İlyas Karslı, a.g.e., s. 961.
671
ez-Zemaḥ şerî, II, 180.
672
el-Każvînî, el-Îżâḥ, s. 477.
116
1) Tıbâk-ı Îcab: Olumluluk veya olumsuzluk yönünden değil de fiil veya ismin
anlamları yönünden zıtlık bulunan tıbâk çeşididir.
2) Tıbâk-ı Selb: Zıtlığın fiilin olumlu veya olumsuz kullanılmasından
kaynaklandığı tıbâk çeşididir.673
Mukâbele: iki ya da daha fazla kelimenin anlamını ifade edip daha sonra
sırasıyla bu kelimelerin karşılıklarını kullanmaktır.674
Tenâsub: Lügatte benzerlik demektir. Terim olarak ise aralarında tezatın dışında
bir ilgi veya benzerlik bulunan lafızların bir arada kullanılmasıdır.675 Bu sanat
Murâatun-Nazir diye de bilinir.
Örnekler:
أنا دون ما تقول وفوق ما في نفسك
"Ben senin söylediğinden berî, düşündüğünden ise üstünüm".676
Meselde دون ما تقولve فوق ما في نفسكifadelerinde iki kelime ifade edilmiş,
sonra sırasıyla karşılıkları getirilmiştir. Bu sebeple mukâbele vardır. Ayrıca zıt anlamlı
kelimeler kullanıldığı için tıbâk sanatı da mevcuttur.
الكَذِبُ دَاءٌ والصِّدْقُ شِفاءٌ
"Yalan hastalık, doğru söylemek ise şifadır".677
Meselde kelimelerin sırasıyla karşılıkları verildiği için mukâbele, zıt anlamlı
kelimeler kullanıldığı için tıbâk sanatı vardır.
إنْ آنتَ ريْحاً فَقَدْ لاَقَيْتَ إعْصَاراً
"Sen rüzgâr isen, fırtına seni yakalar".678
ًريْحاve ً إعْصَاراkelimeleri arasında tezatın dışında bir benzerlik ve ilgili olduğu
için tenasüb sanatı vardır.
الشجاعُ موقَى والجبانُ مُلقى
"Cesur korunmuştur. Korkak ise korktuğuyla karşılaşacaktır".679
Meselde kelimelerin sırasıyla karşılıkları kullanılmış ve zıt anlamlı kelimelerle
beraber zikredilmiştir. Mukâbele ve tıbâk sanatları vardır.
مُعَادَاةُ العَاقِلِ خَيْرٌ مِن مُصَادَقَةِ الأَحْمَقِ
673
Ali el-Cârim, M.Emîn, a.g.e., s. 271.
674
Aynı Eser, s. 275.
675
el-Każvînî, el-Îżâḥ, s. 355.
676
ez-Zemaḥ şerî, I, 377.
677
el-Meydânî, II, 166.
678
el-Askerî, I, 31; ez-Zemaḥşerî, I, 372.
679
el-Askerî, I, 537; el-Bekri, I,172.
117
"Akıllı kişinin düşmanlığı, ahmak kişinin dostluğundan iyidir".680
Kelimelerin karşılıkları sırasıyla verilmiş ve zıt anlamlı kelimeler bir arada
kullanılmıştır. Mukâbele ve tıbâk sanatları vardır.
اَلْحَمْدُ مَغْنَمٌ وَالْمَذَمَّةُ مَغْرَمُ
"Hamd zenginlik, yermek ise hüsrandır".681
Meselde mukâbele ve tıbâk vardır.
اصْطِنَاعُ الْمَعْرُوفِ يَقِي مَصَارِعَ السُّوءِ
"İyilik yapmak, kötü sonuçlardan korur".682
ِ الْمَعْرُوفve ِ السُّوءzıt anlamlı kelimeler oldukları için tıbâk sanatı vardır.
الخَيْرُ عَادَة وَالشَّرُّ لَجَاجَةٌ
"Hayırda bulunmak iyi bir huy, şer ile uğraşmak ise dik kafalılıktır".683
ُ الخَيْرveالشَّرُّkelimeleri zıt anlamlı oldukları için tıbâk sanatı vardır.
