Arapça’da Sözcük ve Biçimbirim

T.C.
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
Cilt: 14, Sayı: 1, 2005
s. 111-121
Arapça’da Sözcük ve Biçimbirim
İsmail GÜLER
Yard. Doç. Dr.
Özet
Eskiden beri sözcük terimi tartışılmış ve bütün dilleri kapsayan
bir tanımı yapılamadığı gibi belirli bir dil içinde dahi tanımlanabilmesi
sorun oluşturmuştur. Dilbilim sözcüğün açık bir kapsayıcı
biçimde tanımlanamaması ve daha küçük anlamlı birimlere bölü-
nebilmesi nedeniyle dil çözümlemesinde daha hassas bir ölçü olan
biçimbirimi (morpheme) tercih etmiştir. Biçimbirim daha hassas
bir ölçüt olmasına rağmen tanımlanabilirliği tartışmalı olmakla
beraber tanınabilirliği daha kolay olduğu için kişisel kullanımda
sözcük vazgeçilmez gözükmektedir.
Anahtar kelimeler: Arapça, sözcük, biçimbirim
Abstract
Word and Morpheme in Arabic Language
There has not been an exact definition of the word “word”
comprising all languages. The notion “word” has been discussed
in Arabic grammar tradition. There is not a definition to this
notion in early Arabic grammar books. Only after fourth century
of the Hegira it came to the sight attempts for the definition of the
word under the influence of the Logic.
In Linguistics the “word” is not used because of its ambiguity
instead of it the morpheme “smallest meaningful language unit”
is employed. But in everyday use and in native speaker of any
natural language the “word” is still not seems to be laid aside
easily.
112
Although the morpheme in linguistic analyses is a more clear
criterion but the “word” is still useful in language teaching.
Key Words: Arabic, word, morpheme
SÖZCÜK VE TANIMI
Sözcük geleneksel dilbilgisinde en temel birim, biçimbilgisi
(الصرف (ile sözdizimi (النحو (arasında sıkça çizilen ayrımın dayanağı,
ayrıca sözlükbilimin de ana birimidir.1 Martinet, sözcüğü ”birbirinden
ayrılamayan anlambirimlerin2 ( مونيم لفظم - ( oluşturduğu özerk bir dizim”
biçiminde tanımlar ve hem özerk hem de işlevsel anlambirimlerin
hepsinin sözcük adı altında toplandığını, ayrılabilirlikleri pek kesin
olmasa da sesbilimsel kişiliklerinin iyice belirgin olduğunu3 söyleyerek
tanımlamaya çabalar.
Ullmann, sözcüğü “dildeki ve sözdeki anlamlı en küçük birim”
olarak tanımladıktan sonra sözcüğün genel geçer bir tanımı olmadı-
ğını, her ne kadar tanımak kolay olsa da onu tanımlamanın hayli zor
olduğu söyler ve sözcüğü tanımlayanlardan bir kısmının görevi, bir
kısmının biçimi bir kısmının da anlamı temel aldıklarını belirtir.4
Aynı şekilde Martinet de genel dilbilimde sözcük kavramını çok
net olarak tanımlamaya çabalamanın boşuna bir çaba olacağının altını
çizer.5
Klasik Arapça dilbilgisi kitaplarında da sözcük en temel birim
olarak ele alınmıştır. Ancak ilk dönem eserlerinde sözcüğün tanımı
verilmemiş, daha çok türleri sayılmıştır. Sözcüğün tanımını vermeye
çalışan dilbilgisi çalışmaları sonraki dönemlere aittir.6
Tanımlama eğilimi 4. hicri asra kadar olan eserlerde bulunmamaktadır.7
