KELÂM-MANTIK İLİŞKİSİ

1
KELÂM-MANTIK İLİŞKİSİ
Doç. Dr. Ömer AYDIN*
ÖZET
Bu makalede Kelâm ve Mantık kelimeleri arasında bir anlam benzerliğinin bulunmasına
rağmen söz konusu iki bilimin birbirinden tamamen farklı olduğu üzerinde durulmaktadır. Bu
bağlamda mantık ilminin İslam dünyasına girmesi söz konusu edilerek bu duruma gelişinde
filozof ve kelamcılarm katkıları ele alınmaktadır. Mantık ilminin İslam Kelamına geçişinde başta
Gazzalî olmak üzere kelamcılarm rolü tartışılmaktadır. Ayrıca Kelamcılar tarafından kullanılması
ve İslam dünyasında kabulünden sonra mantık ilmine getirilen eleştiriler üzerinde durulmuştur.
Özellikle İbn Teymiyye ve es-Suyûtî'nin mantık ilmine getirdiği eleştiriler söz konusu edilmiştir.
Bu arada İbn Rüşd'ün görüşlerine de yer verilerek mantık ilmi lehinde ve aleyhindeki düşünceler
incelenerek bir sonuca varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kelâm, Mantık, Gazzâlî, îbn Teymiyye, Suyutî
SUMMARY
THE RELATION BETWEEN ISLAMIC»THEOLOGY (KALAM) AND LOGIC
This article aimes to study the similarity of meaning between the Kaîâm and Logic. It is
emphasized that there are some similarities between both of them in spite of their absolute
differences. In that context, it is invastigated the entrance of logic to Islamic thought. It is studied
the contributions of islamic philosophers and theologians. Furthermore, it is discussed the
transition of logic to Islamic thought and the role of Ghazzali and the other Islamic theologians. It
is emphasized the critiques to the logic made by Islamic thinkers after it had been used in Islamic
thought. It is especially studied Ibn Taymiyyah and ai-Suyuti's critiques and reputations to the
sciences of logic. In this article, it is also mentioned about Ibn Rushd's thoughts about the
sciences of logic. Thus, it is prepared to get readers a conclusion by gathering the critiques in
favour and against of it.
Key "Words: Theology, Logic, Ghazzâli, Ibn Taymiyyah, Suyuti.
GİRİŞ
Kelâm, isim ve tariflerinin çok olması, doğuş ve gelişme
nedenlerinin çeşitliliğiyle diğer İslâmî ilimlerden farklılık arz eder.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
2
Gelişim süreci içerisinde, Kelâm ilmi için, "Usulu'd-Din, Nazar ve
İstidlal İlmi", "Tevhid ve Sıfatlar İlmi", "el-Fıkhu'l-Ekber" ve "Akaid" 1
gibi isimler kullanılmıştır. Kelâm ilminin bir çok tanımı vardır. En
kapsamlı tariflerden biri şudur; "Kelâm, Allah'ın zâtından ve
sıfatlarından, mebde' ve meâd itibariyle mümkünâtm durumlarından -
İslâm kanunu üzere- bahseden bir ilimdir"1
Görüldüğü gibi "Kelâm
ilmi"nin konusu İslâm inançlarıdır. Bu araştırmada, bu ilim Üe eski
Yunan'da doğmuş olan "Mantık" arasındaki ilişkiye ana hatlarıyla
değinmeye çalışacağız.
Bu ilme "Kelâm" ismi verilmesi ile ilgili olarak birçok sebep İleri
sürülmüştür. Bunlardan biri ve bizce en önemlisi de şudur:
"Bu ilim, tartışmaya, cedele ve münazaraya en müsait olan bir
ilimdir. Nasıl ki mantık ilmi, felsefî konularda kişiye söz söyleme
kabiliyetini kazandırıyorsa, kelâm ilmi de dini esasları araştırırken ve
muhalifleri sustururken kişiye söz söyleme sanatını kazandırır. Bu ilim,
dinin esasları araştırırken takip ettiği akıl yürütme yollarında, felsefedeki
hüccet yollarını açıklayan "Mantık"a benzemektedir. Bu yüzden
"Mantık" kelimesi ile eş (yakın) anlamlı olması açısından "Kelâm" ismi
verilmiştir."3
"Mantık" ve "Kelâm" kelimelerinin etimolojisine baktığımızda, bu
sebebin ne kadar geçerli olduğunu görürüz.
"Mantık", Arapça bir kelime olup, "konuşma" anlamına gelen
"nutuk" kelimesinden türemiştir.4
Bu kelimenin Yunanca karşılığı hem
"konuşma" hem de "akıl" anlamına gelen "logos"tan "logike" (mantık)
türetilmiştir.5
"Kelâm" da Arapça bir kelime olup "söz" (kavi),
"konuşma" anlamına gelir. Fakat bu sıradan bir söz değil düşünce ve
mantık ürünü bir sözdür. 6
1
Bkz. et-Tattazânî, Saduddia, Şerhıt'l-Makâsıd, Beyrut 1989,1, 164.
2
ei-îcî, Adiiduddiıı, el-Mevâkıffî İlmi 'l-Kelâm, Beyrut (tsz.), s. 7: Bilmen, Ömer Nasuhi, Muvazzah İlm-i
Kelâm, İstanbul 1339-İ342, s. 3.
* Bkz. eş-Şehrislânî, Abdulkerim, el-Milel ve.'n-Nilıal, Tah. Abdulazîz Mulıarnmed el-Vekîl, Beyrut (tsz.),
s. 29; et-Taİlazâııî, Sadııddin, Şerhu'l-Akâid, İstanbul, Salah Bilici Kitabevİ (tsz.), s. 15-16; a. nılf.
Şerhıı'UMakâstd. I. 164; Ahdulhamid, İrfan, İslâm'da İtikadı Mezhepler ve Akaid Esasları, Tere. M. Sainı
Yeprem, İstanbul 1983, s. 135; Yüksel, Emnıtlah. Kelâm Dersleri (İlâhıyal ve Nübüvvet), Ankara 19S6, s.
iii.
