XVHI. YÜZYILDA GRERÇEDEN YAPILA N TERCÜMELER V E ES'AD EFENDl'Nl N FİZİKA TERCÜMESİ ÜZERÎNE BAZI TESPİTLER

XVHI. YÜZYILDA GRERÇEDEN YAPILA N TERCÜMELER V E
ES'AD EFENDl'Nl N FİZİKA TERCÜMESİ ÜZERÎNE
BAZI TESPİTLER
Mahmut Kaya
Giri§ :
Hiç şüphesiz fıtratta tekâmül esastır.Her canlı kendi hayat
vetiresi içinde değişerek geüşir. Bu genel prensip canlılar için olduğu
kadar toplumlar için de geçerlidir. Inaan topluluklarının tekâmülünde
ve medeniyetlerin kurulup gelişmesinde rol oynayan en
önemli faktör doğal çevre, ondan da önemlisi- her ne şekilde olursa
olsun- toplumlar arasındaki etkileşimdir. Zira ferd olarak insan
kendi kendine yeterli olamadığı gitti toplumlar da kendi kendilerine
yeterli değillerdir. Her şeyi kendinde arayan kapalı bir toplum ve
bütün etkilere kapısını açmasını bilmeyen bir millet yeni birşey yaratamaz.
Dolayısıyla tarihte görülen medeniyetlerin büyüklük ve
sürekliliği ilim, fikir ve sanat hareketlerine, yapıcı ve yaratıcı etkilere
açık olmalarıyla doğru orantılıdır. Bu gerçekten hareketle denebilir
ki medeniyetlerin kurulup gelişmesinde, ilim ve tekniğin
ilerlemesinde ve toplumlar arasındaki her çeşit etkileşimde en önemli
etkenlerden biri tercüme olayıdır. Tarihte görülen büyük fikir ve
uyanış hareketlerinin temelinde hep bu gerçek yatmaktadır.
Nitekim antik Yunan ilim ve felsefesinin gelişmesinde Mezopotamya
ve Mısır medeniyetlerinin büyük payı vardır. Vlli. yüzyılda
İslâm dünyasında başlayan ve beşyüz yıl devam eden ilim ve
felsefe hareketlerinde Grekçe ve Süryanca'dan yapılan tercümelerin
ne derece olumlu etkiler yaptığı bugün örnekleriyle ortadadır.
Nitekim Abbasî halifesi Me'mun'un 830 yılında Bağdat'ta kurdurduğu
Beytü'Hıikme ve oradaki altmış dört kişilik mütercim kad-
184
rosunun verimli çalışmaları1
dünya ilim ve (kültür tarihinde iz bı­
rakan örnek Ibir hareket olarak anılmaktadır. Nihayet Batı'da rö-
nesansı hazırlayan etkenler arasında, İslâm ilim ve felsefesine ait
birçok eserin Latince'ye yapılan tercümelerinin önemli rol oynadığı
bugün artık tartışmasız kabul edilmektedir.
Osmanlı tarihinde de zaman zaman benzer teşebbüslerin mevcut
olduğunu bilmekteyiz. Mesela bunlardan biri XVIII. yüzyılın
ilk yarısında sadrıazam Nevşehirli İbrahim Paşa'nın kurdurduğu 25
kişiliktereüme heyeti, diğeri de XIX. asrın ikinci yarısında Padişah
Aıbdülaziz zamanında kurulan tercüme komisyonudur. Abdülaziz
zamanındaki komisyon hiçbir çalışma yapamadan dağılmışsa da
İbrahim Paşa'nın kurdurduğu heyetin Arapça, Farsça ve Grekçe'­
den yaptığı tercümeler çok verimli olmuştur2
.
Komisyonlar halinde çalıştığı anlaşılan bu heyetin Arapça ve
Farsça'dan Türkçe'ye yaptığı tercümeler çok iyi bilindiği halde
Grekçe'den Arapça'ya yapılan tercümeler üzerinde yeterince dumlmamıştır.Bugüne
kadar bu alandaki çevirilerin Yanyalı Es'ad Efendi
tarafından yapıldığı bilinmekteydi. Fakat bulduğumuz bir arşiv
belgesi, Türk kültür tarihinin karanlıkta kalan bu alanını aydınlatmış,
Es'ad Efendi'nin bu tercümeleri tekbaşına yapmadığım,
onun maiyyetinde çeviri yapan Hıristiyan azınlıktan bazılarının da
bulunduğunu ortaya koymuştur. Aşağıda metnini sunduğumuz belgeden
anlaşılacağı gibi o dönemdeki Osmanlı hükümeti, âdeta IX.
