TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI ARAP MESELLERİ

187
Öz
Atasözleri, bir milletin sosyal, kültürel ve dinî karakterini yansıtan bir ayna olmaları
yönüyle birçok milletin edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır. Türk ve Arap edebiyatında
da atasözleri, bu yönleriyle öne çıkmış bir edebi türdür. Türk ve Arap edebiyatlarındaki
bu zenginlik kendini göstermiş, her iki dildeki bir çok atasözü -lafız yönünden uymasa
da- mâna yönünden benzerlikler arz etmiştir. Bu çalışmada, Arap meselleri kısaca tanımlanarak
Türk atasözleri ve deyimleriyle anlamca neredeyse birebir uyan Arap atasözleri
ele alınmış ve Türkçede ifadesini bulduğu atasözleriyle birlikte incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mesel, Atasözü, Arapça.
The Arabic Proverbs which are Synonymous with the Turkish Proverbs and Idioms
Abstract
Proverbs have very important place in a lot of nation’s literature as a mirror that
reflects the social, cultural and religious character. In Turkish and Arabic literature, the
proverbs are literary aspects of this species came to the fore. This richness of Turkish
and Arabic literatures showed itself and a lot of proverbs in this languages are similar in
terms of meaning although the dissimilar of the words. In this study, the Arab proverbs
identified in a nutshell and similar proverbs with Turkish proverbs were discussed with
the same meaning in this language.
Keywords: Proverb, Idiom, Arabic
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE
EŞANLAMLI ARAP MESELLERİ
*) Yrd. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri Bölümü, Arapça
Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı, (e-posta: mselim_ipek@hotmail.com).
Muhammet Selim İPEK (*)
EKEV AKADEMİ DERGİSİ Yıl: 18 Sayı: 60 (Yaz 2014)
188 / Yrd. Doç. Dr. Muhammet Selim İPEK EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Giriş
Mesel
1
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI
ARAP MESELLERİ
Muhammet Selim İPEK
Öz
Atasözleri, bir milletin sosyal, kültürel ve dinî karakterini yansıtan
bir ayna olmaları yönüyle birçok milletin edebiyatında önemli bir yer
tutmaktadır. Türk ve Arap edebiyatında da atasözleri, bu yönleriyle öne
çıkmış bir edebi türdür. Türk ve Arap edebiyatlarındaki bu zenginlik kendini
göstermiş, her iki dildeki bir çok atasözü -lafız yönünden uymasa da- mâna
yönünden benzerlikler arz etmiştir. Bu çalışmada, Arap meselleri kısaca
tanımlanarak Türk atasözleri ve deyimleriyle anlamca neredeyse birebir
uyan Arap atasözleri ele alınmış ve Türkçede ifadesini bulduğu atasözleriyle
birlikte incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mesel, Atasözü, Arapça.
The Arabic Proverbs which are Synonymous with the Turkish Proverbs
and İdioms
Abstract
Proverbs have very important place in a lot of nation’s literature as
a mirror that reflects the social, cultural and religious character. In Turkish
and Arabic literature, the proverbs are literary aspects of this species came
to the fore. This richness of Turkish and Arabic literatures showed itself and
a lot of proverbs in this languages are similar in terms of meaning although
the dissimilar of the words. In this study, the Arab proverbs identified in a
nutshell and similar proverbs with Turkish proverbs were discussed with the
same meaning in this language.
Keywords: Proverb, Idiom, Arabic
GİRİŞ
Mesel (مثل ,(kelime anlamı olarak “benzemek, benzeri olmak”
anlamındaki مثول) musûl) kökünden türemiş bir sıfat olup “benzeyen”
demektir(Durmuş, XXIX, s.293). Genel mânâda “atasözü” demektir.
İbranice’de “maşal”, Aramca’da “masla”, Habeşce’de “mesel” olarak
kullanılan bu kelime sözlük anlamıyla “benzemek” demektir ki bu da
Türkçemizde “atasözü” ile karşılanmaktadır (Furat, 1996: I, s.103).
Mesel ayrıca “sıfat, vasıf, söz, ibret ve kıssâ” anlamlarına gelir (İbn
Manzûr: XI, s.610, مثل mad.). Arap edebiyatında ise bilge ve beliğ
 Yrd. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri Bölümü,
Arapça Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı, (mselim_ipek@hotmail.com).
, kelime anlamı olarak “benzemek, benzeri olmak” anlamındaki
1
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI
ARAP MESELLERİ
Muhammet Selim İPEK
Öz
Atasözleri, bir milletin sosyal, kültürel ve dinî karakterini yansıtan
bir ayna olmaları yönüyle birçok milletin edebiyatında önemli bir yer
tutmaktadır. Türk ve Arap edebiyatında da atasözleri, bu yönleriyle öne
çıkmış bir edebi türdür. Türk ve Arap edebiyatlarındaki bu zenginlik kendini
göstermiş, her iki dildeki bir çok atasözü -lafız yönünden uymasa da- mâna
yönünden benzerlikler arz etmiştir. Bu çalışmada, Arap meselleri kısaca
tanımlanarak Türk atasözleri ve deyimleriyle anlamca neredeyse birebir
uyan Arap atasözleri ele alınmış ve Türkçede ifadesini bulduğu atasözleriyle
birlikte incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mesel, Atasözü, Arapça.
The Arabic Proverbs which are Synonymous with the Turkish Proverbs
and İdioms
Abstract
Proverbs have very important place in a lot of nation’s literature as
a mirror that reflects the social, cultural and religious character. In Turkish
and Arabic literature, the proverbs are literary aspects of this species came
to the fore. This richness of Turkish and Arabic literatures showed itself and
a lot of proverbs in this languages are similar in terms of meaning although
the dissimilar of the words. In this study, the Arab proverbs identified in a
nutshell and similar proverbs with Turkish proverbs were discussed with the
same meaning in this language.
Keywords: Proverb, Idiom, Arabic
GİRİŞ
Mesel (مثل ,(kelime anlamı olarak “benzemek, benzeri olmak”
anlamındaki مثول) musûl) kökünden türemiş bir sıfat olup “benzeyen”
demektir(Durmuş, XXIX, s.293). Genel mânâda “atasözü” demektir.
İbranice’de “maşal”, Aramca’da “masla”, Habeşce’de “mesel” olarak
kullanılan bu kelime sözlük anlamıyla “benzemek” demektir ki bu da
Türkçemizde “atasözü” ile karşılanmaktadır (Furat, 1996: I, s.103).
Mesel ayrıca “sıfat, vasıf, söz, ibret ve kıssâ” anlamlarına gelir (İbn
Manzûr: XI, s.610, مثل mad.). Arap edebiyatında ise bilge ve beliğ
 Yrd. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri Bölümü,
Arapça Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı, (mselim_ipek@hotmail.com).
(musûl) kökünden türemiş bir sıfat olup “benzeyen” demektir(Durmuş, XXIX, s.293).
Genel mânâda “atasözü” demektir. İbranice’de “maşal”, Aramca’da “masla”, Habeşce’de
“mesel” olarak kullanılan bu kelime sözlük anlamıyla “benzemek” demektir ki bu da
Türkçemizde “atasözü” ile karşılanmaktadır (Furat, 1996: I, s.103). Mesel ayrıca “sıfat,
vasıf, söz, ibret ve kıssâ” anlamlarına gelir (İbn Manzûr: XI, s.610,
1
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI
ARAP MESELLERİ
Muhammet Selim İPEK
Öz
Atasözleri, bir milletin sosyal, kültürel ve dinî karakterini yansıtan
bir ayna olmaları yönüyle birçok milletin edebiyatında önemli bir yer
tutmaktadır. Türk ve Arap edebiyatında da atasözleri, bu yönleriyle öne
çıkmış bir edebi türdür. Türk ve Arap edebiyatlarındaki bu zenginlik kendini
göstermiş, her iki dildeki bir çok atasözü -lafız yönünden uymasa da- mâna
yönünden benzerlikler arz etmiştir. Bu çalışmada, Arap meselleri kısaca
tanımlanarak Türk atasözleri ve deyimleriyle anlamca neredeyse birebir
uyan Arap atasözleri ele alınmış ve Türkçede ifadesini bulduğu atasözleriyle
birlikte incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mesel, Atasözü, Arapça.
The Arabic Proverbs which are Synonymous with the Turkish Proverbs
and İdioms
Abstract
Proverbs have very important place in a lot of nation’s literature as
a mirror that reflects the social, cultural and religious character. In Turkish
and Arabic literature, the proverbs are literary aspects of this species came
to the fore. This richness of Turkish and Arabic literatures showed itself and
a lot of proverbs in this languages are similar in terms of meaning although
the dissimilar of the words. In this study, the Arab proverbs identified in a
nutshell and similar proverbs with Turkish proverbs were discussed with the
same meaning in this language.
Keywords: Proverb, Idiom, Arabic
GİRİŞ
Mesel (مثل ,(kelime anlamı olarak “benzemek, benzeri olmak”
anlamındaki مثول) musûl) kökünden türemiş bir sıfat olup “benzeyen”
demektir(Durmuş, XXIX, s.293). Genel mânâda “atasözü” demektir.
İbranice’de “maşal”, Aramca’da “masla”, Habeşce’de “mesel” olarak
kullanılan bu kelime sözlük anlamıyla “benzemek” demektir ki bu da
Türkçemizde “atasözü” ile karşılanmaktadır (Furat, 1996: I, s.103).
Mesel ayrıca “sıfat, vasıf, söz, ibret ve kıssâ” anlamlarına gelir (İbn
Manzûr: XI, s.610, مثل mad.). Arap edebiyatında ise bilge ve beliğ
 Yrd. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri Bölümü,
Arapça Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı, (mselim_ipek@hotmail.com).
mad.). Arap edebiyatında
ise bilge ve beliğ kimselerin, bir konudaki düşüncelerini ve vermek istedikleri
öğütleri az kelime ile kalıplaşmış sözler hâlinde ifade ettikleri terkiplere denir.
III./IX asrın büyük dilcilerinden Ebû ‘Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm (öl.224 – 838), içinde
Arap atasözlerini topladığı Kitâbu’l-Emsâl’nin başında mesel konusunda şöyle demektedir:
“Mesel, Arapların Câhiliye ve İslâmî dönemlerindeki hikmetidir. Onlar bundan
üç şekilde, söz îcâzı, mânâ isabeti ve teşbih güzelliği ile istifade ederler.” (Ebû Ubeyd,
1980: s.34; Furat, 1996: I, s.103).
Ebû ‘Ubeyd, bu ifadesiyle mesellerin, Arapların bilgeliğine delalet eden sözler oldu-
ğunu ifade etmektedir. Ayrıca mesellerin az sözle çok şey anlatma, verilmek istenen mesajı
eksiksiz yani “taşı gediğine oturtma” diye ifade edebileceğimiz şekilde verme, benzetmeleri
de “efrâdını câmi ağyârını mâni” edecek surette yaparak neredeyse kusursuz bir
şekilde söylendiğini, söz ve telaffuzların akıcı ve alımlı olduğunu vurgulamaktadır.
Meseller, bir milletin hayat tarzını, yaşayış şekillerini yansıtan, tasvir eden ve ait olduğu
milletin sosyal ve rûhî yapısını, o toplumun tabiatını ve karakter yapısını aksettiren
birer aynadır. Edebi türler içinde insanın his, şuur ve inancına doğrudan tercüman olan
meseller ve hikmetli sözler birden bire ortaya çıkmış değildir, aksine kimi acı, kimi tatlı
olaylar, tarihi hadiseler, felaketler, hüzünler ve mutluluklar bu sözlerin kaynağı olmuştur.
İşte bu sözler engin bir tecrübe ve deneyimler sonucunda dile getirilmiştir (Demirayak,
2009: I, s.265).
Ebû Hilal el-Askeri (ölm, 400/1009’dan sonra) mesellerin önemini “Bir edip, dilini
her türlü bozulma ve hatalardan kurtardıktan sonra darb-ı mesel, nadir, hikmetli ve meş-
hur sözlere olduğu kadar hiçbir şeye muhtaç olamaz. Zira bunlar insanın düşünce sahasını
genişletir, zevkini geliştirir, gönlünü ferahlatır, irâdesini kuvvetlendirir, ilmi ve edebi
konuşmalarında kendisine destek olur. Bu mesellerin söz ve konuşma sanatındaki değeri
alışverişte pazarlık, bahçede çiçek, elbisede desen hükmündedir.” şeklindeki sözleriyle
dile getirir (el-Askerî, 1988: I, s.9-10).
Câhiliye dönemi nesir türlerinden biri olan meseller büyük bir edebi değer taşımakta
ve bu dönemden zamanımıza intikal etmiş nesrin en güvenilir kısmını oluşturmaktadır.
Bu bağlamda meseller, geçmişte bir milletin hayat tarzının özeti ve tecrübelerinin ifadesi
olduğu kadar hâl-i hazır hayatta olan bir millet için de yol gösteren bir ışık; bir edip ve
yazar için anlam, fikir ve düşünce dağarcığıdır.
.
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI ARAP MESELLERİ 189
Katâmîş, Arap mesellerini yapılarına göre mûcez, kıyâsi ve hurâfi şeklinde üç kısma
ayırmaktadır. Mûcez meseller,sağlam bir mânâya sahip, kaynağını orijinalinden alan yaygın
mesellerdir. Örneğin
3
Câhiliye dönemi nesir türlerinden biri olan meseller büyük bir
edebi değer taşımakta ve bu dönemden zamanımıza intikal etmiş
nesrin en güvenilir kısmını oluşturmaktadır. Bu bağlamda meseller,
geçmişte bir milletin hayat tarzının özeti ve tecrübelerinin ifadesi
olduğu kadar hâl-i hazır hayatta olan bir millet için de yol gösteren bir
ışık; bir edip ve yazar için anlam, fikir ve düşünce dağarcığıdır.
Katâmîş, Arap mesellerini yapılarına göre mûcez, kıyâsi ve
hurâfi şeklinde üç kısma ayırmaktadır. Mûcez meseller, sağlam bir
mânâya sahip, kaynağını orijinalinden alan yaygın mesellerdir.
Kadınlar (النساء حبائل الشيطان ,(emanettir Sır (الس ّر أمانة Örneğin
şeytanın tuzaklarıdır) gibi. Kıyasi meseller, herhangi bir fikri
açıklamayı hedefleyen, karşılaştırma yapılarak teşbih veya temsil
yoluyla söylenmiş mesellerdir. Arap mesellerinde bu tür mesellere
rastlanmamakla birlikte bu türden meseller daha çok Kur’ân’da ve
كم من فئة قليلة غلبت فئة كثيرة بإذن هللا Örneğin. geçmektedir hadislerde
(Nice küçük topluluklar vardır ki Allah’ın izniyle büyük topluluklara
galip gelirler.(Bakara/249). Hurâfi meseller ise hayvanların dilinden
söylenen mûcez ifadelerdir. Bu mesellerin amacı eğlence ya da güzel
ahlâkı teşviktir. Bu tip mesellere Araplar “ekâzîbu’l-Arab (Arapların
yalanları)” demektedirler (Katâmîş, 1988: s.28-33).
Edebi yönden meseller teşbih, istiare, kinaye ve hakikat gibi
beyan şekilleri (Talimât – el-Aşkar, 1992: s.549); secî, cinâs, tıbak,
mukabele ve izdivaç gibi lafzi sanatları içermeleri yönüyle sanatlı
nesir türü sayılmaktadır (Katâmîş, 1988: s.274). Bunun yanında
meseller hikâye, makame, risâle, roman, kaside gibi müstakil bir tür
olmayıp söz içinde onu örneklemeyle pekiştiren, kanıtlayan, süsleyen,
ona değer katan ve makbuliyetini artıran hazır malzeme niteliğindedir.
Soyut fikirleri somut örnek ve benzetmeyle reddedilmez bir gerçek
hâlinde sunarak onların zihinlerde yerleşmesini sağlar (Durmuş,
XXIX, s.296). Bu yönüyle meseller, yaşanmış bir olayın özeti olup
îcâzla anlatılan hikâyenin akılda kalan özü gibidirler (Şalak, 1991: I,
s.126).
(Sır emanettir),
3
Câhiliye dönemi nesir türlerinden biri olan meseller büyük bir
edebi değer taşımakta ve bu dönemden zamanımıza intikal etmiş
nesrin en güvenilir kısmını oluşturmaktadır. Bu bağlamda meseller,
geçmişte bir milletin hayat tarzının özeti ve tecrübelerinin ifadesi
olduğu kadar hâl-i hazır hayatta olan bir millet için de yol gösteren bir
ışık; bir edip ve yazar için anlam, fikir ve düşünce dağarcığıdır.
Katâmîş, Arap mesellerini yapılarına göre mûcez, kıyâsi ve
hurâfi şeklinde üç kısma ayırmaktadır. Mûcez meseller, sağlam bir
mânâya sahip, kaynağını orijinalinden alan yaygın mesellerdir.
Kadınlar (النساء حبائل الشيطان ,(emanettir Sır (الس ّر أمانة Örneğin
şeytanın tuzaklarıdır) gibi. Kıyasi meseller, herhangi bir fikri
açıklamayı hedefleyen, karşılaştırma yapılarak teşbih veya temsil
yoluyla söylenmiş mesellerdir. Arap mesellerinde bu tür mesellere
rastlanmamakla birlikte bu türden meseller daha çok Kur’ân’da ve
كم من فئة قليلة غلبت فئة كثيرة بإذن هللا Örneğin. geçmektedir hadislerde
(Nice küçük topluluklar vardır ki Allah’ın izniyle büyük topluluklara
galip gelirler.(Bakara/249). Hurâfi meseller ise hayvanların dilinden
söylenen mûcez ifadelerdir. Bu mesellerin amacı eğlence ya da güzel
ahlâkı teşviktir. Bu tip mesellere Araplar “ekâzîbu’l-Arab (Arapların
yalanları)” demektedirler (Katâmîş, 1988: s.28-33).
Edebi yönden meseller teşbih, istiare, kinaye ve hakikat gibi
beyan şekilleri (Talimât – el-Aşkar, 1992: s.549); secî, cinâs, tıbak,
mukabele ve izdivaç gibi lafzi sanatları içermeleri yönüyle sanatlı
nesir türü sayılmaktadır (Katâmîş, 1988: s.274). Bunun yanında
meseller hikâye, makame, risâle, roman, kaside gibi müstakil bir tür
olmayıp söz içinde onu örneklemeyle pekiştiren, kanıtlayan, süsleyen,
ona değer katan ve makbuliyetini artıran hazır malzeme niteliğindedir.
Soyut fikirleri somut örnek ve benzetmeyle reddedilmez bir gerçek
hâlinde sunarak onların zihinlerde yerleşmesini sağlar (Durmuş,
XXIX, s.296). Bu yönüyle meseller, yaşanmış bir olayın özeti olup
îcâzla anlatılan hikâyenin akılda kalan özü gibidirler (Şalak, 1991: I,
s.126).
(Kadınlar
şeytanın tuzaklarıdır) gibi. Kıyasi meseller, herhangi bir fikri açıklamayı hedefleyen,
karşılaştırma yapılarak teşbih veya temsil yoluyla söylenmiş mesellerdir. Arap mesellerinde
bu tür mesellere rastlanmamakla birlikte bu türden meseller daha çok Kur’ân’da ve
hadislerde geçmektedir. Örneğin
3
Câhiliye dönemi nesir türlerinden biri olan meseller büyük bir
edebi değer taşımakta ve bu dönemden zamanımıza intikal etmiş
nesrin en güvenilir kısmını oluşturmaktadır. Bu bağlamda meseller,
geçmişte bir milletin hayat tarzının özeti ve tecrübelerinin ifadesi
olduğu kadar hâl-i hazır hayatta olan bir millet için de yol gösteren bir
ışık; bir edip ve yazar için anlam, fikir ve düşünce dağarcığıdır.
Katâmîş, Arap mesellerini yapılarına göre mûcez, kıyâsi ve
hurâfi şeklinde üç kısma ayırmaktadır. Mûcez meseller, sağlam bir
mânâya sahip, kaynağını orijinalinden alan yaygın mesellerdir.
Kadınlar (النساء حبائل الشيطان ,(emanettir Sır (الس ّر أمانة Örneğin
şeytanın tuzaklarıdır) gibi. Kıyasi meseller, herhangi bir fikri
açıklamayı hedefleyen, karşılaştırma yapılarak teşbih veya temsil
yoluyla söylenmiş mesellerdir. Arap mesellerinde bu tür mesellere
rastlanmamakla birlikte bu türden meseller daha çok Kur’ân’da ve
كم من فئة قليلة غلبت فئة كثيرة بإذن هللا Örneğin. geçmektedir hadislerde
(Nice küçük topluluklar vardır ki Allah’ın izniyle büyük topluluklara
galip gelirler.(Bakara/249). Hurâfi meseller ise hayvanların dilinden
söylenen mûcez ifadelerdir. Bu mesellerin amacı eğlence ya da güzel
ahlâkı teşviktir. Bu tip mesellere Araplar “ekâzîbu’l-Arab (Arapların