4
Ebu'l-Bekâ, Eyyûb b. Mûsâ, el-Külliyâi, Beyrut 1992, s. 710.
5
• Ali Sedad, Mîzâmı'l-Ukillfı'l-K4antık ve'ilhûl. İstanbul 1303, s. 14.
" eiıu'1-Bckâ, e.i-Kililryâl, s. 710, 756-760.
3
Görüldüğü gibi "Kelâm" ile "Mantık" kelimeleri arasında bir anlam
benzerliği söz konusudur. Buna rağmen bu iki bilim, birbirinden
tamamen farklıdır.
Her şeyden önce Kelâm, İslâm'ın doğuşundan sonra ortaya çıkmış
olup, İslâm inanç esaslarından bahseden bir ilim olduğunu belirtmiştik.
Kelâm ilminin gayesi ise, kişiyi taklitten kurtarıp tahkik (sağlamlık) ve
yakin (sarsılmazlık) derecesine ulaştırmak; meseleleri açıklamak
suretiyle doğru yolu arayanları irşad etmek, inatçıları da ileri süreceği
delillerle susturmak ve inanç esaslarım bâtıl ehlinin ileri süreceği
şüphelerle sarsıntıya uğramaktan korumaktır.7
Mantık'ın ise Yunan filozofu Aristo (M.Ö. 384-322) tarafından
sistemleştirildiği kabul edilir.8
Mantık, Aristo tarafından "Teemmülde
bulunan, kavram teşkil eden, tarif yapan, kıyâslarla bilgiden bilgiye
erişmeye çalışan düşünmemizin bir faaliyet sahasıdır."9
şeklinde
tanımlanmıştır. Mantık konusuna ve gayesine göre de tanımlanmıştır.
Konusuna göre mantık, "Bilinenlerden, bilinmeyenlere nasıl
ulaşılacağından bahseder." Gayesine göre mantık, "Kendisiyle doğrunun
yanlıştan ayırtedildiği bir ilimdir." 1 0
Görülüyor ki Kelâm, Mantık'tan farklı müstakil bir ilimdir. Kelâm,
İslâm inançlarının felsefesidir. Buna karşın Mantık, müstakil bir bilim
değildir. Bazıları onun sadece felsefeye bir giriş, metodoloji olduğunu
söylerken; bazıları da felsefenin esaslı bir kısmı saymışlardır.11
Fakat
M.S. II. yüzyıldan itibaren "Mantık, kendisi için değildir, başka ilimler
için âlettir." düşüncesi yaygınlaşmıştır.12
2.Mantık'ın İslâm Dünyâsına Girişi:
Mantık, İslâm dünyasına 8. yüzyılda Mansur (ö. 158/775), Harun
er-Reşid (ö. 193/809), Me'mun (ö. 218/833) gibi bazı Abbasi halifelerinin
7
ct-Tafiazânî, Şerhu'l-Makâsıd, 1. 175; izmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelâm, İstanbul 1340-1343,1, 8.
8
Keklik, Nihal, Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı, İstanbul 1969-1970, s. 17 vd.; Shukri b. Abed,
Aristotelian Logic and the Arabic Language in Alfarahi, New York 1991, s. xi.
9
Heimsoeth, Heinz, Felsefenin Temel Disiplinleri, Tere. Takiyettirj Mengiiçoğlu, İstanbul: Doğan Kardeş
Yayınlan, 1952, s. 31.
1 1 1
Ahmed Cevdet, Mi'yâr-ı Sedâd, İstanbul 1303, s. II .
1 1
Bu tartışmalar hakkında geniş bilgi için bkz. Ülken, II. Ziya, İslâm Felsefesi Tarihi (İslâm Düşüncesi-H),
İstanbul 1957, s. 211-212: Gyekye, Kwnme, Arabic logic: Ibn al-Tayyib's Commentary on Porphyry's
Eisagoge, New York: State University of New York Press, E979, s. 2; Taylan, Necip, Mantık Tarihçesi
Problemleri, İstanbul i 996, s. 8-11.
Bkz. Gyekye-, Arabic logic: ibn al-Tayyib's Commenlaıy on Poıplıyıy's Eisagoge, s. 2; Taylan, Mantık, s.
11.
4
teşvikiyle Aristoteles'in eserlerinin Arapça'ya tercümesiyle girmeye
başlamıştır.'3
Mansür zamanında Arapça'ya ilk tercüme edilen Mantık
ilmine dair eserler olmuştur. 1 4
Bilindiği üzere Müslümanlar kısa zamanda eski Yunan kültürünün
mirasçısı durumunda bulunan bazı şehirleri idareleri altına almışlardır.
Yunan felsefesinin İslâm düşüncesi üzerine etkisi, Halife Me'mun
zamanında en yüksek derecesine erişmiş bulunuyordu. Bildiğimiz üzere,
bu halifenin akılcı (rasyonalist) temayülleri vardı ve kendisi bir mu'tezili
idi. Bu bakımdan dini metinlerin akılla uygunluk halinde bulunması
gerektiğine inanıyordu. Bu görüşü, onun bu düşüncelerinin, Yunan felsefî
eserleri karşısındaki durumunu araştırmaya sevk etmişti. Bu maksatla
Me'mun, Bağdat'ta bir kütüphane, akademi ve tercüme bürosundan
müteşekkil "Beytül-Hikme" adı verilen bir kurum kurmuştu. 1 5
9. yüzyıldan itibaren İslâm dünyasında mantıkla ilgili birçok eser
yazılmıştır.16
İslâm mantıkçılarının ileri gelenleri arasında el-Kindî (ö.
252/873), Farabi (ö. 339/950), İbn Sînâ (ö. 428/1037), ei-Gazzâlî (ö.
