ZAMİRLER (3)

ZAMİRLER (3)

c) Mecrûr Olarak Bulunanlar:

İsimlerin sonuna bitişen zamirler devamlı muzâfun ileyh (tamlayan) konumunda mahallen mecrûr olurlar.

Cem’i Tesniyye Müfred

كِتَابُهُمْ كِتَابُهُمَا كِتَابُهُ

كِتَابُهُنَّ كِتَابُهُمَا كِتَابُهَا

كِتَابُكُمْ كِتَابُكُمَا كِتَابُكَ

كِتَابُكُنَّ كِتَابُكُمَا كِتَابُكِ

__ كِتَابُنَا كِتَابِي

Muttasıl zamirler sadece harf-i cerrlere ve hurûf-u müşebbehe bi’l fiile yani ”إنَّ ve benzerleri” veya “إنَّ ve (kız) kardeşleri” diye bilinen, “fiile benzeyen harflere” bitişirler. Harf-i cerrlere bitişince mecrûr, fiile benzeyen harflere bitişince ise mensûb olurlar.

Harf-i cerrler dışındaki diğer harflerle munfasıl zamirler kullanılır. Fakat لَوْلَا harf-i cerr kabul edildiği zaman, muttasıl zamir ile kullanılır. Örnek: لَوْلَاكَ “Sen olmasaydın” gibi.

Muttasıl Zamirlerin Harf-i Cerrle Çekimi:

مِنْهُمْ مِنْهُمَا مِنْهُ

مِنْهُنَّ مِنْهُمَا مِنْهَا

مِنْكُمْ مِنْكُمَا مِنْكَ

مِنْكُنَّ مِنْكُمَا مِنْكِ

__ مِنَّا مِنِّي

Muttasıl zamirlerin “-den, -dan” anlamına gelen مِنْ harf-i cerriyle çekimini yaptık. مِنْهُ “ondan” demektir. مِنْ , cârr (harf-i cerr), هُ ise mahallen mecrûr’dur.

Zamirlerin, إنَّ ve Benzerlerine Bitişmesine Bir Örnek Verelim:

Allah Sübhânehu ve Teâlâ, Kitâb-ı Kerîm’inde şöyle buyurmaktadır:

إنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ “Muhakkak Sen her şeye kadîrsin” (Âl-i İmrân: 26)

Âyetin i’râbına geçmeden önce, kısa bir hatırlatma yapalım.

Bilindiği gibi, إنَّ ve benzerleri isim cümlesinin başına gelirler; isim cümlesinin mübtedasını kendi isimleri yaparak nasb ederler, isim cümlesinin haberini ise kendi haberleri yaparak ref’ ederler.

إنَّ gelmeden önce cümlenin takdîri; أنْتَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ idi.

Bunu, “düz cümle” olarak; أنْتَ قَدِيرٌ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ biçiminde de takdîr edebiliriz.

Türkçe’den bildiğimiz kurallı ya da düz cümlelerde, temel öğeler kendi yerlerinde gelirler, yardımcı öğeler ise temel öğelerden sonra gelirler. Türkçe’de kurallı cümlede yüklem sonda gelir. Diğer öğelerse, önemine göre yükleme yakın olacak şekilde dizilirler. Bunun zıddı devrik cümledir. Devrik cümlede ise cümlenin sonunda yüklem yerine diğer öğelerden birisi bulunur. Her ne kadar -tanımlamalar açısından- Türkçe Dil Bilgisinde durum bu olsa da, edebî ifadelerde devrik cümleler sıkça kullanılır. Çünkü sürekli kurallı (düz) cümlelerle kurulan konuşmalar oldukça monotonlaşır ve dinleyiciyi de sıkar. Dolayısıyla devrik kurulmuş bir cümle yanlış değildir. Bilâkis ancak dili iyi bilenlerce kullanılabilen bir konuşma ve bir yazışma şeklidir.

Cümlenin öğelerinin yerli yerinde gelmesine Arapça’da “rütbe” denir. Arapça’da devrik cümleler sıkça kullanılır. Ayetin ilk takdîrinde; haberin müteallıkı (yardımcı öğesi) olan عَلَى كُلِّ شَيْئٍ haberden önce gelmiştir. İkinci takdîrde ise, bu yardımcı öğe, haberden sonra gelmiştir.

Bu Âyette إنَّ , fiile benzeyen harflerdendir, nasb ve tevkîd (doğrulama, tahkîk) edatıdır. Tahkîk ve nasb edatı إنَّ ‘ye muttasıl muhâtab zamiri كَ bitişmiştir. كَ , fetha üzere mebnî, mahallen mensûb’dur ve إنَّ ‘nin ismidir. عَلَى كُلِّ , cârr ve mecrûr’dur, قَدِيرٌ kelimesine müteallık’tır. شَيْئٍ , كُلِّ kelimesinin muzâfun ileyh’idir, nekre olduğu için kesreli tenvîn almıştır. قَدِيرٌ ise, إنَّ ‘nin haberidir, nekre olduğu için tenvînli damme ile merfû’dur.

