Ortak Türk - Mısır Halk Kültürü Ürünlerinin Araştırılması Üzerine Görüşler *

Ortak Türk - Mısır Halk Kültürü Ürünlerinin Araştırılması
Üzerine Görüşler *
Prof. Dr. Erman ARTUN
XI. yüzyıl ve sonrası Orta Asya Türklüğü için sürekli bir göç devri oldu. Bir kısım
Türk boyları orada kendilerini korurken, bir kısım Türk boyları da batıya doğru göç ettiler.
Batıya doğru göç edenler de çeşitli yönlere ayrıldılar. Kimisi kuzeyi takip etti ve
Karadeniz’in kuzeyine gitti. Bir kol Kafkaslarda konakladı; bir kol güneye indi. Bir başka
kol Anadolu’ya girdi. Böylece büyük kitleler halinde göç eden Türk boyları İran,
Azerbaycan, Kafkasya, Suriye, Irak, Mısır, Anadolu ve Rumeli’ye yayıldılar.
Türkler, dünya üzerinde geniş bir alana yayılmış, çeşitli kültür ve uygarlık
kaynaklarından beslenmiştir. Türkler büyük bir kültür coğrafyasına sahiptir. Bu
coğrafyada, tarih sürecinde Türkler; imparatorluklar, devletler, beylikler, hanlıklar
biçiminde örgütlenmiştir. Orta Asya, İslamiyet ve imparatorluk süreçlerinden günümüze
kadar aktarılan kültürel miras, her iki ülke için kesişme noktalarına sahiptir.
Türk edebiyatı gelişimi boyunca komşu coğrafyalardaki halkların edebiyatından
etkilenmiştir. Bu etkileşimler de doğaldır. Türkler İslamiyet’i kabul etmezden ve Anadolu
coğrafyasına yerleşmeden önce özgün ve milli bir edebiyata sahipti. Dinî ve coğrafî
değişmeler sonucu Türkler yeni bir uygarlık dairesine girdi. Bu uygarlık dairesine
Araplardan ve Farslardan siyasi kültürel ve edebi anlamda etkilenmeler, gerçekleşmeye
başlamıştır. IX. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadarki dönemde Türk sanatçıları Orta Doğu’yu
ve İslam dünyasını, Arap dili ve edebiyatını yakından tanıyor, Arapça’dan tercümeler
yapıyordu. Türkçe şiirlerde aruz ölçüsünün uzun bir dönem kullanılması, Türk şairlerin
Arapça divan tertiplemeleri, bazı Arapça ek, kelime ve söz öbeklerinin Türkçe’de hâlâ
kullanılması Arap dili ve edebiyatının Türk dili ve edebiyatına etkilerini gösteren bazı
örneklerdir.
Türk ve Mısır halklarının ilişkileri çok eski dönemlere uzanmaktadır. Türkler ve
Mısırlılar yüzyıllar boyunca sürekli etkileşim halinde olmuşlardır. Aynı coğrafyayı
paylaşmaları, her iki halkın maddî ve manevî kültüründe büyük izler bırakmıştır. Mısır’la
dokuzuncu yüzyılda başlayan ve on altıncı yüzyıldan itibaren Osmanlılarla devam eden
uzun bir tarihimiz ve bunun geride bıraktığı önemli bir kültürel birikim, aile bağları ve
halklar arasında karşılıklı sempati vardır.
Türk ve Mısır halklarının 500 yıllık ortak tarihleri, birliktelikleri, kültürel ilişkileri
vardır. Türkler ve Araplar bin iki yüz elli yıldan bu yana, beraber yaşayan kardeş
topluluklardır. Özellikle, Mısırlılar ve Türkler, Tolonlar zamanından beri beraber
yaşıyorlar. Ondan sonra İhşidliler, Memluklar ve Osmanlılar Mısır’a gelip, Mısırlılarla
beraber yaşadılar.
