ARAP BELAGATI VE EDİMBİLİM

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
4 (2013), ss. 229-254.
ARAP BELAGATI VE EDİMBİLİM
Badis Lehvîmel | çev. Ahmet Kaplan
Muhammed Hidar Ü. Dil ve Edebiyat F. | Recep Tayyip Erdoğan Ü. İlahiyat F.
Öz: Edimbilim, teşekkül süreci devam eden, farklı disiplinlerden veriler alan,
batıda felsefe alanında ortaya çıkmış ancak dilbilim alanında önemli bir yer
edinen inceleme alanıdır. Dile getirdiği farklı ve kapsayıcı yaklaşımıyla dikkat
çekmiş ve dil alanında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Buna karşın Arap
belâgatı Kur'ân’ın incelenmeleriyle gün yüzüne çıkan özellikle Arap dilinin
incelendiği alandır. Edimbilim ve Arap belagatı büyük oranda benzerlikler arz
etmektedir. Bu benzerlikler edimbilimle Arap belâgatını büyük ölçüde birbirine
yaklaştırmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Edimbilim, Belagat, Dilbilim, Arap Dili, Söz Edimleri,
Felsefe
Pragmatics and Arabic Rhetoric
Abstract: Pragmatics is an ongoing formation process and study area has
emerged from the philosophy in the west but has gained an important place in
the field of linguistics which receives data from different disciplines. It has
attracted attention with its different and inclusive approach and made significant progress in language. In contrast, Arabic Rhetoric is the study area that
has come into view by the investigations made in the Qur’an, in which Arabic
is especially researched. There are great similarities between Pragmatics and
Arabic Rhetoric, which bring closer them to each other.
Keywords: Pragmatics, Rhetoric, Linguistics, Arabic Language, Speech-acts,
Philosophy
التداولية والبلاغة العربية
مل ّ خص: التداولية مجال دراسي متط ّ ور يستند إلى كثير من مكاسب المعرفة المختلفة لم يكتمل بناؤه بعد، وانبثق في
الغرب من الفلسفة واكتسب موقفا ها ّ ما في اللسانيات. لفتت التداولية الأنظار بمنهجها المختلف والشامل وحقّقت تطورا
ملموسا في اللسانيات. والبلاغة العربية مقابل ذلك تجلّت بدراسات قرآنية وهي مجال خاص يبحث فيه اللغة العربية.
يبدو بين التداولية والبلاغة العربية تشابه في حد كبير وذلك يق ّ رب بعضهما بعضا.
الكلمات المفتاحية: التداولية، البلاغة، للسانيات، اللغة العربية، الأفعال الكلامية، الفلسفة.
Giriş
Dil edimbilimi, çağdaş ve yeni dil çalışmaları alanında ortaya
çıkmış ve gelişmiş en yeni akımlardan biri kabul edilir. Zira dilbilim araştırmaları dilin yapısalcı ve üretimsel yönleriyle sınırlı olup,
üzerinde “vaz’ dilbilimi” olarak uzlaşılan lengüistik sınırları içeri-
230 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
sinde dilin alanlarını ve bunların dil içinde uygulanmasıyla(yapısalcı yön), dilsel ifade düzeninin açıklanması ve dile hakim
olan dil yetisiyle (üretimsel yön) ilgilenmiştir. Buna karşılık dilbilim “kullanım dilbilimi”ni incelemek üzere ortaya çıkmıştır.1 Belki
de bu durum dilbilimi daha hassas ve sağlam kılmıştır, çünkü
edimbilim dili, farklı şartlardaki kullanımı esnasında, konuşanın
amacı ve muhatabın durumlarına göre incelemektedir.
Dil edimbilimi dili incelerken, iletişim süreçlerinin uç noktaları-
nı hesaba katar ve iletişim sürecini başlatan kabul edilmesi bakı-
mından da konuşanla ve onun amaçlarıyla da ilgilenir. İletişimin
gerçekleşme imkânının bir garantisi olarak bir taraftan konuşma
sırasında dinleyenin durumunu dikkate alıp iletişim ortamını ku-
şatan şartları ve harici durumları hesaba katarken, diğer taraftan
konuşanın hedefine ve konuşmadaki amacına ulaşmada bu şartları ve durumları değerlendirmesini hesaba katar.
O halde edimbilim, dilin pek çok yönünü ele alıp açıklayan, iletişim problemlerini ve engellerini aşmada katkı sağlayan yeni bir
bildirişim bilimidir. Çok geniş bir alan olması, farklı alanlardan
bilgi elde etmesi; sosyoloji, bilişsel psikoloji, dilbilim, iletişim, antropoloji ve analitik felsefeden yararlanması bu problemleri çözmede ona yardımcı olur.2
Böylece edimbilim, dili farklı yönlerden incelerken kendisine
genişleme imkânı ve zenginlik veren pek çok insan bilgisinin kaynağını esas alır. Bu durum, önceden dilbilimin “çöp kutusu” olan
edimbilime, diğer dil teorileri arasında önemli bir konum sağladı.
1-Edimbilimin Tanımı
Edimbilimin bütün yönlerini ortaya koyacak şekilde kuşatıcı bir
tanımını yapmak burada sınırları zorlayan bir durumdur. Çünkü
edimbilim bir açıdan dilsel bir araştırma ve olgunlaşmayan bir
1 Bkz. Numan Bukra, Dilbilim Akımları ve Güncel Meseleleri, Alemu’l-Kutubi’lHadîs, Cidâra Li’l-Kitâbi’l-Alemî, Ürdün, I. Baskı, 2009, s. 160.
2 Age, s. 163; Mes’ut Sahrâvî, et-Tedâvüliyye ‘İnde ‘Ulemâi’l-‘Arab, Dirase
Tedâvüliyye li Zahireti’l-Ef’ali’l-Kelâmiyye fî’t-Türâsi’l-Lisânî el-‘Arabî
Arap Belagatı ve Edimbilim 231
teori diğer açıdan ise pek çok bilimsel alanla paslaşan bir alandır.3
Zira her edimbilimsel ilkenin ortaya çıkmış olduğu bir kaynağı
vardır.4 Bunun yanı sıra edimbilim, her araştırmacının tarifini
kendi uzmanlık alanına göre yaptığı başka pek çok bilimle etkile-
şim içerisindedir. Bundan dolayı sadece en önemli tanımlarını
sunmakla yetineceğiz.
a) Sözlük Anlamı: Edimbilim ( ),التداوليةArapçada د و لkökünden
türemiştir. Çok farklı anlamları vardır ancak bütün bu anlamlar,
dönüşüm ( )تحولve değişim ( )تبدلanlamları sınırında kalır. Zemah-
şerî’nin (ö. 538/1143) Esâsü’l-Belâğe sözlüğünde دولmaddesi,
“Şansı iyiye dönmek, günlerin bir şekilde dönüşümü, birini düş-
manına muzaffer kılmak, saldırılarını aleyhine çevirmek, Bedir
Günü müminler müşriklere üstün kılındı, Uhud Günü müşrikler
müminlere (savaşta) galip kılındı, Allah’ın günleri bazen birilerinin
lehine bazen de aleyhine çevirmesi, bir şeyi aralarında alıp verme,
hayvanın ayaklarını sırayla değiştirmesi”5 anlamlarına gelmektedir.
İbn Manzûr ise, Lisânü’l-‘Arab adlı eserinde kelimeye: “Bir işle
sırayla ilgilenmek, günlerin değişmesi, Allah’ın insanları bazen
galip bazen de mağlup kılması, bir işin el değiştirmesi, bir işle birilerinin sırayla ilgilenmesi.”6 anlamlarını vermiştir.
Görünen o ki Arapça sözlüklerde د-و-لkökü, ister bir mekândan
başka bir mekâna ister bir halden başka bir hale olsun “dönüşüm,
değişim ve intikal” anlamları dışına çıkmamaktadır. Bu durumların her biri, dönüşüm, başkalaşım, yer değiştirme ve nakletme
3 Bkz. Halîfe Bûcâdî, Fî’l-Lisâniyyât et-Tedâvülîyye, Me’a Muhavelât Te’siliyye
fî’d-Dersi el-‘Arabî el-Kadîm, Basın ve Yayın, Beytü’l-Hikme, el-‘Ulma,
Cezâir, I. Bas., 2009, s. 63.
4 Söz Edimi Kuramı “Analitik Felsefe”den; “Söyleşi Kuramı”nın Paul Grice’nin
felsefesinden ortaya çıktığını görürüz. Aynı şekilde “BağıntıTeorisi” da biliş-
sel psikolojinden doğmuştur. (Bkz. Mes’ud Sahravî: et-Tedâvüliyye Inde
Ulemâi’l-‘Arab, s. 17)
5 Esasü’l-Belâga, Thk. Muhammed Bâsil ‘Uyunu’s-Sûd, Dâru’l-Kutubi’l-
‘İlmiyyi, Beyrut, 1. Bsk., 1998, c.1, s. 303.
6 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, Dârü Sâdır, Beyrût, c. 11, 3. Bsk., 1994, s. 252-
253.
