KLASİK ARAP ŞİİRİNDE NAZIM ŞEKİLLERİ

Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 22, Erzurum, 2004 108
KLASİK ARAP ŞİİRİNDE NAZIM ŞEKİLLERİ
(Vezin Sayısı ve Kâfiye Yönünden Klâsik Arap Şiir Şekilleri)
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ•
ÖZET
Bu makalede, vezinlerin sayısına bağlı olarak klasik Arap şiirinin kazanmış
olduğu özel yapılar üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada, şiirden bahseden eski
eserlerde bahirlerle ilgili ifade edilen müsemmen (sekiz vezinli), müseddes (altı
vezinli), murabba‘ (dört vezinli), müselles (üç vezinli), müsennâ (iki vezinli) vb.
kavramlar hakkında önemli ip uçları elde edilmiş ve onlar kâfiye şekillerine bağlı
olarak tanımlanmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu örnekler ışığında, klasik
Arap şiirinin vezin ve kâfiye yönünden şekilsel zenginliği büyük oranda tespit
edilmiştir. Ayrıca, İslâm ve Arap toplumunun doğru bir şekilde okunmasında, Arap
şiirinin önemli bir rolü vardır. Bu alanda yapılan çalışmaların, sosyo-kültürel yapıların
anlaşılmasında önemli bir yeri olduğu öteden beri bilinmektedir. Buna bağlı olarak
yapılan inceleme ve araştırmalar, Arap aklının anlaşılmasına ve gelecekte
oynayabileceği role ışık tutması bakımından önem arz etmektedir.
Anahtar kelimeler: Şiir, şair, vezin, kâfiye
ABSTRACT
Verse Forms in Classic Arabic Poetry
(Kinds of Classic Arabic Poems With Respect to Metre and Rhyme)
Special forms gained by the Arabic Poetry with respect to line number are
focused on in this article. Significant clues relating such concepts as musamman
(stanza of eight lines), musaddas (stanza of six lines), murabba‘ (stanza of four


Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________109
lines), musallas (stanza of three lines), musannâ (stanza of two lines), which are
found in classical works of poetry and in metres (bahirs), are obtained in this study,
and they are tried to be defined and evaluated. In the light of these examples, the
richness of Arabic poetry in terms of metre and rhyme is detected to a great extent.
Arabic poetry has a significant role in a right reading of Islam and Arabic society. It
has been known that studies in this field are like a step. Thus, such studies are
important in that they shed light on a thorough understanding of Arabic mind and the
possible roles it may assume in the future.
Keywords: poetry, poet, metre, rhyme

Arap şiirinde en küçük nazım birimi beyittir. Bugün olduğu gibi, eski Arap
şiirinde bir beyit, hem şekil hem de mana bakımından bir bütün oluşturur. Şiir,
zamana bağlı olarak gelişme göstermiş, recez ve kasîde1
gibi nazım şekillerinin yanı
sıra, tef’ile sayısına bağlı olarak birtakım değişme ve gelişmelere uğramıştır. Bilindiği
gibi Arap şiiri beyitlerden, beyitler sebeb, veted ve fâsılalardan meydana gelir. Beyit,
genelde iki şatırdan, yani iki mısradan oluşur. Recez ve serî’ bahirlerinin meştûr
tarzları gibi, tek mısradan oluşan beyitler de vardır. Tef‘ile sayısına bağlı olarak şiirde
görülen bu değişiklikler, nazım şekilleri içerisinde ele alınır. Diğer taraftan beyitlerdeki
tef’ile sayısı, şiirin kâfiye yapısını etkilemekte ve şiiri özgün bir hale getirmektedir
Bu makalede, bahirlere bağlı olarak nazım şekilleri ele alınacak ve geçirdikleri
değişmeler, kâfiye birliğine işaret edilerek tespit edilmeye çalışılacaktır. Arap şiir
vezinlerinin mukassad (asıl şekil) denilen nazım şekli veya şekilleri vardır. Bunlar,
vezin ve tef‘ile sayısına bağlı olarak oluşmuştur. Bahirlerdeki aslı oluşturan şekilleri,
bahir sayısına göre belirlemek mümkün değildir. Çünkü bazı bahirlerin birden fazla
asıl şekli olabilir. Arûzla ilgili eserlerde bahirden bahsedilirken, onun aslına dair önce
bir örnek verilir, bahrin kendi içerisindeki değişiklikler, tef‘ile sayısına göre tespit edilir
ve adlandırılır.
Bahir içerisinde mukassad, müsemmen (sekizli), müseddes (altılı), murabba‘
(dörtlü), meştûr (bir mısraı olmayan beyit), menhûk (üçte ikisi olmayan beyit),
mukatta‘ (menhûk’dan elde edilen ve birer tef‘ileli beyit), müselles (üç beyitte bir
kâfiyenin değiştiği şiir), müzdevic (iki beyitte bir vezin ve kâfiyenin değiştiği şiir),

1
el-Câhız, el-Beyân ve't-tebyîn, nşr. ‘Abdusselâm M. Hârûn, Kahire 1388/1968, I, 51,151; İbn Reşîk
el-Kayravânî, el-‘Umde, nşr. M.Muhyiddîn ‘Abdulhamîd, Kahire 1972, I, 65, 121; es-Suyûtî, el-Muzhir
fî ‘ulûmi’l-luğa ve envâ‘ihâ, nşr. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhîm v. dğr., Beyrut 1958, II, 242.
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________110
muhammes (beş tef‘ileden oluşan şiir), müsebba‘ (yedi tef‘ileden oluşan şiir),
musarra‘ (vezin bakımından arûzun darbına uyduğu beyit), mukaffâ (vezin ve kâfiye
yönünden arûz ve darbın aynı olduğu beyit), muvaşşah (vezin ve kâfiye yönünden
birbirinden farklı beyit ve kıtalar), musmat (arûzun kâfiye bakımından darbına
uymadığı beyit), musammat (dört kıtadan oluşan ve ilk üç şatrı birbiri ile kâfiyeli,
dördüncü şatrı kâfiye bakımından farklı şiir), müdevver (İki mısra içerisinde kelimesi
bölünen beyit) gibi nazım türleri görülür.
1.Mukassad (َُّ ا (
Arûz bilginleri, her veznin içindeki bazı ölçüleri tam ve mukassad şeklinde
nitelendirmişlerdir. Sözgelimi el-Cevherî (ö.396/1005), tavîl bahrinden bahsederken
“müsemmenün kadîmün” (sekiz tef‘ileli şekli kadîm; eski, klâsik veya asıl’dir)2
ifadesini kullanmıştır. Aynı yaklaşımdan hareket eden ez-Zemahşerî (ö.538/1144),
“hüve fi’l-binâ’i müsemmenün” (tavîl bahri binâsında; nazmında sekiz tef‘ilelidir)
ifadesine yer vermiştir3
.
Bahirlerin asıl şekilleri birbirinden farklılık arz edebilir. Çünkü bütün bahirlerin
asılları müsemmen değildir. Bir şiir bahrinin asıl şekli kâmilde olduğu gibi iki çeşit
gelebilir4
: Tavîl, medîd ve basît bahirlerinin aslı müsemmen; vâfir bahrinin müseddes;
kâmil, remel, serî’, hafîf, muktedab ve müctess bahirlerininki müseddes ve
murabba‘dır. Hezec ve mudâri‘ bahirlerinin murabba‘; recez bahrinin müseddes,
murabba‘, müselles ve müsennâ; münserih bahrinin müseddes ve müsennâ,
mütekârib bahrinin ise müsemmen ve müseddestir. Bu durum, Arap şiirinin
zenginliğine katkı yapmakta ve bahirleri incelerken dikkate alınması gereken önemli
bir kural olarak göze çarpmaktadır. Hicrî birinci asırdan itibaren arûz ilminin esasları
oluşturulurken, asıl veya kadîm şeklinde nitelendirilen nazım şekilleri temel olarak
alınmıştır. Bu da, onların Arap şiirinde çokça kullanıldığını ve bilindiğini göstermekte;
kaynak olma bakımından da önem arz etmektedir.
2.Müsemmen (ْ
َُ ا(
Adından da anlaşılacağı üzere, dört tef‘ilesi birinci mısrada, diğer dört tef‘ilesi
de ikinci mısrada yer alan ve toplam sekiz tef‘ileden meydana gelen beyitlere sekizli

2
Bk. el-Cevherî , K.‘Arûdi’l-varaka, nşr. M.Sadi Çögenli, Erzurum 1994, s.5.
3
Bk. ez-Zemahşerî, el-Kustâs, nşr. Fahruddîn Kabâve, Beyrut 1989, s.70.
4
K. ‘Arûdi’l-varaka, s.5.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________111
anlamında müsemmen adı verilmiştir. Diğer taraftan şiir taktî‘inde tef‘ilelerdeki harf
sayısı ayrı bir tartışma konusudur. Bazılarına göre üç heceden daha az olanlar bir
tef‘ile olarak kabul edilemez. Ancak yaygın kanaate göre iki heceli olanlar, bazı
bahirlerde ve özel şartlar altında tef‘ile olarak kabul edilmiştir.
Müsemmen nazım şeklinin en çok kullanıldığı bahir, tavîldir. Bu bahir ve
müsemmen nazım şeklinin kullanımı çok eski tarihlere dayanır. Bunlara Câhiliyye
devrinde, Muallaka şairlerinin şiirlerinde çokça rastlanılmaktadır. Nitekim İmru’u’lKays
(ö.m.540)’ın Mu’allakât’ta yer alan Lâmiyye kasîdesi, bu nazım şeklinde
söylenmiştir (tavîl):
%ِ$َ# "َ!ِ مِ
ذآَى ٍ ومَِْلِ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ /
ْ مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
بِ3ِْ2 ِا *ّ&َى ب
َ ا 0&ُلِ )َ/َ&ْمَ.ِ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ&لُ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ . / . ـ . ـ

Durunuz, sevgilinin ve onun ed-Dahûl ve Havmel arasında, Sıktu’l-Livâ’da
bulunan yurdunun hatırasına ağlayalım5
.