yüzyılda halife Me'mun'un Beytü'l-hikme'deki mütercim kadrosuna
tanıdığı imtiyazlara denk bir imtiyaz tanımıştır. Başbakanlık Osmanlı
Arşiv Daire Başkanlığı Bâb-ı Defterî Cizye Muhasebesi'ndeki
bu belgeye göre daha önce Aristoteles'in eserlerinin ve ibu eserlere
loannis Kuttinius'un yaptığı şerhlerin tercüme edilmesinde görev
almış olan Karabet Veled-i Spatroti isimli bir zimmiye, aldığı ücretin
dışında hayat boyu kendisinin, oğulları ve iki hizmetçisinin
1 Bu mütercimler Grekçe, Süryanca, Farsça, Sanskritçe ve Nabatça olmak
üzere be§ dilden çeviri yapıyorlardı. Îbnü'n-Nedîm'in verdiği listeye göre
kırk yedi M§1 Grekçe ve Süryanca'dan, on yedi kişi Farsça'dan, ikHtigl Sansknitce'den
ve bir kigi de Nabatça'dan Arapça'ya ıtercüme yapmaktaydı (bk. el¬
Fihrist, s. 340-342).
2 ibrahim Baha'nın kurdurduğu tercüme heyetd hakkında bilgi için bk.,
R&aid, Tdrih, a, 368-361,
18S
her çeşit vergiden muaf tutulduklarına dair berat verilmiştir. Belgeden
anlaşıldığına göre, daha önce kendisine verilmiş olan berattan
bir müddet sonra Karabet Veled-İ Spatroti Efendi, cizye memurlarının
kendisinden vergi talebinde bulundukları iddiasıyla Osmanlı
hükümetine baş vurmuş, hükümet de İstanbul ve diğer kadılara
hitaben ona 1724 (1136) tarihini taşıyan aşağıdaki beratı vermiş
ve bu berat 1741 (1154) yılında tekrar teyit edilmiştir.
BERA T BELGESİ
istanbul ve-ve-ve- kadılarına hitaben
Karabet Veled-i Spatroti nam zimmi bundan akdem reis-i hü-
kema olan Muallim-i evvel Aristo kütübünün ve Şenh-i Kuttinius'un
tercümeleri hizmetinde olup, bu makûle hizmette bulunanlara muafiyeti
müş'ir berat verilügelüp, sebkat iden hizmeti mukabelesinde
müste'men elçileri tercümanlarının muâfiyeti misillü kendü ve oğulları
ve iki nefer hizmetkârları cizyeden muaf iken, cizyedâr kolcı-
ları tarafından nıugâyir-i muâf-nâme-i hümâyun cizye talehiyle rencide
ve teaddî olunmak üzre haraç muhasebesine kayd ve emr-i şerifim
rica idüp bildirdüği eeilden, hazîne-i âmirem defterlerine nazar
olundukta, mesrur Karabet Veled-i Spatroti kendüsi ve oğulları
ve iki nefer hizmetkârları,haraç ve avarız ve kaaaâbiye akçesi
ve şâir rüsum ve tekâlif-i örfiyye teklifi ile rencide olunmaya. Ve
«kul, câriye istihdam idermişsin» deyu kimesne haraç ve rüsum
talep eylemeye. Ve melbûsat ve mefruşat ve me'kûlat ve meşrubatına
kimesne dahi eylemeyüp afv olunup ve rüsum-i gümrük ve bac
talep olunmaya. Ve evine askerîden konak konmaya. Ve kendü ba­
ğından hasıl olan şıradan hamr eminleri ve sairleri olageldüği üzre
fuçi akçesi talep itmeyüp kendüsi ve evladı te tasarrufunda olan
cariyeleri haraç ve avârızden ve kassab akçesinden ve resm-i masdariyyeden
ve tekâlîf-i örfiyyenin cümlesinden muaf ve müsellem
olup mezkurdan şirret da'va ider olur ise Âsitâne-i Saâdet'e havale
birle şirret ve tezvîrat ittirilmeyüp, daima işbu nişan-ı hümayunumun
mazmun-ı münifi ile amelolunup, hilâfına rıza ve cevaz
gösterilmeye, deyu nişân-ı hümâyun virildüği derkenar olunup i'Iâm
olundukda imdi mucebince muaf-nâme-i hümâyunun mugayiri cizye
mütâlebesiyle teaddî ve rencide ittirilmemek içün şurûtiyle müekked
186
hükm-i fermân-ı âlî sâdır olmağın vech-i meşruh üzre emr-L şerife
yazılmak içün işbu berat virildi. Sene 1136 fî 23 C.