232 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
fiillerinde birden çok tarafın varlığını gerekli kılar. “Dilin durumu
da, konuşandan dinleyene dönüşen, insanların değiş tokuş yaptığı
ve aralarında intikal eden bir durumdur. Tedâvüliyye ( )التداوليةterimi
bu anlama delâlet ettiğinden dolayı edimbilim terimini karşılamaya
diğer terimlerden – –السياقية ,النفعية ,الذرائعيةdaha uygundur.”7
Belki de tedâvüliyye teriminin bu yerindeliği, Faslı araştırmacı
Taha Abdurrahman’ı Pragmatique terimini tercüme ederken
“edimsel alan”ı ( )المجال التداوليbulmaya götürmüştür. Yazar تداولfiilini açıklarken şöyle der: “İnsanların bir şeyi aralarında tedâvül etmesi, onu aralarında alıp verdiklerini ve değiş tokuş yaptıklarını
ifade eder. ( نقلnakil) ve ( دورانdolaşma) kavramları sözlü dilde kullanıldığı gibi somut ve pratik alanlarda da kullanılır. Birinden rivayet etmek anlamında “Sözü söyleyeninden nakletti” denir; konuşulur olmak anlamında “dillerde dolaşıyor” denir. Nakil ve dolaşma
dilsel kullanımda iletişim anlamında kullanılır. Pratik alanda da
iki özne arasındaki hareket anlamında kullanılır. Tedâvül sözcüğü,
iletişim ve işteşlik anlamlarını kapsar. Bu durumda “tedâvül” kavramı gereğince sözün fiilen muhataba ulaşmış olması gerekir.”8
Araştırmacı, iki muhatap arasında “iletişim” ve “etkileşim” anlamında bir edim alanının var olduğu sonucuna ulaştı. Bunun
gereği olarak da söylenen sözün, icra edilmiş bir fiil sonucunda
karşı tarafa ulaşmış olması gerekir. Tedâvül ( )تداولfiiline ilişkin bu
dilsel delâletler ve doğrudan yaşanan mirasla ilişkisi, Taha Abdurrahman’ın 1970 yılında “et-Tedâvüliyyat” terimini yabancı terim
olan Pragmatique’ye mukabil kullanımını araştırmacılara kabul
ettiren şeydir.9
7 Halîfe Bûcâdî, fî’l-Lisâniyyât et-Tedâvüliyye, s. 148.
8 Tecdîdü’l-Menhec fî Takvîmi’t-Türâs, el-Merkezü’s-Sekâfî el-‘Arabî, ed-Dâr eBeyda, 2. Bsk., s. 244.
9 Taha Abdurrahman şöyle der: “1970’ten beri batı terimi (pragmatique)’e kar-
şılık “et-Tedâvüliyyât” ıstılahını tercih ediyoruz. Çünkü bu terim iki anlama
delâlet etmesi bakımından ondan bekleneni vermektedir; aynı anda “kullanım ve etkileşim”. O vakitten beri bu terimi çalışmalarına sokan araştırmacılar nezdinde kabul görmüştür.”, Taha Abdurrahman, Fî Usûli’l-Hivâr ve
Tecdîdi ‘İlmi’l-Kelâm, el-Merkezü’s-Sekâfî el-‘Arabî, ed-Dârü’l-Beyza, Fas, 2.
Bsk., 2000, s. 27.
Arap Belagatı ve Edimbilim 233
Cezayirli araştırmacı Abdulmelik Murtas’ın تداوليةmastarının yabancı terimi tam karşıladığı konusunda şüpheleri vardır. O, Pragmatique ve Pragmatisme terimlerinin karışmamaları için bu –
dilsel– terimin yapma mastarı eki olmadan ( )التداولile karşılanmasını önerir. Böylece bu iki terimin aynı Arapça ıstılahla karışmayacağını söyler. Bu durumda et-Tedâvül ( )التداولbirinci, yani dilsel
tedâvül (edimbilim) için, et-Tedâvüliyye ( )التداوليةde ikinci, yani faydacılık esasına dayanan felsefi akım eğilimiyle alakalı olan için
kullanılmış olur.10 Böylece yakın anlamları belirtmede doğru kullanımı ve terimleri gerekli incelikle tercüme etmeyi sağlamış oluruz.
Edimbilimin aslı olan “Pragmatique” gelince… Bu kavram Latince bir kelime olup Pragma kökünden türemiş Pragmaticus’tan
gelmiş olup iş, fiil anlamlarına gelir.11 17. yüzyılın başında ilim
sahasındaki kullanımına gelinceye kadar bu terim farklı anlamlarda kullanılmıştır. Daha sonra fiille veya başka bir ifadeyle pratik
oluşumla alakası olan, fiili bir sonucu olan uygulamalar veya bu
uygulamalara götüren her şeye delâlet eder olmuştur.
Bu anlam Dwight’in 1909’da yüzyılın sözlüğü Century Dictionary’de sunduğu anlam olup bununla şu sonuca varmıştır:
“Pragmatik, bilme faaliyetleri ve konularının pratik olduğunun
kabulü veya böyle olduğu varsayılmasıyla onların elde edildiğini
10Araştırmacı şöyle der: “Çağdaş tenkidli Arapçada “tedâvüliyye” ( )تداوليةolduğu
söylenmiştir ancak biz batıda kullanıldığı haliyle böyle olduğu konusunda
şüphe içindeyiz. Çünkü bu kullanım şekli (Pragmatics Pragmatique), Arap
nahivcilerinin tatmin etmeyen isimlendirmesi olan “yapma yâ”sının varlığı-
na ve (ilmi, felsefi ya da edebi) bilgiye dair bir eğilime işaret etmez. Aslında
yabancılar bu yâ’ya, ikili ek olan (’)ـيهe mukabil olarak başka kalıp kullanırlar: Pragmatisme/Pragmatism. O halde biz Araplar, aslında iki farklı kavramı nasıl bir Arapça ifadeyle tercüme ederiz?... Bundan dolayı birinci kavrama (yani dilsel tedâvüle) karşılık olarak “et-Tedâvül” ( ;)التداولakıma yönelik olan ikinci kavrama da “et-Tedâvüliyye” ( )التداوليةisimlendirilmesini öneriyoruz.”, AbdulmelikMurtas, “Tedâvüliyyetü’l-Lüğa Beyne’d-Delâle ve’sSiyak”, Mecelletü’l-Lisâniyyat, Merkezü’l-Buhûsu’l-‘İlmiyye ve’t-Tekniyye li
Terkiyeti’l-Lüğeti’l-Arabiyye, Cezair, Sayı 10, 2005, s. 66-67.
11Nevârî Sa’ûdî Ebu Zeyd, Fî Tedâvüliyyeti’l-Hitab el-Edebi, el-Mebâdî ve’l-İcrâ,
Beytü’l-Hikme, Cezair, 1. Bsk., 2009, s. 18; Tahir Lûsîf, et-Tedâvüliyye elLisaniyye, Mecelletü’l-Lüğai’l-‘Arabiyye, Camiatu Cezair, Sayı 17, s. 6.
234 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
kabul eden teoridir. Bilginin, teorik hassas düşünmeyle veya soyut
fikri kabullerle sınırlanacağını söylemek mümkün değildir.”12 Yani
pragmatik, fikri doğruluğun gerçek hayatta o fikre götüren pratik
sonuçlara bağlı olduğunu kabul eden bilgiler ve felsefeler toplulu-
ğuna verilen isimdir.
b) Terim Anlamı: Edimbilim teriminin batı kültüründe ortaya
çıkması Amerikalı filozof Charles Sanders Perice (1839-1914) sayesinde olmuştur. 1878-1879’da “Metafizik” dergisinde “İman Nasıl
Sabitlenir?” ve “Bilimin Mantığı: Düşüncelerimizi Nasıl Netleştirebiliriz?” isimleriyle yayımladığı makalelerinde düşüncenin aslında
pratik alışkanlıkların icadı olduğu üzerinde durmuştur. Çünkü
düşüncenin iki değeri vardır: “Ne zaman gerçekleşir?” ve “Nasıl
gerçekleşir?” Birinci aşamada düşünce idrakte olur ve ikinci aşamada da deneme, uygulama ve fiil gibi somut bir sonuca götürür.
Bu somut sonuçlar farklı düşüncelerin temelini ve kuralını oluşturur.13
Edimbilim terimini ilk kez Filozof Charles William Morris
1938’de, dilin ele aldığı çeşitli alanları (yapı, delâlet, edimbilim)
incelerken göstergebiliminin genel tanımını yaptığı sırada pragmatiğin tanımını yaparak kullanmıştır. Bu yazısında “Edimbilim göstergebilimin bir parçası olup işaretleri ve bu işaretleri kullananlar
arasındaki ilişkiyi inceler”14 sonucuna varır. Bu tanım dil alanını
aşıp onun dışındaki alanları (göstergebilimsel alan) kuşatan bir
tanımdır.
Edimbilimin uzlaşılmış bir tanımını burada yapmak fikri ve kültürel arka planların farklılıkları dikkate alındığında belki de zordur. Çünkü tanımı yapacak kişilerin uzmanlık alanları ve ilgi alanları değiştikçe tanımlar da farklılaşmıştır. Francis Jacques’in ta-
12 Muhammed Mehrân Rişvân, Medhal İlâ Diraseti’l-Felsefeti’l-Mu’asıra,
Dârü’s-Sekâfe li’n-Neşr ve’t-Tevzi’, 2. Bsk., 1984, s. 41.