إِنَّ العَالِمَ آَالحَمَّةِ يَأْتِيها البُعَداءُ ويَزْهَدُ فيها القُرَباءُ
"Âlim sıcak su kaynağı gibidir. Uzaktakiler (faydalanmak için) ona gelir.
Yakınındakiler ondan uzak durur".684
ُ البُعَداءve ُ القُرَباءzıt anlamlı kelimeler oldukları için tıbâk sanatı vardır.
لا تَكُنْ حُلْواً فَتُسْتَرط ولا مُرا فَتُعْقِىَ
"Tatlı olma yutulursun, acı olma tükürülürsün".685
Meselde kelimelerin sırasıyla anlamı verilmiş ve zıt anlamlı kelimeler beraber
kullanılmıştır. Mukâbele ve tıbâk sanatları vardır.
من ينكح الحسناء يعطِ مهرا
"Güzellerle evlenen çok mehir verir".686
Meselde مهر, ينكحve الحسناءkelimeleri aralarında ilgi olan kelimeler olduğu için
tenasub sanatı vardır.
الحرُّ يُعْطِى والعبدُ يألم قلبه
"Efendi verir, kölenin kalbi sızlar".687
680
ez-Zemaḥşerî, II, 344.
681
el-Askerî, I, 351; ez-Zemaḥşerî, I, 314.
682 İbn Sellâm, s. 165.
683
Aynı Eser, s. 169.
684
ez-Zemaḥşerî, I, 407.
685
el-Meydânî, II, 232; el-Askerî, II, 377.
686 İbn Sellâm, s. 243.
687
Aynı yer, s. 309.
118
الحرُّve ُ العبدkelimeleri zıt anlamlı olduğu için tıbâk sanatı vardır.
حبك الشيء يعمي ويصم
"Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar".688
يعميve يصمbeş duyu organlarıyla ilgili kelimeler olduğu için tenasub sanatı
vardır.
إنْ آُنْتَ ذُقْتَهُ فَقَدْ أآَلْتُهُ
"Sen onu tattıysan, ben onu yedim".689
ُ ذُقْتَهve ُ أآَلْتُهkelimeleri anlamca birbirlerine yakın kelimeler oldukları için
tenasüb sanatı vardır.
إذَا ظَلَمْتَ مَنْ دُونَكَ فَلا تَأمَنْ عَذَابَ مَنْ فوْقَك
"Senden altta bulunanlara zulmedersen, senden üstte bulunanların sana eziyet
etmesinden emin olma".690
فوْقَكve َ دُونَكkelimeleri arasında zıtlık olduğu için tıbâk sanatı vardır.
ظَلَمve عَذَابkelimeleri ise anlamca yakın olduklarından tenasub sanatı vardır.
إِنَّ مَعَ الْكَثْرَةِ تَخاذُلاً وَمَعَ الْقِلَةِ تَماسُكا
"Çoklukta başaramama riski, azlıkta ise kenetlenme vardır".691
Meselde kelimelerin karşılıkları sırasıyla verildiği için mukâbele, zıt anlamlı
kelimeler bir yerde kullanıldığı için tıbâk sanatı vardır.
بَعْضُ القَتْلِ إحْياءُ لِلْجَمِيع
"Ölümlerin bir kısmı toplum için dirilme sayılır".692
Bazı kişilerin ölmesi toplumun dirilmesi demektir.
ُ إحْياءve ِالقَتْلkelimelerinde tıbâk sanatı vardır.
تَرْكُ الذَّنْب أَيْسَرُ من طَلَبِ التَّوْبةِ
"Günahı terk etmek tevbe etmekten daha kolaydır".693
ِ التَّوْبةve الذَّنْبkelimeleri arasında anlamca ilgi bulunduğu için tenasüb sanatı
vardır.
حَسْبُك من غِنىً شِبَعٌ ورِيُّ
"Sana zenginlik olarak karnının tok olması ve suya kanmış olman yeter".694
688
el-Askerî, I, 356.
689
el-Meydânî, I, 60.
690
Aynı yer.
691
Aynı Eser, s. 61.
692
el-Meydânî, I, 105.
