KUR’AN VE ARAP DİLBİLİMİNİN GELİŞİMİ1

Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (ERZSOSDE) ÖS-I: 173-178 [2015]
KUR’AN VE ARAP DİLBİLİMİNİN GELİŞİMİ1
THE QURAN AND THE DEVELOPMENT OF ARABİC
LİNGUİSTİCS
Marzieh GHOLİTABAR1*, Atiyeh Damavandi KAMALİ 2**
Çev. Arş. Gör. Nevres AÇIKALIN*** Arş. Gör. Ahmet ŞEN****
ÖZET: Kur’an’ın kutsal metninden derinden etkilenen Arap Grameri bilimi hicretten sonra ilk
asrın ikinci yarısında ortaya çıktı. Böyle bir gelişmenin arka planında yatan sebepler, doğru okuma ve
metni doğru anlamayı ifade eden fasih Arapçada lahn (konuşmadaki hatalar) diye isimlendirilen bir
olgunun yayılmasına dayandırılabilir. Kur’an’ın Arap Gramerinin gelişiminde ve bu bilimin
öğretilmesindeki temel rolü herkes tarafından bilinmektedir; Bununla birlikte, bu makale, Arap Grameri
ve dilbiliminin ortaya çıkışının, Kur’an’ı doğru bir şekilde okuma ihtiyacından kaynaklanıp
kaynaklanmadığı veya (sık başvurulduğu üzere) konuşma hataları ve aksanı koruma çabasından
kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorularına mantıklı cevaplar bulma girişimidir.
Anahtar sözcükler: Kur’an, Arap Grameri, Lahn (Konuşma Hataları), Ortaya çıkış, Öğretim.
ABSTRACT: Profoundly influenced by the sacred text of the holy Quran, the knowledge of Arabic
grammar emerged in the second half of the first century after Hijra. The reasons behind such a
development might be traced in the spread of a phenomenon called Lahn (or errors in speech) in eloquent
Arabic, the accuracy in reading, and text comprehension. The central role of the holy Quran in the
instruction of this knowledge and the development of Arabic grammar is known to everyone; nevertheless,
this paper is an attempt to find plausible answers to the question whether the emergence of Arabic
grammar and linguistics was a consequence of the need to read the holy Quran accurately or (as it is often
referred to) was it an effort to prevent accent cultivation and speaking errors. The results of the study do
not limit the predisposing causes for the development of Arabic language to non-Arabic accent syndrome
prevention.
Keywords: Quran, Arabic grammar, Lahn (errors of speech), emergence, instruction
1. GİRİŞ
Kur’an-ı Kerim, İslâmî ilimlerin verimli bir zemini ve düşüncenin mükemmel bir
kaynağıdır. Arap dilini bilimsel bir şekilde inceleyen dilbilimindeki gelişimin, Kur’an ayetlerine
çok şey borçlu olduğu gayet açıktır. Arap grameri, ilk olarak H.I. yy’ın sonlarına doğru ortaya
çıkmıştır. Böyle bir dilbilimsel ve gramatikal bilimin ortaya çıkmasında birçok faktör rol
oynamıştır. Kaynakların çoğunluğu dilsel ve konuşma hatalarının Arap gramerinin ortaya
çıkmasına zemin hazırladığını iddia ederken, bu çalışmamız, Arap gramerinin ortaya çıkışını
Kur’an ışığında ele alma girişimidir.
Herhangi bir ulusun dili, o ulusun kültürünün, örf, âdet ve geleneklerinin ve içerisinde
temsil edildiği kimliğinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Arap dili İslâmiyetten önce Arap
* Azad İslam Üniversitesi, Yabancı Diller Fakültesi.
** Azad İslam Üniversitesi, Yabancı Diller Fakültesi.
*** Arş. Gör., Erzincan Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, nevresacikalin@hotmail.com.
**** Arş. Gör., Erzincan Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, asen@erzincan.edu.tr.
1 Bu makale 2012 yılında Singapur’da düzenlenen Dil, Medya ve Kültür Konferansında sunulan tebliğin
İngilizcesinden çeviridir.