Muttasıl Zamir Cümledeki Durumuna Göre Üçe Ayrılır:

Bu konunun anlaşılabilmesi için, yukarıda “Muttasıl Zamirler” ana başlığı altında verdiğimiz çekim tablolarının incelenmesi ve anlaşılması gerekmektedir. Muttasıl zamir mevzuunu burada bir nevi özetlemekteyiz.

a) Sadece merfû’ olarak kullanılanlar:

Bunlar, fiillere fâil olarak bitişenlerdir.

كَتَبْتَ ، كَتَبْتِ ، كَتَبْتُ ، كَتَبَا ، كَتَبُوا ، كَتَبَبْنَ ، اُكْتُبِي fiillerinin sonundaki ت ، ا ، و ، ن ، ي harfleridir. Bu zamirler, mâzi fiilde tesniyye muhâtab sîğalarında تُمَا , cem’ müzekker muhâtab sîğalarının sonunda تُمْ , cem’ müennes muhâtabanın sonunda تُنَّ şeklini alırlar. Yukarıdaki mâzi fiil ve emr-i hâzır tablolarını inceleyiniz.

Muzâri fiildeki ا ، و ، ي ، ن harfleri muttasıl merfû’ zamirlerdir.

Muzâri fiildeki şu beş sîğaya ef’âl-i hamse denir:

يَنْصُرَانِ ، تَنْصُرَانِ ، يَنْصُرُونَ ، تَنْصُرُونَ ، تَنْصُرِينَ

Yukarıdaki muzâri fiil tablosunu inceleyiniz.

b) Bazen mensûb, bazen mecrûr olarak kullanılanlar:

Bunlar, fiillere bitişerek mef’ûl ve mensûb, isimlere bitişerek de mecrûr olurlar. İsimlere bitiştiklerinde muzâfun ileyh olurlar. Bunlar ه ، ها ، ك ، ي harfleridir.

نَصَحَنِي اُسْتَاذِي “Hocam bana nasihat etti.”

نَصَحَكَ اُسْتَاذُكَ “Hocan sana nasihat etti.”

الْمَرْأةُ عَلَّمَهَا زَوْجُهَا “Kadına kocası öğretti.”

النَّبِيُّ أرْسَلَهُ رَبُّهُ “Peygamberi Rabbi gönderdi.”

Yukarıda da temas ettiğimiz gibi, fiillere bitişmiş olan zamirler mef’ûlün bih olarak mensûb, isimlere bitişenler ise muzâfun ileyh olarak mecrûr’dur.

c) Merfû, mensûb ve mecrûr olarak kullanılan:

Merfû, mensûb ve mecrûr olarak kullanılan نَا zamiri.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنْنَا

“Rabbimiz, biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçiyi işittik ve iman ettik.” (Âl-i İmrân: 193)

رَّبَّنَا derken رَّبَّ kelimesi gizli bir nidâ edatı sebebiyle münâda’dır, muzâf’tır, mensûb’dur. Münâda ile iktifâ edilerek nidâ edatı hazfedilmiştir. Takdîri; يَا رَّبَّنَا demektir.

رَّبَّنَا ‘daki نَا izâfet sebebiyle mahallen mecrûr, إِنَّنَا ‘daki نَا mahallen mensûb ve سَمِعْنَا ‘daki نَا ise mahallen merfû’ ve fâil’dir.

Devamla; آمِنُوا emr-i hâzır, sonundaki و mahallen merfû’ ve fâil’dir. Vâv’dan sonraki elif ise fârika’dır. Yani kendisinden önceki vâv’ın kelimenin aslından olmadığını ortaya koymaktadır. بِرَبِّكُمْ , آمِنُوا ‘ya muteallık’tır. بِرَبِّكُمْ ‘deki كُمْ , izâfet sebebiyle mahallen mecrûr’dur. Daha doğrusu “kâf” muttasıl zamiri izâfet nedeniyle mahallen mecrûr’dur, kendisine bitişen “mîm” ise cem’ müzekker alâmetidir. Âyeti verirken فَآمَنَّا ‘yı sonundaki muttasıl mahallen merfû’ zamirine dikkat çekmek için فَآمَنْنَا şeklinde açılımlı yazdık. فَآمَنَّا ‘daki ”fâ” atıf harfidir. آمَنَّا ‘nın i’râbı, سَمِعْنَا gibidir.

Konular