TAŞKÖPRÜZÂDE AHMED EFENDİ VE MEVZU`ÂTU’L-`ULÛM’DA YER ALAN USUL VE FIKH İLE İLGİLİ İLİMLER

Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1, c. III, sayı: 5, ss. 47-64.
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
TAŞKÖPRÜZÂDE AHMED EFENDİ VE MEVZU`ÂTU’L-`ULÛM’DA YER
ALAN USUL VE FIKH İLE İLGİLİ İLİMLER
Ali DUMAN *
Abstract
Tashkopruzade Ahmed Efendi and Sciences which releated with Fıqh and Usul alFıqh was been in The Mevzû`ât al-Ulûm
The works which type of Encyclopaedia, always be done the important source for the
researchers. Tashkopruzade İsamuddin Ahmed Efendi who can admitted the first
Encyclopedist is one of the important scientist in the Ottoman Empire that time, and his
book Mevzû`ât al-Ulûm is also most important source. In this article it had been
researched fıqh, usul al-fıqh and relaeted sciences with fıqh in the Mevzû`ât al-Ulum.
Keywords: Taskopruzade İsamuddin Ahmed Efendi, Tashkopruzade Kemaluddin
Mehmed Efendi, Mevzu`ât al-Ulum, Fıqh, Usul al-Fıqh
Giriş
Fıkıh ilmi, İslam tarihinin her dönem ve toplumunda kendisine önem verilen
bir ilim olma özelliği göstermiştir. Fıkhın gördüğü bu ilgi, onun alt dalları için
her zaman aynı düzeyde kalamamıştır. Fıkhın her dönem ve toplumda ilgi
görmesinin sebepleri arasında onun toplum hayatıyla yakından ilgisi
gösterilebilir. Alt dallarının zamanla ilgi alanından uzaklaşmasında ise, bu alt
dalların kimilerinin gerçekten uğraşılması zor bilimler olmasının yanında,
kimilerinin güncelliğini yitirmiş olması sayılabilir.
Fıkhın alt dallarının toplumun ilgi alanının dışında kalması konusunda
İsmail Hakkı İzmirli, hilaf ve cedel ilimleri bağlamında şu tespitlerde
bulunmaktadır: “İlm-i Hilaf imamların kaynaklarını bilmek, araştırma ve akıl
yürütmede yetenek kazanmak için gayet faydalı ilimlerden biri ise de, bağlılar
(müntesip) için diğer imamların görüşlerini de bilmek gerektiğinden
memleketimizde ne yazık ki değil bağlıları ismi bile unutulmuştur. İlm-i Hilaf
ile tam bir ilgisi bulunan İlm-i Cedel de, İlm-i Hilaf gibi kesintiye uğramıştır.
* Yard. Doç. Dr., İnönü Üniversitesi D. İlahiyat Fakültesi, e-mail: aduman@inonu.edu.tr
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
48
İlm-i Hilaf ve İlm-i Cedel, tamamlayıcı ilimlerden olup, zaruri ilimlerden
olmadığından İlm-i Hilaf konusunda bilgin olan kimseler zaten azdı.
Tamamlayıcı ilimler konusunda bilgin az olmakla birlikte, zaruri ilimlerin
bilginleri daima daha fazla olagelmiştir. Nitekim Usul-ı Fıkıh âlimi bir derece
az, furu`-i fıkıh alimi çoktur.”1
İzmirli’nin İlm-i Hilaf ve İlm-i Cedel bağlamında yapmış olduğu bu
tespitleri, fıkıh ve usul ilimlerinin diğer alt dalları için de genellemek
mümkündür. Mesela Nazar İlmi, Şurût ve Sicillât İlmi gibi ilimler çoğu zaman
ismen bile gündeme gelemeyen, haklarında uzman olan kimselerin çok az
olduğu, belki de hiç kalmadığı ilimler arasında sayılabilir.
Günümüzde ise özellikle imam hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinde
fıkıh ve fıkıh usulü öğretilmeye devam etmekle birlikte fıkıh ve fıkıh usulünün
alt dallarına yeterince zaman ayrılamamakta ve çoğu zaman buralarda okuyan
öğrenciler bu alt dalların ismini bile duyabilme imkânından yoksun
bulunmaktadır.
Bu sebeplerden dolayı biz de bu çalışmada, XV. yüzyılın sonlarıyla XVI.
yüzyılın ortalarında yaşamış ünlü bir Osmanlı bilgini olan Taşköprüzâde
İsâmüddin Ahmed Efendi’nin Miftâhu’s-Sa`âde ve Misbâhu’s-Siyâde ( مفتاح السعادة و
)مصباح السيادةadlı kitabının çevirisi olan Mevzû`âtu’l-`Ulûm ()’موضوعات العلومda yer
alan usul-ı fıkıh, fıkıh ve bunların furû`u olan ilimlerle ilgili bilgileri
naklederek, bu bilimlerin tanımları ve muhtevalarından bahsetmeyi
amaçlamaktayız.
Mevzu`âtü’l-`Ulûm’da yer alan Fıkh, Fıkh Usûlü ve alt bilimlerinin
incelemesine geçmeden önce eserin yazarı, eser ve mütercim hakkında bilgi
vermek yerinde olacaktır.
A. TAŞKÖPRÜZÂDE İSÂMÜDDİN AHMED EFENDİ
1. Hayatı
Taşköprüzâde ünvanıyla şöhret bulmuş âlimlerin en meşhuru olan, İsamüddin
lakabı ve Ebu’l-Hayr künyesiyle anılan Ahmed Efendi’nin tam adı Ebu’l-Hayr
İsâmüddin Ahmed b. Muslihiddin Mustafa b. Hayreddin Halil olup; h. 901 (m.1495)
yılının Rebiü’l-evvel ayının 14. gecesinde Bursa’da doğmuştur. Döneminin
klasik ilimleriyle uğraşan Ahmed Efendi, babası Muslihiddin Mustafa ve
amcası Kıvamüddin Kasım’dan Arapça, Kur’an ve Kur’an ile ilgili ilimleri
öğrendikden sonra babasının işaretiyle ilim yolunda ilerlemeye karar vermiş;
Bursa ve İstanbul’daki bir çok hocalardan dersler alıp, eğitimini tamamlayarak
1 İzmirli, İsmail Hakkı, İlm-i Hilaf: Tartışmalar Bilimi, sad.: Ali Duman, Malatya 2002, ss. 14-15.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
49
h. 931 (m.1524)’de Dimetoka medresesine müderris olarak tayin edilmiştir.
933 (m.1525)’de İstanbul’daki Hacı Hasan Medresesinde, 936
(m.1529)’da Üsküb İshak Paşa Medresesinde, 942 (m.1535)’de İstanbul
Kalenderhâne Medresesinde, 944 (m.1537)’de Mustafa Paşa Medresesinde, 945
(m.1538)’de Edine Üç Şerefeli Medreselerin birisinde, 946 (m.1539)’da Semâniye
medreselerinde, 950 (m.1543)’de Edirne Sultan Beyazıt Medresesinde müderris
olarak görev yapan Ahmed Efendi, 952 (m.1545) yılında Bursa kadılığı görevine
gelmiş, 954 (m.1547)’de Sahn Medreselerine müderris olarak atanmıştır. 958
(m.1551)’de İstanbul Kadılığına getirilen Taşköprüzâde, 961 (m. 1553) yılına
kadar bu görevini sürdürmüş, bu tarihte gözlerini kaybetmesi üzerine emekliye
ayrılmıştır. Emekliye ayrıldığı bu tarihe kadar toplam 24 yıl müderrislik ve 6 yıl
da kadılık yapmıştır. 968 yılının Receb ayının 2. gecesi (m.2 Mart 1560) 67
yaşındayken vefat etmiştir. Kabri, Fatih civarında Aşık Paşa mahallesindedir2.