Bu çağlardaki eserlerde de sözcüğün kendisi değil daha
çok türleri tanımlanmaya çalışılmıştır. Ne Sibeveyh (ö. 180 h.) ne
de Müberrid (ö. 285 h.) sözcüğü tanımlamıştır. Sibeveyh sözcüğü tanımlamaktan
ziyade örnekleyerek anlatmayı seçmiştir. Karşılık olarak
da daha sonra yerleşen (الكلمة (tekilini değil, tür ismi olan (الكلم (
sözcüğünü seçmiştir.8 Sibeveyh’in kullandığı (الكلم (terimi tür ismi
olduğuna göre altında sıraladığı isim, fiil ve harf onun türleri
1 Lyons, John; Kuramsal Dilbilime Giriş, 178
2 Martinet bugün dilcilerin kullandığı biçimbirim (morpheme) yerine anlambirim
(moneme) terimini tercih etmiştir. Bkz Berke Vardar, biçimbirim ve anlambirim
terimlerinin açıklaması, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, 22,45
3 Martinet, Andre; İşlevsel Genel Dilbilim, 134
4 Ullmann, Stephen; Devru’l-Kelime fi’l-Luğa, 55
5 Martinet, age, 134
6 Kureyra, Tevfik; el-Mustalahu’n-Nahvi, 100
7 er-Racihi, Abduh; en-Nahvu'l-Arabi, 74
(فالكلم: اسم و فعل وحرف جاء لمعنى ليس باسم و لا فعل) 12/I, Kitab-el, Sibeveyh 8
113
ğuna göre altında sıraladığı isim, fiil ve harf onun türleri (cüz’iyyat)
olmaktadır.9 Daha sonra gelen Müberrid de sözcüğü örnekleyerek
anlatmayı seçmiş ancak Sibeveyh'in kullandığı tür ismi yerine (الكلام (
sözcüğünü kullanmıştır.10 Sibeveyh’ten sonra gelenlerin kullandığı
(الكلام (terimi ile de söz kastedildiğine göre altında sıralanan isim, fiil
ve harf sözü oluşturan parçalar (ecza) olmaktadır.11 Her iki durumda
da sözcük tanımlanmamış olarak kalmıştır. Yine İbnu's-Serrac'ın (ö.
316 h.) verdiği bilgi Müberrid'inkine çok yakındır.12 Görüldüğü gibi
bütün bu metinlerde sözcük tanımlanmamış ancak örneklendirilmiş-
tir. Zeccaci'nin (ö. 337 h.) eserlerinde de Sibeveyh'in yolu izlenmiş-
tir.13
Sözcüğün tanımlanmaması konusunda bu döneme kadar olan
çalışmalar eskilere uymuş olsalar da İbnu's-Serrac'ın ismi tanımlama
çabası ile sözcük türlerinin tanımı dilbilgisi kitaplarında yer almaya
başlamıştır.14 Fakat bu eserlerdeki sözcük türleri ile ilgili tanımlar da
eleştirilmiştir. Cürcani (ö. 471 h.) ve Batalyevsi (ö. 521 h.) gibi
şarihler bunların birer özsel tanım "hadd" değil ilintisel tanım
"resm"15 ve betim "vasf"16 olduğunu dile getirmişlerdir.
Zemahşeri'den (ö. 538 h.) itibaren sözcüğün tanımlanmaya
başladığını görmekteyiz. O, bazı lafız farklılıklarıyla dilbilgisi kitaplarına
giren tanımı kitabına almıştır. Buna göre sözcük "uzlaşılmış,
bağımsız bir anlam gösteren lafızdır."17 Zemahşeri bu tanımı ile sözcüğün
ses, anlam, uzlaşım, bağımsız olma gibi özelliklerini saymış-
tır.18 Ancak buna rağmen sözcüğün tanımı üzerinde eskiden beri tam
bir anlaşma gerçekleşmemiştir. Zira sözcüğün sesleri, kalıp ve görevi,
kök ve türemesi, yazılma ve söylenmesi ile anlamlı olması açılarından
üzerinde ittifak edilebilecek bir tanımını yapmak zordur.19
Eskiler sözcüğün tanımında "lafz" olma özelliğini öne almışlardır
ki bu da sözcüğün tanımında sesi temel aldıklarının göstergesidir.