Önceki beratın üzerine, on yedi yıl sonra 1741 tarihinde bu
beratın geçersiz olduğuna dair 'bir emir bulunmadığı için yenilendiğini
bildiren şu kayıt düşülmüştür: «Hilâfına emr-i ahar yoğise
tecdid ola deyu ferman-ı âlî olmağın teedid olunmuştur. 1154 fî Ra
15»
Gerçi Osmanlılarda Fatih döneminden itibaren zaman zaman
Latince ve Grekçe'den bazı tercümelerin yapıldığı biliniyorsa da
özellikle felsefe ve mantık alanında Grekçe'den Arapça'ya ilk tercüme
yapan Es'ad Efendi'nin başkanlığım yaptığı komisyon olmalı.
Biz bu yazımızda XVIII. yüzyılın en seçkin bilgin ve mütefekkir
tipini temsil eden Es'ad Efendi'yi ve onun Aristoteles'in Fizika adlı
eserinin tercüme ve şerhini tanıtmaya çalışacağız.
Es'ad EfentM'nin Hayatı :
Es'ad Efendi Yahya'da doğmuş, babasının adı Ali, büyük babasımnki
Osman'dır. Çoğu Osmanlı âlimi gibi onun da doğum tarihi
belli değildir, ilk ve orta öğrenimini Yanya'da yaparken bu sı­
rada Grekçe'yi de öğrenmiş, ayrıca Yanya müftüsü Mehmet Efendi'den
Arapça'yı ve yine Yanya müftülerinden İbrahim Efendi'den
dinî ilimleri, tahsil etmiştir. Daha sonra yüksek öğrenim yapmak
üzere 1687'de İstanbul'a giden Es'ad Efendi, Akşehirli-zâde İbrahim
Efendi'nin derslerine devam ederek üstün derece ile icazet almış­
tır. Bu sırada pozitif ilimlere büyük bir ilgi duymuş, icazet aldıktan
sonra Tekirdağ eski müftüsü Mehmed Efendi'den matematik
ve astronomi, devrin en ünlü astronomi bilginlerinden olan müneccımbaşı
Mehmet Efendi'den Öklid geometrisini okuyarak irtifa alma
ve usturlup kullanmayı öğrenmişti. Ayrıca istanbul'da bazı kimselerden
Latince dersleri alarak bu dili de çok iyi öğrendiği kendi
ifadelerinden anlaşılmaktadır. Doğu kültür ve edebiyatının vazge­
çilmez dili olan Farsçayı da Molla Müncil'den okudu3
.
Es'ad Efendi'nin keskin bir zekâ, üstün bir b aşarı ve engin bir
bilgi potansiyeline sahip olduğunu haber alan şeyhülislâm Said-
3 Es'ad Efendi'nin biyografisi kakında enk eski kaynak, çağda»} ve dostu
Tezkire yazarı Sâlim'dlr (bk., Tezkire, s. 76-80).
187
zâde Feyzullah Efendi 1691 yılında kendisine mülâzemet usuliyle
müderrislik verdi. Nihayet 1699 tarihinde girdiği müderrislik imtihanında
hüyük bir basan göstererek «îbtidâ-i hâriç» rütbesiyle
Dârü'l-hadîs-i Süleyman Ağa medresesine müderris oldu4
. Bu tarihten
itibaren sürekli bir şekilde terfi ederek 1720'de «Mûsıla-i
Süleymaniye» rütbesiyle Eyüp Sultan medresesi müderrishğine tayin
olundu. 1721'de Aristoteles'in Fizika adlı eserini tercüme etmek
üzere bizzat Sadrıazam Nevşehirli ibrahim Pagatarafmdan görevlendirildi.
1275 yıhnda kendisine Galata kadılığı tevcih olundu.
1727'de matbaanın ilk kuruluşunda musahhih olarak vazife yapan
Es'ad Efendi, 1731 yılında vefat etti.