693
ez-Zemaḥşerî, II, 315.
119
ً غِنىve رِيُّanlamca yakın kelimeler oldukları için tenasub sanatı vardır.
خير الغنى القنوع وشر الفقر الخضوع
"En güzel zenginlik kanaat, en kötü fakirlik ise başkalarına boyun eğmektir".695
خير الغنىve شر الفقرifadelerinde mukâbele ve tıbâk sanatı vardır.
ظَاهِرُ الْعِتَابِ خَيْرٌ مِنْ بَاطِنِ الْحِقْدِ
"Açıkça azarlamak, gizlice öfke duymaktan iyidir".696
ُ ظَاهِرve ِ بَاطِنifadelerinde tıbâk sanatı vardır.
في القَمَرِ ضِياءٌ والشَّمْسُ أضْوَأ مِنْهُ
"Ayda da ışık varsa da, güneş ondan parlaktır"697
ُ الشَّمْسve ِ القَمَرkelimeleri arasında tenasüb sanatı vardır.
الحق أبْلَجُ والباطل لَجْلَج
"Hak açık, batıl ise karma karışıktır".698
Meselde mukâbele ve tıbâk sanatı beraber kullanılmıştır
SONUÇ
Meseller, ilk dönemlerde sözlü olarak aktarılmış, bu sebeple zamanla birçok
mesel kaybolmuştur. Ancak, Emevîler ve Abbâsîler döneminden itibaren tedvîn
edilmeye başlanan meseller hakkında zamanla birçok eser kaleme alınmıştır. Bu eserler,
genellikle harf sırasına göre yazılmış, daha zor ve karmaşık olan konu tertibi nadiren
kullanılmıştır.
Meseller hakkında yapılan çalışmalara bakıldığında derlenen mesellerin
büyük oranda aynı oldukları görülmüştür. Aynı zamanda bazı mesellerin harf ve kelime
değişikliğine uğradıkları ve mesel kitaplarına bu şekilde girdikleri göze çarpmaktadır.
Bu farklılığın sebeplerini; rivâyet yanlışlığı ya da uzun dönem sözlü kullanım ve bunun
neticesindeki tahrif şeklinde açıklayabiliriz.
Ayrıca mesel kitaplarında, normal mesel tarifine uymayan, fakat kitaplar
içerisinde zikredilen ve mesel olarak kabul gören birçok hikmet, dua, tâbir veya temennî
ifadelerine rastlanmaktadır. Bu ifadelerin mesel olarak kabul görmesi, halk tarafından
694
ez-Zemaḥşerî, II, 63.
695
el-Bekrî, I, 290
696
el-Meydânî, I, 445.
697
Muallim Nâcî, a.g.e., 327.
698
ez-Zemaḥşerî, I, 313.
120
kabul edilip çokça kullanılmasından ileri gelmektedir. Ayrıca hikmetlerin vecîz oluşu,
onların mesel haline gelmesini kolaylaştırmıştır.
İslâmî dönemde, Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’e ait olan birçok
temsîl de mesellerden sayılmış ve bu şekilde kabul görmüştür. Halbuki mesellerin
tarifindeki en önemli unsurlardan bir tanesi de kısa ve özlü olmalarıdır. Ancak, Kur'ân
ve hadislerdeki belâgat ve bir halin diğerine benzetilmesi hususundaki eşsiz örnekler bu
tür ifadelerin de yaygınlaşmasını ve mesel olarak kabul görmesini doğurmuştur. Bu
sebeple Kur'ân ve hadislerdeki temsiller normal mesel tarifinin dışında mütalaa
edilebilir. Hz.Muhammedin kullandığı mesellere baktığımızda bunların bir kısmının
daha önceden kullanılmış olduğu bir kısmının ise kendisinin kullanımından sonra mesel
haline geldiği görülür. Bununla beraber İslam’ın doğuşundan sonra ortaya çıkan
meseller şeklen ve anlam olarak da değişmeye başlamıştır. Cahiliye döneminde daha
çok çöl hayatı, hayvanlar ve bitkilerden verilen örnekler ve benzetmeler yerini dini
kavramlara ve terimlere bırakmıştır. Hatta cahiliye döneminde kullanılan ve
ifadelerinde sakınca bulunmayan meseller kullanılmaya devam edilmiş, ahlaka ve edebe
aykırı olan meseleler ise terk edilmiş ya da az kullanılır hale gelmiştir. Bu sebeple
mesellere bakılarak toplumun inanç ve hassasiyetlerinin dönemlere göre nasıl değiştiği
de gözlemlenebilir.