505/1111), İbn Rüşd (ö. 595/1198), Fahreddin er-Râzî(ö. 606/1210) gibi
bilginleri görmekteyiz.
el-Kindî, Mantıkla ilgili olarak sadece İsagoci ile Organon'un bazı
kısımlarını tercüme etmiştir. 1 7
Kendisinden önce Mantıkla ilgili olarak çeşitli tercüme faaliyetleri
olsa da18
, Farabi, İslâm dünyasında mantığı sistemleştirmeye çalışan ilk
filozoftur.19 Kendisine "Muallimdi SânV denilmesinin nedenlerinden
birinin de Mantıktaki çalışmaları olduğu söylenmektedir.20
İslâm dünyasında Mantık'a ilk muntazam şeklini veren İbn
Sina'dır. O, "Kaside fi'l-Mantıl? eserini ve "eş-Şifâ", "en-Necâf ve "e/-
1 3
Ülken, II . Ziya, Mantık Tarihi, İstanbul 1942, s. 80-81; Krş. Keklik, Nihat, Mantık Tarihi m Farabi
Mantığı, 68-69; et-Taftazânî, Ebu'l-Vefa, Îİmu'l-Kelâm ve ba'zıt Müşkilatuhu, Kahire 1991, s. 23;
Mahmûd, Abdulhalim, et-TejMuı'l-Felsefifi'l-İslâm, Kahire 1989, s. 202.
w
et-Taftazânî, Ebu'l-Vefa, İlmu'l-Kelâm, s. 23.
1 5
Yurdaydin, Hüseyin G., İslâm Tarihi Dersleri, Ankara: A. Ü. İlahiyat Fak. Yay., 1988, s. 45-46; Krş.
Mahnıüd, et-Tefkîrtt'l-Felseftft'l-İslâm, s. 202 vd.
1 6
Gyekye, Arabic logic: Hm al-Tayyib's Commentary on Porphyty's Eisagoge, s. I .
1 7
Küçük, Hasan, İslâmda ve Batıda Mantık, İstanbul 1978, s. 23.
1 8
Ülken, Mantık Tarihi, s. 80-81.
1 9
Öner, Necati, Türkiye 'de İlim ve Mantık Anlayışı, Ankara 1967, s. 8; Küçük, İslâmda ve Batıda Mantık, s.
24;
Bkz. Shukri b. Abed, Aristolelian Logic and Ihe Arabic Langııage in Alfarabi, s. ni; Aydın. İhralıim
Hakkı, Faıabi'de Metafizik Düşünce, İstanbul: BÜ Yayınları, 2000, s. 23.
5
İşârâf isimli eserlerinin önemli birer konusunu mantık hakkındaki
araştırmalarına ayırmıştır.21
Görüldüğü gibi, tercüme hareketinin ilk dönemlerinde mantık, daha
çok İslâm filozofları tarafından kabul görmüştür. Eski Kelâmcılar ise bu
ilk dönemlerde "Mantık"ı "ulûtn-u dahile" (başka medeniyetlerden alınan
ilimler)den saydıkları için ona rağbet etmemişlerdir 2 2
Hatta Mantıkla
uğraşanları küfürle itham etmişlerdir.23
Nitekim Ehl-i Sünnet arasında
"Kim mantıkla uğraşırsa zındık olur." sözü darbı mesel haline gelmişti. 2 4
Ali Sedad, mutekaddimûn kelâmcılarımn, bu muhalefetlerinin asıl
mantığa olmadığını, Organon ve buna dayanarak yazılan kitaplara
olduğunu belirterek onlara bir nevi hak vermektedir. Ona göre, onların
reddettikleri mantık kuralları olmayıp, herhangi bir mesleğe bağlı olarak
yazılan mantık kitaplarıdır 2 5
Nitekim Eş'arîlerin âlet olarak kabul
ettikleri Mantık'a karşı olmadıkları, bununla dinî doktrinlerini
savundukları; onların mantıkçılara karşı oldukları ifade edilmektedir
2 6
Nihat KekhVin dediği gibi, Mantık vb. ilimlere karşı gösterilen
düşmanlıkların gerçek sebeplerini tam anlamıyla bugün ortaya koymamız
mümkün değildir. Ancak şurası bir gerçektir ki, bu durumla çelişecek
şekilde İslâm bilginleri Mantık'tan yararlanmışlardır.27
İslâm dünyasında aklı naklin önünde tuttukları için akılcı firka
olarak bilinen Mu'tezile, kendi görüşlerini savunurken Yunan felsefesi ve
mantığından yararlanmışlardır.28
Mu'tezile'nin görüşlerini tenkit eden
sünnî kelâmcılar, ister istemez onların kavramlarını kullanarak cevap
veriyorlardı. Böylece sünnî kelâmcılann kitaplarına da bu kavramlar bir
şekilde girmiş oluyordu.
Mantık'm İsİâm kelâmcıları tarafından benimsenmesinin bir sebebi,
diğer din mensuplarına karşı onların yöntemlerini kullanma arzularıydı.
Zira Yahudi ve Hıristiyanlar, Yunan felsefe ve mantığında dirayet sahibi
2 1
Ülken, Mantık Tarihi, s. 82; Öner, Türkiye'de İlini ve Mantık Anlayışı, s. 8.
2 2
Bkz, Öner, Türkiye'de İlim ve Mantık Anlayışı, s. 1-10.
2 3
Keklik, Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı,s. xi; Öner, Türkiye'de İlim ve Mantık Anlayışı, s, 10.
2 4
Bkz. Öner, Türkiye 'de İlim ve Mantık Anlayışı, s. 10: Fazlulah, Mehdi, Arâun NalcdiyyetunfîMiişhlâti 'dDtıı
ve'l-Fehefe ve'l-Manlık, Beyrai 1401/1981, s. 197; Gyekye, Arabic logic: Hm al-Tayyib's
Comınentaıy on Poıphyry's Eisagoge, s. 3.
2 5
Ali Sedad, Mîzânu'l-Uki)!fi'l-Mantık ve'l-Usâl, s. 4 vd.
1 ( 1
Gyekye, Arabic logic: Ihn al-Tayyib's Commentary on Porphyıy's Eisagoge, s. 2.
2 7
Keklik, Mantık Tarihi ve FarabiManiığı.s. 12-13.