13 Bkz. ez-Zevâvî Bağura, el-‘Alametü ve’r-Remzu fi’l-Felsefe el-Muasıra (etTe’sîsve’t-Tecdîd), Alemu’l-Fikr, el-Meclisu’l-Vatanî li’s-Sekâfeti ve’l-Funûn
ve’l-Âdâb, Kuveyt, Mars 2007, Sayı: 3, C. 35, s. 199.
14 Françoise Armengaud, el-Mukarenetü’t-Tedâvüliyye, Trc.,Sa’id ‘Alûş, Merkezü’l-İnmâ el-Kavmî, Rabat, Fas, 1986, s. 12; Bkz. Jacques Moeshchler, Anne Reboul, et-Tedâvüliyye el-Yevm, s. 29.
Arap Belagatı ve Edimbilim 235
nımı en önemli tanımlardandır: “Edimbilim, söylemsel, iletişimsel
ve toplumsal bir olgu olarak dil sahasına girmiştir.”15 Edimbilim
dilin yapısını incelemekten öte, dili kullanıldığı bağlamda, onu
kuşatan şartları ve konuşana ait ulaşabileceği gayeleri inceler.
Araştırmacı Cîlâlî Dilâş, edimbilimi “İnsanların konuşma ve söylemleri esnasında dil öğelerini nasıl kullandıklarını ve söylem ve
sözleri nasıl yorumladıklarını inceleyen dil uzmanlığı alanıdır.”16
şeklinde tarifini yaptıktan sonra şöyle ekler: “Edimbilim, söylem
dilbilimi veya ifade etme kabiliyetinin dilbilimidir”17 der. Çünkü
edimbilim, dili kullanım esnasında incelerken aynı zamanda söylem ve konuşma öğeleriyle de ilgilenirken konuşanın amacını ve
niyetini, dinleyenin durumunu ve şartlarını da gözetir. İletinin ba-
şarı şartlarını, muhataplar arasındaki konuşmanın güvenliğini ve
onları kuşatan her şeyi araştırır. O halde edimbilim, anlamı araş-
tırmak ve iletişimi korumak üzere iletişimsel faaliyetle ilgili olan
her şeyle ilgilenir.
Edimbilimi Arap kültürüne sokan ilk kişi olarak Faslı Filozof
Taha Abdurrahman bu bilimin, “Kültürü oluşturan insanlar arasındaki iletişim ve etkileşim izlerinden olan her türlü izi” belirtme
işlevini gördüğünü söyler. O halde kültürel deneyimde “edimbilimsel alan” kültürü oluşturanlar arasındaki iletişim ve etkileşim sahasıdır.18
Bu durumda edimbilim en basit tanımıyla: Konuşma işlemiyle
ilgili her şeyi dikkate almak suretiyle sözün sahibinin amacı doğ-
rultusunda anlam elde etme ve ona uygun etkiyi oluşturmada konuşmanın bağlamında dilin kullanımı ve ondan istifade edilmesi
temelinde dilin incelenmesidir. Bu inceleme ayrıca sözü söyleyenin
ve sözü dinleyenin bulunduğu bildirişim ortamında konuşmanın
başarısını sağlayan gerekli şartlar ve bu şartların uygunluğunu
araştırır.
15 Françoise Armengaud, el-Mukarebetü’t-Tedâvüliyye, Trc.,Sa’id ‘Alûş, s. 12.
16 Medhal İla el-Lisâniyyat et-Tedâvüliyye, Trc.,Muhammed Yahyatin, Dîvanu’l-Matbu’at el-Camiiyye el-Cezâirî, Cezair, 1992, s. 1.
17
a.e.
18 Taha ‘Abdurrahman, Tecdîdü’l-Menhec fî Takvîmi’t-Türâs, s. 244.
236 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
2- Edimbilimin Doğuşu ve Gelişimi
Edimbilim henüz kesin sınırlar kazanmamış, dile dair felsefi
düşünceden ortaya çıkmış ancak -özellikle mevzu bahis olan dil
edimbilimi- çok hızlı bir şekilde sınırlarını aşıp bu düşünceyi tahlil
etme öğelerini güçlendirmiş yeni ve zengin bir araştırmadır.
Dil edimbilimi Sokrates, daha sonra Aristo ve Revvakiler’de ortaya çıkmış eski bir düşünce geleneğine verilen yeni bir isimdir.
Felsefi bir teori olarak da Berkeley’de vücut bulmuş, başta Felsefe,
Dilbilim, Antropoloji, Psikoloji ve Sosyoloji gibi bir grup bilimden
beslenir.19
Dil edimbilimi, dilbilimin ihmal edip ele almadığı (fonoloji, yapı,
delâlet) gibi dille ilgili pek çok probleme çözüm arayan, dili inceleyen bir akımdır. Bundan dolayı Carnap: “Edimbilim zengin ve yeni
bir bilimdir.” der ve ardından şunu itiraf eder, “o dilbilimin temelidir.”20 Dil edimbilimi bunun yanında hem araştırmacı hem ilmi
araştırma açısından cevaplanması gerekip dilbilimin cevaplayamadığı sorulara cevap vermede çeşitli insan ve toplum bilimlerinden
yardım alarak cevap vermeye çalışan gayretli bir uğraştır. Bunlar
şu türden sorulardır: “Konuştuğumuz zaman ne yaparız?”, “Konuştuğumuzda tam olarak ne deriz?”, “Kim kiminle konuşuyor?”,
“Niçin konuşuyor?”, “Cümle veya diğer öğelerden kapalılığın kalkması için neyi bilmemiz gerekir?”, “Nasıl konuşmak istediğimiz
şeylerle dile getirmek istemediğimiz şeyleri ifade ederiz?”, “Bir şeyi
kastetmede geleneksel anlama güvenebilir miyiz?”, “Dilin kullanımları nelerdir?”21
Edimbilim 20. yüzyılın 60’lı yıllarında Oxford Üniversitesi mensuplarından J. Austin, J. Searle, Paul Grice gibi doğal dil felsefecileri tarafından geliştirildikten sonra dili inceleme alanı olarak kabul edildi. Bu dil kuramı, şekilci dil kuramına karşılık olarak me-
19 Nu’man Bukra, el-Lisâniyyat İtticahatüha ve Kazayahâ er-Rahine, s. 163.
20 Abdulhâdî b. Zâfireş-Şehrî, Straticiyyâtü’l-Hitab, Mukarene Lüğaviyye
Tedâvüliyye, Dârü’l-Kitâbi’l-Cedîd el-Müttehide, Beyrut, 1. Bsk.,2004, s.
23.
21 Françoise Armengaud, el-Mukarebetü’t-Tedâvüliyye, s. 11; Abdukadîr b.
Zâfir eş-Şehrî, Straticiyyatü’l-Hitab, s. 23-24.
Arap Belagatı ve Edimbilim 237
saj gönderenin iletisini, bu iletiyi alıp anlamlandıracak bir alıcıya
göndermek suretiyle insan dilinin içerdiği anlamları ulaştırmayı
hedefliyordu ve bu çalışmalar edimbilimin asli uğraşlarındandı.22
Dil edimbilimi, J. Austin’in ortaya koyduğu söz edimleri kuramıyla birlikte gelişmeye başlamış ve J. Searle’la birlikte bazı dil
filozofları tarafından geliştirilip edimsel dil olarak bilinen birtakım
teori ve kavramların (Söz Edimleri, Konuşmaya Dayalı Çıkarımlar,
Gösterimler…) ortaya çıkmasını sağlamışlardır.
J. Austin 1955’te William James Konferansları’nı sunarken dilbilime yeni bir uzmanlık alanı veya onun bir dalını ortaya koymayı
amaçlamamıştı. O sadece yeni felsefi bir uzmanlık alanı ortaya
koymayı hedefliyordu, o da dil felsefesiydi. Ancak bu konferansları
daha sonra dil edimbiliminin erime potasına dönüşmüştür.
Austin, doğru veya yanlışlığına hükmedemeyeceğimiz pek çok
cümlenin basit mülahazasından yola çıkmış ve bu cümlelerin “Var
olanı belirtmek için değil, değiştirmek için kullanılacağını, bu cümlelerin şimdiki veya geçmiş halden bir bilgi vermediğini, var olan
durumu ya değiştirdiğini veya değiştirme amacına yönelik olduğunu”23 belirtmişti. “Susmanı emrediyorum” türünden bir cümle var
olan değil, var olan gürültülü hali sessizlik yönünde değiştirmeye
çalışan olarak nitelenmelidir.
Bu gözlemlerine dayanarak Austin, cümleleri; doğruluklarına ve
yanlışlıklarına hükmedebileceğimiz tasviri; doğruluk ve yanlışlığı-
na hükmedemeyeceğimiz inşaî cümleler olarak ikiye ayırdı. Bunlar
da Arap Dil geleneğinde haberi ve inşaî cümlelere denk gelir. Bu
durum nahiv ve belagat âlimlerine göre böyle olduğu gibi, tefsir ve
fıkıh âlimlerinin çalışmalarında da böyledir.
İnşaî cümlelerinin bazı özellikleri tasvir cümlelerinde bulunmaz.