yalanları)” demektedirler (Katâmîş, 1988: s.28-33).
Edebi yönden meseller teşbih, istiare, kinaye ve hakikat gibi
beyan şekilleri (Talimât – el-Aşkar, 1992: s.549); secî, cinâs, tıbak,
mukabele ve izdivaç gibi lafzi sanatları içermeleri yönüyle sanatlı
nesir türü sayılmaktadır (Katâmîş, 1988: s.274). Bunun yanında
meseller hikâye, makame, risâle, roman, kaside gibi müstakil bir tür
olmayıp söz içinde onu örneklemeyle pekiştiren, kanıtlayan, süsleyen,
ona değer katan ve makbuliyetini artıran hazır malzeme niteliğindedir.
Soyut fikirleri somut örnek ve benzetmeyle reddedilmez bir gerçek
hâlinde sunarak onların zihinlerde yerleşmesini sağlar (Durmuş,
XXIX, s.296). Bu yönüyle meseller, yaşanmış bir olayın özeti olup
îcâzla anlatılan hikâyenin akılda kalan özü gibidirler (Şalak, 1991: I,
s.126).
(Nice kü-
çük topluluklar vardır ki Allah’ın izniyle büyük topluluklara galip gelirler.(Bakara/249).
Hurâfi meseller ise hayvanların dilinden söylenen mûcez ifadelerdir. Bu mesellerin amacı
eğlence ya da güzel ahlâkı teşviktir. Bu tip mesellere Araplar “ekâzîbu’l-Arab (Arapların
yalanları)” demektedirler (Katâmîş, 1988: s.28-33).
Edebi yönden meseller teşbih, istiare, kinaye ve hakikat gibi beyan şekilleri (Talimât
– el-Aşkar, 1992: s.549); secî, cinâs, tıbak, mukabele ve izdivaç gibi lafzi sanatları içermeleri
yönüyle sanatlı nesir türü sayılmaktadır (Katâmîş, 1988: s.274). Bunun yanında
meseller hikâye, makame, risâle, roman, kaside gibi müstakil bir tür olmayıp söz içinde
onu örneklemeyle pekiştiren, kanıtlayan, süsleyen, ona değer katan ve makbuliyetini artıran
hazır malzeme niteliğindedir. Soyut fikirleri somut örnek ve benzetmeyle reddedilmez
bir gerçek hâlinde sunarak onların zihinlerde yerleşmesini sağlar (Durmuş, XXIX,
s.296). Bu yönüyle meseller, yaşanmış bir olayın özeti olup îcâzla anlatılan hikâyenin
akılda kalan özü gibidirler (Şalak, 1991: I, s.126).
Arap edebiyatında meseller, ilk defa Emeviler döneminden itibaren kitaplar hâlinde
toplanmaya başlanmıştır. Bugün elimizde bulunan en eski emsal kitapları
4
Arap edebiyatında meseller, ilk defa Emeviler döneminden
itibaren kitaplar hâlinde toplanmaya başlanmıştır. Bugün elimizde
bulunan en eski emsal kitapları el-Mufaḍḍal eḍ-Ḍabbi’nin (ö.170/788)
Kitâbu’l-Emsâl’i, Muerrec es-Sedûsi’nin (ö.195/813) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm’ın (ö.224/842) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû ‘İkrime ed-Dabbî’nin (ö.250/868) Kitâbu’l-Emsâl’i,
Mufaḍḍal b. Seleme’nin (ö.291/908) Kitâbu’l-Fâhir’i, İbnu’lEnbâri’nin
(ö.327/938) Kitâbu’z-Zâhir’i, Hamza el-İsfehânî’nin
(ö.351/962) Kitâbu’d-Duretu’l-Fâhire’si, Ebû Hilâl el-Askerî’nin
(öl.400/1009) Cemheretu’l-Emsâl’i, el-Meydânî’nin (öl.518/1124)
Mecmaʿu`l-Emsâl’i ve ez-Zemahşeri’nin (öl.538/1144) el-Mustaḳsâ
adlı eseridir (Katâmîş, 1988: s.121-122; Talimat – el-Aşkar, 1992:
s.551; Halaylı, 1998: mkd.; Ayrıca bknz.Çögenli – Demirayak, 2000).
Arap mesellerinde bazı özellikleriyle meşhur olmuş insanlar
gibi birçok hayvan, kuş vb. de belirgin özellikleriyle mesel konusu
hâline gelmişlerdir. Arslan cesaret, kurt düşmanlık, kirpi uykusuzluk,
yılan ve timsah zalimlik vb. sembolü olarak anılmaktadır. Aynı
şekilde çöl, ağaç ve bitkisiyle birçok dağ, ova, vadi ve şehir adı Arap
mesellerinde belirgin özellikleriyle malzeme olarak kullanılmaktadır
(Katâmîş, 1988: s.429 – 446). Bununla birlikte bir çok Arap meselinin
hikâyesi vardır. Bunların bir kısmı gerçek tarihi olaylardır. Yevmu’lHâlime,
Yevmu’l-Besûs, Yevmu Dahîs ve Yevmu Ğabra gibi
Arapların İslam’dan önceki dönemde meydana gelmiş savaşlarıyla
(eyyâmu’l-Arab) ilgili meseller bu türdendir. Bu hikâyeler meselin
anlaşılması ve Arap tarihi açısından önem taşımaktadır (Durmuş,
XXIX, s.295).
Meseller, az kelimeden oluşmasına rağmen çeşitli yönleriyle
tarihi bir olaya işaret edebilmektedirler. Yine meseller hayatın
içindeki bir olay sonucu doğdukları için gerçeği, doğruyu
yansıtmaktadırlar ve bu yönüyle de mânâda isabet görülmektedir.
Benzetme unsuru ise zaten meselin temelini oluşturmaktadır. Kinaye
ise söylenen anlamın dışında başka bir mânânın kastedilmesidir.
4
Arap edebiyatında meseller, ilk defa Emeviler döneminden
itibaren kitaplar hâlinde toplanmaya başlanmıştır. Bugün elimizde
bulunan en eski emsal kitapları el-Mufaḍḍal eḍ-Ḍabbi’nin (ö.170/788)
Kitâbu’l-Emsâl’i, Muerrec es-Sedûsi’nin (ö.195/813) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm’ın (ö.224/842) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû ‘İkrime ed-Dabbî’nin (ö.250/868) Kitâbu’l-Emsâl’i,
Mufaḍḍal b. Seleme’nin (ö.291/908) Kitâbu’l-Fâhir’i, İbnu’lEnbâri’nin
(ö.327/938) Kitâbu’z-Zâhir’i, Hamza el-İsfehânî’nin
(ö.351/962) Kitâbu’d-Duretu’l-Fâhire’si, Ebû Hilâl el-Askerî’nin
(öl.400/1009) Cemheretu’l-Emsâl’i, el-Meydânî’nin (öl.518/1124)
Mecmaʿu`l-Emsâl’i ve ez-Zemahşeri’nin (öl.538/1144) el-Mustaḳsâ
adlı eseridir (Katâmîş, 1988: s.121-122; Talimat – el-Aşkar, 1992:
s.551; Halaylı, 1998: mkd.; Ayrıca bknz.Çögenli – Demirayak, 2000).
Arap mesellerinde bazı özellikleriyle meşhur olmuş insanlar
gibi birçok hayvan, kuş vb. de belirgin özellikleriyle mesel konusu
hâline gelmişlerdir. Arslan cesaret, kurt düşmanlık, kirpi uykusuzluk,
yılan ve timsah zalimlik vb. sembolü olarak anılmaktadır. Aynı
şekilde çöl, ağaç ve bitkisiyle birçok dağ, ova, vadi ve şehir adı Arap
mesellerinde belirgin özellikleriyle malzeme olarak kullanılmaktadır
(Katâmîş, 1988: s.429 – 446). Bununla birlikte bir çok Arap meselinin
hikâyesi vardır. Bunların bir kısmı gerçek tarihi olaylardır. Yevmu’lHâlime,
Yevmu’l-Besûs, Yevmu Dahîs ve Yevmu Ğabra gibi
Arapların İslam’dan önceki dönemde meydana gelmiş savaşlarıyla
(eyyâmu’l-Arab) ilgili meseller bu türdendir. Bu hikâyeler meselin
anlaşılması ve Arap tarihi açısından önem taşımaktadır (Durmuş,
XXIX, s.295).
Meseller, az kelimeden oluşmasına rağmen çeşitli yönleriyle
tarihi bir olaya işaret edebilmektedirler. Yine meseller hayatın
içindeki bir olay sonucu doğdukları için gerçeği, doğruyu
yansıtmaktadırlar ve bu yönüyle de mânâda isabet görülmektedir.
Benzetme unsuru ise zaten meselin temelini oluşturmaktadır. Kinaye
ise söylenen anlamın dışında başka bir mânânın kastedilmesidir.
(ö.170/788) Kitâbu’l-Emsâl’i, Muerrec es-Sedûsi’nin (ö.195/813)
Kitâbu’l-Emsâl’i, Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm’ın (ö.224/842) Kitâbu’l-Emsâl’i,
Ebû ‘İkrime ed-Dabbî’nin (ö.250/868) Kitâbu’l-Emsâl’i,
4
Arap edebiyatında meseller, ilk defa Emeviler döneminden
itibaren kitaplar hâlinde toplanmaya başlanmıştır. Bugün elimizde
bulunan en eski emsal kitapları el-Mufaḍḍal eḍ-Ḍabbi’nin (ö.170/788)
Kitâbu’l-Emsâl’i, Muerrec es-Sedûsi’nin (ö.195/813) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm’ın (ö.224/842) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû ‘İkrime ed-Dabbî’nin (ö.250/868) Kitâbu’l-Emsâl’i,
Mufaḍḍal b. Seleme’nin (ö.291/908) Kitâbu’l-Fâhir’i, İbnu’lEnbâri’nin
(ö.327/938) Kitâbu’z-Zâhir’i, Hamza el-İsfehânî’nin
(ö.351/962) Kitâbu’d-Duretu’l-Fâhire’si, Ebû Hilâl el-Askerî’nin
(öl.400/1009) Cemheretu’l-Emsâl’i, el-Meydânî’nin (öl.518/1124)
Mecmaʿu`l-Emsâl’i ve ez-Zemahşeri’nin (öl.538/1144) el-Mustaḳsâ
adlı eseridir (Katâmîş, 1988: s.121-122; Talimat – el-Aşkar, 1992:
s.551; Halaylı, 1998: mkd.; Ayrıca bknz.Çögenli – Demirayak, 2000).
Arap mesellerinde bazı özellikleriyle meşhur olmuş insanlar
gibi birçok hayvan, kuş vb. de belirgin özellikleriyle mesel konusu
hâline gelmişlerdir. Arslan cesaret, kurt düşmanlık, kirpi uykusuzluk,
yılan ve timsah zalimlik vb. sembolü olarak anılmaktadır. Aynı
şekilde çöl, ağaç ve bitkisiyle birçok dağ, ova, vadi ve şehir adı Arap
mesellerinde belirgin özellikleriyle malzeme olarak kullanılmaktadır
(Katâmîş, 1988: s.429 – 446). Bununla birlikte bir çok Arap meselinin
hikâyesi vardır. Bunların bir kısmı gerçek tarihi olaylardır. Yevmu’lHâlime,
Yevmu’l-Besûs, Yevmu Dahîs ve Yevmu Ğabra gibi
Arapların İslam’dan önceki dönemde meydana gelmiş savaşlarıyla
(eyyâmu’l-Arab) ilgili meseller bu türdendir. Bu hikâyeler meselin
anlaşılması ve Arap tarihi açısından önem taşımaktadır (Durmuş,
XXIX, s.295).
Meseller, az kelimeden oluşmasına rağmen çeşitli yönleriyle
tarihi bir olaya işaret edebilmektedirler. Yine meseller hayatın
içindeki bir olay sonucu doğdukları için gerçeği, doğruyu
yansıtmaktadırlar ve bu yönüyle de mânâda isabet görülmektedir.
Benzetme unsuru ise zaten meselin temelini oluşturmaktadır. Kinaye
ise söylenen anlamın dışında başka bir mânânın kastedilmesidir.
b. Seleme’nin
(ö.291/908) Kitâbu’l-Fâhir’i, İbnu’l-Enbâri’nin (ö.327/938) Kitâbu’z-Zâhir’i, Hamza
el-İsfehânî’nin (ö.351/962) Kitâbu’d-Duretu’l-Fâhire’si, Ebû Hilâl el-Askerî’nin
(öl.400/1009) Cemheretu’l-Emsâl’i, el-Meydânî’nin (öl.518/1124) Mecma‘u`l-Emsâl’i
ve ez-Zemahşeri’nin (öl.538/1144)
4
Arap edebiyatında meseller, ilk defa Emeviler döneminden
itibaren kitaplar hâlinde toplanmaya başlanmıştır. Bugün elimizde
bulunan en eski emsal kitapları el-Mufaḍḍal eḍ-Ḍabbi’nin (ö.170/788)
Kitâbu’l-Emsâl’i, Muerrec es-Sedûsi’nin (ö.195/813) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm’ın (ö.224/842) Kitâbu’lEmsâl’i,
Ebû ‘İkrime ed-Dabbî’nin (ö.250/868) Kitâbu’l-Emsâl’i,
Mufaḍḍal b. Seleme’nin (ö.291/908) Kitâbu’l-Fâhir’i, İbnu’lEnbâri’nin
(ö.327/938) Kitâbu’z-Zâhir’i, Hamza el-İsfehânî’nin
(ö.351/962) Kitâbu’d-Duretu’l-Fâhire’si, Ebû Hilâl el-Askerî’nin
(öl.400/1009) Cemheretu’l-Emsâl’i, el-Meydânî’nin (öl.518/1124)
Mecmaʿu`l-Emsâl’i ve ez-Zemahşeri’nin (öl.538/1144) el-Mustaḳsâ
adlı eseridir (Katâmîş, 1988: s.121-122; Talimat – el-Aşkar, 1992:
s.551; Halaylı, 1998: mkd.; Ayrıca bknz.Çögenli – Demirayak, 2000).
Arap mesellerinde bazı özellikleriyle meşhur olmuş insanlar
gibi birçok hayvan, kuş vb. de belirgin özellikleriyle mesel konusu
hâline gelmişlerdir. Arslan cesaret, kurt düşmanlık, kirpi uykusuzluk,
yılan ve timsah zalimlik vb. sembolü olarak anılmaktadır. Aynı
şekilde çöl, ağaç ve bitkisiyle birçok dağ, ova, vadi ve şehir adı Arap
mesellerinde belirgin özellikleriyle malzeme olarak kullanılmaktadır
(Katâmîş, 1988: s.429 – 446). Bununla birlikte bir çok Arap meselinin
hikâyesi vardır. Bunların bir kısmı gerçek tarihi olaylardır. Yevmu’lHâlime,
Yevmu’l-Besûs, Yevmu Dahîs ve Yevmu Ğabra gibi
Arapların İslam’dan önceki dönemde meydana gelmiş savaşlarıyla
(eyyâmu’l-Arab) ilgili meseller bu türdendir. Bu hikâyeler meselin
anlaşılması ve Arap tarihi açısından önem taşımaktadır (Durmuş,
XXIX, s.295).
Meseller, az kelimeden oluşmasına rağmen çeşitli yönleriyle
tarihi bir olaya işaret edebilmektedirler. Yine meseller hayatın
içindeki bir olay sonucu doğdukları için gerçeği, doğruyu
yansıtmaktadırlar ve bu yönüyle de mânâda isabet görülmektedir.
Benzetme unsuru ise zaten meselin temelini oluşturmaktadır. Kinaye
ise söylenen anlamın dışında başka bir mânânın kastedilmesidir.
adlı eseridir (Katâmîş, 1988: s.121-122;
Talimat – el-Aşkar, 1992: s.551; Halaylı, 1998: mkd.; Ayrıca bknz.Çögenli – Demirayak,
2000).
Arap mesellerinde bazı özellikleriyle meşhur olmuş insanlar gibi birçok hayvan, kuş
vb. de belirgin özellikleriyle mesel konusu hâline gelmişlerdir. Arslan cesaret, kurt düş-
manlık, kirpi uykusuzluk, yılan ve timsah zalimlik vb. sembolü olarak anılmaktadır. Aynı
şekilde çöl, ağaç ve bitkisiyle birçok dağ, ova, vadi ve şehir adı Arap mesellerinde belirgin
özellikleriyle malzeme olarak kullanılmaktadır (Katâmîş, 1988: s.429 – 446). Bununla
birlikte bir çok Arap meselinin hikâyesi vardır. Bunların bir kısmı gerçek tarihi olaylardır.
Yevmu’l-Hâlime, Yevmu’l-Besûs, Yevmu Dahîs ve Yevmu Ğabra gibi Arapların
İslam’dan önceki dönemde meydana gelmiş savaşlarıyla (eyyâmu’l-Arab) ilgili meseller
190 / Yrd. Doç. Dr. Muhammet Selim İPEK EKEV AKADEMİ DERGİSİ
bu türdendir. Bu hikâyeler meselin anlaşılması ve Arap tarihi açısından önem taşımaktadır
(Durmuş, XXIX, s.295).
Meseller, az kelimeden oluşmasına rağmen çeşitli yönleriyle tarihi bir olaya işaret
edebilmektedirler. Yine meseller hayatın içindeki bir olay sonucu doğdukları için gerçe-
ği, doğruyu yansıtmaktadırlar ve bu yönüyle de mânâda isabet görülmektedir. Benzetme
unsuru ise zaten meselin temelini oluşturmaktadır. Kinaye ise söylenen anlamın dışında
başka bir mânânın kastedilmesidir. Mesellerde de bu özellik değişmez bir unsurdur
(Katâmîş, 1988: s.256-270; Talimat – el-Aşkar, 1992: s.553).
Arap edebiyatında meseller çokça yer tutmaktadır. Kısa olmaları bakımından ezberlenmeleri
kolay olmuş ve Emeviler döneminden itibaren büyük çoğunluğu tedvin edilmiştir.
Sadece el-Meydâni’nin Mecmau’l-Emsâl kitabı 6000 mesel içermektedir (Talimat
– el-Aşkar, 1992: s.553). Bu miktara sonraki dönemlerde de eklenen meseller düşünüldü-
ğünde karşımıza Arap edebiyatıyla ilgili çok hacimli bir kültür mirası çıkmaktadır.
Türk Atasözleri ve Deyimleri ile Eş Anlamlı Arap Meselleri
5
Mesellerde de bu özellik değişmez bir unsurdur (Katâmîş, 1988:
s.256-270; Talimat – el-Aşkar, 1992: s.553).
Arap edebiyatında meseller çokça yer tutmaktadır. Kısa
olmaları bakımından ezberlenmeleri kolay olmuş ve Emeviler
döneminden itibaren büyük çoğunluğu tedvin edilmiştir. Sadece elMeydâni’nin
Mecmau’l-Emsâl kitabı 6000 mesel içermektedir
(Talimat – el-Aşkar, 1992: s.553). Bu miktara sonraki dönemlerde de
eklenen meseller düşünüldüğünde karşımıza Arap edebiyatıyla ilgili
çok hacimli bir kültür mirası çıkmaktadır.
Türk Atasözleri ve Deyimleri ile Eş Anlamlı Arap Meselleri
خ ما د
في َر ينف
“Küle üflüyor.”
Faydasız bir iş için çaba sarfeden kimse için kullanılır. Küle
üfleyerek ondan ateş çıkarmak isteyen ancak bu işin sonucunda,
sadece küllerin uçarak o kişinin ağzına ve burnuna dolmasından başka
bir sonuç elde edemeyen kişiyi teşbih etmektedir (eş-Şerîf, 1999:
s.201). Türkçemizde ise bu durumu “Akıntıya (karşı) kürek çekiyor”
sözü karşılamaktadır.1
يداك أ ْوكتا وفوك نفخ
“Ellerin bağladı, ağzın şişirdi.”
Kendisini hoş olmayan, tehlikeli bir duruma düşüren kimse
için söylenir. Bu mesel, şu olaydan kaynaklanmaktadır: “ Adamın biri,
içine su konulan bir tulum (kırba) üzerine binerek bir nehirden karşıya
geçmek ister. Fakat üzerinde bindiği su tulumunu iyi bir şekilde şişirip
ağzını sağlam bir şekilde bağlamamıştır. Bu şekilde nehrin ortasına
geldiğinde ipin bağı açılmış ve adam “boğuluyorum” diye bağırmıştır.
O esnada birisi onu boğulmaktan kurtarmış ve ona: “Ellerin bağladı,
ağzın şişirdi.” demiştir. Yani “böyle olmasının sebebi sensin”, demek
istemiştir (el-Askerî, 1988: II, s.334). Türkçemizde ise bu durumdaki
kişilere “Kendin ettin, kendin buldun” ifadesi kullanılmaktadır.
1 Türkçe atasözleri ve deyimleri için bkz. Türk Dil Kurumu, Atasözleri ve Deyimler
Sözlüğü, www.tdk.gov.tr.
“Küle üflüyor.”
Faydasız bir iş için çaba sarfeden kimse için kullanılır. Küle üfleyerek ondan ateş
çıkarmak isteyen ancak bu işin sonucunda, sadece küllerin uçarak o kişinin ağzına ve
burnuna dolmasından başka bir sonuç elde edemeyen kişiyi teşbih etmektedir (eş-Şerîf,
1999: s.201). Türkçemizde ise bu durumu “Akıntıya (karşı) kürek çekiyor” sözü karşılamaktadır.1
5
Mesellerde de bu özellik değişmez bir unsurdur (Katâmîş, 1988:
s.256-270; Talimat – el-Aşkar, 1992: s.553).
Arap edebiyatında meseller çokça yer tutmaktadır. Kısa
olmaları bakımından ezberlenmeleri kolay olmuş ve Emeviler
döneminden itibaren büyük çoğunluğu tedvin edilmiştir. Sadece elMeydâni’nin
Mecmau’l-Emsâl kitabı 6000 mesel içermektedir
(Talimat – el-Aşkar, 1992: s.553). Bu miktara sonraki dönemlerde de
eklenen meseller düşünüldüğünde karşımıza Arap edebiyatıyla ilgili
çok hacimli bir kültür mirası çıkmaktadır.
Türk Atasözleri ve Deyimleri ile Eş Anlamlı Arap Meselleri
خ ما د
في َر ينف
“Küle üflüyor.”
Faydasız bir iş için çaba sarfeden kimse için kullanılır. Küle
üfleyerek ondan ateş çıkarmak isteyen ancak bu işin sonucunda,
sadece küllerin uçarak o kişinin ağzına ve burnuna dolmasından başka
bir sonuç elde edemeyen kişiyi teşbih etmektedir (eş-Şerîf, 1999:
s.201). Türkçemizde ise bu durumu “Akıntıya (karşı) kürek çekiyor”
sözü karşılamaktadır.1
يداك أ ْوكتا وفوك نفخ
“Ellerin bağladı, ağzın şişirdi.”
Kendisini hoş olmayan, tehlikeli bir duruma düşüren kimse
için söylenir. Bu mesel, şu olaydan kaynaklanmaktadır: “ Adamın biri,
içine su konulan bir tulum (kırba) üzerine binerek bir nehirden karşıya
geçmek ister. Fakat üzerinde bindiği su tulumunu iyi bir şekilde şişirip
ağzını sağlam bir şekilde bağlamamıştır. Bu şekilde nehrin ortasına
geldiğinde ipin bağı açılmış ve adam “boğuluyorum” diye bağırmıştır.
O esnada birisi onu boğulmaktan kurtarmış ve ona: “Ellerin bağladı,
ağzın şişirdi.” demiştir. Yani “böyle olmasının sebebi sensin”, demek
istemiştir (el-Askerî, 1988: II, s.334). Türkçemizde ise bu durumdaki
kişilere “Kendin ettin, kendin buldun” ifadesi kullanılmaktadır.
1 Türkçe atasözleri ve deyimleri için bkz. Türk Dil Kurumu, Atasözleri ve Deyimler
Sözlüğü, www.tdk.gov.tr.
“Ellerin bağladı, ağzın şişirdi.”
Kendisini hoş olmayan, tehlikeli bir duruma düşüren kimse için söylenir. Bu mesel,
şu olaydan kaynaklanmaktadır: “ Adamın biri, içine su konulan bir tulum (kırba) üzerine
binerek bir nehirden karşıya geçmek ister. Fakat üzerinde bindiği su tulumunu iyi
bir şekilde şişirip ağzını sağlam bir şekilde bağlamamıştır. Bu şekilde nehrin ortasına
geldiğinde ipin bağı açılmış ve adam “boğuluyorum” diye bağırmıştır. O esnada birisi
onu boğulmaktan kurtarmış ve ona: “Ellerin bağladı, ağzın şişirdi.” demiştir. Yani “böyle
olmasının sebebi sensin”, demek istemiştir (el-Askerî, 1988: II, s.334). Türkçemizde ise
bu durumdaki kişilere “Kendin ettin, kendin buldun” ifadesi kullanılmaktadır.
6

