ARAPÇA'DA MAHALLi LERÇELERiN YAZI DİLİ YERİNE KULLANILMA TEŞEBBÜSLERİ

Ilmi Araştırınalar 2, İstanbul I 996
ARAPÇA'DA MAHALLi LERÇELERiN YAZI DİLİ
YERİNE KULLANILMA TEŞEBBÜSLERİ
Hüseyin Y AZICI
Arap dili, İslam'dan önce sadece Arap yarınıadasında konuşuluyordu. İslam'ın
gelişi ile yayılmaya ve gelişmeye başladı. Bu, günüınıize kadar da devam
etti. Ancak, Arap dili'nin gelişme seyri içinde fasih ve amml Arapça, hep mücadele
içınde olmuş 1 ve özellikle de son dönemlerde bazen ı)'i niyetli bazen de kasıtlı olarak
bu mücadele, farklı mecralara çekilmek ıstenmiştir. İki grup arasında cereyan
eden bu mücadelede fasih Arapça'yı savunanlar, amın! Arapça'yı, dilin bozulması
diye telakki etmiş; ikinci grup ise fasih Arapça'yı geri kalmışlığın en önemli sebepleri
arasında görınüştür2. Burada bu tarihi' sürecin nasıl geliştığine geçmeden
evvel fasih ve ammi Arapça'nın ne olduğu üzerinde durmak faydalı olacaktır.
Fasfh'l, fasuha4 fiılının sıfat-ı ınüşebbehesidir. ."Doğru, açık-seçik, saf ve
berrak" gibi manalar taşımaktadır. "Lisanun fasi'hun" ve "kelamun fasi'hun" ifadelerı
ni "doğru açık-seçik söz; doğru açık-seçik dil" şeklinde anlamak gerekır.
Fushtı ise zikri geçen fiilin ısm-i tatai'li (üstünlük ismi) olan e.fsah kc;liriıesınin ınuennesidır.
Dolayısıyla el-Luğatü'l~fusha veya el- 'Arabiyyetıi'l-fus!ıfi, en doğru dı!
ve en doğru Arapça deınektır5.
Bu arada el-Carberdi', Şerhu'ş-Ş!ifiye'sınde "Fasih ne demektir ve bir ketı­
menin fasih olup olmadığı nasıl anlaşılır" sorularına, "Kelimenin güvenilir alimler
tarafından çokça kullanılmasından anlaşılır", diye cevap vermektedir6. İbn Düri.isteveyh,
Şerhu'l}asfh'ınde çokça kullanılan kelimelerin fasih kabul edilemeyece-
ğini, ancak ınanası açık, kıyasa uygun kelimelerin fasih kabul edilebileceğini; gü-
venilir alimierin kullanmadıkları ve terk ettikleri her kelimeyi yanlış kabul etmemek
gerektığini belirtmektedir?.
2
3
4
5
6
7
lbrahım Sarmı~. Fasılı Arapça l'l' A mmca Çaltşnwsı, (Basılmamış çalışma). Konya 1992
Kemal Yusuf el-Hac, Fe/se{etu'l-lu,~a, Bcyrut ts. s 219
Fasıh ıle ılgılı olarak hk. es-Suyı1tl, el-Muz/ur. 1-11 (nşr Ebu'I-Fazi lbrahım-Alı Muhammed
e1-Becevl),c l, s 184-185
ez-Zcmahşerl, E.asu'/-helaifa. Beyrut 1989, s 474, lhn Manzı1r. Lısdnu'I-Arap.(l-XY). Beyrut
1990, c ll, s 544
Ibn Manzı1r, ay, Abdulfcttah ci-Mısrl, Kutılfun lu,~avıyye. Beyrut 1987. s 51
es-Suyı1tl, a g e , c l, s 186
cs-Suyı1tl. a e , c 1, s 208
](ı() HUSEYIN Y AZI CI
Ammf dile gelınce; ılende de ifade edileceğı gıbı Arapların dığer milletlerle
karışmasından sonra çeşıtlı yabancı kelıme ve terkıpler dile girmış ve dıl yava~
yava~ fesahatını kaybetmeye başlamıştır. Halk, dıle yerleşen bu yanlış kelıme ve
terkıpleri kendı di lı ıçıne alarak kullanmaya başlamış, bu arada bır çok kelıınenın
yapısında da değİşıklıkler meydana gelmiş ve boylece fasih Arapça'nın yanında
amın! Arapça dediğıınız gramer kaidelerınin onemsenınediğı bir konuşma dilı
kendi nı hıssettirıniştır Bu karışını devam ettikçe fasılı Arapça'daki bozulmalar da
devam etmış ve bu, gunumuze kadar gelını~tır.
Ibn Farıs, Flkhu'l-luifa'sında butun alımlerın Kureyş kabılesının Arap dılını
en doğru konuşan kabıle olduğu hususunda hem fıkır olduklarını sbylerı,;. Kurcy~
lehçesı, çeşıtlı Avrupa ulkelerinde olduğu gibı9 bır çok bakınıdan dığer lehçelerden
ustun kabul ediliyordu. Zaten edebi dil olarak kullanılma sebebi de budur. Bılındıği
uzere diğer kabileler, hac döneminde ve haram aylarda Mekke'ye gelir ve bazı
problemlerı içın Mekkelilerın hakemliğine müracaat ederlerdi. Buraya gelen kabıleler,
Kureyş dilinin fesahatı, guzelliği ve ıncelıği karşısında hayretınİ gizleyenıemıştır.
Kureyşlıler, her duyduğu kelııneyı alınıyor, aksine bunları bir elemeye tabı
tutarak bir taraftan eleştirı metodunu kullanıyor, bir taraftan da şehır! i olmalarının
kendilerıne kazandırdığı yetenekierin kelime seçimındeki avantajlarından faydalanıyorlardı.
İşte Kureyşlıler, kışın Yemen'e, yazın da Basra'ya, oradan da Habeş
ve İran'a çeşitlı gayelerle seyahat ederek buralarda bulunan bir çok kabile ile temasları
sırasında tıtiz ve dıkkatlİ bir ınceleme neticesı kazandıkları kelimelerle
Arap dilinin zenginleşmesİnın ilk adımlarını atmışiardı
Bir çok kabilenın, coğraf! şartların değişıklığı, ekonomik ktiltürel ve başka
nedenlerden dolayı lehçelerının farklı olduğu bılinmektedır. Bunlardan ancak bazı­
ları uzun bır sure fesahatİnı koruyabılıniştır. Bilindığı gıbi Arap yarımadasındaki
ıklim nedenıyle bi.ıtun kabileler zaman zaman göç etmek zorunda kalmıştır Fakat
bazı kabıleler, gciç ettıklerı yerlerin kendılerıne uygun olması sebebiyle buralarda
dığer kabılelerden ayrı yaşamışlar ve bu şekilde de lelıçelerinı belli bir sure dış etken
lerden uzak olarak muhafaza edebılmışlerdır. Bazan coğrafi şartlar dolayısıyla
goç edemeyen kabıleler de olmuştur. Davud Sel!Cımın da ifade ettığı gıbi ı o kendı­
lerının goç etmesıne ınan ı olan coğrafi' şartiarli, lehçelerının dış etkenlerelen uzak
kalmasına sebep olmuştur. Burada konu ıle olan ırtibatı dolayısıyla bılınmesı gereken
onemit bır nokta var kı o da şudur: Arap yarımadası Kuzeyde sadece Kuzey
kabilelerınin yerleşım alanı olmamış, Guneyden gelen kabilelerinde yerleşım sahası
olmuş ve bu karışım, Güney lehçesinin özelliklerinı Kuzeye taşımıştır.
8
9
Mehmet Zıhnl, Ttirifı-ı edebıyyôt-t Ambıy.ve. Istanbul 1332, s 91
Alı Abdulvahid Yarı. Ftklıu'/-lu,~a. (Kahırc ts), s ı 1 1
1 O Davud Sc!IGm, el-Lelıectitu'l-Arabıy_ve el-kadime, Bcyrut 1986, s 10-1 I
1 1 Arabıstan bolgcsındc kabıle goçlcrınc engel leşkıl eden arazılcr. daha çok Yemen'de
bulunmaktadır (B k a g c. s 1 O)
MAHALLI LEHÇELERI N Y AZI DILI YERINE KULLANILMA TEŞEBBUSLERI ı 6 ı
-----------------~----------
Uzun bir süre dış etkenlerden uzak, saf halını muhafaza ederek devam eden
Arapça'da bılhassa Eınevıler doneınınde (H. 41-132) lah n (dil hatası) 12, tahrfj
(kelimeyı değıştırmek) 13 ve dahil (yabancı keliıneler) 14 görülmeye başlandı IS.