Dünyanın en eski uygarlıklarından biri olan Mısır toprakları, Yavuz Sultan Selim
zamanında (1517) Osmanlı devletinin bir parçası haline gelmiştir. Böylece din birlikteliği
olan Türkler ile Mısırlılar arasında idarî, askerî hatta malî bir birliktelik de meydana
* International Turkey Eygpt Relations Symposium and Art Exibition, 2-7 Kasım 2009
1
gelmiştir. Yüzyıllarca süren bu birlikteliğin etkisiyle dil, kültür, sanat, din, sosyal hayat
gibi çok farklı alanlarda etkileşimin olması da kaçınılmazdır.
Türklerin bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya göçü, beraberinde büyük kültür
değişimlerine de yol açmıştır. Osmanlılar Mısır’daki hayatın şekillenmesinde önemli bir
rol oynamışlardır. Osmanlı sanatı, edebiyatı, mimarisi, musikisi yalnızca İslam
uygarlığında değil, dünya uygarlık tarihi içinde özel bir yere sahiptir. Orta Asya
bozkırlarında doğup yeşeren Türk'ün sanat geleneği tanıştığı yeni kültürlerle gelişmiş,
kendi yorumunu da katarak yaşadığı yüzyıllara yeni bir üslup ile taşımıştır. Osmanlı
Devleti sınırlarını genişletirken karşılaştığı kültür geleneklerinin de öncüsü olmuştur. Üç
kıtada politik, ekonomik ve askeri hâkimiyet sağlayan Osmanlı aynı zamanda kendine
miras kalan kültür geleneklerini de reddetmemiş, taşıdığı geleneksel kültürün içine katarak
sindirmiştir (Birol, 2001: 178).
Pek çok Osmanlı şairi çeşitli nedenlerle Mısır’a gitmiş, giden şairlerden bazıları da
Mısır’la ilgili izlenim ve kanaatlerini dile getiren şiirler söylemişlerdir. Bu şiirler o
dönemde Osmanlının ve halkın, Mısır’a ve Mısırlılara bakış açısını göstermektedir.
Şiirlerde Mısır’ı verimli toprakları, Yusuf Peygamber’in yurdu olması, hurma ve şeker
kaynağı olması gibi yönleriyle övdükleri, tozlu ve sıcak, çöl iklimine sahip bir gurbet
diyarı olması gibi açılardan yermişlerdir.
Mısır'ın çok eski zengin bir tarihî-kültürel mirası vardır. Anadolu bir uygarlıklar
beşiğidir. Mısır ise bilinen insanlık tarihinde kendisinden sonra gelen kültürleri etkilemiş
önemli bir merkezdir. Kahire bir kültür ve sanat merkezi oldu. Arapça çok geniş bir alana
yayılarak kültür dili haline gelmiştir.
Mısır’a 500 yıldan fazla bir süre boyunca hakim olan Osmanlı Devleti, zengin
kültürünü bu bölgeye taşımış, halkların kurduğu ilişkiler bu kültürün paylaşılmasını,
bölgede kökleşmesini sağlamıştır. Bölgeye göç eden Türkler, beraberlerinde Anadolu-
İslam kültürünü, mimarisini, el sanatlarını, Türk Orta Asya-Anadolu kültür ve geleneğini,
folklorunu da taşımışlardır.
Mehmet Ali Paşa döneminde Mısır'da Osmanlı-Türk kültürü geliştirilerek bir temel
üzerine oturtulmuştur. Mehmed Ali Paşa'nın yenilik politikaları sonucunda Osmanlı-Türk
kültürü yaygınlaşmıştır. İstanbul'u örnek alan bu kültürel gelişimin sonucunda “Osmanlı-
Mısır” kültürü oluşmuştur. Mısır'da yaşayan Türklerle gelişen Türk kültür varlığı
günümüze ulaşmıştır.
Uygarlıklar ve kültürler arasındaki benzerlik birbirimizi anlamayı kolaylaştırıyor.
