SÖZLÜKBİLİM VE ARAPÇA SÖZLÜK ÇALIŞMALARINA TARİHSEL BİR YAKLAŞIM

SÖZLÜKBİLİM VE ARAPÇA SÖZLÜK ÇALIŞMALARINA TARİHSEL BİR
YAKLAŞIM
Galip Yavuz*
Anahtar Kelimeler: Sözlük, sözlük bilim, leksikografi, Arapça.
Bu çalışmamızın amacı, Arap dili alanında daha önceden yapılmış
çalışmalar ışığında “sözlükbilimin” geçirdiği tarihsel evreleri değerlendirmektir.
Sözlükbilim ( Leksikografi) in Tanımı ve Tarihsel seyri
Sözlükbilim, bir dilin ya da karşılaştırmalı olarak çeşitli dillerin söz varlığını
sözlük biçiminde ortaya koymaya yönelen, bu amaçla yöntemler geliştirerek
uygulama yollarını gösteren bir dilbilim alanıdır.1
Bir dildeki sözlüksel birimleri, başka
bir deyişle, anlambirimlerin sözlükbirim niteliği taşıyanları ile, dilbilgisel olmayan ve
sözlükbirimler gibi işlem gören çeşitli birleşimleri (bileşke birimler) dilbilim
yöntemleriyle inceleyen, bu arada sözlük yapımının kuramsal sorunlarını ele alan
bilimdir.2

Dünyada ilk sözlüğün ne zaman, nerede ve hangi dili temel alarak
hazırlandığı konusunda kesin bir bilgimiz olmamakla birlikte leksikografi
çalışmalarının, insanın tarihi kadar eski olduğunu tahmin ediyoruz. İlk yaratılışta
kendisine dil, konuşma yetisi, eşyayı tanımlama kabiliyeti verilen insanın böyle bir
çalışmaya girişmesi gayet mantıklı bir teşebbüstür.
Allah “ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”
3
dediğinde, hilafetin bir
gereği olarak ona bütün isimleri öğretti.4
Hem kendisine öğretilen bu isimlerin
anlamlarını ve mahiyetlerini kavramanın, hem de bu görevlendirilmeye layık olup
olmadığının ölçülmesi için insan imtihana tabi tutuldu.5
Sözlük çalışmalarını yazılı ve
sözlü diye iki döneme ayıracak olursak; Adem’in bilip de meleklerin bilmedikleri,
yabancısı oldukları şeylerin Adem tarafından meleklerin huzurunda bir bir izah
edilmesini leksikografinin sözlü ve tek dilli başlangıcı olarak kabul edebiliriz. Çünkü
burada her iki tarafın bildiği tek bir dil söz konusu olabilir. Leksikografiden kasıt
bilinmeyen kelimenin açıklanması ve izahı olduğuna göre, İncilde geçen “Öyleyse
nasıl olmalı kardeşlerim! Ruhsal toplantılarınızda herkesin bir katkısı, bir ilahisi, bir
öğretisi, tanrısal bir açıklaması, bir yabancı dili, bir tercümesi vardır. Bunların tümü
yapıcılık doğrultusunda olmalıdır. Biri yabancı bir dil konuşuyorsa, iki ya da en çok üç
kişi sırayla konuşsun, bir kişi de çeviri yapsın.” 6
ayeti çift dilli sözlü leksikografinin
tipik bir örneği olabilir.

*
Yrd. Doç. Dr. C. Ü İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belağatı Öğretim Üyesi. 1
Aksan, D. A.g.e. s.71, Türk Dil Kur. Ankara ,1985, Korkmaz, Zeynep, Gramer Terimleri Sözlüğü, s.140, Türk
Tarih Kur. Yay. Ankara, 1992. 2
Vardar, Berke, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, s.192, İstanbul, 1998. 3
Bakara suresi, 30. ayet.
4
Bakara suresi , 31, ayet.
5
Aynı sure, 33.ayet. 6 İncil , Korintililere I. Mektup, 14. Bölüm (26-27)
galip yavuz
114
İlkeler ve temel esaslar doğrultusunda kelime ve terimlerini düzene koyma
ihtiyacı hissetmiş olan Araplar, kendi dillerinde yazılmış bilimsel kitapların çokluğu ve
gelişmiş ilmi birikime sahip olmalarıyla öğünen bir millettir. Ancak sözlükbilimin
başlangıç tarihi Araplara dayandırılamaz.7

M.Ö. XI. yüzyılda Bawetshi’nin hazırladığı yaklaşık 40.000 kelimelik Çince
sözlüğü ilk yazılı leksikografiye örnek gösterilmektedir.8
Çinlilerin sözlükbilimdeki
maharetleri, Hu-Shin’in M.Ö. 150 yıllarında çıkardığı Shwo-Van9
isimli sözlüğü ile
Ku-eWang’ın M.Ö. 530’da hazırladığı Çin ve Japon lexicografilerini temel alan YuPien
adındaki sözlüğünden anla şılmaktadır.
Eski Sümer kalıntılarında çivi yazısıyla yazılmış Sümerce, Akatca dillerinde
sözlüğe benzeyen yazıtlara rastlanmıştır. Diğer yandan Hz. İsanın doğumuna
rastlayan dönemlere ait olduğu sanılan Yunanca ve Roma dilleriyle yazılmış Falyarus
Falakus adlı, içinde bir takım sözcüklerin anlamlarını açıklayan küçük sözlüklerin
varlığından da söz edilmektedir. 10
Yine denilmektedir ki, çivi yazısının yerine alfabetik yazıyı kullanmaya
kalkışınca zorluklarla karşılaşan Asurlular, M.Ö. 628-622 yılları arasında terk ettikleri
eski yazılarının dini merasimlerde din adamları tarafından hala kullanılmakta olmasını
fırsat bilerek, sembolik kelimeleri toplayıp Ninova’daki Asur Banibal’daki Büyük
Kütüphane’de koruma altına almışlardır.11
İskenderiye Müzesinin kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes’in M.Ö. II. ve I.