Her ne kadar Eıneviler dönemınde lahn, dahil ve tahrif Arap diline girınişse de
Arap dili, Kur'an dolayısıyla çok şey kaybetmemıştir.16 Özetle Arapça, bu dö-
nemde bütün iç ve dış etkılere rağmen, fesahatini koruyabilınıştir.
Abbas! döneminde (H.132-656) ve özellikle de H. 150 senesinden sonra
aınıni Arapça'nın yayılmaya başladığı ve fasih Arapça'ya karşı bır takım seslerin
yükseldiğı gözlenmektedir. Tabiatİyle bunda yabancı kelimelerin hızla Arapça'ya
gırmesinın büyük etkisi olmuştur. Araplar, takriben H. 150 senesine kadar halkı
ve devlet ricaliyle her türlü yabancı unsurdan uzak bir fasih Arapça
konuşuyordu 17 Işte bu tarihten itibaren gramer kaidelerıne uy.gun olmayan kelime
ve terkipler, dıle hızla sızmaya başladı. Fetihlerın çoğalması ve İslam'ın hızla
yayılması, tabii olarak bu neticeyi doğurmuştur. Araplarla, bu fetihler dolayısıyla
konuşan yabancı milletler, adetlerı, gelenekleri, kültürleri, dilleri, lehçeleri ve
sayısız yanlış kelime ile etkilerini göstermeye başladılarl8_ Dile giren kelimelerin
bazıları Arapçalaşmış bazıları ise olduğu gibi kalmıştır. Bu sıralarda dikkati
çeken bir nokta da Arap dilinin esasları belirtilirken dı! alimlerinin her türlü
yabancı tesirden uzaktır diye müracaat ettıkleri bedeviler arasında dahi, amın!
Arapça'nın yavaş yavaş yerleşmesiydi 19_ Daha önce dilin kurallarına bağlı olarak
konuşan halk, hızla bundan uzaklaşarak kaidesiz, gelışıgiızel konuşma meyline
girdı. Ve bu, hızlı bır şekilde de taraftar buldu20_
Abbasilerin Erneviierden aldıkları en onemli miras, fasıh Arapça'ydı. Ilk
Abbasi halifelerinin en önemli özellıklerİnden biri de !alın ve tahrifle mlicadelede
son derece titiz davranmalarıydı. Ayrıca ediplere bilyük ikramlarda bulunarak onları
da bu yolda teşvik etmişlerdi.
l2 Muhammed 'Id, el-Mezdlııru'-tarıe 'ale'l-fuslıd, Kahıre 1980, s 11-49
ı 3 a g e , s 50-80
ı 4 Zulfıkar Tuccar, "Dahil", DIA, VIII, 412-413, ornekler ıçın b k Hasan Zaza. Kelamu'l- Arap
11 kazaya'l-luğatı'l-Arabıyye. Dımaşk 1990, s 67-68
ı 5 Gerçı Hz Peygamber doneınınde de bu tıp hatalar gorulmuştur, ancak bırısı Hz
Peygamber'ın huzurunda bır dı! hatası yaptığı vakıt, Hz Peygamber "Kardeşınıze doğruyu
gosterınız, çunku yanlış yapmıştır" dıye ıkaz ederdı Yıne Ebu Musa el-Eş'arl'nın bır katibı
Hz Omer'e bır mektup yazmış, ancak dı! hatası yapınca Hz ümer, Ebu Musa'ya bır mektup
gondererek katı be bır kırbaç vurulmasını emretmıştı
ı 6 es-Sıbaf BeyCımi, Tarfhu edebı'I-Arabl, (1-111), Mısır 1958, c lll, s 37
17 Nezir Muhammed Mektebl, ei-Fuslıa fl muvdce/ıetı 't-ta/ıaddıycit, Beyrut 1991, s 93
ı 8 Ozellıkle kuçuk çocuklar. babalarından duydukları doğru kullanımları. Arap olmayanlardan
ışıttıklerı ıfadelerlc karışlirarak farklı bır dılın doğmasına zemın hazırladılar Hatta bu yanlış
kelımc ve terkıpler o kadar yayılmıştır kı " Bazı edıpler olmasaydı, Arap dılı ortadan
kalkacaktı" dıye goruş bıldırenler de olmuştur (Bk Mehmet Zıhnl, age, s 36)
1 9 es-Sıbfıl Beyyuml, a g c , c lll, s 38
2 O B k Corcl Zeydan, Telrf/ı u cldahı '1-/uğatı 'L-Arahıvve. (1-11), Beyrut ı 983. c 1, s 2 ı 9
162 HUSEYIN Y AZI CI
Abbasiler döneminde sarfedilen bütün bu gayretler, fasılı Arapça'nın yanit~,
yabancı ve garip kelimelerle bir araya gelmesinemani olamamıştır. Kaldı ki diğer
taraftan devlet ricali dahi, amml dı li kullanmaya başlamıştır21 . Öyle ki Han1n er
Reşld'den sonra anııni Arapça, halkın yanısıra devlet ricali arasında öncekinden
daha şiddetli, etkisini göstermiştir.
H. III. asırda kitabet, şiir sanatı, bir taraftan zirvesine ulaşırken öte taraftan
dildeki yabancı kelimelerde büyük bir artış gözlenmiştir. Özellikle H. IV. asırda,
yabancı kelimeler, edebi dile de girmiş ve ammi Arapça'nın bazı kaideleri oluşturulmaya
çalışılmıştır. Öyle ki bazı şair ve edipler, bu tip kelime ve terimiere özellikle
yer vermeyi tercih etmişlerdir. Öte yandan IV. asır gibi erken bir dönemde
bazı talebelerin, hocalarına ammi Arapça ile eser yazma yönünde baskı yapmaları;
daha da vahimi, fesahatini muhafazaya çalışan kişilerle alay etmeleri22. meseleni n
çok ciddi boyutlara vardığını göstermektedir.
Abbasllerin yıkılışından sonra Tatarlar, Doğu'ya ilerleyerek Moğolları hakimiyetlerine
almışlardı. Bu durum, doğal olarak Arapça'nın yayılma sahasını da
daralttı. Ancak Tatar ve Moğollar Müslüman olunca Arapça, tekrar eski gücünü
kazanınaya başladı. Ne var ki bu güç, bir çok yabancı kelime ile birlikte gelmi~ti.
Bunun neticesinde de buralarda konuşulan Arapça, yazı dili Arapça'sından farklı­
laştı ve zamanla da bu farklılaşma, iyice büyüdü. Yazı ve özellikle de dini eserlerde
kullanılan dil, fasihti. Konuşma Arapça'sında aınnıi Arapça ağır basınca
bazı kelimelerin diğer dillerdeki kelinıelerle değişınesi ve bu şekilde de konuşımı
Arapça'sında yanlışlıkların, sayısının her gün hızla artması, bazı çalışınaların
yapılmasını zorunlu kılmıştır. Ülkelere, hatta şehirlere göre değişiklikler arzeden
amın! Arapça önü alınamayacak bir şekilde yayılınasını sürdürınüş 3, hala da sürdürmektedir.

Mısır ve Şam, amın! Arapça'nın galebe çaldığı ve fasih Arapça'nın yok olmakla
yüzyüze kaldığı bir dönem yaşamıştır. Dahası Mısır'da öyle divanlar kaleme
alınmıştır ki Arapça olmasına rağmen hem fasih hem de amnıi' Arapça'dan
çok uzak bir üsiGba sahipti24.
Çok eski dönemlerden beri Arap gramerinin zorluğundan bahsedilir2:i. Esasen
Arap nahvi, H. I. asırda zayıf bir halde doğdu. II. asırda ise gelişti ve asrın
sonunda da ciddi bir döneme girdi. Ancak nahvin doğuşunun üzerinden yıllar ge-
çince, ihmal edildi ve unutulmaya başlandı Çeşitli sosyal ve iktisadi nedenlerden
2 1 Bır gun ei-Ferra'. Harün er-Reşld'ın huzuruna çıkmış ve konu~urken dıl hatası yapmış. bunun
uzcrınc Harün cr-Reşld. kendısıne "Dıl hatası yapıyorsun" deyince o da " Şehır halkının
karckterı dı! hatası yapınaya yatkındır. ancak dıkkat edersem yapınam demiştır "(Bk cs-Sıha'l
Beyyüml. a ge . s 39)
22 cs-Sıha'IBeyyüml.agc.c Ill,s 41-42
23 Mehmet Zıhnl. a g c. s 34
24 Mehmet Zıhnl. age , s 34
25 Kemal Ymuf cl-Hac. age. s 220-221
MAHALLI LEHÇELER IN Y AZI DILI YERINE KULLANILMA TEŞEBBUSLERI 163 ---~~------~~---------
dolayı dile giren yeni, fakat yanlış kelimelerle ımicadele iyice zorlaştı. Halk da
zorlaşan dili değil de kolayına geleni konuşmayı tercih etti.