Arap mesellerinin anlamlarına bakıldığında ifade edilen şeylerin genel
geçer doğrular olduğu, kişilerin ve toplumun maslahatının gözetildiği anlaşılmaktadır.
Bu sebeple komşu kültürlerde Arap mesellerinin aynısını veya bir benzerini bulmak
mümkündür. Bu durum, Arap dilinin, diğer dilleri etkilediğini göstermekle beraber
ortak değerlere ve tarihe sahip oluşun bir sonucu olarak da yorumlanabilir.
Mesellerde geçen şahıs isimleri, hayvan isimleri ve mekân isimleri de
Arap tarihi ve kültürü açısından önemli bilgiler vermektedir. Özellikle benzetmelerde
kullanılan şahıs ve hayvan isimleri, sıfatlarıyla öne çıkmış olan kişiler ve Arapların
geçmiş hayatlarında kendileri için önemli olan hayvanlar ve bu hayvanların belirgin
özellikleri hakkında bize ipucu vermektedir. Ayrıca sahabe mesellerine bakıldığında
hikâyelerdeki bazı rivayetler bize İslam tarihi açısından ilginç bilgiler sunmaktadır.
Mesellerin kısımlara veya dönemlere ayrılması hususunda ise Arapların,
diğer milletlerle etkileşime girmesi ve bunun sonucunda kadîm diye nitelendirilen
Arapçanın yeni değişikliklere uğraması ve toplumun inancının değişmesi önemli roller
oynamıştır. Bu sebeple sonraki dönemlerde ortaya çıkan meseller muvelled diye
121
isimlendirilmiştir. Kadîm veya muvelled ayrımına baktığımızda, kadîm diye
nitelendirilen mesellerde garip ifadelerin çok olduğu, eski dönemlerde yaşamış kişilerin
isimlerinin geçtiği veya daha çok göçebe hayatına dair kelime ve kavramların
kullanıldığı görülür. Kadîm mesellerde belâgat ise dil bozulmadığından daha güçlüdür.
Muvelled mesellerde ise ifadeler daha anlaşılır ve sadedir. Lafzî sanatlara daha çok
önem verilmiştir. Genellikle hikmete benzerler, hikmet kaynaklıdırlar.
Mesellerin dil özelliklerine baktığımızda ise kalıplarının değişmemesi
sebebiyle meseller, ilk söylendiği şekilde kullanılmış ve yer yer bilinen gramer
kurallarının dışına çıkılmıştır. Benzer durumlarda aynı mesel zikredilmiş mufred,
tesniye, cemi, muzekkerlik, muenneslik gibi ayrımlara gidilmemiştir. Mesellerin bir
kısmında garip ifadeler kullanılmış ve bu mesellerin hikâyeleri okunmadan asla
anlaşılamayacağı görülmüştür. Bunlara ek olarak mesellerde hazfe çokça başvurulmuş,
bazen harf, bazen kelime hazfedilmiştir.
Mesellerin, kısa, özlü, bir konuyu çok iyi bir şekilde akıllarda kalacak
tarzda ifade edişi, mesellerin kullanımını yaygın hale getirmiş edebiyatla çok ilgisi
olmayan avamın bile kullanımını doğurmuştur. Bu sebeple mesellerdeki dilin önemini
çok fazla kavrayamayan avam, zaman içerisinde bazı kelimeleri ve harfleri
değiştirebilmiştir. Bu da aynı meselin değişik varyantlarda rivayetini ve kullanımını
kaçınılmaz hale getirmiştir.