174 Marzieh GHOLİTABAR, Atiyeh Damavandi KAMALİ
yarımadasında konuşulmaktaydı. Bazı kaynaklar, Araplar arasında doğal olarak şekillenmiş ve
kendiliğinden meydana gelmiş müşterek bir dilin bulunduğunu ifade etmektedirler2. Kur’an’ın
nüzulünden sonra, Arap kabileleri arasında birçok farklı lehçe bulunsa da resmî olarak daha fasih
bir lehçe kabul görmekteydi. Kureyş kabilesinin dili, bazı farklı makul etkenlerden ve aşağıdaki
sebeplerden dolayı Araplar arasında tek müşterek dil olarak kabul ediliyordu:
1.1. İslâmî, Dinî ve Doktrinel Sebepler:
Kur’an’ın nüzulünden, İslâmiyetin doğuşundan ve Hac ziyaretinden yüz yıllar önce,
insanların Mekke’deki varlığı3.
1.2. Dilsel Sebepler:
‘Ukâz panayırı gibi merkezlerde yapılan buluşmaların, genellikle Kureyş lehçesiyle
düzenlenmesi ve şairler, kıssacılar ve ünlü hatiplerin fikir ve düşüncelerini ifade etmek için bu
lehçeyi kullanmaları4.
1.3. Politik Sebepler:
Farklı bazı faktörlere dayanan politik sebepler, bu tercihin kabulünü etkileyen temel
parametreler olarak kabul ediliyordu. Mustafa Sâdık er-Râfi‘î (ö. 1937), Kureyş lehçesinin tüm
lehçeler içinde en zengin sözcük yapısına sahip olması bakımından en fasihi olduğuna
inanmaktadır5.
1.4. Ekonomik Durum:
Şam ve Yemen’e ticaret maksadıyla seyahat eden birçok Mekke’li tüccar, Kureyş
kabilesinin konuştuğu lehçenin yayılmasına zemin hazırladı. Bu da sonuç olarak Kureyş
lehçesinin diğer lehçe ve şiveler üzerinde bir üstünlük sağlamasına yol açtı6.
1.5. Kureyş Kabilesinin Otorite ve Etkisi:
Bölgedeki diğer kabilelere kıyasla Kureyş, sahip olduğu uygarlığının yanı sıra kültürel
gelişiminden dolayı büyük bir etkiye ve üstün bir konuma sahipti. Şiirler genelde Kureyş lehçesi
ile söyleniyordu. İbn Haldûn (ö. 808/1406)’a göre, İslâmiyetten önce savaşçılar arasında
söylenen recezlerin tümü Kureyş Arapçası ile söyleniyordu7.
1.6. Kureyş İle Diğer Bölgeler Arasındaki Mesafe:
Kureyş’in coğrafî konumu ve diğer kıtalara ve bölgelere olan uzaklığı Kureyş Arapçasını
diğer dillerle karışmaktan korudu. Birçok sarf ve nahiv âlimi Kureyş Arapçasını en fasih Arapça
olarak kabul ettiler8.
2 Batenî, Muhammed Rıza, Mesâil-i Zebân-i Şinâsî-i Nevîn, Âgah Yayınları, Tahran, 1977, s. 15; es-Sâmerrâî,
İbrahim, Fıkhu’l-Lugati’l-Mukaren, Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, Beyrut, 1987, s. 9.
3 el-Hicâzî, Mahmud Fehmî, et-Te'allumu’l-Lugati’l-‘Arabiyye, Kahire, 1992, s. 34; Tallâl, ‘Allâme, Tatavvuru’nNahvi’l-‘Arabî fî Medreseteyi’l-Basra ve’l-Kûfe, Dâru’l-Fikri’l-Lubnânî, Beyrut, 1993, s. 15; Dayf, Şevkî, elMedârisu’n-Nahviyye, Dâru’l-Ma‘ârif, Kahire, 1968, s. 11; Tantâvî, Muhammed, Neş’etu’n-Nahv ve Târîhu Eşheri’nNuhât, Kahire, 1995, s. 10; ez-Zâhid, Zuheyr Gâzî, Devru’l-Basra fî Neş’eti’d-Dirâsâti’n-Nahviyye, ‘Âlemu’l-Kutub,
Basra, 1986, s. 11.