Dilde görülen bu karmaşa neticesinde H. III. asırda nahivle ilgili bir çok
mi.makaşa yapıldı. Ancak IV. asırda cereyan eden bu münakaşalar oldukça cüretkardır.
Bu arada Halef el-Ahmer, nahiv ile ilgi lı yazılan kitapların asli bilgilerı vermekten
çok uzak olduklarını söyler26. Halef el-Ahmer, açıkça gramerde bazı kaidelerin
zaman kaybından başka bır şeye yaramadığını da dile getirir. ei-Cahız'in
H. III. asır gibi çok erken bir dönemde nahvın sıkıcı lığından bahsetmesı ve öğ­
rencilerin nalıvi meselelere pek yakın bir alaka göstermediklerini söylemesi dikkat
çekicidir27. Öte yandan Ibn Meza ei-Kurtubl (ö.59211 195)'nin nahiv alimlerinin
tepkisınİ çeken er-Redd ale'n-nuhat adındaki eserinde nahvin kolaylaştırılması
doğrultusunda fikirler ileri sürmesi28, ilerde Arap dilinde oıiaya çıkacak problemIerin
habercisiydi.
Bu asırlarda bir taraftan gramer ile ilgilı çalışınalar yapılırken bir taraftan da
çığ gibi gelışen amml Arapça'ya karşı mücadele ile ilgili olarak da faaliyetler sür-
ınüştür.29 Gayeleri, Arap dilini en doğru biçimde şekillendirınek olan bu faaliyetler
arasında ez-Zübeydl (ö.379/989)'nin Lahnu'l-avam'ı önceki çalışmalara nazaran
funml Arapça'nın ıslahı hususunda daha geniş bir açıdan düzeltmeler getirmiştir.
Fasih Arapça'nın terkedilmesi ve amml Arapça'nın yazı dili olarak kullanılma
istekleri özellikle XX. asırda, bazı Avrupalı oryantalistler tarafından üzerinde
önemle durulan bir konu olmuştur. Arap ülkeleri arasında da bazı müsteşriklerin
bu doğrultudaki çağrıianna daha önce de ifade edildiği gibi ilk cevaplar Mısır
ve Suriye'den gelınişti30.
Avrupalıların Arapların sosyal ve siyasi hayatlarında etkili olmak ıstedi k lerı
inkar edilemez. Arapların önce dil ve edebiyatlarını inceleyen Avrupalı, bu ıki unsunın
din ve İslam kültürü ile olan bağının üzerinde durınuştur. Birden bıre oıiaya
"Fasıh Arapça halkın edebi ve ki.ıltürel ihtiyaçlarına cevap veremiyor" diye bir fikir
atıldı. Bu fikirlerinde halkı inandımbilmek ve onları yanlarına çekebilmek ıçin de
lehçeleri, fasih Arapça'ya alternatif olarak gösterıneye başladılar.
İlk işaretleri Batı'dan gelen bu yeni harekette bazı müsteşriklerin ve amml
savunucularının en rahat hareket edebildİkleri yer Mısır ve Şaın'dı. Bu hareket,
işte bu iki merkezden bazı ınüsteşrik taraftarları vasıtasıyla, diğer Arap ülkelerıne
de sızınaya başladı. Bu arada bazı Arap alimleri Osmanlı hükümetinin bu hareket-
26 Hal er el-Ahmer. Mukaddune fı'n-nalıJi, s.33
27 Alevi Abdullah Tihır. "Ba'zu ınuhavelitı teysi'rı'n-nahvı'I-Arabl", Mecel/etu lk/tl, 2 'Y.
(San'a 1989). s 196
2X anı. s 197
29 Mesela ei-Kısil'nın Md te/lıenu f/lu'l-clmme, EbCı Ubeyde'nin Lahnu'l-clmme ve csSıcıstanl'nın
Lahnu'/-llmme'sını bunlar arasında gosterebılırız (Bk MerzCık b Sani'tan b
Tonbak, e!-Fll.l!ıd l'e nazarıyvetu'/-fikrı'l-clmml. Rıyad 1988. s. 44)
30 Mısır'da bu ınucadelcnın tarihını aydınlatan oncınlı bir eser kaleme alınınıştır Saıd NiıfCısa
Zckcriyya. Tclrlhu'd-da'l'e tla'/-clmmıyye Jie tısclrtt!ıa fi Mt.lr, Mısır 1981 (Bk Merzuk b
Sani'tan h Tonbak, a g c , s 57)
164 HUSEYIN Y AZI CI
Ierın cereyan etmeye başladığı yıllarda zayıfladığını ve artık Arap ülkelerinde bazı
değerlerı bıle korumaktan aciz kaldığını ilen stirmektedırler3 ı.
Şarkıyat Enstitülerınin, dolayısıyla müsteşriklerin Arap edebıyatına olan
hizmetlerini kadirşinaslıkla anmak gerekır. Ancak, bazı müsteşriklerin Arap dili ıle
ılgilı faaliyetleri esnasında fasih Arapça'nın kaldırılıp mahalli lehçelerın yazı dili
yerine kullanılması için yaptıklan bazı calışmaları vardır ki bunları, iyi nıyet taşı­
yan çalışmalar olarak nitelemek, Arap dilinin menfaatine deği Idır.
Doğu dilleri ile ilgili Batıda açılan okulların bazıları konuşma dıllerı ile ılgı­
leniyor ve bunlara bilyuk bir ehemmıyet veriyordu 32 Ozellıkle de Arap i.ılkelerınde
bu faalıyetlerı teşvik edıyorlardı.
Bu programla, 1727 senesınde Italya'da Napalı Şarkıyat Enstıtüsu adı altında
ve 1754 senesınde de Viyana'da buna benzer bır okul açıldı33. Bu okullar,
özellikle Mısır ve ıkincı olarak da Şam'da konuşulan lehçelere ağırlık verdi 1727
gibı çok erken bir dönemde Şam ve Mısır lehçelerını öğretme gayesiyle kurulan
adı geçen okulun neden bu lehçelerle bu kadar ilgilendıği duşündtirücüdür. Yıne
bu amaçla Yı yana'da kurulan (1 754) okula "Konsoloslar Okulu" denmiştir3 . Öte
yandan bu okul, bazı Arapları da kendi bu n yesi altında çalıştırmıştır3'i.
Fransa ise konuşma dillerine İtalya'dan daha geç bır dönemde ılgı duymaya
başladı. 1759 senesinde Paris'te Medresetü'l -luğati'ş-şarkiyyeti'l-hayye adlı bir
okul faaliyete geçti. İlgi alanı Şam ve Lübnan'dı. Bu okulun kuruluş gayesi konsoloslara,
tüccarlam ve mütercimlere mahalli' Iehçelerın öğretilmesıydi. Fransız
müsteşrık De Sivarie, 1784 senesinde Usulit'l-luğati'l- 'Arabiyyeti' l-ammiyye
ve'l~fusha dıye bır eser kaleme alınış ve bu eserını Fransız hükümetine takdım
etmiştir36.
Rusya da bu faalıyetlerden gen kalmadı. Nitekim burada ı 814 senesınde
Lazarev Şarkiyat Okulu kuruldu. Bu .m~lda fasih Arapça'nın yanısıra amın!