2. İlmî Kişiliği
Onun ilmî kişiliğini yansıtması bakımından eğitim sürecinde okumuş olduğu
kitaplar, eğitimini aldığı ilimler, ders almış olduğu hocalar ve yapmış olduğu
ilmî çalışmalar oldukça önem arzeder. Bu bakımdan Taşköprüzâde İsamüddin
Ahmed Efendi’nin ilmî kişiliği konusunda en teferruatlı bilgiyi Mecdî Mehmed
Efendi (öl. m.1591)’nin eş-Şakaıku’n-Nu`mâniyye fî `Ulemâi’d-Devleti’l-
) çevirisinde bulmaktayız. Onunألشقائق النعمانية فى علماء الدولة العثمانية( `Usmâniyye
verdiği bilgiye göre Taşköprüzâde Ahmed Efendi başlangıçta Kur’an-ı Kerîm’i
okumayı öğrenip hatim ettikden sonra babasından Arap dili’ni öğrenmiştir. Bir
ara Mevlâna Yetim adıyla tanınan bir alimden sarf ve nahiv dersleri alan
Ahmed Efendi bu hocadan Maksud, İzzî, Merâh, `Avamil, Misbâh, Kâfiye ve
Kâfiye’nin şerhi Vâfiye’yi merfu`âta kadar okumuş ve ezberlemiştir. Daha
sonra Bursa Molla Hüsrev Medresesi müderrisi olan amcası Kıvamüddin
Kasım’dan Vâfiye’yi mecrurâta kadar okuyup, yine sarf’dan Haruniyye,
nahivden Elfiyetü İbn Malik’i, Zû`ı Misbâh’ı okumuştur. İsagoji ve şerhi
Şemsiye’yi de amcasından okuyan Ahmed Efendi, Amasya Hüseyniye
Medresesine atanan babasıyla birlikte Amasya’ya giderek ondan Şerh-i
Şemsiye’yi, Şerh-i Akaidi, Hocazâde’yi, Mes’ud’u, Şerh-i İsfehânî’yi
okumuştur. Bundan sonra babası “zimmeti himmetime lazım olan hakk-ı
2 Taşköprüzâde, eş-Şakaiku’n-Nu`maniyye fî `ulemâi’d-Devleti’l-`Usmâniyye, (Mecdî Mehmed
Efendi Tercümesi, Hada’iku’ş-Şakayık), İstanbul 1989, ss. 524-527; Nev`îzâde Atâyî, Hadâiku’lHakâik fî Tekmileti’ş-Şakayık, İstanbul 1989, ss. 8-11; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri,
haz.: Ali Fikri Yavuz, İsmail Özen, İstanbul, ts., c. I, ss. 454-455; M. Münir Aktepe, “Taşköprizâde”, İA, c. XII,/I, ss. 41-45; Ahmet Suphi Furat, “Şekayık-ı Nu`maniyye’nin Türk İlim
Tarihindeki Yeri”, Türk Tarihinde ve Kültüründe Kastamonu, Tebliğler, Ankara 1989, ss. 55-56.
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
50
übüvvet-i inayeti ben tamam eyledim şimdengeru tekmil-i zât ve tahsîl-i
kemalât eylemek senin elindedir”3 diyerek kendisinden alabileceklerinin
tamamını aldığını söylemiştir. Bundan sonra dayısından Haşiye-i Tecrîdi,
Fenârî Muhyiddin Çelebî’den Şerh-i Miftah’ı, Kocalı Seydî Muhyiddin
Efendi’den Şerh-i Mevakıf’ı ve Keşşaf’ı, Mirim Çelebi’den Ali Kuşçu’nun
astronomiyle ilgili Fethiye adlı kitabını, Şeyh Muhammed Magûsî’den Sahih-i
Buhârî’nin bir miktarını, Kadı İyaz’ın Şifâ’sını okuyup, ilm-i hilaf ve ilm-i cedel
gibi aklî ilimleri öğrenmiştir. Şeyh Muhammed Magûsî’den ve daha pek çok
üstaddan icazet alan Taşköprüzâde Ahmed Efendi, 931 yılında Dimetoka
Medresesi müderrisliğine getirildikten sonra kendi okumuş olduğu ilimler ve
kitapları okutmaya başlamıştır. Bundan başka müderrisliğinin çeşitli
devrelerinde İslâmî ilimlerin pek çoğuyla ilgili, döneminin önemli eserlerini de
okutarak inceleme fırsatı bulan Taşköprüzâde özellikle Arapça, fıkıh ve kelam
alanlarında hemen bütün kitapları talebelerine okutmuştur4.
Talebeliği sırasında okumuş olduğu eserler ile hocalığı esnasında
okutmuş olduğu eserler incelendiğinde Taşköprüzâde’nin İslâmî ilimler
alanında büyük bir birikime sahip olduğu söylenebilir. Nitekim döneminde
mevcut eserlerin hemen tamamını bizzat gören ve inceleyen Taşköprüzâde’nin,
h. 961 senesinde emekli oldukdan sonra, gözleri görmediği halde yazmış
olduğu, yaşadığı dönemdeki ilimleri, bu ilimlerle ilgili eserler ve yazarlar
hakkında oldukça değerli bilgiler veren Miftahu’s-Sa`âde ve Misbâhu’s-Siyâde
( )مفتاح السعادة و مصباح السيادةve h. 965 (m.1557) yılında tamamladığı, Osmanlı
dönemi ulemâ ve meşayihlerinin hayatları hakkında bilgi veren eş-Şakaiku’nNu`mâniyye fî `Ulemâi’d-Devleti’l-`Usmâniyye ( )الشقائق النعمانية فى علماء الدولة العثمانيةadlı
eserleri onun bu konudaki vukufiyetini göstermektedir.
Yazmış olduğu iki büyük eserinden hareketle onun ansiklopedist bir ilim
adamı olarak değerlendirilmesi mümkündür5. Zira her iki eser de ansiklopedi
niteliğindedir. Ancak risalelerine göz atıldığında bunların çoğunlukla Arap dili,
fıkıh, kelam hadis gibi klasik İslâmî ilimlerle ilgili olduğu görülür. Bu
bakımdan onun için, İslâmî ilimlerin her alanında söz sahibi bir alim nitelemesi
de yapılabilir.
3. Eserleri
Taşköprüzâde İsamüddin Ahmed Efendi’nin çok şöhret bulmuş iki eseri olan
eş-Şakaiku’n-Nu`mâniyye ve Miftahu’s-Sa`âde’nin yanında, bir çok ilim
3 Taşköprüzâde, eş-Şakaik, (Mecdî Çevirisi), s. 525.
4 Aynı eser, ss. 524-527.
5 Babinger, Franz, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, çev.: Coşkun Üçok, Mersin 1992, s. 94.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
51
dallarıyla ilgili daha pek çok eserleri de vardır. Bunlar arasında Seyyid Şerif
Cürcânî’nin Haşiyetü’l-Keşşâfının Haşiyesi, Haşiyetü’t-Tecrîd Haşiyesi ( حاشية حاشية
),التجريدel-Me`âlim fi’l-Kelâm ( ),المعالم فى الكلامFerâiz ve şerhi, Me`ânî ilmine dair
Haşiye `ala Fevâidi’l-Gıyâsiyye ( ),حاشية على فوائد الغياسيةKıraat ilmine dair Şerhü’lCezeriyye ( ),شرح الجزريةTarih ilmiyle ilgili Tarihü Kebîr ( )تاريخ كبيرveya diğer
adıyla Nevâdirü’l-Ahbâr fî Menakıbi’l-Ahyâr ( ),نوادر الأخبار فى مناكب الأخيارTevârihü’lEnbiya ( ),تواريخ الأنبياءAhvâlü’l-Mülûk ( ),احوال الملوكArap diliyle ilgili Şerhü’l-
`Avâmil ( ),شرح العواملMüfettihü’l-İ`râb ( ),مفتح الاعرابŞerhü Dîbâceti’l-Hidâye ( شرح
),محتصرالنحو( ), Muhtasaru’n-Nahvشرحدباجةالتوالى( ),Şerhu Dibâceti’t-Tevaliدباجةالحداية
Suretü’l-Halas fi’l-İhtilâs ( ),صورة الحلاص فى الاحتلاصsayılabilir6.