4 Dayf, s. 12; Tallal, ‘Allâme, s. 15; Tantâvî, s. 10.
5 el-Hicâzî, s. 34.
6 el-Hicâzî, s. 35.
7 İbn Haldûn, Mukaddime, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-‘Arabî, Beyrut, 2006, s. 815.
8 el-Vâfî, Muhammed Abdulkerim, Menhecu’l-Bahs fî’t-Târîh ve’t-Tedvîn ‘inde’l-‘Arab, Menşûratu Câmi‘ati
Karyunus, 1998, s. 107.
Kur’an ve Arap Dilbiliminin Gelişimi 175
Gayet açıktır ki, bir ulus tarafından konuşulan dilin (müşterek dil) etnik bir topluluğun
şivesi ve diliyle veya özel bir yerel kabilenin diliyle sınırlı olmaması gerekir. Aksine müşterek
dil, yüksek bir toplumsal statüye sahip olan kişiler ile kültürel yönüyle en zengin çeşitliliğe sahip
olarak konuşma dilini benimseyen (özellikle şair, hatip, edebiyatçı ve elitlerden oluşan) toplum
bireylerinin kabul etmiş oldukları dilden türemektedir9.
Bununla birlikte, müşterek dilin ana özelliklerinin küçük bir topluluğa dayanmaması
gerekmektedir. Kur’an Arapçasının birçok şair ve hatip tarafından en fasih ve en kapsamlı
Arapça olarak kabul edilmesinin nedeni işte budur. Arap toplumu, İslâm'ın ortaya çıkışı ve
Kur’an-ı Kerim'in öğretileri sayesinde bilgiyi araştırma ruhu ile donatılmıştır. Kur'an-ı Kerim,
bilimsel ve entelektüel çabalarla Arap toplumunda bilgi düzeyinin yükselmesine yol açmıştır.
İslâmın çeşitli dilsel ve kültürel arka planıyla birlikte hayatın her kesimindeki ve dünyanın
en ücra yerlerindeki insanların olumlu tutumu, İslam’ın kutsal kitabı ve farklı etnik kabilelerin
mevcudiyeti, Kur’an’ın hem okunma hem de yorumlanmasında hata yapma olasılığına zemin
hazırlamış ve bu olasılığı artırmıştır. Bu sorun, Arap gramerinin gelişiminin arkasındaki temel
nedenlerden biri olarak bazı kaynaklar tarafından nakledilmiştir. Bu sorunun sebebi, hem Arap
dilinin hem de ezberden Kur’an okuma usulünün lahn gibi dilbilimsel olgular tarafından
doğrudan doğruya ve olumsuz olarak etkilenmesidir10. Sonuç olarak, Kıraat âlimleri,
müçtehitler, nahivciler ve sarf âlimleri gibi bazı Arap ilim adamları Arap dilinin yapısının zarar
görmesini ve yozlaşmasını engellemek için ciddi girişimlerde bulundular. Kıraat âlimleri,
Kur’an’ın çeşitli kıraatlerinin ortaya çıkmasına sebep olmalarına rağmen, Kur’an’ın metnini
noktalama girişiminde bulundular11. Onlar bu makalede tartışılan konuyla hiç alâkası olmayan
iddialarına deliller olarak sebepler ve kanıtlar ileri sürdüler. Fıkıh âlimleri, ayetleri yorumlamayı
ve ekonomik, siyasî ve dinî konularda bir dizi gerekli Şeriat-temelli hüküm ve içtihatlar elde
etmek için daha iyi değerlendirme ve anlayışa ulaşmayı amaçlamışlardır. Nahiv ve sarf
bilginleri, Arap gramerini oluşturan kural ve kaideleri dilbilimsel açıdan geliştirmeyi denediler.
Bunu gerçekleştirmek için, çöldeki birçok farklı yere yolculuk yaptılar, yerli halktan fasih
kelimeleri topladılar ve birbiriyle yarışan nahiv ekollerini kurarak Arap gramerini geliştirmeye
çalıştılar12.