Mesellerde maksat, çoğunlukla direkt olarak ifade edilmemiş, sanatsal
amaçlar sebebiyle mecâza ve kinâye'ye başvurulmuştur. Bu durum, mesellerin belâgat
yönünden önemlerini bir kez daha ön plana çıkarmıştır. Çalışmamızda, belâgat
özellikleri incelenirken, îcaz, mecâz, teşbîh, kinâye ve isâbeti mana diye isimlendirilen
manaya dayalı sanatların bolca kullanıldığı görülmüştür. Bu durum, mesel tariflerindeki
belâgat özelliklerine uymaktadır. Bu sanatlar, belâgatın zirvesi diye isimlendirilmiştir.
Bazen, aynı meselde, birden fazla sanatın kullanıldığı da olmuştur.
Bunların dışında, Arap mesellerinde hayvanları ve cansız varlıkları konuşturarak
bazı konuların ifade edildiği görülmektedir. Bu durum, Batı edebiyatında fabl diye
isimlendirilen edebiyat türünün benzeridir. Bu tür meseller bazen latife amaçlı bazen de
müsait olmayan ortamlarda düşünceyi farklı ve tehlikesiz bir şekilde ortaya koymak
düşüncesinden kaynaklanmıştır.
Netice olarak şu söylenebilir ki, meseller, Arap dilinin en önemli ve hayati
unsurlarındandır. Kendilerine has dil ve ifade özellikleri vardır. Belâgat yönünden çok
122
güçlü bir nesir türünü oluştururlar. Arap milletinin yaşamı, inancı, sosyal ve ekonomik
hayatı, tarihi hakkında doğru bilgiler verirler. Anlamları itibariyle birçok milletin kabul
ettiği değerleri ifade ederler. Benzetmeye dayalı ve dolaylı anlatım tercih edilerek
ortaya konmuş ürünlerdir. Arap milletinin büyük bir çoğunluğu tarafından kabul görmüş
ve kullanılmışlardır. Bazıları mahalli bazıları ise genel bir kullanıma sahiptir.
123
KAYNAKÇA
- Aḥmed Maṭlûb, Mecmau'l-Muṣtalaḥati'l-Belâğiyye ve Teṭavvuruha, Beyrut
1996.
-el-Aḥdeb, İbrâhîm, Ferâidu'l leâl fî Mecmai'l Emṣâl, Beyrut 1312.
- Akdağ, Hasan, Arap Dilinde Deyimler ve Atasözleri, Konya, 1999.
- Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri Sözlüğü, Deyimler Sözlüğü, İstanbul, İnkılap
Yayınları, 1988.
- el-Askerî, Ebû Hilâl el Ḥasân b. Abdillâh b. Sehl el-Askerî, Cemheretu'lemsâl, thk. Muḥammed Ebu'l Fażl İbrâhîm, Abdu'lmecîd Ḳaṭâmış, Beyrut, Dâru'l Fikr,
1988.
- el-Beyhaḳî, Ebû Bekr Aḥmed Ḥuseyn, Şuabu'l Îmân, thk. Muḥammed Saîd,
Beyrut 1991.
- el-Buḫârî, Ebû Abdillâh Muḥammed b. İsmâîl, el-Câmiu’ṣ-Ṣaḥîḥ, thk.
Muṣṭafâ Dîb, Beyrut 1987.
- Bulut, Ahmet, Arap Dili ve Edebiyatında Emsâl, Basılmamış Doktora Tezi,
İstanbul 1984.
-el Câhıẓ, Ebû Oẟmân, Kitâbu'l Ḥayavân, thk. A. Hârun, M. el-Bâlî el-Ḥalebî,
Ḳâhire 1948.
- el-Cârim, Ali-Emîn, Muṣṭafâ, el-Belâğatu'l Vâżıḥ a, İstanbul 1991.
- el-Curcânî, Abdu'lkâhir, Delâilu'l İcâz, Beyrut 1995.
- Çöğenli, M. Sadi- Demirayak, Kenan, Arap Edebiyatında Kaynaklar, Erzurum
1994.
- Demirayak, Kenan; Savran, Ahmet, Arap Edebiyatı Tarihi Cahiliye Dönemi,
Erzurum,1996
- Ebû Bekr Abdurrezzâḳ, Muṣannefu Abdurrezzâḳ, thk. Ḥabîbu'r-Raḥmân el-
Azami, Beyrut 1989.