yüzyıllarda günümüzdekilere benzer bir sözlük meydana getirdiği söylenir.12 Etkisi
yüzyıllarca devam etmiş İskenderiye Dil Okulu’nun kurucuları olan Yunanlılar da
sözlük konusunda Çinlilerden geri değillerdi. Yine bir İskenderiyeli olan Pamphilus’un
daha evvelki çalışmalara istinat ederek hazırladığı 95 kitaptan oluşan Yunanca
sözlüğü, İskenderiyeli Apollanus’un, Homeros’un İllyada ve Odessia’sında geçen
kelimeleri ihtiva eden sözlüğü,13 Valerius Harpocration’un eski Yunan’ın en büyük 10
hatibinin kullandıkları kelimelerin tümünü içeren Harpocration’u,14 Julius Pollux’un
konularına göre tertiplediği 10 ciltlik Onomasticon’u,15 Hesychius,16 İskenderiyeli
Holladis, Ammonius ve Tibeli Orion’un17 sözlükleri Yunanlıların bu sahada ne derece
iddialı olduklarının örnekleridir. Marcus Verrius Flaccus’un muhtasar bir nüshası
günümüze gelebilmiş 20 ciltlik büyük sözlüğü18 ile ilk dilci olarak bilinen vatandaşı
Veron’un 6 ciltlik19 lügat kitapları da Latinlerin iftihar ettikleri eserlerindendir.
SÖZLÜK, SÖZLÜK TÜRLERİ VE
SÖZLÜK ÇALIŞMALARI
Sözlük: Bir dildeki sözcüksel birimlerin tümünü ya da bir bölümünü,
genellikle abecesel düzen, kimi durumlarda da konulara ya da kavramsal alanlara
göre tanımları, tanıkları, söylenişleri, kökenleri, kullanımları, dilbilgisi ulamları,
eşanlamlıları vb. ya da bir başka dildeki karşılıkları ile sunan yapıttır.20 Herhangi bir
dilde belirli bir mantık düzeniyle kelimeleri toplayan, her kelimenin anlamıyla bağlantı

7
Fischer, Wolfdietrich, Al-Mu’cem al -‘Arabî at-Tarihi, c.I, s.4, Kahire 1967. 8
Zeydan, Corci, Tarihu’l-Edebi’l-‘Arabî, c.II, s.354, Kahire, 1985. 9
Attar, Abdulgafur, Mukaddimetu’s-Sıhah, s.40-41, Kahire,1956. 10 Yusuf İzzettin, Mecelletu’l-Mecmau’İlmî el- İrâkî, c.4 ,sayı 38, s. 157, Badat, 1987. 11 Attar, a.g.e. s. 40; Dr. Nassar Hüseyin, Al-Mu’cemu’l-‘Arabî Neş‘etuhû ve Tatavvuruhû, c.I, s.178, kahire,
1998. 12 Encyclopaedia Americana, c.VII, s.87, 1968. 13 Zeydan, Corci, a.g.e. c.II, s.354;Huseyin Nassar, el-Mu’cemu’l-‘Arabî, c.I, s.179,Daru Mıs li7-Tıbaa, Kahire,
1988. 14 Okiç, Tayyib, Arapça-Türkçe Büyük Lügat’taki önsözü, c.I, Ankara, 1964(XIV). 15Hüseyin Nassar, el-Mu’cemu’l-‘Arabî, c.I, s.178; Mukaddimetu’s-Sıhah, s.41;Tarihu Edebi’l-‘Arabî, c.II, s.354. 16Hüseyin Nassar. A.g.e.s. c.I, s.178; Mukaddimetu’s-Sıhah, s.42; Dilaçar, Agop, Dil, Diller ve Dilcilik, s.188,
Ankara, 1968. 17Hüseyin Nassar, c.I, s.178;Mukaddimetu’s-Sıhah, s.41-42. 18 Mukaddimetu’s-Sıhah, s.41. 19 Corci Zeydan,Tarihu’l-Edebi’l-‘Arabî, c.II, s.354. 20 Vardar, Berke, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, s.191, İstanbul, 1998.
sözlükbilim ve arapça sözlük çalışmalarına..
115
kurmayı hedefleyen ve manaya delil veya nesne-kelime ilişkisini açıklayan kelimeler
yığınına21; bir dildeki kelimelerin tümünü ya da bir kısmını genellikle alfabe sırasına
göre aynı dil ya da başka dil aracılığı ile tanımlayan kitaba22, ya da bir başka deyişle
bir dilin abecesel çizelgeye sözlük denir.23
Sözlük, en büyük dil sanatlarından biri olarak kabul edilmektedir.24 Dilin, diğer
dillere karşı garantisi, dilin koruyucusudur. Dil araştırmacılarına rehberlik eden bir
kaynaktır. Dilin aslını ve kültürel mirasını öğrenmede bir yardımcıdır.25
Sözlüğün daha kapsamlı bir tanımını şu şekilde yapabiliriz; “Bir dilin etkin ya
da birden çok söz varlığını söyleyiş biçimleriyle, yazımlarıyla veren bağımsız biçim
birimleri temel alarak bunların başka öğelerle kurdukları söz öğeleriyle anlamlarını,
değişik kullanımlarını gösteren bir söz varlığı kitabıdır.”26 Şeklinde daha kapsamlı
olarak tanımlanmıştır.