Arap olmayanlar ezberleme ve tekrar yoluyla Arapçayı öğrendiler ve açıkçası onların bu
konuşma dili şive hâline dönüştü13. Bu şive, daha doğrusu özel tonlama, Kur’an ve hadis
okurken onların konuşmalarını etkiledi ve muhtemelen metni okuma ve anlamada problemlere
sebep oldu. Ebu’t-Tayyib el-Lugavî (ö. 351/962) şöyle demektedir: “ Arap olmayanlar
tarafından, Kur’an’ın yanlış okunması ve noktalanması -ki bu dikkat edilmesi gereken bir
durumdur- daha Hz. Peygamber (s.a.v.) hayattayken başlamıştı ve sonuç olarak Arap dili
bozulmuştu. Hz. Peygamber, Kur’an’ı yanlış okuyan birini işittiğinde onunla ilgili şöyle dedi14:
“Kardeşinizi düzeltin.” Doğrusu lahn, ekleme ve çıkarma yoluyla doğru konuşma şeklini
bozmadır. İbn Haldun, Arap dilinin bozulmasının köklerini Araplarla Arap olmayanların
etkileşiminde bulmuştur ki bu sayede Arap gramerinin doğduğuna inanmaktadır.
9 el-Vâfî, s. 114.
10 el-Lugavî, Ebu’t-Tayyib, Merâtibu’n-Nahviyyîn, Dâru Nahda, Mısır, 1974, s. 5-559; el-Mahzûmî, Mehdi,
Medresetu’l-Kûfe ve Menhecuhâ fi Dirâseti’l-Lugati ve’n-Nahv, Mektebetu ve Matba’atu Mustafa el-Bâbî ve
Evlâduhu, Mısır, 1958, s. 37; Şusterî, Muhammed İbrahim Halîfe, Târîhu ‘İlmi’n-Nahvi’l-‘Arabî, SAMT Yayınları,
Tahran, 2003, s. 7-66; Tantâvî, s. 10; Tallal ‘Allâme, s. 9-28; İbn Haldun, s. 118.
11 Tallâl, ‘Allâme, s. 15; el-Mahzûmî, s. 37.
12 Tallâl ‘Allâme, s. 15; Tantâvî, s. 46; es-Sâlih, Subhî, Dirâsât fî Fıkhi’l-Luga, Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, Beyrut,
2009, s. 92; Hammûd, Hıdr Muhammed Musa, en-Nahv ve’n-Nuhât: el-Medâris ve’l-Hasâis, ‘Âlemu’l-Kutub, Beyrut,
1999, s. 12.
13 Abdu’l-‘âl Salim Mekrem, el-Lugatu’l-‘Arabiyye fî Rahâbi’l-Kur’ân, ‘Âlemu’l-Kutub, Kuveyt, 1995, s. 48.
14 el-Lugavî, s. 5-23.
176 Marzieh GHOLİTABAR, Atiyeh Damavandi KAMALİ
Muhammed suresi 30. ayete (And olsun, sen onları, konuşma tarzlarından da tanırsın)
dayanarak Râgıb el-İsfahânî (ö. V./XI. yüzyılın ilk çeyreği), lahn kelimesinin bir kelimenin
orijinal telaffuz şeklini bozmak, onu noktalama kurallarından soyutlamak, uygunsuz bir şekilde
kelime ve cümlenin bölümleriyle kısımlarını değiştirmek anlamına geldiğini ve bunun uygunsuz
ve alışılmadık bir durum olduğunu ifade etmiştir15. Üstelik gramer kural ve kaideleri konmuş,
açıklanmış, çeşitli başlık ve bölümlere sahip bazı prensipler ihdas edilmiş ve artık uygulanır
olmuştur. Daha sonra bu kurallardan oluşan birikim, Arap nahvi olarak isimlendirilmiştir.