Arapça da okutuluyordu
Bu arada Almanya da bu faaliyetlerden geri kalmamıştır. 1887 senesınde
Berlin'de Doğu dillerınİ öğretmekle yükumlü bir mektep açıldı37_ Burada da mahalli
lehçelere yer verildı38_
'ı Merzuk b Sanilan h Tonbak, age . s 32
3 2 Balılılar. ozellıkle 1750 senesınden ıtıbaren lehçclerle yakıncn ılgılenıncye başladılar (B k
Mecelletu mecma'ı'/-lu,~all' 1-Arabıyve, ll cuz, 1937, s 367)
33 ltalyanlar, bu konuya ılk cğılen ınılleller arasında yer alır Bu okulların tarihı gelışımı ıçın
hk Merzuk b Sanilan b Tonbak, a g c, s 33 ve devamı
34 Mecellelu'l-luğatı'I-Arabıyye el-Melek!, III. (Kahıre 1937) s 368
:ı 5 Mesela Hasan el-Mısrl. bu okulda vazıre almış ve Eh1enıı'n-nıı!ıab fi ma 'llfetı'l-ltsl'ılll'l-Arah
( 1869) adında am mi Arapça ıle ılgılı bır eser kaleme alınıştır (B k a g c , ay)
3 6 McrzCık b S anitan b Tonbak, a g c , s 52
37 Kuzey Amerıka'ııın çoğu şarkıyatçıları bu okuldan mezun olmuştur Ayrıca bu okulda arnıni
Arapça ıle ılgılı de bır çok eser kaleme alınmıştır
38 Bu nıuessese ıçınde fasıh Arapça'nın yanısıra Şam, Mısır. Mağrıp lehçelerı ıçın bolumler
açıldı Ozellıkle ammi Arapça'yı oğretmeyı hedef alan buna benzer bır okul da Hamburg'da
faalıyetegeçtı (Bk Mecelletu mecma'ı'l-lıı,~att'I-Arabıyye. lll cuz, 1937, s 367-370)
MAHALLI LEHÇELERI N Y AZI DILI YERINE KULLANILMA TEŞEBBUSLERI 1 65 ---··--------·-··---·---~~~- -~ -~-- ~~~~~~~
İngiltere'de bu hareket geç başlamıştır. Londra Unıversitesi'nde XX. asrın
başlarında fasılı ve amın! Arapça'yı öğreten şubeler açıldı. Ahmet Faris eş-Şidyak
ingiltere'ye yaptığı bır seyahat esnasında kendısinden amml Arapça ıle ilgili bir
gramer yazması rica edılmış o da bunu kabul etmiş ve 1906 senesinde bu mınval
üzere bir eser kaleme almıştır.
Ne oldu da eskiden beri var olan bu problem, özellık le son donemierde Batı­
lılar tarafından sistemlı bır şekılde ortaya atıldı? Kökleri eskilere kadar giden bu
mesele, XIX. asrın ikıncı yarısında adeta çağdaş Arap kultürunün bir problemi
imiş gibı takdım edilmıştır. 1850'lerden sonra modern Arap edebiyatı temellerınİ
atar atmaz, bu konu ile ilgıli makaleler yazılmaya, sonra da konferanslar düzenlenmeye
başlandı. Bu yıldan sonra Arap fikır adamları, bu mesele ile yakinen ilgı­
lendıler. Bu arada eskiden uzaklaştıkça da halk arasında amın] Arapça daha da revaç
buldu. Basının da amın! Arapça'ya yönelmesı bciyle bir hareketi daha da hızlandırmıştır.
Öte yandan Batının tesiriyle son donemierde Arap aydınları arasında
fasih Arapça'nın modern çağa ayak uyduramadığına daır bazı fikırler belirmeye
başladı. Sarfın ve nahvin çağın ihtıyaçlarına cevap verebılecek hale getırİlmesı gereklıliğı
üzerınde duruldu En oneıniısı bu aydınlara güre fasih Arapça, bır ınsanın
duygu ve duşüncelerını tam olarak ortaya koyamamıştır Bu ve benzerı hareketler,
yazarlar arasında huylik bır ılgı gordü. Ve buna paralel olarak da Arap gramerının
değişitırılmesı sonra da kolaylaştırılması ile ilgilı teklıfler birbirim takip etti. Bunların
başında Taha Huseyın, Mustafa Ali el Canın, Ahmet Emin ve Enis Ferlha
gelmektedır. Ahmet Emin, bu hareketin en ateşlilerindendı. Bunun ıçin de dılın
kaidelerinin değişıtirilmesı ve basitleştirilmesi ıle ılgili bazı teklifler verdi39_ Ancak
Ahmet Emin'ın ünerilen pek rağbet görmedı. Daha önce Ibrahim Enis'ın kaleme
aldığı Min esrari'l-luğa adlı eseri, bu teklifiere paralel bir çalışmaydı. Bu eserde
geçen nahivle ilgili "nahvin kaldırılması ve hıitün nahiv kitaplannın yakılmasz" 0.
düşüncesinin i yı niyet taşıdığını kım iddia edebilir?
Aınmi Arapça'nın zapturapt altına alınması ile ilgili hem munakaşalar yapıldı
hem de eserler kaleme alındı. Bu münakaşaların en cinemiisi 1897 senesınde
Paris'te yapılan Musteşrikler Kongresi'nde iki Alman musteşrik arasında cereyan
etti41_ Pekı bu ınünakaşaları başlatan sebep neydi.? Amml Arapça'yı ilk savunan
ve bunun yazı dılı olarak kullanılmasını dile getıren Alınan müsteşrik Wilhelm
Spıtta ( 1 818-1 883), İngilızlerın Mısır'da bulunduğu doneınierde Daru'I-Kliti.ıbı'lMısrıyye'de
bır ınemurdu. Mısır'da kaldığı süre içinde Mısır halkı ıle kaynaşmış
ve onların adetlerını, geleneklerınİ öğrenmıştı. Buradakı ıkametı esnasında kaleme
aldığı Kavil'zdu'l-luğati'l-timmiyye .fi M tsr adlı esenyle fasılı Arapça'ya alternatıf
bir dil ortaya atmıştı42_
3 9 Nezir Muhammed Mektdıi. a g c. ' 14-15
4 0 ae. s 35
41 Mccelletu mecma'ı'l-luğatı'I-Aıahıyyc. lll cuz. (1937).' 367-371
42 Berekat Ahdulfettüh. ei-Harekellt'l-fıknne ;iddc'/-f.,lclnı. Mckkc 1406. s IR4. AbdulğafCır
Attür. Ka:clvcl ı·e lllllŞkılcli lui{a'1'W'. Mekkc 1990. s 60-65
166 HUSEYIN Y AZI CT
Spitta'nın böyle bir hareketi Arap dilinin menfaatine başiattığını söylemek
çok güçtür! Eserinde ilkokul ve orta öğretim çocuklarını düşunur gıbı gorunen
Spitta, gerçekten de Arap gençliğini bu kadar düşünecek bılinçte ıniydı? Fasılı
Arapça'nın Arapları bırbirine bağlayan ve onları mazilerıyle ıçiçe tutan en önemlı
unsur olduğu aşikardır. Spitta'nin eserinde fasih'in zorluğundan, Arapları medeniyet
yarışından geri bıraktığından ve ilerlemelerine mani olmasından bahsedeı41 .
Ona göre aınıni' Arapça, halkı birbirleriyle kaynaştırmaktadır; fasih Arapça ıse
bundan yoksundur. Ayrıca ammi' Arapça'nın modern şartlar da nazari ıtibare alı­
narak kesinlikle bir yazı ve eğitim dili olarak kabul edilmesi gerektiği üzerinde ısrarla
durur. Wilhelm Spitta, bu fikirlerinde ısrar ederken Nezir Muhammed'in de
haklı olarak ifade ettiği gibi dünya milletlerinin yazı ve konuşma dili dı ye iki ayrı
dil kullandığım unutmuş mudur? Churchill'in Amerikalılara Washington'da yaptığı
bir konuşmada "XX. asırda bizim yapmamız gereken, XIX. asırda Sismark-
'ın yaptığıdıı·" ifadesi44 Avrupalıların kendi içlerindeki tutarlılığı, ancak başka
milletiere karşı da tutarsıztıklarını göstermektedir. Churchill, burada ayrı ırklardan
olmalarına rağmen Amerika ve İngiltere'de İngilizce'nin kuvvetlendiıilmesini
istemi ştır.
Bazı müsteşrik ve Arap aydınları, fasih Arapça'yı Latince'ye benzeterek bır
gün yok olmakla karşı karşıya kalacağını iddia etmişlerdir. Bilindiği gibi Latince,
bir zamanlar ilim ve edebiyat diliydi. Fakat zamanla, o zaman amın! diller diyebileceğimiz
Fransız, İtalyan, İspanyol, Romen ve Portekiz dilleri, tabiri caizse anne
Latin dilinden ayrılarak 5 rnüstakil birer edebiyat ve ilim dili olmuşlardır. Latin dili
de bir Morcellement (parçalanma) dönemine gırmiş ve sonradan da ölu bir dil haline
gelmiştir. Fasih Arapça'yı Latin dili ile aynı kefeye koyanlar, acaba başta Kur'an
olmak üzere dini eserler hakkında ne cli.işünmüşlerclir? Fasih Arapça, bir din
dilidir, Kur'an dilidir. Bu nedenle de Latin dilinin fasih Arapça'ya benzetilmesi,
ilmi dayanağı olmayan bir iddiadır.
Yukarda bahsedilen Spitta'nın hareketini takiben Yakup SarrGf ( 1852-
1927), ei-Muktataf gazetesinele neşrettiği bir yazısında amml Arapça'nın yazı dili
ve günlük gazetelerin resmi dili olmasını savunarak açıkça fasih Arapça'nın kalelı­
rılması ve amın! Arapça'nın yeni bir dil olarak kabul edilmesi fikrini oıiaya attı 6.