Mısır Osmanlının kültür mirasına sahip çıkmaya devam etmektedir. Türk dilindeki
kelimelerin ve kavramların yüzde 28’i Arapça kökenlidir. Mısır’da Türkçe kelimeler ve
kavramlar kullanılıyor. Günlük hayatta kullanılan dilde 1000-1500 Türkçe kelime vardır.
Kültürlerin birbirlerini etkilemeleri doğaldır. Nitekim Türk kültürü de diğer
kültürlerle etkileşimde bulunmuştur. Bu süreçte sadece alan taraf olarak kalmamış, diğer
kültürleri etkileyerek insanlığın ortak değerlerine büyük katkılarda bulunmuştur. Mısır’ı
yurt tutan Osmanlı, karşılaştığı yeni kültürlerle beraberinde götürdüğü Türk kültürünü
harmanlamıştır. Mısır’da, türkülerde, nakışlarda, yemeklerde, halk oyunlarında ve birçok
konuda Osmanlı sanatlarına mal olmuş ortak Türk-Mısır zevkini bulmak mümkündür.
2
Mısır’da Türk sanatı yeni bir kimlik kazanarak uygarlık tarihine Osmanlı mührünü
vurmuştur.
Mısır’da Türk edebiyatının her türünde önemli eserler verilmiş, bu edebi anlayış,
bölgede kök salmış ve yerel halkların kültürüyle kaynaşmıştır. Mısır ve Türkler arasındaki
kültür alışverişi, ortak bir kültürün temelini oluşturmuştur. Mısır’daki kültür hayatı ve
etkileşim incelendiğinde, Mısır’da Türk kültürünün yaşayan izleri olduğu görülecektir. Bu
yakınlaşma, akrabalık ilişkileriyle perçinlenmiş, ortaya zengin bir kültür çıkmıştır. Mısır’ı
dolaştığınızda ortak kültür özelliklerini görürsünüz.
Mısır’da Türk kültürünün yayılmasında ve gelişmesinde vakıfların büyük bir rolü
vardır. Vakıflar, şehirlerin alt yapısı, hayat kültürü ve diğer gereksinimlerin
karşılanmasında esas unsuru oluşturmaktaydı. Farklı amaçlara yönelik hayır kurumları
kurulmuştur. Geliri olan vakıflar; kültür, eğitim ve sanat konusunda da önemli hizmetler
yapmışlardır.
Osmanlı Devleti Mısır’da imar çalışmalarına büyük önem vermiş; yollar, köprüler,
camiler, medreseler inşa etmiştir. Ancak kültür mirası, mimari eserlerle sınırlı değildir;
Mısır topraklarında yerleşen Türkler, beraberlerinde, çeşitli sanat kollarını, yeme-içme
kültürünü, daha doğrusu Osmanlı uygarlığının bütün unsurlarını bu bölgeye taşımış,
yaygınlaştırmış ve günümüze kadar yaşamasını sağlamışlardır.
Mısır’da halen Türk motiflerinin ve kültürünün izlerine rastlamak mümkündür.
Mısır’la Türkiye arasında benzerlikler, ortak bir tarih ve ortak kültürel özellikler vardır.
Müziklerde, kıyafetlerde ve yemeklerde benzerlik vardır.
Mısır’da giyim biçimlerinden yemek çeşitlerine, musiki icrasına kadar geniş bir
alanı kaplayan kültürel etkileşimin temelinde, İstanbul merkezli Osmanlı kültürünün
örnek alındığı, adına “İstanbolî” denen üst referans bulunmuştur.
Mısır sarayında Türk kültürünün en dikkate değer etkilerinden birisi de yemek
konusunda olmuştur. Türk yemek kültürüne ait birçok unsur bugün Mısır’da gelenek
haline gelmiştir; bu çerçevede mutfak kültürüne ait sayısız kavram Mısır kültürüne
geçmiştir. Bugün Mısır’da hemen her yerde Osmanlı'dan kalma bir eserle karşılaşılmakta
o kültürün izleri takip edilebilmektedir. Bu eserler kök salmış ortak bir kültürü temsil
etmektedir.