“Şimdiki zaman kipinde birinci tekil şahıs zamirine isnad edilmesi,
“emretti”, “vaad etti”, “yemin etti” gibi fiilleri içermesi ve tam olarak
22 Mahmûd Ahmed Nahle, Afâk Cedîde fi’l-Bahsi’l-Lüğavî el-Mu’asır, s. 9-10.
23 Anne Reboul, Jacques Moeshchler, et-Tedâvüliyye el-Yevm ‘İlmun Cedîd fi’tTevasûl, Trc., Seyfeddin Dağfûs, Muhammed eş-Şeybânî, Dârü’t-Talî’ali’tTeba’e ve’n-Neşr, 2003, 1. Bsk., s. 30.
238 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
bir işi gerçekleştirme anlamını ifade etmesi gibi. Bu fiillere inşaî
fiiller denir.”24
Bu inşaî fiillere doğruluk ve yanlışlık kıstasıyla değil; başarı ve
başarısızlık kıstasıyla hükmedilebilir. Mesela anne oğluna: “Dişlerini fırçala” diyerek emrettiği zaman oğlu ona “Uykum yok” cevabı-
nı verdiğinde, anne doğru veya yalan bir söz söylemiş olmaz. Oğluna bir emirde bulunmuş olur ve onun emri bu durumda başarısız
olur çünkü oğlu emrettiği şeyi yerine getirmemiştir. Eğer söyleneni
yerine getirmiş olsaydı annenin emri başarıyla taçlanmış olurdu.
Austin daha sonra tasvir cümlesiyle inşa cümlesi arasındaki
karşıtlığın zannedildiği kadar basit olmadığını keşfetti. Çünkü bazı
inşaî cümleler şimdiki halde mütekellim zamirine isnad edilmiyor
ve inşaî bir fiil de içermiyor. Mesela: “Oturum iptal edildi.”25 Bu
son gözlemleri onu yeni bir düşünce ortaya koymaya götürdü: Kullanılmış her tam cümle en az bir dilsel işin gerçekleşmesine tekabül eder. Bu da Austin’in üç türünü ortaya koyduğu dil edimleri
düşüncesiydi: Düzsöz Edimi, Edimsöz Edimi ve Etkisöz Edimi.
Yukarda geçen örneğimizde “Dişlerini fırçala” cümlesinin telaffuzu birinci tür yani düzsöz edimidir. Edimsöz edimi ise cümlenin
taşımış olduğu ve salt işitme yoluyla çocuğa ulaşan düşüncedir.
Etkisöz edimini ise çocuğun annesine verdiği cevap olan “Uykum
yok” cümlesinde açık bir şekilde buluruz. Bu cümlede birinci ve
ikinci edim türleri olduğu gibi, çocuk annesinden dişlerini fırçalama işini uyku vaktine ertelemesi yönünde bir ikna da vardır.
Austin’in fikir ve gözlemleri dil edimbiliminin ilk teorisi olan söz
edimleri kuramına başarılı bir başlangıç oluşturdu. Daha sonra
çok hızlı bir şekilde dil filozofları ve özellikle Austin’in öğrencisi J.
Searle ile çok hızlı gelişti ve dil edimbilimi olarak bilinen bir grup
başka teoriler (Kasıt, Bağıntı, Konuşmaya Dayalı Çıkarımlar, Tartışma…) ortaya çıktı.
24 Anne Reboul, Jacques Moeshchler, et-Tedâvüliyye el-Yevm, s. 31.
25 ay. s. 31.
Arap Belagatı ve Edimbilim 239
3- Edimbilimin Kavramları ve Kuramları
Edimbilim, dilin farklı kullanım bağlamlarında incelenmesini
mümkün kılan ve olabilecek en hassas ve en kesin şekilde anlamın
tespitinde katkı sağlayan pratik ve teorik bir grup kavramı içerir.
Araştırmacı Salah İsmail: “O halde kullanım bilimi, dili kullananlara ve farklı yönleriyle kullanım bağlamında dilsel izah işlemine
odaklanan dilsel bir incelemedir. Bu bilim çeşitli kollara ayrılır.
Birinci kol: bağlamın, cümlenin hükmi anlamını belli bir cümlenin
belli bir kullanımını herhangi bir cümleye kıyasla nasıl belirlediği;
kullanım biliminin ikinci kolu: ‘Söz Edimleri Kuramı’; bu ilmin
üçüncü kolu da ‘Konuşma Teorisi’ ya da ‘Konuşmaya Dayalı Çıkarımlar Teorisi”26 olduğunu ifade eder.
Edimbilim, araştırmacıların hemen hemen ittifak ettikleri bir
grup ilkeye dayanan yeni bir iletişim bilimidir. Bu ilkelerden en
önemli dört tanesi: Söz Edimleri, Örtülü İfadeler, Konuşmaya Dayalı Çıkarımlar, Gösterimler’dir. Bunların yanında pragmatiğin
araştırma alanından kabul edilen: Bağıntı Teorisi, Kasıt27, Bağlam
ve Tartışma vardır.
4- Edimbilimin Görevleri
Edimbilimin görevleri üç beş cümlede özetlenir ve şu durumlarda gözlenir: Farklı durum ve bağlamlarda telaffuz sırasında dilin
incelenmesi. “Telaffuz, dile edimsel kimliğini veren ana etkinliktir.”28 Zira sahibinin zihninde potansiyel iken dil vasıtasıyla edimsel bir aktiviteyle fiile dönüşür. Bu uygulama temelinde de sözün
kastı ve amacı ortaya çıkar. Bundan dolayı edimbilim sözü “Bilinen bir kişiden sadır olmuş ve belli bir sözü belli bir iletişim amacının gerçekleşmesi için belirli bir muhataba belli bir bildirişim
26 Salah İsmail, Nazariyyetü’l-Ma’nâ fî Felsefeti Paul Grice, ed-Dârü’l-Mısriyye
es-Su’ûdiyye li’t-Teba’e ve’n-Neşrve’t-Tevzî’, Kahire, 2005, s. 77-78.
27 Bkz. Mes’ut Sahravî, et-Tedâvüliyye Inde Ulemai’l-‘Arab, Dirase Tedâvüliyye
li-Zahireti’l-Ef’al el-Kelâmiyyefi’t-Türâs el-Lisâni el-‘Arabî, Dâru’t-Talî’ali’tTebâ’e ve’n-Neşr, Beyrut, 1. Bsk., 2005, s. 30 vd.
28 Abdulhâdî b. Zâfireş-Şehrî, Straticiyyâtü’l-Hitab, s. 27.
240 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
ortamında yöneltilen söz”29kabul etmesi itibariyle onu inceler. Bu,
edimbilimin başarılı dilsel olguyu iletişimden kopmadan onun
kendi çerçevesinde araştırması ve toplumsal bağlamların konuşma
sistemini ne ölçüde etkilediğinin incelenmesi anlamına gelir. Van
Dijk, “Pragmatikte asıl olan belli ortamlarda konuştuğumuzda bizim de toplumsal bazı fiilleri ve bu fiillerle amaç ve gayelerimizi
gerçekleştirmiş olmamızdır.”30der.
Van Dijk, ifadelerin başarı şartlarının incelenmesini, ifadenin
başarısı için fiilin uygunluk şartlarının belirlenmesini ve bunların
söylemin yapı ve düzenine uygunluk oranının incelenmesini edimbilimin görevlerinden görür ve şöyle der: “İfadenin başarılı olma
şeklini ortaya koymak edimbilimin en önemli görevlerindendir.
Yine böyle bir başarının neye bağlı olduğu ve başka özneler nezdinde kabul veya reddedilen, başarısı birbirine bağlı fiillerde neyin
etkin öğe olacağını açıklamak. Bu itibarla ikinci görev, ifade ger-
çekleştirildiğinde başarılı olması için gerekli olan birbirine bağlı
edimsöz eğilimlerini içine alan ilkelerin biçimini açıklamaktır.
Üçüncü görev: Deneye ait bilgi sadece ifade formunda iyi bir şekilde elde edilebilir olduğuna göre, ifa edilen bir fiil olan ifadenin ba-
şarı şartlarının birbiriyle ve ortak gerçekleştirilen bir fiil olan söylemin şekli ve yorumuna nasıl bağlı olduğunu ortaya koymaktır.31
Edimbilim, ifadelerin dilsel bağlam ve kullanımlarını dikkate
almak suretiyle lafızlara dökülmüş sarf yapılarının incelemesindeki başarısızlık sebeplerini ele alırken konuşana dilsel ifadelerin
başarı garantisini sunup bu başarıyı gerçekleştirir. Konuşanı ku-
şatan her şeye açık olup onları kuşattığı gibi bu söz sayesinde fiillerin niteliğini incelemenin ötesine geçer ve fiilin gerçekleştirilmesinde farklı ve özel pek çok (toplumsal, psikolojik, kültürel, siyasi)
unsurun etkili olduğunu ortaya koyar. Edimbilim fiilin dilsel uygunluğu ve gerçekleşmiş sözün yapısıyla ilişkisini ve bütün bunların genel sözün yapısıyla ne ölçüde mutabık olduğunu da inceler.
29 Mes’ut Sahravî, et-Tedâvüliyye Inde Ulemai’l-‘Arab, s. 26.
30 Van Dijk, en-Nass ve’s-Siyak, İstiksau’l-Bahs fi’l-Hitab ed-Delâli ve’tTedâvülî, Trc., Abdulkadir Kanînî, Doğu Afrika, Fas, 2000, s. 292.