Yakup Sarn1fun bu duşünceleri, o zaman pek taraftar bulmadı. Bu arada Rifaet
et-Tahtavi ( 1 801-1 873) 1867 yılında kalerne aldığı Enwlru 't-tevfiki'l-ctılf fi alı­
btır-ı Mısr ve tevsik-i Beni is ma 'll adlı eserinde bir taraftan fasih Arapça'nın üstünlüklerinden
bahseelerken bir taraftan da arnıni Arapça'ya güz kırpıyordu 7.
43 Nezir Muhammed Mektcbl, age. s 111
44 Meeelletu mecma'ı'1-luğatı'I-Arabıyye, Yil, Kahtre 1957, s 74
4 5 Latın dılınden bunların dışında da bırçok dıl ayrılmış. ancak bunlar zamanıımza kadar
yaşayamamış ve olu dı ller halıne gelmişlerdır
46 Nezir Muhammed Mektebl. age . s I I 8
47 ay
MAHALLI LEHÇELERI N Y AZI DIU YERINE KULLANILMA TEŞEBBUSLERI l 6 7 ---·-·----------------
1883 senesinde Mısır'a gelen William Wilcoks ( 1 852-1 932) Mısır'da kaldığı
süre içinde vermiş olduğu bütün konferanslarında fasih Arapça'nın modern
çağa ayak uyduramadığını ve mutlak suretle yenı bir dile geçişin gerekli olduğu
meselesini ısrarla ışlemiştıı 8. 1893 senesinde idarecilik yaptığıei-Ezher dergisı­
'ndeki makalelerinde, mevzu hemen hemen budur49. Yıne bu konferanslarından
binnde "Eğer Mısırlılar başlangıçtan ben ammi' Arapça ile. telif faaliyetlerİnı sLirdürselerdi,
şimdi gayet mucid bir melekeye sahip olacaklard(' iddiasında bulundu.
Ayrıca fasih Arapça'yı terk edip ammi' Arapça'ya geçişin sadece 1 O sene alacağını
da dile getirdi. Burada üzerinde dikkatle durulması gereken mesele, Wilcoks'un
bu görüşlerinin Mısır'da öğrenciler arasında büyük kabul göri.ışüydü. Nitekım
Selame Musa, hep onun fikirlerini savunacaktır.
"Kim Mısır lehçesi ile bize ilmıni Arapça'nın yazı di lı ve edebi dil olmasına
dair bir makale yazar, bunda da başarılı olursa, dört cüneyhle ödi.ıllendirılecektır;
eğer katılım çok olursa, bu mükafat ilk sırayı alana verilecektir" ifadeleri Wilcoks-
'un Arap dilınİ sami mı olarak düşünmediğinin bır delilidir
Bu konuda yı ne Alman ınüsteşrik Cari Vullers ( 1857-1909) yukarıdaki gö-
rüşlere paralel fikırler ortaya atmıştır. 1890 da kaleme aldığı el-Lehcetu'l-tunmiyyeti'l-hadfsefi
Mısr adlı esen, Spitta'nın aynı dLişLincelerini taşır.
Velınour Seldon adlı bır İngiliz müsteşrik, Mısır'da görevli olduğu sıralarda
el- 'Arabiyyetü'l-mahallıyye .f/ M tsr adlı bir kitap kaleme aldı ( 1901 ). Kısaca amın i
Arapça'nın edebi bir dil olması üzerinde durdu. Welmour Seldon, Arapların mutlaka
Latin harflerine geçişlerinin zorunlu olduğu ve yazı dili yerine de arnıni Arap-
ça'nın kullam lmasının gerekliliği üzerinde durınuştur.
Gazeteciliğin, bu fikrin yayılmasına en uygun yol olduğunu düşünen Welmour,
bunu iyi değerlendirmiş ve ülkesinde iyi bir eğitim gördükten sonra Mısır'­
daki yargıçlık vazifesindeyken hazırladığı yukarda adı geçen eseriyle bir çok Arap
aydınını da peşinden si.ırüklemiştir. Bu dönemde fasih Arapça'ya karşı hassas dü-
şünceleriyle tanınan Nil şairi diye meşhur Hafız İbrahim (ö. 1932), bu ve benzeri
görLişleri şiddetle tenkıt etmiş ve bu konuda kaside dahi yazmıştır50. Bır zamanlar
Mısır Kültür Bakanlığı yapmış olan Yusuf es-Sibfı'i, Mecelletii'l-ML~riyye'de
yazı işleri nıi.ıdürü iken fasih Arapça karşıtı olan düşüncelerini dile getirmeye baş­
lamış, ancak her sayısında fasih Arapça'ya karşı olduğunu belirtnıesine rağmen
fazla taraftar da bulamamıştır51. Yine Mısır'da Milli Eğitim Bakanlığı yapmış
olan Sa'd Zağlul, amnıi alfabenın Latın harflerıyle yazılmasını destekleyenler arasındaydı.
Öte yandan Seldon'un yukardaki sözlerinden hareketle i lk defa 194 7 se-
4 R a y . ~ 1 1 9- 1 20
49 Bır ara el-Ezhcr dergısınııı yazı ışlerı mudurluğunu ustleneıı Wılcoks, burada da du<ıunccleıı
doğrultusunda yayın yapmaya başladı Ancak. dcrgı 1 O s<~yısıııdan ıtıbaren okuyucu
bulaıııayaınca kapandı (B k Ahmet Mulıtar ümer, e/-Amhtn't' !'.1-.w/ıiha. Kah ı re 1 9X 1. s 14)
5 O Nezir Muhammed Mektebl, a g c . s 125 ·
51 Ahmet Muhtfır. a g c, s 12
168 HUSEYIN Y AZI Cl
nesinde Kahire'de Arap Dil Kurumu, bir üyenin vermış olduğu arnıni dil ıle ilgılı
teklifi ele almış ve bu çalışmalarda amın] dilin doğuşu üzerınde durulmuş, ayrıca
bu dilin zamanla dil kaıdelerıne sahip olduğu fikri ortaya atılmıştır. Teklifi yapan
üyenın ortaya koyduğu fikirler arasında i 'rab zorluğu da vardı. Bu mevzu,
1947'den beri tartışıla gelmektedir. Ancak şimdiye kadar bir neticeye varılamamıştır.
Burada şu noktaya değinmek gerekmektedir. Batılıların başlattğı bu hareket,
Arap aydınlarını ikiye bölmuş ve faydadan ziyade zarar getırmiştir. Ayrıca bLi
mesele üzerinde netıce vermeyen bir çok kitap kaleme alınmıştır.