Müsemmenle ilgili diğer bir örnek de, en-Nâbiğa ez-Zubyânî (ö.m.604)’nin
aşağıdaki beytidir (tavîl):
:َى ا9+ 3( #ً7 ا &َا6 ِ
ِآُ*45 َ#
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ&لُ / )َ'ُ& ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ . / ـ ـ.
:اءَ ا ?<بِ ا '#وی#تِ و% )َ'َ.ْ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
Allah, bütün yerlerde ‘Abs (kabîlesini), uluyan köpeklere verdiği ceza gibi, ki
bunu böyle yaptı, cezalandırsın6
.
Tarafe b. el-‘Abd (ö.m.564)’ın kasîdelerinde de, müsemmen şekli çokça
görülmektedir (tavîl):
7ِLِْ+ Hو 7ِ #َمِ ع&ْJ ا 7( ْKُ?ِJْ+أْ K*َ( 7ِAَ$ِ/َص اًورُُD ْEَ"#َآٍ رِFُْمَ# أب

5
Hasan es-Sendûbî, Şerhu Dîvâni İmri’i’l-Kays, Mısır, tsz., s.143; et-Tibrîzî, Ebû Zekeriyyâ, Şerhu’lKasâ‘idi’l-‘aşr,
nşr. ‘Abdusselâm el-Hûfî, Beyrut 1985, s.11; ez-Zevzenî, Şerhu’l-Mu‘allakâti’s-seb‘,
Kahire 1311, s.7; Yedi Askı Arap Edebiyatının Harikaları, çev. Nurettin Ceviz, Kenan Demirayak,
Nevzat H. Yanık, Ankara 2004, s.31.
6
en-Nâbiğa ez-Zubyânî, Dîvân, nşr. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhîm, Kahire, tsz., s.191; el-Kustâs, 72.
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________112
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ . ـ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
Ey Ebû Münzir! Benim sahifem (hayatım) gururdur (gururla doludur).
Dolayısıyla ben isteyerek malımı ve namusumu size vermedim (vermem)7
.
3.Müseddes (سَّ3ُ ا(
Müseddes, Arap şiirinde altı tef‘ileden oluşan bir nazım şeklidir. Bu nazım
şeklinde tef‘ileler, eşit olarak iki mısra arasında bölüştürülmüştür. Müseddesin en
yaygın olarak kullanıldığı bahir, vâfirdir. Bu nazım şekli, İmru’u’l-Kays’ın şiirlerinde
çokça görülmektedir (vâfir):
ٌارَِD #َ4ُ%5&َ3ُ" ٌKََD #ََ
مُ$َ#+َ*َA / ْ
ُمُ$َ#+َ*َAْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ
. ـ . . ـ / . ـ . . ـ / . ـ ـ
O7ِِ+ #َ4ِA*ِ: َون %ُُنQآ
مُ$َ#+َ*َA / ْ
ُمُ$َ#+َ*َAْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ
. ـ . . ـ / . ـ . . ـ / . ـ ـ
Bizim pazara sevk ettiğimiz koyunlarımız çoktur; (sanki) onların
büyüklerinin (görkemlilerinin) boynuzları bastonlar gibidir8
.
Recez bahrinde müseddes, recezin asıl ve en çok kullanıldığı nazım
şeklidir. Recezi, kasîd tarzında ilk defa kullanan meşhur şair Ebu'n-Necm el-‘İclî
(ö.130/747)’nin urcûzelerinde müseddes nazım şekli görülmektedir (recez):
وَ6 #ََ #َو6 #ََ #َو6 #ََ #َ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ . ـ / . ـ . ـ / . ـ . ـ
#ََ'ْ6وأ# ٍ 0 5Rَ?ِب Sََس
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ . ـ / . ـ . ـ / . ـ . ـ
O, nice zamanlar, Hâlid'in eliyle yedirip, içirdi9
.

7
el-Kustâs, s.70.
8
K. ‘Arûdi’l-varaka, s.18; İbn ‘Abd Rabbihî, el-‘İkdu’l-ferîd, nşr. Ahmed Emîn ve dğr., Kahire 1385/1965,
V, 480; İbn ‘Abbâd, el-İknâ‘ fi’l-‘arûd ve tahrîci’l-kavâfî, nşr. Muhammed Hasan, Bağdat, tsz., s.23; elHatîb
et-Tibrîzî, K.el-Kâfî fi’l-‘arûd ve’l-kavâfî, nşr. el-Hassânî, Kahire 1966, s.51; el-Kustâs, s.84;
İbnu’s-Serrâc, el-Mi‘yâr fî evzâni’ş-şi‘r ve’l-kâfî fî ‘ilmi’l-‘arûz, nşr. Muhammed Rıdvân ed-Dâye, Beyrut
1979, s.57; es-Sekkâkî, Miftâhu’l-‘ulûm, nşr. Na‘îm Zarzûr Beyrut 1983, s.536. İlk şatır farklı olarak
bk. İmru’u’l-Kays, Dîvân, Beyrut 1972, s.179. Bazı rivâyet farklılığı ile birlikte bk. Şerhu Dîvâni İmri’i’lKays,
s.218.
9
K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.29; el-‘İkdu'l-ferîd, V, 485; el-İknâ‘, s.43; K. el-Kâfî, s.80; el-Kustâs, s.99; elMi'yâr,
s.76; Miftâhu'l-‘ulûm, s.545; İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, Beyrut, tsz., XII, 386 () . İkinci
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________113
Arap şiirinde müseddes nazım şeklinin birinci mısrası dört, ikinci mısrası iki
tef‘ileden oluşan yapısına rastlanılmaktadır. Basit bahrinde, bu nazım türünü açıkça
görmek mümkündür. Bu nazım şeklinin birinci şatrında dört, ikinci şatrında iki tef‘ile
bulunmaktadır. İkinci şatrın sonunda iki tef‘ile birlikte düştüğü için, asıl şekli göz
önünde tutularak arûz ve darbını (ُْ
ِ َ) vezni oluşturmuştur. Aşağıdaki beyit bu
örnekler arasında yer alır (basît):
ی# أم +وٍ +*! ا ّ$Uَِ % ُE3 ْ
ْ
ُ*ِ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / )َ#+ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ . ـ / ـ ـ . ـ / . . ـ
ث&ب#ً مِ
ا Wََعِ
ْ
ُ*ِ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُم
ـ ـ . ـ / . . ـ
Ey ‘Amr’ın annesi! Kendine bak! O (kadın), gamdan bir elbise giydi10
.
4.Murabba‘ (Yّب َُا(
Adından da anlaşılacağı üzere “Murabba‘” (dörtlü), Arap arûzunda iki
anlamda kullanılmaktadır: Birincisi, iki-iki olmak üzere dört tef‘ileden meydana gelen
şiir beytidir. Klasik eserlerde daha ziyade bu anlamda kullanılmaktadır. el-Cevherî
gibi bazı bilginler, dört tef‘ileli beyte, murabba‘ ismini vermişler ve onu müseddes (altı
tef‘ileli)’in meczû’ şekli diye tanımlamışlardır11
.
Tarafe b. el-‘Abd’ın şiirlerinde bu nazım şekli görülmektedir (hezec):
+َ$َ# مِ
Zلِ َْ*َS ا 3ّ4ْـ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ ـ / . ـ ـ ـ
ـُ )#[م<حُ )# ]َُْ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ ـ / . ـ ـ ـ
es-Sehb, el-Emlâh ve el-Gamr (yerleri ve suları), Leylâ’nın ailesinden
kaybolup gitti12
.