- Ebû Dâvûd, Sunenu Ebî Dâvûd, Suleymân b. Eşâs es-Sicistânî, thk.
Muḥammed Muḥyiddîn Abdulḥamîd, Ḳâhire, tsz.
-- Eren,Cüneyt - Uzunoğlu,M.Vecih, Arap Edebiyatında Edebi Sanatlar, İzmir
2006.
Ebû Ubeyd el-Bekrî, Faṣlu'l Maḳâl fî Şerḥi Kitâbi'l-Emṣâl, thk. İḥsân Abbâs,
Abdu'lmecîd Abidîn, Beyrut 1971.
124
-
- el-Fîrûzâbâdî, Muḥammed b. Yakûb, el-Ḳâmûsu'l-Muḥîṭ, Beyrut, Dâru'l Fikr,
1995.
- el-Hâşimî, Aḥmed, Cevâhiru'l Belâğa fi'l Meâni ve'l Beyân ve'l Bedî, İstanbul
1984.
- el-Iṣfehânî, Ḥamza b. el-Ḥasân el Iṣfehânî, ed-Durratu'l-Fâḫira fi'l-Emẟâl elletî
alâ ef
al, thk.
Abdu'lmecîd Ḳaṭâmış, Ḳâhire 1971.
- İbn Abdi Rabbih, Ebû Amr, Aḥmed b. Muḥammed b. Abdi Rabbih elEndelûsî, Kitâbu'l-İkdi'l Ferîd, Hazırlayan: Aḥmed Emîn, İbrâhîm el-İbyârî, Abdu'sSelâm Hârûn, Ḳâhire 1377/1968.
- İbn Ḫallikân, Vefâyâtu'l Âyân, Ḳâhire,1994.
- İbn Mâce, Sunenu İbni Mâce, thk. Muḥammed Fuâd Abdu'l-Bâḳî, Ḳâhire,
1952.
- İbn Mâlik, Mâlik b. Enes Ebû Abdullâh, el-Muvaṭṭa', thk, Taḳyid-dîn enNedvî, Dımeşḳ, 1991.
- İbn Manżûr, Ebu'l Fażl, Cemâlu'd-dîn Muḥammed el-İfrîkî el-Mûrî, Lisânu'l-
Arab, Dâru'ṣ -Ṣadr, Beyrut 1410/1990.
- İbn Nedîm, el-Fihrist, Beyrut, tsz.
- İbn Sellâm, Ebû Ubeyd el Kâsım, Kitâbu'l-Emṣâl, thk.Abdu'lmecîd Ḳaṭâmış,
Mekke 1980.
- İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İslâmi Araştırmalar Merkezi,
"Mesel", Bedrettin Çetiner, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2004.
- el-Ḳaẓvînî, Celâleddîn Muḥammed b. Abdirraḥmân, Telḫîṣu'l Miftâḥ, İstanbul
2001.
----------, el-Îżâh fî Ulûmi'l Belâğa, Beyrut 1985.
- el-Ḳużâî, Muḥammed b. Seleme b. Câfer Ebû Abdullâh, Musneduş-Şihâb,
thk. Ḥamdi b. Abdulmecîd, Beyrut 1986.
- Ḳabeş, Aḥmed, Mucemu'l Ḥikem ve'l Emẟâl fiş-Şiril Arabî, Dımeşḳ 1987.
- Karslı, İlyas, Temel Sözlük (el-Mucemu'l Arabî Turkî), İstanbul 1997.
- Ḳaṭâmış, Abdu'lmecîd, -el-Emẟâlul-Arabiyye Dırâse Tarîḫiyye Taḥlîliyye,
Dâru’l- Fikr, Dımaşḳ 1408/1988.
- Keskin, Hasan, Emẟâlu'l Ḳur'ân, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü,1986.
125
-Mennâ el-Kettân, Mebâhiẟ fî Ulûmi'l Ḳur'ân, Riyad 1981.
- Mubeyyîż, Muḥammed Îd, el-Ḥikem ve'l Emẟâlu'ş-Şabiyye fi'd Diyâri'ş-
Şâmiyye, Ḳatar 1986.