Halk kültürü ürünleri toplumun ihtiyacına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Toplum
bilinciyle bu ürünler arasında bir bağ vardır. Bir tarihi olayın toplum üzerindeki etkisinin
bilinmesi onu temellendirmekte önemlidir. Halk edebiyatı ürünlerinde tarihi olayın geçtiği
zamana ait, yaşayış, düşünüş ve inanışların izleri görülür. Tarihçi kayda geçirilmiş olguları,
ulaşabildiği verileri belli bir düzene sokarak anlamaya ve açıklamaya çalışarak tahlil eder,
senteze varır (Öz, 1998:53-59).
Her edebî metin, meydana getirildiği dönemin ve çevrenin bir çeşit aynasıdır. Bu
anlamda halk şiiri metinlerinde de bazen gerçek, bazen hayali çeşitli ülkeler, şehirler,
dağlar, ırmaklar ve benzeri coğrafî unsurlar geçmektedir. Şiirlerde sık sık karşılaşılan
ülkelerden biri de Mısır’dır. Mısır, halk şiiri coğrafyası içinde çok konu edilir. Yusuf ile
Züleyhâ’ nın maceraları Mısır’da geçmiştir. Nil nehri, Bağdat, Şam, Kenan Vadisi, Yusuf
Mısır’la bağlantılıdır. Birkaç örnek verelim:
3
Görmeyen can Yûsuf’ın Ken’an’ı bilmez kandedür
Öz vücûdı Mısrı’nun sultanı bilmez kandedür
Ahmet Sârban
Yusuf’u kardeşi kuyuya attı
Hakk’ın emriyle bezirgan tuttu
Züleyha ardından eteğin yırttı
Mısır’a sultan oluşuna ne dersin?
Âşık Bilal Ceylan
Gürcistan ilinden amana kaldı
Şam ile Halep’ten bir şikâr aldı
Aslı Polatoğlu Mısır’dan geldi
Bıyıklı Yusuf’um yanımda gerek
Âşık Köroğlu (Öztelli,1984:71)
Yüz sürelim evliyânın yoluna
Gevher haktır âşıkların diline
Yusuf sultan iden Mısır iline
Mürvet günahımız bağışla Sultan
Pîr Derviş Hatayî
Sultan Selim cülûsunda
Salâ dedi de yürüdü
Gidelim Mısır’a doğru
Yola dedi de yürüdü
Âşık Bahşi (Köprülü 1962:109)
Yine büktük İspanya’nın belini
On dört beyzâdeyle aldık malını
Hoş eğlenir idin Mısır yolunu
Hele ettiklerin bulmuş ol senin
Âşık Gedâ Muslu (Köprülü,1962:111)
Âşık Hüseyin’im böyle nazm olur
Sallanma sevdiğim sana göz olur
Mısır’ı Bağdat’ı versen az olur
Âşıkın bahşişin ver Acem kızı
Âşık Hüseyin (Karaburç,1995:82)
Vatanın Mısır’ı tarım diyarı
Ak altın haznesi buğday ambarı
Korunsa olmaz mı birazcık bari
Taş ile doluyor Çukurova’mız
4
Âşık Halil Karabulut (Sakaoğlu,1987:117)
Göllerde kuğular olur
Göğüs ak kara benlidir
Mısır'da çok zengin vardır
Kölesi kara değil mi
Karacaoğlan (Yener, 1973:37-38)
Ahmet Yusuf ile kuyuya indi
Köle diye Mısır iline vardı
Züleyha işinde Hak sabır verdi
Zindanlarda onun kalbi delindi
Âşık Ayşe Çağlayan (Kaya, 2000:336)
Vehhâbi Destanı
1813 yılında meydana gelen ve Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından
bastırılan Vehhabilerin ayaklanması için 19. yüzyılda âşıklar destanlar söylemişlerdir.
Bunların en ünlüsü Âşık Esrâri’nin söylediği Vehhâbi destanıdır. Âşık Esrâri 19.yüzyılda
İstanbul’da yaşamıştır. Hayatı hakkında kesin bilgilere sahip değiliz.