beyitteki rivâyet farklılığı için bk. Jaakko Hameen - Anttila, “Five Rağaz Collections”, Materials for the
Study of Rağaz Poetry II, Helsinki: Finnish Oriental Society 1995, s.92.
10 Celâl el-Hanefî, el-‘Arûd tehzîbuhû ve i‘âdetu tedvînihî, Bağdat 1398/1978; s.182
11 Bk.K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.28.
12
K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.25; el-İknâ‘, s.38, K.el-Kâfî, s.73; el-Kustâs, s.95; el-Mi’yâr, s.70; Miftâhu’l-
‘ulûm, s.542; Yâkût el-Hamevî, Mu’cemu’l-buldân, Beyrut 1376/1957, I, 255; İbn Manzûr, II, 606
(
).
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________114
‘Abdullâh b. ez-Ziba‘râ‘ (ö.?)’nın şiirlerinde de bu nazım şekline
rastlanılmaktadır (hezec):
)َ4Fانِ یFُودانِ
مَ$َ#+ِ.ُ / مَ$َ#+ِ.ُ
. ـ ـ . / . ـ ـ .
وذا مِ
ْ آٍََ یَْمِ7
مَ$َ#+ِ.ُ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ . / . ـ ـ ـ
Bu ikisi (kendisini) koruyor, o da yakından (ok) atıyor13
.
Vâfir bahrinde murabba‘ nazım şekli görülmektedir. Bazıları, ona meczû’
vâfir de demişlerdir. Bu bahrin birinci ve ikinci şatırlarında birer tef‘ile düşmüş ve
tef‘ile sayısı dörde inmiştir. Aşağıdaki beyit, bu örneklerden birisidir (vâfir):
َْ +َ*َِE ْرَب'َ_ُ أ"ْـ
مُ$َ#+َ*َA / ْ
ُمُ$َ#+َ*َAْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ
. ـ . . ـ / . ـ . . ـ
ـ
َ َْ*َ!َ وَاهِ
ٌ 0 ُ`َ*َ
مُ$َ#+َ*َA / ْ
ُمُ$َ#+َ*َA ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ
. ـ . . ـ / . ـ . . ـ
Rebî‘a (kabîlesi), senin ipinin gevşek ve eski olduğunu anladı14
.
Çağdaş bazı araştırmacılar, murabba‘ kavramını klasik yaklaşımdan farklı
bir anlamda kullanmışlar ve onu dört beyitte bir kâfiyenin değiştiği şiire ad olarak
vermişlerdir15. Bu tarzda beyitler ya iki mısra halinde yanyana, ya da alt alta yazılır;
her beyit müstakil bir beyit olarak kabul edilir; arûz ve darbı her beytin son tef‘ilesi
oluşturur. Arap şiir bahirleri içerisinde genelde recez vezninde söylenilen şiirlerde bu
tarza rastlanılmaktadır. Kâfiyenin her dört beyitte aynı olma zorunluluğu olmasına
rağmen, arûz ve darb açısından böyle bir zorunluluk söz konusu değildir. Bahirlerin
arûz ve darb kalıpları içerisinde herhangi bir şekilde gelmesi yeterlidir. Aşağıdaki
şiirde arûz ve darb 1.,2.,4.,5.,7. ve 8. beyitlerde mahbûn-maktû‘ olarak (ُْل ;(َ ُ3. ve
6. beyitlerde maktû‘ olarak (ُْل (َْ ُvezninde gelmiştir. Bu tarzın en güzel örnekleri,
Endülüs'te muvaşşah ismiyle söylenmiş ve Endülüs sanatı şeklinde meşhur
olmuştur16
.

13
K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.25; el-‘İkdu’l-ferîd, V, 484, el-İknâ‘, s.39, K.el-Kâfî, s.75; el-Kustâs, s.96; elMi’yâr,
s.71; Miftâhu’l-‘ulûm, s.542; İbn Manzûr, I, 702 (آ .(
14
K. ‘Arûdi’l-varaka, s.17; el-‘İkdu’l-ferîd, V, 481; el-İknâ‘, s.24; K.el-Kâfî, s.52; el-Kustâs, s.86; el-Mi‘yâr,
s.57; Miftâhu’l-‘ulûm, s.537.
15 Bk. Bk. Recâ' el-Cevherî, Fennu’r-recez fi’l-‘asri’l-‘Abbâsî, İskenderiyye, tsz., s.428.
16 Bk. Recâ' el-Cevherî, s.428-429.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________115
el-Hasan b. Vekî‘ et-Tinîsî (ö.393/1003)’ye ait, bu nazım şeklinde doksan
beyitlik bir urcûze vardır. Şair burada, bir gılmân (erkek çocuğu) ile ilgili aşkını dile
getirmektedir17. Bu urcûzenin ilk beyitleri şu şekildedir (recez):
رس# _ٌ مِ
آَ*ِR َِِ+ ٍ
ِودُO اَ_ِ bَْ% 7( ُcُت#
بَ*]ّc ُا f&قُ مََى ا َWْ4&ُدِ
م# )&قَ م# ی*#g ُمِ
مَِیِ
***
:#رَ +*c#َ آِK ُا ]امِ
)ََق أن یُْرِكَ ب#[وه#مِ
)*& أت#g ُ6#رِقُ ا /َِ#مِ
K یَg ُمِ
ْ شِةِ ا 3#ّمِ
<<<
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مُ$ْA ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'َ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مُ3ْAْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َ
مُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمَ$ْ'ُ& ُ
ْ
ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
***
مُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمَ$ْ'ُ& ُ
ْ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ
ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ'ِ*ُ
ْ / Aْ$ُم


17 Aşk şiirleri (gazel), Câhiliyye devrinden itibaren Arap şiirlerinde kasîde içerisinde işlenen bir konudur.
Sadru’l-İslâm şiirlerinde az rastlanılmakla beraber, Emevî devrinde hazarî ve bedevî gazel olmak
üzere müstakil şiir konusu haline gelmiştir. Abbâsiler devrinde ise, bu konu, müstehcen konularla
birlikte, daha da geniş bir şekilde ele alınmış, kadınlar için gazel söylenmekle yetinilmemiş, erkeklere
ve erkek çocuklarına aşk konulu şiirler söylenmiştir. Bu tür şiirlere, el-Gazel bi’l-gılmân veya el-Gazel
bi’l-müzekker denilmiştir (bk. Savran, Ahmet, Abbâsi Edebiyatında Sûlîler ve Ebû Bekr es-Sûlî,
Erzurum 1995, 23-24; Demirayak, Kenan, Abbâsi Edebiyatı Tarihi, Erzurum 1998, s.93).
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________116
Hayatı, yüz vermeyen bir sevgilinin pençesinde olan çaresiz âşıktan bir
mektup. Aşk onu, gücünün üstüne, çekemeyeceği bir noktaya ulaştırdı. Aşk gücü,
ona zâlim davrandı ve vehimlerle idrakini azalttı. Artık ecel bile kendisine gelse, aşk
hastalığının şiddetinden onu göremezdi18
.
5.Meştûr (رُ&Jf ا(
Meştûr, mısralarından birisi hazfedilmiş olan beyte denilir19. Meştûr, genelde
müseddes nazım şekillerinde görülür. Meştûr üç tef‘ileden meydana geldiği için, ona
müselles (üçlü) de denilmektedir20. Meştûr Emevîlerden itibaren itibaren kullanılan bir
nazım şeklidir. Daha ziyade bu yapıya recez ve serî‘ bahirlerinde rastlanılmaktadır.
Bu nazım şeklinin en önemli karakteristiği, her şatrın müstakil bir beyit olarak kabul
edilmesi21, alt alta yazılması ve her şatrın sonundaki tef‘ilelerin kâfiye açısından şiirin
sonuna kadar aynîliğini korumuş olmasıdır22. Arûz ve darb, mısranın son tef’ilesinde
birleşmiştir. Bir başka ifadeyle meştûr bir şiirin hem arûzu hem de darbı, beytin son
tef‘ilesidir23. Meştûrun arûz ve darb şekilleri tektir ve diğer beyitle aynı vezinde gelme
zorunluluğu yoktur. Diğer taraftan bu tarza musarra‘ diyenler de olmuştur. Bilindiği
gibi, musarra‘da, bütün beyitleri tek bir kâfiye takip etmektedir24. eş-Şemmâh
(ö.22/643), Ebu'n-Necm el-‘İclî, el-‘Accâc (ö.97/715), Cerîr (ö.110/728), Zurrumme
(ö.117/735) vb. şairlerin urcûzeleri, bunlar arasında yer alır. Ebû Nuhayle (ö.145/762)
el-'Umânî (ö. 228/843), Ru’be (ö.145/762) ve Beşşâr (ö.167/784) gibi Muhadramûn
şairleri de meştûr nazım şeklini çokça kullanmışlardır. Ancak bu nazım şeklinin
meczû’ şeklinde de kullanıldığı görülmektedir. Bu nazım şeklinde her beyitte iki tef‘ile
bulunmakta ve ona ‘menhûk’ da denilmektedir.
el-‘Accâc’ın şiirlerinde meştûr nazım şekli çokça kullanılmıştır. Aşağıdaki
beyit, bunlardan birisidir (recez):