Ardından tanımda sözcüğün bağımsız "müfred" olma özelliği yer
almaktadır. İfrâd bazı tanımlarda lafzın, bazılarında ise anlamın niteliği
olarak ele alınmıştır. Radıyyuddin Esterabadi (ö. 686 h.), müfred

9 Kureyra, age, 98-99
(فالكلام آله: اسم و فعل و حرف جاء لمعنى) 3/I, Muktedab-el, Müberrid-el 10
11 Kureyra, age, 99
12 İbnu's-Serrac, el-Usul fi'n-Nahv, I/36 (وحرف وفعل اسم: أشياء ثلاثة من يأتلف الكلام (
13 Bk. el-İdah, 41, İbn Usfur, Şerhu'l-Cumel, I/85
14 Mecdub, Izzuddin; el-Minvalu'n-Nahvi, 214
15 el-Batalyevsi, Islahu'l-Halel, 25
16 el-Cürcani, el-Muktesıd, I/70
(الكلمة هي اللفظة الدالة على معنى مفرد بالوضع) 15, Mufassal-el, Zemahşeri-ez 17
18 Kasım, Riyad Zeki; Takniyyatu't-Tabiri'l-Arabî, 31
19 Age, 32–38
114
olmayı anlamın bir özelliği olarak tanıma sokan İbn Hacib’e20 itiraz
ederek mantıkçıların ifradı lafzın özelliklerinden sayıp, anlamın böyle
bir niteliğinden bahsetmediklerini ve yeni tanım icat etmenin de doğ-
ru olmadığını söyler.21
Eğer tanımdaki "ifrad" özelliğinden kasıt sözcüklerin ses açı-
sından bağımsız olması ise konuşma dilinde bu zordur. Zira konuş-
ma dilinde insanlar sözcüklerin aralarını açarak konuşmazlar. Bir
yabancı sadece duyduğu seslerden o dilin sözcüklerini ayırt edemez.
Aynı durum dili yeni öğrenen küçüklerde de söz konusudur. Çocuk
bir sözü sürekli kalıp halinde duymuş ve parçalarını ayrıca duymamışsa
sözcükleri ayırt edemez.22
Şayet tanımdaki "ifrad" anlamın özelliği olup Esterabadi'nin de
açıkladığı gibi sözcüğün parçalarının anlam taşımaması23 ise bu durumda
bazı sözcükler sorun oluşturacaktır. Zira (االله عبد (gibi terkipler
özel isim olduğunda tek sözcük, düz kullanımda ise iki sözcük olmakta
ve parçaları bağımsız anlam taşımaktadır. Bu durumda tanımdan
ziyade kullanıcının ne kastettiği önem kazanmaktadır.24
Günümüz çalışmalarında sözcük hem ses (phonological word -
فونولوجية آلمة ,(hem de dilbilgisi açısından (grammatical word - آلمة نحوية (
değerlendirilmekte25 ve her iki durumda da farklı özellikler sergilemektedir.
Ayrıca sözcükler dilbilgisi açısından da tam, bağımsız (full
words – معجمية آلمة (ve bağımlı, biçimsel (form words - وظيفية آلمة (olarak
iki sınıfta ele alınmaktadır.26
Hem Arapçada hem de başka dillerde konuşma dili söz konusu
olduğunda bazı sözcükler bağımsız birer birim olma özelliklerini yitirmekte,
diğer bir sözcük içinde eriyip gitmektedirler. Örnek olarak
,olmakta ) منين → من أين ) , ( ليش→ لأي شيئ ) dilinde konuşma Arapçada
bir belirli gibi olduğu örneklerinde ) + ليس → ييش ل ) ,( منذ → من + إذ) hatta
süre sonra iki sözcüğün her biri bağımsızlıklarını yitirip tek bir
kelime oluşturabilmekte27 ve daha sonraları yazıya da konuşma
biçimindeki özellikleri ile aktarılmaktadır. Ayrıca ses açısından
sözcüğü tanımlama ölçütü olarak ileri sürülen vurgu da pek
benimsenmemiştir. Zira bazı dillerde vurgu kelimenin ilk hecesinde,
bazısında orta hecesinde bazısında da son hecesinde olabilmektedir.