Sözlük Hazırlama Yöntemleri
Sözlük hazırlamada en büyük güçlük eserde yer verilecek olan sözcüklerin
belirlenmesidir. Bir dilde kullanılan sözcüklerin tümüne yer vermek neredeyse
mümkün değildir. Gündelik hayatta kullanılan sözcüklerin sayısı farklı nedenlerle
günden güne değişmektedir. Dolayısıyla bunların hepsini kapsayan bir sözlüğün
yapılması mümkün görünmemektedir. Hem bu zikredilen nedenler hem de bugüne
değin edinilen tecrübeler ve gelişmeler günümüzde sözlük hazırlamada belli bir takım
ölçütlerin ve yöntemlerin gelişmesini sağlamıştır. Burada öncelikle sözlük hazırlığının
en az şu üç aşamadan geçmesi gerektiğinin önemeni hatırlatmak gerekmektedir.
a)Sözcüğün yazımı ve söylenişi, bu durum daha çok yazılışlarıyla okunuşları
farklılık arz eden Avrupa dilleri için geçerlidir.
b)Dilbilgisel ulamı.
c)Anlamın ya da tanımın çözümlenmesi27
Sözlük hazırlamada en önemli husus, amacın belirlenmesi; sözlüğün
değişik amaçlara göre değişik nitelikte hazırlamasıdır.
Eğer amaç bir dilin bütün söz varlığını ortaya koymaksa buna uygun bir
çalışma yapılmalıdır. Amaç belli bir düzeydeki kitleye seslenmekse, söz varlığının
sınırı ona göre düzenlenmeli, anadil sözlüklerinde olduğu gibi iki dilli sözlüklerde de
temel sözvarlığı ve sıklık28 dizelgeleri göz önünde tutulmalıdır
29. Burada yazılı ve
sözlü dilde en sık kullanılan sözcüklere öncelik vermenin zorunlu olduğu söylenebilir.
Tanımlarda bir tür daire çizmekten kaçınılmalıdır.30 Bir kelimeyi yakın
anlamlı bir kelimeyle açıklamanın yanında kısa izahlar yapılarak gerektiğinde
örneklerle desteklenmelidir. Bir dilin bütün söz varlığını içeren bir sözlük hazırlamak
söz konusu ise bu sözlüğe temel olacak sözcükler ve bunların kullanımları doğrudan
doğruya dilin yazılı ürünlerinin tanınması yoluyla seçilip fişlenmelidir.31 Geçen
zamanın dilde derecelenmelere yol açtığını da unutmamak gerekir. Dilin durmadan
değiştiğini, tarihte birbirinden uzak iki dönemdeki biçimini karşılaştırdığımızda açıkça
görürüz. Ama tarih boyunca geçirdiği bu gelişmeyi bir yana bırakıp zamandaş dili
yani belirli bir süre içinde kullanılan sistemi kendimize konu yapmak istesek zaman
boyutunu göz önünde tutmalıyız. Seçtiğimiz süre ne kadar kısa olursa olsun

21 Afif Abdurrahman, Min Kadâyâ’l-Mu’cemeti’l-‘Arabiyyati’l-Mu’âsıra, s.373,Daru’l-Garbi’l-İslamî, Tunus, 1986 22 Nassar, Huseyn, Al-Mu’cemu’l-‘Arabi Neşetuhu ve Tatavvuruhu, s.VIII.(sayfa 9 a bak). 23 Jocopp Grimm-Wilhelm Grimm, Deutsche Wörterbuch, C.I, s.IX, 1854, Leipzig. 24 Havliyât, el-Camı’atu’t-Tûnisiyye, Tunus, 1997. 25 Yusuf İzzeddîn, Mecelletu’l-Mecme’u’l-‘İlmi’l-Irakî, c.4, s.154, Bağdat, 1987; al-Arab, s.88, Mayıs, 1983. 26 Aksan, Doğan, Her Yönüyle Dil, Türk Dil Kurumu, 1985, Ankara. 27 Öztokat, a.g.makale, s.66. 28 Sıklık:Titreşen bir nesnenin bir saniyedeki titreşim sayısı; bir konuşmada, bir yazıda veya bir yazarın
eserinde bazı kelimelerin öteki kelimelere oranla daha çok ya da daha sık kullanılması durumu..Bkz.
Korkmaz, Zeynep, Gramer Terimleri Sözlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 1992. 29 Aksan, Doğan, aynı eser, s 86; Öztokat aynı makale, s.66. 30 Bayrav Süheyla, Filolojinin Oluşumu, İ.Ü. Edebiyat Fak. Yayınları, s.68, İstanbul, 1975. 31 Aksan,D.a.g.e.s.86.
galip yavuz
116
zamandaş bir dil tabakasını sınırlamak güçtür. Çünkü her an eski deyimler, sözler
hatta yapılar neolojizmlerin32 yanında yaşamaktadır.33
Sözlük hazırlayanların işlerini güçleştiren olgulardan birisi de, dilcilerin ne
kelime ne de sözlük birimi için herkesin uygun bulduğu bir tanıma varamamış
olmaları ve sözlüklerin giriş birimlerinin hangi ölçütlere göre sıralanacağı sorusudur.
Sözlük hazırlamanın önemli bir evresini oluşturan madde başlarının
düzenlenmesinde, madde başı olacak öğelerin seçiminde nelere dikkat edilmeli,
ismin hangi hali, fiilin hangi biçimi seçilmeli gibi hususların tespiti problemlidir.34
Birçok batı dili ile beraber Türkçe sözlüklerde mastar, madde başı olarak ele
alınırken, Arapça sözlüklerde durum tamamen farklıdır. Ya fiilin üçüncü tekil-eril
şahsına göre çekimi esas alınmakta ya da harflerin fonetik yapıları gözetilmektedir.
Sözlük hazırlamada morfemlerin (Fr.morphome; biçimbirim) önemli bir yeri
vardır. Ancak morfemler konusu güçlüklerle doludur. Bazı morfemler özerk
kullanılmasına rağmen, aynı görevi yüklenen başka morfemler ek durumundadır.35
Sözlük hazırlamada en önemli ve en çok özen isteyen iş, tanımlamanın
verilmesidir. Yanlışlığa çok çabuk düşmeye ya da eksik anlatıma elverişli olan bu
işlem, ayrı bir uzmanlığı ve geniş bir kültürü gerektirir.36
Tanımlar, öğelerin temel anlamlarından başlayarak yan anlamların bu
öğeyle ilişkisine ve kullanım sıklığına göre sıralanmalı, deyimlere ve başka unsurlara
yer verilmeli, edebiyattan ve günlük konuşmalardan da yararlanılmalıdır.