ز ود يأتيك باألخبار َم ّ ْن لم ت
“Haberleri sana, yol azığı vermediğin bir kimse getirir.”
Bu söz, Muallaka şairlerinden Tarafa b. el-Abd’e (öl.560) ait
bir sözdür (İbn Kuteybe, 1983: I, s.117; Ferrûh, 1981: I, s.141). Bir
habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek
olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade
etmektedir (el-Meydânî, III, s.543). Türkçede “kara haber tez
duyulur” atasözüyle benzeşmektedir.
أ ْع ط القو َس با ريها.
“Yayı, ustasına ver.” (el-Askerî, 1988: I, s.66).
Bu söz, kişinin yapacağı bir işte iyi olan birisinden yardım
alması gerektiğini ifade etmektedir. Türkçede “İşi erbabına bırak.”
şeklinde kullanılmaktadır.
ْك
ْكل
َأ
َك ي
س ّم ْن كلب
“Köpeğini besle ki seni yesin.” (el-Askerî, 1988: I, s.428).
Bu söz, yapılan iyiliğin karşılığının kötü olduğu durumlar için
söylenmektedir. Türkçe’de “besle kargayı oysun gözünü” atasözüyle
eşdeğerdir.
َ َر ع َجبا.
ع ْش رجبا ت
Receb’i yaşa ki şaşkınlığı göresin.” (el-Askerî, 1988: II, s.47).
Yaşamın, bilinmeyen ve tahmin edilemeyen şeylere gebe
olduğunu, bu bilinmeyenlerin duyarak idrak edilemeyeceğini, yani
hayatta olacak şeylerin ancak yaşanarak öğrenebileceğini ifade
etmektedir. Türkçe’de “yaşa ki göresin” şeklinde ifade edilmektedir.
كأ ّن على رؤو سهم الطي ر
“Sanki başlarında kuş var.” (el-Askerî, 1988: II, s.121).
Bu söz, ağırbaşlı, ciddi, yumuşak huylu insanlar için
söylenmektedir. Lafzen, sanki başında bir kuş varmış da onun
uçmasından korkarak,sırf rahatsız etmemek için hareket etmeden
sakin bir şekilde durulduğunu anlatmaktadır. Bu mesel Türkçemizde
“ağzı var, dili yok” veya “süt dökmüş kedi gibi” sözüyle ifadesini
bulmaktadır.
نا ط برجلها.
ك ّل شاة ت
“Haberleri sana, yol azığı vermediğin bir kimse getirir.”
1) Türkçe atasözleri ve deyimleri için bkz. Türk Dil Kurumu, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, www.
tdk.gov.tr.
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI ARAP MESELLERİ 191
Bu söz, Muallaka şairlerinden Tarafa b. el-Abd’e (öl.560) ait bir sözdür (İbn Kuteybe,
1983: I, s.117; Ferrûh, 1981: I, s.141). Bir habere ulaşmak için herhangi bir araştırma
yapılmasına gerek olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade
etmektedir (el-Meydânî, III, s.543). Türkçede “kara haber tez duyulur” atasözüyle benzeşmektedir.
6