Bazı Arap aydınları Arapça'nın yaşatılması için mutlaka arnıni Arapça'nın
kullanılmasının şart olduğunu savunmuşlardır. Bır ara fasih Arapça'yı sonra da
ammi Arapça'yı savunarak tutarsızlıklar gösteren Ahmet Lütfi es-Seyyıd ( 1870-
1 963) bunlardan birisidir. Medeni bir mke olmak ve medeni bir seviyeye uluşabilmek
için mutlaka ammi Arapça'ya geçilmesinin zorunluluğu üzerinde duran ve
fasih Arapça'nın ülkeyi her alanda geri bıraktığı fikrini işleyen Marun Gusn
(1880-1940) ve daha bir çokları bu şekilde gerçekten uzak fikirler ortaya atarken
bazı müsteşriklerin görüşleri, Arap aydınlarını nakzedecek derecededir. Mesela
Dr. G. Le bo n ( 1841-?) "Müslüman Araplar, asırlar boyu Avrupalı milletiere hocalık
yapmıştır. Biz Batılılar, Roma ve Yunan medenıyetlerinı Arapların sayesinde
öğrendik. Üniversıtelerımizde son zamanlara kadar, Arapça'dan tercüme edılen
eserler okutulmuştur"52, ote yandan Fransız mtisteşrik, Barthelemy d' Herbclot
(1625-1695) ve Guillaume Pastel (1505-1581) "Arap dili, edebi açıdan en buyük
dildir Fesahat bakımından da en güzellerindendir" demışlerdir53
Daha önce Wilcoks'un söylediklerını aynen tekrar eden Selame Musa,
"Doğu ıle irtibat içinde olmanın hiçbir fayda sağlamayacağını dile getırmiştir. Nahiv
kaidelerinin kaldırılması gibi ilim adamı sıfatı ile hareket eden şahsiyetlere yakışmayacak
bir şekilde davranan Selame Musa, Dil Kurumu'nun ilmi ıstılahiarı
Arapça'ya çevirme faaliyeti esnasında bunların boş gayretler olduğunu ilen sürerek54,
fasih Arapça'nın arnıni ile değiştirilmesini talep etmiş; mümkün olmadığı
takdirde de Latin harflerine geçilmesi üzerinde durmuştur55. Yine Selame Musa elYevm
ve'l-ğadd adlı eserinde Wilcoks'un Mısırlılar hakkındaki endişelerini dile
getirirken Wilcoks'u üzenin yazılan, ancak konuşutmayan dil olduğu ve kendisine
göre asıl dil olan arnıni Arapça'ya dönülmesinin gerekliliğini savunmuştur. Selame
5 2 Nezir Muhammed Mektebl, age , s 1 30
53 ay
54 Selame Musa, fasıh Arapça'nın yetersızlığınden bahsederken fıkırlerıne şunu delıl
getırmektedır !talya Po ovasının sulama ışı ıle ılgilı Huseyın Sırrı'nın oğlu Ismaıl sırrı
Paşa'yı ıtalya'ya davet eder Bır mısırlı muhendıs olan lsmaıl Sırrı. bu vadının sulama ışı ıle
ılgilı lngılızce ilmi bır kıtap kaleme alır Selame Musa, bu ılıni eserın şu andakı yazı dılı
olarak kullanılan fasih Arapça ıle kaleme alınamayacavını ıddıa ederek şoyle der "Bana
ınanmıyorsanız, tıp, ınuhendıslık, zıraat vs gıbı fakultelcre bakın Hepsının ılıni ıstılahiarı
ıngılizcedır Neden? Çunku fasıh Arapça, bu hızmetı sunmaktan acızdır (Bk Berekat
Abdulfettah, a g e , s ı 91-192)
5 5 Berekat Abd u! fettah, a g e , s I 87-196
MAHALLI LEHÇELERI N YAZI DILI YERINE KULLANILMA TEŞEBBUSLERI 1 69
Musa'nın izını takip eden Dr. Luis İ vaz ( 1915-? ), 1947 senesinde ne~rettıği eserinde
Mısırlıların fasılı Arapça'ya mukaddes Arapça dıye ısrar etmelerıne hayret
etmış, sonra da Mısırlıları rahatlatmak ıçin A vrupa'dakı dil ınkılabının din adaınlarını
değıl, kıliseyı bozguna uğrattığını dile getırmıştır. Yanı, ona güre amın!
Arapça'ya dönuş, fasıhi terk etmek, Islam kulturünü kontrol altına almak ıçindi 56
Abdulazlz Fehml de Latın harflerİnı kabul etmenin istıkbale bir sıçrama olaca-
ğını'i7 dıle getırmış ve bu arada gramenn zorluklarından da bahsederek fasılı
Arapça'nın bır fıkrin ızahında yetersız kaldığını ve bir çok ılı m adamınııı duşuncelerını,
fasılı Arapça ile değil kendilerıne kolay geldiğı içırı yabancı dille ifade ettıklerinı
belirtmıŞtirSR Önce fasihin kyerıne kullanınası ~eklinde başlayan hareket, burada da görüleceğı gıbi birden yön
değıştırerek Arap nalıvının zorluğu uzerınde odaklanmaya başlamıştır. Nahvin
basitleştirilmesi ile ılgili çağnlara Taha Hüseyin., "Okullarıınızda Arapça bğretilmiyor;
öğrenciye, ilgisi olmayan şeyler bğretıliyor" diyerek'i9 İştırak etmıştİr. Yı ne
Emin el-Hı''ıli, "Nahvin anlaşılmaz olması dolayısıyla dil eğitiminde başanya ula-
şıl"amadığını ve oğrencilerın gayretlerının boşa gıttiğını" belırterek60 bu haı:ekete
destek vermiştır. Bu arada İbrahim Mustafa, lhyôu'n-nahv (Kahire 1951) adlı
eserinde bir çok nahiv ıstılahının ortadan kaldırılıp bunların yerine başka ıstılahlarin
konulmasını şiddetle talep etnıiştir61. Arap nalıvınin kolaylaştırılması ile ilgili
çalışınalar daha. çok Mısır'ın başı çekmesiyle zamanıımza kadar si.ırmüş, ancak
kesin bir neti~e alınaınamıştır62.
Muhammed Fe ri d Bey Ebu Had! d ( 1 893-1 96 7), Enis Feriha, Said Akl
( 1 912) bu konuda ateş lı görüşleriyle tanınır! ar. Bunlardan özellikle Enis Ferlha'-
nın göruşleri incelenmeye değerdir. Sadece aınınl Arapça'yı değil, Latın harflerıne
geçişi de savunan Enis Ferlha, el-Hattıı'l- 'Arahf neş'etuhu ve mıişkilôtuhu adlı
eserinde hemen hemen aynı konuyu işler. Dr. Enis, Mustakhelii'l-lugati'l
-mitştereke adlı eserınde ıse fasılı'ın sadece kitaplarda kaldığını günlük hayatta
kullanılmadığını dile getırıp Arap i.ılkelerinde her oğre~ım kademesinde akLınacak
kıtapiarı tespit edecek bir komisyonun kurulmasını ve bu ınetınlerın amın1 Arapça
ıle yazılı olmasını ister63_ Bu eserinden sonra kaleımı aldığı Nalıve 'Arab1yye
nıuyessera adlı esennde de Arap halkının geri kalışını fasılı Arapça'ya bağlamak-
56 age, s 226
57 Abdulazız Fchınl bu duşunccsını, Mecma'u'/-lu.~all'I-Arabıyr2'nın 3 Mayıs 1943 de yaptığı
bır toplantıda d ıle gelırınıştı (B k Berekat Abdul fcttah, a ge , s 196)
5 8 Tarılıu'd cia've tle'l-ammn·ye ve astiruhfi j{ M1.1r" adlı eserden naklen Berekat Abdulfettah.
a g c , s 196- 197
'19 Alevi Abdullah Tahır, a g ın., Mecelletıt /k/il, 2 sy, (1989), s 198
60 Bk Emin el-HGII, Muhadarat an muşkılfıtı hayatına'I-Iuğavıyyc. Kahıre 1957, s 6
61 Alevi Abdullah Tah ır. a g ın. ay
6 2 a y , s 196- 1 99 (ı 3 Enis Fcrlha, bu duşuncelerınde o kadarılerı gıder kı amın! Arapça'nın askeri onlcm de dahıl
her turlu tcdbırın alınarak halka mecbur kılınmw,ını tcklıf cdcı (Bk Ahmet Muhtir. a g c.
s 20-21)
170 HÜSEYIN Y AZI Cl
tadır. Ona güre modern dünyaya yetişmek, ancak mahalli lelıçelerin edebi bir dil
olarak kullanılması halinde gerçekleşecektir. Ancak Enis Ferlha, ilk eserinde
kayda değer taraftar bulamayınca hedefiııı değiştirerek fasih Arapça'y~ı düşınan
olmadığını belirtmiş ve bu sefer de basitleştirilmesi gerektiği üzerinde durınuştur.
İlk çıkışlarında gereklı cevapları alınış olan Enis Ferlha, bu sefer de bu iki di 1 arasında
ortak bir yolun bulunmasının şart olduğumi ifade ederek el- 'Arahiyyetü'lMiihesseta
adıyla ortaya yeni bir dil koymak istediğini belirtnıiştirM. Enis Ferlha,
bu kadar şevkle çalışırken Ingiliz müsteşrik Maria Nallıno (1908-1974)"bu fikırlere
karşı çıkarak bu tip şeylerin vahim sonuçlar doğuracağını söylemiştir65 Diğer
taraftan bir çok Arap aydın ı, Enis Ferlha'nın düşüncelerine paralel görüşlerı içeren
eserter yazınıştır6ô
Ne gariptır ki Enis Ferlha gibıleri, fasih Arapça'nın fakirliğınden bahsederken
bir çok akl-ı selim sahibi Avrupalı, bu dilın zengınliğinden, güzelliğindeıı,
eşsızlığinden bahsetımştir Bir ara Yunanistan'da yapılan Mi.isteşnkler Kongrcsı­
'nde67 alınan ve şimdiye kadar pek duyulmayan aşağıdakı karar, bir çok Arap aydıııından
farklı güri.ış ortaya koymaktadır: "Fasih Arapça, Arap ve İslfım ülkelerı­
nin konuşmasına, yazışmasına ve telif faaliyetlerine yetecek seviyededir. Arap
hukümetlerinın yapacağı şudur: Edebi bir dil olmaktan uzak funmllehçelerin verdiği
zararı en aza indirmek için fasih Arapça'nın yayılınasını hızlandırınaktır." Bu
şekilde Arap diline ve üzeilikle de fasih Arapça'ya karşı olan hayranlıklarını dıle
getiren bır çok yabancı şahsiyet vardır6X.