Âşık Esrâri’nin bu destanı yaklaşık 170 - 175 yıllık bir metnin dil ve edebi-estetik
değeri kadar, tarihi bir olayın halk edebiyatına yansıması açısından da önem taşır. Ayrıca
bu destan Osmanlı döneminde yaşanan tarihi bir olayla ilgili olarak âşığın ve halkın
düşünceleri âşığın yaşadığı zamanın belirlenmesi açısından da önemlidir
(Bayrı, 1973 : 28-38).
Destana konu olan Vehhâbi, 18. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış Necidli
Abdülvehhab oğlu Mehmet’tir. Şam’da dini eğitim gördü, kendi düşüncelerini taşıyan bir
mezhep kurdu. Bu mezhebe bağlı olanlara Vehhabiler adı verildi. Vehhabiler, pek çok
Sunni, Şii ulemayı, halktan binlerce kişiyi kılıçtan geçirdiler. Kuran ve Hadisler dışındaki
kaynakları biat kabul ettikleri için dini, tarihi ve edebi eserleri parçaladılar, İslam
büyüklerini ve ashabın mezarlarını yıktılar. Vehhabilerden Abdülaziz, halifeliğini ilan etti.
Kerbela, Taif, Mekke, Medine ve Hicaz’ı alıp yağmaladılar. Vehhabi Abdülaziz kendini
Necid hükümdarı ilan etti.
II. Mahmut 18l0’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı isyanı bastırmak üzere Mısır’a
vali olarak yolladı. Mehmet Ali Paşa oğulları, Ahmet Tosun Paşa, Kâmil İsmail Paşa ve
İbrahim Paşalarla 1813’te isyanı bastırdı. Vehhabiler’in komutanı Suud oğlu Abdullah ve
etrafındakiler yakalanarak İstanbul’a gönderildi. İsyancılar İstanbul’da idam edildi (Bayrı,
1973: 28-38; Sevengil, 1965: 262- 266; Pala, 1989: 509; Öztelli, 1976: 189-193).
Vehhabi Destanı, Osmanlı’nın isyancı Vehhabilerin tarihî olaylarını konu etmeleri
yönüyle halkın tarihi olaylara ne kadar duyarlı olduğunun bir göstergesidir. Destanda adı
geçen Mehmet Ali Paşa, Vehhabi, Ahmet Tosun Paşa, Sultan II. Mahmut, Bonapart gibi
kişilerin gerçek kişiler olduklarını tarihi kaynaklar doğrulamaktadır. Yalnız destanda adı
geçen Şeyh Osman ve Delibaş Mustafa Bey’le ilgili bilgi bulamadık. Hicaz, Mısır,
Arabistan, Bağdat, Yemen, Cidde, Mekke ve Basra gibi yer adları, isyanın geçtiği
yerlerdir.
5
Vehhabi destanında , Hicaz’ın Vehhabilerce alınıp yağmalanmasının halkı derinden
etkilediğini, öğreniyoruz. Âşık Esrari Osmanlı askerlerini kurda kaplana benzeterek över.
Âşığa göre hükümdar sahib-i devlettir. Destan Vehhabilerin yenildiğinin anlatılmasıyla son
bulur. Âşık son dörtlükte bu destanı yazma amacının bu savaşı övmek olduğunu Mehmet
Ali Paşa’nın sözünün eri olduğunu, bu savaşın tarihe yazılmasının gerektiğini, destanın
Hicaz’ın fethi üzerine yazıldığını söyleyerek destanı bitirir.