Bundan başka otuz kadar risâlesi bulunan Taşköprüzâde Ahmed
Efendi’nin risalelerinden bazıları da şunlardır: Risâletü’ş-Şuhûdi’l-`Aynî fi
),رسالة الشهود العينى فى تحقيق مباحث الوجود الذهنى( Tahkîki Mebahisi’l-Vücûdi’z-Zihnî
Risâletü’l-İstifâ li-Mebâhisi’l-İstisnâ ( ),رسالة الاستفاء لمباحث الاثتثنىMesâlikü’l-Halâs fi
Mehaliki’l-Havâs ( ),مسالك الحلاص فى مهالك الخواصRisaletü’l-İnsâf fî Müsâcereti’l-Eslâf
( ),رسالة الانساف فى مساجرة الاسلافel-Muhakemâtu beyne’l-Mevlâ-i Lütfî ve’l-Mevlâ’l-
),المحاكمات بين المولا لطفى و المولا العظارى فى إيراد السبع الشداد( `Izârî fî İrâdi’s-Seb`i’ş-Şedâd
Risaletü’l-`İnâye fî Tahkiki’l-İstiâre bi’l-Kinâye ( ),رسالةالعناية فى تحقيق الاستعارةRisaletün
`ala Mukaddimeti İlmi’l-Belağa ( ),رسالة على مقدمة علم البلاغةRisaletü’l-Kaza ve’l-Kader
( ),رسالة القضاء و القدرRisaletü’t-Tâ`ûn ( ),رسالة التاعونTa`likâtü `ala Havâşi’t-Telvîh
), erتعليقات على صدر الشريعة( ), Ta`likâtü `ala Sadri’ş-Şerî`aتعليقات على حواشى التلويح(Risaletü’l-Cami`a li-Vasfi’l-`Ulûmi’n-Nafi`a ( ),الرسالة الجامعة لوصف العلوم النافعةEclü’lMevâhib fî Ma`rifeti Vücudi’l-Vâcib ( ),اجل المواهب فى معرفة وجود الواجبNüzhetü’l-Elhâz
fî `Ademi Vaz`i’l-Elfâz ( ),نذهةالحاظفىعدمواضعالألفاظRisâletü’t-Ta`rîf ve’l-`Alâm fi Halli
), Fethu’l-Emri’lرسالة التعريف و الأعلام فى حل مشكلات الحد التام( Müşkilâti’l-Haddi’t-Tâm),فتح الامر المغلاق فى مسألة المجهول و المطلاق( Muğlak fî Mes’eleti’l-Mechul ve’l-Mutlak
Risaletün fî Tefsîri Ayeti’l-Vudu` ( ),رسالة فى تفسير أية الوضوءRisaletün fî Kavlihi Te`âla
“Hüvellezi halaka leküm ma fi’l-ardı cemî`an” ve gayrı zalik ( رسالة فى قوله تعالى "هو الذى
.)7خلق لكم ما فى الأرض جميعا" و غير ذلك
B. MEVZU`ÂTÜ’L-`ULÛM VE FIKIHLA İLGİLİ KISIMLARI
1. Mevzû`âtu’l-`ulûm ve Taşköprüzâde Kemalüddin Efendi
Mevzû`âtü’l-`Ulûm Taşköprüzâde İsmaüddin Ahmed Efendi’nin Miftâhü’sSa`âde ve Misbâhü’s-Siyâde adlı eserinin, oğlu Taşköprüzâde Kemalüddin
6 Atayî, age, ss. 9-10; Bursalı, s. 455.
7 Atayî, age, ss. 10-11.
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
52
Mehmed Efendi tarafından, bazı ilavelerle birlikte8 Türkçe’ye yapılmış olan
çevirisinin adıdır9. Bu noktada çevirisi üzerinde araştırma yaptığımız
Kemalüddin Mehmed Efendi’nin hayatı hakkında bilgi vermek de yerinde
olacaktır.
h. 959 (m. 1551) yılında İstanbul’da doğmuş olan Kemalüddin Mehmed
Efendi, başta babası Taşköprüzâde Ahmed Efendi olmak üzere döneminin
büyük alimlerinden ders almıştır. Şeyhü’l-İslam Ebu’s-Su`ûd Efendi’nin
talebeliğini de yapmış olan Kemalüddin Mehmed Efendi, Nakşibendî tarikatı
şeyhlerinden Hafız Ahmed Buhârî ile Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdaî’den de
istifâde etmiştir. Eğitimin tamamladıkdan sonra 976 (m.1568) yılından itibaren
çeşitli medreselerde müderrislik ve çeşitli vilayetlerde kadılık yapmıştır.
Rumeli Kazaskerliğine kadar yükselen Mehmed Efendi, h. 1030 (m. 1620)
yılında vefat etmiştir. Kabri babasının kabrinin yanındadır10.
Başta Miftahu’s-Sa`âde ve Misbâhu’s-Siyâde çevirisi Mevzu`âtü’l-`Ulûm
olmak üzere, Şehnâme, Kehf Suresi Tefsiri Haşiyesi, Tercüme-i Risale-i Hüseyin
Va`iz, İddet, Kaside-i Bürde, Tarih-i Sâf (Tuhfetü’l-Ahbâb) gibi eserleri ve bir çok
Arapça ve Türkçe risaleleri vardır11.
Kemalüddin Mehmed Efendi, Mevzû`âtü’l-`Ulûm’un başına yazdığı
dibâcede bu çevrinin hikayesini şöyle anlatmaktadır:
“İntikâl-i merhûm-ı mebrurdan sonra kitab-ı mezkur meyân-ı halkda bir mertebe münteşir
ve meşhûr oldu ki zaman-ı yesîrde `ulemâ tahsîline rağbet ve kitabetinde bezl-i cehd ve
meşekkat idüb kadri a`lâ ve bahası ğâlî olub `ulemâ-i âfak-ı fazîlet müellif ve müellef üzere
ittifak eylemişlerdir. Lakin zebân-ı A`râbîyi idrak etmeye sahib-i akl-ı selim ve zihni derrâk
olanların cümlesi kâdir olamayub belki evasıt-ı nâsdan ol zebân ile istinâs etmeyenin
fehminden `âciz ve kâsır ve istihrâcına kâdir kimesne nadir olmağın ba`zı ihvân-ı safâ ve
yarân-ı vefâ bu fakire gelub ol şâhid-i hûb-ı A`rabîyi’l-üslûbun libasını tarz-ı Rûma tebdîl
etseniz herkes ânı sayd ve tahsîl etmege rağıb ve ânı istinsaha talib olsalar ve ol sebebden
nef`i e`âmm ve faidesi etemm olsa münasib degil midir? belki bu hidmet merhuma dahi
8 Kemalüddin Mehmed Efendi’nin, babasının kitabı Miftâhu’s-Sa`ade’yi Türkçeye bazı ilavelerle birlikte çevirmiş olduğu kitabın dibacesinde yazmış olduğu açıklamalardan anlaşılmaktadır. Fakat kitabın hangi kısımlarına ne derece ilavelerde bulunduğu konusu yeterince açık
değildir. Onun ne tür ilaveler yaptığı, ancak Mevzû`âtü’l-`Ulûm’un Miftahu’s-Sa`ade ile mukayeseli olarak okunmasından sonra ortaya çıkacak bir husustur. Bu tür bir karşılaştırma
yapmak ise makalenin amacının dışındadır. Bu sebeple burada Kemalüddin Mehmed Efendi’nin nerelerde ilavelerde bulunduğunu tespit edebilmiş değiliz.
9 Mevzû`âtü’l-`Ulûm, Mümin Çevik tarafından günümüz alfabesiyle yayınlanmış olmakla
beraber, çeviri dilinin günümüzde kullanılan dile artık yabancılaşması ve sadeleştirilmesi için
bu yayının yeniden yapılması gerektiği söylenebilir. Bkz. Mümin Çevik , İlimler Ansiklopedisi,
Üçdal Neşriyat, İstanbul, ts.