M
e$-Şehristânî, el-Milel ve'n-Nihal, s. 29.
6
idiler. Onlarla mücadele edebilmek için Yunan mantığını bilmek
gerekliydi.29
İslâm dünyasında el-Kİndi tarafından başlatılan İslâm felsefesi, elFarabi
ve İbn Sina tarafından zirveye taşınmıştı, Fakat bu felsefe ile
kelâm ilmi bazı noktalarda uyuşamıyorlardı.30
Bu konularda filozofların
görüşlerini reddetmek amacıyla Eş'arî kelâmcısı Kâdı Ebû Bekr eî-
Bâkıllânî (ö. 403/1013) tarafından bazı aklî (nazarî) öncüller konulmuştu.
Bunlar, cevher-i ferd (atom), hala' (boşluk), arazın araz ile kaim
olmaması ve arazın iki zamanda kalmaması gibi hususlardı. el-Bâkıllânî
bunları bir akide haline getirdi. Çünkü iman konularının ispat edilmesi bu
önermelere bağlı idi. Bunların bâtıl olması, bu delillerle ispat edilen
davaların da bâtıl olması demekti.31
Buna Kelâm literatüründe "in'ikâs-ı
edille" (delilin bâtıl olması, medlulün de bâtıl olması gerektiği prensibi)
denir.32
Böylece mutekaddimûn kelâmcıları, Yunan mantığını kabul
etmiyorlar, kendi mantıklarını oluşturuyorlardı. İşte bu tutum, Müslüman
kelâmcılar arasında Mantık ilminin yayılmasını ve gelişmesini
engellemiş, bu ilim felsefi ilimlerden sayılarak şer'i ilimlere aykırıdır
düşüncesiyle kelâmcılar tarafından ihmal edilmişti.33
3. Mantık'ın Kelâm'a Girişi:
Bir Eş'arî kelâmcısı olan İmâmu'l-Harameyn el-Cüveynî (ö.
478/1085), eserlerinde mantığa daha fazla yer vermiş 3 4
, öğrencisi elGazzâlî
(ö. 505/111 l)'nin yolunu açmıştır. Nitekim el-Gazzâlî, elBâkıllânînin
"iriikas-ı edille"sim reddederek "Mantık" ı dini bilimlere
35
sokmuştur. Bu yüzden el-Gazzâlî, Kelâm ilminde bir dönüm noktasıdır.
Kendisinden önceki Kelâm'a "mütekaddimun ilm-i kelâmı" (öncekilerin
kelâm ilmi), kendisinden sonrakine ise "müteahhirun ilm-i kelâmı"
2 9
Bkz, et-Taftazânî, Ebu'i-Vefa, İlmu'l-Kelâm, s. 23; es-Seyyid, Muhammed Salih Muhammed, Asâletu
İlmi'l-Kelâm, Kahire 1987, s. 169-170.
3 U
Bu noktalar için bkz. Ülken, Hilmi Ziya, İslâm Düşüncesi. İstanbul 1946, s. 47-48.
3 1
İbn Haldun, Mukaddime, Tere. Z. Kadiri Ugan, II, 536; Krş. Ali Sedad, Mîzâmı'l-llkÛl fi'l-Mantık ve'lUsÛl,
s. 174-6.
3 5
Bkz. Ah Sedad, Mîzâmt'l-UMl fı'l-Mantık ve'l-Usui, s. 176; İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, i , 80-8!; Keklik,
Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı.s 13; Küçük, islâmda ve Batıda Mantık, s. !0.
3 3
İbn Haldun, Mukaddime, II, 536.
-
M
Bkz. el-Cüveynî, Ebu'l-Meatî Abdulmelik, Kilâbıı'l-İrşâd ilâ Kavâti"i'İ-Edille fi Usûli'l-İ'tikâd, Tah.
Es'ad Tenim, Beyrut 1405/1985.
"
5
el-Acem, Retîk, el-Mantık inde'l-Oaızâlî fi Eb'âdihi'l-Aritoviyye ve Hususiyyatihi'l-İslâtmyye, Beyrut
[989, s. 177.
7
(sonrakilerin kelâm ilmi) denilmiştir. Hatta o, "Mantık bilmeyenin ilmine
itimat yoktur." 3 6
demektedir.
el-Gazzâlî, ''Mi 'yânı'l-îlm" isimli eserinde Mantık'ın önem ve
faydasından şu şekilde söz eder:
"Bu kitabı, nazar ve itibâr için bir mi'yâr (ölçüt), araştırma ve
tefekkür için bir mîzân (terazi), zihin için bir cila, fikir ve akıl için bir
bileyici olması İçin yazdık. Bunun aklî delillere nisbeti, şiire nibetle aruz,
i'râba nisbetle nahiv gibidir. Çünkü şiirin ölçüsündeki bozukluklar ancak
aruz ile, i'râbın doğru ya da yanlış olduğu nahiv ile bilinir. Aynı şekilde,
zayıf ve kuvvetli, doğru ve yanlış deliler arasındaki fark, ancak bu kitap
(Mi'yâru'l-İlm) ile bilinebilir. Böylece bu terazi ile tartılmayan, bu miyar
ile ayar edilmeyen her düşüncenin (nazarın) ayarı bozuktur, felaketlerden
emin değildir." 3 7
el-Gazzâlî'nin, mantığın önemine dair görüşü kendisinden sonra
gelen kelâmcılar üzerinde büyük etki yapmıştır. Örneğin Adududdin elIcî
(ö. 756/1281), ister uzaktan olsun isterse yakından olsun dini akideleri
ispata yarayan bütün bilimleri kelâm mrıinin konusuna dahil eder ve
yoğun şekilde mantığı kullanır. 3 8
Ayrıca el-Gazzâlî'den sora yetişen
meşhur İslâm bilginlerinin eserlerini incelediğimizde, Kelâm ve/veya
Usûl-u Fıkıhta eser verenlerin genellikle Mantık'ta da küçük ya da büyük
bir eser yazdıklarım, en azından eserlerinde bir bölümde mantıkî
hususları incelediklerini görmek mümkündür. Bunların başında
Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210)39
gelir. O, eserlerinde mantıkî konulara
geniş yer vermiştir. 4 0
Yine Seyfuddin el-Âmidî (ö. 631/1233)41
,
Sadruşşerîa es-Sânî (ö. 747/1346)42
, et-Taftazânî (ö. 792/1390)43
, el-
3 6
el-Gazzâlî, el-Mustasfâ min İlmi'l-Usûl, Bulak 1324, I , 10; Krş. Fazlulah, Arâttn Nakdiyyetım Jî
Müşkİlâti'd-Dİn ve'l-Felsefe ve'l-Mantık, s. 197; Alper, Ömer Mahir, "Gazzâlî'ııiıı Felsefî Geleneğe
Bakışı: O Gerçekten Bir Felseie Karşıtı mıydı?", LÖ. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 4, Yıl: 2001,
istanbul 2002, s. 97.