XVIII. yüzyıl Osmanlı Türkiyesinde âlim ve filozof tipini bütün
boyutlarıyla şahsında temsil eden Es'ad Efendi «devrin Fârâbîsis
ve «Muallim-i sâlis» gibi unvanlarla anılmaktaydı. Bilindiği gibi
muallim-i evvel Aristoteles, muallim-i sânî ise Fârâbî'dir. Fakat
Muallim-i sâlia'in kim olduğu hususu tartışmalara konu olmuş, İranlılar
Ibn Miskeveyh ve Sadreddin Şîrâzî'ye; Türkler ise Es'ad Efendi'ye
bu unvanı layık görmüşlerdir. Uç dilde şâir olan Es'ad Efendi'nin
Türkçe, Arapça ve Farsça olarak yazdığı şiirleri vardır 6
.
Eserleri :
Bugün için eserlerinin sayısını tam olarak bilememekteyiz5
.
Çağdışı ve dostu olan Tezkire yazarı Salim diyor ki : «Kütüb-i kei
Es'ad Efendi'ye gerek mülâzemet verilmesinde, gerekse müderris olarak
atanmasında Şeyhülislâm Feyzullah Efendl'nln bllylik ölçüde desteği olmuştur,
özellikle onun «iabât-ı vâcib» konusunda yazdığı haşiye Şeyhülislâm'in dikkatini
çekmişti (bit. Tezkire, s. 76-77).
5 Dostu Salim Es'ad Efendl'nin Türkçe şiirlerinden örnekler vermekte
ve kedisinin yazdığı bir gazete nazire olmak üzere, o dönemin şairleri tarafından
yüz elli gazel yazıldığını, bunların arasında en çok beğenilenin Es'ad
Efendi'ninki olduğunu övgüyle anlatmaktadır, (bk. a.g.e., s. 70). Ayrıca onun
şiirlerinin bir divanda toplandığına dair bilgiler de mevcuttur (bk. Osmanlı
Müellifleri, 1/235).
6 Bursalı Mehmet Talür Es'ad Efendi'ye ait on eserin isimlerini zikrediyorsa
da verdiği bilgilerin gc-ğu yanlıştır. Şöyle ki: Ibn Sina'nın ünlü eş-fjifa'-
sının tercümesi olarak bir numara ile verdiği eser, gerçekte Aristoteles'in
Fl&ika'amm. Arapga.ya tercümesinden ibarettir. Yanlışlıkla kitabın üzerine
Şerhtt'ş-ljiftl yazılmış olması (bk. Es'ad Efendi Ktp., nr. 1936) bu hataya sebep
olmuştur. Ayrıca dört numara Ue verdiği Tercüme-i Kütüb-i B&mâviyye (Se-
188
sireye tahşiye-i bî nazîri ve risâle-i adîdeai, nice âsâr-ı kalemiyye
ve fevâid-i vefîresi vardır'.» Tespit edebildiğimiz kadarıyla Es'ad
Efendi kelâm ilminin önemli problemlerinden olan isbâtı vacib delilleri
üzerine er-Risâîetü'Uldhûtvyye adlı bir eser kaleme almıştır8
.
Aynı konuda Celaleddin ed-Devvânî'nin Risale fî isbâti'Tr-vâcih'i basta
olmak üzere, diğer kaynaklardan dayararlanarak Haşiye alâ Isbatil^oacib
adlı bir eser yazmıştır 9
. Ayrıca Şâhidî'nin manzum lu-
ğatına bir şerh yazmış ve metnini Grekçe'ye tercüme etmiştir.
Grekçe'den Arapça'ya çevirdiği eserler ise Porphyrius'un Isa¬
goge (İssâgûcî) adlı eseri ile Aristoteles'in Organon'unaa ilk dört
kitabı ve FisUca'sıdır.
Es'ad Efendi bu eserlerin çevirisinde loannis Kuttinius'un yazdığı
şerhleri esas almıştır. Bir Osmanlı vatandaşı olan bu şahıs Rumelili
olup Karaferye'de doğmuş, Roma'da tahsil gördükten sonra
Padua üniversitesinde felsefe hocalığı yapmış ve daha sonra Selanik
metrepolidi iken 1658'de ölmüştür. Ne varki îoannis Efendi
XVII. yüzyılın ortalarına kadar yaşadığı halde yeniçağda peripatetik
geleneğin hararetli bir savunucusudur ve yeniçağdaki fizük
devriminden âdeta habersizdir. Bu da skolastik düşüncenin, ilim
ve felsefedeki yeni gelişmelere uzun süre bigâne kaldığım göstermektedir.