10 Atayî, age, ss. 641-642.
11 Atayî, age, s. 642; Bursalı, age, c. I, s. 456; Babinger, age, ss. 164-165.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
53
hidmet ve bâ`is-i du`â ve rahmet olurdu deyu ikdam ve rica tahrik-i ikdamı kemiyyet-i
aklam eylediler. Bu fakir dahi benim gibi ömrünü ma lâ ya`nî ile izâ`a eylemiş müflis-i bî
bizâ`ada bu makule emr-i hatira mübaşeret ve kâr-ı düşvâra mübaderet eylemege ne
kudret ola deyu imtinâ` ile cevab verdikde mücâb olmayub elbette valid-i merhumun irs-i
mâlisinden hissedâr olamadınsa irs-i ilmîsinden hod behredârsın. Ale’l-husus ol üstadın
yine merhum olub anların mazhar-ı feyz-i akdes olan nefs-i enfüslerinden teberrük ve
istimdâd ile tahsil isti`dâd etmiş olasın, anlardan mâ à dâ fuzelâ-i dehrin ekserinden ale’lhusus üstazü’l-küll ve rehnümâ-i akvem-i sübül Şeyhü’l-İslâm ve muktedâ’l-`ulemâ’i’la`lâm merhum hazret-i Ebu’s-Su`ûd –ekremehu’r-Rabbu’l-Vedûd fi’l-cenneti tahte zılli
memdûd- hidmetinde dahi nice müddet ve sene terk-i nevm ve sene idüb tahsil-i ulum ve
fezâile iştiğal ile kesb-i envâ`-i kemâl idesin. İmdi bu hidmetin uhdesinden gelmek sana
münhasır ve edasına sen kâdirsin deyüb bu fakire dahi kelamların redd ve bâb-ı müsâ`ade
sedd etmek münasib gelmeyüb mütevekkilen ale’r-Rabbi’l-müte`âl hidmet-i tercümeye
mübâşeret ve iştiğâl idüp ibtidâ şurû`-ı Halebde def`a-i sâniyede kâdi iken sene sitte ve
elfde vaki` olub lakin mâ beyninde terâkim-i iştiğâl ve ba`z ı münasab ve hidemât-ı
sultaniyyeye iştiğâl men` ve işğal etmegin bu zamana degin müteahhir olub hâlâ bihamdîhî te`alâ vasıl-ı hayr-ı itmâm ve hüsn-i ihtitam olmuştur. Bi`avnihi te`alâ.” 12
Görüldüğü gibi Kemalüddin Mehmed Efendi, babasının Arapça olarak
kaleme aldığı Miftâhü’s-Sa`âde isimli eserinin, çok meşhur olması, öte yandan
toplumda Arapça bilen kimselerin azlığı dolayısıyla herkesin istifade imkanına
sahip bulunmaması dolayısıyla onu Türkçe’ye çevirmek zorunda kalmıştır.
Neden bu çeviriyi kendisinin yaptığı konusu ise, yukarıdaki metinde, Arapçaya
olan hakimiyetinin yanında, babasının uslûbunu iyi bilmesi ve Ebu’s-Su`ûd
Efendi gibi döneminin önde gelen ilim adamlarından ilim almış olması şeklinde
açıklanmaktadır. Kitabın isminin Miftâhü’s-Sa`âde değil de, Mevzu`âtü’l-
`Ulûm şeklini aldığı konusu Mevzû`âtü’l-`Ulûm’un dibacesinde kitabın halk
arasında bu ad ile tanınmış olmasına bağlanmaktadır13.
Onu şöhrete kavuşturan Mevzû`âtü’l-`Ulûm, bugün iki cilt halinde
Ahmed Cevdet Paşa’nın katkılarıyla Dersaadet İkdam Matbbasında 1313
yılında yayınlanmıştır. Eserin birinci cildi 12+844 sahife, ikinci cildi ise 712+15
sahifedir.
Eserin muhtevası hakkında mütercim Kemalüddin Mehmed Efendi
kitabın dibacesinde şunları söylemektedir:
“… Evvelen mukaddimesinde fezâil-i `ilm ve ta`lîm ve te`allüm hakkında mübahase ve
tekellüm idüb her biri ayât-ı kerîme ve ehadîs-i Nebeviyye ve ahbâr ve asâr-ı ahyâr ile isbât
ve izhâr idüb bâ`de adâb-ı müderrisân ve kâdiyân ve vezâif-i meşâyih ve müzekkirân ve
vâ`izân hakkında vârid olan akvâl-i eimme-i kiram ve tahkikât-ı meşâyih-i i`zam beyân
olunub ba`de üçyüzden ziyâde ulûm-ı celile ve fünûn-ı cezîlenin esâmîsini zikr ve beyân ve
12 Taşköprüzâde Ahmed Efendi, Mevzû`âtü’l-`Ulûm, çev.: Taşköprüzâde Kemalüddin Mehmed
Efendi, Ahmed Cevdet Tab`ı, İkdam Matbaası, Darü’s-Saade 1313, c. I, ss. 16-17.
13 Aynı eser, c. I, s. 15.
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
54
her birinin mevzû ve menâfi`ini tahkîk ve mebâdî ve ğayatını ta`bînde tedkîk idüb ol
münasebetle nice fevâid ve hakaik ve envâ`-i nükât ve dekâik hikâyât-ı latîfe ve me`ârif-i
nefîse derc ve ğurer dürer ve cevâhir-i zevâhir-i letâife derc idüb güher-i girânmâye-i
ömrünün bir mikdarını anda harc etmişdir. Ve ol füsunda te’lîf olunan kütüb-i celîleyi zikr
ve ta`dâd ve her birinin mü’ellifinin ismini ve menâkıb ve ahvalini tafsîl ve irâd eyleyüb bir
mecmu`a-i şerife-i nâfi`a ve bir mecelle-i latîfe-i câmi`a olmuşdur ki güyâ envâ`-i cevahiri
muhît bir bahr-i bî-girândır ki herkes andan iltikât-ı dürer ve cevahire rağıb ve
nekrândır.”14
Bu mukaddimede de ifade edildiği üzere Mevzu`âtü’l-`Ulûm çeşitli ilim
dalları, o ilim dallarında eser vermiş olan kimseler ve eserleri hakkında da bilgi
veren bir tür ansiklopedidir. Kitabın muhteviyatı incelendiğinde, başlangıçta
ilmin ve öğretimin fazileti, öğretmenin ve öğrencinin görevleri, birbirlerine
karşı tutumları hakkında genel bilgiler verildikden sonra ilimler yedi ana başlık
altında teker teker sıralanmıştır. Kitaqbın tasnifinden de açıkça görüleceği
üzere Taşköprüzâde ilimleri ve bu ilimlerle ilgili fer`î ilimleri en ince ayrıntısına
kadar taksim etmiştir. Bunun sebepleri arasında İslâmî ilimlerin o döneme
kadar ki süreçte bu şekilde bir tasnife tabi tutulmamış olması gösterilebilirse de
-nitekim kendisinden önce sadece İslâmî ve şer`î ilimler hakkında yapılmış bu
şekilde bir tasnif yoktur15- genel olarak her ilimle ilgili eserler ve yazarlarını
iyice tanıtabilmek kaygısının gözetildiği söylenebilir.
Eserin çevirisinin dilinin oldukça ağır olduğu söylenebilir. Fazla
miktarda devrik cümlenin yer aldığı çeviride, sık sık ağdalı Farsça ve Arapça
tamlamaların kullanıldığı da görülmektedir. Eserin dilinin günümüzde zor
anlaşılır olmasının sebepleri arasında, yazıldığı dönemle günümüz arasında
geçen zaman süreci de dikkate alınmalıdır. Zira eser yaklaşık olarak 500 yıllık
bir eserdir ve dili o günün şartlarından müstağnî değildir.
2. Mevzû`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usûl-i Fıkh, Fıkıh ve Bunların Furû`u Olan
İlimler
Mevzu`âtü’l`Ulûm’da fıkıh ve fıkıh usulü ilimlerine, şer`î ilimler arasında yer
14 Taşköprüzâde, Mevzû`at, s. 16.
15 Bilindiği gibi İslâm tarihsel sürecinde ilimler çeşitli tasniflere tâbi tutulmuşlardır ve ancak bu
tasniflerin hemen tamamında ilimler tasnif edilirken İslâmî ilimler bir alt dal olarak
verilmektedir. Halbuki Taşköprüzâde burada sadece İslâmî ilimleri tasnif etmektedir.
İlmlerin daha önce yapılmış tasnifleri konusunda bkz. Harizmî, Mefâtihu’l-`Ulûm, neşr.: G.
Van Vloten, Leiden, 1865; Farabî, İhsâu’l-`Ulûm, çev.: Ahmet Ateş, İstanbul, 1990; Ebû Hamid
Muhammed b. Muhammed Gazalî, İhyâu `Ulûmi’d-Dîn, çev.: Mehmet A. Müftüoğlu, İstanbul,
ts.; İbn Haldun, Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed, Mukaddime, çev.: Z. Kadiri Ugan,
İstanbul, 1991. Ayrıca geniş bilgi için bkz. Ali Duman, İslâm Bilim Tarihi Ders Notları, Malatya
2000, ss. 33-45.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
55
verilmiştir. Bundan başka “Şer`î İlimlerin Furu`u” başlığı altında fıkıh ve usulla
ilgili çeşitli tali mesele ve ilimler de nakledilmektedir.