Yine İngilizce gibi bir dilde vurgunun yeri farklı olduğu için bu ölçüt
20 “مفرد لمعنى وضع لفظ الكلمة “bk. el-Esterabadi, Şerhu’l-Kafiye, I/22
21 Şerhu’l-Kafiye, I/22, Esterabadi’ye göre sözcüğün tanımı موضوع مفرد لفظ الكلمة
biçiminde olup ifrad anlamın değil lafzın niteliğidir.
22 Enis, İbrahim; Delaletu'l-Elfaz, 40–42
23 el-Esterabadi, age, I/22
24 el-Mehiri, Nazarat, 25
25 Dixon ve Aikhenwald, Word: A Typological Framework, 1
26 Ullmann, age, 64
27 Age, 59, ayrıca ay. 20. dipnot (ييش sözcüğü eski Sâmi bir fiil olup يوجد anlamındadır.)
115
de vurgunun yeri farklı olduğu için bu ölçüt ile sözcükleri birbirinden
ayırmanın güçlüğü dile getirilmektedir.28
Ses açısından böyle olduğu gibi dilbilgisi açısından da kelimenin
bütünlüğü ve bağımsızlığı konusu karmaşıklık arz etmektedir.
Ullmann’a göre fiilin aldığı ön ve son ekler onu türün dışına çıkarmamakta
ve ek almış bütün fiiller aynı köke bağlanabilip, aynı
sözlükbirim29 (lexeme - مفردة (olarak kabul edilirken isimlerin aldığı
ekler onları farklı tasnife sokabilmekte, kök bir isim aldığı eke göre
isim, fiil veya mastar olabilmektedir. Bu yüzden de aynı kökten tü-
remiş olsalar bile farklı sözcük olarak kabul edilmektedirler.30
Bağımlı ve biçimsel sözcükler ise dilden dile farklılık gösterirler.
Örneğin zamirler İngilizce ve Fransızcada bağımsız, tam birer sözcük
iken31 aşağıda Temman Hassan’ın eleştirisinde de görülebileceği gibi
Arapçadaki ayrı (munfasıl) zamirler tam olmayan, bağımlı bir niteliktedirler.32
Görüldüğü gibi sözcüğün tanımı konusu sorunlu olduğundan
günümüzde de tam bir tanım getirme arayışları sürmüştür. Arapça
için klasik tanımdan farklı bir tanım getirme çabalarının başında İbrahim
Enis'inki sayılabilir. Ona göre (أمس ليلة بالفأس الشجرة قطعت (örneğinde
(ت (zamiri bağlamdan bağımsız olamamakta, (الشجرة (ise hem bağımsız
olabilmekte, hem bir başka bağlamda bulunabilmekte, hem de yerine
başka bir sözcük konabilmektedir. Bu şekilde sözcüğe tam bir tanım
getirilemese de sınırları çizilebilir.33 Sözcüğe tanım getirmeye çabalayanlardan
biri de Temmam Hassan'dır. O sözcüğü daha kapsamlı
olarak tanımlamaya çalışmıştır. Hassan'ın eski tanımı yetersiz bularak
değişik bir tanım getirmeye çalışmasının temelinde isim, fiil ve
harften oluşan sözcük türlerinin dilbilgisinde yetersizliği görüşü
yatmaktadır.34 Ona göre, sözcüğün kendi eklediği yeni türleri de kapsayabilecek
bir tanımının yapılabilmesi için öncelikli olarak bazı niteliklerinin
belirlenmesi gerekir. Hassan bu nitelikleri merfû ve
mansûb olarak kullanılan (هم (zamiri ile örneklendirerek açıklar:
a. Sözcük bağlamdan ayrılabilmelidir, buna göre merfû (هم (
zamiri bağlamdan ayrı kullanılabilirken mansûb olan ayrı

28 Age, 61
29 Sözlükbirim biçimbirimlerin bağımsız olup sözlük maddesi oluşturabilenleridir.
30 Age, 62, eserin mütercimi ve Kahire Dil Kurum üyesi Kemal Bişr yazarın bu
ayrımını kabul etmeyip ister isim olsun ister fiil türemişlerin hepsinin bağımsız ve
farklı birer sözcük olduğunu ileri sürmüştür. Bk. Ay. Dipnot 26.