3 7
el-Gazzâlî, Mi'yârtt'l-İlm, Tah. Süleyman Dünyâ, Kahire 1961, s. 59-60.
3 1 1
Bkz. ei-îcî, a. g. e., 7 vd.
3 9
Göİeük, Şerafettin, Kelâm Tarihi, Konya 1998, s.215.
A t >
Örneğin bkz. er-Râzî, Mııhassalu Ejkâri'l-Mutekaddimîıı ve'l-Mııtealıhirııt mine'l-Ulemâ ve'l-IIıtkemâ
ve'l-Miltekellimîıı, Tahkik: Tâhâ Abdurrauf Sa'd, Beyrut, İ984.
4 1
el-Âmidî, "Ebkârıı 'l-Efkâr'da mantıki konulara yer verdiği gibi (Bkz. Yüksel, Enırullah, Amİdî'de Bilgi
Teorisi. İstanbul: İşaret Yayınlan, 1991, s. İK), Mantıkla ilgili ''Dekâikıı'l-IIakâik fi'l-Mantık" İsimli bir
eser yazmıştır. (Bkz. Yüksel, a.g.e., s. 19).
4 1
Bkz. Aydın, Ömer. Sadruşşerîa es-Sânî'ye Göre İnsan Hürriyeti ve Fiilleri, Atatürk Onİv. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1996, s. !2, 19.
Gölcük, Kelâm Tarihi, s. 260.
8
Cürcâm (ö. 816/1413)44
, Hocazâde (ö. 893/1487)4S
, Yanyalı Esad Efendi
(ö. 1143/1730)46
, Gelenbevî İsmail Efendi (ö. 1205/İ790) 4 7
gibi
keiâmcılarm mantık eserleri bu hususa birkaç örnektir.
Görüldüğü üzere önceleri kabul görmeyen Aristo mantığı artık
İslâmî ilimlere girmiştir. Kendisinden sonra kelâmî konularda artık
yoğun bir şekilde Aristo mantığı ve felsefesinden yararlanılmıştır. Bazı
kelâm kitaplarında felsefî ve mantıkî konular asıl meseleler kadar yer
tutmuştur.
4.Mantık'a Yöneltilen Eleştiriler:
Gerek Mantık'ın İslâm dünyasına tercüme yoluyla girişi, gerekse
İslâmî ilimlere özelikle kelâma girişinden sonra Mantık'a çeşitli
eleştiriler yapılmıştır. Bunların başında İbn Salâh (ö. 643/1245), enNevevî
(ö. 676/1277), İbn Teymiyye (ö. 728/1327), İbrahim b. Mûsâ eş-
Şâtıbî (ö. 790/1388) ve Celaleddin es-Suyûtî (ö. 911/1505) gibi kimseler
gelir.48
Biz burada İbn Teymiyye ve es-Suyûtî'nİn eserlerinden ve bazı
görüşlerinden bahsederek konuyu örneklendirmek istiyoruz.
İbn Teymiyye, mantıkçıları reddetmek için "er-Redd ale'lMantıkiyyîn"
(Mantıkçılara Reddiye) isimli bir eser yazmıştır. O, bu
kitabı yazmaya İskenderiyye'de kaldığı Memlûk hapishanesinde karar
vermiştir. Daha önce filozofların metafizik doktrinlerini çürütmeyi
hedeflerken, adı geçen hapishanede kim oldukları bilinmeyen, fakat
felsefeye eğilimli bazı kimselerle görüştükten sonra, onların metafizik
doktrinlerinin kaynağı olarak gördüğü Mantık'a bir reddiye yazmayı
düşünmüştür. 4 9
Bundan başka "kıyâs"ın gerçeğe ulaştırmadığını ortaya
koymak için "Risale fi mane'l-Kıyâs"ı yazmıştır. 5 0
Celaleddin es-Suyûtî ise "Tahrimu'l-îştigal bi'l-Mantık" (Mantıkla
Uğraşmanın Haram Olması) 5 1
ve "Savnu'l-Mantık ve'l-Kelâm an Fenni'lMantık
ve'l-Kelâm" (Kelâm ve Mantık'ın Kelâm ve Mantık Sanatından
4 4
Bkz. Gümüş, Sadreddin, SeyyidŞerif Cürcânî, İstanbul 1984, s. 148-154; Gölcük, Kelâm Tarihi, s. 268-9.
4 5
Öner, Türkiye'de İlim ve Mantık Anlayışı, s, 10.
4 6
Öner, Türkiye'de İlim ve Mantık Anlayışı, s. 10.
4 7
Gölcük, Kelâm Tarihi, s. 353-354.
4 B
Bkz. Öner, Türkiye 'de ilim ve Mantık Anlayışı, s. 10.
1 9
ibn Taymiyya, Against the Greek Logicians, (tıs. Wael b. Hallaq), Oxförd 1993, s. xi.
5 0
Keklik, Mantık Tarihi ve Farahi Mantığı,s. xi.