31
a.e.
Arap Belagatı ve Edimbilim 241
Van Dijk’e göre edimbilim, herhangi bir iletişim halinin gerektirdiği ve ihtiyaç duyduğu her şeye uygun olarak her dilsel kullanımın başarı, etkinlik ve uygunluğunu sağlayan şartların incelenmesi görevini yerine getirir.
“Lafızlar incelenirken, anlam çıkarım işlemlerinin gerçekleşme
mahiyetini açıklamak”32 da edimbilimin görevlerindendir. Böylece,
konuşmacıya dilsel ifadelerini söze dökme imkânı veren anlam
çıkarma kurallarını ve içerdiği edimleri amaç ve gayelerine cevap
verecek şekilde inceler. Gerçekleşebileceği farklı iletişimsel bağlamlarında, “Edimbilim, dolaylı (harflerle olmayan) iletişimin nasıl doğ-
rudan (harflerle olan) iletişimden daha iyi olduğunu açıklamaya
çalışır.”33
Edimbilim, nihai anlamda, kendini kuvvetli bir şekilde ortaya
koyup daha önceki metotların dili incelemede cevap veremediği
sorulara cevap vermeyi hedefler.
Konuştuğumuz zaman ne yaparız? Konuştuğumuzda tam olarak ne deriz? Kim, kiminle ve kimin için konuşuyor? Cümle veya
diğer dil öğelerinden kapalılığı gidermemiz için neyi bilmemiz gerekir? Nasıl kastettiğimizden başka bir şeyi ifade edebiliyoruz? Herhangi bir gaye için literal anlama güvenebilir miyiz? Dilin kullanımları nelerdir?34
Edimbilimin ele alıp incelemeye çalıştığı hedeflerin ve görevlerinin en önemlileri bunlar ise, dili genel olarak ele alan dil edimbiliminin önemi nerede ortaya çıkmaktadır?
1-Dil Edimbiliminin Önemi: Dil edimbiliminin önemi, dille kurulan iletişim sürecinde (kullanım çerçevesinde dilin incelenmesinde) dilin farklı yönlerini (ulam, dizge, etimoloji...) birleştirip toplu bir şekilde dil temelinde onları incelemek suretiyle sözü söyleyeni (gönderen) bulunduğu durumla irtibatlı kılmada; söylemini
32 Mes’ut Sahravî, et-Tedâvüliyye Inde Ulemai’l-‘Arab, s. 27.
33 a.y.; Anne Reboul, Jacques Moeshchler, et-Tedâvüliyye el-Yevm, s. 71.
34 Françoise Armengaud, el-Mukarebetü’t-Tedâvüliyye, s. 11.
242 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
gerçekleştirirken halin gereklerini dikkate alıp onları kavramasını
sağlamada ve böylece “lafızların anlamının, söz bağlamında, hitabın kazandığı bir değere dönüşmesinde”35 tecelli eder.
Konuşan kişiyi manaya hakim kılan budur, dilin kendisi değil.
Böylece bağlamı esas alıp gayesinin gerektirdiği dilin farklı yönlerini kullanarak anlama ve anlatma işlemlerinin gerçekleşmesini
garantiye alır. Bu süreçte konuşan, gerçekleşen söylemin bağlamında önemli bir etkendir. Şekilci yapısalcılığın gözden kaçırdığı
şey budur.
Dil edimbilimi, anlamla dilsel kullanım sürecinde ilgilenir. Bundan dolayı da “dilsel olanın kullanım bilimi” olarak nitelendirildi.
Dili ele almada onu daha hassas ve güçlü kılan da budur. Ayrıca,
“edimbilimin sözü zenginleştirmede ve söylenmeyen36 şey hakkında yorum yapmada araya girme potansiyeli ve salahiyeti sayesinde
sıradan dil delâletinin gönderimde bulunamayacağı ve ortaya koyamayacağı farklı yorum imkânları sunar.”37
Görüldüğü gibi edimbilimin önemi farklı metinleri incelerken
önemli problemleri ortaya çıkaran çeşitli sorulara cevap verme
çabasında fark edilir.
Ayrıca edimbilimin inceleme alanındaki büyüme ondan yararlanan alanların çoğalmasının neticesidir. Böylece edimbilim dil araş-
tırmaları yanında araştırmacıların incelemelerinde istifade ettikleri
ve sayesinde ciddi sonuçlar elde ettikleri, sadece dil edimbilimi ve
onun anlamı ele alış biçiminde ortaya çıkan farklı fikir, düşünce ve
35 Abdulhâdî b. Zâfir eş-Şehrî, Straticiyyâtü’l-Hitab, s. 22-23.
36 Araştırmacı Abdulmelik Murtas, hakkında susulan şeyi “İllucoture” teriminin karşılığında kullandığı şeydir. Austin’in söz edimlerini: (actillocutoire
(düzsöz edimi), formel fiil ( ;)الفعل الصيغيactillocutoire (edimsöz edimi), hakkında susulan ( ;)المسكوت عنهact perlocutoire (etkisöz edimi), yüklü/doymuş
fiil formu ) )فعل الصيغة المشبعةşeklinde tercüme etmiştir. Bkz. Abdulmelik
Murtas, Tedâvüliyyetü’l-Lüğa Beyne’d-Delâle ve’s-Siyak, Mecelletü’lLisâniyyat, Merkezü’l-Buhûsu’l-‘İlmiyye ve’t-Tekniyye li Terkiyeti’l-Lüğeti’lArabiyye, Cezair, Sayı 10, 2005, s. 73.
37 ae. s. 65.
Arap Belagatı ve Edimbilim 243
görüşlerin bilgisini içerir. Bu Arap kültürünün incelenmesinde
faydalanılması gereken bir yöntemdir.
O halde “edimbilim, söylemi ve metnin biçimlerini söze dökülmüş olan lafzın (melfûz) gerçekleşme şartlarından başlayarak sözlü
edimlerin belirli bir gayesinin bulunduğu durumu; dinleyicide
meydana getirilebileceği etkilere ve bağlam şartlarına kadar sohbet, münakaşa (analitik tartışma), ima ve genel olarak da iletişimin
incelenmesiyle ilgilenen metin dilbilim alanında büyük bir girişimdir.”38
Dil edimbiliminin önemi dilsel bakıştan öte cümleyi aşıp metnin
o şekilde meydana gelmesine sebep olan bağlamsal ve duruma
bağlı verilere, anlamanın ve anlatmanın bir garantisi olarak ulaş-
masında da görülür.
Dil edimbiliminin bu çıkarımından sonra anlarız ki bu yakla-
şım, anlamı ve içeriğini ortaya çıkarmada sahip olduğu sistemler
sayesinde Arap Belâgatı geleneğini incelemeye uygun bir giriş olabilir.
Edimbilimsel bu çıkarıma Arap Belâgatı ne ölçüde cevap verir?
2- Arap Belagatı: Dilcilere göre “belagat” terimi sözün fasih olmakla birlikte güzel olmasına ve kendisinden kastedileni (amacı)
ifa etmesine işaret eder. Bu şu sözümüzden alınmıştır: بلغ الشيء منتهاه
(( وأدرك أقصاهO) Şey sonucuna ve hedefine ulaştı.)
İnsanlardan beliğ olanı ise iç dünyasında var olanı bir ifade
formunda oluşturup onu en kolay ve en güzel şekilde hedefi olan
alıcıya iletendir.39 Sözlüklere müracaat ettiğimizde aynı anlamı
görürüz. Zira بلغmaddesinin kökü bir şeyin hedefine ve nihayetine
38 Halîfe Bûcâdî, fî’l-Lisâniyyât et-Tedâvüliyye, s. 135.
39 Abdulmelik Murtas, Mukaddime fî Nazariyyeti’l-Belâğe, Mutabe’ali
Mefhûmi’l-Belağe ve Vazîfetihâ, Mecelletü Cüzûr, en-Nâdî’l-Edebî es-Sekâfî,
Cidde, Sayı:28, Cilt: 11, 2009, s. 217.
244 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
أبلغت الشيئ إبلاغا وبلاغا، وبلّغته تبليغا“ .ulaşması anlamları etrafında döner
ifadesini, bir şeyi hedefine, nihayetine ulaştırdığında kullanırsın.”40
Ebu Hilâl el-Askerî de belâgatın etimolojik kökenine işarette bulunmuş ve belâgatın bu isimle anılmasının sebebini, mananın dinleyenin gönlüne ulaşması ve böylece dinleyenin onu anlamasında
görmüştür.41
O halde belâgatın anlamı genel olarak iki tarafın dikkate alınmasıyla yola koyulur:
Birincisi: Belîğ, sözü sunandır; ki bu sözün muhatapta etkili
olması ve ulaşması istenen hedefe varması için belli özellikleri barındırması gerekir. İkinci taraf ise; hitabı karşılayandır. Bu hitabın
istenen etkiyi yapması için söyleyen tarafından açık ve seçik bir
mesaj şeklinde sunulur. Böylece, belâgatın iletişimi esas alan ve
sağlam bir şekilde dilin nasıl kullanıldığını inceleyen, uygun olan
dil öğelerini ve terkiplerini kullanmak suretiyle konuşanın amacını
ve gayesini muhataba ulaştırma ve istenen etkiyi onda meydana
getirmeyi garanti etmeye, sözün başarısını nihai anlamda sağlayacak bir şekilde, muhatabın halini dikkate almaya dayandığını gö-
rürüz.