“Kelimenin nereden geldiğini bilmek anlamı daha belirginleştirir” kanısı, eski
Yunan’da yaygındı. Yunanlılar, köke dayanarak sözleri açıklamaya çalışmışlar; dilin,
yansıtan kelimelerden ( onomatope) geldiğini savunmuşlardır.37
Sözün kökenine inmek, sözün gerçek anlamına varmaktır. Dolayısıyla
kökenbilimin, hakikati bulma yolu olduğu söylenebilir. Nitekim Ortaçağda kökenbilim
ile felsefe terimlerinin eşanlamlı sayılmaları buradan gelmektedir.
İskenderiye de, eski Yunan’da görülen akımları yani kelimeleri bölme ya da
anlamı yansıtan kelimelere indirgeme yöntemini sürdürmüştür. Yazılı belgelerde
kavramın kökeniyle ilgili açık bir işaret yoksa, yani verilen terim bir varsayım ise,
başına konulan bir yıldız (*) işaretiyle durum belirtilir. Bazı sözlerin karşısına da
kökenin bilinmediği yazılır.38
Addaş öğeler sözlükçülükte ayrı birer madde başı olarak ele alınır. Genel
sözlüklerde herhangi bir uzmanlık alanının ayrıntısı sayılabilecek olan ve herkesçe
bilinmeyen ya da bilinmesi gerekli olmayan kavramlara genellikle yer verilmez.
Sözlük Türleri
Arap sözlük biliminin araştırılmasında metinlerin kaynak olarak ele alınması
bir vakıadır. Bu gerekli bir şart olmasına rağmen tek başına yeterli değildir. Bu
sebeple sözlük yapımında takip edilen metotların ve esas alınan fikirlerin
araştırılması bir zorunluluktur. Sözlüklerin hazırlanmasındaki yöntem farklılıkları
bilimsel bir temele dayanmaz. Bu farklılıklar, daha ziyade sözlüklerin hazırlandığı
dönemin şartlarının ortaya çıkardığı bir durumdur.39
Hazırlanış amaçları ve taşıdıkları nitelikler bakımından çok çeşitli olan
sözlükleri şu şekilde sınıflandırabiliriz.

32 Neolojizim, dil uydurma , yeni sözcük demektir. Dili zenginleştirmek için yeni sözcükler kullanmaya da bu ad
verilmiştir. Bkz. Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, cilt. 4, s.241, Remzi Kitabevi, İst. 1978. 33 Bayrav , S., a.g.e, s. 69. 34 Bayrav, S., a.g.e.s.94. 35 Bayrav, S., a.g.e.s.94. 36 Aksan, D., a.g.e. s.86. 37 Yansılama(Fr. Onomatopee): Tabiattaki sesleri yansıtmaya yönelen, bu bakımdan dilin kabul ettiği ses
birleşimi ile gösterilen, arasında yakın bir bağ bulunan, dolayısıyla oluşması bir sebebe dayanan dil birlikleri;
gür gür, pat pat, küt küt, gürüldemek, patırdamak, kıkırdamak, parıldamak, şırıldamak, civ civ... Bkz.
Korkmaz, Zeynep, a.g.e.s.170. 38 Bayrav, S., a.g.e. s.100. 39 Havliyatul Câmi’âti’t-Tûnîsiyye, sayı 15, s.110-112, Tunus, 1977.
sözlükbilim ve arapça sözlük çalışmalarına..
117
1- Bir ya da birden fazla dilin söz varlığının işlendiği sözlükler : Bu
sözlük türleri tek dilli ve çok dilli olmak üzere iki kısma ayrılır.
a)Tek dilli sözlükler :İsminden de anlaşılacağı üzere sadece bir dilin söz
varlığını ortaya koyarak aynı dilde açıklayan eserlerdir. Bu eserleri iki kümeye
ayırmamız mümkündür.
a-I)Zamandaş dildeki birimlerin anlamının verildiği eserler:Bu eserlerde
günümüzün dilini yansıtma şartı aranmaz, herhangi bir dönemin dilindeki birimleri
toplayıp açıklayabilirler. Belli bir dönemin dilini tanımlayan sözlükler kapsam
bakımından aykırılıklar gösterir. Kelimenin anlamı açıklanmak istenirse o takdirde
zaman boyutu hesaba katılmak durumundadır.
a-2)Kelimelerin kökeninin ve dile giriş tarihini gösteren eserler: Sözcük
bilgisi çalışmalarına bir başlangıç sağlayan kökene inme yani bir kelimenin en eski
biçimini bulma neredeyse imkansızdır .Çünkü bir kelimenin ilk defa nerede, kim
tarafından, ne şekilde ve hangi anlamda kullanıldığı bilinemez. Adeta zaman boyutu
dışında, sıfır dereceye yerleşmiş bir temel bilgidir. Kelimenin bugüne uzanan gelişme
düzeyi tanınmış olur.40
b)Çok dilli sözlükler: Bu tür sözlükler birden çok dilin sözvarlığının işlendiği
kaynaklardır. En yaygın olanları, en az iki dili ele alıp karşılıklı açıklayanlardır. Bir
yabancı dilin öğrenilmesi ve çevirilerde kullanılan bu tür sözlüklerde madde başı
olarak alınan öğelerin aydınlatılması sırasında değişik anlam ve kullanımlarla beraber
farklı deyim ve sözler de yakınları veya eşdeğerleriyle izah edilir.