5 1
Bkz. Keklik, Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı.s. xii;
9
Korunması) isimli eserlerini mantığı ve mantıkçıları eleştiri için
yazmıştır.
es-Suyûtî, İbn Teymiyye'nin el-Gazzâlî hakkındaki şu sözlerini
nakleder:
"Müslüman düşünürlerin hiçbiri mantıkçıların metotlarına iltifat
etmemişti. Üstelik Eş'ariyye, Mu'tezüe, Kerrâmiyye, Şîa ve diğerleri,
mantıkçıları tenkit ediyor ve onların görüşlerinin bozukluğunu ortaya
koyuyorlardı. Mantığı, Müslümanların esaslarına sokan ilk kişi Ebü
Hâmid el-Gazzâlî'dir." 5 2
Bu bilgileri verdikten sonra "Mantık'ın "Kelâm" ilminde kullanılıp
kullanılamayacağı konusunu tartışmak istiyoruz. Çünkü
Mantık'ın İslâmî ilimlerde kullanılmasına karşı çıkanların
gerekçelerinden biri, onun Yunaridan nakledilen yabancı kaynaklı bir
bilim olmasıdır. Çünkü bunları, sahabe, tabiûn, müçtehid imamlar ve
selef kullanmamıştır. İşte bu, mantığın kabul edilmemesinin temel
gerekçelerinden biridir.
Bu görüş, birkaç açıdan doğru değildir. Çünkü sahabe, tabiin,
müçtehİt imamlar ve selefin, mantığı kullanmamış olmaları, bu ilmin
kullanılmasının yasaklandığı anlamına gelmez. Kaldı ki biz bugün
onların kullanmadıkları birçok bilimi kullanmaktayız. Öte yandan
mantığın din ve imanla bir ilgisi de yoktur. O, sadece bize akıl yürütme
yollarını gösteren bir kılavuzdur. Bu durumda onun İslâmî bilimlerde
kullanılmasında bir sakınca olmamalıdır.
Mantık'a karşı olanlar, bu ilmin, Aristo tarafından kurulmasını
gerekçe gösteriyorlar. İbn Teymiyye şöyle diyor:
"Mantık'ın kurucusu Aristoteles, Yunan'dan olup âlemin kadîm
olduğunu söyleyen ilk kişidir. Mesih'ten üç bin sene önce yaşamışlar,
yıldızlara ve putlara tapınışlardır. Mesih gelince onun dinine girdiler.
Mesih'in milletinden soma yansı hak, yarısı bâtıl bir din oluşturdular." 5 4
Mantık'ın İslâm dünyasına girişini tenkit edenler, mantığın İslâm
dünyasına girişiyle ilgili menkıbevî şöyle bir olay anlatırlar:
es-Suyûtî, Savını'l-Mantık ve'l-Kelâm an Fenm'l-Mantık ve'l-Kelâm, {Telhîsu Nasihati Ehli'I-îmâu t'i'rRedd
aîâ Mantıki M-Yunân li İbn Teymiyye ile birlikte), Tahkik: Ali Sami en-Neşşâr. (tsz.), s. 13.
es-Suyûtî, Savnu'l-Mantık, s. 4-14, 33.
Bkz. es-Suyûtî, Savnu'l-Mantık, s. 5.
10
"Yunan kitapları, Rum ülkesinde bulunuyordu. Yunan kralı,
Rumların bu Yunan kitaplarını gördükleri taktirde Hıristiyanlığı terkedip
Yunan dinine dönmelerinden, değişik görüşlerin doğmasından ve
fırkalara ayrılmalarından korkuyordu. Taş ve kireçle karanlık bir bina
yaptırıp ulaşılmaması için kitapları buraya topladı. Abbasoğulları
vezirlerinden Yahya b. Halid'e, Rum ülkesindeki kitapların durumu
kendisine ulaşınca, Rum kralına hediyeler gönderdi ve hiçbir istekte
bulunmadı. Bu hediyelerin gelmesi çoğalınca, kral komutanlarını topladı
ve onlara kendisine Arap idarecisi tarafından çok hediye gönderildiğini
ve hiçbir şey istemediğini, ancak çok büyük bir şey isteyeceğinden
korktuğunu söyledi. Yahya'nın elçisi gelince ona şöyle dedi: Efendine
söyle bir ihtiyacı varsa söylesin. Elçi bunu Yahya'ya iletince şöyle dedi:
Binanın altındaki kitapları bana göndermesini istiyorum. Onlardan
ihtiyaç duyduklarımı alır, sonra iade ederim. Rum kralı, onun mektubunu
okuyunca çok sevindi. Komutanları, piskoposları ve rahipleri topladı ve
onlara şöyle dedi: Bu Arap vezirinin bir isteğinin olduğunu sizlere
söylemiştim. Fakat bu benim için çok kolay bir istektir. Onların
muvafakatini alan Rum kralı, kitapları Yahya b. Halid'e gönderir.
Kitaplar ona ulaşınca bütün zındık ve filozoflar toplandı. Bunlar
arasından seçilenlerden biri de "Haddu'l-Mantık" (Mantığın Tanımı)
kitabıydı." 5 5
Mantığa karşı olanlar, Yunan kitaplarının tercüme tarzıyla ilgili
olarak da şu tenkitlerde bulunurlar:
"Tercümede iki yol takip edilmiştir. Birisi Yuhanna b. Bıtrik, İbn
Na'ima el-Humsi ve diğerlerinin yolu. Buna göre, Yunanca kelimelerin
tek tek Arapça karşılıkları bulunuyor, sonunda cümlenin Arapçası
oluşturuluyor. Bu yol iki açıdan bozuktur. Birincisi, Yunanca kelimelerin
hepsinin Arapça'da karşılığının olmamasıdır. Bu yüzden birçok Yunanca
kelime olduğu gibi Arapça'ya nakledilmiştir. İkincisi, terkip özellikleri ve
isnatlar her dilde aynı değildir. Aym şekilde mecazların çevirisinde de
zorluk olmaktadır. Diğeri Huneyn b. İshak, Cevheri ve diğerlerinin
yoludur. Bu da bir cümleyi okuduktan sonra zihinde oluşan manayı diğer
dile aktarmaktır. Bu yol ise çok karanhktır." 5 6
Bkz. es-Suyûtî, Savmt'l-Mantık, s. 7-8, 12.