1
îoannis Efendi, sekiz bölümden oluşan Fizika'mn ilk üç bölü­
münü şerh etmiş, son bes bölümünü de kısmen özet hale getirmiş­
tir. Her ne kadar Es'ad Efendi çeviride bu metni esas almışsa da
gerçekte onun çalışmasını sadece bir çeviri saymamak gerekir.
Çünkü o. Yunan ve Latin müellif ve şarihleri yanında Ibn Rüşd'ün
Fiısika üzerine yazdığı şerhden de istifade ederek yeni bîr şerh vü-
mâniye olacak) fi Hikmet-l TabUyye adlı eser ile, sekiz numaralı Tercüme-i
Kütüb-i Bemamiye li Hakim Aristo isimli eser, Aristoteles'in yukarıda adı ge­
çen eserinin tercümesinden İbarettir. Bunlardan başka Mehmet Tahlr'-ln Uç
numara İle zikrettiği Tercüme-i Matâliufl-envâr ile, beg numaralı Tercüme-i
Şerhul-envar aynı olup, îs&gûcl'ye îoannis Kuttiniua'un yazdığı şerhin Tercivmetv,
ŞerhUUenver adıyla Es'ad Efendi tarafından Arapça'ya yapılan tercü­
mesinden ibaretdr (bk. Hamidlye Ktp. nr. 803).
7 Bk., Tezkire, s. 78.
8 Bk., CaruUah Efendi Ktp., nr. 1139.
9 Bk., Hacı Beşlr Ağa Ktp., 390, vr. 68b-116a.
189
cuda getirdiğini söylemekteve adı geçen bu eserin Arapçasını elde
edemediği için Latince çevirisinden yararlandığını ilave etmektedir.
Ayrıca Ibn Rüşd'ün şerhinde gördüğü bazı fazlalıkları attığım,
bazı hataları düzelttiğini ve yeni bahisler ekleyerek bu esere et-Taflimu'ssâlis
adını verdiğini söylemektedir. Es'ad Efendi «amacım
Fisi&odaki zor problemleri çözmek ve gerçeği ortaya çıkarmaktır»
dedikten sonra «bu sayede Fizika üzerine yazılmış olan birçok eserin,
özellikle de Latin mütercim ve sarihlerinin yanlış ve tutarsızlıkları
daha iyi anlaşılmış olacaktır» şeklinde bir iddiaya yer vermekte
ve *bu şerhde öyle dakik araştırma ve incelemeler var ki,
bunları bizim âlimlerimiz asla duymamıştır» diyerek islâm âlimlerine
tarizde bulunmaktadır. 434 varak yani 868 sayfa tutan bu
manüskirinin baş tarafında Es'ad Efendi'nin bir önsözü ve beş bö­
lümden oluşan uzunca bir giriş bulunmaktadır. Önsözde hikmetle
ilgili âyet ve hadislere geniş bir şekilde yer verilmekte, İslâm bü­
yüklerinin ve ünlü filozofların konuyla ilgili görüşlerine ve Özlü
sözlerine dikkat çekilmektedir.
Giriş kısmının birinci bölümünde felsefenin tarifi, ilimlerin
sınıflandırılması ve bu tasnifde fiziğin yeri ve önemi vurgulanmaktadır.
İkinci bölümde Aristoteles'in hayatı ve eğitimi detaylı bir
şekilde anltılmakta ve bu konuda Plutarkhos, Diogenes Leartius ve
Franciskos Patrikyus gibi klasik yazar ve tarihçilere atıflarda bulunulmaktadır
ki bunların bir kısmı İslâm dünyasında felsefe ve
genel kültür tarihi niteliğindeki tabakat müelliflerinin meçhulüdür.
Üçüncü bölümde fiziğin bir ilim olupolmadığı hususu tartışılmakta,
fiziğin konusu organik ve inorganik varklıktaki değişme ve hareket
olduğuna göre, böyle değişken bir alanda bilim için gerekli
olan kesinlik nasıl ve hangi yolla elde edilecektir, gibi sorulara
cevap aranmakta ve fiziğin teorik bir ilim olduğu ifade edilmektedir.