ز ود يأتيك باألخبار َم ّ ْن لم ت
“Haberleri sana, yol azığı vermediğin bir kimse getirir.”
Bu söz, Muallaka şairlerinden Tarafa b. el-Abd’e (öl.560) ait
bir sözdür (İbn Kuteybe, 1983: I, s.117; Ferrûh, 1981: I, s.141). Bir
habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek
olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade
etmektedir (el-Meydânî, III, s.543). Türkçede “kara haber tez
duyulur” atasözüyle benzeşmektedir.
أ ْع ط القو َس با ريها.
“Yayı, ustasına ver.” (el-Askerî, 1988: I, s.66).
Bu söz, kişinin yapacağı bir işte iyi olan birisinden yardım
alması gerektiğini ifade etmektedir. Türkçede “İşi erbabına bırak.”
şeklinde kullanılmaktadır.
ْك
ْكل
َأ
َك ي
س ّم ْن كلب
“Köpeğini besle ki seni yesin.” (el-Askerî, 1988: I, s.428).
Bu söz, yapılan iyiliğin karşılığının kötü olduğu durumlar için
söylenmektedir. Türkçe’de “besle kargayı oysun gözünü” atasözüyle
eşdeğerdir.
ع ْش رجبا تَ َر ع َجبا.
Receb’i yaşa ki şaşkınlığı göresin.” (el-Askerî, 1988: II, s.47).
Yaşamın, bilinmeyen ve tahmin edilemeyen şeylere gebe
olduğunu, bu bilinmeyenlerin duyarak idrak edilemeyeceğini, yani
hayatta olacak şeylerin ancak yaşanarak öğrenebileceğini ifade
etmektedir. Türkçe’de “yaşa ki göresin” şeklinde ifade edilmektedir.
كأ ّن على رؤو سهم الطي ر
“Sanki başlarında kuş var.” (el-Askerî, 1988: II, s.121).
Bu söz, ağırbaşlı, ciddi, yumuşak huylu insanlar için
söylenmektedir. Lafzen, sanki başında bir kuş varmış da onun
uçmasından korkarak,sırf rahatsız etmemek için hareket etmeden
sakin bir şekilde durulduğunu anlatmaktadır. Bu mesel Türkçemizde
“ağzı var, dili yok” veya “süt dökmüş kedi gibi” sözüyle ifadesini
bulmaktadır.
نا ط برجلها.
ك ّل شاة ت
“Yayı, ustasına ver.” (el-Askerî, 1988: I, s.66).
Bu söz, kişinin yapacağı bir işte iyi olan birisinden yardım alması gerektiğini ifade
etmektedir. Türkçede “İşi erbabına bırak.” şeklinde kullanılmaktadır.
6

ز ود يأتيك باألخبار َم ّ ْن لم ت
“Haberleri sana, yol azığı vermediğin bir kimse getirir.”
Bu söz, Muallaka şairlerinden Tarafa b. el-Abd’e (öl.560) ait
bir sözdür (İbn Kuteybe, 1983: I, s.117; Ferrûh, 1981: I, s.141). Bir
habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek
olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade
etmektedir (el-Meydânî, III, s.543). Türkçede “kara haber tez
duyulur” atasözüyle benzeşmektedir.
أ ْع ط القو َس با ريها.
“Yayı, ustasına ver.” (el-Askerî, 1988: I, s.66).
Bu söz, kişinin yapacağı bir işte iyi olan birisinden yardım
alması gerektiğini ifade etmektedir. Türkçede “İşi erbabına bırak.”
şeklinde kullanılmaktadır.
ْك
ْكل
َأ
َك ي
س ّم ْن كلب
“Köpeğini besle ki seni yesin.” (el-Askerî, 1988: I, s.428).
Bu söz, yapılan iyiliğin karşılığının kötü olduğu durumlar için
söylenmektedir. Türkçe’de “besle kargayı oysun gözünü” atasözüyle
eşdeğerdir.
َ َر ع َجبا.
ع ْش رجبا ت
Receb’i yaşa ki şaşkınlığı göresin.” (el-Askerî, 1988: II, s.47).
Yaşamın, bilinmeyen ve tahmin edilemeyen şeylere gebe
olduğunu, bu bilinmeyenlerin duyarak idrak edilemeyeceğini, yani
hayatta olacak şeylerin ancak yaşanarak öğrenebileceğini ifade
etmektedir. Türkçe’de “yaşa ki göresin” şeklinde ifade edilmektedir.
كأ ّن على رؤو سهم الطي ر
“Sanki başlarında kuş var.” (el-Askerî, 1988: II, s.121).
Bu söz, ağırbaşlı, ciddi, yumuşak huylu insanlar için
söylenmektedir. Lafzen, sanki başında bir kuş varmış da onun
uçmasından korkarak,sırf rahatsız etmemek için hareket etmeden
sakin bir şekilde durulduğunu anlatmaktadır. Bu mesel Türkçemizde
“ağzı var, dili yok” veya “süt dökmüş kedi gibi” sözüyle ifadesini
bulmaktadır.
نا ط برجلها.
ك ّل شاة ت
“Köpeğini besle ki seni yesin.” (el-Askerî, 1988: I, s.428).
Bu söz, yapılan iyiliğin karşılığının kötü olduğu durumlar için söylenmektedir.
Türkçe’de “besle kargayı oysun gözünü” atasözüyle eşdeğerdir.
6

ز ود يأتيك باألخبار َم ّ ْن لم ت
“Haberleri sana, yol azığı vermediğin bir kimse getirir.”
Bu söz, Muallaka şairlerinden Tarafa b. el-Abd’e (öl.560) ait
bir sözdür (İbn Kuteybe, 1983: I, s.117; Ferrûh, 1981: I, s.141). Bir
habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek
olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade
etmektedir (el-Meydânî, III, s.543). Türkçede “kara haber tez
duyulur” atasözüyle benzeşmektedir.
أ ْع ط القو َس با ريها.
“Yayı, ustasına ver.” (el-Askerî, 1988: I, s.66).
Bu söz, kişinin yapacağı bir işte iyi olan birisinden yardım
alması gerektiğini ifade etmektedir. Türkçede “İşi erbabına bırak.”
şeklinde kullanılmaktadır.
ْك
ْكل
َأ
َك ي
س ّم ْن كلب
“Köpeğini besle ki seni yesin.” (el-Askerî, 1988: I, s.428).
Bu söz, yapılan iyiliğin karşılığının kötü olduğu durumlar için
söylenmektedir. Türkçe’de “besle kargayı oysun gözünü” atasözüyle
eşdeğerdir.
ع ْش رجبا تَ َر ع َجبا.
Receb’i yaşa ki şaşkınlığı göresin.” (el-Askerî, 1988: II, s.47).
Yaşamın, bilinmeyen ve tahmin edilemeyen şeylere gebe
olduğunu, bu bilinmeyenlerin duyarak idrak edilemeyeceğini, yani
hayatta olacak şeylerin ancak yaşanarak öğrenebileceğini ifade
etmektedir. Türkçe’de “yaşa ki göresin” şeklinde ifade edilmektedir.
كأ ّن على رؤو سهم الطي ر
“Sanki başlarında kuş var.” (el-Askerî, 1988: II, s.121).
Bu söz, ağırbaşlı, ciddi, yumuşak huylu insanlar için
söylenmektedir. Lafzen, sanki başında bir kuş varmış da onun
uçmasından korkarak,sırf rahatsız etmemek için hareket etmeden
sakin bir şekilde durulduğunu anlatmaktadır. Bu mesel Türkçemizde
“ağzı var, dili yok” veya “süt dökmüş kedi gibi” sözüyle ifadesini
bulmaktadır.
نا ط برجلها.
ك ّل شاة ت
Receb’i yaşa ki şaşkınlığı göresin.” (el-Askerî, 1988: II, s.47).
Yaşamın, bilinmeyen ve tahmin edilemeyen şeylere gebe olduğunu, bu bilinmeyenlerin
duyarak idrak edilemeyeceğini, yani hayatta olacak şeylerin ancak yaşanarak öğrenebileceğini
ifade etmektedir. Türkçe’de “yaşa ki göresin” şeklinde ifade edilmektedir.
6

ز ود يأتيك باألخبار َم ّ ْن لم ت
“Haberleri sana, yol azığı vermediğin bir kimse getirir.”
Bu söz, Muallaka şairlerinden Tarafa b. el-Abd’e (öl.560) ait
bir sözdür (İbn Kuteybe, 1983: I, s.117; Ferrûh, 1981: I, s.141). Bir
habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek
olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade
etmektedir (el-Meydânî, III, s.543). Türkçede “kara haber tez
duyulur” atasözüyle benzeşmektedir.
أ ْع ط القو َس با ريها.
“Yayı, ustasına ver.” (el-Askerî, 1988: I, s.66).
Bu söz, kişinin yapacağı bir işte iyi olan birisinden yardım
alması gerektiğini ifade etmektedir. Türkçede “İşi erbabına bırak.”
şeklinde kullanılmaktadır.
ْك
ْكل
َأ
َك ي
س ّم ْن كلب
“Köpeğini besle ki seni yesin.” (el-Askerî, 1988: I, s.428).
Bu söz, yapılan iyiliğin karşılığının kötü olduğu durumlar için
söylenmektedir. Türkçe’de “besle kargayı oysun gözünü” atasözüyle
eşdeğerdir.
ع ْش رجبا تَ َر ع َجبا.
Receb’i yaşa ki şaşkınlığı göresin.” (el-Askerî, 1988: II, s.47).
Yaşamın, bilinmeyen ve tahmin edilemeyen şeylere gebe
olduğunu, bu bilinmeyenlerin duyarak idrak edilemeyeceğini, yani
hayatta olacak şeylerin ancak yaşanarak öğrenebileceğini ifade
etmektedir. Türkçe’de “yaşa ki göresin” şeklinde ifade edilmektedir.
كأ ّن على رؤو سهم الطي ر
“Sanki başlarında kuş var.” (el-Askerî, 1988: II, s.121).
Bu söz, ağırbaşlı, ciddi, yumuşak huylu insanlar için
söylenmektedir. Lafzen, sanki başında bir kuş varmış da onun
uçmasından korkarak,sırf rahatsız etmemek için hareket etmeden
sakin bir şekilde durulduğunu anlatmaktadır. Bu mesel Türkçemizde
“ağzı var, dili yok” veya “süt dökmüş kedi gibi” sözüyle ifadesini
bulmaktadır.
نا ط برجلها.
ك ّل شاة ت
“Sanki başlarında kuş var.” (el-Askerî, 1988: II, s.121).
Bu söz, ağırbaşlı, ciddi, yumuşak huylu insanlar için söylenmektedir. Lafzen, sanki
başında bir kuş varmış da onun uçmasından korkarak,sırf rahatsız etmemek için hareket
etmeden sakin bir şekilde durulduğunu anlatmaktadır. Bu mesel Türkçemizde “ağzı var,
dili yok” veya “süt dökmüş kedi gibi” sözüyle ifadesini bulmaktadır.
6