31 Ullmann, age, 65
32 Bunların bağımsız olmadıklarını Kemal Bişr de dile getirmektedir. Bk. Ullmann,
age, 65 dipnot 27
33 Enis, age, 43
34 Hassan, Temmam; el-Luğatu'l-Arabiyye, 87
116
kullanılamaz zira, kendisini mansûb yapan kısma gereksinimi
vardır.
b. Bağlamdan koparılabilmelidir. (منهم أنفوا هم (cümlesinde merfû
zamir cümleden çıkarılabilirken ikinci zamir çıkarılamaz.
آان المسلمون في القرن التاسع الميلادي هم أصحاب ) .eklenebilmelidir Bağlama. c
الدنيا ملك أآبر (örnekte görüldüğü gibi failin varlığına rağmen
merfû bir zamir eklemek mümkün iken ( التاسع القرن في العالم خاف
bir mansûb araya örneğinde) الميلادي المسلمين أصحاب أآبر ملك في الدنيا
zamir ekleyemeyiz.
d. Bağlamda yeri değiştirilebilmelidir. Merfû zamirin yerini de-
منهم السادة ) denebilirken) السادة الأخيار هم) ve) هم السادة الأخيار) ğiştirerek
değişiminde yer cümlelerindeki) من السادة الأخيار هم) ile) الأخيار
anlam farkı vardır.
e. Bağlamda yerine başka bir sözcük konabilmelidir. ( المسلمون
kaldırıp zamirini) هم) cümlesinden) أخيار؛ بل هم خير أمة أخرجت للناس
yerine yine (المسلمون (konabilir. Ancak mansûb ve mecrûr zamir
kullanımında bu mümkün değildir. Örneğin ( محمد بيت يقع
(بيته) getirdiğimizde zamir yerine) محمد) örneğinde) على شاطئ النيل
olur ki (محمد (bağımsız bir sözcük iken bu zamir artık bağımsız
değildir ve tek başına kullanılmaz.
f. Yeni bir başlangıç ifade eden ayraçlardan sonra kullanılabilmelidir.
Hassan bu niteliği de Arapça'da konum bildiren
atıf vavına dayalı bir örnekle açıklamakta ve vavın bu kullanımda
önceki sözcüğün bitip yeni bir sözcüğün başladığını
gösterdiğini söylemektedir. Buna göre (هم و نحن (cümlesindeki
(هم (zamiri bağımsız bir sözcük iken (لهم و لنا (örneğindeki
değildir zira (هم و لنا (demek doğru değildir.
Bütün bu açıklamalardan sonra o merfû zamirin bağımsız bir
sözcük olduğunu ancak mansûb ve mecrûr zamirin ise böyle olmadı-
ğını ileri sürmekte35 ve sözcüğün tanımında bütün sayılan niteliklerin
sıralanması ve yeni bir tür dağılımının da buna göre yapılması
gerektiğini söyleyip şöyle bir sözcük tanımı yapmaktadır:
"Arapça'da sözcük, cümlede belirli bir görevle kullanılan, sözlük
birimlerden birini oluşturan, bağlamdan ayrılması, atılması, eklenmesi,
yerinin değiştirilmesi ve yerine başka bir sözcük konması
mümkün olan, genellikle üç kök harfli olup ekler alabilen kalıptır."36
Bu durumda Enis ve Hassan'ın yapmış oldukları tanımlarda
bitişik zamir gibi bağımsız kullanılamayanlar göz önünde bulundurulduğunda
sözcük Ahmed Kaddur’un da ifade ettiği gibi daha çok
sözlük maddesi olabilen, bağlamdan ayrı kullanılabilen, Arapçada

35 Hassan, Temmam; Menahicu'l-Bahs fi'l-Luğa, 228–230
36 Hassan, Mehahic, 232
117
genellikle üç kök harften oluşan ve belli bir anlamı olan çeşide ad
olmaktadır.37 Bu şartları taşımayanlara Kaddur biçimbirim adını verirken
selefleri olan Hassan ve Enis herhangi bir şey söylemeyip konuyu
yorumsuz bırakmıştırlar ki o durumda Arapçada birçok sözcük
tanım dışında kalmaktadır.