Aınml Arapça'nın .ateşli savunucularından olan Sa'ld Akl, güzellik metlm-
ınunu amın! Arapça ile felsefi açıdan ele almak istedim. Burada Sa'ld Akl, flmıni
Arapça'nın fasih'ten daha zengin ifadelı olduğunu ispata çalışmıştır. Ancak daha
sonra bunu beceremediğini kendisi de itiraf edecektir. Çünkü fasih Arapça,
gerçekten zengin ifadeli bir dildir. Ama burada şunu da ortaya koymak gerekir. Bir
kısım dilcilerin de söylediği gibi bazı şeylerin fımml ile söylenilmesi daha doğru
olabilır, ayrıca bunların fasih ile süylenilmesi garip de kaçabilir. Ancak edehl
eserlerın ve özellikle de Kur'an'ın fımml Arapça ile yazılmasının gerekli olduğunu
Cı 4 Nezir Muhammed Mcktchi, a g c , s 140
65 Mcccllctu kullıyyctı'd-dırasfıtı'l-lslaınıyyc. 1 sy. Duhaı 1990. s 226. Mecelletu
1/lecma'ı'/mı ei-Awhi. XLIV, Dımaşk 1943. s 47-48
66 Nezir Muhammed Mektehi. ::ı g c. s 37-39
Cı7 Ahmet Mulıtfir. age. s 22
6X Fransız mustqrık G Marcy (1905-1946) Fransız eğıtım dcrgısındc (1930-1931) ~uııl,ırı
soyluyor Gramer kaıdclerı bıraz karışık olsa da Arap d ılını oğrcnrnck gayet kolaydır Bu dı!.
son dcreec kıyasidır Normal zekalı hırı, bu dılı bır kaç ay ve bırazda gayretle oğrcnehılır
Çunku Arap dılı. Yunanca fıılcrlc kıyaslanırsa hır çocuk oyuncağı olduğu gorulccektır Ayrı­
ca. kclıme turctımıııdc de lııçhır zorluk yoktur Alman nıustc~rık Annemane Sclııınmcl. Al-
ımıııca'ya tcıcumc edılen Kur'fııı'a bır ınukaddıınc yazmı~ ve şunları dıle getırınıştır· Arapça.
kulağa ımısıkı gıbı son derece hoş gelen bır dı Idır Onun cennet dılı olduğundan başka hırşcy
soyleyemıyonım (Bk Mecelletu mecma'ı'l-lu.~atı'I-Aralnyre. XLIV, 1969,47)
6lJ Kemal Yusuf ci-Hfıc. a g c. s 252
MAHALLI LEHÇELERIN YAZI DILI YERINE KULLANILMA TEŞEBBUSLERI 17 1 --~------------~·-··-------···--- . -·--··---~-------
savunmak herhalde Arap dilinin menfaatine :Oüşüni.ılmü~ bir çare değildir! Öte
yandan bir Alımın ınüste~rik, "Sa'ld Akl ve Yusufei-Hal'ın de aralarında
bulunduğu bazı Arap yazarlarının fasih Arapça'nın yetersızliği ile ilgili ifadelerı
beni deh~ete di.ışürnıektedır" diyerek70 bu dilin değerini ortaya koymuştur.
Bu faaliyetlerın en yoğun görüldüğü bolgelerden bırı de Suudi Arabistan'-
dır Burada, Halk edebıyatı ile aınınl Arapça'nın ırtıbatı i.ızerınde durulmuştur.
Fakat bu fikır de ılk olarak Batılılar tarafından ele alınmıştır. Halk edebıyatı uzerinde
araştırınalar yapıp amın] Arapça'nın koklü kültüre sahip bir dil olduğu fikrini
ıspata çalışmışlardır. İlk ciddi gırı~im, Suudı Arabistan'da bu asrın ilk yıllarında
yapılmıştır. Sistenıli bir şekilde son senelerde hem okuyucular hem de şairler
tarafından amın! Arapça'nın bu denli hızla yayılışının arkasında yataıi bazı
nedenler vardır. Bunların arasında en önemlisi, Arap ülkelerinde okuma-yazma
oranının az olduğudur7 • Ancak bu konuda da çoğu Arap edebiyatçısı, Arap edebiyatının,
üzeilikle Mısır'ın Osmanlılar tarafından fethinden sonra verimsiz bır
döneme gırıne sebebİnı Osmanlıya bağladığı gibi okuma-yazma oranının bu denli
düşük olmasını da Osmanlının zorla Türkleştirıne politikasına bağlamaktadır72.
Arap edebiyatçıları, -bu konuda haklı oldukları bazı taraflar olmakla beraber- bu
hareketin ba~langıcından bu gi.ine kadar Araplar içinde büyük destek gördLiğüni.ı
ve bu hareketin, ancak gördüğü destek sayesinde büyi.ıdüğünu unutmuşlardır.
Bazı barılılarla aynı gemiye binip fasih Arapça gibi hiçbir millete bahşedilmeyen
bir kültür hazinesini yok sayan sayısız Arap aydınına gereken ilmi' cevaplar neden
verilnıemıştir? Batılı ve bazı Arap aydınlarının dile getirdiği şikayetler, -ki bunların
bazılarında hakları vardır- neden' yıllarca giderilememiştir? Şu gerçeği kabul
etmek lazım gelir: Araplar, bir çok sahada olduğu gibi dil sahasında da Batılıların
gerisındedir. Yıllarca Mı Ili Eğitim'de bir çok değışiklik yapınışlardır, ancak bunların
hiçbırisi meseleye köklü bir çözüm getirememiştir. Bu arada şu gerçeği de kabullenip
dıle getirmek gerekir: Arap dili sahasında çalışan ıyi nıyetli ve gerçek ilim
adamı sıfatı taşıyan Batılı, Arap dilininin öğretımini, hem sistem hem de muhteva
ıtıbarİyle Arap dilcilerınden daha başarılı bir şekilde yapmaktadır Arap dıkilerinın
bu saha ile ilgıli hazırladığı çok sayıda eser vardır. Bunların oneınlilerı, bu dil ile
uğraşanların malumudur. Bu eserler, bır Batılının hazırlamış olduğu aynı konudaki
eserlerle karşılaştırıldığında, aradakı farkın kapatılmasına daha çok zaman
olduğu görülecek ve iyi niyetle hareket eden Batılı Arap dil bilimcileriyle özellikle
dil öğretimi konusunda bazı çarelerin aranmasının da zorunlu olduğu hissedilecektiL

70 el-Lı.ldmı'I-Arahf. X, Rahat 1973, s 287
7 1 Sai'cl cl-Afğini', Surıyc'clc XX asrın başlarıncia okur-yazar oranının çok cluşuk nolduğumı.
hatta bır mahallede dahı okuma-yazma bılen bırını bulmanın munıkun olmadığını ıtadc
ctnıckteclır (B k Mcrzuk h Sanitan b Ton bak, a g c, s 1 09)
72 aY
172 HUSEYIN Y AZI CI -----------------o-----------
Şu bır gerçek kı fasılı Arapçanın ilmml'ye olan ustLinluğti tartı~ılamazTl.
Çünkü bir Arap ulkesınde fasılı dılle yazılan roman, hikaye ya da herhangı bir eser
başka bır Arap ülkesinde rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bu da tabıatİyle Arap ilikelerinde
bır kultür zenginleşmesine sebep olmaktadır.
Bazi siyasi şahsiyetlere göre delialk fasih Arapça'ya tutunduğu siırece Arap
u lkeleri, h ıç bir !<,alkınma gösteremeyecektır. Fasih ile yapı lan eğitimin uzun siıre
aldığını, ilmml ile yapılacak eğitimin ise kısa sürede tamamlanacağını iddia etmı~­
ler ve neredeyse amml Arapça ile eğİtım yapılırsa o iılkenın süper güç olacağını
savunacak hale gelmişlerdır74.
Fasih dil ıle eğitim yapıldığı içın medeni dünyadan geri kaldıklarını ıddıa
eden bazı Araplar, bu kadar karınaşık ve birbıriRden farklı, ayrıca Arapların da
bırbırini anlamalarını zorlaştıracak lehçelerle eğıtİm yaptıkları taktirde nasıl ılerleyeceklerdır?