2-Alfabetik sıranın esas alındığı sözlükler: Sözlük türleri arasında en
yaygın olanıdır.
b) Kavram (ya da kavram alanı ) sözlükleri
Kimi dilcilerin adbilimsel41 (anomasiology) sözlükler dedikleri bu yapıtlarda
temel alınan, bir dilin yada karşılaştırmalı olarak çeşitli dillerin sözvarlıklarının kavram
alanlarına göre sıralanmasıdır. Bu kavram ya da kavram alanı sözlükleri ya bir dilin
iç yapısının, anlatım yollarının inceliklerinin belirlenmesi gerçeği yansıtmadaki
ayrıcalıklarının ortaya konması amacıyla hazırlanır ve dil-düşünce ilişkisinin
araştırılmasında, kimi dilbilim konularının aydınlatılmasında yararlı olur yada dil
akrabalıklarının, geniş anlamdaki ad bilim sorunlarının araştırılması ve
aydınlatılmasına yardımcı olacak biçimde düzenlenir.
Bu tür sözlükler, okuyucuların, kavramların karşılığını daha kolay bulabilmesi
için kavramlarla ilgili kelimelerin bir araya getirilip abece sırasına göre düzenlendiği
ve birbiriyle ilgili madde başlarına göndermeler in yapıldığı yapıtlardır.
3-Ele alınan söz varlığının niteliğine göre yapılan sözlükler
a) Genel sözlükler. Aktüel yaşantımızda en yaygın olan yapıtlar olarak
nitelendirilebilecek olan sözlük türüdür. Belli bir dilime yönelmeden, bir ortak dili –ki
bu dil yazı dilidir- bütün öğeleriyle ele alan eserlerden oluşmaktadır.
b)Lehcebilim sözlükleri: Lehçebilim sözlükleri ya belli bir lehçeyi, ağzı ya da
karşılaştırmalı olarak değişik lehçe ve ağızları, yazı dilindeki karşılıklarıyla
açıklayarak ele alıp bunların sözvarlıklarını sunan yapıtlardır. Daha çok dil tarihinin
ses, biçim ve anlam açısından araştırılmasında kullanılan bu sözlükler kavramların
kökenlerinin incelenmesi açısından yararlı ve gereklidir.

40 Imbs,Paul,Cahiers de lexicologie, 1960, sayı 2, s.15 41 Adbilim , gösterilenden yada kavramdan hareketle anlatım, göstergelerin bağlandığı gösterenleri inceleyen
anlambilimsel araştırma. Adbilim, kavram bilimin yaklaşımına karşıt bir yoldan anlam olgularını ele alır.Bkz.
Vardar ,Berke a.g.e.s.14 ABC kitap evi ,İst.1998,Prof. Zeynep Korkmaz da Adbilimi ;” Geniş anlamıyla
isimleri kelime kavram ilişkileri yönünden inceleyen bilim dalı “ olarak tanımlamış, örneğin , sınav
kavramının dilden dile nasıl anlatıldığını, Ar. İmtihan, İng. Examination, Türk. Sınav örnekleriyle açıklayarak
adbilimin bu anlatımda hangi etkenlerin rol oynadığını incelediğini ifade etmiştir. Bkz. Korkmaz, Zeynep,
a.g.e. s.3.
galip yavuz
118
c) Eşanlamlı, eşadlı, ters anlamlı öğeler sözlükleri: Bir kavramın
eşanlamlılarıyla karşılandığı sözlükler ana dilin ve özellikle bir yabancı dilin
inceliklerine inmede yardımcıdırlar.
d)Yabancı öğeler sözlükleri: Bir dilde kullanılan yerleşmiş ve yerleşmemiş
yabancı öğeleri bir araya getiren, bunların alındıkları dilleri geçtikleri kaynakları, dilde
geçirdikleri değişmeleri saptayan yabancı öğeler içeren sözlüklerdir.
e)Tarihsel sözlükler:Dil tarihinin aydınlatılması, çeşitli dil olaylarının
incelenmesi için gerekli olduğu kadar köken bilgisi sözlüklerinin yazılabilmesi için de
zorunlu olan tarihsel sözlükler bir dilin söz varlığını tarih boyunca izleyerek her
sözcüğün en eski biçimini, değişik anlam ve kullanımlarıyla geçtiği kaynakları
saptamaya yönelen geniş çerçeveli, büyük oylumlu yapıtlardır.
f)Köken bilgisi sözlükleri: Dildeki öğelerin kökenlerini aydınlatmaya
yönelen, aynı zamanda sözvarlığı aracıyla bir dil birliğinin kültürünü onun başka dil
birlikleriyle ilişkilerini ortaya koyabilen köken bilgisi sözlükleri, geniş yelpazedeki
araştırmaların ürünüdür.
g)Uzmanlık alanı sözlükleri (terim sözlükleri): Yalnızca terim niteliği
taşıyan öğeleri ihtiva eden uzmanlık alanı sözlükleri olan terim sözlükleri, özellikle
mesleklere dayanan belli grupların, belli kesimlerin dilini yansıtır.
h)Argo sözlükleri: Sürekli bir değişim içinde olan, hemen her yıl birçok
yeni öğenin katılmasıyla değişikliklere uğrayıp eski anlamını yitiren değişen ya da
unutulan sözcükleri bir araya getiren sözlük türüdür. Bu sözlükler savaşlar, toplumsal
olaylar, bunalımlar gibi toplumun sosyal ve psikolojik yapısını etkileyen faktörleri
yansıtması bakımından göz ardı edilemeyecek olan anlatım biçiminin söz varlığını
ihtiva etmesi açısından önemlidir.
ı)Deyim ve atasözü sözlükleri: Bir dilin ve milletin özelliklerini yansıtan
deyimlere ve atasözlerine ait sözlükler, tek dilli olduğu gibi çift ya da daha fazla dilli
de olabilirler. A-b-c sırasına ya da kavram alanlarına göre hazırlanabilen bu tür
eserler, sözvarlığının iyice bilinebilmesi, dil birliğinin dünya görüşünün ve değer
yargılarının belirlenebilmesi için gereklidir.