BİÇİMBİRİM VE TANIMI
Bütün diller için ortak inceleme ölçüleri getirmeye çabalayan
günümüz dilbilimi, sözcük teriminin bütün dilleri kapsayıcı olmayışı
ve bir dil içinde dahi tam bir tanımının yapılmasının zorluğu gibi nedenlerle,38
yerine başka bir birim getirmeye çabalamaktadır.
Klasik dilbilgisi uzmanları sözcüklerin daha küçük öğelere ayrılması
konusuyla çok az ilgilenmiş olmalarına rağmen birçok dilde
bu tür öğelerin varlığı açıktır. Örneğin Türkçe gelebilmek sözcüğü-
nün, her birinin özel bir dağılımı bulunan, dört küçük birimi vardır:
gel-e-bil-mek. Sözcüklerin oluşturabileceği bu türden en küçük dilbilgisel
çözümleme birimlerine çoğu zaman biçimbirim39 (morpheme /
.denilmektedir) وحدة صرفية - مورفيم
Dilbilim ölçüleri içinde sözcükler incelendiğinde kimileri tek
anlam içerdikleri halde, kimi sözcüklerde birden çok anlamlı birim
bir araya gelmiştir. Örn. Kitap-lar-ı (kitap+çoğul+iyelik).Öte yandan
kalem, çocuk, el, bahçe gibi kendi başına kullanılabilen biçimbirimlere
bağımsız biçimbirim (free morpheme – حر مورفيم ,(anlamları olduğu
halde tek başına kullanılamayanlara ise bağımla biçimbirim (bound
morpheme – مقيد مورفيم (adı verilir. Örn. –ler, -di, -yor bağımlı
biçimbirimlerdir.40
Bu açıdan biçimbirimler şöyle sıralanabilir:
• Bağımsız biçimbirim, tek başına kullanılabilen en küçük
dilsel birimdir. Arapçadan buna örnek (جاء (ve (رجل(
biçimbirimleridir.41
• Bağımlı biçimbirim, tek başına kullanılmayan sürekli bir
sözcüğün parçası olan biçimbirimdir. Arapçadaki belirlilik
takısı ve dişilik ekleri böyledir.42

37 Kaddur, Ahmed; Mebadi’ul-Lisaniyyat, 147
38 Age, 143
39 Lyons, age, 158
40 Kocaman, Ahmet ve Osam, Necdet; Uygulamalı Dilbilim – Yabancı Dil Öğretimi
Terimleri Sözlüğü, 20
41 Ba’lbekki, Remzi Munir; Mucemu’l-Mustalahati’l-Luğaviyye, 200
42 Age, 75
118
• Sıfır biçimbirim (zero morpheme / صفر مورفيم ,(sözcükte
biçimsel ve anlamsal farklılık oluşturmayandır. Arapçada
(جريح (sözcüğünün dişilik göstermesi buna örnektir.43
Biçimbirimler bir ses ve heceden veya birden fazla ses ve heceden
oluşabilir. Bu açıdan Arapçanın harekeleri birer sesten oluşan
biçimbirimlerdir. Ayrıca bağımlı biçimbirimler bir gövdeye ek olarak
geldiklerinde önek (prefix - سابقة ,(içek (infix - داخلة ,(sonek (suffix - لاحقة (
veya hem ön, hem son ek (circumfix - المتقطع (olarak gelebilir. Bu ü-
çüncü türden biçimbirimlere süreksiz biçimbirim adı verilmektedir.44
Diller bu ekleri alma konusunda farklılık gösterebilmektedirler.