Bkz. cs-Suyûtî, Savtttı'İ-Manttk, s. 9-10 ; Krş, Yurdaydm, İslâm Tarihi Dersleri, s. 46.
11
Ancak, daha sonra mütercimler yavaş yavaş bütün felsefî ve
bilimsel terimlerin Arapça karşılığım bulmaya başlamıştı. Bu şekilde eski
tercümeleri düzeltmek, tamamlamak suretiyle tekrar tekrar
yayınlamışlardı. Artık bu bilimsel ve felsefî çaba, taklit aşamasından
yaratıcılık aşamasına geçmiştir. Bu şekilde İslâm medeniyeti akli bilimler
alanında yaratıcı olabilecek dereceye gelmişti.57
İleri sürülen bu gerekçeler, Mantık'm İslâmî bilimler için tehlikeli
ve zararlı olduğunu göstermez. Çünkü Mantık bize imânî hakikatler
sunmaz. O ancak mantıklı düşünmenin nasıl olması gerektiğini öğreten
bir bilimdir. 5 8
Bu hususta el-Gazzâlî şöyle der:
"Ne müsbet ne de menfi yönden mantıkta dine taalluk eden bir şey
yoktur. Bilakis o, delilleri, kıyâsları, burhan mukaddimelerinin şartlarını,
onların nasıl oluşturulacağını; doğru tanımın şartlarını ve bunun nasıl
oluşturulacağını inceler. İlim ya tasavvurdur, bunu bilmenin yolu
tanımdır; ya da tasdiktir, bunu bilmenin yolu da burhândır. Bunda inkâr
edilmesi gereken bir husus yoktur. Zaten bu, keİâmcıların ve
mantıkçıların delile dair söyledikleri şeylerdir.59
Bütün bunlardan Mantık'ın dini bir bilim olmadığı, aynı zamanda
bir âlet ilmi olduğu anlaşılıyor. İşte kelâmcılar da bu bilimden
yararlanmışlardır. Bu ilmin kullanılması Kur'ân'a da aykırı değildir. Zira
Kur'ân, insanlara akıllarını kullanmalarını, düşünmelerini60
emretmektedir. Mantık da bize doğru düşünme kurallarını verdiğine göre
bu yolda ondan istifade etmekten daha doğal bir şey olamaz.
İbn Rüşd bu konuda şöyle diyor:
"Varlıklar üzerinde aklen nazar etmeyi, düşünmeyi ve bunlardan
ibret almayı şeriat farz kılmıştır. İbret alma denilen şey de, bilinenden
bilinmeyeni çıkarmak, malum olan şeyden meçhul olan bir şey ortaya
koymaktan başka bir şey değildir. Bu ise ya "kıyâs" veya "istidlal" (akıl
yürütme) sayesinde olur." 6 1
Bkz. Ülken, islâm Düşüncesi, s. 19.
Bkz.Taylaıı,AΣinftA,ş. 11-13.
el-Gazzâlî, el-Mımkku mine'd-Dalâl, (Mecmu'atu Resail 7}, Beyrut: Dâru'l-Kütübi'i-İlmiyye, 1406/1986,
s. 40.
Bkz. el-Bakara, 2/73,76,219, 242: Âl-İ İmrârı, 3/63, 118, 191; el-En'âm, 6/32, 50, 15 i .
İbn Rüşd, Fashı'l-Makal (Felsefe-Din İlişkileri), Tere. Süleyman Uludağ, İstanbul 1985, s. 97-98.
12
Kelâmcılar da kitaplarında zaman zaman Mantık'tan
yararlanmışlardır. Örneğin, Allah'ın varlığını demlendirirken "kıyâs"ı
kullanmışlardır. Şöyle ki:
Âlem hadistir.
Her hadisin bir muhdisi vardır.
Alemin de bir muhdisi vardır ki Allah Teâlâ'dır. 6 2
İmam el-Gazzâlî de, Bâtınîlik ile mücadelesinde Mantık'tan
yararlanmış 6 3
, ağırlıklı olarak "kıyâs"ı kullanmıştır.64
0, "kıyâs"
konusuna "Makâsidu'l-Felâsife"65
, "Mi'yâru'l-İlm"*6
, "Mihakku'nNazar"61
, "el-Kıstâsu'l-Miistakîm"6
* ve "el-Mustasfâ"69âa geniş yer
vermiştir.
İbn Rüşd, "kıyâs"ın kullanılmasına karşı olanlara şöyle der: "Biri
çıkıp da, 'Bu tarzdaki aklî bir kıyâsa dayanan düşünce bid'attir, zira ilk
asırda yoktu.' diyemez, buna hakkı yoktur. Çünkü fikhî kıyâs ve bu
kıyâsın nevileri üzerinde düşünmek de aynı şekilde birinci asırdan soma
ortaya konulduğu halde, buna bid'at nazarıyla bakılmamıştır. Tıpkı bunun
gibi, aklî kıyâsa dayalı düşüncenin zarurî olduğuna inanmamız
gerekiyor."70
Vahiduddin Han, dinî ilimlere fesadın giriş yollarından birinin de
Kelâm ilmi olduğunu söyledikten sonra şöyle der: "Eski mantık,
çağımızda ağırlığını kaybetmiştir. Çağımız mantığı, deneye ve gerçek
olaylara dayanırken, eski mantık akli kıyâslara dayanmaktadır. Bu
yüzden eski mantık doğrultusunda yazılan kitaplar, çağımız insanına
dinlerini ilmi ve mantıki olarak anlatmaya muktedir olamıyor." 7 1
Yine o,
eserlerinde kelâmcılarm metodunu tenkit ederek, yeni ilm-i kelâmın
6 2
İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, II , 10 vd.