18 Bk. es-Se‘âlibî, Yetîmetu'd-dehr fî mehâsini ehli’l-‘asr, nşr. Muhammed Muhyiddîn ‘Abdulhamîd, Mısır
1367, I, 372 vd.; Recâ’ el-Cevherî, s.428; Yılmaz, İbrahim, Arap Şiir Sanatında Recez ve Urcûze,
Erzurum 2002, s.19-20.
19 Bk. K.. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.28; el-‘Umde, I, 181; Ahmed el-Hâşimî, Mîzânu'z-zeheb fî sınâ‘ati şi‘ri’l-
‘Arab, Kahire 1378/1958, s.22.
20 Bk. K.. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.28.
21 Ancak, meştûr recezi müstakil beyit olarak kabul etmeyen, onu yarım bir mısra, yani beytin şatrı
olarak düşünen ilim adamları da vardır. Gerekçe olarak da: "meştûr, tasrî‘ imkânsız olduğu için, tam
bir beyit değildir, ancak tam bir mısradır" görüşü ileri sürülmektedir (bk. K.el-Kâfî, s.46-47).
22 Celâl el-Hanefî, s.558.
23 Muhammed Keşşâş, er-Recz fi’l-‘asri’l-‘Umevî, Beyrut 1995, s.119; Recâ’ el-Cevherî, s.419.
24 Bk. Recâ’ el-Cevherî, s.419.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________117
م# ه#جَ أا"ً# وشَWْــ&ًا % شَW#َ
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ
Üzüntüye sebep olan şey (insanı) kederlendirdi25
.
Meşhur recez şâiri Ru’be’nin aşağıdaki beyiti de, meştûr tarzındadır (recez):
ی# رَب5 إنْ أJ0َQْتُ أو "َ3ِEُ
ُتَُ&ت Hو Sَ3َْت H َE"Q(
ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ / . ـ ـ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مُ3ْA ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َ
. ـ . ـ / ـ ـ . ـ . / ـ ـ
Ey Rabbim! Ben hata etsem, unutsam da, Sen ne unutursun, ne de
ölürsün26
.
Serî‘ bahrinin az da olsa meştûr şekli görülmektedir. ez-Zemahşerî dışında
hiçbir arûz bilgini, serî‘ bahrinin meştûr nazım şeklinde geldiğini öne sürmemiştir27. el-
‘Accâc’ın aşağıdaki beytinde bu nazım şeklinin kullanıldığı görülmektedir (serî‘):
یَْb( َ
ْ/َ7#َ(#َ تِc ِب#[بْ&َالْ
ْتَH&ُ'$َمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ ـ
Onlar, onun kenarlarında bevillerini akıtıyorlar28
.
Diğer bir örnek te, Ru’be b. el-‘Accâc’ın aşağıdaki beytidir (serî‘):

25 el-‘Accâc, Dîvân, nşr. ‘İzzet Hasan, Beyrut, tsz., s.348; K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.28; el-‘İkdu'l-ferîd, V,
486; el-İknâ‘, s.42; K.. el-Kâfî, s.79; el-Kustâs, s.100; Miftâhu’l-‘ulûm, s.544; İbn Manzûr, V,
352 (رج ;(Muhammed Keşşâş, s.119.
26 Ru’be b. el-‘Accâc, Dîvân, s.464; K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.30; el-‘İkdu’l-ferîd, V, 489; el-İknâ‘, s.55; K.elKâfî,
s.102; el-Kustâs, s.111; İbn Manzûr, I, 65 (); Recâ’ el-Cevherî, s.420.
27 Bk. el-Kustâs, 110.
28 el-‘Accâc, Dîvân, II, 322; el-Kustâs, s.110.
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________118
% +َّLَE ْسُ'َْى ب&لِ إ)َْ#دْ
ْنَH&ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ / . ـ ـ
Su‘dâ, yalan (asılsız) sözü (bana) ima etti 29
.
6.Menhûk (ك&4 ا(
“Bitmiş, tükenmiş” gibi anlamlara gelen menhûk kelimesi, Arap arûzunda,
tef’ilelerinin üçte ikisi atılan beyite özel bir ad olarak verilmiştir. Yani bu nazım
şeklinde, altı tef‘ileden oluşan bir beytin dört tef’ilesi atılmış geriye iki tef‘ile kalmıştır.
Bunun sonucu olarak da, şiir iki tef‘ileli bir beyte dönüşmüştür. Bu tarza, Emevî ve
Abbâsî devirlerinde rastlanılmaktadır. Bu nazım şeklinde beyitler arası kâfiye birliği
zorunludur30. Menhûk’e, iki tef’ileden meydana gelen beyit anlamında müsennâ da
denilmektedir31. Bu nazım şeklinde, arûz ve darbın hangi tef‘ilede yer aldığı tam
olarak bilinmemektedir. Bazıları, meştûrda olduğu gibi, arûz ve darbın beytin son
tef‘ilesinde biraraya geldiğini ileri sürmüş32; bazıları da birinci şatırdaki ikinci tef‘ilenin
arûzu ve ikinci şatırdaki ikinci tef‘ilenin de darbı oluşturduğunu söylemişlerdir. Bu
ikinci görüşü ileri sürenlere göre, birinci mısra müstakil bir beyit değil, beytin sadrı,
arûzu da içinde barındıran birinci şatrı; ikinci mısra da beytin acizü ve darbı da içinde
barındıran ikinci şatrıdır33. Böyle düşünüldüğü takdirde menhûkun kâfiye birliği
dışında meczû’dan bir farkı kalmamaktadır. Menhûka, meştûrun meczû’ şekli
diyenler de vardır34. Meştûrda olduğu gibi kâfiye zorunluluğundan dolayı bu tarzdaki
beyitler ya da şatırlar, genelde alt alta yazılmıştır. Şairler, iki tef‘ileden meydana
gelmesi ve kâfiye birliği gibi zorluklardan dolayı bu nazım şeklini pek
kullanmamışlardır35
.
Dureyd b. es-Sımme (ö.8/630)’nin aşağıdaki recez şiiri, arûza dair bazı
klasik eserlerde menhûk olarak kabul edilmektedir (recez):

29 Ru’be b. el-‘Accâc, Dîvân, s.38; el-Kustâs, s.110; İbn Manzûr, III, 338 ( ).
30 Bk. K.'Arûdi'l-l-varaka, s.28; el-‘Umde, I, 181; el-Kustâs, s.67; Recâ’ el-Cevherî, s.433; Muhammed
Keşşâş, s.120; Mîzânu'z-zeheb, s.22.
31 Bk. K.'Arûdi'l-l-varaka, s.28
32 Geniş bilgi için bk. Recâ’ el-Cevherî, s.433.
33 Geniş bilgi çin bk. Muhammed Keşşâş, s.120.
34 Recâ’ el-Cevherî, s.433.
35 Recâ’ el-Cevherî, s.433.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________119
ْعَF: #4( 7ِA #ی
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ
Keşke (Hz.Peygamberin nübüvvetinde) ben genç olsaydım da, onun
yolunda yürüyüp koşsaydım36
.
Menhûke diğer bir örnek de, Sa‘d b. Mu‘âz (ö.5/627)’ın annesine ait olan
aşağıdaki recez veznindeki şiirdir:
Ümmu Sa‘dın (Sa‘d’ın annesinin) âhı, (oğlu) Sa‘d’adır37
.
7. Mukatta‘ (YّJَُ ا(
Arap şiirinde menhûkun mukatta‘, yani birer tef‘ileli iki mısradan oluşmuş
şekli de görülmektedir38. Buna mukatta‘ ismini, ilk defa el-Cevherî’nin verdiği
bilinmektedir39. Bazılarına göre mukatta‘ nazım şeklinde, her tef‘ile müstakil bir beyti
oluşturmakta, bazılarına göre ise, bir beyit iki şatırdan meydana gelmektedir.
Menhûk’de olduğu gibi arûz ve darb ahengi açısından hangi esasa göre hareket
edileceği belli olmamasına rağmen, uygulamalar her tef‘ilenin müstakil bir beyit
olduğu şeklinde olmasından dolayı arûz ve darb da aynı tef‘ilede toplanmış gibi kabül
edilmiştir. Bu nazım şeklinde şiir içerisindeki bütün tef‘ilelerde kâfiye birliği
zorunludur. Buna, menhûk’ün, musarra‘ şekli diyenler de vardır40. Ayrıca Celâl elHanefî
gibi bu tür şiirleri meczû’ kabul eden, tef‘ileleri ikişer ikişer yazarak bir beyit
olduğunu düşünen, arûz ve darb ahengini de buna bağlı olarak kurallaştıran bazı
arûz bilginleri vardır41. Bu tarz, daha ziyade recez vezinlerinde görülmektedir. Bu

36 K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.28; el-‘İkdu'l-ferîd, V, 460,486; el-İknâ‘, s.42; K. el-Kâfî, s.79; el-Kustâs, s.101;
Miftâhu'l-‘ulûm, s.544; İbn Manzûr, VIII, 45 (ع ج ;(Recâ’ el-Cevherî, s.24; Muhammed Keşşâş, s.120.
37 K.. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.30; el-‘İkdu'l-ferîd, V, 469,490; el-İknâ‘, s.57; el-‘Umde, I, 184; K. el-Kâfî, s.104;
el-Kustâs, s.114; Miftâhu'l-‘ulûm, s.544, 556; İbn Manzûr, X, 500 (!"ن ;(Muhammed Keşşâş, s.120.
38 el-‘Umde, II, 303.
39 K.'Arûdi'l-l-varaka, s.29; el-‘Umde, I, 185.
40 Recâ’ el-Cevherî, s.435.
41 Bk. Celâl el-Hanefî, s.515.
وی.ُ امّ س'ٍ سَ'َْا
مُ3ْA / ْ
ُ*ِ'ْ$َمَ$ْ'ُ& ُ
ْ
ـ ـ . ـ / ـ ـ ـ
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________120
nazım şeklinin ilk kullananın Selm el-Hâsir (ö.186/802) olduğu ifade edilmektedir. O,
Mûsâ el-Hâdî'yi methettiği kasîdesinde bu nazım şeklini kullanmıştır (recez)42:
مُ&سَS ا َJ َْ
َْ?َبٌ oD
ثK ّا"ْ4 ََْ
أ &َى ا َِرْ
ـ ـ . ـ
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُم
Musa, yağmur gibi olur; sabah erkenden yağar. Sonra boşalıp bereketi
artırır43
.
Ebu’n-Necm el-‘İclî’nin aşağıdaki maktû‘şiiri de, bu örnekler içerisinde yer
alır (recez):
ّْKـ أٌ R6
بFي سَ*َK ْ
ب'َ ا 'َAَK ْ
یَJِ&ْي ا[آKْ
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُم
ـ ـ . ـ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ . ـ
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُم
ـ ـ . ـ
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُم
ـ ـ . ـ