Bundan dolayı Hatîb el-Kazvînî sözün belâğatını şöyle tanımlar:
“Fasîh olmakla birlikte durumun gereğine uygun olmasıdır.”42
Çünkü beliğ bir kişi, sözünü irad ettiği kişinin fiziki ve psikolojik
şartlarını dikkate alması gerekir.
Belâgatın ele aldığı ilk şey tebliğ/ ulaştırmadır. Daha sonra di-
ğerinin nasıl etkilendiği, onun ikna edilmesi ve sözü irad edenin
hedeflediği gayelerin açıklanması gelir. Bu da edimbilimin araştırma alanlarındandır. Bu araştırmalarda konuşan ve dinleyen arasında söz edimlerinin ve (pekiştirme, olumsuzluk, belirlilik, vur-
40 Abdurrahman Hasan Habenneke el-Meydânî, el-Belâğetü’l-‘Arabiyye Usüsuha ve ‘Ulûmuha ve Funûnuha, ve Suver min Tatbikâtiha, Dârü’l-Kalem, Dı-
meşk, ed-Dârü’ş-Şâmiyye, Beyrut, I. Bsk., 1996, s. 128.
41 Ebu Hilâl el-Askeri, es-Sına’ateyn, s. 6.
42 Hatîb el-Kazvînî, el-Îzah fî ‘Ulûmi’l-Belâğe, Dârü’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut,
Lübnan, s. 11.
Arap Belagatı ve Edimbilim 245
gu… gibi) öğelerinin kullanılması suretiyle gerçekleşen iletişimsel
etkilenme, etkilenme gücü ve şiddetini inceler. Başarılı hitabın
(beliğ sözün) şartlarını belirlemek de yine bu araştırmalardandır.
Belâgatın iletişim teorisi ve dil edimbilimiyle yakın bağları oldu-
ğu açıktır. O halde en özlü tarifiyle belâgat: “Sözün farklı yönlerinin araştırılması ya da kullanım esnasında dilin incelenmesidir.
Belâgat, dili kullanımı esnasında bilmektir.”43
Belâgat söze konuşandan, onun gayesinden ve beliğ olması için
barındırması gereken şartlardan başlar. Daha sonra sözün hedefi
olarak da dinleyene yönelir ve onun durumunu inceler. Aynı şekilde mesajla ilgilenir ve sıradan söylemlerden farklı olarak başarılı
bir hitap olması için ona şartlar koyar. Sekkâkî şöyle der: “Belâgat,
konuşanın anlamları eda edişinde bir seviyeye ulaşmasıdır. Tamlamaları gereğince oluşturulmak, çeşitli benzetme, mecaz ve kinayeleri kullanmak için bu seviyenin özel bir uzmanlık alanı vardır.
Yine belâgatın en yüksek ve en alçak olmak üzere iki seviyesi;
bunların arasında da tespiti güç mertebeleri vardır.”44
Belâgatı tanımlarken Sekkâkî sözlerini daha dikkatli ve sağlam
bir şekilde sarf etmek için mantıktan faydalanmıştır. Arap belâgatının edimbilimsel yönüne vurgu yapan bazı işaret ve özellikleri
taşıyan bir dizi unsurları temel aldığını görürüz.
İlk olarak; konuşanın, hitap esnasında sözün öğelerine hakkını
vermesini sağlayacak seviyeye ulaşması gerekir45 ki böylece fasih
bir dille Arapça metinlerde sabit olan nahiv, dilbilgisi, delâlet ve
sözlük kurallarına bağlı kalsın. Böylece, kastettiği anlamı ifade
ederken hatadan, anlam kapalılığından sakınır. Yine dildeki kelime
ve cümlelerden (dilin doğruluğu ve uygunluğu) fasih olanı seçer.
İşte bu hususlar çağdaş dil edimbiliminde hesaba katılır ve dilin
kullanımı sürecinde, bağlamda kapalı lafızlardan kaçınmak ve
dinleyeni etkilemek için incelenir.
43 Halîfe Bûcâdî, fî’l-Lisâniyyât et-Tedâvüliyye, s. 154.
44
es-Sekkâkî, Miftâhu’l-‘Ulûm, s. 526.
45 Abdulmelik Murtas, Mukaddime fî Nazariyyeti’l-Belâğe, s. 232.
246 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
O halde sözün üreticisi ve irad edicisi olması bakımından hem
Arap belâgatında hem de dil edimbiliminde konuşanın bariz bir
fonksiyonu vardır.46 Sözü söyleyen, anlamın anlaşılması, delâletin
ve kastın belirlenmesinde esastır. Çünkü o, sözündeki kasıt ve
gerçekleşmesini istediği şeyler arasında bağ kurar.
İkinci olarak; beliğ bir konuşmacının teşbih ve türleri, mecaz,
kinaye, istiare ve türleri gibi belâgat öğelerinden bir kısmını sö-
zünde kullanması gerekir ki dinleyeni büyüleyip etkilerken aynı
zamanda sözü de beliğ olsun. Bu suretle sözün sahibi sözünü irad
ettiği şekliyle dinleyiciye ulaşmasını sağlar. Bu da her insanda
bulunmaz. Sadece beliğ olanlarla sınırlıdır. Böyle olmasaydı her
sözlü ifadede bulunan, beliğ ve edip olurdu. İşte belâgat, yüksek
edebi iletişimi ve gerçekleşme şartlarını inceler daha sonra da onlara hükmeder.
Belâgatın sözle ilgili olan bu yönleri önemli edimbilimsel işaretlerindendir. Bunlarla önemli ölçüde edimbilimsel konular kastedilir. İşaret teorisi, münakaşa (analitik dil tartışmaları) ve söz edimlerinde gördüğümüz gibi. Beliğ sözlerde bu işaretler bulunduğundan dolayı, konuşanın sözlerinde mündemiç olan söz edimlerinde
onun amacı ve gücü tespit edilebilir. Bu işaretler aynı zamanda
sözü irad edenin istediği mahiyette dinleyene yönlendirilmiş söze
dair işaretlerdir.
Üçüncü olarak; Belâgat üst ve alt olmak üzere iki seviyedir. Bu
iki seviye arasında da Sekkâkî’nin işaret ettiği (teşbih, mecaz, istiare, kinaye, fasl, vasl, takdim, tehir…) belâgat öğelerini içeren mertebeler vardır. Bu öğelerin halin gereğince çok iyi kullanılması ve
pekiştirilmesi ölçüsünde belâgat seviyesi yükselir veya düşer; çünkü her hale uygun söz vardır. Belâgatın ulaşabileceği en üst seviye
de icâz mertebesidir.
46 Halîfe Bûcâdî, fî’l-Lisâniyyât et-Tedâvüliyye, s. 163.
Arap Belagatı ve Edimbilim 247
Belagat genel itibariyle dil edimbilimi araştırmaları arasında
kabul edilen bir grup öğeyle ilgilenir, bunlar da sözde ve sözü irad
edende olur. Bu öğeler:47
- Dilin sağlamlığı ve doğruluğu, dilin bütün yönlerini bütün olarak ele alır ve kelimelerin hatalardan beri olmasını önemser.
- Sözü irad edenin kastettiği anlamın, kullandığı kelime ve cümlelerle mutabakat ve insicam içinde olması.
- Sözü irad edenin kendi içinde tutarlı olması.
Dinleyenlerin seviyelerini ve mevkilerini bilip sözün iradı esnasında buna dikkat edilmesini de bunlara katabiliriz.
Arap belâgatı ve dil edimbilimi anlamın farklı yönlerini inceliyor
olmakla birlikte bu öğelerin bu iki bilim arasında ortak alanlar
oluşturduğu açıktır. Son madde, “Sözü irad edenin konuştuğu
bildirişim ortamında dilsel ifadelerin kabul edilir, başarılı ve uygun
olması için gerekli şartlar.”48 anlamına da gelir.
Görüldüğü üzere Arap belâgatı ve edimbilim, dili esas alıp onu
özel bağlamlarda alıcıya uygulanan bir fiil aracı görmeleri bakı-
mından ortaktırlar. Bu sebeple J. Leitch gibi günümüz bilim
adamlarından belâgatla edimbilimi eşit görenler vardır. Leitch
belâgatı, “Özünde bir edimbilimdir, çünkü konuşanla dinleyen
arasında bir iletişim deneyimi.”49 görür. Her ikisi de hitaptan önce,
sözün iradı esnasında ve gerçekleştirildiğinde telaffuzu ve telaffuzda etkin olan unsurları ele alırlar. Belâgat ve edimbilim, “konuşanın iletişim işleminde kullandığı dilsel araçları, amacını ifade ederken belli öğeleri kullanmada etkin olan söz ve hâl bağlamı gibi du-
47 Muhammed Kerîm el-Kavvâz, el-Belâğe ve’n-Nakd, el-Mustalah ve’nNeş’eve’t-Tecdîd, s. 16.
48 Salah Fadl, Belâğetü’l-Hitâb ve ‘İlmi’n-Nass, s. 31.
49 ae.s. 121.