Bütün sözlükler dildeki genel kullanımının dışına çıkan, özellikle kimi yazar
ve edebiyatçıların anlatımlarını temel alarak özel anlatım biçimlerini bir araya getiren
yapıtlardır.
i)Sanatçı ve metin sözlükleri: Sanatçının kişiliğini, ilgi alanını, önem
verdiği kavramları yansıttığı kadar dil içinde kendi kullandığı söz varlığını belirlemesi
dolayısıyla da yararlı olan sanatçı metin sözlükleri hem dil incelemeleri hem de yazın
çalışmaları açısından yabana atılmayacak eserlerdir.
j)Yanlış yerleşmiş öğe sözlükleri: Yanlış yerleşmiş öğeler sözlüğü, bir
dilde şimdiye kadar yanlış anlamıyla yerleşmiş, yanlış biçimiyle kullanılan öğeleri bir
araya getiren yapıtlardır.
k)Tersine sözlükler: Son seslerine göre abece dizisiyle sözcükleri veren
sözlük türleri, dil çalışmalarına,ses bilim ve biçim bilim çalışmalarına yardımcı olan
sözlüklerdir.42
ARAPÇADA LEKSİKOGRAFİ ÇALIŞMALARI
Arap dilinin özgünlüğünü koruduğu, Arapların kendi coğrafyalarının dışındaki
toplumlarla pek fazla ilişkilerinin olmadığı dönemlerde sözlüğe ihtiyaç duyulmamıştır.
İslâmiyetin yayılmasıyla birlikte genişleyen coğrafyada Kur’an ve Hadisin yeni
müslüman topluluklar tarafından öğrenilme ve anlaşılma gayretleri, ilk sözlüklerin
vücuda gelmesinin temel nedeni olmuştur.Böylece Abdullah b. Abbas (ö.68 h.) ile
başlayan bu çalışma, Ebu Said Abân b. Saleb (ö.141h.) , Ali bin Hamza El- Kisâî (ö.
189 h.), El-Asmaî(ö. 213h.) Al-Ahfaş al-Avsat Sa’îd b. Mas’ade (ö.215 / 221 h.), İbn
Kutayba (ö.276 h.), Sa’leb (ö.291 h.), Ebu Cafer Ahmed bin Muhammed bin Yezdâd

42 Geniş bilgi için bkz. Doğan, Aksan, a.g.e.c.3, s.82-85.
sözlükbilim ve arapça sözlük çalışmalarına..
119
et-Taberî, Siraceddîn Amr b. Ahmed el Ensârî (ö.804 h.), Zeyneddin Abdurrahîm b.
el-Huseyin el-‘Irâkî (Elfiyye fi Garîbi’l-Kuran) (ö.806h.), Ahmed bin Muhammed elHâim
el-Mısrî (ö.815 h.)-( Et-Tıbyân fi Garîbi’l-Kuran), el-Makrîzi (ö.845 h.)-(Garibu’lKuran),
Mustafa bin Hasan ez-Zehebî el-Mısrî (ö.1285 h.)-(Tefsîru Garibi Kurani’l-
‘Azîm).43vb. bilim adamlarının yaptıklarıyla devam etmiştir.
Hadis alanında da bu anlamda önemli eserler verilmiştir. Ebu Abîd (ö.224 h.),
İbnu’l-‘Arabî (ö. 231 h.), İbn Kuteybe (ö. 231h.) ve Abdu’l-Melik bin Habîb el- ‘Elbîrî
gibi alimlerinĞaribu’l-Hadis adıyla tanınan eserleri bu alandaki yapıtlara örnek
gösterebiliriz..
Fıkıh sözlüklerine örnek olarak, Ebu Mansur Muhammed bin Ahmed elEzherî’nin
“ Ez-Zâhir fi Garâibi Elfâzı İmami’ş-Şâfi’î” (282-370 h.), Ebu’l-Feth Nasır
bin Abdu’s-Seyyid el-Mutarrazî el-Hârezmî’nin (538-616 h.) “el-Mağrib fi Tertîbi’lMu’arrab”,
Ebu Zekeriyâ Muhyiddin bin Şeref en-Nevevî’nin (631-676 h.) “Tehzîbu’lEsmâi
ve’l-Lugât”, Muhammed bin Abdusselam el-Emeviyyi’l-Mekkî’nin (hicri 7.
yüzyıl) “Luğâtu Muhtasar İbn Hâcib” ve Ahmed el- Makrâ el-Feyûmî’nin (770 h.) “elMasâbıhu’l-Munira”
adlı eserlerini sayabiliriz. Görülüyor ki bütün bu uğraşlar yukarıda
belirttiğimiz yeni dinin anlaşılması gayretlerinden doğan birer sözlük çalışması olarak
nitelendirilebilir.
Sözlük yazımı başlangıçta anlaşılması zor olan bazı sözcüklerin açıklaması
biçiminde ortaya çıkmış, bir sonraki aşamada ise dil ile uğraşan kişilerin bu tür ferdi
çalışmaları bir araya toplayarak risaleler şekline dönüştürmeleriyle gelişmiştir. Bu tür
çalışmalara örnek olarak Ebu Hâtem’in zamanlar, böcekler ve kuşlarla, el- Esmaî’
nin, silahlar, develer, hurma ağaçları, vahşi hayvanlar, bitkiler ve ağaçlarla, Ebu
Zeyd’in, yağmurla ilgili çalışmalarını gösterebiliriz. 44
Yukarıda özet olarak verilen tarihi bilgilerden de anlaşıldığı gibi, Arap
leksikografisi, bütün çeşitleri ve özellikleri ile Avrupa’dakilerden daha eski, daha
köklü, hem de daha uzun süre geçerliliğini sürdürmüştür.45 Arapça sözlüğün çok
önceleri önemli aşamalar kaydettiğini, meşhur Avrupa dillerindeki sözlüklerin ise
ancak 17. ve 18. yüzyıllarda belirgin bir sözlük örneği olarak ortaya çıkabildiği
anlaşılmaktadır. Öyle ki “lexicography” terimi İngiltere’de 1680’de, Fransa’da da
1716 yılından sonra kullanılmaya başlamıştır.46 Avrupa dillerinde kapsamlı ve hacimli
sözlükler ancak bu dönemlerde yazılmıştır. Örneğin; Fransada Larous, İngilterede
Oxford sözlükleri 19. yüzyılın eserleridir. 47 Görülüyor ki bugünkü manada bir
sisteme oturtulmuş sözlük çalışmalarının öncüleri Araplar olmuştur. Bunların başını
da el-Halil b. Ahmed el-Ferâhîdî (722-797h.) çekmektedir. Nitekim Günümüze kadar
ulaşan en büyük sözlük olma ünvanına sahip olarak ulaşan İbni Manzur’un Lisanu’lArab’ı,
Ezherî’nin (282-370h.) et-Tezhîb’i, Cevherî’nin (v.400 h.) es-Sıhah’ı, İbn
Sîde’nin (398-458h.) el- Muhkemi ve İbn Berrî’nin es- Sıhah üzerine yazdığı haşiyesi
gibi eserlerin bir araya getirilerek yaptığı, yeniden düzenleme ve tasarruflardan başka
bir şey değildir. 48 Buradan da anlaşılıyor ki Lisanu’l-Arab’a benzer sözlükler çok
önceleri gün ışığına çıkmıştır.