ز ود يأتيك باألخبار َم ّ ْن لم ت
“Haberleri sana, yol azığı vermediğin bir kimse getirir.”
Bu söz, Muallaka şairlerinden Tarafa b. el-Abd’e (öl.560) ait
bir sözdür (İbn Kuteybe, 1983: I, s.117; Ferrûh, 1981: I, s.141). Bir
habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek
olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade
etmektedir (el-Meydânî, III, s.543). Türkçede “kara haber tez
duyulur” atasözüyle benzeşmektedir.
أ ْع ط القو َس با ريها.
“Yayı, ustasına ver.” (el-Askerî, 1988: I, s.66).
Bu söz, kişinin yapacağı bir işte iyi olan birisinden yardım
alması gerektiğini ifade etmektedir. Türkçede “İşi erbabına bırak.”
şeklinde kullanılmaktadır.
ْك
ْكل
َأ
َك ي
س ّم ْن كلب
“Köpeğini besle ki seni yesin.” (el-Askerî, 1988: I, s.428).
Bu söz, yapılan iyiliğin karşılığının kötü olduğu durumlar için
söylenmektedir. Türkçe’de “besle kargayı oysun gözünü” atasözüyle
eşdeğerdir.
َ َر ع َجبا.
ع ْش رجبا ت
Receb’i yaşa ki şaşkınlığı göresin.” (el-Askerî, 1988: II, s.47).
Yaşamın, bilinmeyen ve tahmin edilemeyen şeylere gebe
olduğunu, bu bilinmeyenlerin duyarak idrak edilemeyeceğini, yani
hayatta olacak şeylerin ancak yaşanarak öğrenebileceğini ifade
etmektedir. Türkçe’de “yaşa ki göresin” şeklinde ifade edilmektedir.
كأ ّن على رؤو سهم الطي ر
“Sanki başlarında kuş var.” (el-Askerî, 1988: II, s.121).
Bu söz, ağırbaşlı, ciddi, yumuşak huylu insanlar için
söylenmektedir. Lafzen, sanki başında bir kuş varmış da onun
uçmasından korkarak,sırf rahatsız etmemek için hareket etmeden
sakin bir şekilde durulduğunu anlatmaktadır. Bu mesel Türkçemizde
“ağzı var, dili yok” veya “süt dökmüş kedi gibi” sözüyle ifadesini
bulmaktadır.
نا ط برجلها.
ك ّل شاة ت
“Her koyun, kendi bacağından asılır.” (el-Askerî, 1988: II, s.128).
Bir kişinin, başka birisinin günahından dolayı cezalandırılamayacağını anlatmaktadır.
Başka bir deyişle, her birey işlediği suçun cezasını kendisi çeker. Türkçede de aynen bu
şekilde kullanılmaktadır.
7
“Her koyun, kendi bacağından asılır.” (el-Askerî, 1988: II,
s.128).
Bir kişinin, başka birisinin günahından dolayı
cezalandırılamayacağını anlatmaktadır. Başka bir deyişle, her birey
işlediği suçun cezasını kendisi çeker. Türkçede de aynen bu şekilde
kullanılmaktadır.
إن كن َت ريحا فقد القي َت إعصارا.
“Rüzgar olsaydın fırtınayla karşılaşırdın.” (el-Askerî, 1988: I,
s.32).
Bu söz güçlü bir kimsenin kendinden daha güçlü bir kimseyle
karşılaşabileceği durumlar için söylenir. Türkçemizde “rüzgar eken
fırtına biçer” veya “el elden üstündür” atasözleriyle ifadesini
bulmaktadır.
َ
ي
َ صيئ. ْ
َغ و ي
لد
“Hem sokar, hem ses çıkarır (bağırır).” (el-Askerî, 1988: II,
s.329).
Hem suçlu, hem de bağırarak suçunu bastırmaya çalışan, zalim
olduğu halde kendisini mazlum gibi göstermeye çalışan kimseler için
söylenir. Türkçe’deki “Hem suçlu hem güçlü” atasözüyle anlamca
eşdeğerdir.
الحديد
فل ح. َ ب
الحديد ي
“Demir demirle yarılır.” (el-Askerî, 1988: I, s.280).
Kuvvete kuvvetle karşılık verilmesi gerektiğini anlatmak için
söylenir ve Türkçede “çivi çiviyi söker” atasözü ile ifadesini
bulmaktadır.
إ ّن في الش ّر خيارا.
“Şüphesiz kötüler arasında da seçim olur.” (el-Askerî, 1988: I,
s.59).
Bu mesel, bazı kötülüklerin diğer kötülüklerden daha önemsiz
olduğunu ifade etmektedir. Başka bir deyişle kötünün de iyisi
olduğunu ifade etmek için söylenir. Türkçemizde de buna benzer
“kötünün de iyisi vardır” sözüyle anlamca uyuşmaktadır.
“Rüzgar olsaydın fırtınayla karşılaşırdın.” (el-Askerî, 1988: I, s.32).
192 / Yrd. Doç. Dr. Muhammet Selim İPEK EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Bu söz güçlü bir kimsenin kendinden daha güçlü bir kimseyle karşılaşabileceği durumlar
için söylenir. Türkçemizde “rüzgar eken fırtına biçer” veya “el elden üstündür”
atasözleriyle ifadesini bulmaktadır.
7
“Her koyun, kendi bacağından asılır.” (el-Askerî, 1988: II,
s.128).
Bir kişinin, başka birisinin günahından dolayı
cezalandırılamayacağını anlatmaktadır. Başka bir deyişle, her birey
işlediği suçun cezasını kendisi çeker. Türkçede de aynen bu şekilde
kullanılmaktadır.
إن كن َت ريحا فقد القي َت إعصارا.
“Rüzgar olsaydın fırtınayla karşılaşırdın.” (el-Askerî, 1988: I,
s.32).
Bu söz güçlü bir kimsenin kendinden daha güçlü bir kimseyle
karşılaşabileceği durumlar için söylenir. Türkçemizde “rüzgar eken
fırtına biçer” veya “el elden üstündür” atasözleriyle ifadesini
bulmaktadır.
َ
ي
َ صيئ. ْ
َغ و ي
لد
“Hem sokar, hem ses çıkarır (bağırır).” (el-Askerî, 1988: II,
s.329).
Hem suçlu, hem de bağırarak suçunu bastırmaya çalışan, zalim
olduğu halde kendisini mazlum gibi göstermeye çalışan kimseler için
söylenir. Türkçe’deki “Hem suçlu hem güçlü” atasözüyle anlamca
eşdeğerdir.
الحديد
فل ح. َ ب
الحديد ي
“Demir demirle yarılır.” (el-Askerî, 1988: I, s.280).
Kuvvete kuvvetle karşılık verilmesi gerektiğini anlatmak için
söylenir ve Türkçede “çivi çiviyi söker” atasözü ile ifadesini
bulmaktadır.
إ ّن في الش ّر خيارا.
“Şüphesiz kötüler arasında da seçim olur.” (el-Askerî, 1988: I,
s.59).
Bu mesel, bazı kötülüklerin diğer kötülüklerden daha önemsiz
olduğunu ifade etmektedir. Başka bir deyişle kötünün de iyisi
olduğunu ifade etmek için söylenir. Türkçemizde de buna benzer
“kötünün de iyisi vardır” sözüyle anlamca uyuşmaktadır.
“Hem sokar, hem ses çıkarır (bağırır).” (el-Askerî, 1988: II, s.329).
Hem suçlu, hem de bağırarak suçunu bastırmaya çalışan, zalim olduğu halde kendisini
mazlum gibi göstermeye çalışan kimseler için söylenir. Türkçe’deki “Hem suçlu hem
güçlü” atasözüyle anlamca eşdeğerdir.
7
“Her koyun, kendi bacağından asılır.” (el-Askerî, 1988: II,
s.128).
Bir kişinin, başka birisinin günahından dolayı
cezalandırılamayacağını anlatmaktadır. Başka bir deyişle, her birey
işlediği suçun cezasını kendisi çeker. Türkçede de aynen bu şekilde
kullanılmaktadır.
إن كن َت ريحا فقد القي َت إعصارا.
“Rüzgar olsaydın fırtınayla karşılaşırdın.” (el-Askerî, 1988: I,
s.32).
Bu söz güçlü bir kimsenin kendinden daha güçlü bir kimseyle
karşılaşabileceği durumlar için söylenir. Türkçemizde “rüzgar eken
fırtına biçer” veya “el elden üstündür” atasözleriyle ifadesini
bulmaktadır.
َ
ي
َ صيئ. ْ
َغ و ي
لد
“Hem sokar, hem ses çıkarır (bağırır).” (el-Askerî, 1988: II,
s.329).
Hem suçlu, hem de bağırarak suçunu bastırmaya çalışan, zalim
olduğu halde kendisini mazlum gibi göstermeye çalışan kimseler için
söylenir. Türkçe’deki “Hem suçlu hem güçlü” atasözüyle anlamca
eşdeğerdir.
الحديد
فل ح. َ ب
الحديد ي
“Demir demirle yarılır.” (el-Askerî, 1988: I, s.280).
Kuvvete kuvvetle karşılık verilmesi gerektiğini anlatmak için
söylenir ve Türkçede “çivi çiviyi söker” atasözü ile ifadesini
bulmaktadır.
إ ّن في الش ّر خيارا.
“Şüphesiz kötüler arasında da seçim olur.” (el-Askerî, 1988: I,
s.59).
Bu mesel, bazı kötülüklerin diğer kötülüklerden daha önemsiz
olduğunu ifade etmektedir. Başka bir deyişle kötünün de iyisi
olduğunu ifade etmek için söylenir. Türkçemizde de buna benzer
“kötünün de iyisi vardır” sözüyle anlamca uyuşmaktadır.
“Demir demirle yarılır.” (el-Askerî, 1988: I, s.280).
Kuvvete kuvvetle karşılık verilmesi gerektiğini anlatmak için söylenir ve Türkçede
“çivi çiviyi söker” atasözü ile ifadesini bulmaktadır.
7
“Her koyun, kendi bacağından asılır.” (el-Askerî, 1988: II,
s.128).
Bir kişinin, başka birisinin günahından dolayı
cezalandırılamayacağını anlatmaktadır. Başka bir deyişle, her birey
işlediği suçun cezasını kendisi çeker. Türkçede de aynen bu şekilde
kullanılmaktadır.
إن كن َت ريحا فقد القي َت إعصارا.
“Rüzgar olsaydın fırtınayla karşılaşırdın.” (el-Askerî, 1988: I,
s.32).
Bu söz güçlü bir kimsenin kendinden daha güçlü bir kimseyle
karşılaşabileceği durumlar için söylenir. Türkçemizde “rüzgar eken
fırtına biçer” veya “el elden üstündür” atasözleriyle ifadesini
bulmaktadır.
َ
ي
َ صيئ. ْ
َغ و ي
لد
“Hem sokar, hem ses çıkarır (bağırır).” (el-Askerî, 1988: II,
s.329).
Hem suçlu, hem de bağırarak suçunu bastırmaya çalışan, zalim
olduğu halde kendisini mazlum gibi göstermeye çalışan kimseler için
söylenir. Türkçe’deki “Hem suçlu hem güçlü” atasözüyle anlamca
eşdeğerdir.
الحديد
فل ح. َ ب
الحديد ي
“Demir demirle yarılır.” (el-Askerî, 1988: I, s.280).
Kuvvete kuvvetle karşılık verilmesi gerektiğini anlatmak için
söylenir ve Türkçede “çivi çiviyi söker” atasözü ile ifadesini
bulmaktadır.
إ ّن في الش ّر خيارا.
“Şüphesiz kötüler arasında da seçim olur.” (el-Askerî, 1988: I,
s.59).
Bu mesel, bazı kötülüklerin diğer kötülüklerden daha önemsiz
olduğunu ifade etmektedir. Başka bir deyişle kötünün de iyisi
olduğunu ifade etmek için söylenir. Türkçemizde de buna benzer
“kötünün de iyisi vardır” sözüyle anlamca uyuşmaktadır.
“Şüphesiz kötüler arasında da seçim olur.” (el-Askerî, 1988: I, s.59).
Bu mesel, bazı kötülüklerin diğer kötülüklerden daha önemsiz olduğunu ifade etmektedir.
Başka bir deyişle kötünün de iyisi olduğunu ifade etmek için söylenir. Türkçemizde
de buna benzer “kötünün de iyisi vardır” sözüyle anlamca uyuşmaktadır.
8
َ له الصْب ر
َة
َم ْن ال حيل
َة
حيل
“Çaresi olmayan kimsenin çaresi, sabırdır.” (el-Askerî, 1988: I,
s.286).
Başına gelen kötü olayları kendisinden uzaklaştırmaya güç
yetiremeyen kimselerin, bu türden felaketlere sabretmek suretiyle hem
sabrın sevabından faydalanacaklarını hem de başlarına gelen felaketin
en az zararla defedeceklerini ifade etmek için söylenir. Hatta, hikmet
sahibi kimseler: “Felaket; sabreden için bir, kaygılanan için iki
tanedir.” ifadesiyle sabrın önemini vurgularlar. Türkçemizde de buna
benzer bir çok atasözü mevcuttur. “Sabrın sonu selamettir; Sabırla
koruk, helva olur; sabreden derviş, muradına ermiş” gibi.
َّ َك األعيا ر
الجح َش ل ّما بذ
“Yaban eşeğine gücün yetmiyorsa sıpasıyla yetin.” (el-Askerî,
1988: I, s.246).
Bu atasözü, elde edilmesi mümkün olmayan isteklerin yerine
elde edilmesi mükün olanlara yönelmenin gerekliliğini ifade
etmektedir. Yani çok olan seni aşıyorsa az olanla idare etmelisin.
Hatta “istediğin olmuyorsa olanı iste” sözüyle ifadesini bulmaktadır.
Bu mesel, aza kanaat etmeyi vurgulamaktadır. Türkçedeki “aza kanaat
etmeyen çoğu bulamaz” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع فيها َم ْن
ً وق
َر مغَ ّواة
حف
“Tuzak kazan kişi, o tuzağa düşer.” (el-Askerî, 1988: II,
s.230).
Başkasının kötülüğü için tuzak hazırlayıp, o tuzağa kendisi
düşen kimseler için söylenir. Türkçede “el için kuyu kazan, evvela
kendisi düşer.” atasözüyle aynı anlamdadır.
خليله
المْرأ ب
“Kişi, arkadaşıyla (bilinir).” (el-Askerî, 1988: II, s.204).
Bu atasözü, bir kimsenin nasıl biri olduğunun, arkadaşlık ettiği
kimseyle anlaşılacağını ifade etmektedir. Türkçe’de “kişi,
arkadaşından bellidir” veya “bana arkadaşını söyle, sana kim
olduğunu söyleyeyim” atasözleriyle aynı anlamı taşımaktadır.
النا س أ ْعدا ء ما ج هلوا
“Çaresi olmayan kimsenin çaresi, sabırdır.” (el-Askerî, 1988: I, s.286).
Başına gelen kötü olayları kendisinden uzaklaştırmaya güç yetiremeyen kimselerin,
bu türden felaketlere sabretmek suretiyle hem sabrın sevabından faydalanacaklarını hem
de başlarına gelen felaketin en az zararla defedeceklerini ifade etmek için söylenir. Hatta,
hikmet sahibi kimseler: “Felaket; sabreden için bir, kaygılanan için iki tanedir.” ifadesiyle
sabrın önemini vurgularlar. Türkçemizde de buna benzer bir çok atasözü mevcuttur.
“Sabrın sonu selamettir; Sabırla koruk, helva olur; sabreden derviş, muradına ermiş”
gibi.
8
َ له الصْب ر
َة
َم ْن ال حيل
َة
حيل
“Çaresi olmayan kimsenin çaresi, sabırdır.” (el-Askerî, 1988: I,
s.286).
Başına gelen kötü olayları kendisinden uzaklaştırmaya güç
yetiremeyen kimselerin, bu türden felaketlere sabretmek suretiyle hem
sabrın sevabından faydalanacaklarını hem de başlarına gelen felaketin
en az zararla defedeceklerini ifade etmek için söylenir. Hatta, hikmet
sahibi kimseler: “Felaket; sabreden için bir, kaygılanan için iki
tanedir.” ifadesiyle sabrın önemini vurgularlar. Türkçemizde de buna
benzer bir çok atasözü mevcuttur. “Sabrın sonu selamettir; Sabırla
koruk, helva olur; sabreden derviş, muradına ermiş” gibi.
َّ َك األعيا ر
الجح َش ل ّما بذ
“Yaban eşeğine gücün yetmiyorsa sıpasıyla yetin.” (el-Askerî,
1988: I, s.246).
Bu atasözü, elde edilmesi mümkün olmayan isteklerin yerine
elde edilmesi mükün olanlara yönelmenin gerekliliğini ifade
etmektedir. Yani çok olan seni aşıyorsa az olanla idare etmelisin.
Hatta “istediğin olmuyorsa olanı iste” sözüyle ifadesini bulmaktadır.
Bu mesel, aza kanaat etmeyi vurgulamaktadır. Türkçedeki “aza kanaat
etmeyen çoğu bulamaz” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع فيها َم ْن
ً وق
َر مغَ ّواة
حف
“Tuzak kazan kişi, o tuzağa düşer.” (el-Askerî, 1988: II,
s.230).
Başkasının kötülüğü için tuzak hazırlayıp, o tuzağa kendisi
düşen kimseler için söylenir. Türkçede “el için kuyu kazan, evvela
kendisi düşer.” atasözüyle aynı anlamdadır.
خليله
المْرأ ب
“Kişi, arkadaşıyla (bilinir).” (el-Askerî, 1988: II, s.204).
Bu atasözü, bir kimsenin nasıl biri olduğunun, arkadaşlık ettiği
kimseyle anlaşılacağını ifade etmektedir. Türkçe’de “kişi,
arkadaşından bellidir” veya “bana arkadaşını söyle, sana kim
olduğunu söyleyeyim” atasözleriyle aynı anlamı taşımaktadır.
النا س أ ْعدا ء ما ج هلوا
“Yaban eşeğine gücün yetmiyorsa sıpasıyla yetin.” (el-Askerî, 1988: I, s.246).
Bu atasözü, elde edilmesi mümkün olmayan isteklerin yerine elde edilmesi mükün
olanlara yönelmenin gerekliliğini ifade etmektedir. Yani çok olan seni aşıyorsa az olanla
idare etmelisin. Hatta “istediğin olmuyorsa olanı iste” sözüyle ifadesini bulmaktadır. Bu
mesel, aza kanaat etmeyi vurgulamaktadır. Türkçedeki “aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz”
atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI ARAP MESELLERİ 193
8
َ له الصْب ر
َة
َم ْن ال حيل
َة
حيل
“Çaresi olmayan kimsenin çaresi, sabırdır.” (el-Askerî, 1988: I,
s.286).
Başına gelen kötü olayları kendisinden uzaklaştırmaya güç
yetiremeyen kimselerin, bu türden felaketlere sabretmek suretiyle hem
sabrın sevabından faydalanacaklarını hem de başlarına gelen felaketin
en az zararla defedeceklerini ifade etmek için söylenir. Hatta, hikmet
sahibi kimseler: “Felaket; sabreden için bir, kaygılanan için iki
tanedir.” ifadesiyle sabrın önemini vurgularlar. Türkçemizde de buna
benzer bir çok atasözü mevcuttur. “Sabrın sonu selamettir; Sabırla
koruk, helva olur; sabreden derviş, muradına ermiş” gibi.
َّ َك األعيا ر
الجح َش ل ّما بذ
“Yaban eşeğine gücün yetmiyorsa sıpasıyla yetin.” (el-Askerî,
1988: I, s.246).
Bu atasözü, elde edilmesi mümkün olmayan isteklerin yerine
elde edilmesi mükün olanlara yönelmenin gerekliliğini ifade
etmektedir. Yani çok olan seni aşıyorsa az olanla idare etmelisin.
Hatta “istediğin olmuyorsa olanı iste” sözüyle ifadesini bulmaktadır.
Bu mesel, aza kanaat etmeyi vurgulamaktadır. Türkçedeki “aza kanaat
etmeyen çoğu bulamaz” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع فيها َم ْن
ً وق
َر مغَ ّواة
حف
“Tuzak kazan kişi, o tuzağa düşer.” (el-Askerî, 1988: II,
s.230).
Başkasının kötülüğü için tuzak hazırlayıp, o tuzağa kendisi
düşen kimseler için söylenir. Türkçede “el için kuyu kazan, evvela
kendisi düşer.” atasözüyle aynı anlamdadır.
خليله
المْرأ ب
“Kişi, arkadaşıyla (bilinir).” (el-Askerî, 1988: II, s.204).
Bu atasözü, bir kimsenin nasıl biri olduğunun, arkadaşlık ettiği
kimseyle anlaşılacağını ifade etmektedir. Türkçe’de “kişi,
arkadaşından bellidir” veya “bana arkadaşını söyle, sana kim
olduğunu söyleyeyim” atasözleriyle aynı anlamı taşımaktadır.
النا س أ ْعدا ء ما ج هلوا
“Tuzak kazan kişi, o tuzağa düşer.” (el-Askerî, 1988: II, s.230).
Başkasının kötülüğü için tuzak hazırlayıp, o tuzağa kendisi düşen kimseler için söylenir.
Türkçede “el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer.” atasözüyle aynı anlamdadır.
8
َ له الصْب ر
َة
َم ْن ال حيل
َة
حيل
“Çaresi olmayan kimsenin çaresi, sabırdır.” (el-Askerî, 1988: I,
s.286).
Başına gelen kötü olayları kendisinden uzaklaştırmaya güç
yetiremeyen kimselerin, bu türden felaketlere sabretmek suretiyle hem
sabrın sevabından faydalanacaklarını hem de başlarına gelen felaketin
en az zararla defedeceklerini ifade etmek için söylenir. Hatta, hikmet
sahibi kimseler: “Felaket; sabreden için bir, kaygılanan için iki
tanedir.” ifadesiyle sabrın önemini vurgularlar. Türkçemizde de buna
benzer bir çok atasözü mevcuttur. “Sabrın sonu selamettir; Sabırla
koruk, helva olur; sabreden derviş, muradına ermiş” gibi.
َّ َك األعيا ر
الجح َش ل ّما بذ
“Yaban eşeğine gücün yetmiyorsa sıpasıyla yetin.” (el-Askerî,
1988: I, s.246).
Bu atasözü, elde edilmesi mümkün olmayan isteklerin yerine
elde edilmesi mükün olanlara yönelmenin gerekliliğini ifade
etmektedir. Yani çok olan seni aşıyorsa az olanla idare etmelisin.
Hatta “istediğin olmuyorsa olanı iste” sözüyle ifadesini bulmaktadır.
Bu mesel, aza kanaat etmeyi vurgulamaktadır. Türkçedeki “aza kanaat
etmeyen çoğu bulamaz” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع فيها َم ْن
ً وق
َر مغَ ّواة
حف
“Tuzak kazan kişi, o tuzağa düşer.” (el-Askerî, 1988: II,
s.230).
Başkasının kötülüğü için tuzak hazırlayıp, o tuzağa kendisi
düşen kimseler için söylenir. Türkçede “el için kuyu kazan, evvela
kendisi düşer.” atasözüyle aynı anlamdadır.
خليله
المْرأ ب
“Kişi, arkadaşıyla (bilinir).” (el-Askerî, 1988: II, s.204).
Bu atasözü, bir kimsenin nasıl biri olduğunun, arkadaşlık ettiği
kimseyle anlaşılacağını ifade etmektedir. Türkçe’de “kişi,
arkadaşından bellidir” veya “bana arkadaşını söyle, sana kim
olduğunu söyleyeyim” atasözleriyle aynı anlamı taşımaktadır.
النا س أ ْعدا ء ما ج هلوا
“Kişi, arkadaşıyla (bilinir).” (el-Askerî, 1988: II, s.204).
Bu atasözü, bir kimsenin nasıl biri olduğunun, arkadaşlık ettiği kimseyle anlaşılacağı-
nı ifade etmektedir. Türkçe’de “kişi, arkadaşından bellidir” veya “bana arkadaşını söyle,
sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözleriyle aynı anlamı taşımaktadır.
8
َ له الصْب ر
َة
َم ْن ال حيل
َة
حيل
“Çaresi olmayan kimsenin çaresi, sabırdır.” (el-Askerî, 1988: I,
s.286).
Başına gelen kötü olayları kendisinden uzaklaştırmaya güç
yetiremeyen kimselerin, bu türden felaketlere sabretmek suretiyle hem
sabrın sevabından faydalanacaklarını hem de başlarına gelen felaketin
en az zararla defedeceklerini ifade etmek için söylenir. Hatta, hikmet
sahibi kimseler: “Felaket; sabreden için bir, kaygılanan için iki
tanedir.” ifadesiyle sabrın önemini vurgularlar. Türkçemizde de buna
benzer bir çok atasözü mevcuttur. “Sabrın sonu selamettir; Sabırla
koruk, helva olur; sabreden derviş, muradına ermiş” gibi.
َّ َك األعيا ر
الجح َش ل ّما بذ
“Yaban eşeğine gücün yetmiyorsa sıpasıyla yetin.” (el-Askerî,
1988: I, s.246).
Bu atasözü, elde edilmesi mümkün olmayan isteklerin yerine
elde edilmesi mükün olanlara yönelmenin gerekliliğini ifade
etmektedir. Yani çok olan seni aşıyorsa az olanla idare etmelisin.
Hatta “istediğin olmuyorsa olanı iste” sözüyle ifadesini bulmaktadır.
Bu mesel, aza kanaat etmeyi vurgulamaktadır. Türkçedeki “aza kanaat
etmeyen çoğu bulamaz” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع فيها َم ْن
ً وق
َر مغَ ّواة
حف
“Tuzak kazan kişi, o tuzağa düşer.” (el-Askerî, 1988: II,
s.230).
Başkasının kötülüğü için tuzak hazırlayıp, o tuzağa kendisi
düşen kimseler için söylenir. Türkçede “el için kuyu kazan, evvela
kendisi düşer.” atasözüyle aynı anlamdadır.
خليله
المْرأ ب
“Kişi, arkadaşıyla (bilinir).” (el-Askerî, 1988: II, s.204).
Bu atasözü, bir kimsenin nasıl biri olduğunun, arkadaşlık ettiği
kimseyle anlaşılacağını ifade etmektedir. Türkçe’de “kişi,
arkadaşından bellidir” veya “bana arkadaşını söyle, sana kim
olduğunu söyleyeyim” atasözleriyle aynı anlamı taşımaktadır.
النا س أ ْعدا ء ما ج هلوا
“İnsanlar, bilmedikleri şeylerin düşmanıdır.” (el-Askerî, 1988: II, s.240).
İnanılan değerleri yeterince tanımamanın, o değerlere karşı önyargılı ve olumsuz davranışları
doğuracağını ifade etmektedir. Türkçede “kişi, bilmediğinin düşmanıdır” şeklinde
ifade edilmektedir.
9
“İnsanlar, bilmedikleri şeylerin düşmanıdır.” (el-Askerî, 1988:
II, s.240).
İnanılan değerleri yeterince tanımamanın, o değerlere karşı
önyargılı ve olumsuz davranışları doğuracağını ifade etmektedir.
Türkçede “kişi, bilmediğinin düşmanıdır” şeklinde ifade edilmektedir.
ب وأش َر ب
ليس ك َّل أوا ن أحل
“Her kaba süt sağıp içmem.” (el-Askerî, 1988: I, s.156).
Birşeyin yapılmasını engellemek, yapılmasına mani olmak için
söylenen bir meseldir. Olur olmaz herşeyi makul görüp yapılan işi
boşa çıkarmaya değmeyeceğini ifade etmektedir. Türkçede “ekmekten
kaşık olur ama, her yoğurdun hakkına değil.” Yani, her iş elverişsiz
araçla yürütülemez, şeklinde ifade edilmektedir. Biraz da “her kuşun
eti yenmez” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع لي صديقا.
َد
لم ي
إ ّن قو َل الح ّق
“Doğruyu söylemek, bana bir dost bırakmadı.” (el-Askerî,
1988: II, s.365).
Doğru sözlü olan kişilerin, toplumda sevilmediğini ifade eden
bir meseldir. Türkçe’de “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”,
“Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek”, “doğru söz acıdır”
atasözleriyle ifadesini bulmaktadır.