1. Fıkıh Usûlü
Taşköprüzâde, usul-ı fıkhı, şer`î ilimlerin beşincisi olarak saymaktadır. Burada
usul-ı fıkhın tanımını yaptıkdan sonra, maksadını ve faydasını bildirmekte ve
peşinden de usul-ı fıkıh alanında yazılmış eserleri ve bu eserlerin sahiplerini
tanıtmaktadır. Usul-ı fıkıh konusu eserde I. cild 634. sayfadan başlayıp, 642.
sayfaya kadar yaklaşık olarak dokuz sayfa sürmektedir.
Taşköprüzâde usul-ı fıkhın tanımı, gayesi ve faydaları konusunda
şunları söylemektedir:
“Bu bir ilimdir ki anınla ahkâm-ı şer`iyye-i fer`iyye edille-i icmâliyye-i yakîniyyesinden
istinbât ile bilinir ve mevzû-ı edille-i şer`iyye-i külliyyedir. Ahkâm-ı şer`iyyenin anlardan
keyfiyet-i istinbâtı haysiyetinden, ve mebâdîsi arabiyyetinden ve ba`zı `ulûm-ı şer`iyye ve
akliyyeden me’hûzadır. Ve bundan ğaraz ahkâm-ı şer`iyye-i fer`iyyeyi edille-i erba`a-i
tafsiliyyesinden –ki Kitab ve Sünnet ve İcmâ` ve Kıyasdır- istinbât melekesini tahasîldir ve
faidesi ahkâm-ı mezkûrâyı `alâ vechi’s-sıhha istinbâtdır…”16
Yani Taşköprüzâde Fıkıh Usûlü’nü, şer`i hükümlerin teferruatının
(ahkam-ı şer`iyye-i fer`iyye) toplu (icmâlî) delillerinden istinbat edilmesini
sağlayan bir ilim olarak tanımlamaktadır. Konusu da, şer`î hükümlerin
kendilerinden nasıl istinbat edileceğini göstermesi açısından, küllî şer`î
delillerdir. Fıkıh Usulü’nün başlangıcının Arapçadan, bazı şer`î ve aklî
ilimlerden alınmış olduğunu söyleyen Taşköprüzâde, Fıkıh Usûlü’nün
amacının teferruatla ilgili şer`î hükümleri, Kitap, Sünnet, İcmâ` ve Kıyas’dan
meydana gelen tafsîli dört delilden, çıkarabilme kabiliyetini kazandırmak
olduğunu söylemekte ve. Fıkıh Usulü’nün faydasının şer`î hükümleri doğru bir
şekilde belirlemek olduğunu bildirmektedir.
Görüldüğü gibi Taşköprüzâde, küllî delilleri konu alarak şer`î
hükümlerin istinbat yollarının ortaya konulmasında fıkıh usulünü, Kitap,
Sünnet, İcma ve Kıyas gibi delillerle şer`i hükümleri istibât edebilme
kabiliyetini kazandırmaya yönelik bir ilim olarak ortaya koymaktadır.
Bundan sonra Taşköprüzâde usûl-ı fıkh alanında yazılmış eserleri ve bu
eserlerin sahiplerini tanıtmaya başlar. Burada Cassas adıyla şöhret bulmuş olan
Hanefî alimi Ahmed b. Ali Ebû Bekir er-Razî’nin hayatı hakkında bilgi
verdikden sonra, el-Usûl adlı eserinden bahseder. Daha sonra ilm-i hilaf’ı ilk
olarak ortaya koyan Ubeydullah b. Ömer b. İsa Ebu Zeyd ed-Debusî ve
Debûsî’nin el-Esrâr, Takvimü’l-Edille ve el-`Emedü’l-Aksâ adlı eserlerinden
16 Taşköprüzâde, Mevzu`ât, c. I, s. 634.
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
56
bahseder. Ali b. Muhammed b. el-Hüseyn b. Abdilkerim b. Musa b. İsa
Mücahid Ebu’l-Hasen Fahrü’l-İslam el-Pezdevî ve Usûl’ünden bahsettikden
sonra Pezdevî’nin eserine yazılmış olan Abdülaziz b. Ahmed b. Muhammed elBuhari’nin el-Keşf ( )الكشفve Şerh-i Pezdevî ( );شرح پزدوىEbu Abdullah
Muhammed b. Muhammed b. Ömer el-Ahsikisi’nin et-Tahkik ( );التحقيقŞeyh
Ekmelüddin el-Babertî’nin Takrîr ( )التقريرisimli şerhlerini sayar.17
Daha sonra Şemsü’l-Eimme Muhammed b. Ahmed b. Ebî Sehl Ebu Bekr
es-Serahsî’nin hayatı ve Usûl’ü hakkında bilgi verdikden sonra, Amidî’nin
İhkamü’l-Ahkâm ()’احكام الاحكامı; İbn Hâcib’in Münteha’s-su’âl ve’l-Emel fi
`İlmeyi’l-Usûli ve’l-Cedel ( )منتهى السؤل و الامل فى علمى الاصول و الجدلve muhtasarı ve
bu kitapların şerhlerinden bahseder. İbn Sa`âtî’nin el-Kava`id ve’l-Bedâyi`
( );القواعد البدايعMazharuddin Ahmed’in Mecma`u’l-Bahreyn ( );مجمع البحرينEbu’lBerekât Hafızüddin en-Nesefî’nin el-Menâr ( )المنارgibi daha pek çok usul
kitaplarını, onların şerhlerini ve yazarlarını sıralamaktadır.
2. Fıkıh
Taşköprüzâde şer`î ilimlerin altıncı sırasını fıkha tahsis etmiştir. Eserin birinci
cildinin 642. sayfasından 744. sayfasına kadar yaklaşık 102 sayfa fıkıh konusuna
ayrılmıştır. Burada fıkhın tanımı, amaçları, faydası sayıldıkdan sonra, başta
dört mezhebin imamı olmak üzere önemli müctehid ve fakihler ve onların
eserleri hakkında bilgiler verilmektedir.
Taşköprüzâde fıkhın tanımı, amacı ve faydalarını şöyle saymaktadır :
“Bu bir ilimdir ki ahkâm-ı şer`iyye-i fer`iyye-i `ameliyyeden bahisdir edille-i tafsiliyyeden
istinbâtı haysiyetinden. Ve mebâdisi mesâil-i usul-ı fıkhdır ve sâir ulûm-ı şer`iyye ve
arabiyyeden dahi istimdâdı vardır ve faidesi onunla vech-i meşrûh üzre amel hâsıl
olmakdır. Ve bundan ğarazi`mâl-i şer`iyyeye iktidâr melekesini tahsîldir ve daha vaktâki
ulûm-ı `ameliyyede gaye ve ğaraz tahsil-i zann olub kesb-i yakîn olmadıysa zira edillenin
cümlesinin akvası ki Kitab ve Sünnetdir anlar dahi egerçi kat`iyyü’s-sübûtdur lakin
zannü’d-delâledir pes ol cihetden mahall-i ictihâd olmuşdur…”18
Yani Taşköprüzâde’ye göre Fıkh, tafsîli delillerinden, fer`î ameli
meselelerle ilgili şer`î hükümleri, istinbât etmekten bahseden bir ilimdir.
Başlangıcı itibariyle fıkıh usulu meseleleriyle irtibatlı bulunmasına rağmen
diğer şer`î ve Arabî ilimlerden de faydalanmaktadır. Fıkhın faydasının onunla
amel etmenin sağlanması olduğunu söyleyen Taşköprüzâde, Fıkhın
maksadının, eğer ameli ilimlerde gerçek ortaya çıkmamışsa, zanna ulaşmak ve
şer`î amellere iktidar yeteneğini kazanmak olduğunu belirtmektedir. Çünkü
17 Taşköprüzâde, Mevzû`ât, c. I, ss. 636-640.
18 Aynı eser, c. I, ss. 642-643.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
57
delillerin en kuvvetlisi Kitap ve Sünnet olmakla birlikte, onların da sübutu kat`î
delâleti zannidir, bu yüzden içtihada konu olmuşlardır.
Fıkıhla ilgili bu bilgileri verdikden sonra izlenmeye en müstehak olan
mezheb meselesine giren Taşköprüzâde, burada Ebû Hanife’nin mezhebinin en
doğru ve izlenmeye en layık mezhep olduğu düşüncesini serdetmektedir. Bunu
Ebû Hanife’nin diğer imamların hepsinden daha tutarlı ve hükümlerde seçkin,
hüküm verme konusunda re’y ile önder olan bir kimse olması ve Kitap, Sünnet
ve re’yi en iyi bilen imam olması görüşleriyle desteklemeye çalışır19.