Biraz geriye gittiğimizde sözlük alanında, geçen yüzyılda önemli çabaların
sarf edildiğini görüyoruz..Bunların başında Fâris eş-Şedyak’ın yazmış olduğu, elCâsûs
Ale’l-Kamûs adlı eseri gelmektedir. Bunu mütakiben El-Bustânî nin Muhîtu’lMuhît’ı,
Eş-Şertûnî de , Akrabu’l-Mevarid adlı eserlerini yazmışlardır. Bu alandaki

43 Huseyn Nassâr, El-Muu’cenu’l-‘Arabî Neş‘etuhû ve Tetavvuruhû, c.1, s.33-42, Mısır, 1988-İbn en-Nedim, ElFihrist,
s. 73, Daru Katri bin El-Fucae, 1985-BROCKELMANN, Carl, Geschichte Der Arabische Litterature,
c.1, s.33, Leiden, 1943. 44 Yusuf İzzettin, a.g.e.s.158. 45 Muhammed el-Muncimî as-Sayyâdî, At-Ta’rîb ve Tansîkuhû fi’l-Vatani’l-‘Arabî, s.250, Beyrut, 1980. 46 Muhammed Reşad Hamzâvî, Îmâlu Mecme’u’l-Luga al-‘Arabiyya, s.491, Kahire, 1968. 47 İbrahim Medkur, El-Mu’cemu’l-Arabî fi’l-Karni’l-İşrîn, Mecmau’l-Luğatu’l-Arabiyye, sayı16, s.7, Kahire,1963. 48 İbrahim Medkur, a.g.e.s. 8, Adnan El-Hatîb , El-Mu’cemu’l-Arabî Beyne’l-Madî ve’l-Hadır, s. 35, Mektebetü
Lubnan , Beyrut, 1994.
galip yavuz
120
gelişmeler bununla da sınırlı kalmayıp 20. yüzyılda Muhtaru’s-Sıhah, Misbâhu’lMunîr,
el-Muncid gibi sözlükler kaleme alınmıştır. Ancak bu sözlüklerde daha önce
yapılanların etkisinden kurtulup, çağın sosyal ve teknololojik gelişmelerinin gereklerini
yerine getirecek bir özgünlük görülmemektedir. Sürecin bu aşamasında Kahire Dil
Kurumunun devreye girerek çağın ihtiyaçlarına cevap aramaya yönelik çabalar
sergilediğini görmekteyiz. Bu bağlamda 1908 yılında Kahire Dil Kurumunun
öncülüğünde yapılan bir toplantıda, aralarında Alman Müsteşrik Fisher‘in de
bulunduğu bir komisyon oluşturulup, eski metinlerin de esas alınacağı yeni bir
sözlüğün hazırlanmasına karar verilir. Ancak bu oluşumun öncüsü olan Fisher‘in
1949 yılında vefatı ile telifte izlenen dilin tarihsel aşamalarını da içine alan Oxford
metotlu çalışmalar aksamıştır. Bu çalışmanın küçük bir bölümü her ne kadar 1956
yılında neşredilmiş olsa bile, maksadı taşımaya yeterli olamamıştır. 49 Arap dilinin
yazıya geçmiş bütün evrelerini içine alma çabasında olan bu çalışma, şiiri ile nesri ile
bütün câhiliye ve islamî dönemleri içine alacak biçimde devam etmektedir.
Çalışmalar devam ederken, Kahire Dil Kurumu bir nebze de olsa bir an
önce ihtiyaçlara cevap verebilmek için, Eğitim Bakanlığının talebi üzerine 1936
yılında El-Mu’cemu’l-Vasît adlı sözlüğün hazırlanmasına karar vermiştir . Ne var ki
bunun , Larus es- Sağir adlı sözlükten çok farklı olmayışı, çalışmaya katılanların
şevkini kırarak zaman zaman yavaşlamasına neden olmuştur. Buna rağmen 1100
sayfa 30 bin maddeyi içeren, bir milyon kelimelik bir muhtevaya sahip, yer yer eskiye
ve yeniye de değinen, yaygın terminolojilere yer veren, günlük hayatla ilgili bazı
sözcükleri de içine alan bu yapıt, bir sözlük olarak iki cilt halinde çıkmıştır.50 Her ne
kadar istenilen amaca tam olarak ulaşılamamış olsa bile , bu eser daha öncekilerle
karşılaştırıldığı zaman bazı yönlerden farklı olduğu görülecektir. Örneğin; kelimelerin
çekimlerine göre değil de telaffuzlarına göre sıralanışı, tanımlarda itinalı ve anlaşılır
bir dil kullanılmış olması, şahide sadece gerektiği yerde yer verilmiş olması, yeni
anlamlar kazanmış çağdaş sözcüklerin açıklanması ve Dil Kurumunun onayladığı
yabancı dillerden geçmiş olan sözcük ve terminolojilerin uzmanlarca açıklanmış
olması gibi özellikler el- Muncid, ve el- Mevârid ve benzeri sözlüklerden farklı
olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın tarihi süreçinde yazılan Mu’cemu’l-Vasît
ve ikili sözlükler diye adlandırabileceğimiz Arapça –Fransızca, Arapça – İngilizce vb.
sözlükler ise , daha ziyade sınırlı bilimsel çalışmalar, veya ticari alanlarla ilgili
ihtiyaçlara cevap verebilme hedefine yönelik eserlerdir.