42 Bk. Recâ’ el-Cevherî, s.435.
43 el-‘Umde, I, 184; Celâl el-Hanefî, s.515; Recâ’ el-Cevherî, s.436; Muhammed Keşşâş, s.121; Yılmaz,
s.23.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________121
Karanlık (bastık) tan sonra, Zû Selem’de yaklaşan (bir) hayal, tepeleri
gizler44
.
8.Müselles (oّ* ا(
Adından da anlaşılacağı üzere müselles, üçlü demektir ve bu kavram, üç
tef‘ileden meydana gelen şiir için kullanılmaktadır45. Müselles ismini ilk defa, Recâ’ elCevherî
dile getirmiş ve onu üç beyitte bir kâfiyenin değiştiği şiire özel bir ad olarak
kullanmıştır. Meştûrda olduğu gibi bu nazım şeklinde arûz ve darb, her beytin son
tef‘ilesinde birleşmiştir46. Bu nazım şekli, ilk olarak Emevî döneminde kullanılmıştır.
Bu dönemden itibaren, şairlerin şiirlerinde bu nazım şekli görülmüştür.
Astronomi ilmine dair Muhammed b. İbrâhîm el-Fezârî (ö.180/796)'nin
kaleme aldığı urcûze bu nazım şeklinde söylenmiştir. Aşağıda verilen örnekte
görüleceği üzere, arûz ve darbın her üç beyitte aynı gelme zorunluluğu yoktur.
Aşağıdaki şiirin ilk üç beytinde sâlim olarak gelen arûz, diğer üç beytinin birincisinde,
yani şiirin dördüncü beytinde mahbûn-maktû olarak ْ( ُل ,(َ ُbeşinci ve altıncı
beyitlerinde maktû‘ olarak (ُْل (َْ ُvezninde gelmiştir. Bu urcûzenin ilk beyitleri şu
şekildedir:
ِKq+]ا 57*َ' اِ cّ* ُ/ ا
ذي ا $b ِ.وا َW ِْا ?َِ ا[آَْمِ
ا &اِ ا $َْدِ ا W&َادِ ا ُْ'ِK ِ
***
#َ%#َِ6 Sَ*ُ' اِ Yْ3 ا# ِ`ِ r ا
#َ%#َ3ْDsا# هُءَ&ْL &ُ*Wَیِ Uf وا
وا رُ ی<َ "&رُg ُاt #َ%#(
<<<
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم

44 K.‘Arûdi'l-l-varaka, s.28; el-‘Umde, I, 184; el-Mi’yâr, s.75; Recâ’ el-Cevherî, s.436; Celâl el-Hanefî,
s.515.
45 K. ‘Arûdi'l-l-varaka, s.28.
46 Bk. Recâ’ el-Cevherî, s.427.
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________122
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ ـ.
***
ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ْ
ُ &ُ'ْ$َمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ْ
ُ &ُ'ْ$َمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ ـ

Yüce ve büyük, fazilet ve şeref sahibi, bir ve cömert olan, yedi kat göğü kat
kat yapan, ışığı karanlığı aydınlatan güneşi ve nuru ufukları dolduran ayı yaratan
Allah'a şükürler olsun47
.
(ا دوج) Müzdevic.9
Müzdevic kelimesi, zevc kökünden türemekte ve “çift olmak, oluşturmak,
yanyana ve iki kere görünmek” gibi anlamlara gelmektedir. Müzdevic48, sözlük
anlamına bağlı olarak, recez bahrinde recez ve urcûzelerde, kavramsal bir anlam
kazanmış ve şu şekilde tanımlanmıştır: “Müzdevic’de, her beyit bir şatırdan meydana
gelmektedir. Vezin -birinci ve ikinci şatırlarda yer alan sadece arûz ve darb tef‘ilelerive
kâfiye açısından yan yana ya da alt alta yazılan iki beyit arasında aynîlik söz
konusudur”. Yine bu nazım şeklinde her beytin iki şatrı birbirleriyle aynı kâfiyeli olarak
gelmektedir. Bu beytin kendisinden önce ya da sonra gelen beyitlerle kâfiye, arûz ve
darb gibi birlikteliği yoktur49
.
Hicrî ikinci asır şairleri, birtakım ilim konularını şiir şeklinde yazarken, kâfiye
birliğinin iki beyitte bir görüldüğü bu nazım şeklini çokça kullanmışlardır. Bu tarz
şiirlerde beyitler arasında vezin birliği zorunlu değildir; bir beyitte fe'ûlün vezninde
gelen arûz ve darb, diğer beyittte mef'ûlün vezninde gelebilir. Bu nazım şeklinin,
Emevî devrinin sonlarına doğru ortaya çıktığı ileri sürülmektedir50
.

47 Yâkût el-Hamevî, Mu'cemu'l-udebâ', Beyrut 1413/1993, V, 80; Recâ’ el-Cevherî, s.427; Muhammed
Keşşâş, s.112.
48 Bu nazım şekli, Abbâsiler devrinin sonlarına doğru ortaya çıkmaya başlamıştır (Savran, s.29;
Demirayak, s.126).
49 Muhammed Suleymân 'Abdullâh el-Eşkar, Mu‘cemu ‘ulûmi’l-lugati’l-‘Arabiyye, Beyrut 1415/1995,
s.226.
50 Recâ' el-Cevherî, s.426.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________123
Bu nazım şekline örnek olarak, Hammâd el-‘Acred (ö.161/778)'in bir
müzdevicesinden bahsedilir51. Ayrıca recezin bu çeşidi çok eski tarihlerde de
görülmektedir. Milâdî 250 senelerinde cereyan ettiği sanılan ve iki kardeş kabîle
(Tasm ve Cedîs) arasında geçen bir hadisenin manzum rivayetleri bu nazım şeklinde
kullanılmıştır52. Şair Beşşâr da, aynı nazım şeklini kullanmıştır. el-Câhız (ö.255/868),
Beşşâr’ı "müzdevic sahibi" diye nitelendirmiştir53. Ebân b. ‘Abdulhamîd el-Lâhıkî
(ö.200/815), müzdevic nazım şeklini kullanarak Kelîle ve Dimne ve K.es-Salât ve'ssavm
gibi recez vezninde didaktik eserler yazmıştır54. Arûz bilginleri didaktik olarak
yazılan bu şiirlere, kasîde ismini vermekten kaçınmışlar ve onu urcûze diye
isimlendirmişlerdir. Ancak bunlara, el-Kasâ’idu’r-Receziyye (Recez Kasîdeleri) ismini
verenler de olmuştur55
.
Müzdevic nazım şekli, Ebû Nuvâs (ö.198/813), Ebu'l-‘Atâhiye (ö.211/826)56
ve İbnu'l-Cehm (ö.249/863) gibi şairler tarafında da geliştirilmiştir. İbnu'l-Mu‘tez
(öl.296/908), bu nazım şeklini kullanan şairler arasında yer alır57. İbn ‘Abd Rabbihî
(ö.328/940)'nin, Endülüs Emevîlerinden III. ‘Abdurrahmân b. Muhammed'in 301-
322/913-933 yılları arasındaki gaza ve fetihlerine dair 445 beyitlik şiiri58, bu nazım
şeklinin tarihi konularda kullanıldığını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Müzdevic urcûzelerde arûz ve darb aynı gelmektedir. Müzdevic nazım
şeklinin en eski örneğini el-Velîd b. Yezîd (hilâfeti: 125-126/743-744)'e nispet edilen
19 beyitlik urcûze oluşturur (recez):
ا /ُ *ّc ِو ِ57 ا /َِْ
مُ3ْA / ْ
ُ*ِ'ْ$َمُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمَ$ْ'ُ& ُ
ْ
ـ ـ . ـ / ـ . . ـ / ـ ـ ـ
وهْ& ا Fي )7 ا ?َبِ اسA ُ
'َ
ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ِْ4َW واِْ"َ# 3ُی 7( ُgَُْأ
مُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمُ3ْA / ْ
ُ*ِ'ْ$َمَ$ْ'ُ& ُ
ْ
ـ . . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ ـ
وه& ا ّFي U cَِ% ی
ُ
ْ
ُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'َAْ$ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم

51 Ebu’l-Ferec el-İsfahânî, K.el-Eğânî, Beyrut 1962, XIII, 74.
52 Bk. Çetin, Nihad M., Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s.69.
53 Bk. el-Beyân ve't-tebyîn, I, 49.
54 Ebân'ın sadece bazılarından küçük parçalar kalmış olan eserleri için bk. Brockelmann, C., Geschichte
der Arabischen Litteratur, Supplementband, Leiden 1937, I, 238.
55 Bk. Celâl el-Hanefî, s.556.
56 el-Eğânî, II, 143.
57 Bk. İbnu'l-Mu'tez, Dîvân, Beyrut 1332, IV, 72-79.
58 el-‘İkdu'l-ferîd, IV, 501-527.
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________124
ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ / . ـ ـ ـ ـ . ـ / ـ . . ـ / . ـ ـ
Hamd, Veliyyu'l-hamd olan Allah'a mahsustur; Ferahlık ve sıkıntımızda O'na
hamd ederim. O’dur, sıkıntıda yardım istediğim. O’dur, eşi ve benzeri olmayan59
.
İbn Mâlik et-Tâî (ö.672/1274)’nin, Arap gramerine dair kaleme almış olduğu
bin beyitlik meşhur Elfiyye’si müzdevic tarzında bir urcûzedir. Bu urcûzenin ilk
beyitleri şu şekildedir (recez):
وأســـA
'َا9( َ7 أ ْ$ِ_ْ
تَُّبُ ا[%َS ب*$u ٍمُ&:َِ
ٍ2ْrُس]ِ بً# Lر 7ِbَAَوت
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مُ3ْA / ْ
ُ*ِ'ْ$َمَ$ْ'ُ& ُ
ْ
. ـ . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ ـ
ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُمَ$َ#+ِ*ُ
ْ / م
. ـ . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ . ـ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِـ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ
. ـ . ـ / . ـ . ـ / . ـ ـ
مََ#صُِ ا ّ/&ِ ب4 #مَ/ْ&ِیّ_ْ
وتْ3ُ2 ُا َFْلَ ب&+ٍ مُْW َِ
)َ#v ً_َِأ ْ$ِّ_َ ابْ
ِ مُ'ْ2 ِ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مُ$ْAُ*ِ'َـ
ْ / مَ$ْ'ُ& ُ
ْ
. ـ . ـ / ـ . . ـ / ـ ـ ـ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمُ3ْA ْ
ُ*ِ'ْ$َ
. ـ . ـ / ـ . . ـ / ـ ـ ـ .
مُ$ْA / ْ
ُ*ِ'َمُ3ْAُ &ُ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َـ
ْ
ـ . . ـ / ـ ـ . ـ / . ـ ـ
İçinde Nahiv ilminin konuları bulunan Elfiyye hususunda Allah’dan yardım
istiyorum”.Bu eser, öz lafızla en ırakta olanları yaklaştırır ve doğru bir vaadle ihsanı
genişletir. İbn Mu‘tî (ö.628/1231)’nin Elfiyye’sini aşarak gücendirmeden rızayı
gerektirir60
.
10.Muhammes (Uّ/ ا(
Beş tef‘ileden oluşan beyte ‘beşli’ anlamında muhammes adı verilmektedir.
Eski şiir divanlarında bu nazım şekli hiç görülmemektedir61. Bu yüzden bazı arûz
bilginleri el-Ferrâ’ (ö.207/822) ve el-Muberred (ö.285/898)’in aksine, Arap şiirinde
beş, yedi veya üç tef‘ileli şiirin olmadığını söylemişlerdir62. Ancak Arap şiirinde beş

59 el-Eğânî; VII, 57; Recâ’ el-Cevherî, s.426.
60 İbn ‘Akîl, Şerhu İbn ‘Akîl, nşr. Muhammed Muhyiddîn ‘Abdulhamîd, Tahran 1384/1964, I, 10-11; Celâl
el-Hanefî, s.555-556.
61 Müzdevic nazım şekli gibi, muhammesler de Abbâsiler devrinin sonlarında ortaya çıkmıştır (bk.
Savran, s.29).
62 Bk. Celâl el-Hanefî, s.274.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________125
tef‘ileden oluşan bir nazım şekli vardır. Bu bağlamda, Arap şiirini klasik dönemle
sınırlandırmamak gerekir. Muhammesin, serbest şiire yakın bir nazım şeklini
oluşturduğu öteden beri bilinmektedir. Nitekim es-Sekkâkî (ö.626/1299), “Nâdiren
beş cüzlü (tef‘ileli) şiir rivâyet edilmiştir” demektedir63
.
Muhammeslerin kâfiye yönünden diğer nazım şekillerinden farkı yoktur. Her
şiir bahrinde beş tef‘ileli şiire rastlamak mümkündür. Muhammesler iki mısradan
meydana gelir. Çoğu kere birinci mısra üç, ikinci mısra ise iki tef‘ilelidir. Ancak
muhammeslerin birinci mısra iki, ikinci mısra üç; birinci mısra dört, ikinci mısra bir
tef’ileli olarak geldiği görülmektedir. Bundan dolayı onlarda arûz ve darb ahengini tam
olarak tespit etmek zordur.
Bu nazım şeklinin en güzel örneklerine, hafîf bahrinde rastlamak
mümkündür. Hafîf bahrindeki muhammesler, birinci şatır üç, ikinci şatır iki tef‘ileden
meydana gelmekte, arûz ve darb birbirinden farklı iki tef‘ileden oluşmaktadır. Hafîf
bahrin müseddesine bağlı olarak altıncı tef‘ile düşmüştür. Böylece arûzunu (ُْ$%ِ&َ),
darbını da (ُْ
ِ َْ'ْ(ُ) vezinleri oluşturur. Hafîf bahrindeki muhammes nazmının sâlim
şekli aşağıdaki beyitte görülmektedir (hafîf):
آَK' ْي %*# 4K م
م#لٍ
)َ#+ـِ<تُ
ْ / مُ3ْAِ+#َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َـ<تُ
ْ
ـ . ـ ـ / ـ ـ . ـ / ـ . ـ ـ .
ْةَv#( ذاُ gWَ" ْK
)َ#+ِ<تُ
ْ / مُ3ْAْ
ُ*ِ'ْ$َ
ـ . ـ ـ / ـ ـ . ـ
Yemin ederim ki, onlara her şey söyledik, ama fayda verdiğini görmedik64
.
Hezec bahrinde muhammes şiirler söylenmiştir65. Aşağıdaki beyit, bu nazım
şekliyle ilgili verilen örneklerden biridir (hezec):
)wنْ ص#E َH ت/ْ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ ـ / . ـ ـ ـ
مِ
َ ا[%&امِ مَ
ْ آ#"&ا ذوي xمِ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ ـ
Arkadaşlık kurduğun zaman, alçaklarla arkadaş olma!66
.

63 Miftâhu’l-‘ulûm, s.38; .Celâl el-Hanefî, s.274 (dipnot:1).
64 Celâl el-Hanefî, s.274.
65 Bk. Celâl el-Hanefî, s.113.
66 Celâl el-Hanefî, s.114.
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________126
Basît bahrinde de muhammes şiirler söylenmiştir. Aşağıdaki beyit, bu
örneklerden birisidir (basît):
بَ#"َE ْوبِ# )ََ# ابA*َEَ&َ: ْا"/#
ْ
ُ*ِ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / )َ#+ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / ـ . ـ / ـ ـ . ـ / . . ـ
ش&%ً# إ 4 #
مُ3ْAَ>ِ'ْ$َتُ
ْ
ـ ـ . ـ ـ
O, ayrıldı (uzaklara gitti); biz de ayrıldık. (Buna rağmen), ona olan
arzumuzdan dolayı bizim gönüllerimiz iyileşmedi67
.
11.Müsebba‘ (Yّ3 ا(
Yedi tef‘ileden oluşan beyte ‘yedili’ anlamında müsebba‘ adı verilmektedir.
Klasik şiir divanlarında bu nazım şekli görülmemektedir. Bu yüzden, muhammeslerde
olduğu gibi, bazı arûz bilginleri, Arap şiirinde yedi tef‘ileli şiirin olmadığını
söylemişlerdir68. Ancak yedi tef‘ileden oluşan bir nazım şekli vardır, fakat bu nazım
şeklindeki şiirler, muhammesler kadar yaygın değildir. Ayrıca müsebba‘ şiirinin,
serbest şiirin oluşumunda önemli bir yeri vardır. Müsebba‘ şiirlerin kâfiye bakımından
diğer nazım şekillerinden bir farkı yoktur. Diğer şiirler gibi musebba‘lar, iki mısradan
meydana gelir. Birinci mısra dört, ikinci mısra üç tef’ilelidir. Arûz ve darb ahengi de,
buna bağlı olarak değişme gösterir.
Tavîl bahrinde bazı müsebba‘ şiirlere rastlanılmıştır. Aşağıdaki beyit, bu
nazım şekline örnek olarak verilmiştir(tavîl):
أی# :َ#رَتَ# م# أ"َR َا هُ بََ#
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
تَ'َ# َ7 ْأ%َ#س!ِ ا 4&ُُمَ#
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ

Ey komşum! Zaman aramızda âdil davranmadı. Gel, seninle sıkıntıları (mı)
paylaşalım69
.
(ا ّع) ’Musarra.12