Dördüncü bölümde bu esere Fisika adının sonradan verildiği,
gerçekte Aristoteles kitabının ilk iki bölümüne «İlkeler Hakkında»,
sonaLtı blöümüne ise «Hareket Hakkında» adım verdiği anlatılmaktadır.
Beşinci bölümde ise okuyucuya kolaylık olsun diye Msrtfca'nm
bir özeti sunulmaktadır.
Es'ad Efendi bu eserinde, Farabi, Tbn Sina ve Nasîreddin Tusî
gibi İslâm meşşâî filozoflarına; Albertus Magnus, Scotus Erigena
ve AgqinoIu Thomas gibi Hıristiyan solastiklerine sık sık gönder-
190
meler yapmaktadır. Arapça, Grekçe ve Latin'ceye tam hâkim oiduğu,
zaman zaman Arapça terimlerin Grekçe ve Latince'deki kar­
şılıklarım verdiği, aynca okuyucuya kolaylık olsun diye bu terimleri
harekelediği dikkat çekmektedir.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla Es'ad Efendi Galile ve Kopernik
sistemlerinden habersizdir. Fakat yaptığı açıklamalarda Teleskop
ve mikroskoptan gözetmektedir ki böylece o, yeniçağ ilminin
iki önemli buluşu olan bu âletlerden İslâm dünyasında sözeden ilk
bilgindir.
Sonuç olarak denebilir ki X. yüzyılın sonunda nihayete eren
İslâm tercüme faâliyetinden sekizyüz sene sonra felsefe alanında
bu kapıyı tekrar aralayan Es'ad Efendi olmuştur. Eğer bu olumlu
teşebbüs desteklenerek devam ettirilmiş olsaydı, veya Aristoteles'in
Fisnka'sı yerine yeniçağ fiziğine ait bir metin tercüme edilmiş olsaydı,
Batı'yla temasa geçmek için Tanzimata kadar bir asır beklemek
gerekmeyecek, dolayısıyla aramızdaki mesafe farkı bugünkü
kadar olmayacaktı.
191
XVIIT. yüzyılda Aristoteles'in eserlerinin tercüme edilmesinde
görev aldığı için Karabet Veled-i Spatroti Efendi'nin her türlü vergiden
muaf tutulduğuna dair verilen berat (tok. Başbakanlık Ar­
şivi D. OMH Katalogu Bato-ı Defteri Cizye Muhasebesi Kalemi,
Genel Defter sıra nr. 26227).
BİBLİYOGRAFY A
Adıvar, Adnan, Osmanlı Türlülerinde İlim. (İstanbul 1982), s. 150-160.
Aynî, Mehmet Ali, «Türk Mantıkçıları», Dârü'l-Fümûn IWwyyat
Fakültesi Mecmuası, Sene 1928, Sayı 10, s. 49-64.
Ibnü'n-Nedim, el-Fihrist (Dârü'l-meârif, Beyrut), a. 340-342).
Kaya, Mahmut, islâm KaynaMan Işığında Aristoteles ve Felsefesi
(İstanbul 1983), s. 145-146.
Raşid, Târih (istanbul, 1138), s. 358-361, 471-473.
Sâlim, TezkÂıre-i Salim (istanbul, 1315), s. 76-79.
Süreyya, Mehmet, SidU-i Osmanî (İstanbul, 1308), 1/332.
Şakâik. ve ZeyiUeri, V/27-29.
Tahir, Bursalı Mehmet, Osmanlı Müellifleri (İstanbul, 1333), 1/234¬
235.
TOEM, Sene, 16, Sayı 13(90),50-51.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi (Ankara, 1983), rV/2.
Kısım, s. 538-539, 609-611.
, Osmanlı Devletimin İlmiye Teşkilâtı (Ankara, 1984),
s. 237.
Yanyavî, Es'ad Efendi, et-Talîmü's-sâlis, Râgıp Paşa Ktp,, nr.
680.
, Tercümetü Şerhi'l-enver, Hamidiye Ktp. (Süleymaniye).
nr. 803.
, Hâşiye alâ Isbâti'l^vâcib, H. Begir Ağa Ktp. (Süleymaniye),
nr. 390.
, et-'Rîaâletü'lAâhûÜyye, Cârullah Efendi Ktp. (Süleymaniye),
nr. 1139.

Konular