ARAPÇA VE BİÇİMBİRİM
Sözcüklerin bölünmesinden biçimbirimlerin ortaya çıktığını
gördük. Ancak Lyons’un da değindiği gibi sözcüklerin bölünebilirliği
ve daha küçük parçalara ayrılıp ayrılamaması bir derece sorunudur.45
Diller; yalınlayan (isolating / عازلة ,( bağlantılı (agglutinating /
إلتصاقية (ve bükümlü (flexional / تصريفية (biçiminde yapısal olarak
alındığında sözcüklerin bölünebilirliği bu dillere göre değişiklik
arzetmektedir. Yapısal açıdan dillerin bu üç türden birinden sayılması
o dilin o türe kesinlikle uyacağı anlamına da gelmemektedir.46
Bağlantılı dillere tipik örnek olarak Türkçe verilmektedir.47 Arapçanın
ise bükümlü olma özelliği ağır basarken, bağlantılı dil özellikleri de
gözlemlenebilmektedir.
Bağlantılı olan Türkçe biçimbirimleri çizgisel olarak köke eklerken,
bükümlü olan Arapça biçimbirimleri bazen sözcüğe eklemekte
bazen de sözcüğün biçimini değiştirmektedir:
Türkçe Ev Evim Evler Evlerim
منازلي منازل منزلي منزل Arapça
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi bükümlü dillerden sayı-
lan Arapça biçimbirimlerin dizilişinde yukarıda iyelik takısının sözcüğün
sonuna eklenmesi örneğinde düz bir sıra izlediği gibi bazen de
kırık (mukesser) çoğul örneğinde onları kaynaştırarak (إدماج (sözcüğü

43 Age, 543
44 Fromkin, Victoria ve Rodman, Robert; An Introduction to Language, 71
45 Lyons, age, 168
46 Age, 176
47 Age, 173
119
oluşturabilmektedir.48 Arapça49 ve İngilizcede50 özellikle kuralsız ço-
ğullarda bu kaynaşıklık açıkça görülmektedir.
KULLANIM AÇISINDAN SÖZCÜK VE BİÇİMBİRİM
Parçalanabildiği ve dillerin çoğunu içerebilecek bir tanımı yapı-
lamadığı için sözcükten vazgeçip, yerine en küçük birim olarak bi-
çimbirimi kabul eden dilbilimciler sözcük birimini tamamen gözden
çıkarmış değildirler. Lyons sözcüğü sıralamada biçimbirim ile cümle
arasına yerleştirerek bir kategori olarak kullanılabilirliğini tespit etmiştir.51
Özellikle dil öğretmenleri ve dilbilgiciler açısından biçimbirim
pek kullanışlı gözükmemektedir. Zira Arapça “البلبلان “sözcüğü her
ne kadar gövde dışında belirlilik eki olan “ال “ile ikillik ve merfuluk
eki olan “ان “biçimbirimlerine ayrılabilse de bunlar bağımsız olarak
kullanılamadığı için öğretimde ayrılıp gösterilmesi zordur.52 Bir baş-
ka açıdan da tanımlamada biçimbirim sözcüğe göre daha kolaylık
sağlarken uygulamada zorluk çıkarabilmektedir. Biçimbirim bir bü-
tün olarak bir arada olduğunda uygulama açısından bir sorun oluş-
turmazken parçalı (circumfix) biçimbirimler sorunlu gözükmektedir.
Dil çalışmalarında sözcükten vazgeçilememesinin bir nedeni de
doğal konuşucuların sözcüğü rahatça tanımalarını sağlayan sezgisel
bilgilerinin göz ardı edilememesidir. Sözcüğün net olarak tanımlanması
zor olsa da insanlar onu kolayca tanıyabilir çünkü insanlar birbirlerini
sözcüklerle çağırmakta, herkes teker teker sözcüklerden oluşan
adlar almakta, dillerin yazı sistemlerinde de sözcüğün kolayca
tanınmasını sağlayacak düzenlemeler bulunmaktadır ki yazıda aralarında
boşluk bırakmak buna bir örnektir. Ayrıca Arapçanın sözcüklerini
oluşturan seslerin bir sözcük içinde bitişik yazılması sözcükler
arasında ayrı yazılması da o dile özgü başka bir ayrıştırıcı özelliktir.53
SONUÇ
Genel geçer bir tanım bulmanın zorluğu ve daha küçük anlamlı
parçalara ayrılabilir oluşu nedeniyle dilbilim çalışmalarında sözcük
yerine biçimbirimin kullanılması tercih edilmiştir. Ancak doğal dil
kullanıcılarının kolayca tanımaları ve sezgisel olarak bilebilmeleri
uygulamada sözcüğün vazgeçilmez olduğunu göstermiştir. Tanım-

48 Harekat, Mustafa; el-Lisaniyyatu’l-Amme ve Kadaya’l-Arabiyye, 58
49 Age, 60
50 Lynos, age, 168
51 Age, 158
52 Harekat, age, 48
53 Uzun, N. Engin, Dilbilgisinin Temel Kavramları, 46-47
120
lanması sözcüğe göre daha kolay olan biçimbirimin değişik yapıdaki
dillerin sözcüklerinde ayrıştırılması tanımlanması kadar kolay olmamaktadır.