67 Celâl el-Hanefî, s.182.
68 Bk. Celâl el-Hanefî, s.274.
69 Celâl el-Hanefî, s.157.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________127
Musarra‘, vezin yönünden arûzun darbına uygun olarak geldiği beyitlere
verilen addır70. Her kasîdenin, hatta her darbın musarra‘ beyti olabilir. Yani her bahrin
darb vezninde arûzu gelebilir.
Musarra‘, Arap şiirinde çokça kullanılmaktadır. İmru’u’l-Kays’ın Lâmiyye
kasîdesinin ilk beyti bu nazım şekline örnek olarak gösterilmektedir (tavîl):
%ِ$َ# "َ!ِ مِ
ذآَى ٍ و+ِْ)َ#نِ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ ـ
ورَسْKَ$َ+ ٍE ْZی#تُc ُمF أزمَ#نِ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ ـ

Durunuz, sevgilinin hatırasina ve uzun zamandan beri işaretleri kaybolmuş
(o evin) izlerine ağlayalım71
.
Lâmiyye kasîdesinin başlangıcında yer alan bu beyit, aynı zamanda onun
musarra‘ beytidir. Burada dikkat edilecek husus, tavîl bahir arûzunun, musarra‘
dışında sâlim olarak (ُْ
)ِ&ََ) vezninde gelmediğidir. Zira kaynaklar, tavîl bahrindeki
müsemmen nazım şeklinin bir arûzunun olduğunu, onun da makbûz olarak (ُْ
ِ&ََ)
vezninde geldiğini söylemektedir72. Kasîdenin bundan sonraki beyitleri, bunu doğrular
mahiyettedir. Kasîdenin ikinci beytinde, arûz ve darb ahengi bunu açık bir şekilde
göstermektedir:
Benden sonra, o evin üzerinden yıllar geçti. O, ruhbanların ellerindeki
kitabın satırları gibi duruyordu73
.
Mussara‘ya diğer bir örnekte aşağıdaki şiirdir (tavîl):
أ:َ#رَتَ#َ إنّ ا Jr&بَ تَُ&بُ
)َ'ُ&لُ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ&لُ / )َ'ُ& ُ
ْ
. ـ . / . ـ ـ ـ / . ـ . / . ـ ـ
وإ"ّ7 مُK ٌم# أ%#م +3 ُ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ&لُ / )َ'ُ& ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ . / . ـ ـ


70 Bk. Mîzânu’z-zeheb, s.22.
71 Şerhu Dîvâni İmri’i’l-Kays,s.308; Mîzânu’z-zeheb, s.22.
72 Bk. K.’Arûdi’l-varaka, s.5; el-Kustâs, s.70.
73Bk Şerhu Dîvâni İmri’i’l-Kays,s.308.; Mîzânu’z-zeheb, s.22.
ْEَ/َْصQ( #4*+ ي'بٌ zَWِ ْEَأت
)َ'ُ&لُ / مَ$َ#+ِ*ُ /
ْ )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ . / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
آrَ52 زَب&رٍ )7 م#R رُهَْ#نِ
)َ'ُ&لُ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ . / . ـ ـ ـ / . ـ . / . ـ ـ ـ

Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________128
Ey komşumuz! Şüphesiz ki, belâlar geliyor ve ben, ‘Asîb dağı durduğu
müddetçe, burada kalacağım.
Nitekim bu şiirin ikinci beytinde arûz ve darb mussara’ olarak gelmemiştir:
أ:َ#رَتَ#َ إ"ّ# م#ن ه4# 
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ . / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
وآ.ّ Dی *]ی "3 ُ
)َ'ُ&لُ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ
. ـ . / . ـ ـ ـ / . ـ . / . ـ ـ

Ey komşumuz! Biz ikimiz burada kalacağız. Her garibin gariblerle akrabalığı
vardır74
.
13.Mukaffâ (Sّ$ُ ا(
Arûz ve darbda yer alan tef‘ilelerin, vezin ve kâfiye bakımından aynı olduğu
şiire, kâfiyeli anlamında mukaffâ denilmektedir75. Kasîde ve urcûzelerin ilk
beyitlerinde zorunlu olarak arûz ve darb mukaffâ nazım şeklinde gelir.
İmru’u’l-Kays’ın Mu’allakasının ilk beyti bu nazım şeklinde gelmiştir (tavîl)76:
%ِ$َ# "َ!ِ مِ
ذآَى ٍ ومَِْلِ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
بِ3ِْ2 ِا *ّ&َى ب
َ ا 0&ُلِ )َ/َ &ْمَ.ِ
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.

Nitekim, bu ilk beytin mukaffâ olduğu, onu takip eden ikinci beyitten daha iyi
anlaşılmaktadır:
#4ُْسَرُ R'ی K اة}َ )# L&ُA(
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.
ِلQَْوش ب
ْ :&م# 4ْAَWَ3َ" #
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ ـ / . ـ ـ.

Tûdih ve el-Mikrât’a kadar uzanan, güney ve kuzey rüzgârlarının dokuması
sayesinde henüz izleri silinmemiş olan (yurdumuzun) hatırasına ağlayalım77
.
14.Muvaşşah (ّا(

74 Mîzânu’z-zeheb, s.22.
75 Bk. Mîzânu’z-zeheb, s.22; Mecdî Vehbe ve Kâmil el-Muhendis, Mu’cemu mustalahâti’l-‘Arabiyye fi’lluğa
ve’l-edeb, Lübnan 1984, s.381.
76 Şiirin Türkçe çevirisi ve kaynağı için bk. bu makale (dipnot: 5).
77 Şerhu’l-Kasâ’idi’l-‘aşr, s.11; ez-Zevzenî, s.7; Yedi Askı Arap Edebiyatının Harikaları, s.31.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________129
Muvaşşah, Arap edebiyatında, klasik şiir devrinden sonra doğan ve daha
ziyade doğduğu yerin isminden hareketle Endülüs sanatı diye meşhur olan bir nazım
şeklidir. Ona, inci ve yakut ile süslenmiş iki katlı bir kemer veya kadınların bir omuz
başından takıp diğer taraftan bele doğru sarkıttıkları bir kemeri oluşturan inci ile süslü
meşinden yapılmış bir kuşak manasına gelen vişâha benzetilerek bu ismin verildiği
söylenmektedir78. Muvaşşah, biri tam beyitleri, diğeri mısraları içeren iki kısımdan
oluşur. Muvaşşah şiirler genelde musarra‘ bir beyit ile başlar, bunu ilk kâfiyeden farklı
bir kâfiye ile kendi aralarında kâfiyelenen dört mısra takip eder; sonra ilk mısra ile
kâfiyelenen ve kıtayı sona erdiren beşinci mısra gelir. Birinci kıtanın mısraları ile
kâfiyelenmeyen dört mısralı yeni bir kıta onu takip eder ve giriş mısrası ile aynı
kâfiyeyi taşıyan bir mısra ile sona erer. Ancak muvaşşahın çok değişik çeşitleri
vardır. Muvaşşahlarda görülen bütün kıta şekillerini tespit etmek oldukça zordur.
Nitekim Martin Hartmann’ın klasik on altı şiir bahri içerisinde gösterilebilecek yüz
altmış dört muvaşşah şiir tespit ettiği ve bu tespitin içine girmeyen bazı örneklerin de
bulunduğu bilinmektedir79. Celâl el-Hanefî, kâfiyeye temas etmeksizin bu nazım
şeklinin geldiği şiir bahirlerine yer vermektedir. Hezec bahri bunlardan birisidir.
Aşağıdaki örnek, hezec bahrinde muvaşşah nazım şeklinde söylenmiştir (hezec):
Ey insanlar! İleri gelen insanlara yaklaştığımız bir gün için kadehleri bırakın,
insanlarla arkadaş olduğunda çevresi geniş olan biri ile arkadaş ol80
.
15.Musmat (ْEَُْ ا(