6 3
Çelebi, İlyas, İslâm İnanç Sisteminde Akılcılık ve Kadı Abdulcebbâr. İstanbul: Rağbet Yayınlan, 2002, s.
96-97.
6 4
Bkz. el-Gazzâlî, d-Kıstâsu'l-Mustakitn, (Mecmû'atu Resâil 3), Beyrut: Dâru'i-Kütübi'l-İlmiyye,
1406/1986, s. 5-64.
6 5
Bkz. el-Gazzâlî, Makâsidu'l-Felâsife,Xahire> 1961, s. 66-116.
6 6
el-Gazzâlî, Mi'yânı'1-İlm, s. 131-243.
6 7
Bkz. el-Acem, el-Manhk inde'i-Gazzâlî, s, 177.
el-Gazzâlî, diğer eserlerinde "kıyâs"tan, şekillerinden ve çeşitlerinden bahsettiği halde, "el-Ktslâs"^,
bunlardan söz etmez. Burada "kryâs"a Kur'anî temeller bulmaya çalışmaktadır. Bkz. Alper, "Gazzâlî'mıı
Felsefî Geleneğe Bakışı:...", s. 98.
6 9
Bkz. el-Acem, el-Mamtkinde'l-Gazzâlt s. 172-176.
7 0
İbn Rüşd, Fasln'l-Makat, s. 101-102.
7 1
Han, Vahiduddin, Tecdulıı Ulıımi'd-Din, Kahire 1987, s. 59-64.
13
kurulması gerektiğini savunur ve bu hususta Kur'ân metoduna dönülmesi
gerektiğini belirtir. Bunu yaparken de yeni buluşlardan ve keşiflerden
istifade edilmesi gerektiğini söyler. 7 2
Kelâm ilminde de yenileşme (tecdîd) düşüncesi çok güzeldir.
Ancak bunu yaparken geçmişi nasıl bir kalemde silip atacağız. Bu,
mümkün müdür? Veya buna ihtiyaç var mıdır? En azından, eskilerin
görüşlerinden de yararlanmak gerekmez mi? Kaldı ki inanç esaslarını
savunurken kelâmcılar, Yunan mantığından veya felsefesinden değil,
Kur'ân'dan hareket etmişlerdir. Bunu yaparken, özellikle Ehl-i Sünnet
kelâmcılan, akla da büyük önem vermişlerdir. Şunu bir kere daha
vurgulamak gerekir ki kelâm, sırf akideleri saymakla yetinen bir ilim
değildir. O, aklî ve naklî deliller getirerek İslâm inançlarının felsefesini
yapar. Eğer eskilerin delillerinde bugün için kullanılmaması gereken ve
geçerliliğini yitirmiş hususlar varsa, onların bir yana bırakılması ve
çağımızın bize sunduğu yeni buluşlardan da mutlaka istifade edilmesi
gerekir.
Aristo mantığına İslâm dünyasının dışında, bizzat Batı'dan da
İtirazlar ve eleştiriler gelmiştir. Bu eleştiriler, Mantık'ın başka
medeniyete ait olup olmadığı notasından değil, bilimsel yeterlilik
açısından yapılmıştır. İslâm kültüründe çok şiddetli bir şekilde eleştirilen
Aristo mantığının yerine alternatif bir mantık konulamamıştır. Nitekim
Tanzimat'tan soma Batıdaki mantık çalışmalarından haberdar oluncaya
kadar Aristo mantığım tekrar edip durmuşuz. 7 3
Batıda ise Rönesans'tan
sonra, özellikle 17. yüzyıldan itibaren Aristo mantığına eleştiriler
yapılmıştır. Bunların başında Bacon (1561-1626) ve Descartes (1596¬
1650) gelmektedir.74
S. Sonuç:
Sonuç olarak Mantık ilmi, Abbasîlerin ilk dönemlerinden itibaren
İslâm dünyasına girmiş, İslâm felsefesinin teşekkülüyle yayılmış ve
neticede kelâm ilminde de kullanılmıştır. Bu bilim, bazılarının iddia ettiği
gibi İslâmî bilimlerin gerilemesine, dine yabancı itikadî unsurların
girmesine -zaten Aristo mantığı dini akide getirmez- neden olmamıştır.
Aksine mantık, Kur'ân metoduna uygun olarak aklın en iyi şekilde
7 2
Ekz. Han, Tecdîd, s. 66-73.
7
'
7
Öner, Türkiye'de İtim ve Mantık Anlayışı, s. 11.
7 4
Küçük, İstâmda ve Batıda Mantık, s. 20-21.
14
kullanılmasına vasıta olmuştur. Bunu kelâm kitaplarında açık bir şekilde
görüyoruz. el-Gazzâlî ve ondan soma gelen kelâmcılar, aynı zamanda iyi
bir mantıkçıdırlar. Ortaya koydukları değerli eserler bunun açık bir
kamtıdır. Bu sebeplerden ötürü, Aristo mantığı İslâmî bilimlerin
gerilemesine ve onlara bâtıl inançların girmesine neden olmamış, aksine
İslâm düşüncesinin gelişmesine İvme kazandırmıştır.
Yukarıda açıkça anlattığımız gibi, İslâm dünyasında Mantık'a
yapılan eleştiriler iki dönemde olmuştur: Birisi, Mantık'ın İslâm
dünyâsına girişi sıralarında; diğeri Mantık İslâmî ilimlere dahil edildikten
sonra. Her iki dönemin de gerekçesi, Mantık'ın yabancı kültürlere ait
olması.
Şu halde geçmişi körü körüne eleştirmek etmek yerine, onların
görüşlerinden faydalı olanlarından istifade etmeli ve çağdaş, bilimsel
bulgulardan faydalanarak yeni bir kelâm ilmi oluşturulmalıdır. Geçmişi
tenkit etmenin, hatta onların düşüncelerini bir kalemde silip atmanın
kolaycılık, aynı zamanda onlara haksızlık olacağı kanaatindeyiz. Onlar,
kendi çağlarının gerektirdiği bilim sınırları içerisinde misyonlarım
tamamlamışlardır.

Konular