248 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
rum faktörlerini ve konuşanla dinleyen arasındaki ilişkinin söze ve
sözün hedeflerine etkisini incelemede”50 ortaktırlar.
Dilsel ifadenin farklı boyutlarının (ses, ulam, yapı, delâlet) incelenmesi, aralarında var olan ilişkilerin (dizim ve yorum) ve kullanım bağlamlarının araştırılmasıyla Arap belâgatının dil edimbilimiyle bu yakınlaşması gerçekleşmiş oldu. Dolayısıyla belâgat dil ve
dilin kullanımıyla ilgili her şeyle ilgilenir. Sanki sözel edimleri kapsayan bir bildirişim teorisini araştırır. Arap belâgatçılarının ve genel olarak da dilcilerinin araştırmaları dil ve dilin işlevi arasındaki
bağı ortaya koyma gayretine odaklanmıştır. “Dilsel yapılar belli
bildirişim gayelerini eda eden mesajlar olmaları nedeniyle bu araş-
tırmalar yapı türlerinin her biriyle gerçekleşmesi beklenen gayenin
arasındaki ilişkiyi gözlemeye yoğunlaştırılmıştır. Bu ilke gereğince
takyid, tekîd, tahsis vb. pek çok işlev incelendi.”51
Belâgatın ve bütün Arap dili ilimlerinin hareket noktası, bir yö-
nüyle dilin başarı durumlarıyla ilişki içinde dilin yapısal özelliklerini gözlemlemeye dayanan işlevsel edimsel bir dayanak iken diğer
yönden de vaz olunma sebebi olan iletişimsel amaçları irdeler.
“Takyid”, “tekîd” ve “tahsis” gibi Arap belâgatı ve dilbilgisinin incelediği fonksiyonlar aslında edimsel iş kabul edilir. Mesela “takyid”,
sözü irad edenin onun sayesinde “konuşanın amacını ve isteğini
açıkladığı”52 bir fonksiyondur. Cümlenin çekirdeğini oluşturan
öğelere ek olarak “tekîd”, sözü irad edenin muhataba ulaştırdığı
uyarıdaki “içeriğin bir dalgınlık veya unutkanlık ürünü olmadığını
haber verir.”53 O halde tekîd, haberi pekiştirme ve sözü irad edenin
maksadını açıklama aracıdır.
Arap belâgatının edimsel sorguya vereceği cevaba pratik bir örnek olarak haber çeşitlerine dönersek, belagat âlimlerimizin bu
50 Jhon Brawn, G. Yule, Tahlîlü’l-Hitâb, trc. ve şrh., Muhammed Lütfî ez-Zelîtî,
Münîr et-Terîkî, Kral Suud Üniversitesi, Birleşik Arap Emirlikleri, 1997, s.
32.
51 Ahmed el-Mütevekkil, el-Lisâniyyatü’l-Vazîfiyye (Medhal Nazarî), s. 84.
52 ae. s. 85.
53 Ahmed el-Mütevekkil, el-Lisâniyyatü’l-Vazîfiyye (Medhal Nazarî), s. 85.
Arap Belagatı ve Edimbilim 249
konuda Ebu İshak Kindî ve Ebu’l-‘Abbas Müberrid’in rivayetini ele
aldıklarını görürüz. Bu âlimlerden birincisi Arapların sözünde haş-
vin olduğu, bunun da عبد الله قائمifadesi sonra إ ّ ن عبد الله قائمsözünde,
yine إ ّ ن عبد الله لقائمsözünde de haşivin ortaya çıktığı kanaatindedir.
Ona göre mana hepsinde aynıdır. Müberrid ise bu cümlelerdeki
anlamların sözü irad edenin kastına ve durumuna göre değişeceği
cevabını vermiştir. Birinci cümlede Abdullah’ın ayakta olduğundan
haber verme vardır. İkinci örnek إ ّ ن عبد الله قائمise sözüne şüpheyle
bakıp soru sorana cevaptır. Üçüncü örnek إ ّ ن عبد الله لقائمise inkâr
edenin inkârına bir cevaptır.
Bu kalem kavgası, sözdeki hüküm ve sohbet tasavvurunu ortaya koymaktadır. Şöyle ki Kindî’nin sorusu, sözden sadece ayakta
olmanın Abdullah’a nispetinin tasvir edildiği yargısal anlamı anladığını ve bundan dolayı sözde haşvin olduğu kanaatine vardığına
işaret eder. Çünkü cümlede ifa edilmesi yönüyle kastedilen anlama
bakılmazsa ifade edilen hüküm tektir.
Günümüzün edimsel ifadesiyle diyebiliriz ki: Kindî’nin haşiv
gördüğü sohbet tasavvuru, üç cümlenin durum gereği ve sözün
içerdiği maksada göre her seferinde seviyesi değişen bir haber te-
şekkül etmesidir. Lafızdaki her değişim anlamdaki bir değişimin
habercisidir. Austin’in ölçütleriyle, bu yapılar farklı başarılı fiiller
gerçekleştiren ancak tek bir hükmü ifade eden, sözü irad edenin
gayesine ve duruma uygun lafzi edimler kabul edilir. Burada dinleyenin durumuna ve sözü kabul etme derecesine göre söz pekiştirilmiş olur. Bu da Arap belâgatında haber çeşitleri (ibtidâî, talebî,
inkârî) olarak bilinen şeydir.
İlk (ibtidâî) haber, muhatabın zihninde sözün içeriğiyle ilgili bir
hükmün bulunmadığı zaman muhataba sunulur. Bundan dolayı
bu durumda sözde pekiştirme edatları bulunmaz. İsteğe bağlı (talebî) haber ise, sözün içerdiği hüküm hususunda zihninde şüpheleri olan, tereddütlü muhataba sunulur. Bu durumda bilgiye ve
hakikatin açıklanmasına ihtiyacı vardır. Bundan dolayı ona söylenen söz bir tekîd edatıyla pekiştirilir. Yadsınan (inkârî) haber de,
sözün içerdiği hükmü reddeden ve ondan farklı bir yargıyı kabul
eden muhataba sunulur. Bundan dolayı ona söylenen sözün, bir-
250 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
den çok tekîd edatıyla pekiştirilmesi gerekir. Searle’nin ifadesiyle,
sözü irad edenin söz ediminde mündemiç bulunan vurgu derecesini artırması gerekir. Böylece sözle amaçlanan hedef garanti edilmiş olur.
Görüldüğü üzere Arap belâgatı araştırmaları haber türlerini aslında edimbilimsel bir şekilde ele almıştır. Bu inceleme sürecinde
anlamın ortaya konması ve genel olarak sözün başarısının garantiye alınması için sözü irad edenin ve dinleyenin durumu, aralarındaki iletişim durumu dikkate alınmıştır.
Bütün bunlar Arap belâgatını,54 edimbilimsel yaklaşımla, onun
işlevsel ve edimbilimsel özelliklerini ve yönlerini keşfetmek suretiyle ona statüsünü iade edecek zengin bir altyapı kaynağı ve Arap
edimbilimi tasavvurunun kaynaklarından biri yapar.
Arap belâgatı cümleyle değil de metinle irtibatlı olup, dini bir
kimlikle gelişirken Kur’an metniyle irtibat kurmuştur. Ayrıca
Kur’an’da dilsel tasvir, metni olgun bir söz kabul edip ele aldığı
ölçüde, dilin gerçekleşme şartlarından kopuk ve cümle odaklı de-
ğildir. Bu da Arapçanın diğer ilimlerine (Nahiv, Usul, Tefsir) uygun
olandır. Belâgat halâ Kur’an metnini anlama amacıyla tahlil etmeye devam etmektedir. Bunun sonucunda “dilsel tahlillerin yoğunlaştığı veriler, dilin gerçekleşme şartlarından kopuk tekil cümleler
değildir, bunlar birbiriyle bağlantılı tam bir söz olduğu.”55 sonucu
çıkacaktır.
54 Arap mirasında edimbilimsel düşünce kaynaklarından belâgattan başka;
nahiv ilmi, tenkid, hitabet, felsefe, yapıyla işlevi arasında bağlantı kurmak
ve edimbilimsel nahiv ve belâgat fonksiyonlarını incelemek suretiyle büyük
katkı sağlayan usul ilmi gibi ilimler mevcuttur. Bundan dolayı araştırmacı
Muhammet Suveyritî şöyle der: “Müslüman nahiv, felsefe, belâgat âlimleri
ve düşünürler edimbilimsel yöntemi olguları ve farklı bağlantıları tahlil etmede bilinçli bir şekilde kullanmışlardır.” Muhammet Suveyritî: en-Nahvu’l-
‘Arabî Mine’l-Mustalah İle’l-Mefâhîm, TakrîbTevlidî Uslûbî Tedâvülî, Doğu Afrika, Fas, 2007, s. 140.
55Ahmed el-Mütevekkil, el-Lisâniyyatü’l-Vazîfiyye, s. 35; Bu konuda bkz. ‘Abdulcelîl Nâzım, el-Belâğetüve’s-Sulta fi’l-Mağrib, s. 117.
Arap Belagatı ve Edimbilim 251
Arap belâgatının ele aldığı icâz meselesi de belâgatçıların eserlerinde haddi zatında metinsel bir sunumdur. Sekkâkî’nin
“Miftâhu’l-‘Ulûm” eseri bunlardan biridir. Zira icâz metinde gizlidir.