Bundan sonra bir mezhebe mensub olmanın gerekliliği konusuna
girerek, bu konuda da bir mezhebe müntesip olmanın zorunluluğu fikrini ileri
sürer. Hatta bir mezhebe mensub olması gereken kimsenin kendi mezhebini
hataya ihtimali olmakla beraber en doğru, diğerlerini ise doğruya ihtimali
bulunmakla beraber yanlış mezhep olarak değerlendirmesi gerektiği
konusunda uyarır20.
Bundan sonra Ebu Hanîfe’nin hayatı, menkıbeleri ve diğer imamları
üstünlükleri konusuna geçerek on başlık altında yaklaşık otuz sayfa Ebû
Hanife’yi anlatır. Daha sonra İmam Malik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in
hayatları hakkında bilgi verir. Bunlardan sonra da Hanefî mezhebinin önde
gelenlerinden başlamak üzere her mezhebin seçkin şahsiyetleri hakkında bilgi
verir21.
3. Fıkıh Usûlünün Furû`u Olan İlimler
Kitabın ikinci cildinde “İlm-i Usûl-ı Fıkhın Furû`u” başlığı altında, fıkıh
usulüyle ilgili çeşitli ilimleri sıralayan Taşköprüzâde, burada İlm-i Nazar, İlm-i
Münazara, İlm-i Cedel, İlm-i Hilaf’dan bahsetmekte ve bu ilimlerin tanımları,
maksatları ve faydaları ile ilgili bilgiler vermektedir.
a) Nazar İlmi
Fıkıh Usûlünün kendisinden şer`î hükümlerin istinbât olunduğu sem`î
(duymaya ilişkin) delilleri konu edindiği gibi, Nazar İlmi’nin de sem`î delilleri
kendisine konu edinmesinden dolayı Taşköprüzâde, Nazar ilmini Fıkıh
Usulü’nün alt dallarından biri olarak değerlendirmektedir. Nazar ilmi’nin
açıklamasında o şöyle der:
“Bu ilm-i mantıkdır ki edille-i sem`iyyenin ahvalinden veyahud hudûd-ı ahkâm-ı
şer`iyyeden bâhisdir ve bu ilim furû`-ı usuldendir zira ilm-i usûl ahvâl-i edille-i
19 Taşköprüzâde, Mevzû`ât, c. I, ss. 643 vd.
20 Aynı yer.
21 Aynı eser, c. I, ss. 644-680.
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
58
sem`iyyeden bâhisdir andan ahkâm-ı şer`iyye istinbât olunduğu haysiyetden.”22
Yani nazar ilmi, sem`î (duymayla ilgili) delillerin -bunlar Kitap, Sünnet
ve İcma`dır- hallerinden ya da şer`î hükümlerin sınırlarından bahseden mantıkî
bir ilim olduğundan ve fıkıh usulü de, sem`î delilleri konu edinmiş olduğu için
fıkıh usulünün alt bilim dallarından biridir. Nitekim nazar ilminin dayalı
bulunduğu ilimlerden olan mantık da usul ilminin alt dalları arasındadır.
Taşköprüzâde’nin açıklamalarına göre, nazar ilmi Kitap, sünnet, İcmâ gibi
duymaya ilişkin deliller ile şer`î hükümlerin sınırlarını araştıran bir ilim olduğu
için fıkıh usulünün alt dalları arasındadır.
b) Münazara İlmi
Taşköprüzâde, fıkıh usûlünün alt dalları arasında saydığı ilimlerden ikincisi
olan münazara ilmini aklî ilimler arasında da saymaktadır. Münazara ve nazar
ilimlerinin birbirleriyle yakından irtibatlı olduğuna dikkat çeken Taşköprüzâde
fıkıh usulünün alt bilim dallarını saydığı yerde münazara için:
“Bir ilimdir ki mütehasımeyn ahvalinden bahs eder. Tâ ki ikisinin beyninde tertîb-i bahs
ala vechi’s-savâb olub hak zahir ola bi-la irtiyâb. Ve bu ilim envâ`-ı ulûm-ı akliyyeden dahi
olur…”23
Yani münazara ilmi, hasım olanlar arasında doğrunun şüphesiz bir
biçimde ortaya çıkması için düzeni sağlayan ve birbirine karşıt görüşte
olanların durumlarından bahseden bir ilimdir dedikten sonra bu ilmin
teferruatlı açıklamasını aklî ilimleri sıraladığı yerde yaptığını belirtir.
Taşköprüzâde, aklî ilimleri sıraladığı yerde münazara ve nazar ilimlerini
birlikte mütalaa eder ve münazara ilmi için burada şu açıklamalarda bulunur:
“Bu bir ilimdir ki anda münazırîn beyninde îrâd-ı kelâmın keyfiyetinden bahs olunur. Ve
bu ilmin mevzû`ı edilledir anınla ğayr üzerine isbât-ı müdde`â olduğu haysiyetinden. Ve
mebâdîsi bazı umurdur ki bi-nefsihâ beyyine ve zâhiredir. Ve bundan ğaraz turuk-ı münâ-
zara melekesini tahsîl ve mübahasede zabt vukû`undan halas levazımını tekmîldir. Tâ ki
cenâb-ı savab müte`ayyin ve hitabdan mümtâz ve mütebeyyin ola…”24
Taşköprüzâde, tartışma adabı ve bunun nasıl olması gerektiği
konusunda düzenleyici bir nitelik taşıyan münazara ilmini aklî ilimlerin bir
parçası olarak değerlendirmekte, bu sebeple de bu ilmin fıkıh usulü altında da
incelenebileceğini söylemektedir.
22 Taşköprüzâde, Mevzû`ât, c. II, s. 250.
23 Aynı eser, c. II, s. 250.
24 Aynı eser, c. I, s. 331.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
59
c) Cedel İlmi
Taşköprüzâde, aklî ilimlerden olmakla birlikte Usul-ı Fıkh’ın bir alt dalı olarak
gösterdiği Cedel İlmi hakkında: “Bu ilim ibaretdir her kangı vaz` olursa olsun
isbât idüb ve her kangı vaz` olursa olsun hedm etmekden…”25 Yani cedel ilmi
ne şekilde ortaya konursa konsun kanıtlayıp ve her ne şekilde ortaya konursa
konsun onu yok etmekden ibaret açıklamalarında bulunmaktadır. Aklî ilimler
arasında cedel ilmi hakkında verdiği açıklamalarda ise:
“Bu bir ilimdir ki bâhisdir şol tarafdan ki anınla her ne makûle vaz`-ı murâd olursa anı ibrâma ve yine hedm ve i`dama iktidâr olunur. Bu ilim furû`-ı ilm-i nazardandır. Ve ilm-i hilâfın mebnâsıdır. Ve dahi mebahis-i mantıkın ahad-i eczâsı olan cedelden me’hûzdur. nihayet mertebe-i ulum-ı diniyyeye mahsusdur…. Ve bundan ğaraz ve merâm tahsîl-i meleke-i hedm ve ibramdır. Ve faidesi kesiredir ahkâm-ı ilmiyye ve ameliyyede ilzâm-ı muhâlifîn ve def`-i şükûk-ı mu`ânidîn içün.ve bunda ulemâ-i ahyâr turuk-ı müte`addide ihtiyâr
eyleimşlerdir.”26
Cedel ilminin vaz edilmiş bir hükmün delillendirilmesi veya yok
edilmesi konusunda akli bir ilim olduğunu söyleyen Taşköprüzâde, onu nazar
ilmiyle irtibatlandırdığı gibi, mantık ilminin önemli bir parçası olan cedelle de
ilişkilendirmekte, hem akli ilimlerin bir parçası olarak saymakta, hem de dinî
ilimler için çok önemli olduğunu belirtmektedir.