ّا
َ ْد حب
ً ت ْزد
ّا
ز ْر غب
“Seyrek ziyaret et ki sevgin artsın.” (el-Askerî, 1988: I, s.411).
Türkçemizde “çok muhabbet tez ayrılık getirir” atasözüyle
ifadesini bulmaktadır.
ي الجم ل
قاد ب
قد ال ي
“Deve, benimle sürülmez.” (el-Askerî, 1988: II, s.100).
Yaşlanıp güçsüzleşen ve yakınları tarafından önemsenmeyen
insanlar için söylenen bir meseldir. Türkçe’de “Kurt kocayınca
köpeğin maskarası olur.” atasözüyle ifadesini bulmaktadır.
ه
َْنت ط ْق ب
ه ي
َ ط ْل ذْيل
َم ْن ي
“Kuyruğu uzun olan kişi konuşulur.” (el-Askerî, 1988: II,
s.205).
Serveti arttıkça artan ve o kişinin artan bu serveti sebebiyle
insanların arkasından konuştukları kimseler için söyenir. Türkçe’de
“Her kaba süt sağıp içmem.” (el-Askerî, 1988: I, s.156).
Birşeyin yapılmasını engellemek, yapılmasına mani olmak için söylenen bir meseldir.
Olur olmaz herşeyi makul görüp yapılan işi boşa çıkarmaya değmeyeceğini ifade etmektedir.
Türkçede “ekmekten kaşık olur ama, her yoğurdun hakkına değil.” Yani, her iş elverişsiz
araçla yürütülemez, şeklinde ifade edilmektedir. Biraz da “her kuşun eti yenmez”
atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
9
“İnsanlar, bilmedikleri şeylerin düşmanıdır.” (el-Askerî, 1988:
II, s.240).
İnanılan değerleri yeterince tanımamanın, o değerlere karşı
önyargılı ve olumsuz davranışları doğuracağını ifade etmektedir.
Türkçede “kişi, bilmediğinin düşmanıdır” şeklinde ifade edilmektedir.
ب وأش َر ب
ليس ك َّل أوا ن أحل
“Her kaba süt sağıp içmem.” (el-Askerî, 1988: I, s.156).
Birşeyin yapılmasını engellemek, yapılmasına mani olmak için
söylenen bir meseldir. Olur olmaz herşeyi makul görüp yapılan işi
boşa çıkarmaya değmeyeceğini ifade etmektedir. Türkçede “ekmekten
kaşık olur ama, her yoğurdun hakkına değil.” Yani, her iş elverişsiz
araçla yürütülemez, şeklinde ifade edilmektedir. Biraz da “her kuşun
eti yenmez” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع لي صديقا.
َد
لم ي
إ ّن قو َل الح ّق
“Doğruyu söylemek, bana bir dost bırakmadı.” (el-Askerî,
1988: II, s.365).
Doğru sözlü olan kişilerin, toplumda sevilmediğini ifade eden
bir meseldir. Türkçe’de “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”,
“Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek”, “doğru söz acıdır”
atasözleriyle ifadesini bulmaktadır.