Kur’an-ı Kerim çeşitli yönlerden Arap dili üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Kur’an-ı
Kerim Arap dilinin dinamizmini etkilemiş, Arap lehçelerini birleştirmiş, Arap dilini Müslüman
milletlerin resmî dili ve eğitim dili haline dönüştürmüş ve bedevîlerle göçebeler tarafından
orijinal olarak kullanılan Arapçayı güzelleştirmiştir. Kur’an’ın ayetlerinin ihtiva ettiği anlamların
genişliği, İslâmî İlim ve teknolojilerin ortaya çıkmasına, ifade ve üslûplara kaynak ya da kılavuz
olabilmesi ile dinî terminolojileri türetmede ortaya koyduğu yenilikler Kur’ân-ı Kerim’in
özellikleri arasındadır16.
İfade edildiği gibi, Kur’an, Arap dilcileri tarafından ilk olarak çalışılmış bir saha olan
Arap dilinin ortaya çıkmasında rol oynamıştır. Çünkü nahivciler tarafından gramer kurallarının
yazımından önce Arap sözcükbilimine ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu yüzden Halil b. Ahmed elFerâhîdî (ö. 175/791) gibi nahivciler, Tihâme, Necd ve Hicaz çöllerinden mümkün olduğu kadar
çok örnek toplamaya başladılar17.
Yukarıda ifade edilen noktaları dikkate aldığımızda, noktalama işaretleri yardımıyla
Kur’an’ın Arap gramerine ihtiyaç duymadığı görülür. Fakat bu doğru bir çıkarım değildir, çünkü
gramer, metnin anlamını kavrama ve cümlenin yapısı gibi diğer birçok farklı yönü kapsar. Nahiv
tartışmalarında bazı geleneksel tanımlar yapılmasına rağmen, bazısı noktalama işleminin
önemsiz olduğuna inanmış, bazısı ise bu ameliyenin öneminin farkında olmuştur. Arap nahvinin
ortaya çıkması konuşma dilinde hataların yapılmasının engellenmesini kolaylaştırmıştır. Bu
durum, birçok âlimi konuşma dili ve lehçe üzerine kitaplar yazmaya sevk etmiştir. Sırasıyla bu
kitaplar şunlardır18:
Kûfe nahvinin kurucusu el-Kisâî (ö. 189/805)’nin eseri, Mâ Telhanu fîhi’l-‘Âmme.
Ebû ‘Ubeyde Ma‘mer b. el-Musennâ (ö. 209/824), Mâ Telhanu fîhi’l-‘Âmme.
Ebû Osmân Bekr b. Muhammed b. Habîb el-Mâzinî (ö. 249/863), Kitâbu Mâ
Telhanu fîhi’l-‘Âmme.
Ebû Hâtim Sehl b. Muhammed b. Osmân b. Kāsım (Yezîd) el-Cuşemî es-Sicistânî
(ö. 255/869), Mâ Telhanu fîhi’l-‘Âmme.
Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvûd b. Venend ed-Dîneverî (ö. 282/895), Mâ Telhanu
fîhi’l-‘Âmme.
Ebû ‘Abdillâh (Ebû ‘Alî) Muhammed b. Ahmed b. Hişâm el-Lahmî es-Sebtî (ö.
577/1181), Takvîmu’l-Lisân.
Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasan b. ‘Abdillâh b. Mezhic ez-Zubeydî (ö. 379/989),
Lahnu’l-‘Âmme.
15 Râgıb el-Esfâhânî, Mufredâtu Elfâzi’l-Kur’ân, Talîatu’n-Nûr, 2008, s. 739; Tabâtabâ’î, Muhammed Huseyin, elMîzân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Tahran, 1984, s. 18-388.
16
ez-Zeyyât, Ahmed Hasan, Târîhu’l-Edebi’l-‘Arabî, Dâru’l-İlm li’l-Melâyîn, Beyrut, 2006, s. 86.
17
es-Sâlih, Subhî, s. 150; el-Zâhid, s. 14.
18 Abdu’l-‘âl Sâlim Mekrem, s. 91.
Kur’an ve Arap Dilbiliminin Gelişimi 177
Ebû Hilâl el-Hasan b. ‘Abdillâh b. Sehl el-‘Askerî (ö. 400/1009’dan sonra),
Lahnu’l-Hâssa.
Ebû Muhammed Kāsım b. ‘Alî b. Muhammed el-Harîrî (ö. 516/1122), Durretu’lGavvâs fî Evhâmi’l-Havâs vb.