Bir Mısır lehçesi ıle· bir Cezayir lehçesı arasında çok bu yuk farklar
vardir. Bir Mısırlı, Şam lehçesıni; bir Suriyeli, Mısır lehçesim bir Mağrıplı, Suriye
ve Mısır lehçesını anlamakta gıiçlük çekmekte-dir. Dünyada ayrı ırktan olan
insanlar, tek bır dil uzerinde çalışmalar yaparken, bazı musteşrık ve Arap aydınlarının
Araplar arasında ortak bir dil olan fasi!ı Arapça'yı kaldırmak istemelerınİ
hangı ılml esaslar içinde değerlendirmek gerekir? Fasih Arapça'nın değerınİ anlayan
bır çok aydın olmasına rağmen, bu dil ile daha ıyı neticelerın alınacağı bır
eğıtim sistemi kuramamışlardır.
Öte yandan amml savunucuları kolayiaştırma ile değiştirmeyi birbirıne karış­
tırınışlardır. Tabii olarak bu ıki önemli meseleyi birbırinden ayırmak gerekır. Kolaylaştırmak,
her dilde talep edilebilecek bir şeydir. Ayrıca bu bir eğitim meselesı­
dir. Fasih Arapça'nın yerine amın! Arapça'yı ikame etmenin, yani yazı dilı yerıne
amml Arapçayı kullanmanın miımkün olmayacağı herkes tarafından bilinmektedir.
Amml Arapça'yı yazı dili yerine kullanmak isteyenler fasih Arapça'nın ıl ml
ıstılahlar karşısında da yetersiz kaldığını ıleri sürmüşlerdir. Burada yetersiz kelimesının
yerine eğer "eksik tarafları vardır" denilseydı, bu iddia, ilmi olurdu. Ancak
bu ıddianın bu halıyle ilmi hiçbir yanının olmadığını, sadece Arap dili uzmanları
değıl, başka bir dilde uzman olanlar da kolaylıkla anlayabılır. Çiınkü Kemal
Yusufel-Hac'ın da belırttiği gibi7'i, "Her dilin kendine göre mutlaka eksikliklerı
vardır. Fasih Arapça'daki eksiklikler, amml Arapça'nın yazı dili olarak kullanılmasını
gerektırmez." Bir dıl iızerınde çalı~ılırsa zenginlik kazanır. Öte yandan bır
dı lde mutlaka bırlik gerekir. Oysa sadece bir Arap ülkesinde ilmıni Arapça'ya ge-
çilmesi halinde birçok lehçe ortaya çıkacaktır. Bunların hangisı ulke bazında esas
alınacaktır?
73 Bu konuda bk Hall! Sum'an, "Esbakıyyctu'I-Arabıyyctu'l-fusha 'alc'l-fımmıyyc". ei-Lısdnu'/­
Ambi. IX. 1 cuz. ( 1972). s 295-308
7 4 cl-Lısan cl-Arabi. IX. ( 1972). s 296
75 KemaiYusul'ei-Hac.agc,s 261
MAHALLI LEHÇELERI N Y AZI DILI YERINE KULLANILMA TEŞEBBUSLERI 1 7 3
Bir Arap aydını olan Zeki Mübarek, Batılıların oncuhiğunde bazı Arap aydınlarının
gerçekleştirmek istedığı hedefleri mükemmel bir şekilde tahlil etmekte
ve onların ıçınde bulundukları yanlışları dıle getirmektedır76. Zeki Mubarek'ın
ılerı surdüğu fikırlerinden bır tanesının özellıkle burada zıkredilmesı gerekır: "Bugıin
aydın Arap, Tarafa'nın ve Antara'nın dediğim anlayabılmektedır Oysa bır
ıngılız, 5 asır oneesini anlayamamaktadır". Bu arada Kur'an'ın am mi Arapça ya
da yabancı dıllerle yazılmasının gereklı olduğu ve böyle kalmasının daha doğru
olacağını soyleyenlere karşı da "Kur'an'sız İslam olmayacağı gibi- fasih Arapça'-
sız Kur'an'ın da olmayacağını belirtmiştir??.
Bu arada bazı ·araştırıcılar, fasih ve ammi Arapça arasında bir tür hakemlik
rolü üstlenmişler78 ve her ıki tarafı da razı edebilecek felsefi ağırlıklı görüşler ilen
sürmüşlerdir. Bunlardan Kemal Yusuf el-Hac, amml Arapça'yı duygu dili, fasih
Arapça'yı da akıl dili olarak gormektedir. Çünkü amml dilde akla gelen hemen
söylenir, gramer kaidelerı nazarı itibare alınmaz; fasihde ise durum böyle değildir.
Düşünilierek ifade edilen cumleler, gramer kaidelerine uygundur. Dolayısıyla da
akla hitap etmektedir. Bunu örneklend.irme de fayda vardır79_ Meseı.a:
~ı~._,......)'~ .ı..::l.;ü v.lll dJ~~- J..) ..P W4- cümİesının arnıni Arapça'dakı karşılığı
şeklindedir. Burada da goruleceğı gibi bırıncı cıimlede gramer kaidelerıne uyulmuştur,
ancak ıkınci cıimlede ıse gramer kaıdeleri nazari itıbare alınmamıştır.
Baştan ben teşhisın yanlış konulması ya da kasıtlı olarak fasılı dılin yetersızlığı
ve modern dünyanın gelişimıne karşı aciz kaldığı şeklindeki ıddıalar, şimdıye
kadar Arap diline zaman kaybettitmekten başka hıç bir şeye yaramamıştır.
Ancak sadece Arap gramerinin kolaylaştırılması yönünde az da olsa faydalı olabiIecek
bazı ürünlerin ortaya konulduğunu da ifade etmek gerekir.
Bütun bunlara rağmen bııgun şunu da kabul etmek lazım gelir ki fasih'in
karşısında arnıni Arapça da vardır80. Fasih Arapça bugün bir edebiyat, kültur,
ilim ve devletın resmi dılıdir. Amml Arapça ise daha çok günlük konuşmalarda
kullanılmaktadır. Bu gerçeği inkar etmek mümkün değildir. Fakat fasih Arapça'-
nın özelliği itibariyle kullanım sahalarının daha da genişletilmesı ve eğıticilerin
okullarda sadece fasih konuşmaları gibi belki de bazı zorunlu tedbirlerin alınması
hem Arap dilinın hem de Arap dünyasının faydasına olacaktır. Bazen konuşma
7 6 Nalıl'e va 'yın /ıığavıyym, Bcyrut 1985, s 239 ve devamı
77 Bk a g e, s 241
78 Kemal Yusuf el-Hac, a g c.~ 219-267
79 Kemal Yusuf el-Hac, a g c, s 237
80 Bk Abdulfettih ci-Mısrl. a g c. s 74 ve dv
I 7 4 HUSEYIN Y AZI CI
dilinin kullanılınasının gerekli olduğu yerde fasih dilin kullanılınası ya da fasıhin
kullanılınasının uygun olduğu yerde konuşma dilinin kullanılınası di !ın tabii akı­
şına ters düşmektedir. Bunun için de özellikle tiyatro eserlerinde bu, daha çok
dikkati çekınektedir81. Bazı akl-ı selim sahibi edebiyatçıların da dediği gibi konuşma
ve yazı dili birbirlerinin düşmanı durumunda değil, birbirlerinin destekleyicisi
durumunda olmalıdır. Ne yazı dili, konuşma dilini ortadan kaldırmak için,
ne de konuşma dili yazı dilini ortadan kaldırmak için bir araç olarak kullanı malı­
dır. Fasihin konuşma sahalarını genişletmek için bir çok çalışınanın yapı lması ve
bazı tedbirlerin alınınası gerekmekle beraber konuşma dili de kendi tabii akışına
bırakılınahdır. Ancak bazılarının yaptığı gibi bugün kullanılmakta olan konuşımı
dilini Oiınıni Arapçayı) büyük ve tükenınez bir kültür hazinesine sahipmiş gibi
gqsterip yazı dilini (fasih Arapçayı) ölü bir dil ya da ölmeye mahkum bir dil gibi
göstermek doğru bir tutum olarak kabul edilemez.
8 1 Mlhi:11 Nu 'ay me. Arnenka'da bulunduğu sıralarda el-Aba' ve'l-benfin adlı bır pıyes kaleme
aldı (1916) Bu escrının onsbzıinde haklı olarak şu ıfadclere yer vermıştır Eserimin ılk
baskısı bıtıncc ıkıncı baskı ıçin kıtabı tekrar güzden gcçirdıın Ilk baskısında bazı
konuşınaları aınnıl Arapça ilc verdim Ikıncı baskıda bu cunılelcri raslh ıle değı~tırınek
ıstcdıınsc de dıaloğun tabıı seyrını vcrcnıcdım Bunun ıçın amnıl Arapça ıle yazmış olduğum
cumlelcrı aynen nınharaza cttını (Bk el-Abii' ve'l-bentuı, Beyrut 1972. 6 bs, s 8)

Konular