“İcâz, metnin özelliği olup metnin formu da iç içe ilişkilerle süregiden cümlelerdir.”56 Belâgat sonsuz bir metnin (Kur'ân) icâzını
araştırıyor ve bir biriyle bağlantılı eksiksiz bir sözü olduğu anlamı-
na gelen tefsirinin tasvirini yapıyor. Böylece cümle sınırını ve sözcüğü anlamdan koparan problemleri aşıp bir bütün olarak metnin
icazını incelemek suretiyle sözcük ve anlamı birleştirir.
O halde belâgat âlimlerimiz bağlam içinde57 ve ayrıca metin
içinde anlamın etkisini araştırmışlar. Bu uğurda çağdaş edimbilimin konularından kabul edilen belli başlı ilke ve işlevleri irdelemiş-
lerdir. Bunların en önemlileri:
- Yapı ve işlevin bağlantı alanlarının incelenmesi.
- Arap dilinin bir iletişim aracı olmakla birlikte bunun yanında,
amaçların ve ifade açısından uygunluk değeri olan anlamların ifade edildiği bir araç olarak incelenmesi.
- Her duruma uygun bir sözün olduğu ilkesini benimsemeleri.
- Hitap öğelerini önemsemeleri: Sözü irad eden ve amacı, dinleyen ve durumu, söz ve niteliği ve bütün bunları kuşatan şartlar.
- Üslup ve üsluplarla hedeflenen gayeleri incelemeleri. Bunların
hakiki delâletten durumun gerektirdiği diğer delâlet türlerine inti-
56 ‘Abdulcelîl Nâzım, el-Belâğetüve’s-Sulta fi’l-Mağrib, s. 117.
57 Araştırmacı Münzir ‘Ayyaşî bu konuda şöyle der: “Sekkâkî’nin Miftahu’l-
‘Ulûm eserini ele aldığımızda bölümlerini gerek açıklama gerekse üretkenlik açısından metin incelemelerine uygun olarak tertip ettiğini ve lafzın anlamla ilişkisini metin-parça veya metin ve metni oluşturan unsurlar bağ-
lamında incelediğini görürüz. Sekkâkî’den başka bu metodu benimseyenler
vardır. Onların kapsayıcı bütüncül bir bakışla asılları bırakıp fürula; küllileri bırakıp cüzlerle yetinmeyen bir bakışın sahibi olmaları buna işaret etmektedir. Bundan dolayı onların “İstidlâl İlmi”, “Sözün Yapılarını İnceleme
İlmi” gibi ilimler yanında başka ilimler de inşa ettiklerini görmekteyiz. Bu
ilimler arasında metindilbilimi olduğu gibi cümledilbilimi de vardır. Kullandıkları tanımları onların kapsayıcı bakışlarına delildir.” Münzir ‘Ayyaşî, elKitâbetü’s-Sâniye ve Fâtihatü’l-Mut’a, el-Merkezü’s-Sekâfî el-‘Arabî, Dârü’lBeyza, 1. Bsk., 1998, s. 113-114.
252 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
kali. Özellikle Arap dili “sözü irad edenin sözüne katmak isteyeceği
takrir, soru, temenni, ihbar, olumsuzluk, isbat, talep, terecci gibi
edat ve kalıp kümesini kapsıyor olması. Arap alimlerin özellikle de
anlambilimi inceleyen belâgatçıların sözün bünyesinde bulunan
potansiyelle ilgilenip belirli bir halin gereğine ve kurala uygun olarak “sözün durumun gereğine uymasıyla”58bu potansiyeli sınırlamalarını gerektirmişti.
- Tahziz (teşvik), takyid, tekîd gibi bir grup nahiv işlevlerini
edimbilimsel işlevsel açıdan incelemeleri.
Arap belâgatı ve dil edimbilimi Arap belâgatını edimbilime metodik açıdan yaklaştıracak pek çok konuda kesişirler. Bu metotta
aralarında yakınlık bağları ve araştırmalarında aralarındaki mü-
nasebet sebebiyle bu yakınlık dilsel yeni bir oluşuma ihtiyaç duymaz.
Arap Dili ve Mirasına Edimbilimsel Yaklaşımın Değeri
Dil edimbiliminin bünyesinde barındırdığı belirlenmiş kurallar
ve çeşitli tahlil uygulamaları dikkate alındığında pek çok bilgi sahasından faydalandığından bildirişim ve etkileşim özelliklerinden
her birini tasvir etmektedir. Bu esasların Arapçaya tatbiki Mes’ut
Sahrâvî’nin de belirttiği gibi “Arapçanın tasvir kabiliyetine, özelliklerinin gözlemlenmesine ve bildirişimine has iletişimsel olgularının
açıklanmasına katkı sağlayacağı gibi bilim adamlarının ilmi incelemelerde bunu kullanması şerefli âlimlerin sarf ettiği büyük gayretlerin ortaya konması ve değerinin bilinmesine de katkı sağlayacağı inancındayız.”59 Bunun yanı sıra miras kalan metinlere edimbilimsel yaklaşım, onlarda var olan canlı yönlerinin aydınlığa kavuşturulması ve canlılıklarının çağdaş dil araştırmaları verilerine
uygun olarak tekrar iadesi sağlanmış olur. Böylece bize şunları
garanti eder:
58 Bkz. Mes’ud Sahravî: et-Tedâvüliyye Inde Ulemâi’l-‘Arab, s. 6; Tâlib Seyyid
Hâşim et-Tabtabâî, Nazariyyetü’l-Ef’al el-Kelamiyye Beyne Felsefeti’l-Lüğa
el-Mu’asırîn ve’l-Belâğiyyîn el-‘Arab, Matbû’âtü Câmi’iyyeti’l-Kuveyt, 1994,
s. 2.
59 Mes’ud Sahravî: et-Tedâvüliyye Inde Ulemâi’l-‘Arab, s. 6.
Arap Belagatı ve Edimbilim 253
İlk olarak: Batı kökenli terimlerin Arapçaya tercümesinde uygun bilimsel, sanatsal terimler ortaya çıkar. Böylelikle dilimiz terimleri bakımından düzenli ve yeknesak olur.
İkinci olarak: Bilim adamlarımızın ulaştığı ve dil bilimlerinin gelişmesine yardımcı olacak tarihi sonuçların ortaya konması.
Üçüncü olarak: Belâgat âlimlerimizin ve diğerlerinin çalışmalarını objektif bir şekilde değerlendirecek çağdaş bir dille yeniden
ortaya koymak. Şartlar elverdiğinde onların çalışmalarının, icat
edilen çalışmalardaki örnekliğin tespit edilmesi.60
Dil edimbiliminden istifade edilen şey, Arap belâgat metinlerinin
keşfine yardımcı olacak öğeleridir. Bunun yanında çağdaş dilbilim
teorileriyle ne ölçüde yarışabileceği ve bazısıyla ilişkisinin boyutuna göz atmak. Özellikle “Ahmet el-Mütevekkil’in dediği gibi, farklı
dilbilimlerinin arkasında yatan bakışın edimbilimsel bakış”61 oldu-
ğunu bildiğimizde açık bir şekilde belâgatın edimbilime yaklaşımı-
na katkı sağlayacaktır. Ayrıca edimbilim, çağdaş edimbilimsel teorilerle veri alış verişine uygundur.
Edimbilim genel itibariyle Arap dil mirasını önemli dilsel ve
kognitif boyutlarla genel olarak zenginleştirmesi ve objektif bir şekilde kuvvetlendirmesi mümkün bir kaynak kabul edilir. “Kendini
diğer kültürel alanlardan ayırt edecek edimsel bir temele dayanmadığı ve terk edilmesi bu kültürel faaliyetin zarar görmesine sebep vereceği belirli kurallara bağlanmadığı sürece kültürel faaliyetlerin sağlamlaştırılması mümkün değildir.”62
Arap Belâgatı Kuran, Hadis, Şiir ve Hitabet gibi çeşitli söylemleri incelerken bilimsel ve iletişimsel öğelere (konuşan, dinleyen,
ileti, hal, kaynak ve iletişim kanalı) tanımlar ortaya koymayı öncelemiştir. Bu tanımlar çerçevesinde sözün gayeleri, sözü dinleyenin
durumları, dinleyene anlamı ulaştıran başarılı hitap şartları ve bu
60 Tâlib Seyyid Hâşim et-Tabtabâî, Nazariyyetü’l-Ef’al el-Kelamiyye Beyne
Felsefeti’l-Lüğa el-Mu’asırîn ve’l-Belâğiyyîn el-‘Arab, s. giriş.
61 Ahmed el-Mütevekkil, el-Vezâifü’t-Tedâvüliyye fi’l-Lüğa’l-‘Arabiyye, s. 10.
62 Taha Abdurrahman, Tecdîdü’l-Menhec fi Takvîmi’t-Türâs, s. 16, s. 243.
254 Badis Lehvîmel çev. Ahmet Kaplan
durumda etkin olan, Arap belâgatına önemli edimbilimsel ve dilsel
boyutlar kazandıran, çağdaş söz incelemeleri verileriyle birlikte
kognitif iletişimi sağlayan dilsel ve dilsel olmayan işaretçilerin tanımıyla ilgilenilmiştir.

Konular