Sözcüğü meydana getiren biçimbirimler bazen çizgisel
oluşları nedeniyle kolayca ayrıştırılabilirken kaynaşmış yapılarda ayrıştırma
işlemi zor hatta bazen imkânsız olmaktadır.
KAYNAKLAR
Ba’lbekki, Remzi Munir; Mucemu’l-Mustalahati’l-Luğaviyye, Beyrut
1990.
el-Batalyevsi; Islahu'l-Halel’il-Vakı fi’l-Cumel, Beyrut 2003.
el-Cürcani, Abdulkahir; el-Muktesıd fi Şerhi’l-İdah I-II, Irak 1982.
Dixon, R. M. W. ve Aikhenwald, Alexandra; Word: A Typological
Framework, Cambridge 2002.
Enis, İbrahim; Delaletu'l-Elfaz, Kahire 1997.
el-Esterabadi; Radıyyuddin, Şerhu’l-Kafiye I-V, Beyrut 1998.
Fromkin, Victoria ve Rodman, Robert; An Introduction to Language,
Amerika 1998.
Harekat, Mustafa; el-Lisaniyyatu’l-Amme ve Kadaya’l-Arabiyye, Kahire
1998.
Hassan, Temmam; el-Luğatu'l-Arabiyye Ma’naha ve Mebnaha, edDaru’l-Beyda
ts.
-- Menahicu'l-Bahs fi'l-Luğa, Kahire 1990.
İbn Usfur; Şerhu'l-Cümel I-II, Beyrut 1999.
İbnu's-Serrac; el-Usul fi'n-Nahv I-III, Beyrut 1999.
Kaddur, Ahmed; Mebadi’ul-Lisaniyyat, Dımaşk 1999.
Kasım, Riyad Zeki; Takniyyatu't-Tabiri'l-Arabî, Beyrut 2002.
Kocaman, Ahmet ve Osam, Necdet; Uygulamalı Dilbilim – Yabancı Dil
Öğretimi Terimleri Sözlüğü, Ankara 2000.
Kureyra, Tevfik; el-Mustalahu’n-Nahvi ve Tefkiru’n-Nuhati’l-Arab,
Tunus 2003.
Lyons, John; Kuramsal Dilbilime Giriş, Ankara 1983.
Martinet, Andre; İşlevsel Genel Dilbilim, İst. 1998.
Mecdub, Izzuddin; el-Minvalu'n-Nahviyyu’l-Arabi Kırae Lisaniyye Cedide,
Tunus 1998.
el-Mehiri, Abdulkadir; Nazarat fi’t-Turasi’l-Lugaviyyi’l-Arabi, Beyrut
1993.
el-Müberrid; el-Muktedab I-IV, Beyrut ts.
er-Racihi, Abduh; en-Nahvu'l-Arabi ve’d-Dersu’l-Hadis, Beyrut 1986.
Sibeveyh; el-Kitab I-V, Kahire 1988.
121
Ullmann, Stephen; Devru’l-Kelime fi’l-Luğa, Arapçaya Çeviri Kemal
Bişr, Kahire 1997.
Uzun, N. Engin; Dilbilgisinin Temel Kavramları, İst. 2004.
ez-Zeccaci; Ebu’l-Kasım; el-İdah fi Ileli’n-Nahv, Beyrut 1986.
ez-Zemahşeri, Mahmud b. Ömer, el-Mufassal, Beyrut 1990.

Konular