ّا
َ ْد حب
ً ت ْزد
ّا
ز ْر غب
“Seyrek ziyaret et ki sevgin artsın.” (el-Askerî, 1988: I, s.411).
Türkçemizde “çok muhabbet tez ayrılık getirir” atasözüyle
ifadesini bulmaktadır.
ي الجم ل
قاد ب
قد ال ي
“Deve, benimle sürülmez.” (el-Askerî, 1988: II, s.100).
Yaşlanıp güçsüzleşen ve yakınları tarafından önemsenmeyen
insanlar için söylenen bir meseldir. Türkçe’de “Kurt kocayınca
köpeğin maskarası olur.” atasözüyle ifadesini bulmaktadır.
ه
َْنت ط ْق ب
ه ي
َ ط ْل ذْيل
َم ْن ي
“Kuyruğu uzun olan kişi konuşulur.” (el-Askerî, 1988: II,
s.205).
Serveti arttıkça artan ve o kişinin artan bu serveti sebebiyle
insanların arkasından konuştukları kimseler için söyenir. Türkçe’de
“Doğruyu söylemek, bana bir dost bırakmadı.” (el-Askerî, 1988: II, s.365).
Doğru sözlü olan kişilerin, toplumda sevilmediğini ifade eden bir meseldir. Türkçe’de
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”, “Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek”,
“doğru söz acıdır” atasözleriyle ifadesini bulmaktadır.
9
“İnsanlar, bilmedikleri şeylerin düşmanıdır.” (el-Askerî, 1988:
II, s.240).
İnanılan değerleri yeterince tanımamanın, o değerlere karşı
önyargılı ve olumsuz davranışları doğuracağını ifade etmektedir.
Türkçede “kişi, bilmediğinin düşmanıdır” şeklinde ifade edilmektedir.
ب وأش َر ب
ليس ك َّل أوا ن أحل
“Her kaba süt sağıp içmem.” (el-Askerî, 1988: I, s.156).
Birşeyin yapılmasını engellemek, yapılmasına mani olmak için
söylenen bir meseldir. Olur olmaz herşeyi makul görüp yapılan işi
boşa çıkarmaya değmeyeceğini ifade etmektedir. Türkçede “ekmekten
kaşık olur ama, her yoğurdun hakkına değil.” Yani, her iş elverişsiz
araçla yürütülemez, şeklinde ifade edilmektedir. Biraz da “her kuşun
eti yenmez” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع لي صديقا.
َد
لم ي
إ ّن قو َل الح ّق
“Doğruyu söylemek, bana bir dost bırakmadı.” (el-Askerî,
1988: II, s.365).
Doğru sözlü olan kişilerin, toplumda sevilmediğini ifade eden
bir meseldir. Türkçe’de “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”,
“Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek”, “doğru söz acıdır”
atasözleriyle ifadesini bulmaktadır.

ّا
َ ْد حب
ً ت ْزد
ّا
ز ْر غب
“Seyrek ziyaret et ki sevgin artsın.” (el-Askerî, 1988: I, s.411).
Türkçemizde “çok muhabbet tez ayrılık getirir” atasözüyle
ifadesini bulmaktadır.
ي الجم ل
قاد ب
قد ال ي
“Deve, benimle sürülmez.” (el-Askerî, 1988: II, s.100).
Yaşlanıp güçsüzleşen ve yakınları tarafından önemsenmeyen
insanlar için söylenen bir meseldir. Türkçe’de “Kurt kocayınca
köpeğin maskarası olur.” atasözüyle ifadesini bulmaktadır.
ه
َْنت ط ْق ب
ه ي
َ ط ْل ذْيل
َم ْن ي
“Kuyruğu uzun olan kişi konuşulur.” (el-Askerî, 1988: II,
s.205).
Serveti arttıkça artan ve o kişinin artan bu serveti sebebiyle
insanların arkasından konuştukları kimseler için söyenir. Türkçe’de
“Seyrek ziyaret et ki sevgin artsın.” (el-Askerî, 1988: I, s.411).
Türkçemizde “çok muhabbet tez ayrılık getirir” atasözüyle ifadesini bulmaktadır.
194 / Yrd. Doç. Dr. Muhammet Selim İPEK EKEV AKADEMİ DERGİSİ
9
“İnsanlar, bilmedikleri şeylerin düşmanıdır.” (el-Askerî, 1988:
II, s.240).
İnanılan değerleri yeterince tanımamanın, o değerlere karşı
önyargılı ve olumsuz davranışları doğuracağını ifade etmektedir.
Türkçede “kişi, bilmediğinin düşmanıdır” şeklinde ifade edilmektedir.
ب وأش َر ب
ليس ك َّل أوا ن أحل
“Her kaba süt sağıp içmem.” (el-Askerî, 1988: I, s.156).
Birşeyin yapılmasını engellemek, yapılmasına mani olmak için
söylenen bir meseldir. Olur olmaz herşeyi makul görüp yapılan işi
boşa çıkarmaya değmeyeceğini ifade etmektedir. Türkçede “ekmekten
kaşık olur ama, her yoğurdun hakkına değil.” Yani, her iş elverişsiz
araçla yürütülemez, şeklinde ifade edilmektedir. Biraz da “her kuşun
eti yenmez” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع لي صديقا.
َد
لم ي
إ ّن قو َل الح ّق
“Doğruyu söylemek, bana bir dost bırakmadı.” (el-Askerî,
1988: II, s.365).
Doğru sözlü olan kişilerin, toplumda sevilmediğini ifade eden
bir meseldir. Türkçe’de “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”,
“Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek”, “doğru söz acıdır”
atasözleriyle ifadesini bulmaktadır.

ّا
َ ْد حب
ً ت ْزد
ّا
ز ْر غب
“Seyrek ziyaret et ki sevgin artsın.” (el-Askerî, 1988: I, s.411).
Türkçemizde “çok muhabbet tez ayrılık getirir” atasözüyle
ifadesini bulmaktadır.
ي الجم ل
قاد ب
قد ال ي
“Deve, benimle sürülmez.” (el-Askerî, 1988: II, s.100).
Yaşlanıp güçsüzleşen ve yakınları tarafından önemsenmeyen
insanlar için söylenen bir meseldir. Türkçe’de “Kurt kocayınca
köpeğin maskarası olur.” atasözüyle ifadesini bulmaktadır.
ه
َْنت ط ْق ب
ه ي
َ ط ْل ذْيل
َم ْن ي
“Kuyruğu uzun olan kişi konuşulur.” (el-Askerî, 1988: II,
s.205).
Serveti arttıkça artan ve o kişinin artan bu serveti sebebiyle
insanların arkasından konuştukları kimseler için söyenir. Türkçe’de
“Deve, benimle sürülmez.” (el-Askerî, 1988: II, s.100).
Yaşlanıp güçsüzleşen ve yakınları tarafından önemsenmeyen insanlar için söylenen
bir meseldir. Türkçe’de “Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.” atasözüyle ifadesini
bulmaktadır.
9
“İnsanlar, bilmedikleri şeylerin düşmanıdır.” (el-Askerî, 1988:
II, s.240).
İnanılan değerleri yeterince tanımamanın, o değerlere karşı
önyargılı ve olumsuz davranışları doğuracağını ifade etmektedir.
Türkçede “kişi, bilmediğinin düşmanıdır” şeklinde ifade edilmektedir.
ب وأش َر ب
ليس ك َّل أوا ن أحل
“Her kaba süt sağıp içmem.” (el-Askerî, 1988: I, s.156).
Birşeyin yapılmasını engellemek, yapılmasına mani olmak için
söylenen bir meseldir. Olur olmaz herşeyi makul görüp yapılan işi
boşa çıkarmaya değmeyeceğini ifade etmektedir. Türkçede “ekmekten
kaşık olur ama, her yoğurdun hakkına değil.” Yani, her iş elverişsiz
araçla yürütülemez, şeklinde ifade edilmektedir. Biraz da “her kuşun
eti yenmez” atasözüyle anlamca benzeşmektedir.
َع لي صديقا.
َد
لم ي
إ ّن قو َل الح ّق
“Doğruyu söylemek, bana bir dost bırakmadı.” (el-Askerî,
1988: II, s.365).
Doğru sözlü olan kişilerin, toplumda sevilmediğini ifade eden
bir meseldir. Türkçe’de “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”,
“Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek”, “doğru söz acıdır”
atasözleriyle ifadesini bulmaktadır.

ّا
َ ْد حب
ً ت ْزد
ّا
ز ْر غب
“Seyrek ziyaret et ki sevgin artsın.” (el-Askerî, 1988: I, s.411).
Türkçemizde “çok muhabbet tez ayrılık getirir” atasözüyle
ifadesini bulmaktadır.
ي الجم ل
قاد ب
قد ال ي
“Deve, benimle sürülmez.” (el-Askerî, 1988: II, s.100).
Yaşlanıp güçsüzleşen ve yakınları tarafından önemsenmeyen
insanlar için söylenen bir meseldir. Türkçe’de “Kurt kocayınca
köpeğin maskarası olur.” atasözüyle ifadesini bulmaktadır.
ه
َْنت ط ْق ب
ه ي
َ ط ْل ذْيل
َم ْن ي
“Kuyruğu uzun olan kişi konuşulur.” (el-Askerî, 1988: II,
s.205).
Serveti arttıkça artan ve o kişinin artan bu serveti sebebiyle
insanların arkasından konuştukları kimseler için söyenir. Türkçe’de
“Kuyruğu uzun olan kişi konuşulur.” (el-Askerî, 1988: II, s.205).
Serveti arttıkça artan ve o kişinin artan bu serveti sebebiyle insanların arkasından konuştukları
kimseler için söyenir. Türkçe’de “zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış”
atasözüyle ifade edilmektedir.
10
“zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış” atasözüyle ifade
edilmektedir.
َا ر ب ي ْع ت
ْع د
جا ري ول ْم أب
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I,
s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden
kişiler için söylenmektedir. Türkçe’deki “ev alma, komşu al”
atasözüyle anlamdaştır.

َمة
َ
َعْبد َصري خه أ
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet
uman kimseler için söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı”
sözüyle ifadesini bulmaktadır.
ّ ة
َصي
َصا من الع
الع
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır.
Türkçe’de “Hık demiş, burnundan düşmüş” atasözüyle ifade
edilmektedir.
ْب
َا ْخل
َ ْغ ل ْب ف
إذا ل ْم ت
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I,
s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
ال سكو ت أ خو ال ّرضا
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I,
s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)”
sözüyle anlamdaştır.
ْستَ ْدَر ك
ت ال ي
الفائ
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II,
s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
َ ْو م َغد
َم َع الي
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I, s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden kişiler için söylenmektedir.
Türkçe’deki “ev alma, komşu al” atasözüyle anlamdaştır.
10
“zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış” atasözüyle ifade
edilmektedir.
َا ر ب ي ْع ت
ْع د
جا ري ول ْم أب
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I,
s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden
kişiler için söylenmektedir. Türkçe’deki “ev alma, komşu al”
atasözüyle anlamdaştır.