Lehçelerle ilgili sözlüklere gelince, her ne kadar dil kurumları tarafından bu
alanda ki çalışmalar teşvik edilmiş olmasına rağmen boyutlarının genişliği nedeniyle
bu tür çalışmalarda yeterli bir düzeye ulaşılamadığı söylenebilir.

Sonuç
İlk sözlük ilk insanın dahi ihtiyaç duyduğu bir fenomen olmuştur. Dolayısıyla
bu saik , milattan önceye dayanan dönemlerden itibaren bir çabaya dönüşmüş ve ilk
leksikografi çalışmaları olarak tarihte yerini almıştır. Zaman içerisinde insanlığın çok
farklı dil ailelerine ayrılmasıyla da çok dilli sözlük ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Çağdaş sözlükbilim bağlamında metodik çalışmaların ilklerinin Araplar
tarafından yapıldığını görmekteyiz. Ancak yakın tarih diyebiliceğimiz dönemde, bir
dilin tarihi perspektifini de içeren en kapsamlı sözlük çalışmasının İngiliz diline ait
olduğunu görüyoruz. Batılıların bu çabalarından ilham alan Arap dünyasının da
benzer bir çalışma içinde olduklarını müşahede ediyoruz.

49 Geniş bilgi için bkz. İbrahim Medkur, a.g.e. s. 9-10, Ayrıca aynı yazı Dil Kurumunun genel sekreteri olan
İbrahim Medkur ‘un kaleminden el-Mu’cemu’l-Vasît adlı sözlüğe mukaddime olarak konmuştur. Bkz.c.1,s.
5,el –Mektebetu’l-İlmiyye , Tahran; Hasan Nassar, a.g.e. c.II, s. 586. 50 Bkz. El- Mu’Cemu’l-Vasît , el Mektebetu’l-İlmiyye ,Tahran, İbrahim Medkur , age. s. 10.
sözlükbilim ve arapça sözlük çalışmalarına..
121
Leksikografide son zamanlarda yapılan çalışmalar, çağın sosyo-kültürel,
siyasi, ekonomik vb. İhtiyaçları da göz önüne alan bir pespektifle ele alınmış ve
krıterler de bu bağlamda konulmuştur.

KAYNAKÇA
Afif Abdurrahman, Min Kadâyâ’l-Mu’cemiyyeti’l-‘Arabiyyati’l-Mu’âsıra ,Fi’l-Mu’cemiyyeti’lArabiyyeti’l-Muâsıra,
sayı 15,16,17, Tunus 1986
Aksan, Doğan, Her Yönüyle Dil, Türk Dil Kur. Ankara ,1985,1990,
Attar, Abdulgafur, Mukaddimetu’s-Sıhah, , Kahire,1956.
Bayrav Süheyla, Filolojinin Oluşumu, İ.Ü. Edebiyat Fak. Yayınları, , İstanbul, 1975.
Dilaçar, Agop, Dil, Diller ve Dilcilik, Ankara, 1968.
Encyclopaedia Americana, 1968.
Fischer, Wolfdietrich, Al-Mu’cem al -‘Arabî et-Târihi, Kahire 1967.
Orhan Hançerlioğlu, , Felsefe Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İst. 1978.
Havliyatu’l-Câmi’âti’t-Tûnîsiyye, sayı 15, Tunus, 1977.
İbrahim Medkur, El-Mu’cemu’l-Arabî fi’l-Karni’l-İşrîn, Mecmau’l-Luğati’l-Arabiyye, sayı16,
Kahire,1963.
İbrahim Mustafa , Ahmed Hasen ez-Zeyyat, ve Diğerleri, El- Mu’cemu’l-Vasît , el Mektebetu’l-
İlmiyye ,Tahran.
Imbs,Paul,Cahiers de lexicologie, 1960, sayı 2
İncil, çağdaş Türkçe Tercümesi, Yeni Yaşam Yay. İst. 1994.
Jocopp Grimm-Wilhelm Grimm, Deutsche Wörterbuch, Leipzig , 1854.
Korkmaz, Zeynep, Gramer Terimleri Sözlüğü, Türk Tarih Kur. Yay. Ankara, 1992.
Muhammed el-Muncimî as-Sayyâdî, At-Ta’rîb ve Tansîkuhû fi’l-Vatani’l-‘Arabî, Beyrut,
1980.
Muhammed Reşad Hamzâvî, Mecme’u’l-Luga al-‘Arabiyya, , Kahire, 1968.
Nassar Hüseyin, Al-Mu’cemu’l-‘Arabî Neş‘etuhû ve Tatavvuruhû, kahire, 1998.
Okiç, Tayyib, Arapça-Türkçe Büyük Lügat’taki önsözü, Ankara, 1964
Öztokat, Erdin, Sözlük Üstüne Gözlemler, Dilbilim IV, İ.Ü. Edebiyat Fak. Yayınları, İstanbul,
1979.
Vardar, Berke, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, , İstanbul, 1998.
Vardar, Berke, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1998.
Yusuf İzzeddîn, Mecelletu’l-Mecme’u’l-‘İlmi’l-Irakî, , Bağdat, 1987
Zeydan, Corci, Tarihu’l-Edebi’l-‘Arabî, Kahire, 1985.

Konular