2. TARTIŞMA
Kur’an-ı Kerim’in dili, diğer Arap lehçeleri ile karşılaştırıldığında büyük ölçüde en fasih
ve en güzel dil olarak çok geçmeden geniş ölçüde tanınmaya başlamış ve birçok kimseyi kendi
zengin metninin nasıl okunacağını ve ilâhî kavramların nasıl anlaşılacağını öğrenmeye
yöneltmiştir. Diğer uluslar, doğru davranış biçimi; çocukları yetiştirme ve eğitme yolları; dost ve
düşmanlarla muamele şekilleri; doğru bir yaşam tarzı ve dinî, politik, ekonomik, hukukî vb.
çeşitli alanlarda Kur’an-ı Kerim’den istifade edebilmek amacıyla Arap dilini öğrenmek için
gramer kurallarının konmasına şiddetle ihtiyaç duydular. Hatta hayatın diğer farklı alanlarında
dinî öğretileri kullanabilmeye de gerek duydular.
İslâm’ın Arap toplumunda ortaya çıkması gramercileri bu dilin bazı kural ve kaidelerini
ortaya koymaya sevk etmiştir. Arap dili Kur’an’dan önce var olmasına rağmen, kendisine özel
bir ilgi gösterilmemişti. Kur’an Hz. Peygamber’e indirilirken, Araplar arasında Kur’an’da
kullanılan dil, müşterek fasih bir dil olarak kabul edildi. Daha sonra dilciler, bu dilin kural ve
kaidelerini koymaya karar verdiler. Kur’an-ı Kerim bilimsel bir dille inmesine rağmen, tüm
insanlara hitap etmiş, geçmiş ümmetlerden haberler vermiş ve gelecekte olacak olan olayları
önceden bildirmiştir. Bu durumun sadece Arapları ilgilendiren bir şey olmadığı açıktır. Bu
nedenle dünyadaki tüm insanların gramer kurallarının gelişiminin önemini bizzat gösteren bu
dili öğrenmeleri gerekiyordu.
Genellikle Kur’an’ın fasih dili, bu dil için gramer kuralları koymada Arapların ilgisini
uyandırmasının ötesinde, onların çeşitli bilimsel alanlarda Yunanlılar, İranlılar ve Hintliler gibi
Arap olmayanlarla rekabetleri, onları daha bilimsel davranmaya sevk etti. Üstelik diğer
milletlere nazaran bilimde daha az gelişmiş olmaları, Arapların bu konuda daha çok çaba sarf
etmelerine yol açtı. Çünkü yabancılara kendi dillerini dayatarak onlardan birçok farklı bilimi
öğrenebildiler. Çeşitli şive ve lehçelere sahip olan konuşma dilinin aksine, yazı dilinin, bütün
sosyal tabakaların kendisinden faydalanabildiği ve tüm grup ve kabilelerin anlayabildiği
müşterek bir dile dayanması gerekirdi.
3. SONUÇ:
Arap toplumu dışında, dünyanın farklı bölgelerinden insanlar, Kur’an’ı yalnız Araplara
hasretmediler ve Kutsal kitabın evrensel olduğuna ve tüm insanlığa gönderilmiş son
Peygamberin dili olduğuna inanmalarından dolayı Arap dilini öğrenmeye giriştiler. Bu yüzden,
Arap olmayanlar arasındaki, özellikle İranlılar içinde, birçok nahivci, sözcükbilimci, şair ve âlim
görmekteyiz. Yukarıda da ifade edildiği gibi, lahn dışında gramerin ortaya çıkmasına yol açan
farklı nedenler vardır. Bildiğimiz gibi, konuşma hataları yabancılar tarafından Arap diline
sokulmuştur. Herhangi bir toplumda farklı şive ve lehçelerin bulunmasına, bu lehçe ve şivelerin
dil için zararlı kabul edilmemesine ve sadece konuşma dilinde çeşitliliğe sebep olduğuna
inanılmasına rağmen, konuşma hataları, dilin kökenine ve konuşma diline zarar veren dilbilimsel
hatalardır.