d) Hilaf İlmi
Fıkıh Usûlü’nün önemli alt dallarından biri olan İlm-i Hilâf konusunda
Taşköprüzâde’nin açıklamaları şu şekildedir:
“Bu ilim şol cedeldir ki ashâb-ı mezâhib-i fer`iyye beyninde vaki`dir. İmam Hanîfe ve Şâfi`î
gibi ve anların emsâli rıdvânullahi aleyhim ecma`în. Bununla İlm-i Cedel beyninde fark
madde ve suret iledir. Zira cedel mevadd-ı edille-i hilâfiyyeden bâhisdir, hilâf edillenin
suverinden bahisdir. Uluemâdan ba`zı hilâfiyâtdan on mesâil tahrîc eylemişdir ba`zı yirmi
mesail etmişdir erba`în ve hamsîne varınca tâ ki enmûzec olub bakîleri anlar ile mu`teber
ola.”27
Taşköprüzâde’nin bu açıklamalarından anlaşıldığına göre İlm-i Hilâf bir
tartışma ilmidir ve İlm-i Cedel ile çok yakın irtibatı vardır. Hilaf ilminin
mezhepler arasında tartışmalı konularda akıl yürütme şeklinde değerlediren
Taşköprüzâde, onun Cedel İlmi ile olan farkını madde ve şekil olarak
bildirmektedir. Cedel de ihtilaflı olan delillerin şekilleri tartışma konusu
yapılırken, Hilafda delillerin ve onlardan elde edilen hükümlerin tartışma
25 Taşköprüzâde, Mevzû`ât, c. II, s. 249.
26 Aynı eser, c. I, s. 332.
27 Aynı eser, c. II, s. 250.
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
60
konusu yapıldığını söylemektedir.
4. Fıkhın Furu`u Olan İlimler
Bundan sonra ikinci cildin 251-253. sayfalar arasında “Fıkıh İlmi’nin Fer`îleri”
başlığı altında Ferâiz, Şurût ve Sicillât, Kazâ, Şer`î hükümleri Bilme ve Fetvâ
ilimlerini incelemektedir.
a) Ferâ’iz İlmi
Taşköprüzâde’nin Ferâiz İlmi konusunda yazdıkları şunlardır:
“Bir ilimdir ki terk-i mevtayı Kitabullahda ve Sünnet-i Resulünde ve icmâ`-ı ümmet-i Resûlde olan furûz-ı mukaddere üzere kısmetin ahvalinden bahisdir. Ve bu ilmin şöhreti tafsilinden bizi iğna eylemişdir aslında İlm-i Fıkhdan bir bâbdırlakin gayer `usrundan ve ziyade şerefinden ulemânın kesret-i i`tinaları olmagın bunu efrâd bi’t-tedvîn eylemişlerdir
tâki bir ilim-i müstakil add olunub furû`-ı İlm-i Fıkhdan kılınmışdır.”28
Yani bu, ölülerin terekelerini Kur’an, sünnet ve İcma’da takdir edilmiş
şekilleri üzere taksim etmenin durumundan bahseden bir ilimdir. Bu ilmin
sahip olduğu şöhret, bizi onu açıklamaya gerek bırakmayacak kadar büyüktür.
Aslında fıkıh ilminin bir babıdır. Fakat son derece zor olması ve şerefinin
fazlalığı alimlerin ona özen göstermeleri oranını yükseltmiş, bu şekilde onu
ayrı olarak tedvin etmişlerdir. Böylece ayrı bir ilim olarak değerlendirilip,
fıkhın furû`undan kabul edilmiştir
Bilindiği gibi ferâ’iz ölen kimsenin geriye bıraktığı mirasının taksimiyle
ilgilenen bir ilimdir. Taşköprüzâde fera’iz’in aslen fıkhın içerisinde yer
almasına rağmen, taşıdığı önem ve zorluklar sebebiyle fıkhın furû`u olarak
ayrıldığını söylemektedir.
b) Şurût ve Sicillât İlmi
Taşköprüzâde bu ilm-i hem fıkh’ın hem de ilm-i inşâ’nın alt dalları arasında
zikretmektedir. Fıkh’ın bir alt dalı olarak bu ilim hakkında yazdıkları şunlardır:
“Bu bir ilimdir ki anda mua`melâta müte`allıka olan ahâm-ı şer`iyyeyi rikâ` ve defâtire
sevkin keyfiyetinden bahisdir ta ki `inde’l-ihtiyâc anınla ihticâc oluna ve bu ilim lafzı
i`tibari ile furu`-ı İlm-i İnşâddır ve mazmûn-ı fahvası i`tibari ile furû`-ı İlm-i Fıkhdandır.”29
Yani Bu, ihtiyaç halinde kendisiyle ihticâc olunabilmesi için,
mu`amelelere bağlı olan şer`i hükümleri kayıt ve defterlere yazılmasının
mahiyetinden bahseden bir ilimdir.
Şurût ve Sicillât ilmi konusunda İlm-i İnşâ’nın alt dalları arasında saydığı
28 Taşköprüzâde, Mevzû`ât, c. II, s. 251.
29 Aynı yer.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
61
yerde ise şunları yazmaktadır:
“Bu ilim lafzı i`tibari ile furu`-ı İlm-i İnşâdandır, medlûlü i`tibâri ile furû`-ı İlm-i
Fıkhdandır. İlm-i mezburda ahkâm-ı şer`iyyeye müte`allık olan kelimâtı inşâdan bahs olunur. Ve bunun mevzu`u ve menfa`ati zâhirlerdir. Ve mebadîsi İlm-i İnşâ ve İlm-i Fıkhdır.
Ve bu ilmin örf-i nasdan dahi istimdâdı vardır.”30
Özellikle pratik hayat açısından ihtiyaç duyulan, davaların ve onlara
verilen hükümlerin yazılmasıyla ilgili Şurût ve Sicillât ilminde kadıların
görevlerine işaret eden Taşköprüzâde, bu ilmin sonradan meydana gelebilecek
bir takım anlaşmazlıklarda çok faydalı olacağını söylemektedir.
c) Kazâ İlmi
Fıkıh kitaplarında “Edebü’l-Kâdî” başlığı altında ele alınan ve Taşköprüzâde
tarafından “Kaza İlmi” olarak isimlendirmiş olan bu ilim hakkında
Taşköprüzâde’nin vermiş olduğu açıklama oldukça kısadır. Hatta ilmin tanımı
ve muhtevası konusuyla doğrudan ilgili olan sadece bir cümledir. O cümle de
şu şekildedir: “Bir ilimdir ki kuzâta mahsusa olan adabdan bahisdir”31
Bu ilmin kadılara mahsus olan edeblerden bahseden bir ilim olduğunu
bildiren bu açıklamadan sonra, Kaza ilmiyle ilgili bir tek kitaba işaret
edilmiştir. Bu açıklamadan da anlaşılacağına göre Taşköprüzâde, Kaza ilmini,
kadıların mahekemelerde nasıl tutum ve davranış içinde olması gerektiğine
dair bir ilim olarak değerlendirmektedir.
d) Şeri`atların Hükümlerini Bilme ilmi
Taşköprüzâde’nin fıkhın alt dalı olarak saydığı ilimlerden biri de şeri`atların
hükümlerini bilme ilmidir. O bu konuda şunları söyler:
“Ma`lûm ola ki fukaha ahkâm-ı şer`iyyeyi ta`lîl üzere iktisâr eylemişlerdir delil-i sem`î ile
ki Kitab ve Sünnet ve İcmâ` iledir veyahûd akılla ki Kıyasdır bâ`is-i iktisâr dahi ya
maksûdlarında ol mikdâr-ı kâfî olduğu ola veyahud ibâd ma`rifet-i hükm-i ilahiden `âciz
oldukları içün ola nitekim kâil demişdir: ( )لم يخلق العقل دراكا لحكمة * لكن ليقبل ما يأتيه من حكمtercüme:
(Hikmetin idrak içün halk etmedi `aklı hüdâ * belki hükme imtisâl idüb ide ânı eda). Lakin
ba`zı fuzelâ şekkerallahu sa`yühüm te`abbüdî olmayan ahkamda bezl-i mechûd idüb ahkâmda istihrâc-ı hükm eylemişlerdir tâki kabulünde kulûb-ı `ibâda itmi’nân ve tanşît-i
ezhân hâsıl ola ki bir emirde âmirin maksadı olan hikmete ıttılâ` bâ`is-i neşât-ı ezhân ve
sebeb-i teşennüf esmâ`dır ol sebebden ba`zı kütüb-i tasnîf idüb şeraì`in hükm ve
mehâsinini hasebü’l-makdûr beyân etmekde kusûr etmediler…”32
Bu metnin sadeleştirilmesi şöyledir: Bilinmeli ki şer`i hükümleri, sem`î
30 Taşköprüzâde, Mevzû`ât, c. I, s. 297.
31 Aynı eser, c. II, s. 251.
32 Aynı eser, c. II, ss. 251-252.
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
62
deliller Kitap, Sünnet ve İcma’dır veya akılla ki kıyasdır, illetleri üzere
kısıtlamışlardır. Kısıtlamanın sebebi de ya bunun maksatlar için yeterli olması
veya kulların ilahi hükmü bilmekden aciz olmalarıdır. nitekim şöyle
demişlerdir : * Hikmetin idrakini içün halk itmedi aklı Hüdâ * Belki hikemuhu
imtisal idüb ide onu edâ. Fakat Allah gayretlerinin şükrünü artırsın bazı
faziletli kimseler te`abbüdî (ibadetle ilgili) olmayan hükümlerde gayret
harcayıp, ahkamda hüküm çıkarmışlardır. Böylece bunu kabul ederek kulların
gönüllerinde ferahlık ve zihinlerinde berraklık meydana gelsin bir işde
emredenin maksadı olan hikmete ulaşmak zihinlere aydınlık ve süslenme
sebebidir.