Destan-ı Vehhâbî
Vaktine hazır ol dayan Vehhâbî
Hicaz'ı görmeğe arzumanım var
Ol Hakk'ın beytine yüzüm sürmeye
Yaradan'la böyle ahd amanım var
Vehhâbî de der ki gelüp yorulma
Mısır kapusunda bir seyranım var
Deryadan karadan dahi yetiştim
Arabistan üzerine bir tufanım var
Vehhâbî de der ki işleri sezdim
Bağdat'tan Yemen'e urbanı yazdım
Senden evvel Bağdat valisini bozdum
Acem sınırında bir nişanım var
Mehmet Paşam der ki açıldı nusret
Vurun gazilerim vermeyin fırsat
Adımızı duysun ol sahip devlet
Sultan Mahmut gibi adil hanım var
Vehhâbî de der ki çektiğim zahmet
Var imiş Osmanlıda hakk(a) bir heybet
Aman sahip(i) devlet eyle merhamet
Hakıpaye geldim bir amanım var
Esrari medh bu cengi bari
Gazi Mehmet Paşam sözünün eri
Yazın tevarihe bu cengi bari
Hicaz'ın fethine bir destanım var
(Baki dua) Âşık Esrâri
Sonuç ve Öneriler:
Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethettiği 1517 yılından sonra özelikle Kahire’de
yapılmış olan camiler, medreseler, zaviye, hankâh, saray, han, hamam, sebil ve su kanalları
6
gibi bir çok eserden hala ayakta kalanları Türk döneminin izlerinin bölgede devam ettiğini
göstermektedir. Bunların kitabelerinde Türkçe metinlerin varlığını günümüze kadar
muhafaza etmiş olmaları bile bu izlerin ne kadar etkili olduğunu ortaya koyar
(Akkuş,1991:383-419).
Mısır’da Türk kültürünün etkileri ve günümüzdeki izleri toplumun her kesiminde
karşımıza çıkar (Şeker,2009:2076). Mısır’da Türk kültürü etkileri bölgedeki hatıra ve
izlerin kaybolmaya yüz tutmuş olmasına rağmen hala, belge vesika, mimari eser ve benzeri
bir çok kaynağın ve malzemenin var olduğunu ortaya koymaktadır.
Ortak Türk- Mısır halk kültürünün tarihi derinliği vardır. Bu ortak kültür evrensel
kültüre çok önemli katkılar yapabilecek zengin bir kültürdür. Ortak Türk-Mısır halk
kültürlerini sağlıklı değerlendirebilmek için tarihi sürecin aydınlatılması için tarih
çalışmalarını da birlikte yürütmek gerekir.
Türkler ve Mısırlılar belli alanlarda ortak kültür değerleri yaratmışlardır. Uluslar
arası toplantılarda, bu ortak kültür değerlerinin araştırılması gündeme getirilerek,
çözümler üretilmelidir. Geniş coğrafyaya yayılmış ortak kültür kaynaklarını araştırmak,
kültür varlıklarını incelemek için neler yapılabileceği sorularına yanıt aranmalıdır. Bütün
bu çalışmaları yapabilmek için yetişmiş kadrolara ve bunları koordine edebilecek bilimsel
kuruluşlara ihtiyaç olduğu açıktır. Bu konuda araştırmalar yapmak için kültürel ilişki
protokolleri imzalanmış, bu konudaki çalışmalarda belli bir mesafe alınmış ama bu yeterli
olmamıştır.
Ortak Türk – Mısır halk kültürü araştırmalarında belirli problemler üzerinde
"odaklanmış" araştırmaların yapılması amaçlanmalıdır. Her yıl belli bir alana yönelik
toplantılar düzenlenerek bu konular aydınlığa kavuşturulmalıdır. Yapılacak çalışmalarla,
ortak geçmişe sahip Türk-Mısır sosyal ve kültürel yapısı ortaya çıkacaktır.
Ortak Türk - Mısır halk kültürüyle ilgili konularda ortak yayınlar yapılmalıdır.
Günümüz halkbilimi anlayışının ham malzemelerin toplanarak ileride değerlendirilmesi
gibi bir lüksü yoktur. Bilgi üretilmeli, bulgular topluma sunulmalıdır. Bilgi teknolojisi
ortak halk kültürü alanında kullanılarak " metin bankası" oluşturulmalıdır. Bu konudaki
yazılım programları desteklenmelidir. Programlama alanında çalışanların ortak çalışmaları
gerekir. Türk- Mısır ortak mirası olan tarih, kültür ve sanat değerlerinin korunması ve
geliştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalı ve tedbirler alınmalıdır.