Kur’an-ı Kerim, Arap dilinin gelişimine ve konumunun artmasına katkı sağlamıştır. İslami
ilimler, H.I.yy.’ın ikinci yarısında Kur’an’ın nüzulünden hemen sonra ortaya çıkmıştır. Arap
grameri tüm İslâmî ilimlerin en önemlisi olarak görülmüştür. Birçok kaynak, Arap dilinin ortaya
çıkmasındaki temel nedenin konuşma hatalarını engelleme girişimi olduğu zikretmiştir. Fakat
yukarıda ifade edildiği üzere, diğer faktörler, Kur’anı doğru okuma, onun manalarını doğru
178 Marzieh GHOLİTABAR, Atiyeh Damavandi KAMALİ
anlama, diğer ulusların Arap dilini öğrenmedeki ilgisi gibi hususları kapsamaktadır. Sonuç
olarak Arap dili kural ve kaideleri konulmaya başlanmıştır.
KAYNAKÇA
Bâtenî, Muhammed R. (1977). Mesâil-i Zebân-i Şinâsî-i Nevîn. Tahran: Âgah Yayınları.
Bergstrasser, A. (1994). Tatavvuru’n-Nahv. çev. Ramazan Abduttevvâb. Kahire: Mektebetu’l-Hâncî.
Dayf, Ş. (1968). el-Medârisu’n-Nahviyye. Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif.
el-Hicâzî, M.F. (1992). Ta‘allumu’l-Lugati’l-‘Arabiyye. Kahire.
el-Lugavî, E. (1974). Merâtibu’n-Nahviyyin. Mısır: Dâru Nahda.
el-Mahzûmî, M. (1958). Medresetu’l-Kûfe ve Menhecuhâ fi Dirâseti’l-Lugati ve’n-Nahv. Mısır: Mektebetu ve
Matba‘atu Mustafa el-Bâbî el-Halebî ve Evlâduh.
el-Vâfî, M.A. (1998). Menhecu’l-Bahs fî’t-Târîh ve’t-Tedvîn ‘inde’l-‘Arab. Menşûratu Câmi‘ati Karyunus.
er-Râfi‘î, M.S. (2000). Tarihu’l-Edebi’l-‘Arabi. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye.
er-Râgıb, İ. (2008). Mufredâtu Elfâzi’l-Kur’ân. Talî‘atu’n-Nûr.
es-Sâlih. S. (2009). Dirâsât fî Fıkhi’l-Luga. Beyrut: Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn.
es-Sâmerrâî, İ. (1987). Fıkhu’l-Lugatu’l-Mukaren. Beyrut: Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn.
ez-Zâhid, Z.G. (1986). Devru’l-Basra fî Neş’eti’d-Dirâsâti’n-Nahviyye. ‘Basra: Âlemu’l-Kutub.
ez-Zeyyât, A.H. (2006). Târîhu’l-Edebi’l-‘Arabî. Beyrut: Dâru’l-‘İlm.
Ferrûh, Ö. (1984). Târîhu’l-Edebi’l-‘Arabî. Beyrut: Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn.
Hammûd, H.M.M. (1999). en-Nahv ve’n-Nuhât: el-Medâris ve’l-Hasâ’is. Beyrut: Âlemu’l-Kutub.
İbn Haldûn. (2006). Mukaddime. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-‘Arabî.
Mekrem, A. (1995). el-Lugatu’l-‘Arabiyye fî Rahâbi’l-Kur’ân. Kuveyt: Âlemu’l-Kutub.
Şusterî, M.İ.H. (2003). Târihu ‘İlmi’n-Nahvi’l-‘Arabî. Tahran: Samt Yayınları.
Tabâtabâ’î, M.H. (1984). el-Mîzân fî Tefsîri’l-Kur’ân. Tahran.
Tallâl, A. (1993). Tatavvuru’l-Nahvi’l-‘Arabî fî Medreseteyi’l-Basra ve’l-Kûfe. Beyrut: Dâru’l-Fikri’lLubnânî.
Tantâvî, M. (1995). Neş’etu’n-Nahv ve Târîhu Eşheri’n-Nuhât. Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif.

Konular