Taşköprüzâde, insanların hayatlarında ihtiyaç duydukları ve duyacakları
konuların şer`î hükümlerinin bilinmesi konusunda alimlerin hangi yöntemleri,
nasıl kullandıkları ve nasıl sonuçlara ulaştıkları konusunda bilgi veren bir ilim
olarak değerlendirdiği bu ilimle insanların zihinlerinin aydınlatıldığını
söylemektedir.
e) Fetvâlar İlmi
Taşköprüzâde’ye göre fıkhın alt dallarından biri de fetvâlar ilmidir. “Bu bir
ilimdir ki anda vekâî`-i cüz’iyyede fukahadan sadır olan ahkâm rivâyet olunur
tâ ki kendilerinden sonra gelen kasırîne emr sehl ola…”33
Yani bu, cüz’i konu ve olaylarda müctehidlerin getirdikleri çözümlerin,
sonraki dönemlerde yaşayanların işinin kolay olması bakımından nakledilen
bir ilimdir şeklinde tanımlamaktadır. Taşköprüzâde’ye göre fetvalar ilmi,
geçmişte yaşamış alimlerin, karşılaştıkları meseleler karşısında vermiş
oldukları hükümlerin neler olduğunu insanlara anlatma, bu şekilde onların
karşılaştıkları benzer sorunlara çözümler getirebilme ilmidir.
Sonuç
Ebu’l-Hayr İsmaüddin Ahmed Efendi XV-XVI. yy Osmanlı bilginlerinin,İslâmî
ilimler alanında zirveye çıkmış bir alimi olarak, İslâmî ilimleri kendine mahsus
bir biçimde tasnif eden ilk alimdir. O, kendisinden önce yapılmış ilim
tasniflerinden farklı bir biçimde şer`î ilimleri en alt dallarına kadar ayıran ve
her birini tanımı, konusu, amaçları ve faydaları bakımından değerlendiren bir
ansiklopedist olmasının yanında, bütün ilimlerle ilgili eser vermiş olan yazarlar
ve eserleri hakkında derli toplu bilgiler içeren Miftâhü’s-Sa`âde ve Misbâhü’sSiyâde adlı eseriyle farklı bir çığır da açmıştır.
Miftâhu’s-Sa`âde’yi Mevzû`âtu’l-`Ulûm adıyla Türkçeye çeviren
33 Taşköprüzâde, Mevzû`ât, c. II, s. 252.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu`âtu’l-`ulûm’da Yer Alan Usul ve Fıkh İle İlgili İlimler
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
63
Taşköprü-zâde Ahmed Efendi’nin oğlu Taşköprüzâde Mehmed Efendi de en az
babası kadar Osmanlı-Türk ilim tarihinin önemli şahsiyetlerinden biridir. O, bu
eseri çevirmekle kalmamış, bazı yerlerine önemli sayılabilecek katkılarda da
bulunmuştur.
Mevzû`âtü’l-`Ulûm’da yer alan fıkh, fıkhın alt dalları (furû`u), fıkh usûlü
ve fıkıh usulünün alt dalları olan ilimlerle ilgili olarak aktarılan bilgiler, bugün
ismi bile unutulmaya yüz tutmuş bazı ilimlerin, ilimler arasındaki konumunun
belirlenmesine katkıda bulunmasından başka, işlev alanlarını göstermekte,
bugünün İslam Hukukçuları için fıkhın boyutlarını ortaya koymaktadır.
Mevzû`âtü’l-`Ulûm ise bugünkü dilimize kazandırılması gereken büyük
bir İslâm İlimleri Ansiklopedisi’dir. Onda mevcut ilimler ve bu ilimlerle ilgili
eserler ve yazarlarının hayatları hakkındaki bilgiler, gerçekten değerini hala
koruyan birer hazine niteliğindedir.
Özet
Ansiklopedi türü çalışmalar her zaman, araştırmacılar için en önemli müracaat
kaynakları olagelmiştir. Taşköprüzâde İsamüddin Ahmed Efendi ilk ansiklopedistlerden biri olarak kabul edilebilir ve ilimler ansiklopedisi niteliğindeki eseri
Mevzû’âtü’l-Ulûm adlı kitabı gerçekten de önemli bir kaynaktır. Yaşadığı döneme kadar
ortaya çıkmış bütün İslâmî bilimler, bu bilimlerle ilgili önemli eser ve şahsiyetler
hakkında bilgiler içeren bu kitapta, bugün ismi bile unutulmaya başlamış fıkıh ve fıkıh
usulünün alt dallarıyla ilgili de çok değerli bilgiler de bulunmaktadır. Bu sebeple bu
makalede Taşköprüzade İsamüddin Ahmed Efendi’nin Mevzu`âtü’l-`Ulûm adlı
eserindeki fıkıh, fıkıh usulü ve alt dallarıyla ilgili bilgiler derlenerek, ismi bile
unutlmaya yüz tutmuş bilimlerin gündeme taşınması amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Taşköprüzâde İsamüddin Ahmed Efendi, Taşköprüzâde
Kemâlüddin Mehmed Efendi, Mevzû`âtü’l-`Ulûm, Fıkh, Usul-ı Fıkh.
Bibliyografya
Aktepe, M. Münir, “Taşköpri-zâde”, İA, c. XII,/I, ss. 41-45.
Babinger, Franz, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, çev.: Coşkun Üçok, Mersin
1992.
Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, haz.: Ali Fikri Yavuz, İsmail Özen,
İstanbul, ts.
Çevik, Mümin, İlimler Ansiklopedisi, Üçdal Neşriyat, İstanbul, ts.
Duman, Ali, İslâm Bilim Tarihi Ders Notları, Malatya 2000.
Farabî, İhsâu’l-`Ulûm, çev.: Ahmet Ateş, İstanbul, 1990.
Furat, Ahmet Suphi, “Şekayık-ı Nu`maniyye’nin Türk İlim Tarihindeki Yeri”,
Türk Tarihinde ve Kültüründe Kastamonu, Tebliğler, Ankara 1989.
Gazalî, Ebû Hamid Muhammed b. Muhammed, İhyâu `Ulûmi’d-Dîn, çev.:
Ali Duman
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1
64
Mehmet A. Müftüoğlu, İstanbul, ts..
Harizmî, Mefâtihu’l-`Ulûm, neşr.: G. Van Vloten, Leiden, 1865.
İbn Haldun, Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed, Mukaddime, çev.: Z.
Kadiri Ugan, İstanbul, 1991.
İzmirli İsmail Hakkı, İlm-i Hilaf: Tartışmalar Bilimi, sad.: Ali Duman, Malatya
2002.
Nev`îzâde Atâyî, Hadâiku’l-Hakâik fî Tekmileti’ş-Şakayık, İstanbul 1989.
Taşköprüzâde Ahmed Efendi, Mevzû`âtü’l-`Ulûm, çev.: Taşköprüzâde
Kemalüddin Mehmed Efendi, Ahmed Cevdet Tab`ı, İkdam Matbaası,
Darü’s-Saade 1313.
--------, eş-Şakaiku’n-Nu`maniyye fî `ulemâi’d-Devleti’l-`Usmâniyye, (Mecdî
Mehmed Efendi Tercümesi, Hada’iku’ş-Şakayık), İstanbul 1989.

Konular