Tarihi miras, kültür, tüm bu zenginlikler, güzellikler hepimizindir. Bunlar aynı
zamanda insanlığın da ortak malıdır. Halk kültürü ürünlerinin uluslararası ilişkilerde
kullanılması kültürel mirasın yaşatılıp evrensel kültüre kazandırılmasına katkı
sağlayacaktır. Kültür, ulusları birbirlerine yakınlaştırmakta, insanların barış ve hoşgörü
içinde yaşamalarının temelini oluşturmaktadır.
Bu sempozyumun amacı, bu ortak mirasa sahip olma bilincini edinmektir. Bu
sempozyumda ortak Mısır kültürünün insanlığın ortak kültürel mirasına katkıları incelenip
tartışılmıştır. Bu sempozyum binlerce yıllık geçmişe sahip Türk-Mısır kültürünün duygu
ve davranış kalıpları bilgi, sanat ve beceri birikimi, kendi varlığı hakkındaki tarih bilinci ve
ulus olma sürecindeki sosyal ve kültürel yapısı üzerinde fikir edinmemizi sağlamıştır.
Bu sempozyumda Türk - Mısır kültürünün belli sorunları üzerine yoğunlaşıldı.
Yeni açılımlar ve çözümler üretilmesine ön ayak olundu. Gelecek yıllarda aynı coşkuyla
buluşmak dileğimizdir.
Kaynaklar
7
AKKUŞ Mehmet, 1991, “Kahire’deki Osmanlı Dönemi Eserlerinde Türkçe Manzum
Kitabeler” Vakıflar Dergisi, 22, Ankara
BAYRI, Mehmet Halit, l973, Halk Şairleri Hakkında Küçük Notlar, Burhaneddin
Basımevi, İstanbul.
BİROL, İnci Ayhan (2001), Osmanlı Sanatı (Tezhip-Minyatür), Avrupa'ya İlk Adım
Uluslar arası Sempozyumu Bildirileri, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul.
ESEN, Ahmet Şükrü, l99l Anadolu Destanları Kültür Bakanlığı Yayınları, Acar
Yayıncılık, İstanbul.
FEDAİ, Harid, l989 Vehhabi İsyanı Üzerine İki Destan, IV. Uluslararası Türk Halk
Edebiyatı Semineri, Tebliğler, Eskişehir.
FIĞLALI Ethem Ruhi, 1996 Önsöz , Ali Abbas ÇINAR, Türk Dünyası Halk Kültürü
Üzerine Araştırma ve İncelemeler, Muğla.
HASAN, Hamdi, l986, "Üsküp Üniversitesi ve Halk Kütüphanesindeki Cönklerde Türk
Destanları, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, II.Cilt, Feryal Matbaacılık, Ankara.
KAYA, Doğan (2000) Âşık Edebiyatı Araştırmaları, Kitabevi Yayınevi İstanbul.
KOZ, M. Sabri, l979, “Âşık Esrârı Maddesi", Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi,
Dergah Yayınları, Cilt 3. İstanbul.
ÖZ , Mehmet 1998, Osman Turan’ın Tarih Metodolojisi Tarihçi ve Tarih İlişkileri,
Ankara.
ÖZDEMİR, Fuat, l991, Anadolu Destanlarının Biçimleri ve Çeşitli Temaları, Anadolu
Destanları, Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara.
ÖZTELLİ, Cahit, l976, Uyan Padişahım, Milliyet Yayınları , Baha Matbaası, İstanbul.
PALA, İskender, l989, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Yayınevi, Ankara.
SEVENGİL, Refik l965 Ahmet Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri Atlas Kitabevi Tan
Gazetesi ve Matbaası, İstanbul.
ŞEKER, Mehmet, 2009, “Tunus’ta Türk Kültürünün Etkileri Üzerine”, 6. Uluslararası
Türk Kongresi Bildirileri Ankara
8

Konular