78 Muvaşşahlarla ilgili geniş bilgi için bk. Kocak, A. Yaşar, Endülüs Muvaşşahaları, Nüsha Şarkiyat
Araştırmaları Dergisi, Yıl: 1, Sayı:3 (Güz 2001), s.111-118.
79 Bk. Moh. Ben Cheneb, “Müveşşah”, İA, VIII, 866-867; Mu‘cemu mustalahâti’l-‘Arabiyye fi’l-luğa ve’ledeb,
s.396.
80 Celâl el-Hanefî, s.114.
أH ی# %&مُ 0*َO&ا
7ِ*ْ'ُ" c( ٍم ِ&
إذا 0ZE&% َمً#
مِ
َ ا $A#ْن رََْ
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ
. ـ ـ ـ / . ـ ـ
ا ?xوسَ#
ا ّؤوسَ#
)~خِ
ا ََ#خِ
ْ
ُ &ُ'َ(
. ــ ــ
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________130
Kelime olarak musmat; sade düz, şatafatsız, boş, yazısız ve tek bir
malzemeden yapılmış’ gibi anlamlara gelmektedir81. Arap şiirinde arûzun, kâfiye
bakımından darbına uymayan beyte musmat adı verilmektedir. Musmat, kasîde ve
urcûzelerin ilk beytinde görülür. Kurallara bağlı olarak ilk beyitler musarra’ nazım
şeklinde gelmesi gerekirken, bazen kural dışı olarak arûz, darbına kâfiye bakımından
uymaz.
Musmat beyte, Zurrumme’nin mim kâfiyeli kasîdesinin ilk beyti örnek olarak
verilebilir (basît):
أأنْ تََسْE َمِ
ْ 0#َ%َْءَ مَِْ َ_ً
مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ#+ِ*ُ
ْ / مُ3ْAْ
ُ*ِ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َ
. ـ . ـ / ـ . ـ / ـ ـ . ـ / . . ـ
م#ءُ ا #ب_ِ م
+!َ مَ3ْW&ُمُ
ْ
ُ*ْ'َ( / ْ
ُ*ِ'ْ$َAْ3ُمَ$ْ'ِ*ُ
ْ / )َ'ِ*ُ
ْ / Aْ3ُم
ـ ـ . ـ / . . ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ
Sen, Harkâ’nın yurdunu (ondan geri kalan izleri) görüp düşünceye daldın da
mı, gözlerinden aşk yaşları boşanmaktadır82
.
16.Musammat (ْ2َ3ُ ا(
Musammat kelimesi, semt kökünden türemekte ve ‘asılmış, bağlanmış’
anlamlarına gelmektedir. Arap şiir literatüründe, musammat denilen ayrı bir nazım
şekli vardır ve bu tarz, İslâmiyetten önceki şairlerin şiirlerinde muvaşşaha yakın
nazım şekillerinde görülmektedir. Musammat nazım şeklindeki şiir, aynı kâfiyeli
meştûr beyitlerden oluşan kıtalardan meydana gelir. Bu kıtalar, üç, dört, beşerli
beyitlerden oluşabilir, ancak son beyitleri her zaman ‘bağlanmış olarak’ diğerlerinden
farklı bir kâfiyeyle biter83. Musammat nazım şeklinin, şu farklı tanımı da yapılmıştır:
Musammat şiir, musarra‘ olan bir giriş beytiyle başlar, onu ilk kâfiyeden farklı bir
kâfiyeyle kendi aralarında kâfiyelenen dört mısra takip eder; sonra ilk mısrayla
kâfiyelenen ve kıtayı sona erdiren bir beşinci mısra gelir. Birinci kıtanın mısraları ile
kâfiyelenmeyen dört mısralı yeni bir kıta gelir ve giriş mısraı ile aynı kâfiyeyi taşıyan
bir mısrada sona erer84. Arap edebiyatında, her iki şekilde musammat şiirlere
rastlamak mümkündür.

81 İbn Manzûr, II, 56 (*+,).
82 Mîzânu’z-zeheb, s.22; Mu‘cemu mustalahâti’l-‘Arabiyye fi’l-luğa ve’l-edeb, s.368.
83el-Umde, I, 180; İbn Manzûr, VII, 322-323 (-+س’ ;(Azîz Fehmî, el-Mukârene beyne’ş’ş-şi‘ri’l-Emevî ve’l-
‘Abbâsî fi’l-‘asri’l-evvel, nşr. Muhammed Kındîl Baklî, Kahire 1979, s.402; Mu‘cemu mustalahâti’l-
‘Arabiyye fi’l-luğa ve’l-edeb, s.365; Demirayak, Kenan, s.127.
84 Moh. Ben Cheneb, “Müveşşah”, İA, VIII, 867.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________131
Muhdes şairlerin şiirlerinde, daha ziyade birinci tanımı içeren şiirler
söylenmiştir. Bu örneklerden biri aşağıdaki şiirdir (mütekârib):
"َُ5W ُذآَْى ا Wُودِ ا[ُوَلْ
و"َِْ7 آ# أث*ُ&ا )7 ا Oوَلْ
و 3 #َُ" #7&ُ*ُ لَ ا[:َ.ْ
إذا م# مf #آQسِْ ا 'َِی
ْ
* * *
SَDَ& ا مِ$َ#)#ً &0 Oُ4َ"
Sَ[َ6 ْ
( َْJَr اِ.ُ Wْ'َAْ3َ"و
)# مِ
ْ Dَf&ُمٍ +*# بَ]َS
و+َ#دَ ب] ا rَ3#َرِ ا ُِ
ْ
* * *
)َ'ُ&لُ / )َ'ُ& ُ
ْ / )َ'ُ& ُ
ْ / )َ'َ.ْ
. ـ . / . ـ ـ / . ـ ـ / . ـ
İlk dedelerimizin hatıralarını övüyoruz. Onların, (şeref ve) kudretlerini
yükselttikleri gibi, biz de yükseltiyoruz. Orman arslanları gibi yürüdüğümüz zaman,
ölümün gelmesine aldırmıyoruz. Süratle savaş gününe koşuyoruz. Azgınlık
yapanlarla (olan) işimizde acele ediyoruz. Bize zulmeden, daha sonra da açık bir
husrana uğramadan geri (yurduna) dönen hiçbir zalim yoktur85
.
Musammat nazım şekli, Câhiliyye devrinde de kullanılmaktadır. İmru’u’lKays’ın
şiirlerinde musammat nazım şekillerine rastlanılmıştır. Aşağıdaki kasîde
onlardan birisidir (tavîl):
تَ&َهْE ُمِ
ْ هٍِْ مَ'َ# ِK َأ6َ>ْلِ
+َ$َ#هُ
 6&ُلُ ا هِْ )7 ا مَ
ِ ا rِ #َ7
مََابِY ُمِ
ْ هٍِْ 0َ*َE ْومََ#یِR ُ
یَ}ُ ب]َ#ه# صًَى و+&َازِفُ

85 Mu‘cemu mustalahâti’l-‘Arabiyye fi’l-luğa ve’l-edeb, s.365.
Yrd.Doç.Dr. İbrahim YILMAZ __________________________________________132
وDََهَ# هُ&جُ ا 5ی#حِ ا 'َ&َاصِRُ
وآُ.O مُ3ِR €ثُK 0Z ُرَادِفُ
بQسْ/َK َم
"َ&ْءِ ا  53#آْ
ِ هَJ#لِ
* * *
)َ'ُ& ُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ُ&لُ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ
. ـ ـ / . ـ ـ ـ / . ـ . / . ـ ـ ـ
Hind (isimli kadın)’den (geri kalan eski yurt) kalıntılarının izlerini düşündüm.
Geçen mevsimler içinde uzun zamanlar onları sildi. Hind’in baharda ve yazın
oturduğu yerler ıssız kaldı. Şiddetli rüzgârların ve yağmur yüklü Simâkeyn (iki yıldız
ismi) yıldızının kararması sebebiyle yaklaşan ve sonra peşinden gelen diğer
bulutların değiştirdiği onun yurdunda, yankı ve şarkıcıların (kadınların) sesleri çığlık
atıyor86
.
(ا وّر) Müdevver.17
Sözlükte “daire şeklinde ve yuvarlak” anlamlarına gelen müdevver
kelimesi87, Arap şiirinde “iki şatr içerisinde kelimesi bölünen beyte” verilen özel bir ad
olarak kullanılmıştır. Yani kelimenin bir kısmı, birinci şatrın sonunda; diğer kısmı da
ikinci şatrın başında yer almaktadır. Arap şiirinde, bu nazım şekline rastlanılır ve her
bahirde görülebilir. Bu yapı, şiire herhangi bir kusur getirmez.Yazım olarak iki kelime,
ya iki şatr arasında çizgi ile birleştirilir, ya da kelimenin ayrıldığı yerde harf,
kendisinden sonraki ile birleşiyorsa kısa bir çizgi ile gösterilir, birleşmiyorsa aynen
bırakılır.
Ebu’l-‘Alâ’ el-Me‘arrî (ö.449/1057)’nin aşağıdaki beyti bu örneklerden
birisidir (hafîf):
0$َ5R ِا &طءَ م# أ
O أدیK َا ْـ
)َ#+ِ<َتُ
ْ / مَ$َ#+ِ*ُ
ْ / )َ'ِ<َتُ
ْ
ـ . ـ ـ / . ـ . ـ / . . ـ ـ
ـQَرضِ إH ّم
هgF ا[:ْ3#َدِ
)َ#+ِ<َتُ
ْ / مُ3ْA / ْ
ُ*ِ'ْ$َمَ$ْ'ُ& ُ
ْ
ـ . ـ ـ / ـ ـ . ـ / ـ ـ ـ
(Yeryüzünde) yavaş yürü. Yeryüzünün ancak bu cesetlerle dolu olduğunu
zannediyorum88
.

86 Şerhu Dîvâni İmri’i’l-Kays, s.196; İbn Manzûr, VII, 323 (-+س .(
87 İbn Manzûr, IV, 295 ور( )د .
88 Mîzânu’z-zeheb, s.23.
Klasik Arap Şiirinde Nazım Şekilleri _________________________________________133
Bu çalışma sonucunda, klasik Arap şiirinin nazım şekilleri hakkında vezin ve
kâfiyeye bağlı olarak bazı ip uçları elde edilmiş ve bu alanla ilgilenenlere temel
bilgiler verilmiştir. Diğer taraftan, gerek nazım şekilleri gerekse yazım kuralları olarak
bir bütünlük içerisinde görülemeyen bazı bilgiler değerlendirilmiş, şiirin gelebileceği
muhtemel bütün nazım şekilleri tespit edilmeye çalışılmış, onların kavramsal
yapılarına ve uygulamalarına işaret edilmiştir.

Konular