َمة
َ
َعْبد َصري خه أ
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet
uman kimseler için söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı”
sözüyle ifadesini bulmaktadır.
ّ ة
َصي
َصا من الع
الع
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır.
Türkçe’de “Hık demiş, burnundan düşmüş” atasözüyle ifade
edilmektedir.
ْب
َا ْخل
َ ْغ ل ْب ف
إذا ل ْم ت
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I,
s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
ال سكو ت أ خو ال ّرضا
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I,
s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)”
sözüyle anlamdaştır.
ْستَ ْدَر ك
ت ال ي
الفائ
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II,
s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
َ ْو م َغد
َم َع الي
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet uman kimseler için
söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı” sözüyle ifadesini bulmaktadır.
10
“zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış” atasözüyle ifade
edilmektedir.
َا ر ب ي ْع ت
ْع د
جا ري ول ْم أب
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I,
s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden
kişiler için söylenmektedir. Türkçe’deki “ev alma, komşu al”
atasözüyle anlamdaştır.

َمة
َ
َعْبد َصري خه أ
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet
uman kimseler için söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı”
sözüyle ifadesini bulmaktadır.
ّ ة
َصي
َصا من الع
الع
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır.
Türkçe’de “Hık demiş, burnundan düşmüş” atasözüyle ifade
edilmektedir.
ْب
َا ْخل
َ ْغ ل ْب ف
إذا ل ْم ت
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I,
s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
ال سكو ت أ خو ال ّرضا
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I,
s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)”
sözüyle anlamdaştır.
َ ْدَر ك
ْست
ت ال ي
الفائ
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II,
s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
َ ْو م َغد
َم َع الي
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır. Türkçe’de “Hık demiş,
burnundan düşmüş” atasözüyle ifade edilmektedir.
10
“zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış” atasözüyle ifade
edilmektedir.
َا ر ب ي ْع ت
ْع د
جا ري ول ْم أب
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I,
s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden
kişiler için söylenmektedir. Türkçe’deki “ev alma, komşu al”
atasözüyle anlamdaştır.

َمة
َ
َعْبد َصري خه أ
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet
uman kimseler için söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı”
sözüyle ifadesini bulmaktadır.
ّ ة
َصي
َصا من الع
الع
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır.
Türkçe’de “Hık demiş, burnundan düşmüş” atasözüyle ifade
edilmektedir.
ْب
َا ْخل
َ ْغ ل ْب ف
إذا ل ْم ت
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I,
s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
ال سكو ت أ خو ال ّرضا
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I,
s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)”
sözüyle anlamdaştır.
ْستَ ْدَر ك
ت ال ي
الفائ
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II,
s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
َ ْو م َغد
َم َع الي
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I, s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
10
“zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış” atasözüyle ifade
edilmektedir.
َا ر ب ي ْع ت
ْع د
جا ري ول ْم أب
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I,
s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden
kişiler için söylenmektedir. Türkçe’deki “ev alma, komşu al”
atasözüyle anlamdaştır.

َمة
َ
َعْبد َصري خه أ
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet
uman kimseler için söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı”
sözüyle ifadesini bulmaktadır.
ّ ة
َصي
َصا من الع
الع
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır.
Türkçe’de “Hık demiş, burnundan düşmüş” atasözüyle ifade
edilmektedir.
ْب
َا ْخل
َ ْغ ل ْب ف
إذا ل ْم ت
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I,
s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
ال سكو ت أ خو ال ّرضا
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I,
s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)”
sözüyle anlamdaştır.
َ ْدَر ك
ْست
ت ال ي
الفائ
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II,
s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
َ ْو م َغد
َم َع الي
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I, s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)” sözüyle anlamdaştır.
TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ İLE EŞANLAMLI ARAP MESELLERİ 195
10
“zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış” atasözüyle ifade
edilmektedir.
َا ر ب ي ْع ت
ْع د
جا ري ول ْم أب
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I,
s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden
kişiler için söylenmektedir. Türkçe’deki “ev alma, komşu al”
atasözüyle anlamdaştır.

َمة
َ
َعْبد َصري خه أ
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet
uman kimseler için söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı”
sözüyle ifadesini bulmaktadır.
ّ ة
َصي
َصا من الع
الع
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır.
Türkçe’de “Hık demiş, burnundan düşmüş” atasözüyle ifade
edilmektedir.
ْب
َا ْخل
إذا ل ْم تَ ْغ ل ْب ف
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I,
s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
ال سكو ت أ خو ال ّرضا
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I,
s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)”
sözüyle anlamdaştır.
َ ْدَر ك
ْست
ت ال ي
الفائ
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II,
s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
َ ْو م َغد
َم َع الي
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II, s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
10
“zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış” atasözüyle ifade
edilmektedir.
َا ر ب ي ْع ت
ْع د
جا ري ول ْم أب
“Evimi satmadım, komşumu sattım.” (el-Askerî, 1988: I,
s.179).
Komşusunun kötü davranışlarından dolayı evini terk eden
kişiler için söylenmektedir. Türkçe’deki “ev alma, komşu al”
atasözüyle anlamdaştır.

َمة
َ
َعْبد َصري خه أ
“Kölenin yardımcısı cariye!” (el-Askerî, 1988: II, s.36).
Hakir olup, kendisi gibi olan birisinden yardım isteyen, medet
uman kimseler için söylenir. Türkçe’de “Bozacının şahidi şıracı”
sözüyle ifadesini bulmaktadır.
ّ ة
َصي
َصا من الع
الع
“Asâ, asâcıktan olur.” (el-Askerî, 1988: II, s.37).
Bir kişinin babasına benzerliğini ifade etmek için kullanılır.
Türkçe’de “Hık demiş, burnundan düşmüş” atasözüyle ifade
edilmektedir.
ْب
َا ْخل
َ ْغ ل ْب ف
إذا ل ْم ت
“Galip gelemezsen tırmala (pençe vur).” (el-Askerî, 1988: I,
s.58).
Türkçe’de “yağmasan da gürle” sözüyle anlamını bulmaktadır.
ال سكو ت أ خو ال ّرضا
“Susmak, rıza göstermenin kardeşidir.” (el-Askerî, 1988: I,
s.425).
Türkçe’de “Sukût, ikrardandır. (Susmak, kabul etmektir.)”
sözüyle anlamdaştır.
َ ْدَر ك
ْست
ت ال ي
الفائ
“Geçmişte olan şey, telafi edilemez.” (el-Askerî, 1988: II,
s.88).
Türkçe’de “olmuşa çare bulunmaz” atasözüyle ifade edilebilir.
َ ْو م َغد
الي ع َم” َBugünün yarını da vardır.” (el-Askerî, 1988: II, s.227).
Yapılan birişin sonucunun düşünülmesinin gerekliliğini ifade için kullanılır.Türkçe’de
de aynı şekilde ifade edilir.
11
“Bugünün yarını da vardır.” (el-Askerî, 1988: II, s.227).
Yapılan bir işin sonucunun düşünülmesinin gerekliliğini ifade
için kullanılır. Türkçe’de de aynı şekilde ifade edilir.
ه
َ ّر ْت َعْين
ما هو في ه ق
َع ب
َن
َم ْن ق
“İçinde bulunduğu duruma rıza gösteren kişinin gözü aydın
olur.” (el-Askerî, 1988: I, s.401).
Türkçe’de “aza kanaat etmeyen, çoğu bulamaz” atasözüyle
ifadesini bulur.
َ ْعني وا ْس َم عي يا جا َرة
ّا َك أ
إي
“Seni kasdediyorum ama komşum sen dinle!” (el-Askerî,
1988: I, s.30).
Gördüğü bir kızın güzelliği karşısında etkilenen ve ona aşık
olan; fakat ona iltifat etmekten utandığı için onun yanında başka birine
iltifat eden bir kimseyi anlatmaktadır. Türkçe’de “Kızım sana
söylüyorum, gelinim sen anla” şeklinde ifade edilebilir.
Sonuç
Meseller, bir toplumunu sosyal, dinî ve psikolojik yapısı
hakkında sağlam ve güvenilir bilgiler veren kültürel ve edebî bir miras
olarak dünya ülkelerinde büyük bir önem arzetmektedir. Meseller,
Türk ve Arap toplumlarında da kaynağını aynı dinden ve benzer
sosyal yaşamdan alması yönüyle toplumsal ve dinî değerler
noktasında ortak özellikler arzetmektedir. Bu da sosyal ve dinî hayatın
içerisinde, yaşanılan tecrübelerin veciz ifadelerle aktarılmasında
benzer yönlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu yönüyle, Türk -
Arap meselleri ve deyimleri her ne kadar lafız yönüyle birbirinden
farklı olsa da anlamları bakımından benzer mesajlar vermektedir.
Böylece her iki dildeki mesellerin çoğu birbiriyle örtüşmekte ve aynı
sosyal, toplumsal ve dinî değerlere vurgu yapıldığı görülmektedir.
“İçinde bulunduğu duruma rıza gösteren kişinin gözü aydın olur.” (el-Askerî, 1988: I,
s.401).
Türkçe’de “aza kanaat etmeyen, çoğu bulamaz” atasözüyle ifadesini bulur.
11
“Bugünün yarını da vardır.” (el-Askerî, 1988: II, s.227).
Yapılan bir işin sonucunun düşünülmesinin gerekliliğini ifade
için kullanılır. Türkçe’de de aynı şekilde ifade edilir.
ه
َ ّر ْت َعْين
ما هو في ه ق
َع ب
َن
َم ْن ق
“İçinde bulunduğu duruma rıza gösteren kişinin gözü aydın
olur.” (el-Askerî, 1988: I, s.401).
Türkçe’de “aza kanaat etmeyen, çoğu bulamaz” atasözüyle
ifadesini bulur.
َ ْعني وا ْس َم عي يا جا َرة
ّا َك أ
إي
“Seni kasdediyorum ama komşum sen dinle!” (el-Askerî,
1988: I, s.30).
Gördüğü bir kızın güzelliği karşısında etkilenen ve ona aşık
olan; fakat ona iltifat etmekten utandığı için onun yanında başka birine
iltifat eden bir kimseyi anlatmaktadır. Türkçe’de “Kızım sana
söylüyorum, gelinim sen anla” şeklinde ifade edilebilir.
Sonuç
Meseller, bir toplumunu sosyal, dinî ve psikolojik yapısı
hakkında sağlam ve güvenilir bilgiler veren kültürel ve edebî bir miras
olarak dünya ülkelerinde büyük bir önem arzetmektedir. Meseller,
Türk ve Arap toplumlarında da kaynağını aynı dinden ve benzer
sosyal yaşamdan alması yönüyle toplumsal ve dinî değerler
noktasında ortak özellikler arzetmektedir. Bu da sosyal ve dinî hayatın
içerisinde, yaşanılan tecrübelerin veciz ifadelerle aktarılmasında
benzer yönlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu yönüyle, Türk -
Arap meselleri ve deyimleri her ne kadar lafız yönüyle birbirinden
farklı olsa da anlamları bakımından benzer mesajlar vermektedir.
Böylece her iki dildeki mesellerin çoğu birbiriyle örtüşmekte ve aynı
sosyal, toplumsal ve dinî değerlere vurgu yapıldığı görülmektedir.
“Seni kasdediyorum ama komşum sen dinle!” (el-Askerî, 1988: I, s.30).
Gördüğü bir kızın güzelliği karşısında etkilenen ve ona aşık olan; fakat ona iltifat
etmekten utandığı için onun yanında başka birine iltifat eden bir kimseyi anlatmaktadır.
Türkçe’de “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” şeklinde ifade edilebilir.
Sonuç
Meseller, bir toplumunu sosyal, dinî ve psikolojik yapısı hakkında sağlam ve güvenilir
bilgiler veren kültürel ve edebî bir miras olarak dünya ülkelerinde büyük bir önem
arzetmektedir. Meseller, Türk ve Arap toplumlarında da kaynağını aynı dinden ve benzer
sosyal yaşamdan alması yönüyle toplumsal ve dinî değerler noktasında ortak özellikler
arzetmektedir. Bu da sosyal ve dinî hayatın içerisinde, yaşanılan tecrübelerin veciz ifadelerle
aktarılmasında benzer yönlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu yönüyle,
Türk - Arap meselleri ve deyimleri her ne kadar lafız yönüyle birbirinden farklı olsa da
anlamları bakımından benzer mesajlar vermektedir. Böylece her iki dildeki mesellerin
çoğu birbiriyle örtüşmekte ve aynı sosyal, toplumsal ve dinî değerlere vurgu yapıldığı
görülmektedir.
KAYNAKÇA
Çögenli, S., Demirayak, K. (2000). Arap edebiyatında kaynaklar, Erzurum: Atatürk Üniversitesi
Fen – Edebiyat Fakültesi Yayını.
196 / Yrd. Doç. Dr. Muhammet Selim İPEK EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Demirayak, K. (2009). Arap Edebiyat Tarihi I, Câhiliye Dönemi, Ankara: Fenomen
Yayınları.
DİA, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (1988 - 2013). I – XXXVIII, İstanbul,
(Yayımı devam ediyor).
Ebû Hilâl el-Askerî (Hasan b. Abdullah),(1408/1988). Cemheretu’l-emsâl I-II, Beyrut:
nşr. Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye.
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm, (1980). Kitâbu’l-emsâl, Mekke: thk. Abdulmecid Kattâş.
el-Meydânî, (Ebû’l-Fadl Ahmed b. Muhammed), Mecma’u’l-emsâl, nşr.M. Muhyiddin
Abdulhamid, I – II, Beyrut, tsz.
Ferrûh, ‘Umer, (1981). Târîhu’l-edebi’l-arabî, I-VI, Beyrut: Dâru’l-ilm.
Furat, A. S. (1996). Arap edebiyatı tarihi I, İstanbul: nşr. Edebiyat Fakültesi Basımevi.
Halaylı, Kemal, (1998). Mu’cemu kunûzi’l-emsâl ve’l-hikemi’l-Arabiyye, (en-Nesriyye
ve’ş-Şi’riyye), Lübnan.
İbn Kuteybe, (1983). eş-Şi’r ve’ş-şu’arâ, I-II, Beyrut.
İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab I - XV, nşr. Dâr Sâdır, Beyrut.
Katâmîş, Abdulmecit, (1408/1988). el-Emsâlu’l-Arabiyye, Dımaşk.
Mûsâ eş-Şerîf, (1999). Mu’cemu’l-mustelehât ve’t-terâkîb ve’l-Emsâli’l-Mütedâvele,
Cidde.
Şalak, Ali, (1991). Merâhilu tatavvuri’n-nesri’l-Arabiyyî fi nemâzicih I-III, Beyrut.
Talîmât, Gâzi, el-Aşkar, İrfan, (1412/1992). el-Edebu’l-câhilî, kadayahu, eğrâduhu,
‘A’lâmuhu, Funûnuhu, Dımaşk.
.
. .
. .
. . . . .

Konular