- el-Merâğî, Aḥmed Muṣṭafâ, Ulûmu'l Belâğa, Beyrut 1984.
- el-Meydânî, Ebu'l-Fażl Aḥmed b. Muḥammed el-Meydânî, Mecmau'l-Emẟâl,
thk. Muḥammed Muḥyiddîn Abdu'lḥamîd Beyrut 1959.
- el-Mucemu'l Vaṣîṭ, Komisyon, İstanbul 1996.
- Nâcî Muallim, Ṣâniḥatu'l Arab, Hazırlayan: Ömer Hakan Özalp,
İstanbul,Yeni Zamanlar Yayınları, 2002.
- en-Nesâî, Aḥmed b. Şuayb Ebû Abdurraḥmân, Sunen-u Nesâî, thk.
Abdu'lfettâḥ Ebû Ġudde, Ḥaleb 1986.
- en-Nîsâbûrî, Muḥammed b.Abdullâh Ḥâkim, el-Mustedrek Alaṣ- Ṣaḥîḥayn,
Beyrut 1990.
- er-Râmhurmûzî Abdurrahmân b. Ḫallâd, el-Emsâlu'l-Ḥadîs, thk. Aḥmed
Abdu'lfettâḥ Temmâm, Beyrut 1988.
- Ṣafvet, Muḥammed, el-Emẟâlu'ş-Şabiyye, Ḳâhire 1982.
- Sarıca, Salih, Konularına Göre Atasözleri ve Özdeyişler Sözlüğü, İstanbul, Fil
Yayınevi, 1997.
- es-Sekkâkî, Ebû Yakûb b.Ebî Bekr Muḥammed b. Ali, Miftâḥu'l-Ulûm,
Beyrut 1983; Hasan Aktaş, Modern Türk Şiirinde Edebi Sanatlar, Konya, Çizgi
Kitabevi, 2002.
- es-Ṣînî, Maḥmûd İsmâîl, Nâṣıf Muṣṭafâ Abdu'l-Azîz, Muṣṭafâ Aḥmed
Suleymân, Mucemu'l Emẟâli'l-Arabiyye, Beyrut 1992.
- es-Suyûtî,Abdurraḥman Celâlu'd-dîn, el-Muẓhir fî Ulûmi'l-Luġa ve
Envâihâ, şerh ve talik; Muḥammed Aḥmed Câdu'l Mevlâ, Ali Muḥammed Bacâvî,
Muḥammed Ebu'l Fażl İbrâhîm, Ḳâhire, tsz.
- eṭ-Ṭaberânî, Suleymân b. Aḥmed Eyyûb Ebu'l-Kâsım, el-Mucemu'l Evṣaṭ, thk.
Ṭârıḳ b. Avżul İbn Muḥammed , Abdu'l-Muḥsin b. İbrâhîm el-Ḥuseynî, Ḳâhire 1994.
----------, el-Mucemu'l Kebîr, thk. Ḥamdi b. Abdu'lmecîd, Muṣul 1983.
- et-Tirmîzî, Muḥammed b. Îsâ, Sunenu't-Tirmîzî, thk. Aḥmed Muḥammed
Şâkir, Ḳahire 1937.
- Uzun, Taceddin, Arap Dilinde Meseller, Konya 1996.
126
----------, Arapça-Türkçe Deyimler, Kalıp İfadeler Atasözleri Sözlüğü, İstanbul,
Beyan Yayınları, 1991.
- Ürün, Kazım, Arapça Hikmetli Sözler, Esra Yayınları, Konya 1998.
- Yazıcı, Numan, Arapça-Türkçe Türkçe-Arapça Atasözleri ve Deyimler,
İstanbul, Rağbet Yayınları, 2003.
- ez-Zemaḥşerî, Ebu'l-Ḳâsım Maḥmûd b. Ömer Cârullâh, Esâsu'l Belâğa,
Beyrut 1965.
----------, el-Mustaḳṣâ fî Emẟâli'l Arab, Beyrut, Dâru'l Kutub, 1997.
- ez-Ziriklî, Ḥayru'd-Dîn, el-Alâm, yy. ve tsz.

Konular